Işıltıyı uygun fiyata bulabileceğiz Welch markasında şık yüzüklerin yanı sıra renkli ve ışıltılı bileklikler de var.Welch takı modelleri galerimizde sizlerle…
Etiket: deri
-
Welch takı 2012 modelleri
Welch takı 2012 modelleri -
Ameliyatsız Kıl Dönmesi Tedavisi
Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği Şefi Prof. Dr. Osman Doğru, kıl dönmesi hastalığının tedavisi için kendi geliştirmiş olduğu Kristalize Fenol ile tedavi yöntemi hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulundu…
Prof. Dr. Osman Doğru kıl dönmesi hastalığının kronik, günlük aktiviteyi zaman zaman engelleyen bir hastalık olduğunu vücutta en çok bu hastalığa rastlanılan yerin ise kuyruk sokumu bölgesi olduğunu belirtti. Ayrıca bu hastalığa daha nadir olmak üzere göbekte, parmak aralarında, parmak uçlarında, koltuk altında ve hatta iki meme arasında da görülebileceğini ifade etti. Doğru, bu hastalığın vücutta gelişim mekanizması, tedavisi ve korunma yolları hakkında da aşağıdaki bilgileri verdi.
Kıl dönmesi yanlış biliniyor
İnsanlarda kıl dönmesi hastalığının gelişebilmesi için kıla ve bu kılın batacağı cilde ihtiyaç vardır. Halk arasındaki yanlış inancın aksine, kıllar cilt altıda ters dönerek büyüyüp orada bu hastalığı oluşturmazlar. Vücuttan dökülen kıllar özellikle kuyruk sokumu bölgesinde toplanır ve buradan orta hatta batarak cilt altında birikmeye başlar. Bazen de ilk deliği kuyruk sokumu bölgesinde bir kıl kökünün gevşeyerek batması oluşturur ve bu oluşan yoldan diğer kıllar girerek hastalığı başlatır. Cilt altına giren kıllarla beraber mikroplar da girer ve gerek kılın kendisi gerekse de mikroplar burada iltihap oluşmasına sebep olur.
Çok oturanlarda görülüyor
Çoğu kere hastalar burada iltihap sonucu gelişen apse ile hastalığın farkına varırlar. Hastalığın aktif döneminde hastalar oturmakta güçlük çeker. Şiddetli ağrıya ateşte eklenir ve eğer apse açılmış ise irinli kanlı bir akıntıda başlar. Hastalar ped kullanmak zorunda kalabilirler. Akıntılardan sonra hastalık yatışır gibi görünse de tedavi yapılmadığı sürece bu ataklar belli dönemlerde tekrar eder ve insanları canından bezdirir. Bu hastalık mesleği gereği çok oturan kişilerde görülür.
Yaygın tedavi şekli ameliyat
Hastalığın tedavisinde günümüzde en çok uygulanan tedavi şekli ameliyattır. Özellikle doku kaydırma yöntemleri ile yapılan ameliyatlar ile tedavi başarısı daha yüksektir. Ancak en iyi şartlarda bile yapılan ameliyatlarda başarı oranları %85–95 arasındadır. Yani ameliyata rağmen bu hastalık nüksedebilir.
Ameliyattan sonra gelişen her nüks ondan sonra gelişecek nüks şansını artırır. Yani ameliyattan sonra bu hastalığın tekrar etmesi insanların bu hastalık sebebiyle defalarca ameliyat olmasını gerektirebilir. Çevrenizde bu hastalık sebebiyle 3, 4 hatta 5 defa ameliyat olmuş ama hala tedavi olamamış hastalarla karşılaşabilirsiniz.
Ameliyatsız tedavide yüzde 95 başarı
Benim kendi geliştirdiğim ve 15 yıldan beri yaklaşık 300 hastada uyguladığım kristalize fenol tedavisi ise ameliyatsız bir tedavi yöntemidir. Uygulanış biçimi ve tedavi şekli ile dünyada ki ilklerdendir.
Tedavinin esasını hastalıklı alandaki kılların temizlenmesi ve bu alana kristalize fenolün uygulaması oluşturur. Hastalar hastalıklarının durumuna göre 2 veya 3 haftada bir gelerek bu tedaviyi olurlar. Bu tedavi ayaktan yapılan bir tedavidir ve hastaların iş ve gücüne mani olmaz. Yaklaşık işlem 10–15 dakika sürer ve hastalar bundan sonra günlük işlerine hemen geri dönebilirler.
Tedavi olurken işine devam et
Yani tedaviden sonra hastaların yatıp dinlenmesine ihtiyaç yoktur. Ortalama iyileşme süresi 42 gündür. Ancak yukarda da söylediğim gibi hastalar iş ve güçlerine devam ederek ayakta iyileşirler. Bu tedavi için vakit ayırmalarına işlerini bırakmalarına gerek yoktur. Tedavinin başarı oranı % 95’tir ki bu en iyi şartlarda yapılan ameliyatların başarı oranına denktir. Kristalize fenol uygulaması şeklinde yaptığım bu tedavi özellikle birkaç defa ameliyat olmuş ve hala hastalığı devam eden hastalar içinde başarılı bir tedavi metodudur. Defalarca ameliyat olmuş ve iyi olma ümidini kaybetmiş hastalar içinde bir çıkış kapısı, hastalıktan kurtulma şansı olduğunu söyleyebiliriz.
Kıl temizliği şart
Bu hastalıktan ve nükslerinden korunmak için kıl temizliği yapmak gerekir. Bunun için hastalar bellerinin ortasından makata kadar olan bölgedeki kılları kıl dökücü merhemler, ağda ya da lazer epilasyon şeklinde temizlemelidirler. Bu hastalığın gelişiminde yukarda da ifade ettiğim gibi kıl en önemli faktördür. Kıl varsa bu hastalık var kıl yoksa bu hastalık yoktur. Bu sebeple kıl temizliği tedavinin olmazsa olmaz, ayrılmaz bir parçasıdır. Hastalar buna oldukça özen göstermelidir. Ayrıca banyo esnasında kuyruk sokumu bölgesinin bir lif kullanarak mekanik olarak da dökülmüş ve burada toplanmış kıllardan temizlenmesi önemlidir.
-
Daha genç bir cilt için karbon peeling
Aknesiz, lekesiz, parlak ve canlı bir cilde mi sahip olmak istiyorsunuz? Yeni yöntem kısa sürede kalıcı çözüm sunuyor.
Tıp dünyasında hızla kendine önemli bir yer edinen son teknoloji “karbon peeling” kısa sürede kalıcı çözüm imkanı sunuyor. Yaş, cinsiyet gözetmeksizin ailesinde cilt kanseri hikayesi bulunmayan herkes için uygulanabilen yöntem, ortalama yarım saat sürüyor ve hemen günlük yaşama dönmenizi olanaklı kılıyor.
Ağrı ve sızıya yol açmayan, enjeksiyonsuz yapılan yöntemin uygulama sayısı, ciltteki soruna göre en az bir en fazla 10 seans şeklinde oluyor.
Mayasante Polikliniği hekimlerinden Dr. Serkan Öztürk, karbon peeling yönteminin klasik cilt soyma ve alttan taze yeni cilt getirme, kolejen tabakasını canlandırma işlemleriyle benzerlik gösterdiğini, ancak çok daha kolay, ağrısız ve kalıcı sonuçlar sağladığını söyledi.
Uygulamanın, güneşin bıraktığı lekeler, ciltteki akneler, sivilce izleri, eskiyen kolejen tabakası, çevresel ve genetik pek çok faktörün olumsuz etkisini çok kısa sürede ortadan kaldırabildiğini ve tek uygulama sonrasında dahi cilde parlaklık kazandırdığını belirten Öztürk, karbon peelingin her yaşta ve her cilt tipine yapılabileceğini ifade etti.
Öztürk, yoğun sorunu olmayan ciltlerde tedavi sonrasında hemen pürüzsüzlük, parlaklık, birçok lekenin anında açılması, porların hemen sıkılaştığının göze çarptığını ifade ederek, “Leke probleminin çok olduğu kişilerde ise sonuçlar biraz zaman alabiliyor. Zamanla lekeler açılıyor ve cilt sıkılaşıyor. Çok koyu tenli kişilerde dozajlama ayarlanıyor” dedi.
Ailesinde ya da kendisinde cilt kanseri öyküsü bulunmayan herkese uygulamanın yapılabildiğini vurgulayan Öztürk, karbon peelingin benlerin üzerine doğrudan uygulanmadığına dikkati çekti.
Uygulama nasıl yapılıyor?
Dr. Öztürk’ün verdiği bilgiye göre karbon peeling uygulamasında ilk adım, hastanın cildi iyice temizlendikten sonra ince bir tabaka karbon kremi sürülmesiyle başlıyor. İşlem sonrasında 10 dakika bekleniyor. Ardından, tıbbın bu alandaki üstün teknolojik cihazı olan “Q Switch Nd Yag. Lazer” cihazı sayesinde karbon partüküller, ccilttekigözeneklerin içine atışlar yapılarak gönderiliyor. Gözeneklerin içine yerleştirilen karbon partükülleri, lazer cihazının ikinci modu çalıştırılarak patlatılıyor.
Hasta uygulama esnasın sadece hafif bir sıcaklık artışı oluyor. Tüm cilt yüzeyi tamamlanıncaya kadar işleme devam ediliyor. Uygulama toplam yarım saat sürüyor. Hasta, uygulama sonrasında hemen günlük yaşanıma dönebiliyor. Uygulama sonrasında kişinin özel bir bakım uygulaması gerekmiyor, ancak güneş korumasına özen gösterilmesi isteniyor ve ciltte, yanık, kızarıklık ya da kabuklanma görülmüyor.
Cilde uygulanan karbon peelingde, ısı artışı dolayısıyla derideki kolejen yapılar uyarılıyor ve kolejen yapılar uyarıldığında da ciltte toparlanma oluyor. Ciltteki sarkmalar, toparlanıyor.
Ani patlama sırasında gözenekler içerisinde refleks olarak kapanma oluşuyor. Uygulama sonrasında hastanın cildindeki geniş gözenekler kapanıyor. Bunların dışında cildin üst kısmındaki tabaka da bir miktar soyuluyor. Kimyasal peelinglere benzer bir etki oluşturulduğu için cilt yenileniyor. Uygulama ile özellikle akne ve benzeri problemi olan ciltlerde yağ dengesini oturtularak, akne sorunu ortadan kaldırılıyor.
1.5 yıl uygulamaya gerek duyulmuyor
Yöntemin uygulama sayısı, hastanın cildindeki soruna göre değişiklik gösteriyor. İlk uygulama sonrasında dahi ciltte belirgin sıkılaşma ve gözeneklerin kaybolduğu belli olurken, uygulama en fazla 10’ar gün arayla 10 seans yapılabiliyor. Bu kürden sonra, ortalama 1-1.5 yıl bir kez daha bir uygulamaya ihtiyaç duyulmuyor.
Uygulamanın, ciltte yağ dengesinin oturtulması, aknelerin ortadan kaldırılabilmesi için 10’ar gün arayla 5 seans, melazma denilen lekelerin giderilebilmesi için 10 gün arayla 10 seans ve cilt canlandırılması için peelin olarak ise tek seans yapılması yeterli oluyor.
Uygulamanın hiçbir aşamasında enjeksiyon olmamasından dolayı hasta, ne uygulama öncesi ne uygulama sonrasında kesinlikle ağrı ya da sızı hissetmiyor. Uygulama, toplamda yarım saat sürüyor. Bu yöntem sadece akne sorunun ortadan kaldırılmasında ve cilt yenilenmesinde kullanılmıyor. Bunun dışında kalıcı dövmelerinden kurtulmak isteyenler için de bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
Q Switch Nd Yag. Lazer cihazı, dövmede kullanılan tüm 7 rengi de görebiliyor ve kalıcı bir sonuç elde edilmesini sağlıyor. Uygulama başarısında dövmenin yapılış tarzı önem taşıyor. Profesyonel dövmelerin giderilmesinde uygulama seans sayısı artıyor. Daha amatör yapılmış dövmelerde tek seansta bile sonuç alınabiliyor.
-
Tırnaktaki Beyaz Leke
Bazı insanların tırnaklarında dönem dönem beyaz lekeler ve çizgiler görülmektedir.Bu beyaz lekeler ve çizgiler tamamen vücudun ürettiği birşeydir. Bu çizgiler tırnağınızın direncini kırar. Kırılmalarını engellemeniz için tırnaklarınızı kısa kesmelisiniz. Şekil bozukluğunu ise doktorunuzun uygulayacağı tedaviyle giderebilirsiniz.
Tırnağın, çok fazla ojeli kalmasının ya da sigara içmenin de tırnaklar üzerinde sarartmak gibi olumsuz bir etkisi olabileceğini vurgulayan uzmanlar, “Bunun çok çirkin bir görüntü olduğunu düşünüyorsanız, yüzeysel bir temizleme uygulayabilirsiniz. Ayrıca tırnakları besleyici ürünlerden yararlanabileceğiniz gibi, ojenizin markasını da değiştirebilirsiniz.
Bazen çocukluğumuzdan beri tırnaklarımızda beyaz beyaz lekelerle karşılaşırız. Bu vücudumuzda bulunan, saç ve tırnağımızın temelini oluşturan keratin hormonu gerektiği gibi çalışmıyor demektir. Sonradan meydana gelmiş olabilecek koyu renk beyaz lekeler ise manikür sırasında tırnakların çok fazla zarar görmesi ve mantar kapması nedeniyle oluşmuş olabilir.
Travmatik olaylar sonucunda karşılaşabileceğimiz bu tırnak sorunu için sadece bir süre beklemek yeterli. Bütün bu sorunlarla baş etmenin en etkili yolu ise dışarıda yaptırsanız bile kendi manikür takımınızı kullanmanızdır” şeklinde sözlerini tamamladı.
İlgili konular ;
– Tırnak Üzerinde Beyaz Leke? -
Genital Bölge Siğilleri
Kondiloma aküminata olarak da adlandırılan cinsel bölgedeki siğiller Human Papiloma Virüsün (HPV) yaptığı bir enfeksiyondur. Seksenden fazla HPV türü olmasına rağmen bunlardan çok azı (özellikle HPV tip 6 ve 11) genital siğile neden olur. Diğer tipleri el, ayak veya vücudun diğer alanlarında enfeksiyona neden olur. HPV 16 ve 18 dış genital bölgede, makat bölgesinde ve rahim ağzında kanser gelişimine neden olabilir. Bu nedenle hastalığa yakalanan kişilerin bayan partnerleri enfeksiyonun varlığını saptamak üzere bir Kadın Doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Cinsel bölgede enfeksiyona yol açan diğer HPV tipleri kansere nadiren yol açar. Cinsel bölgedeki siğiller cinsel temasla bulaşır, nadiren cinsel bölgede enfeksiyon bulunan anneler normal doğum esnasında enfeksiyonu bebeklerine bulaştırabilir.
Cinsel bölgedeki siğiller hamile bayanlarda ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle ( kanser, AİDS, organ nakli, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımı ) bozulanlarda problem oluşturabilir. HPV enfeksiyonuna yakalananların çok azında cinsel bölgede siğil gelişir. Çoğu kişi taşıyıcı olup, cinsel bölgesinde hiç bir zaman siğil gelişmez, fakat enfeksiyonu cinsel partnerlerine bulaştırabilirler. HPV ile temastan sonra enfeksiyon gelişme süresi birkaç ayı alır, bazı kişilerde ise yıllar sonra enfeksiyon gelişir.
Cinsel bölgedeki siğiller nasıl görünürler?
Siğiller tipik olarak deri renginde pürtüklü yüzeye sahiptir. Büyük veya küçük, tek veya gruplar halinde görülebilir. Dış genital bölgede, vajinada ve de makat bölgesinde görülebilir.
Cinsel bölgedeki siğiller tedavi edilmeli midir?
İnsanların çoğu siğillerini tedavi ettirmek istemektedir, çünkü hastalar siğillerden hem kozmetik olarak rahatsız olmaktadır, hem de cinsel partnerlerine hastalığı bulaştırmak istememektedir. Bazen de siğiller kaşınabilir, kanayabilir ve bu bölgenin temizliğini zorlaştırabilir ve bu nedenle tedavisi gerekir.
Siğillerin tedavi edilmesi enfeksiyonun bulaşmasını engeller mi?
Başarılı bir tedavi HPV enfeksiyonunun tamamının ortadan kalktığını garanti etmez, tedaviden sonra kişi muhtemelen daha az bulaştırıcıdır.
Siğiller nasıl tanınır?
Bir çok siğile muayene ile tanı konulur. Bazı olgularda doktor siğilleri belirginleştirmek amacı ile cinsel bölgeye sulandırılmış sirke sürebilir. Bazı olgularda ise tanı koymak için şüpheli alan cerrahi olarak çıkartılıp patolojik incelemeye yollanır.
Siğiller nasıl tedavi edilir?
Siğillerin tedavisi zordur ve bütün tedavi seçeneklerinde tekrarlama olasılığı vardır. Tedavi şekli siğilin sayısına , bulunduğu bölgeye ve diğer faktörler göre değişir. Siğiller cerrahi veya kimyasal yollarla tedavi edilebilir. Cerrahi tedaviler basit cerrahi çıkartma, koter, dondurma tedavisi velaser tedavisi şeklinde yapılabilir. Bu tedaviler ağrılı olabilir, az miktarda kanamaya neden olabilir ve iyileşme esnasında bakteri enfeksiyonları gelişebilir. Kimyasal tedavide asitler, ( bikloroasetik asit ve triklorasetik asit) 5-fluorourasil krem (kanser tedavisinde kullanılan bir ilaç) ve podofilin kullanılabilir. Bu kimyasalların tahriş edici özellikleri vardır ve normal deride yanıklara yol açabilirler. Tüm bu kimyasal ve cerrahi yöntemler HPV ye etkili olmadığından hastalık tekrar edebilir.
Virüse etki eden bir ilaç interferon alfadır. Bu ilacın kullanımı yan etkilerinden (baş ağrısı, halsizlik ve ateş) ve enjeksiyon yoluyla uygulanmasından dolayı yaygın değildir.
Son zamanlarda hastaların kendi kendilerine uygulayabileceği tedaviler (Podofilox gel ve imiquimod krem) geliştirilmiştir. Podofilox siğil hücresinin gelişimini durdururken, imiquimod HPV ye karşı bağışıklık sistemini lokal olarak uyarır. Her iki tedavide virüsü tedavi eder, fakat lokal tahrişe neden olabilir. Ama sistemik yan etkileri yoktur. Podofiloksun antiviral etkisi veya bağışıklık sistemin güçlendirici etkisi olmadığından tedaviden sonraki üç ayda hastaların üçte birinde tekrarlama görülür. Imiquimod ise bağışıklık sistemini harekete geçirerek etkili olduğundan, tedavi sonrası takip edilen hastaların sekizde birinde tekrarlama görülür.
Araştırılan yeni tedavi yöntemleri var mıdır?
Yeni tedaviler üzerinde çalışılmaktadır. En önemli çalışmalardan birisi HPV aşısıdır. Aşı hem tedavi de, hem de siğil ve kanserden korunmada kullanılabilecektir. HPV aşısı, bazı ülkelerde kız çocuklarını ilerde rahim ağzı kanserine karşı korumak için koruyucu aşı takvimine alınmıştır. Aşı Mart 2007 itibari ile Türkiye’de de piyasada bulunmaktadır.
Siğil çok eşlilerde sık görülür
Siğilin çok seksüel partnerli durumlarda olma ihtimali yüksektir. Tek eşlilikte olma ihtimali çok nadirdir. Kişi bu lezyonun başlamasıyla bir problem olduğunu düşünüp hekime müracaat eder. Yoksa tek başına bu yara veya siğil dediğimiz doku hiçbir zaman bir problem yaratmaz.
Temelde sayısı çok arttığı zaman estetik bir problem yaratır. Yıkanırken, genital temizlik yaparken kanamasıyla kendini gösterir. Tek başına ağrı, sızı yaratan bir problem değildir.
Hastalıktan nasıl korunulabilir?
Doktorlar kondom kullanımı ve HPV enfeksiyonlu hastaların tedavi edilmesi ile hastalığın azaltılabileceğini düşünmektedir. Bununla birlikte hiçbir metot hastalığı kesin olarak engelleyemez. Kondom kullanılsa bile, hastalık kondom kullanılan alanların dışında da görülebildiğinden, tam koruma sağlamaz. Tek eşlilik hastalığın geçişini azaltır.
İlgili Konular ;
– Genital Siğil Hakkında.Genital Siğil Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
– Hamilelikte Genital Siğil
– Genital Siğil İçin krem kullanma
– Jinekoloji
– Rahim ağzı kanseri -
Rahim Ağzı Kanseri iki dakikada tespit edilebilecek
Rahim ağzı kanseri olup olmadığınızı iki dakikada öğrenebilir misiniz ? Evet
Artık Türkiye; büyük bir teknoloji rahatlığı ve yeniliği ile buluşuyor.
29 Nisan – 3 Mayıs tarihlerinde 8. TAJEV (Türk – Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı) Kongresi bünyesinde rahim ağzı kanserini iki dakikada tespit edebilen tarama cihazı “TruScreen” tanıtıldı.
Türkiye’de bir ilk olan cihaz rahim ağzı kanser ve öncüllerini anında tesbit edebiliyor. Rahim ağzı (serviks) bölgesine değdirilen kalem şeklindeki prob, servikse ışık ve elektrik sinyalleri yolluyor. Prob bir iletişim kablosu ile serviksin ışık ve elektrik sinyallerine olan tepkisini küçük bir konsola sıkıştırılmış mini bilgisayara aktarıyor. Bilgisayardaki özel bir program da bu tepkileri analiz edip kişinin kanser olup olmadığını saptayabiliyor. Cihazın rahim ağzı kanser öncüllerini klasik yöntemlerden yüzde 22 daha doğru tespit ettiğinin klinik çalışmalarla ispatlandığının açıklandığı kongrede, katılımcılar cihazın büyük bir adım olduğu konusunda birleşiyor.
İngiltere’de kadınların yüzde 82’si TruScreen’i seçti
Whittington Hospital’da yapılan klinik çalışmada kadınların yüzde 82’sinin bu cihazla yapılan yöntemi tercih ettiklerini açıklayan doktorlar yeni cihaz sayesinde kliniğe başvuran kadınların yaşadıkları bekleme stresinin ortadan kalkacağını belirtiyor. Türkiye’de klasik yöntemlerle yapılan testin laboratuvar sonuçlarının çıkması ise bazen haftalarca sürebiliyor. Ayrıca yetersiz örnek alımı ya da sonucun anormal çıkması durumunda tekrar randevu alarak doktora gidilmesi de ciddi bir zaman ve maddi kayba yol açıyor. Dünyada rahim ağzı kanseri sebebiyle her yıl yüz binlerce kadının öldüğüne dikkat çeken bilim adamları, yeni tarama cihazı ile hastalığın erken evrede tespit edilerek bu ölümlerin azalabileceğini de kaydediyor.
-
Aşırı temizlik zarar veriyor : (
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, genel temizlik kurallarının önemli olduğunu ancak fazlasının zararlı olduğunu belirterek “Temiz olsun diye her şeye çamaşır suyu kullananlar bile var” dedi.
Kişinin günlük hayatında temizlik kurallarına uyması çok önemli ancak bu konunun abartılmasının zarar getirdiği belirtiliyor.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, kişisel hijyenin sağlık için çok önemli olduğunu belirterek “Saç, tırnak, genel vücut temizliği, düzenli banyo, ellerin düzenli yıkanması, kıyafet temizliği gibi kişisel kurallar genel sağlık için çok önemli. Ancak bu işi abartanlar var. Onlar hem kendilerine hem de çevrelerine zarar veriyorlar “ diyor.
El yıkamanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Sönmezoğlu, “Tuvalete gitmeden önce ve sonra, yemeğe gitmeden önce ve sonra, mutlaka el yıkanmalıdır” diyor; bu durumların dışında sürekli el yıkamanın hastalık işareti olabileceğine dikkat çekiyor:
“Günlük hayatta el yıkama dediğimiz eylem bilinen sabunla temizlemedir. Ancak sadece dezenfektan içeren sabunları kullananlar, çok fazla el yıkayanlar, onun üzerine alkol ve dezenfektan kullanan kişiler var. Ellerini hiçbir yere dokundurmayan, her yere kağıt mendillerle dokunan, kapıyı ayağı ile açan bu kişiler sosyal hayat içerisinde hem başkalarını rahatsız eder, hem de kendileri sıkılırlar. Bunun tıptaki adı “obsesif kompulsif takıntı”dır. Oysa elleri dezenfektanlarla yıkamak cilt üzerinde zararlı bakterilerin girişini engelleyen koruyucu tabakayı yok ediyor. Böylece vücut çıplak kalıyor ve bakteriler vücuda çok daha rahat girebiliyorlar. Deri bütünlüğü bozuluyor.”
Fazla dezenfektan kullanan kişilerde cilt hastalıklarının fazla görüldüğünü vurgulayan Dr. Meral Sönmezoğlu, “Bu kişilerde deri enfeksiyonları, egzama türü alerjik deri reaksiyonları, kadınlarda vajinal enfeksiyonlar çok fazla oluyor. Örneğin vajenin florasının çok iyi korunması gerekir ve sabunla değil sadece suyla yıkanmalıdır. Çünkü sabun bölgedeki floraya zarar verir. Bu kişiler doktora genellikle ‘o kadar temizim ki sürekli yıkarım derler’ oysa o kadar fazla yıkamakla zarar verirler. Aşırı hijyenin çok fazla zararı var. Ağız floramız, vajen ve bağırsaklarımız bakterilerle doludur. Bu bakteriler bizi zararlı bakterilere karşı koruyor. Bunları yok etmemiz doğru değildir. Aşırı dezenfektan kullanmak son derece zararlıdır” diyor.
ÇAMAŞIR SUYU İLE SEBZE YIKIYORLAR
Dr. Sönmezoğlu, birçok kişinin temiz olsun diye evdeki her tür malzemeyi çamaşır suyuyla yıkadığını belirterek bunun yanlış olduğunun altını çiziyor:
“Öyle titiz hastalarımız var ki mesela lavaboyu çamaşır suyu ile siliyor, üzerine de tuz ruhu döküyor. Asit ve alkalin birbirine karıştığı anda çok zararlı gazlar oluşur. Bunlar da ilk anda solunduğunda akciğerlerde ve solunum yollarında çok ciddi zararlar oluşturuyor. Bazen de çamaşır suyunu sulandırarak temizlik yapan kadınlar o suları meyve suyu şişelerinde saklıyor. Evdeki küçük çocuklar da onları içtiğinde kalıcı yanıklar oluşuyor.
Ayrıca sebzelerini dezenfektanlarla yıkayan ev hanımları ıspanakları, salata malzemelerini çamaşır suyunda bekletiyor, iyi durulanmayan sebzeler klor zehirlenmesine yol açıyor. Sebzeleri ovuştura ovuştura bol su ile yıkamak yeterlidir. Salata malzemeleri de üzüm sirkesinde bekletilirse yine temizlenmiş olur. Çamaşır suyu kesinlikle yiyecek dezenfektanı olarak kullanılmamalıdır.”
Kaynak : NTV-MSNBC