Etiket: demans

  • Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi? Yeni araştırmalar, yaşlılarda koku kaybının kalp sağlığına etkisini ve potansiyel riskleri ortaya koyarak önemli sağlık ipuçları sunuyor.

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku duyusu, genellikle göz ardı edilen bir duyudur. Ancak, yaşlı yetişkinlerin genel sağlığı hakkında önemli ipuçları sunabilir. Yeni araştırmalar, yaşlandıkça sıkça karşılaşılan bir sorun olan koku kaybının, kalp yetmezliğinin gelişimini öngörebileceğini veya buna katkıda bulunabileceğini öne sürüyor. Bu çalışma, American Heart Association Journal’da yakın zamanda yayımlandı ve zayıf koku almanın sağlık üzerindeki etkileri hakkındaki anlayışı genişletiyor.

    Koku kaybı kalp yetmezliği
    Koku kaybı kalp yetmezliği

    Koku Kaybının Önemi

    Koku kaybı, yani olfaktör bozukluk, 50’li yaşların başında her dört kişiden birini ve 80 yaşın üzerindekilerin yarısından fazlasını etkiler. Koku kaybı, yiyeceklerin tadını çıkarma ve bozulmuş yiyecekleri veya gaz sızıntılarını fark edememe gibi güvenlik riskleri nedeniyle yaşam kalitesini azaltmanın ötesinde, ciddi sağlık sorunlarıyla da ilişkilendirilmiştir. Önceki çalışmalar, kötü koku almanın Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklarla bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, bilişsel gerileme ve yaşlı yetişkinlerde on yıl içinde artan ölüm oranı ile ilişkilendirilmiştir.

    Yeni Sağlık İpuçlarını Keşfetmek

    Demans ve Parkinson hastalığı, kötü koku almayla ilişkilendirilen ölüm oranının sadece bir kısmını açıkladığı için, araştırmacılar diğer potansiyel sağlık ipuçlarını keşfetmeye başladılar. Son çalışma, 70 ila 79 yaşlarındaki yetişkinlerde koku alma bozukluğu ile kardiyovasküler olaylar arasındaki ilişkiyi inceleyerek, kötü koku almanın kalp yetmezliği riskinin arttığını ancak kalp hastalığı veya felç ile bir bağlantı bulunmadığını ortaya koydu.

    Çalışma Metodolojisi

    Katılımcıların koku duyusu, dört olası cevaptan birini seçerek 12 maddeyi tanımladıkları bir test kullanılarak değerlendirildi. Skorlar 0 ile 12 arasında değişiyordu ve 8 veya daha düşük bir skor kötü koku alma olarak tanımlandı. Araştırmacılar, katılımcıları 12 yıla kadar izleyerek kardiyovasküler olaylar veya ölüm durumlarını takip ettiler. Çalışma, koku kaybı yaşayanların, normal koku duyusuna sahip olanlara kıyasla yaklaşık %30 daha yüksek kalp yetmezliği geliştirme riski taşıdığını buldu.

    Olası Mekanizmalar ve Daha Fazla Araştırma

    Koku kaybı ile kalp yetmezliği arasındaki bağlantıyı açıklayan kesin mekanizmalar belirsizliğini koruyor. Zayıf koku alma duyusunun doğrudan kalp yetmezliğine katkıda bulunup bulunmadığı veya başka bir altta yatan fizyolojik sürecin bir göstergesi olup olmadığı net değil. Çalışma, kötü koku almanın yaşlanma hızlanması ile ilişkili olabileceğini öne sürüyor, bu da daha fazla araştırmayı gerektiren bir hipotezdir.

    Geniş Kapsamlı Etkiler ve Gelecekteki Yönelimler

    Bu araştırma, koku kaybının sağlık üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini anlama yolunda yeni kapılar açıyor. Kalp yetmezliği ve transplantasyon uzmanı Dr. Khadijah Breathett, çalışmanın bakım kalitesini iyileştirmek için yeni hedefler belirleme potansiyelini vurguladı. Çalışma, neden-sonuç ilişkisini kanıtlamasa da, koku sağlığının yaşlanan yetişkinlerde genel refahın potansiyel bir göstergesi olarak önemini vurguluyor. Koku duyusunu COVID-19 nedeniyle kaybeden bireyler üzerine yapılacak gelecekteki araştırmalar, koku ve kalp sağlığı arasındaki ilişki hakkında daha fazla bilgi sağlayabilir.

    Koku Kaybı ve Kalp Sağlığı: Bilinmeyen Bağlantılar

    Araştırmalar, koku kaybının sadece bir duyusal bozukluk olmanın ötesinde, yaşlı yetişkinlerin kalp sağlığına dair önemli bilgiler sunduğunu göstermeye devam ediyor. Kalp yetmezliği gibi ciddi kardiyovasküler sorunlarla ilişkilendirilen koku kaybı, daha geniş kapsamlı sağlık taramaları ve erken müdahaleler için bir belirteç olabilir. Yaşlanma sürecinde koku duyusunu korumak, genel sağlığı iyileştirme ve ciddi sağlık sorunlarını önleme potansiyeline sahiptir.

    Sonuç

    Koku duyusunun kaybı, genellikle hafife alınan bir durum olsa da, yeni araştırmalar bu duyusal bozukluğun yaşlı yetişkinlerde ciddi sağlık sorunları ile ilişkili olabileceğini ortaya koyuyor. Kalp yetmezliği riskini öngörebilen koku kaybı, daha geniş sağlık taramaları ve müdahaleler için önemli bir belirteç olarak değerlendirilebilir. Gelecekteki araştırmalar, bu ilişkinin mekanizmalarını daha iyi anlamamıza ve koku sağlığının korunması için stratejiler geliştirmemize yardımcı olabilir. Koku duyunuzu kaybetmek sadece yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda kalp sağlığınızı da etkileyebilir. Bu nedenle, koku sağlığınıza dikkat etmek, genel sağlığınızı korumak için önemli bir adım olabilir.

  • Ensefalopati Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve 4 Tedavi Yöntemi

    Ensefalopati Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve 4 Tedavi Yöntemi

    Ensefalopati, beyin fonksiyonlarının bozulduğu bir durumdur. Nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında kapsamlı bilgi alın. Sağlığınızı koruyun!

    Ensefalopati, beyin fonksiyonlarını etkileyen bir durumdur. Bu makalede, ensefalopatinin nedenleri, belirtileri ve etkili tedavi yöntemleri incelenerek, bu kompleks sağlık sorununa dair kapsamlı bir anlayış sunulacaktır. Sağlığınızı korumak için bu bilgileri gözden geçirin ve önemli detayları öğrenin.

    Ensefalopati Nedir?

    Ensefalopati, beyin dokusundaki hasar ya da bozulma sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Beynin normal fonksiyonları, bu hasar nedeniyle etkilenebilir. Ensefalopati genellikle çeşitli sağlık sorunlarına bağlı olarak gelişir.

    Ensefalopati
    Ensefalopati

    Ensefalopati Nedenleri:

    Ensefalopatinin birçok nedeni olabilir. Bunlar arasında:

    1. Karaciğer Yetmezliği: Karaciğerin yeterince çalışamaması durumunda toksinlerin birikmesi ensefalopatiye neden olabilir.
    2. Alkol Kötüye Kullanımı: Kronik alkol kötüye kullanımı, ensefalopati riskini artırabilir.
    3. Metabolik Bozukluklar: Şeker hastalığı gibi metabolik bozukluklar, ensefalopatiyi tetikleyebilir.
    4. Enfeksiyonlar: Beyin enfeksiyonları veya iltihaplanmalar ensefalopatiye yol açabilir.

    Ensefalopati Belirtileri:

    Ensefalopatinin belirtileri şunlardır:

    1. Bilinç Kaybı veya Karışıklık: Hastalarda bilinç kaybı veya karışıklık görülebilir.
    2. Davranış Değişiklikleri: Agresiflik, depresyon veya anksiyete gibi davranış değişiklikleri gözlemlenebilir.
    3. Hafıza Kaybı: Hastalar, hafıza kaybı yaşayabilirler.
    4. Kas Titremeleri veya Koordinasyon Problemleri: Kas titremeleri veya vücut koordinasyonunda sorunlar ortaya çıkabilir.

    Ensefalopatinin Farklı Türleri:

    Ensefalopati, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilen bir dizi durumu kapsayan genel bir terimdir. Farklı türleri şunlar içerebilir:

    1. Hepatik Ensefalopati (Karaciğer Ensefalopatisi): Karaciğer fonksiyonlarının bozulması sonucu ortaya çıkan bir tür ensefalopatidir.
    2. Toksinik Ensefalopati: Kimyasal veya endüstriyel toksinlere maruz kalmak sonucu gelişen bir tür ensefalopatidir.
    3. Metabolik Ensefalopati: Metabolizma bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkan bir türdür.
    4. Anoksik Ensefalopati: Beyne yeterli oksijen gitmemesi sonucu oluşan bir tür ensefalopatidir.
    5. Posterior Reversibl Ensefalopati Sendromu (PRES): Kan basıncındaki ani değişikliklere bağlı olarak gelişen bir tür ensefalopatidir.
    6. Hastane Ensefalopatisi: Uzun süreli hastanede kalma veya cerrahi müdahalelere bağlı olarak gelişen ensefalopati türüdür.

    Demans ve Ensefalopati Arasındaki Fark:

    Demans ve ensefalopati genellikle farklı durumları ifade eder. Demans genellikle ilerleyici bellek kaybı, bilişsel bozukluklar ve kişilik değişiklikleri ile karakterizedir. Ensefalopati ise genel olarak beyin fonksiyonlarının bozulması anlamına gelir ve çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir.

    Özetle, demans bir tür bilişsel bozukluk iken, ensefalopati genel bir terim olup farklı nedenlere bağlı olarak beyin fonksiyonlarının bozulmasını ifade eder. Ancak, bazı durumlarda terimler eş anlamlı olarak kullanılabilir, bu nedenle net bir tanı için uzman bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir.

    Ensefalopati Tedavi Yöntemleri:

    Ensefalopati tedavisi, altında yatan nedenlere bağlı olarak değişir. Ancak, genel olarak şu tedavi yöntemleri kullanılabilir:

    1. Temel Nedenin Tedavisi: Ensefalopatinin temel nedeni belirlenip tedavi edilmelidir.
    2. Semptomatik Tedavi: Belirtileri hafifletmek için semptomatik tedaviler uygulanabilir.
    3. Diyet ve İlaçlar: Özellikle karaciğer yetmezliği durumunda diyet değişiklikleri ve ilaçlar kullanılabilir.
    4. Rehabilitasyon: Fiziksel veya konuşma terapisi, hastanın günlük yaşamını iyileştirebilir.

    Bilgi: Ensefalopatiyi tamamen önlemek için belirli bir yöntem bilinmemekle birlikte, genel sağlığınıza dikkat ederek riski azaltabilirsiniz. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yaralanmalardan korunma (örneğin, kask kullanımı) gibi önlemlerle ensefalopati riskinizi azaltabilirsiniz. Ayrıca, sağlık uzmanınızla işbirliği yaparak potansiyel altta yatan sağlık sorunlarını yönetme konusunda destek alabilirsiniz.

    Sonuç:

    Ensefalopati, ciddi bir durum olup erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilebilir. Ancak, belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Unutulmamalıdır ki, her hasta farklıdır ve tedavi yaklaşımı bireysel olarak belirlenmelidir.

    Sıkça Sorulan Sorular

    1. En sık görülen ensefalopati türü hangisidir?

    En sık görülen ensefalopati türü, hepatik ensefalopatidir. Karaciğer fonksiyonlarının bozulması sonucu ortaya çıkan bu durum, çeşitli karaciğer hastalıklarıyla ilişkilidir.

    2. Toksik ensefalopatinin farklı türleri nelerdir?

    Toksik ensefalopatinin farklı türleri, kimyasal veya endüstriyel toksinlere maruz kalmanın bir sonucu olarak gelişebilir. Bu türler arasında kurşun ensefalopatisi, civa zehirlenmesi ve karbon monoksit zehirlenmesi gibi çeşitli alt kategoriler bulunmaktadır.

    3. Wernicke ensefalopatisi ile hepatik ensefalopati arasındaki fark nedir?

    Wernicke ensefalopatisi, B vitaminlerinden özellikle tiamin eksikliği sonucu ortaya çıkan bir durumdur ve genellikle alkol kötüye kullanımıyla ilişkilidir. Hepatik ensefalopi ise karaciğer hastalıklarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Wernicke ensefalopatisi genellikle hızlı bir şekilde gelişirken, hepatik ensefalopi genellikle daha yavaş bir seyir izler.

    4. Üç tip hepatik ensefalopati nedir?

    Hepatik ensefalopatinin üç temel tipi şunlardır:

    • Tip 1 (Akut Hepatik Ensefalopati): Genellikle karaciğer yetmezliği aniden ortaya çıktığında görülür.
    • Tip 2 (Porto-sistemik ensefalopati): Portal ven sistemini etkileyen durumlar, bu tip ensefalopatiye neden olabilir.
    • Tip 3 (Hepatik ensefalopati ile ilişkili diğer durumlar): İlaçlar, enfeksiyonlar veya diğer faktörlerle ilişkili olarak ortaya çıkan bir tipidir.

    Bu soruların cevapları, ensefalopati ve türlere dair temel bilgileri içermektedir. Ancak, spesifik durumlar için kesin tanı ve tedavi için bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir.

  • Bir testle unutkanlığın nedenini öğrenin

    Bir testle unutkanlığın nedenini öğrenin

    Günlük yaşamın koşuşturması içinde önemsenmeyip, tedavisi geciktirilen unutkanlık, bunama hastalığına ya da depresyona işaret ediyor olabilir.

    Psikoloji Uzmanı Psikolog Sevda Sevimli Yurtseven, unutkanlık nedenleri, tedavi yöntemleri ve nöropsikolojik testler hakkında bilgi verdi.

    DEPRESYONLA BİRLİKTE UNUTKANLIK ORTAYA ÇIKABİLİR

    Depresyon, derin bir üzüntü hali içinde olup, sıkıntı, ağlamalar, uyku bozukluğu, fiziksel durgunluk, hiçbir şeyden zevk alamama, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerden oluşan bir tablodur. Depresyondaki kişi; kendi hayatı, gelecek, diğer kişiler ve olaylar ile ilgili olumsuz kavramları zihninde geliştirmeye yatkındır. Bir olaydan genelleme yaparak her şeyin olumsuz ve kötü gittiğine dair çıkarımlarda bulunabilir.

    Depresyonla beraber; iş performansında düşme, algılama sorunları, eşyaların yerini unutma, yeni bilgileri daha önceki performansından düşük şekilde öğrenebilme ve odaklanamama gibi sorunlar sıklıkla görülmektedir.

    BUNAMA İLERİ YAŞLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

    Yaşlı bir kişinin unutkanlıkla ilgili şikayetleri varsa, çevre tarafından oldukça normal karşılanabilir. Normal yaşlılık unutkanlığında kişi, günlük yaşamında tümüyle bağımsızdır. Kendi işlerini halledip, planlama yapabilmektedir. Ancak çağımızın hastalığı olan bunama(demans), yaşam süresinin uzamasıyla beraber insanı tehdit eder duruma gelmiştir.

    Özellikle “Alzehimer Tipi Demans” yaşlılık öncesi ve yaşlılıkta en çok görülen bunama nedenidir. Bu hastalığın başlangıç döneminde tanı koymak oldukça güç olduğundan, gerçek sıklığı saptamak çok mümkün görünmemektedir.

    Alzheimer’a karşı Havuç kürü için tıklayın !

    Genel olarak 65 yaşın üstündeki nüfusta yüzde 2-4 arasında görülür ve 75 yaş üstü sıklık artmaktadır. Hafif demanslı kişilerde işte ve ev dışında bağımsızlık bozulmaya başlamaktadır.

    Orta demanslılarda bağımlılık artar, kişi yaşamı ve kendi bakımında sorunlar yaşar. Ağır demanslı hastalarda ise sürekli bakım gerekir ve kişi tümüyle çevresine bağımlı hale gelmiştir.

    HASTANIN GÜNLÜK YAŞANTISINI OLUMSUZ ETKİLİYOR

    Hafif evredeki demanslı hasta çalışıyorsa işinde verimliliğini yitirir. Yakın geçmişe ait olayların hatırlanmasında güçlük çekme, aynı soruların tekrarlanması ve kelime bulma güçlükleri hastanın yakınlarının dikkatini çeken başlıca özellikler arasında yer almaktadır. Hasta kendi bildiği mekanları dolaşabilse de, yabancı mekanlarda kaybolabilir. Yeni telefon numaralarını öğrenememe, yemek yaparken malzemeleri unutma ve uyku kalitesinde bozulma görülmektedir. Bu bozukluklarla beraber depresyon da tabloya eşlik edebilir.

    UNUTKANLIĞINIZIN NEDENİ DEPRESYON MU? BUNAMA MI?

    Unutkanlıkla ilgili durumlarda nöropsikolojik değerlendirme, nörolojide yardımcı muayene yöntemlerinden biridir. Bu muayene beyin-davranış ilişkisi temeline oturan nöropsikolojik testlerle gerçekleştirilmektedir. Alzheimer hastalığının erken dönemlerinde beynin hareket ve duyu sistemleri dışında kalan bölgeler de etkilenmektedir. Beyin bölgelerinin aracılık ettiği mental işlevleri değerlendiren ve bunlardaki bozulmaları gösteren nöropsikolojik testlerdir.

    Klinik olarak özellikle ayırt edilmesi zor olan depresyon ve bunamanın ayırt edici tanısında nöropsikoloji yardımcı olmaktadır. Bu tip testlerle; hastanın basit dikkat, dikkati sürdürme, bellek, soyutlama, planlama, görsel mekansal algı ve yapılandırma özelliklerine bakılıp unutkanlığın neye bağlı olduğuna dair fikir oluşturulabilmektedir.