Etiket: damar

  • Kalp krizi riskinizi test edin

    Kalp krizi riskinizi test edin

    İşte kalp sağlığınıza 2 farklı açıdan yaklaşan ve bireysel durumunuzu değerlendirmenize imkan tanıyan detaylı bir test…

    Türkiye’de yılda 200 bin kişi, kalp krizi nedeniyle yaşamını yitiriyor. Yalnızca ileri yaş hastalığı olmaktan çıkan kalp sorunları, genç yaşlarda da hızla artıyor.

    Trafik kazalarını 30’a katlayan kalp krizinin en temel nedeni, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam. Kalp hastalıklarında genetik faktörlerin de etkisi büyük.
    Bunun için ailesinde ani ölüm hikayesi bulunanların daha dikkatli bir yaşam sürmesini öneriliyor. İşte kalp sağlığınıza 2 farklı başlıkla yaklaşan ve bireysel durumunuzu değerlendirmenize imkan tanıyan detaylı bir test…
    KALP KRİZİ RİSKİ TESTİ 
    Testin bu bölümü Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez tarafından hazırlanmıştır.
    1) Sigara içiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Yeni bıraktım
    D- Çok önce bıraktım
    E- Ara sıra içiyorum
    Sigara içiyorsanız, ciddi bir kalp damar hastası adayısınız.

    2) Menopozda mısınız?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Genç yaşta girdim
    D- Hormon tedavisi kullanıyorum
    Yanıtınız evet ise ve erken yaşta menopoza girdiyseniz; kalp hastalıkları bakımından riskli bir dönemdesiniz.

    3) Doğum kontrol hapı kullanıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız evet ise; kalp damarlarınızda pıhtılaşma meylinin artacağını unutmayın.

    4) Spor yapıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Ayda bir
    D- Haftada bir
    E- Her gün
    Kandaki kötü kolesterolünüzün yakılması için 5 kilometreyi 45 dakikada tempolu şekilde yürüyün.

    5) Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
    A- 15 saatten fazla
    B- 15 saat
    C- 12 saat
    D- 8 saat
    İş ve meslek konusunda hiçbir zaman beceri ve olanaklarınızı zorlamayın. Özellikle aile şirketlerinde yaşanan kalp krizi sorunları genç yaşta ölümlere neden olabileceğini unutmayın ve sınırlarınızı aşmayın.

    6) Kaç saat uyuyorsunuz?
    A-10
    B- 8
    C- 6
    D- 4
    Kalp ve damar sağlığınız için günde 6 – 8 saat uyuyun.

    7) Ailenizde kalp hastalığından erken yaşta ölüm var mı? (40 yaş altı)
    A- Evet
    B- Hayır
    Aile hikayenizde erken kalp hastalığı varsa, diyabet ve yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından sonra düzenli kontrole gidin.

    8) İyi huylu kolesterolünüz ne düzeyde? ( HDL)
    A- 40’ın altında
    B- 40-60 arası
    C- 60 üstü
    HDL yükseldikçe kalp hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi riskiniz azalır.

    9) Kötü Huylu kolesterolünüz ne düzeyde? ( LDL)
    A- 100’ün altında
    B- 100-150 arası
    C- 150’nin üzerinde
    Eğer risk faktörleriniz varsa, LDL kolesterolünüzün 100 mg/dl’nin altında tutulması şarttır.

    11) Diyabetiniz var mı?
    A- Evet
    B- Hayır
    Kalp krizi nedeniyle ani ölüm şeker hastalarında 6 kat daha sık görülür.

    12) Tansiyon değerleriniz yüksek mi? (12/8)
    A- Evet
    B- Hayır
    Tansiyon değerleriniz 12/8’in üzerindeyse, kalbin çalışma yükü arttığı için kalp duvar kalınlıklarında meydana gelen artış kişiyi kalp yetmezliğine götürür.

    13) Kan yağlarınızı  ne sıklıkla ölçtürüyorsunuz?
    A- Yılda bir
    B- 5 Yılda bir
    C- Hiç ölçtürmüyorum
    Aile geçmişinizde kalp hastası  varsa, şişmansanız, diyabet veya yüksek tansiyon hastasıysanız, sigara kullanıyorsanız 30, değilseniz 40 yaşından sonra şu testleri yaptırın: Total kolesterol, HDL (iyi huylu kolesterol), LDL (kötü huylu kolesterol), tigliserid ve kan şekeri. Kan yağları dışında düzenli olarak yüksek tansiyonunuzu ölçtürün. Koroner kalp hastalığından korunmak için hekim tavsiyesiyle birinci guruptakiler 30, ikinci guruptakiler 40 yaşından sonra günde 100 mg aspirin almalıdır.
    BESLENME TESTİ 
    Testin bu bölümü Memorial Şişli Hastanesi Kilo Kontrolü Merkezi’nden Diyetisyen Yasemin Sancak tarafından hazırlanmıştır.
    1) Aşırı kilolu veya obez misiniz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Obezite kalp damar hastalıkları riskini iki kat artırmakta, diyabet hastalarında ölüm oranlarını % 80’e çıkarmaktadır.
    2) Bel çevreniz kadınsanız 80 ve erkekseniz 94 cm’nin üzerinde mi?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Bel çevresinin bu değerleri geçmesi, obezitenin neden olduğu hastalıklara yakalanmak için yüksek risk oluşturur.
    3) Günde kaç çay kaşığı tuz tüketiyorsunuz?
    A- 0-1
    B- 0-2
    C- 2’nin üzeri
    Günlük tuz tüketiminiz 2 çay kaşığını aşıyorsa, kalp ve damar hastalıkları açısından risk grubundasınız demektir.
    4) Sıklıkla sakatat ve şarküteri ürünleri tüketiyor musunuz?
    A- Haftada birden fazla
    B- Haftada bir
    C- Ayda bir
    D- Daha az
    Sakatat ve şarküteri ürünleri; içerdikleri kolesterol miktarı bakımından damar tıkanıklıklarına neden olduğu için hiç tüketilmemelidir.
    5) Haftada kaç yumurta yiyorsunuz?
    A- 4’den fazla
    B- 2-3
    C- Bir ya da hiç
    Anne sütünden sonra ikinci örnek protein olan yumurta haftada 2-3 kez tüketilmelidir. Hiç tüketilmemesi, vücudun kolesterol dengesini olumsuz etkiler.
    6) Haftada ne kadar kırmızı et tüketiyorsunuz?
    A- 3’den fazla
    B- 1-3
    C- Hiç
    Kırmızı et, kolesterol hastaları için haftada 2, sağlıklı kişiler için haftada 2-3 kez tüketilmesi gereken bir besindir. Etteki yararlı kolesterol, kalp hastalıkları riskini azaltır.
    7) Şeker, pirinç ve beyaz ekmeği sıklıkla tüketiyor musunuz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Obezite artışına neden olan bu besinlerin tüketimi sınırlandırılmalı; tam tahıllı ekmek, kahvaltılık gevrek, esmer pirinç ve kepekli makarna tüketilmelidir.
    8) Haftada ne kadar alkol tüketiyorsunuz?
    A- 6-7 Kadehten fazla
    B- 4-5 Kadeh
    C- 2-3 Kadeh
    Haftada 7 kadehten fazla alkol tüketimi, kilo alımına neden olduğu için dolaylı olarak kalp ve damar hastalıkları üzerinde olumsuz etki yapar.
    9) Günlük meyve ve sebze tüketiminiz ne kadar?
    A- 5 Porsiyondan az
    B- 5 -7 Porsiyon
    C- 7 – 9 Porsiyon
    D- Daha fazlası
    Günde 5 porsiyonun altında sebze ve meyve tüketimi, kalp ve damar sağlığı açısından risklidir.
    10) Meyve sebzelerin kabuklarını soyarak mı yiyorsunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız hayır ise; kalbe giden damarların sağlığı için yeterli posa alımının çok önemli olduğunu unutmamalısınız. Sebze ve mevyeleri mümkün olduğunca kabuklu tüketmelisiniz.
    11) Besinleri pişirirken kızartma ve kavurma yöntemlerini kullanıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız evet ise; kalp hastalıkları açısından risk grubundasınız.
    12) Tereyağı ve margarin kullanıyor musunuz?
    A- Kahvaltıda
    B- Yemeklerde
    C- Hamur işlerinde
    D- Az miktarda kullanıyorum
    Hayvansal yağları az miktarda kullanmak sizi riskten kurtarmaz. Hayvansal yağ tüketiminiz haftada bir tatlı kaşığı tereyağını geçmemelidir.
    13) Günde kaç adım attığınızı biliyor musunuz?
    A- 10 bin ve fazlası
    B- 5 bin 10 bin arası
    C- 5 binden az
    D- Bilmiyorum
    Yanıtınız D ise; sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atılması gerektiğini önemsemelisiniz.
    14) Sürekli oturarak mı çalışıyorsunuz?
    A- 12 saaten fazla
    B- 8 saat
    C- Daha az
    Yanıtınız A ise; uzun ve hareketsiz oturmanın kan şekeri dengesi ve kalp damar sağlığı açısından risk oluşturduğunu bilmelisiniz.
    15) Kilo vermek için şok diyet yapıyor ya da mucize ilaç kullanıyor musunuz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Haftada 0.5-1.0 kilodan fazla ağırlık kaybetmeyi hedefleyen diyetler; kas, sıvı ve elektrolit kaybına neden olarak, bir kas olan kalbi ölümcül şekilde etkileyebilir.
    16) Ayda ne kadar kurubaklagil tüketiyorsunuz?
    A- 2’den az
    B- 2 – 4
    C- 4’den fazla
    Yanıtınız A ise kalp sağlığınız için çok önemli fitokimyasallardan uzak kalıyorsunuz demektir. Kurubaklagilleri haftada 1-2 kez tüketmeye çalışın.
    17) Günlük kuruyemiş tüketiminiz ne kadar?
    A- Bir kase
    B- Bir avuç
    C- 2 Ceviz veya fındık ya da 10 badem
    D- Hiç tüketmiyorum
    Hiç tüketmiyorsanız bunun yanlış olduğunu bilmeli ve yağlı tohumların günlük beslenmedeki önemini hatırlamalısınız.
    18) Ayda kaç kez fast food ve kızartma tüketiyorsunuz?
    A- 4’ten fazla
    B- 2-3
    C- 1 veya daha az
    Eğer yanıtınız A ise kalp hastalıkları açısından risk altındasınız demektir.
    19) Haftada ne kadar balık tüketiyorsunuz?
    A- Hiç tüketmiyorum
    B- 1-2 C. 2 ve üstü
    Eğer yanıtınız A ise; balık tüketiminin azlığının omega-3 yetersizliğine neden olduğunu bunun da kalp sağlığı için tehlike oluşturduğunu aklınızdan çıkarmayın.
    20) Hergün soğan sarımsak tüketiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız hayır ise soğan ve sarımsak tüketiminin kalp sağlığı açısından önemini dikkate alarak, bu besinleri her gün tüketmeye özen gösterin.
    21) Günlük çay tüketiminiz ne kadar?
    A- Hiç
    B- 3 – 5
    C- 3’ten az
    D- 5’ ten fazla
    Günde 3-5 bardak açık çay içmek; içindeki kateşinler antioksidan özellik gösterdiği için kalp sağlığına olumlu etki yapar.  

    22) Bitter çikolata tüketiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
  • Yaz aylarında varisten koruyan 10 basit öneri

    Yaz aylarında varisten koruyan 10 basit öneri

    Önemli bir damar hastalığı olan varislerden korunmak için; korse giymemeli, dar kemer kullanmamalı, her gün 20 dakika yürümeli, düz ayakkabılardan uzak durmalı ve günde en az iki litre su içmelisiniz

    Mayo giymekten utanmaya, etek giyememeye ve bacakları gizlemeye neden olan varisler aslında kozmetikten çok daha öte bir sorun. Önemli bir damar hastalığı olan varislerden korunmak ise hiç de zor değil.

    SOĞUK SU İYİ GELİR
    1 Soğuk su toplardamarların büzülmesine neden oluyor ve kanın daha çabuk kalbe dönmesini sağlıyor. Böylece toplardamar rahatlıyor. Banyoyu mümkün olduğu kadar sıcak suyla yapmayın.
    2 Bacakları kuma gömmek ve güneş ışınlarına maruz kalmak damarların genişlemesine ve içlerinde kanın birikmesine neden oluyor. Bu nedenle gölgede veya denizde vakit geçirin.

    BABET GİYMEYİN
    3 Su içmek hem kanın akışını hem de vücutta biriken atık maddelerin atılımını kolaylaştırıyor. Bu nedenle günde en az iki litre su için.
    4 Pantolon ve eteklerinizin bel kısmını fazla sıkmayın ve çok dar kemerler kullanmayın.
    5 Ayak bileği ve baldır kaslarının düzenli ve ritmik çalışmasını kısıtlamayacak ayakkabıları tercih edin. Babet giymeyin.

    HER YARIM SAATTE 15 ADIM
    6 Ayakta veya oturarak uzun süre hareketsiz kalmak, varis oluşumunu tetikliyor. Eğer mesleğiniz gereği sabit durmanız gerekiyorsa, bacaklarınızı düzenli olarak hareket ettirerek, kanın bacaklarda göllenmesini engellemeniz şart.

    DAR KIYAFET GİYMEYİN
    7 Dar giysiler bacaklardan kalbe dönmeye çalışan kanın rahat akmasını engelliyor ve bu akış yönünü daraltıyor. Bol kıyafetleri tercih edin.

    AŞIRI BAHARAT YEMEYİN
    8 Yanlış beslenme varis gelişiminde etkili olabiliyor. Bu nedenle beslenmenize dikkat edin ve sık aralıklarla az miktarlarda yemek yiyin. Öğünlerinizde sebze ağırlıklı ve bol lifli yiyeceklere yer verin. Aşırı baharatlı gıdalardan, lifçe fakir yiyeceklerden, kahve, alkol ve sigaradan uzak durun.

    TEMPOLU YÜRÜYÜŞ
    9 Ayak bileği ve baldırdaki ritmik hareketler, kanın dönüşünü kolaylaştırıyor ve bacak pompasını güçlendiriyor. Bu sırada derin nefes alıp vermek de kanın dönüşünü kolaylaştırıyor. Her gün 20 dakika yürüyüş yapın.

    UYURKEN AYAKLAR 10 SANTİM YUKARIDA OLSUN
    10 Geceleri uyurken yer çekiminden faydalanarak ayak ve bacaktaki birikmiş kanı vücuda geri yönlendirilebilirsiniz. Bunun için ayakların kalp seviyesinden birkaç santim yükseklikte olması yeterli. Yatağın ayak ucu kısmının altına 10 santimlik yükselti koyun. Yatakta geçirilen tüm süre boyunca ayak ucundaki bu yükseklik, toplardamar kan akımını yerçekiminin de etkisiyle kalbe yönlendiriyor. Günün üçte birinin uykuda geçtiği düşünüldüğünde; bu yöntemle varislerinize gece boyunca mükemmel bir tedavi uygulamış olursunuz.

  • Aort anevrizma

    Aort anevrizma

    Anevrizma nedir?
    Bir atardamarda, damar çapının normalinden yüzde 50 daha fazla genişlemesine yol açan bir cins balonlaşmadır.

    Neden olur?
    Oluştukları yere göre çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle dejeneratif dediğimiz yüksek tansiyon, ateroskleroz dediğimiz kireçlenme, inflamasyon dediğimiz bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları, anevrizma nedenleri arasındadır. Bazı grup anevrizmalarda genetik faktörlerin de etkisi büyüktür. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması sonucu mutasyonlar oluşabilir. Bu mutasyonlara bağlı olan anevrizmaların genetik bağlantısı vardır.

    Aort nedir?
    Aort, kalpten çıkan ana atardamarımızdır. Vücuda oksijenlendirilmiş kanı taşıyan en büyük atardamardır. Kalpten çıktıktan sonra, önce kalbi besleyen koroner atardamara, oradan da beyne ve kola giden damarlara doğru yol alır. Ardından bir kavis çizerek arka taraftan vücudun aşağısına doğru inmeye başlar. Kasıklarda çatallaşır. Belli bölümleri vardır. Çıkan aort (Kalpten çıktıktan sonraki bölüm), transfer aort (Beyin damarlarının çıktığı bölüm), inen aort (Sırttan başlayıp aşağıya kadar inen bölüm), torasik aort (Göğüs boşluğundaki bölüm), abdominal aort (Karnın içindeki bölüm).

    Anevrizmaya aortanın hangi bölümünde rastlanıyor?
    Aortada en fazla gördüğümüz anevrizmalar, infrarenal dediğimiz böbrek altında, böbrek damarları çıktıktan sonraki bölgede ortaya çıkar. İnfrarenal bölgeden sonra en fazla görülen anevrizmalar, asendan bölge dediğimiz aortun kalpten hemen çıkışındaki aort damarında görülen genişlemelerdir. Ama anevrizma her bölgede olabiliyor, hatta bazen bütün aortu boydan boya kaplayan türleri bile oluyor.

    Aortun normal çapı ne kadar? Anevrizma oluştuğunda kaç santimetreye çıkmış oluyor?
    Aortanın çapı vücut yüzey alanına, yani hastanın kilosuna, boyuna ve bulunduğu bölgeye bağlı olarak değişiyor. Ama normal şartlarda erişkin bir hastadan bahsedersek aort çapının üst sınırını 4 santim olarak algılayabiliriz. Anevrizma halinde ulaştığı boyut ise anevrizmanın yapısına göre değişim gösteriyor. Yapısı kese tarzındaysa farklı, armut tarzındaysa farklı ölçülere ulaşıyor. Aslında basitçe şöyle açıklanabilir: Anevrizmalı damarda damarın genişliği normal boyutunun yüzde 50’sinden fazla artar. Örnek verecek olursak, 4 santimetrelik damar 6 santimetreye çıkabilir.

    Belirti verir mi?
    Anevrizmanın verebileceği bulgular, oldukları bölgelere bağlı olarak farklılıklar gösterir. Karın içerisindeki aort anevrizmalarında eğer bir tarama yapılmadıysa ilk bulgu aort yırtılması şeklinde olabilir. Anevrizmalar sıklıkla önceden belirti vermezler ama bazen bulundukları bölgeye göre belirtiler gösterebilirler. Örneğin karın içerisinde bele doğru yayılan devamlı ve rahatsız edici bir ağrı veya karın bölgesinde dışarıdan görülebilen bir titreme, hasta elini koyduğunda karnına bir top vuruyormuş gibi bir his olabilir. Göğüs içindeki anevrizmalarda sadece göğüs ağrısı veya sırta doğru vuran göğüs ağrıları görülebildiği gibi, eğer anevrizma sırtın inen damarlarında ise ses kısıklığına bile neden olabilir. İnen aortanın başında bir anevrizma varsa oradaki ses tellerine giden siniri etkilediği için ses kısıklığına neden olabilir.

    Teşhisi nasıl oluyor?
    Gelişen tıp teknolojileriyle anevrizmanın tanısını koymak artık çok kolaylaştı. Fizik muayene sonrasında da özellikle zayıf hastalarda karın içerisindeki anevrizmaların tanısı konabilir. Ama tabii ki bu kesin bir sonuç olarak kabul edilemez. Anevrizmanın olduğu noktaya göre (göğüs içerisindeki aortta ise) tanı aşamasında röntgen başlangıç olarak kullanılabilir. Sadece röntgen filmiyle aorttaki genişleme gözlemlenebilir. En yaygın olarak kullandığımız teşhis yöntemi ise ses dalgalarıyla çalışan ultrason yöntemidir. Kalpte kullanıldığında ‘ekokardiyografi’, karında kullanıldığında ‘batın ultrasonografisi’ diye adlandırılan bu cihazla anevrizma teşhis edilebilir. Ultrasonun sonuçlarına göre daha ileri tetkiklere de gidilebilir. Bu tetkiklerde tomografik değerlendirme, bazen MR, bazen de anjiyografiyle durumu netleştirmek mümkündür.

    Teşhisten sonraki aşama nasıl ilerliyor?
    Tedavi kararı için en önemli veri anevrizmanın büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Anevrizmaya yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. Yeri, büyüklüğü, hastanın herhangi bir şikayeti olup olmaması tedavinin şeklini etkiler.

    Çıkan aortadaki anevrizma çapı 5.5 veya 6 santim civarına eriştiyse ve hastanın başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi ya da girişimsel tedavi sınırına girer. Karın içerisinde yerleşen anevrizmalarda ise genellikle 5.5 santimden itibaren tedavi uygulanır. İnen dediğimiz, sırttan arkaya doğru inen aorta üzerinde gelişen anevrizmada ise damarın çapı 6 santimetreye ulaştığında tedavi edilmesi gerekir.

    Tedavide cerrahi yöntemler mi, endovasküler yöntemler mi kullanılıyor?
    Sadece anevrizmanın büyüklüğüne bakıp da karar vermek mümkün değildir. Anevrizmanın büyüme hızı da önemli bir faktördür. Mesela 4 santimetrelik bir anevrizma, iki ay içinde 4.5 santimetreye ulaştıysa bu çok hızlı bir büyümeyi gösterir ki tedavi edilmesi şarttır. Büyüme hızının yüksekliği tedavi mecburiyetini doğurur. Ayrıca hastada bir şikayet yaratıyorsa, şiddetli karın ağrıları gibi, o zaman da aorta çapı aşırı genişlememişse bile tedavi uygulanır. Aortadaki anevrizmanın patlaması halinde ölümle sonuçlanan vakalar olabileceği için belirti ve bulguların çok ciddiye alınması gerekir. Tedavinin şeklini, hastanın anevrizmaya eşlik eden başka hastalıkları olup olmaması da belirler.

    Tedavinin aşamaları nelerdir?
    Tedaviyi belli aşamalarda değerlendiriyoruz. Bunlardan ilki tıbbi tedavi. Eğer anevrizma belli büyüklüklere gelmediyse tıbbi tedavi uygulanır. Hastanın takip edildiği dönem içinde mutlaka tansiyonunun kontrol altında tutulması gerekir. Çünkü anevrizmada en önemli faktörlerden biri damar içerisindeki basınçtır. Bu basıncın düşük seviyelerde olması önemlidir. Kan basıncının kontrol altında tutulması ‘takip penceresi’ dediğimiz dönemde çok önemlidir. Kan basıncının düşük tutulması ilaçlarla sağlanır.

    Müdahale sınırındaki anevrizmalarda iki tedavi yöntemi vardır. Bunların ikisi de girişimsel dediğimiz invaziv işlemlerdir. Endovasküler yöntem, açık ameliyat olmadan, damar içine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.

    Stent aşamasını detaylandıracak olursak…
    Bu stentler daralmış damarı açmak için kullanılanlardan farklıdır. Özel yapılmış stentlerdir. Normal damarın yakın ucuyla uzak ucu arasındaki sağlam bölgeye yerleştirilen stent sayesinde anevrizmalı bölge, devre dışı kalır. Bu balonlaşma artık o bölgeden kan akışı olmadığı için etkisiz hale gelir. Kasık veya damar içerisinden girerek stent yerleştirdiğimiz, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içinde sıklıkla uygulanmaya başladı. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahiyle karşılaştırıldığında özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlıyor.

    Bu avantajlar hastaya nasıl yansıyor?
    Hasta açısından çok önemli. İlki, hastanın açık bir ameliyat geçirmemesi. Buna bağlı olarak da iyileşme süresinin, hastanede ve yoğun bakımda kalış süresinin kısa olması, ameliyatta kan kullanma oranın yok denecek kadar az olması. Erken dönemdeki hasta yaşam kalitesi, cerrahi müdahale ile kıyaslandığında oldukça yüksek. Bir de en önemli etkenler arasında gösterebileceğimiz erken dönemde açık cerrahiyle kıyaslandığında mortalite, yani ölüm oranı riskinin daha düşük olması.

    Ama bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Bu tedavilerin orta dönem ve uzun dönem sonuçları çok değil. Erken dönemde sağladığı yaşam kalitesi, yaşam avantajları bir veya iki seneden sonra kaybolabiliyor. Girişimsel işlemlerde tekrarlar, takip işlemleri açık cerrahiye göre çok daha sık görülüyor. Açık cerrahide yoğun bakım ve hastane kalış süresi daha uzun olmakla beraber, süre uzadıkça açık cerrahinin avantajının daha yüksek olduğu görülüyor. Açık cerrahi işlemler hâlâ bu işin altın standardı olarak kabul ediliyor.

    Açık cerrahi işlem nasıl uygulanır?
    Endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi de daha ufak kesilerden minimal invaziv tarzda yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında yine de büyük operasyon olarak algılanır. Amaç, hastalıklı anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aorta gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen yapay damar konur.

    Vücudun suni damarlara uyum sağlamaması söz konusu mu?
    Genellikle böyle bir sorunla karşılaşılmıyor ama vücudun içine yabancı bir madde yerleştirildiği için enfeksiyon riski olabiliyor. Bu risk sadece cerrahi işlemler için değil, endovasküler işlemler için de geçerlidir.
    YARIN: Aort yırtılırsa ne olur?

    En sık görülen nedenler
    1. Yüksek tansiyona bağlı oluşan dejenerasyon: Anevrizma oluşmasında tek başına yüksek tansiyonun etkili olduğunu söylemek çok mümkün değil. Birçok insan yüksek tansiyon hastası ama her yüksek tansiyon hastasında anevrizma oluşmuyor.
    2. Yapısal nedenler: Dejenerasyon ve inflamasyon dediğimiz, damar duvarı içinde meydana gelen yapısal reaksiyonlar.
    3. Damar duvarının doğuştan zayıf olmasına bağlı genetik bozukluklar: Buna bağ dokusu hastalıklarını, örneğin marfan gibi yapısal hastalıkları gösterebiliriz.
    4. Sigara: Özellikle böbrek damarlarının altında olan anevrizma gelişimi ile sigaranın direkt bağlantısı olduğu belirlenmiştir. Sigara içmenin karın içindeki anevrizmalarla bağlantısı çok kuvvetlidir.
    5. Yaş: Anevrizma oluşumunda yaşın da önemli bir rolü vardır. Özellikle karın içerisinde oluşan anevrizmalar genellikle 65 yaşından daha büyüklerde sıklıkla görülüyor. Anevrizmalar, eğer kişide bir bağ dokusu hastalığı yoksa, genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan problemlerdir.

    Endovasküler her hastaya olmaz
    Endovasküler işlemler her hastaya uygulanabilir mi?
    Her hastaya endovasküler işlemler uygulayamıyoruz. Anevrizmanın yeri, genişliği, normal atardamar aort yapısıyla ilişkisi, sağlam dokuların uzun dokulara açı yapıp yapmaması, girişim yapacağımız damarların kireçli olup olmaması gibi çok çeşitli faktörler var. Bütün bu faktörler teker teker değerlendiriliyor ve eğer uygunluk görülürse hastaya endovasküler işlemler uygulanıyor.

    Ne kadar sürüyor?
    Minimum 2.5-3 saat sürer. İşlemden sonraki ilk 4 saat yakın gözlem gerekir. Bu nedenle kısa süreli yoğun bakım yatışı gerekir. Sonra hasta odasına gönderilir, iki gün içinde taburcu edilir. Girişimsel her işlemde olduğu gibi bunun da riski vardır. Bu riskler erken ve geç dönem olarak sınıflandırılır. Erken dönem, işlem esnasında olabilecek, damarla ilgili risklerdir. İşlem sırasında kasık damarlarında yırtılmalar, kasık damarlarında kirecin uçlara gitmesi ve damar yaralanmaları olabilir. Yerleştirilen stentin yerinden çıkması, uca doğru kaçması ve emboli de görülebilecek problemlerdir.

  • Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp krizi geçirene ne yapılmalı, Kalk krizi durumunda yapılması gerekenler nelerdir. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte kalp krizi vakarları artış gösterdi. Bu yazı dizimizde insanları bilinçlendirmek adına kalp krizi vakalarında neler yapılması gerektiğine dair bilgileri sizlerle paylaşacağız. Hayati önem arz eden bu bilgileri dikkate almanızda fayda var. Her an yakınlarınızda olan biri kalp krizi geçirebilir. Gelin kalp krizi geçirene neler yapılmalıymış bir göz atalım.

    Kalp Krizi Durumunda Yapılması Gerekenler

    – Oturmalı ya da uzanmalı.
    – Giysilerini gevşetmeli.
    – Paniğe kapılmaktan kaçınmalı.
    – Hemen bir sağlık kuruluşuna (tercihen 112 aracılığı ile) ulaşmalı.

    Kalp Krizi Geçiren Hastaya Şunları Yapmayın

    – Kriz geçiren hastaya sıvı vermeyin.
    – Hastayı telaşlandırmaktan kaçının.
    – Bilinci tamamen kapalı ve Aspirin alerjisi var ise Aspirin çiğnetmeyin.
    – Hareket ettirmeyin.
    – İlkyardım eğitimi almamışsanız, kalp masajı gibi müdahalelerden kaçının.
    – Tansiyonu düşük, göz kararması ve bayılma hissi olan hastalara dilaltı hapı vermeyin.