Bebek sahibi olmak ebeveynler için mutluluk ve heyecan verici olduğu kadar aynı zamanda stresli bir deneyimdir de…
Takvim’de yer alan habere göre bu deneyimin doğum sonrası anneleri depresyona sokabildiğine dikkat çeken DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Klinik Psikolog Ayşe Bombacı, “Depresyona giren anne içine kapanıp yalnızlaşır” diyor.
Bombacı şu uyarılarda bulunuyor: “Doğum sonrası depresyon annelik hüznüne benzeyebilir. Annelik hüznü, ağlama nöbetleri, depresif ve kaygılı bir ruh hali ile karakterizedir. 10 günden uzun sürerse, depresyona dönüşebilir. Sonuç olarak yeni doğum yapmış anneler erken teşhis ve tedaviyle mutlu hayatına geri dönebilir.”
Kış depresyonu, bahar depresyonu derken etrafınızı karamsarlıklar mı sardı? Cevabınız “evet”se bu yazı tam size göre.
Çağımızın en çok yaygın hastalığıdır depresyon. Sizi içine bir aldı mı sürekli tekrarlara adeta bahane arar.
Peki bu depresyon denen olay nedir?
Çeşitli konularda severek, heyecan duyarak yaptığımız aktivitelerden hormonal ve genetik faktörlerden dolayı zevk almamıza engel olan bıkkınlık haline denir.
Bu durumda kişi kendini istemese dahi üzgün hisseder her şeye endişelenip olayların olumsuz taraflarını görüp geçmişte yaptıkları için pişmanlık duyar.
Bu duyguları yaşayan insanlar geleceğe dönük karamsarlık yaşarlar. Plan yapmayı sevmezler.
Duygularda ani değişim,intihar düşüncesi ve planları,huzursuzluk korku,çok uyuma veya uyuyamama,sürekli artan yorgunluk başlıca depresyon belirtileridir. Bazı kişilerde depresyona yatkınlık vardır.
Ayrılık, işsizlik, yakınları kaybetme konuları böyle kişileri derinden etkiler. Depresyonda genetik bozukluklar aktif rol oynar. Bunun yanında karakter özellikleriniz de depresyona eğiliminizi etkiler.
Depresyon sıklıkla yaşanan bir durumdur. Ancak çok abartılacak bir yanı yoktur. Doğru bir şekilde yapmanız gerekenleri uygularsanız depresyon illetinden kolayca sıyrılabilirsiniz.
Depresyona girmek için havaların erken kararması bile sebep olabilir. Kişinin ruh hali bunu olumsuz olarak algılayıp kendini depresyona sokabilir.
Depresyonu yenmek için neler yapılabilir?
Depresyondaysanız:
-Kalkın ılık bir duş alın ve rahatlayın
-Pozitif düşünün hoşunuza giden şeylere odaklanın
-Çay, kahve yapıp müzik dinleyin, ya da sevdiklerinizle konuşun
-Umudunuzu ve şükrünüzü kaybetmeyin
-Bardağın boş tarafına odaklanmayı bırakın, bardağın dolu tarafından bakın
-Koyu renkli kıyafetlerden kaçının, açık tonlara ağırlık verin
-Saçlarınızla uğraşın, farklı tarayın farklı şekilde toplayın
-Parklara gidin çocuk gülüşlerini dinleyin iyi gelecektir
-Eski fotoğraflarınıza bakın tek tek
-Borçlarınızı ve giderlerinizi düşünmekten vazgeçin
-Sigara, alkol tüketimine son verin
-Size uygun olan bitki çaylarını tüketin
-Tatlı şeyler tüketin ancak aşırıya kaçmadan
-Moraliniz bozuk olsa bile gülümsemekten vazgeçmeyin, gülümsemek depresyondan çıkmanın anahtarıdır.
Depresyon, insanın yaşama istek ve zevkinin kaybolduğu, kişinin kendisini derin bir keder içinde hissettiği, geleceğe ilişkin kötümser, karamsar düşünceler, geçmişe ilişkin yoğun pişmanlık, suçluluk duygu ve düşüncelerinin taşındığı, bazen ölüm düşüncesi, bazen intihar girişimi ve sonuçta ölümün olabildiği, uyku, iştah, cinsel istek gibi fizyolojik bozuklukların olduğu bir hastalıktır. Ayrıca depresyonda dünyaya karşı ilginin azalması, diğer insanlara yatırım yapma veya bağlanma kapasitesinin kaybolması; kendini ayıplama, kınama, kendine serzenişte bulunma, sitem etme ve kendini aşağılama, hor görme gibi duygularla bir arada olan ciddi benlik kaygısı ve kendilik değeri düşmesi saptanır.
Depresyon; normal, geçici, anlık bir duygulanımdan bir hastalığın herhangi bir belirtisi ya da tam anlamıyla bir psikiyatrik bozukluk olarak ele alınmaya kadar bir çok şeyi kapsayabilen bir kavram olarak kullanılabilmektedir. Bazen günlük düş kırıklıklarının bir yansıması, doğal yaşantı, bir uyum yanıtı veya insan varlığının ölümle yüzyüze geleceği gerçeğine evrensel bir tepki olarak ortaya çıkabiliyor. Bazı varoluşsal krizler de ağır depresyonu tetikleyebilir.
Gözleme dayalı verilerin desteklediği düşünceye göre yaşam olayları ve çevresel stres klinik depresyonun gelişmesine neden olur. Örneğin, eş kaybı sıklıkla bir depresyon atağının başlamasında saptanabilen bir yaşam olayıdır. 11 yaşından küçükken bir ebeveynini kaybedenlerde erişkin yaşamlarında depresyon geçirme riski daha fazladır. Bazı araştırmacılar, erken çocukluk çağında kayıp ya da ayrılmaların gerçekten beyindeki sinir hücreleri reseptörlerini duyarlı hale getirdiklerini ve bu yüzden erişkinlikte mizaç bozukluğuna yatkınlık oluşturduklarını öne sürmektedirler. Bir depresyon atağının ortaya çıkması için her zaman çok etkileyici [şok edici] ani bir olayın olması gerekmez. Stres veya çevresel kökenli çökkünlük depresyon durumunu ortaya çıkarabilir. Nedeni tam olarak bilinmese de, Batı endüstri toplumlarında kadınlarda depresyon görülme sıklığı erkeklerin yaklaşık iki katıdır. Bunun bizim toplumumuz için de geçerli olduğu belirtilmektedir.
Depresyon oluşumunu açıklayacak tek etkenin olduğunu söylemek olası görünmemektedir. Ama farklı bir çok etken arasındaki etkileşimden kaynaklandığı söylenebilir. Depresyonun başlaması ve sürmesi çeşitli biyolojik, çevresel ve psikososyal değişkenlerle ilişkili görülmektedir. Bunlar, erken ebeveyn kaybı, veya ihmali, yakın zamanda olumsuz yaşam olayları, eleştirici ve düşmanca davranan eş, güven verici ilişkinin olmaması, yeterli sosyal desteğin olmaması, uzun süreli özdeğer yetersizliğini içerirler.
Depresyonda hastalığa neden olan çok çeşitli yollar veya anormalliklerin varlığından kesin olarak söz edebiliriz. Genel bir kaynakta toplanan bu yollar ve anormallikler affektif hastalığı (duygudurum hastalığı) olarak adlandırılır. Bu kaynak sanki tek hastalık nedeniymiş gibi görünür. Oysa bir tür nihai ortak yoldur. Birçok depresyon tipi ve her biri için ayrı nedenler olduğu söylenebilir. Bunlar temelde biyolojik, psikolojik ya da her ikisinin birlikte olduğu bir nedenle olabilir. İnsanın biyo-psikososyal bir bütün olduğu göz önüne alındığında böyle olması kaçınılmazdır. Ayrıca insan aynı zamanda ontolojik bağlam içinde olan varoluşsal bir varlıktır. Böyle olduğundan dolayıdır ki varoluşsal sorunların, insanın kendi yaşamının anlamını sorgulayışının da ortaya çıkarabildiği depresyonlar olabilmektedir. Gözleme dayalı çalışmalarda, melankolili ağır depresyonlu hastaların yaklaşık dörtte üçünün, hastalık başlamadan önceki birkaç ay içinde stres verici bir olay yaşamış oldukları kendileri veya çok yakın akrabalarından biri tarafından belirtilmiştir. Depresyon olgularının çoğunda hastalık nedenini kişilerarası, çevresel ve psikolojik streslerle özdeşleştirebilir ve böylece patogenezin nedensel etkilenmelere yanıtta beyin işlev bozukluğu olduğu sonucuna varılabilir. Psikolojik stresörler ve kişilerarası olaylar tedavide gözden uzak tutulmamalıdır. Psikoterapide ilişkilere dikkat etme hastalığın tekrarlanması açısından özgül bir koruyucu etkiye sahip gibi görünmektedir.
İyi beslenme sinirlenimizin güçlenmesi, psikoljimizin düzgün olması için çok mühimdir. Depresyon diyeti nasıl yapılır? ile moraliniz yükselecek, kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz. Bu diyet programını 3 ila 7 gün arası uygulayabilirsiniz.
Depresyon Diyeti
Depresyona iyi gelen yiyecekler şunlardır;
Tavuk, hindi, sığır karaciğeri
balık (ton balığı, alabalık, uskumru, sardalye)
yumurta, taze süt ve süt ürünleri, peynir
sebzeler (havuç, tatlı biber, yeşil soğan, domates, bezelye, kereviz, kuşkonmaz, kabak)
meyveler (muz, narenciye, kivi ve çilek (siyah frenk üzümü, yaban mersini)
baklagiller (fasulye, mercimek)
buğday kepeği, kuruyemişler
baharatlar (biberiye, tarhun, fesleğen, Regan)
bitter çikolata
1 günlük örnek menü Kahvaltı
Haşlanmış yumurta, bir kaç maydanoz, bitter çikolata, peynir ve ekmek
Kuşluk ( Ara öğün)
Mandalina ve kividen oluşan üzerine kuruyemiş serpilmiş meyveli yoğurt,
Öğle Yemeği
Hindi, et veya tavuk
Salata ve domatesten yapılmış zeytinyağlı salata
Muz
Peynir
ikindi
1 bardak nane çayı
Akşam yemeği
Alabalık
Piyaz ve kuşkonmaz
sıcak çikolata
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Hamilelik bir mutluluk süreci olarak görülmesine rağmen, anne adaylarının yüzde 10 ila 20’si depresyonda. Antidepresan ilaç kullanılmalı mı?
Antidepresan bebeğinizin sağlığı için riskli olabilir!
Depresyonun çoğu tipinde ilk tedavi seçeneği; antidepresanlardır. Bu grup ilaçlar belirtileri ortadan kaldırırken kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Gebelikte antidepresan kullanımı bebeğinizin sağlığı için risk oluşturabilir fakat keserseniz siz risk altında olabilirsiniz. Peki o zaman ne yapmalı? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, antidepresanlar ve gebelikte kullanımıyla ilgili önemli bilgiler verdi.
Gebelik depresyonu nasıl etkiler?
“Önceleri gebelik hormonlarının kadını depresyondan koruduğu düşünülürdü. Ancak araştırmacılar bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Üstelik, gebelik duyguları tetikleyerek depresyonla başa çıkmayı zorlaştırabilir.
Gebelik süresince depresyon tedavi edilmeli midir?
Evet, gebelik esnasında depresyon mutlakla tedavi edilmelidir. Eğer tedavi edilmemiş depresyon durumu varsa, rutin gebelik kontrolünüzü aksatabilirsiniz. Sağlıklı beslenme zorlaşır, hatta alkol ve sigaraya düşkün hale gelebilirsiniz. Tüm bu olumsuz durumlar erken ve düşük ağırlıklı bebek doğumuna sebep olabilir. Ayrıca doğum sonrasında depresyonun şiddetlenmesi olasılığı artar, sonuçta bebeğinizle de yeterince ilgilenemezsiniz.
Antidepresan ilaç kullanımı tedavide bir seçenek olabilir mi?
Gebelik sırasında antidepresan kullanımına karar verirken zarar/yarar dengesi göz önünde tutulmalıdır. Bebekte anomali veya başka problemlerle karşı karşıya gelme olasılığı çok çok düşüktür.
Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?
Gebelik esnasındaki kullanımda tercih edilebilecek antidepresanlar: SSRI (seçici seratonin geri alım inhibitörleri): Bu grubun, gebelik boyunca güvenle kullanılabilir olduğu düşünülmektedir. (Citalopram, Fluoxetin (Prozac) ve Sertraline)
SNRI: Seratonin ve Norepinefrin gerialım inhibitörleri): Bu gruptaki antidepresanlar da gebelikte bir alternatif olabilir. (Duloxetine (Cymbalta) ve Venlafaxine (Effexor XR)
Bupropion (Wellbutrin): Hem depresyon hem de sigara bağımlılığı için kullanılır. Aslında bu ilaç gebelik depresyonunda ilk seçenek olmamasına karşın, diğer gruplara yanıt vermeyen ve sigara bağımlılığı olan gebelerde kullanılabilir.
Trisiklik Antidepresanlar: Bu grup 1. ve 2. seçenek olmamakla birlikte diğerlerine yanıt olmadığında tercih edilebilecek alternatiftir. Bazı araştırmacılar, SSRI grubunun gebeliğin 2. yarısında kullanıldığında nadir fakat ciddi akciğer problemi oluşturduğunu belirtmişlerdir. Bazı çalışmalarda nadir doğum anomalileri oluştuğuna dair bildirimler varsa da total risk son derece düşüktür.
Gebelikte hangi antidepresanlardan kaçınmak gerekir?
SSRI grubundan olan Paroxetine (Paxil) kullanımı gebelikte önerilmez. Araştırmalarda, Paroxetine kullanımında, fetüste küçük kalp defektleri rastlanma sıklığında artış izlenmiştir.
Bebek için başka ne gibi riskler var?
Antidepresanları tüm gebelik boyunca ya da gebeliğin son yarısında kullanılırsa bazen bebekte doğumda geçici olarak huzursuzluk ve titreme görülebilir.Bu problemlerle karşılaşmamak için gebeliğin sonlarına doğru ilaç kesilmelidir.
İlacı değiştirmeli miyim?
Antidepresanı değiştirmek ya da kesmek size ve doktorunuza bağlıdır. İlaca bağlı potansiyel risklerin oluşturacağı endişeler, depresyonu tetikleyebilir.
Antidepresan ilaç kullanımını gebelik süresince kesersem ne olur?
Bu durumda depresyon tekrar tetiklenebilir. Özellikle SSRI grubunun ani kesilmesinde; bulantı ve kusma, titreme, halsizlik, gerginlik görülebilir.”
Mutlaka doktorunuza danışın
Op. Dr. Betül Görgen, depresyondaysanız, gebelik durumu varsa ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız ilaç konusunda mutlaka bir uzmana danışmanızı istiyor. Op. Dr. Görgen, “Bazen hafif ve orta düzeyde depresyon psikoterapi ile düzelebilir. Orta ve şiddetli depresyon durumu varsa veya eskiden depresyon geçirmişseniz, daha şiddetli olarak tekrarlama olasılığı yüksektir” diyor. Op. Dr. Görgen, annen adaylarına gebelikte depresyonun nedenleri ve etkileri hakkında şu bilgileri verdi:
Gebelik depresyonunu tetikleyen durumlar
Gebe kalmadan önce de depresyon hikayesi veya adet öncesi yaşanan semptomların şiddetli olması
Çok genç yaşta gebe kalmak (daha genç gebeler daha fazla risk altında)
Bu süreçte yalnız yaşamak veya yeterli aile desteği almamak
Sınırlı sosyal destek olması (iş yeri sorunları ve maddi sıkıntılar)
Sorunlu bir evlilik sürdürmek veya eşinden şiddet görmek
Gebeliğe, ruhen ve bedenen hazır olmadan yakalanmak
Anne ve bebeğe etkileri
Gebeliğin adeta doğasında olan stres, depresyon belirtilerini şiddetlendirir.
Depresyon durumu tıbbi uyarıları dikkate almaya engel olabilir. Sigara tüketimi artar veya yeme bozuklukları başlar.
Artan şekilde sigara, alkol ve uyuşturucu ilaçların kullanımı hem size hem de bebeğinize zarar verecektir.
Bazı çalışmalar gebelik depresyonunun erken doğum ve düşük doğum tartısı olasılığını artırdığını belirtmektedir. Ancak bu konu hala tartışılmaktadır.
Depresyon, sizin ile bebeğiniz arasında duygusal bağ gelişmesine engel olabilir. Gebelik boyunca süren depresyon ise doğum sonrası depresyon olasılığını artırır.
Kendinize iyi bakın
Yeni bir bebek için hazırlanmak elbette zor bir süreç ama sizin sağlığınız ilk planda olmalıdır. Bu nedenle her şeyi bir anda yapmaya kalkışmayın. Ev işlerinden uzaklaşın ve sizi gevşeten mutlu eden şeylerle uğraşın. Kendinize iyi bakmazsanız bebeğinize de iyi bakamazsınız. Endişelerinizi eşinizle, ailenizle veya yakın arkadaşınızla paylaşın. Onlardan destek isterseniz, size yardımın bir yolunu bulacaklardır. Hala kendinizi mutsuz ve gergin hissediyorsanız bir ruh sağlığı uzmanına gitmekten çekinmeyin.
Mutlaka tedavi olun
Pek çok antidepresan ilaç gebelikte de güvenle kullanılabilir ve bebeğinize zarar vermez. Ancak doktorunuzla muhtemel riskler üzerine konuşmayı ihmal etmeyin. Doktorunuz sizin belirtilerinizi değerlendirip bir tedavi planı için ruh sağlığı doktoruna gitmenizi önerebilir. Bu konuda destek almaktan kaçınmayın.
UYARI: İlaç kullanımında mutlaka doktorunuza başvurun!
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nın verilerine göre, dünya genelinde her on kişiden biri depresyon veya kaygı bozukluğundan muzdarip. Örgüt, son 25 yılda bu sayının neredeyse iki katına çıktığına dikkat çekti.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Bankası’nın 2013 yılı istatistiklerine dayanarak hazırladığı güncel bir rapora göre, dünya genelinde depresyon ve kaygı (anksiyete) bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip olanların sayısı giderek artıyor.
Kuruluşlar, dünya genelinde neredeyse her on kişiden birinin depresyon ve kaygı bozukluğu yaşadığına dikkat çekerek, bunun 615 milyon kişiye tekabül ettiğini açıkladı. Güncel istatistiklere göre, 1990 yılından bu yana bu rahatsızlığa sahip olanların sayısı neredeyse yüzde 50 oranında arttı.
“Tedavi imkanları oluşturulmalı”
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası, “Lancet Psychiatry” adlı dergide, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konudaki araştırmasını yayınladı. Araştırmaya göre, bu rahatsızlıkların tedavisine ayrılan her bir dolar dört dolar olarak geri dönüyor, zira tedavide başarı sağlandığında kişilerin verimliliği artıyor ve çalışanların rapor alma oranı da azalıyor.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Margaret Chan, ekonomik açıdan da bu rahatsızlıklarla mücadelenin artırılmasını talep ederek, herkesin, yaşadığı yerden bağımsız olarak, tedavi imkânına sahip olması gerektiğini söyledi. Chan, bunun sadece bir sağlık meselesi olmadığını, özellikle yoksul ülkeler için kalkınma ile de ilgili bir konu olduğunu belirtti.
Örgütün verilerine göre, depresyon ve kaygı bozuklukları nedeniyle oluşan ekonomik zararın tutarı halihazırda bir milyar dolar. Örgüt, zararın kaza, rapor alarak işe gelmeme ve verimliliğin düşmesi gibi nedenlerden oluştuğunu açıkladı.
Günümüzde stres, sinir hastalıkları, psikolojik bozukluklar oldukça yaygın. Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, rahatlatan içecekler makalemizi hazırladık, bu içecekleri içerek kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
rahatlatan içecekler
Yeşilçay
Yeşilçay doğal rahatlama içeceğidir.
İçeriğindeki bol antioksidan hem sağlığınız için faydalıdır hem de kendinizi iyi hissetirir.
Sakinleştirtici, gevşetici etkisi olduğu bilinen amino asitin salınımı teşvik eder.
En iyisi şekersiz tüketmektir.
rahatlatan içecekler
Süt
Süt, kandaki serotonin oranını artırır.
Serotonin, mutluluk ve esenlik hissi veren veren hormondur.
Kutu süt yerine açık süt tercih edin.
rahatlatan içecekler
Portakal Suyu
Portakal suyu bağışıklığı güçlendiren ve stres hormonlarını düşüren C vitamininden bolca içerir.
Bu nedenle, bu stresi azaltmak için en iyi içeceklerinden biri olarak portakal suyudur.
Bedeni toksinlerden temizler. En güzeli balla tatlandırarak içmektir.
rahatlatan içecekler
Avokado
Bu meyvenin kan basıncını ve stres hormonlarını düşürdüğü bilinmektedir.
Meyve olarak tüketebilir, tatılarınıza ekleyebilirsiniz.
rahatlatan içecekler
Papatya çayı
Bu çay stresi azaltan uyku veren en iyi içeceklerdendir.
Sinirleri yatıştırır, psikolojik rahatlatır.
Balla karıştırılıp içilmesi tavsiye olunur.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Ramazan Bayramı geldi. Ramazan’ın bereketli sofraları yerini ziyafete dönüşen tatlının baş tacı edildiği sofralara bıraktı. Peki ya evde diyet yapan varsa ve onun kesinlikle diyetini bozmaması gerekiyorsa…
Diyet zorunluluğu olanların bayram psikolojisini ve bu konuda ailelere düşen görevleri Hisar Intercontinental Hospital Psikoloğu Gülşah YAHŞİ anlattı.
Günlük hayatta diyeti nedeniyle zorluklarla karşılaşan kişinin, bayram günlerinde daha da zorlandığını dile getiren Yahşi; ‘Bayramlarda yiyip içtiğimiz şeylerin çerçevesini kültürümüzden gelen gelenek ve görenekler belirler. Ramazan Bayramı denince de gözümüzün önüne gelen görüntüler; baklavaların sunulması, kalabalık masalarda eş dost akraba ile yemekler yenilmesi, herkesin bir arada olması… Bu yoğun ve renkli tablonun içinde diyet zorunluluğu olan kişiler üzüntü, kızgınlık, çaresizlik, yalnızlık, güçsüzlük, kontrolsüzlük, kendine güvenin yitirilmesi, kendine olan inancın zedelenmesi gibi duyguları bir arada yaşayabilir. Bu durumun üstesinden gelmek için öncelikle diyet zorunluluğu olan kişilerin karşılaşacakları zorlukların farkında olması ve günlük yaşamda bile çevrelerini, sosyal hayatlarını düzenlerken diyetlerine göre hareket etmeleri gerekir. Bayram öncesi kişide içsel bir sıkıntı başlayabilir. Bayram harici günlerde bile zorlanıyorken bayram döneminde yeme ile olan iletişiminin seviyesini nasıl koruyabilir? Ya biraz baklava yemek isterse? Ya fazla kaçırırsa? Bu tedirginlikler ortaya çıktığında kişi gerekli desteği göremez ve motivasyonunu sabit tutacak ve güçlendirecek bir kişi ya da bir şey (kendine olan inancının sembolize ettiği nesneler olabilir) bulamazsa, direncini yitirebilir ve korktuğu şeyle yüz yüze gelebilir.’ açıklamasında bulundu.
Bu dönemleri atlatmak için kişinin diyetisyeninden ya da klinik psikologtan destek alması gerektiğinin altını çizen Yahşi, ‘Etkili olabilecek çözüm, kişilerin duygularını kendilerine yakın hissettikleri kişilerle paylaşmasıdır. Onlardan manevi anlamda destek olmalarını isteyebilirler. Yiyecekle olan mesafesini ayarlamada çevresindeki insanların duyarlılığı, bu problemi aşmada kişiye yardım eder. Kişi şunu unutmamalıdır. Bayram bir süreçtir. Kişinin diyet programıyla beraber hedeflediği bir şey vardır. O hedef unutulmamalıdır. Bayramda diyet dışı tutumlar sergilerse kişi sonrasında ‘kendimi kontrol edemedim, işte yine başa döndüm, güçsüzüm, zayıf bir kişiliğim var’ gibi düşünüp, düzeltmek için uğraştığı bozuk yeme davranışından kurtulamaz ve yanında bu sefer, depresyon gibi başka psikolojik sıkıntıları da oluşabilir. Bu nedenle diyet yapan ve diyete yardımcı olan kişiler bayramdan önce diyetisyen ile neyi ne kadar yiyebileceği, limitleri aşarsa ne yapması gerektiği konuşulmalıdır. Hiçbir diyet çok yasakçı değildir. Bu arada ikili ilişkilerini bozmasın veya keyfi kaçmasın diye ikramlara hayır diyememe gibi bir sorun varsa psikologla birlikte diyet tedavisi devam edebilir.’ diye konuştu.
Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, “Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri” yazımızı siz enerji düşüklüğünden şikayetçi kişiler için hazırladık, burda bildirilen önerilere
uyarak kısa sürede bu derdinizden kurtulabilirsiniz
Uykudan uyanıp, yataktan çıkmak için enerjiniz olmadığını mı düşünüyorsunuz?
İşten eve geldiğinizde piliniz bitik mi hissediyorsunuz?
Halim yok diye spora gitmek istemiyor musunuz?
Bedensel kuvvet gerektirmeden bir iş yapıp yorgunluk duymak, vücudunuzda birşeylerin yolunda gitmediğinin işaretidir.
Belli hataları yaptığınızda bedeniniz açlık moduna girer ve beyin otomatik olarak stoktaki kalorileri yakmayı reddeder, bu durumda size enerjisiz, halsiz bir “siz” olarak geri döner. Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, “Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri” yazımızı siz enerji düşüklüğünden şikayetçi kişiler için hazırladık, burda bildirilen önerilere
uyarak kısa sürede bu derdinizden kurtulabilirsiniz.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Kahvaltı Yapmamak
Ortalama 8 saat uykudan sonra, kahvaltı yapmazsanız, bedeniniz yemek yemeyeceğinizi düşünüp, açlık moduna geçer.
Kendi kendini koruma amaçlı, enerji tasarrufu yapmaya, düşük enerjiyle vücudunuzu işletmeye başlar.
Bu durum ağır öğlen yemeklerinin size enerji değil, kilo olarak dönmesine yol açar.
Sabah kahvaltısız dışarı adım atmamayı prensip edinmelidir.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Abur Cubur Gıdalar
Fast food yiyecekler yüksek kalori içerir.
Fakat bunları yedikten sonra neden kendimizi yine halsiz hissederiz?
çünkü bu yiyecekler boş kaloridir.
Bu tarz yiyeceklerin içindeki yağlar hiç bir besin değeri taşımayan trans yağlardır, metabolizmada enerjiye dönüşmezler.
Gücünüzün, kuvvetinizin yerine gelmesi için yüksek enerji veren kurutulmuş meyvelerden,
meyve sularından, kuruyemişlerden faydalanabilirsiniz, bu gıdalar hem sağlığınızı korur,
hem de gün boyu size lazım olacak enerjiyi sağlarlar.
Spor Yapmamak
Sanılanın aksine spor yapmak sizi yormaz, düzenli spor yapmak oksijen alımımızı yükseltip, bizi daha enerjik yapar.
Egzersiz yaptığınızda kan dolaşımınız ve metabolizma hızınız artar.
Bu durum bedeninizdeki her hücrenin güçlenmesine, tazelenmesine sebep olur.
Size önerimiz spor yapın, hayatınızda neler değiştiğini göreceksiniz.
Düzensiz Uyku
Bir insanın günlük uyku ihtiyacı ortalama 8 saattir.
Hafta içi az uyuyup hafta sonu bunu telafi etmek adına çok uyursanız, bedeniniz
uzun süre yemek yemediğinizde açlık moduna geçip enerjisini düşürdüğü gibi, yine
enerji kısıtlama yoluna gider, kendinizi bitkin halsiz hissedersiniz.
Hergün düzenli olarak 8 saat saat uyumalıdır.
Özellikle gece 11.00-02.00 arasını uykuda geçirmeye dikkat etmelidir.
Bu saat melatonin hormonun en verimli olarak salgılandığı zaman dilimidir.
Depresyon
Bazen yorgunluğumuz zihinsel kaynaklıdır.
Beyniniz neyi söylüyorsa bedeniniz onu yaşar.
Depresyonda olduğunuzda gün boyu sıkkın, bezgin ve halsiz hissedersiniz.
Depresyondan kurtulma yollarını aramalı, biran önce tedavi olmalıdır.
B12 Eksikliği
Vejetaryansanız, kuvvetli ihtimal sizde B12 Vitamini eksikliği vardır, çünkü bu vitaminin en büyük kaynağı hayvansal besinlerdir.
Bu besinler sağlıklı sinir sistemi için çok önemlidir.
Kendinizi yaşam enerjisinden yoksun hissediyorsanız, b vitamini oranınıza baktırın ve
gıdalarla alamıyorsanız, takviye hap olarak kullanın.
Kalp Rahatsızlıkları
Kronik yorgunluğun altındaki bir diğer sebepte kalp hastalıklarıdır.
Kalbiniz sağlıklı bir şekilde kanı pompalamıyorsa, bedeninizdeki hücreler yeterli enerjiden mahrum kalacaklardır.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Uyku Sorunları
Uyku apnesi, horlama gibi nedenlerden sağlıklı bir şekilde uyku alınmaması,
kendinizi gün boyu yorgun hissetmenize yol açar.
Bu durumun sizde varolduğunu düşünüyorsanız, kısa sürede tedavi olmalısınız.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Diyabet
Sağlıklı beslendiğinizi ve düzenli uyuduğunuzu düşünüyor
fakat kendinizi güçsüz buluyorsanız, size önerimiz şekerinizi ölçtürün.
Şeker hastalığı, kronik yorgunluğun tetikleyicisi en önemli etmenlerdendir.
Az Su İçmek
Su, yediklerimizi sindirmemiz böylece enerji almamız için temel içecek maddemizdir.
Su olmadan metabolizmamız çalışmaz.
Yeterli su içilmediğinde bedenimiz, özellikle beynimiz, düzgün çalışmak için enerjiden mahrum kalmış olur,
bu da gün boyu yorgunluk, bitkinlik hissi demektir.
Günde 2-2,5 litre su içerek bu durumdan kurtulabilir, kendinizi sağlıklı ve enerjik bulabilirsiniz.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Depresyon Türkiye’de 2 milyon kişiyi tehdit eden bir duygu bozukluğudur. Kadınlar Kulübü editörleri olarak araştırdık, uzmanlar tarafından depresyondan kurtulmak için önerilen Depresyona İyi Gelen 7 Yiyecek yazımızı sizler için hazırladık
Bu durum, üzgün ve umutsuz ruh halinin maksimum halidir.
Öyle ciddi bir sorundur ki kişinin düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, ruh ve beden sağlığını etkiler.Depresyonun belirtileri, umutsuzluk, düşük enerji, ruhsal travma, iştah kaybı, ilgisizlik, devamlı uyku hali vb durumlardır.Uzmanlar depresyona yatkınlığın genetik kökenli olduğunu bildiriyorlar.
B vitamini eksikliği ve omega 3 eksikliği de depresyon sebebidir. Kadınların depresyona girme oranı erkeklerden %70 daha fazladır. Size bildirdiğimiz bu yiyecekleri doktorunuza danışmadan asla tüketmeyin.
Sarı Kantoran
Sarı kantoran orta ve hafif şiddette depresyonu tedavi edebilmesi ile bilinen popüler bir yöntemdir.
Antidepresanlar gibi etki göstermesini sağlayan hiperisin ve hiperforin kimyasal bileşenleri içeri, bu maddeler mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin salgılanmasını sağlayıp, kişiyi depresyondan kurtarır.Birkaç yemek kaşığı kurumuş sarı kantaron otunu kaynamış suya atın ve bırakın 10 dakika demlensin. Günde 2 kez bu çaydan için. Ruh haliniz düzelene kadar devam edin.
Kakule
Kakule vücudunuza detoks uygular, hücrelerinizi gençleştirir, ruh halinizi tedavi ederek, sizi depresyondan kurtarır. 1 bardak sıcak suya, yarım tatlı kaşığı kakule ekleyip, günde 1 kez için.
Banyo suyunuza bir miktar kakule yağı koymak ve bu suyun içinde günde yarım saat kalmakta gerginliğinizi alacaktır.
Safran
Safran içeriğindeki yüksek miktarda karotenoid ve B vitamini ile, serotonin oranını yükselterek, mutluluk hormonu salgılar.
Etnofarmakoloji Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmaya göre safran orta dereceki depresyondan kurtarmakta, depresyon hapları kadar etkilidir.
Hem de depresyon haplarının kimyasal zararlarına maruz kalmadan!
Kaju
C vitamini yönünden zengin olan kaju sinir sisteminine olumlu sinyaller gönderir. Kaju’da depresyonla mücadele eden magnezyum, triptofan ve Vitamin B6 bulunur.
Ilık süte, bir fincan kafu fıstığını toz haline getirip, günde bir kez için.
Sütle içmek istemezseniz, ara öğün olarak bir avuç kaju fıstıkta yiyebilirsiniz.
Balık Yağı
Araştırmalar, depresyondaki insanların omega 3 oranlarının düşük olduğunu gösteriyor.
Balık yağı, beynin sağlıklı işleyebilmesi için gereken omega 3 yağ asitlerinden yüksek oranda içerir.
Depresyonla mücadele etmek için günlük diyetinize 1 adet balık yağı hapı ekleyin.Bu yağı eczaneden temin edebilirsiniz.
Doğal yönden bu yağı almak isterseniz somon, sardalye hamsi, keten tohumu, soya ürünleri gibi omega 3 zengini gıdalarla beslenebilirsiniz.
Depresyona İyi Gelen 7 Yiyecek
Bal
Balda bulunan doğal şeker, depresyon duygusuyla savaşmada etkilidir. Ayrıca bal, yıpranmış sinirleri tamir eder.
Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez birer tatlı kaşığı bal yiyin.
Depresyona İyi Gelen 7 Yiyecek
Elma Elma B vitamini, potasyum ve fosfor açısından zengin bir meyvedir.
Tüm bu besinler, beyindeki zarara uğramış hücreleri tamir ederek, sizi depresyondan kurtarır.
Katı meyve sıkacağından sıkarak veya günde 1 elma yiyerek depresyondan kurtulabilirsiniz.
Depresyona İyi Gelen 7 yiyecek
Tavuk
Vücudumuz serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonları üretmek için B6 vitaminine ihtiyacı vardır.
Bu vitamini tavuk yiyerek karşılayabiliriz.
Tavuğu haşlarayarak, çorbalarınıza katarak, fırında pişirerek tüketebilirsiniz. Kızarmış olarak yenmesini ve derisini tüketmeyi tavsiye etmeyiz, bu şekilde yemek kolestrolünüzü artırır ve kötü kolestrolde depresyonun baş sorumlularındandır
Bildirdiğimiz doğal depresyon tedavilerine ilaveten size önerimiz, iyi dinlenin, uykunuzu güzel alın, gezin, eğlenin, sosyalleşin. Şayet hiç bir şey size deva olmuyor, depresyonunuz gittikçe şiddetleniyorsa hemen bir doktora görünün.