Etiket: çoçuk

  • Çocuk zekasını kimden alıyor?

    Çocuk zekasını kimden alıyor?

    İskoçya’daki Glasgow Sağlık Merkezi’nin gerçekleştirdiği bir araştırma çocukların zekasını babadan değil, anneden aldığını ortaya koydu. Daha önceki araştırmalarda zekanın babadan geçtiği düşünülüyordu. Ancak, son yapılan araştırmalarda zeka genlerinin X kromozomlarında bulunduğu, söz konusu X kromozomlarından kadınlarda iki, erkeklerde ise bir adet bulunduğu ifade edildi. Genleri dışında, çocukları daha zeki olan kadınların onlarla sıkı bağ kuran anneler olduğunu ve çocukların problem çözme sürecinde onları destekleyen bir pozisyon aldıkları görülüyor. Çocuklarla kurulan duygusal ilişkinin de beyni geliştirdiği, ABD’deki Washington Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma ile ortaya çıktı. Annesinden duygusal destek alan çocukların beyinlerindeki ‘hipokampus’ (hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge) bölgesinin duygusal olarak annelerinden uzak olan çocuklardan yüzde 10 oranında daha büyük olduğu belirtildi.

     

    Kaynak: gazetevatan.com

  • Okulun ilk günü çocuğun ağlaması

    Okulun ilk günü çocuğun ağlaması

    Karamuk, “Çocuğun ağlama davranışı sergilemesi okulun ilk günleri için aslında birçok çocuktan beklenen bir tepkidir.” dedi.

    Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikoloğu Aslı Karamuk, daha önce benzer bir ortamda bulunmamış çocuğun kaygılanmasının, ağlama davranışı sergilemesinin okulun ilk günleri için aslında birçok çocuktan beklenen bir tepki olduğunu belirterek, “Bu tepki bizler tarafından normal olarak kabul görmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

    Karamuk, yaptığı yazılı açıklamada, ailelerin heyecanla, çocukların birçoğunun ise merakla, korkuyla beklediği günün nihayet geldiğini kaydederek, ancak ebeveynlerin en mutlu günlerinden olması gereken bugün çocuğun anlam veremediği ağlama krizlerine girebildiğini, ailesinden ayrılamama gibi bir durumla karşı karşıya kalınabildiğini aktardı.

    Aslı Karamuk, “Bir yanda sınıf dışında olmanız gerektiğini vurgulayan öğretmen, diğer yanda gözleri yaşlı çocuğunuz ve arada kalan siz. Neyse ki yalnız değilsiniz. Çünkü okul koridorlarında sizinle aynı cümleleri ‘Aslında bizimki 2 senede anaokuluna gitti’, ‘hiç böyle yapmazdı’ veya ‘geçen yıl hiç ağlamamıştı’ diyen birçok anne babaya rastlıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

    Bu yaşananların çok normal olduğunu bildiren Karamuk, daha önce benzer bir ortamda bulunmamış çocuğun kaygılanmasının, ağlama davranışı sergilemesinin okulun ilk günleri için aslında birçok çocuktan beklenen bir tepki olduğunu ve bu tepkinin normal olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

    Karamuk, “Çünkü yetişkinlerde dahi kişiler yeni ortamlara girdiklerinde bir alışma sürecinden geçerler fakat bizlerin ve çocukların alışma sürecinde yaşadıkları sancılar ve bunların dışa vurumu farklılık gösterir. Daha önce anaokulu deneyimi olmuş olsa da bazı çocuklar için ilkokula ilk adım kaygı verici olabilir. Anaokulunun ilköğretime başlama ve uyum sürecini sağlıklı bir şekilde geçirme konusunda faydaları olsa da daha büyük ve kalabalık bir ortam, daha uzun saatler okulda kalma ilk başlarda çocuklar için zorlu ve yorucu bir süreçtir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Uyum için biraz süre tanıyın”

    Karamuk, ailelerin bu konuda bazen istemeden de olsa yanlış tepkiler verebildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

    “Birinci sınıfa uyum sürecinde çocuklara biraz zaman vermek ve ‘sen artık abi, abla oldun, büyüklerin okuluna gideceksin’ gibi söylemlerle yaklaşmamak gerekir. Daha üç ay önce anaokuluna giden çocuklarımızın ilköğretime geçtiler diye bir anda büyümelerini beklemek haksızlık olacaktır. Okulun ilk gününde yaşanabilecek sorunları en aza indirmek mümkün. Okulun fiziksel şartları çocuğa daha önceden tanıtılmalı, anaokulundan nasıl farklı olacağı, neler yapacağı konuşulmalı. Okulun diğer öğrencileri gelmeden yapılan oryantasyon programına katılmasına özen gösterilmeli ve öğretmenleriyle tanıştırılmalı.”

    Karamuk, birinci sınıfa başlayan çocuklara öğretmenler tarafından okulların tanıtılması gerektiğinden bahsederek, nerede neler olduğunu, hangi ortamlarda nelerin yapılabileceğini, hangi durumlarda okul içerisinde kimlere ulaşabileceğinin çocuğa anlatılması gerektiğini, aksi takdirde bu kadar büyük bir ortamda sınırları olmayan ve ne yapacağını bilemeyen çocuğun bocalayabileceğini aktardı.

    “Alışma süreci uzuyorsa ve şüpheler varsa bir uzmandan destek alın”

    Karamuk, öğretmenlerin ilk zamanlarda mümkün olduğunca teneffüslerde çocuklarla vakit geçirmesinin okula, öğretmene ve arkadaşlarına alışması konusunda öğrenciye kolaylık sağlayacağını ve güzel bir ilişki kurulmasına yardımcı olacağını bildirerek, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü.

    “Çocuğa okula alışması için zaman vermek, tutum ve davranışlarımızla onlara yardımcı olmak, öğretmenle iş birliği yapmak sürecin iyi bir şekilde ilerlemesini sağlar. Fakat alışma süresi uzuyor, ağlamaları devam ediyor, olumlu gelişmeler yerine kötüye gidiyor ve bedensel yakınmalarda ekleniyorsa okul fobisi olup olmayacağı düşünülebilir. Böyle bir şeyden şüphelenildiğinde çocuğu ısrarcı bir şekilde okulda tutmak, okula alışsın diye zorlamak, çocuğun duygularını görmezden gelmek büyük yanlışlardan olur. Bu, çocuğun okula karşı tamamen olumsuz bir tutum sergilemesine neden olabilir. Böyle durumda bir uzmandan destek almak çocuğun ve ailenin bu süreçte daha fazla yıpranmasını engellerken, okuldaki sürece destek olabilir.” AA

    Kaynak: trthaber.com

  • Çocukluk Döneminde Korkular

    Çocukluk Döneminde Korkular

    Gerçek bir tehlikenin veya tehlike düşüncesinin uyandırdığı endişe duygusuna korku denir. İnsanoğlu binlerce yıldır “korku” yaşar ve bu yaşamımızın bir parçasıdır. Doğumdan ölüme kadar hayatın akışı içerisinde her insan korkuyu deneyimler.

    Çocukların gelişim süreci içerisinde çeşitli korkulara sıklıkla rastlanır. Bebeklikten ergenliğe kadar olan dönem özellikle çeşitli korkuların görüldüğü bir dönemdir. Korku bir nesneye, kişiye ya da bir duruma bağlı olabilir. Korkunun en önemli özelliği, korku veren uyaranın ani ve beklenmeyen bir durumda ortaya çıkmasıdır. Korkunun oluşumu, kişinin içinde bulunduğu çevrenin koşullarına, uyaranın şiddetine, geçmişteki yaşantılarına, o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Yapılan araştırmalarda çocukların yüzde 90’ının gelişimlerinin bir döneminde herhangi bir şeyden korktuklarını göstermiştir.

    YAŞ DÖNEMLERİNE GÖRE KORKULAR VE NEDENLERİ

    • Çocuk için yeni olan ve bilinmeyen her şey korku verir. 2-3 yaş çocuklar yüksek seslerden, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesten, gök gürültüsünden korkarlar. 3-4 yaşlarında bu korkulara annenin desteğini kaybetme, yalnızlık, yangın, kaza vb. olaylardan korkma eklenir. Bu yaş çocuğu için somut olayların yanı sıra hayal edilen şeyler de korku kaynağı olmaya başlar. Bunun nedeni çocuğun gelişmekte olan hayal gücüdür. Bu nedenle zeki ve üstün yetenekli olan çocukların korkuları daha çok ve çeşitlidir. 4 yaş civarında çocuğun korkularında yavaş yavaş azalma görülür.
    • 5-6 yaşlarındaki bir çocuk masalların etkisi ile imgeleme dayanan nesnelerden korkar. Bu yaş çocuğunun çevre ile etkileşimi ve deneyimi artmıştır. Böylece tehlikeli olayları, durumları ve toplumun değer yargılarını öğrenmiştir. Hangi davranışlarının başkaları tarafından kabul edilmeyeceğini ya da onaylanmayacağını tahmin edebilir. Bu nedenle çocuk zaman zaman davranışlarının başkaları tarafından beğenilmeyeceği korkusunu taşır. 6 yaşta korkularda tekrar artma görülür. Anaokulu ve ilkokul döneminde hayalet ve canavar gibi unsurlar çocuklar için özellikle korkutucudur. Büyüdükçe korkularında olumlu yönde azalma gerçekleşir.
    • Çocuk korkusunu ağlayarak, annesine sarılarak, bir yetişkinle birlikte bulunmak isteyerek, eşyaların arkasına saklanarak ya da sözel olarak açıkça belirtebilir. Çoğu kez iştahsızlık, uykusuzluk, gruba katılmak istememe, inatçılık, içe kapanma vb. davranışların altında yatan temel neden korkudur. Korku anında fizyolojik pek çok belirti olabilir. Yüz kızarması veya sararması, nabız ve kalp atışlarının hızlanması, mide kasılması ve kusma, sık soluk alıp verme, titreme, terleme ve göz bebeklerinin büyümesi olabilir.
    • Korkunun psikolojik etkileri de olabilir. Bazı çocuklar konuşurken kekelemeye başlarlar. Kendine ve çevreye yönelik öfke tepkileri ya da huzursuzluk hissi en çok görülen tepkilerdir.
    • Çocuk korkuyu anne-babasını örnek alarak öğrenebilir. Annesinin köpekten korktuğunu gören çocuk, annesi gibi köpekten korkmaya başlar. Ayrıca çocuğa anlatılan korkulu masallar, eğitimde korkunun etkin bir araç olarak kullanılması, çocuğun aşırı derecede korunması, çocuğun geçirmiş olduğu kaza, yaralanma, tıbbi müdahale, ailede ve yakın çevrede yaşanan kayıplar da çocukta korku başlatabilir ya da mevcut korkuların gelişmesine neden olabilir.

    ÖNERİLER

    • Çocukta korkunun devamlılığını ve olumsuz etkilerini önlemek için korkunun nedenleri araştırılmalı ve bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
    • Bu korkuların nedenleri araştırılırken yaş dönemine özgü olup olmadığına dikkat edilmelidir.
    • Aileler çocukların korkularını yok saymamalı, asla küçümsememeli ve alay etmemelidirler.
    • Korkuları olan çocuğa sabırlı davranılmalı, korkularını yenmesi için zaman tanınmalıdır.
    • Aşırı koruyucu bir tutum sergileyerek çocuk her şeyden korkar hale getirilmemelidir.
    • Çocuğa “Aman düşersin!”, “Sen tek başına karşıya geçemezsin” “Oraya gitme, karanlık” vb. sözlerle çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusu aşılanmamalıdır.
    • Fiziksel temasın çocuğun korkusunu kontrol altına almasında yardımcı olacağı unutulmamalıdır.
    • Çocuğun arkadaş grubuna girmesine ve özgüven duygusunu geliştirmesine yardımcı olunmalıdır.
    • Çocuk, korkuları konusunda konuşmaya hazır olduğu zaman onunla açıkça konuşulmalıdır.
    • Çocuk, korktuğu şeye yavaş yavaş alıştırılmalıdır. Örneğin denizden korkan bir çocuğun önce uzaktan denizi ve deniz kenarında oynayan çocukları izlemesine imkân verilmelidir. Daha sonra çocuğun önce deniz kenarında oynaması, sonra ayaklarını ıslatması ve yavaş yavaş denize girmesi sağlanmalıdır.
    • Çocuklara hayal güçlerini olumsuz yönde tetikleyebilecek korkulu masallar anlatılmamalı, izledikleri çizgi filmler ve filmler gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.
    • Korkuyu hafifletmek amacıyla kendilerini yetersiz hissedecekleri “Erkek adam hiç korkar mı?”, “Sen artık kocaman oldun” gibi söylemlerden kaçınılmalıdır.
    • Bazı çocuklar korkularını davranışsal sorunlar altında maskeleyebilirler. Çocuklarla açık bir iletişim içinde  olunması  korkuları ile başa çıkmaları konusunda onları destekler.
    • Kabusların, korku fantezilerinin ve ürkütücü varlıkların çocukluk döneminin en önemli unsurları olduğu unutulmamalıdır.
    • Çocukların korku duydukları konularla dalga geçer bir tutum sergilenmemeli ya da görmezden gelinmemeli, özellikle konuyla ilgili çalışmasına yardımcı olunmalıdır.
    • Korktuğu unsurlarla ilgili olarak mantık çerçevesinde basit açıklamalar yapılmalıdır. Bu açıklamaları yaparken şarkı, hikaye ve görsel materyallerden yararlanılabilir.
    • Yeterli ve doğru ilgi göstermek, korku verici durumlarda olumlu model olmak çocukların korkularla baş edebilmelerine yardımcı olur.

    Yılmaz ERDAL

    Kaynak: egitimpedia.com

  • Çocukları sosyal medyadan uzak tutun!

    Çocukları sosyal medyadan uzak tutun!

    “Özellikle sosyal medyada uygun olmayan görsel ve haberleri lütfen çocuklarınıza izletmeyin, göstermeyin” diyen Uzm. Psk. Gamze Eser, özellikle 0-6 yaş grubu çocukların sosyal medyadan uzak tutulması gerektiğini belirtti.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre Uzm. Psikolog Gamze Eser, “Ülkemizin içinde bulunduğu bu günleri, devletin birlik ve bütünlüğünü savunarak aşacağız. Yaşadığımız tedirgin, belirsiz ve sıkıntılı sureci çocuklarımıza yansıtmamaya özen göstermeliyiz.

    Öncelikle henüz olan bitenin bilincinde olmayan 0-6 yaş grubu evlatlarımızı, çoğunlukla sosyal medyada var olan haber ve uygun olmayan görüntülere maruz bırakmamalıyız.

    Daha bilinç düzeyi oturmuş çocuklarımıza ise ileriki yaşlarında yaşanılan durumu kafalarında yanlış kavramaya yönelik söylem, eylem ve açıklamalardan kaçınmalıyız. Şu an için yapılacak görüş ayrılıkları açıklamalarının bizlere ve evlatlarımıza hiçbir yararı olmamakla birlikte kafalarında yanlış anlamalara, sorgulamaya yetmeyecek bilgi ve altyapı kirliliğine sebep olacaktır” diyor.

    Eser, “Kutuplaşmak, duygu- düşünceleri agresif şekilde yansıtmak ev, iş ve tüm sosyal ortamlarda gerginliğin artmasına sebep olacaktır. Bizler doğru çocuk yetiştirmeyi, bilinçli anne-baba olmayı kendimize temel davranış biçimi edinmişken, hassas yaklaşımları gerektiren an ve olaylar karşısında da aynı özen ve sağduyuyu elden bırakmamalıyız” ifadelerinde bulundu.

  • Çocuğunuz Yuvaya Başlamaya Hazır Mı?

    Çocuğunuz Yuvaya Başlamaya Hazır Mı?

    Bir çocuğun yuvaya başlamaya hazır olup olmamasını etkileyen birden çok faktör vardır. Yaş, bu noktada en başta gelen unsur gibi görünse de çocuğunuzun yuvaya hazır olduğunu gösteren birçok yan etken de bulunabilir. Hazır olmak, bu bağlamda fiziksel, sosyal ve kavramsal açıdan çocuğun bu deneyime başlamak için sahip olması gereken özellikleri taşıması anlamına geliyor. Bu özellikler de her çocukta aynı yaşlarda ve aynı seviyede olmuyor. İşte, çocuğunuzun yuvaya başlamaya hazır olup olmadığını anlayabilmeniz için dikkat etmeniz gerekenler:

    İletişim Becerisi

    Uzmanlara göre yuvaya başlayacak bir çocuk mantıklı düşünebiliyor, açık ve net bir şekilde konuşabiliyor, arkadaşları ve ebeveynleriyle doğru iletişim kurabiliyor olmalı. Böylelikle siz yanında olmasanız dahi kendini ifade edebilen çocuğunuzu yuvaya bıraktığınızda çevresiyle iletişim kurabilir ve ilişkilerini yaşına uygun yürütebilir.

    Fiziksel Gelişim

    Fiziksel gelişim de bu noktada son derece önemli. Ancak bu yaşlarda fiziksel olarak yaşıtlarından hızlı gelişmiş bir çocuk, duygusal ve iletişimsel yönden daha zayıf olabilir. Tabii tam tersi durumda, duygusal yönden hızlı gelişmiş bir çocuk, fiziksel yönden yaşıtlarından yavaş gelişiyor olabilir. Bu anlamda fiziksel gelişimi, sosyal ve duygusal gelişim de desteklemeli.

    cocuk_yuvasi

    Bir Uzmana Danışın

    Her anne-babanın göz önünde bulundurması gereken seçeneklerden biri de profesyonel yardım. Etrafınızdaki bir çocuk doktoru, pedagog ya da çocuğunuzu iyi tanıyan ve onunla iyi iletişim kurabilen bir uzmana mutlaka danışmalısınız. Dışarıdan bakan profesyonel bir göz, sizin fark etmediğiniz ayrıntıları değerlendirerek doğru yönlendirmelerde bulunabilir.

    Yuvayı Görün

    Çocuğunuzu kaydettirmek istediğiniz yuvaya gidip gözlem yapabilirsiniz. Diğer çocukların birbiriyle olan iletişimine, oynadıkları oyunlara ve edindikleri kabiliyetlere bakıp çocuğunuzun o ortama uyum sağlayıp sağlayamayacağını test edebilirsiniz. Sonuçta çocuğunuzu kimse sizden daha iyi tanıyıp anlayamaz. Ayrıca ders programı ya da bir günlük işleyişi de gözlemleyebilirsiniz. Böylece çocuğunuzun gün boyu neler yapacağını önceden bilmenin rahatlığını yaşayabilirsiniz.

    Çocuğunuzu Tanıyın

    Yuvaya kayıt aşamasında çocuğunuzun bazı özelliklerini iyi tespit etmeniz gerektiğini unutmayın. Mesela çocuğunuzun ona söylenenleri dikkatli dinleyip karşılık verme konusundaki tepkilerini bilmelisiniz. Çünkü yuvada yapması en çok yapması gereken şey, öğretmenini ve arkadaşlarını dinlemek, onlarla paylaşımda bulunmak olacak.

    Yeteneklerinin Farkına Varın

    Bu noktada kendinize sorup yanıtlamanız gereken bazı sorular var. Çocuğunuz kendi başına kıyafetlerini giyiyor ya da tuvaletini yapabiliyor mu? Bunlar oldukça önemli. Çünkü yuvaya gidecek bir çocuğun orada geçireceği saatlerde kendi kendine yetebiliyor olması tercih edilir. Daha önce kalem tuttu mu ya da makasla bir kağıt parçası kesti mi? Yeni şeyler öğrenmeye meraklı ve istekli mi? Arkadaşlarıyla iyi anlaşıyor, paylaşmayı ve sırasını beklemeyi biliyor mu? Grup halinde çalışabiliyor mu?
    Bu soruların çoğuna “Evet, yapabilir.” ya da “Yapabilecek durumda.” şeklinde cevap veriyorsanız çocuğunuz önce yuvaya, ardından da sorunsuz bir şekilde okula başlamaya hazır demektir. Ayrıca unutmamalısınız ki her çocuk kendine has yeteneklere ve özelliklere sahiptir. Yuva da başarılı ve sağlıklı bir eğitim hayatının temel taşıdır. (blog.gittigidiyor.com)

  • Olumsuz Düşünen Çocuklarla Konuşmak

    Olumsuz Düşünen Çocuklarla Konuşmak

    “Çok aptalım,” diye söyleniyor çocuğunuz mutfak masasında. Yumruğunu masaya vuruyor ve homurdanıyor.

    Bir yazı ödevi üzerinde çalışıyor. Yazmak ona hiç kolay gelmiyor. Önündeki sayfayı dolduran silgi artıkları, bir önceki girişiminden pek de memnun olmadığını gösteriyor.

    “Sen aptal değilsin tatlım,” diyorsunuz yumuşak bir sesle.

    Kağıdı buruşturuyor ve “Evet, öyleyim! Çok aptalım! En aptal benim!”

    Başınızı ellerinizin arasına alıyorsunuz.

    Acaba abartıyor mu? Gerçekten aptal olduğunu mu düşünüyor?

    Çocuğunuz kendi kendine negatif şeyler söyleyip duruyorsa, refleks olarak onu durdurmak istersiniz. Ona biraz güven vermek ya da düşüncelerinin yanlış olduğuna onu ikna etmek istersiniz.

    Ne yazık ki ağızlarından dökülen sözler duygularıyla aynıdır. Kendilerini “sevilebilir” ya da “harika” (siz öyle olduğunu söyleseniz de) hissetmezler. Kendilerini “aptal” ve “dünyanın en kötü çocuğu” gibi hissederler.

    Bu durumu düzeltmek için harekete geçmek yerine altta yatan duyguyu ve içsel bocalamaları anlamak için şunları deneyebilirsiniz:

    Empati kurun: Kendinizi onların yerine koyun ve neler hissediyor olabileceklerini anlamaya çalışın. “Bu yazı ödevi bayağı zor galiba?” ya da “Canın bayağı sıkılmış gibi görünüyorsun!” Eğer aklınıza söyleyecek bir şey gelmiyorsa, basit bir cevabı deneyin: “Çok sert oldu bu” ya da “Biraz araya ne dersin?”
    Meraklanın: Bazı çocuklar problemi kelimelere dökmek konusunda zorluklar yaşar. Durumu birlikte çözmeye başlarsanız, kendilerini gerçekten rahatsız eden şeyin ne olduğunu anlayabilirler belki. “Bu ödev bugün seni neden bu kadar zorladı?” ya da “Bütün yazı ödevleri mi zor geliyor yoksa sadece bu mu?”
    “Senaryoyu” baştan yazın: Sorunu keşfettikten sonra yeniden denemek için bazı yeni ifadelere başvurabilirsiniz. “Yazı yazmak çok zor. Çocuğunuz “Ben aptalım” yerine “Yazmak için çok uğraşmam gerekiyor” ya da “Ne yapalım, hata yapmak da öğrenmenin bir parçası” diyebilir.
    Problemi birlikte çözün: Soruna bir çözüm önerme ya da çocuğunuzu sizin için doğru olan bir çözüme yönlendirme dürtünüze karşı gelin. Sorun üzerinde birlikte çalışın. Bazen basit bir çözüm yoktur ya da hızlı bir düzeltme işe yaramaz. Çünkü cevap, “Çalışmaya devam etmem gerekiyor” ya da “Hedefe ulaşmak için çalışmam lazım” olabilir.
    Düşüncelere ve duygulara meydan okuyun: Duygular gelir ve gider, sizi tanımlamazlar. Çocuğunuz kendini sevilmeyen biri gibi hissedebilir. Ama bir şeyi hissetmek, onun doğru olduğu anlamına gelmez. Bir insan bocalayabilir, ama bu aptal biri olduğu anlamına gelmez. Çocuğunuzun zor bir şeyin üstesinden geldiği ve kendine güven ve heyecan duyduğu zamanlar hakkında konuşun.
    Başka ne yapabilirsiniz?

    Çocuğunuza yardımcı olmak için can atıyorsunuz ama zihin negatif düşünceye saplanıp kaldıysa pozitif ve güven veren yorumları kabul etmek her zaman kolay olmayabilir. İlk etapta biraz dirence karşı hazırlıklı olun. Özellikle de çocuğunuz bir şeylere farklı açılardan bakmaya alışık değilse.

    Çocuğunuz için destek ve teşvik dolu bir ortam yaratın ve hayal kırıklığına karşı toleranslı olmayı öğretin. İşte birkaç ipucu:

    Seçim Hakkı Verin: Çocuğunuza gün boyunca, kendi kıyafetlerini seçmek, öğle yemeklerini seçmek ya da ödevlerini nerede yapacağına karar vermek gibi seçimler yapma şansı verin. İyi seçimler için olumlu geribildirimde bulunun ve eleştirilerinize dikkat edin! Eğer onlara seçme hakkı veriyorsanız, negatif fikirleri kendinize saklayın.
    Mükemmel Olmamayı Normal Karşılayın: Herkes hata yapar. Siz bile! Hatalar karşısında endişesiz tepkiler verin. Hayal kırıklığıyla baş etmenin sağlıklı yollarını modelleyin. Mesela bağırdıktan sonra özür dileyin ya da bir yanlış anlamadaki payınızı kabul edin.
    İyiye Odaklanın: Her şeye kusur bulmak ya da sürekli değiştirilmesi, düzeltilmesi ya da temizlenmesi gereken şeylere odaklanmak yerine rahat olmayı öğrenin. İlişki kurmak ya da ilişkileri tamir etmek, dağınık bir odayı toplamaktan daha önemli olabilir. Her negatif cümleniz için 5 pozitif cümle kurmaya çalışın.
    Bağımsızlığı Teşvik Edin: Çocuklar doğru kararlar vermek ya da odaklanmak için ebeveynlerinin yardımına ihtiyaç duysa da, sürekli yönlendirme onlara “Tek başına yapamazsın” mesajını verir. Problemi birlikte çözün ya da birlikte beyin fırtınası yapın. Bir çözüm önermesi için çocuğunuza fikrini sorun.
    Azimle Çalışmaya Değer Verin: Başarıya, bir engel aşmaya ya da bir hedefe doğru yaklaşmaya götüren küçük adımlara odaklanın. “Bu ….. için gerçekten çok çalışıyorsun” ya da “Ne kadar çok uğraştın!” gibi sözler, çocuğunuzun en sondaki ödülden çok sürecin faydasına odaklanmasını sağlar.
    Destek Alın: Eğer bir süredir çocuğunuzla bu konuda çalışıyorsanız ve o hala kendisi hakkında negatif şeyler söylüyorsa, hatta kendisine ya da başkalarına zarar verme tehdidinden bulunuyorsa, o zaman bir psikologdan ya da danışmandan destek almanın zamanı geldi demektir.
    Ellerinizi kaldırıp baktığınızda, çocuğunuzun gözleriyle karşı karşıya geliyorsunuz.

    “Bu çok can sıkıcı bir ödev sanırım.”

    “Evet” diye cevap veriyor.

    “Nasıl yardım edebilirim sana?” diye soruyorsunuz.

    Omuzlarını silkip “Benim yerime yapabilirsin” diye cevap veriyor.

    İkinizde gülüyorsunuz.

    Bu, ödevi değiştirmiyor ama en azından “aptal” kelimesini kullanmadan ödev hakkında konuşmanızı sağlıyor.

    http://imperfectfamilies.com/…/14/childs-negative-self-talk/

    Çeviri: egitimpedia.com

  • Çocuklarda yalan söyleme

    Çocuklarda yalan söyleme

    Çocuklarda yalan söylemenin temel nedenlerinin başında dikkat çekmek ve korku duygusunun baskın olması geliyor.

    Yalan bilindiği üzere başkasını bilerek aldatmak için söylenen sözlerdir. Peki çocuklar neden yalan söyler? Medical Park Ankara Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikoloğu Duygu Demirhan çocukların dikkat çekmek, cezadan kaçmak, menfaat elde etmek, ilgi görmek, sorumluktan kaçmak için yalan söyleyebildiğini belirtiyor. Korku duygusu ise çocuklarda yalanı tetikleyen en büyük neden.

    7 yaşından sonra yalan söyleme azalmaya başlar

    Çocuk ve Ergen Psikoloğu Duygu Demirhan 5 yaş öncesi çocuklarda gerçek ile hayal arasında ayırt edememe, yaşanmamış olayları yaşanmış gibi anlatma, farklı ya da abartılı anlatma gibi durumların normal karşılanması gerektiğini, bu durumun yalan olarak kabul edilmeyeceğini belirtti.

    Çocuklarda abartılı anlatımların 6-7 yaşına kadar devam edebileceğini de belirten Demirhan “7 yaşından sonra çocuğun hayalle gerçeği daha iyi ayırt etmesi ile abartılı ve hayal ürünü anlatımlar çocuklarda azalmaya başlar. Hayal gücü iyi olduğu için çeşitli senaryolar üreten çocuklar resim, tiyatro veya yazı yazmak gibi çeşitli etkinliklere yönlendirilebilir. Fakat ilkokul çağındaki bir çocuğun artık muhakeme yeteneği ve soyut somut kavram algısı geliştiği için gerçeği yansıtmayan söylemlerine yalan diyebiliriz” dedi.

    Çocukların yalan söyleme nedenleri

    “Çocuklar genel olarak; dikkat çekmek, cezadan kaçınmak, bazı menfaatler elde etmek, ilgi görmek, ona zor gelen bazı sorumluluklarından kurtulmak ve korkularından dolayı yalan söyleyebilirler” diyen Demirhan çocuklarda yalan söyleme alışkanlıklarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Aile içinde veya çevrede çok sık yalan söyleniyor olması çocuğun anne babasını model alarak yalan söyleme davranışını kazanmasını ve bunu normalleştirmesini sağlar. Yanianne-babalar yalan söyleme konusunda istemeden model oluşturabilir.

    Anne-babanın yalana başvurduğuna tanık olan çocuk, yalan söylemeyi öğrenir. Örneğin eve gelmek isteyen misafire anne ve babanın gerçeği söylemek yerine “akşam başka bir işimiz var” diyerek yalan söylemesi ve çocuğun buna şahit olması bile, ebeveynin çocuğunun yalan söylemesine zemin hazırlar. Çocuğun söylediği yalana çevresindekileri inandırdığını düşünmesi problemli bir durumdur. Mesela anne-babası ilgisiz olan bir çocuk, yazılıdan kötü bir not aldığında nasılsa anne-babasının okula gidip notunu araştırmayacağını bildiği için sınavdan iyi not aldığı yalanını rahatlıkla söyleyebilir ve bu davranış süreklilik halini alıp ileride daha büyük yalanların başlangıcını oluşturur.”

    Yalandan vazgeçirmek zor

    Duygu Demirhan yalan söyleme davranışını iyileştirmenin, bu davranışı önlemekten daha zor olduğunu söylüyor. Önemli olan, çocuğu yalana itecek durumlara meydan vermemektir diyen Demirhan şunları kaydetti: ”Anne ve babalar çocuklarına model olduklarını akıldan çıkarmamalı ve doğru model olmalıdırlar. Ebeveynin söyledikleri ile davranışları arasında tutarlılık olmalıdır. Yalanın her türlüsüne karşı olduğunuzu sadece çocuğu uyararak değil, yaşayarak, örnek olarak da göstermek gerekir. Anne ve babalar çocuklarını çok iyi tanımalı ve başaramayacağı şeyler istememelidirler. Çocukları kardeşi ve çevresindeki diğer insanlar ile kıyaslamamak, aşırı otoriter ve baskıcı bir tutumla yaklaşmamak, çocuğu tehdit etmemek yalanın önlenmesi için önemlidir. Çocukların hangi durumlarda yalana başvurduğunu irdelemek önemi unutulmamalıdır.”

  • Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Evinizde kitapların ulaşılabilir yerde olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun istediğinde kitaplarına eline alabilmesi ve onları incelemesi, okumayı sevmesi ve kitap okuma alışkanlığı açısından önemlidir.

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğunuzun ilgisini çeken okuma kitapları seçmesine izin verin. Ancak okuyamayacağı düzeyde kitaplar seçtiğinde yerine alternatif sunun. Eğer küçük yaş çocuğunuz var ise, üç alternatifi siz belirledikten sonra çocuğunuzun seçmesini isteyebilirsiniz.

    Çocuğunuzun ilgi alanına uygun olan kitapları seçin. Hatta sadece kitapları değil üzerinde okuyabileceği olan her şeyi ona sunabilirsiniz ( broşür, çizgi roman, dergi vb.). Çocuğunuzun okumayı sevmesi için illa ki sadece kitap okuması gerekmez. İlgisi yönünde arabalar hakkındaki bir dergiyi okumaya çalışması, onu motive etmeye yeterli olacaktır.

    Çocuğunuzun kitaplarını saklayabilmesi için birlikte düzenlediğiniz ve süslediğiniz bir raf/dolap/kutu hazırlayabilirsiniz.

    cocuga_okuma_aliskanligi

    Çocuklar ebeveynlerini model alarak gelişimlerine devam ederler. Ebeveyn olarak sizin ev içinde ne kadar kitap okuduğunuz çocuğunuz tarafından da gözlenir. Bu sebeple anne-baba olarak çocuğunuz ile birlikte kitap okuma saatleri düzenleyebilirsiniz. Birlikte kitap okuma ardından sohbet etme aynı zamanda çocuğunuz ile kaliteli zaman geçirmenin bir yoludur.

    Çocuğunuzdan sıklıkla size sesli okuma yapmasını isteyebilirsiniz. Sesli okuma, sözcük dağarcığını, dikkat becerilerini ve anlama becerisini geliştirir. Sesli okuma, sessiz okumaya geçiş için de önemlidir. Ayrıca çocuğunuzun okumasının nasıl gittiğine dair bilgi edinebilir, zorlandığı noktaları fark edebilir ve yardıma ihtiyacı olduğu zamanları rahatlıkla fark edebilmesiniz için bir fırsat yaratır.

    Çocuğunuzdan belli bir sayıda sayfa okumasını istemek yerine süre belirlemeniz daha uygun olacaktır. Her çocuğun okuma hızı farklı olduğu için çocuğunuz daha yavaş okuyorsa sayfa sayısını belirlemek onu bunaltabilir.

    Çocuğunuza yatmadan kitap okumaya, okumayı öğrendikten sonrada devam etmeniz büyük önem taşır. Sizin ona yüksek sesle hikaye okumanız onun için ilişkisel doyum sağlar. Birlikte okuyacağınız veya onun yüksek sesle okuyacağı zamanlar, hikaye saatinden ayrı olmalıdır.

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma
    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğunuzun her gece uyumadan kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için bir ayakkabı kutusunu boyayarak, kaplayarak ve süsleyerek başucuna koyacağı bir kitap kutusu yapabilirsiniz. En sevdiği kitaplarını, hediye gelen kitaplarını orada saklayabilir. Hikaye zamanında sizin okumanız için oradan bir hikaye kitabı seçebilir.

    Çocuğunuz ile kitap evlerine ziyaretlerde bulunun. Kitapçılarda sessiz konuşmanın gerekliliğinden bahsedebilir, seçtiğiniz kitapları inceleyebilirsiniz. Çocuklara uygun kitap fuarlarına da ufak geziler yapabilirsiniz.

    Çocuğunuzun olduğu ortamda kitap okuyun ve okuduğunuz kitaplar hakkında sohbet edin. Aynı şekilde çocuğunuzun okuduğu kitap hakkında fikirlerini (neleri beğendi/beğenmedi, hikayede kimler var, en çok hangi karakteri seviyor vb )sorabilirsiniz. Aynı zamanda hikayenin sonunda ne olacağını düşünmesine ona soru sorarak teşvik edebilir, soyut düşünce becerilerini ve hayal gücünü destekleyebilirsiniz. Evinizde mutlaka ufak da olsa bir kitaplığınız olmalı.

    Çocuğunuz kitap okurken ve müzik çalarken onun sesini kaydederek sesli kitap oluşturabilirsiniz.

    Kitap okurken kaldığı yeri belirlemesi için birlikte kitap ayraçları yapabilirsiniz.

    Çocuğunuzun sevdiği gibi kitabı bir tiyatro oyuna dönüştürebilir, birlikte evinizde sahneleyebilirsiniz.

     

    Kaynak : Ayşe Başak Erk Uzm. Gelişim Psikoloğu

    Milliyet / Pembenar

  • Cep telefonu çocuğa nasıl verilir?

    Cep telefonu çocuğa nasıl verilir?

    Amerikalı Janell Burley Hofmann, 13 yaşındaki oğlu Gregory’ye iPhone 5 aldı. Fakat telefonu oğluna vermeden önce “kullanım şartları” için bir sözleşme hazırladı. Şartları kabul eden Gregory sözleşmeyi imzaladı. Eğer kurallara uymazsa annesi telefonu elinden alacak.

    Geçtiğimiz hafta Amerika’nın sosyal medya profesyonelleri bir konu hakkında hem çok eğlendiler hem de o kadar çok paylaşıldı ki konu, bir anneyi alkışlayıp önünde şapka çıkarmak durumunda kaldılar.

    Konu dijital hayatın muamması, hepimizin yaşadığı klasik bir aile konusu. Çocukların kendi akıllı telefonlarına sahip olma arzuları, bitmeyen istekleri ve sizin bu konuda alacağınız tavır.

    5 çocuk annesi Janell Burley Hofmann buna bir çözüm buldu.

    Çok eğlendim okurken, çünkü son 3-4 yıldır benim büyük oğlumla yaptığım bildiğiniz ev içi sözleşmelerden birini 13 yaşındaki oğluna yeni yıl hediyesi olarak verdiği iPhone’un kullanımı için yapmış, şartlarını ve kuralları açık açık yazmış ve imzalatmıştı.

    Bakın bu cidden çocuklarda çok işe yarıyor. Bizim birkaç yıl önce yaz günleri havuza giriş kurallarını belirlemek için yaptığımız ve işe yaradığında sözleşme uygulamalarına devam ettiğimiz bir durum bu. Çocuk annenin kurallarını iyi algılıyor, cezalar ve sonuçlar net yazılınca geri dönüşü kalmıyor. Eğer anne kurallara uyar, kendisi attığı adımdan geri dönmezse çocuk bu işin öneminin olduğunun farkına varıyor.

    Oğlum bu konuda o kadar uzman oldu ki artık ev içi sözleşmelerimizi tekrar tekrar okuyor, kendi şartlarını ekliyor. Hukukçu arkadaşlarım Hakan Hanlı ve Mustafa Duman’ı baştan çıkaran bu çocukça taleplerinin karşısında biz yetişkinler inanılmaz eğleniyoruz. Aynı zamanda şaşırıyoruz da… Algıları, dünyaları ve bakış açıları öyle farklı ve haklarını korumaya da öyle hevesliler ki…

    Bir konu olduğunda “Bunu Hakan Abi’ye sormam lazım o dünyanın en iyi 10 avukatından biri” diyerek bizimle de dalga geçiyor. Ama haklarını biliyor. Çünkü kurallara uymazsa başına gelecekleri de biliyor.

    cep_telefonu_cocuga_vermek

    BİR ANNENİN NELER YAPABİLECEĞİNİ GÖRÜN

    Bizim evin de daimi gündeminde olan ve büyüyünce kendilerine vermek üzere sakladığım hem komik hem de şahane anıları hatırlatan bu anne & çocuk sözleşmelerimizi anımsattığı için çok mutlu oldum Janell Burley Hofmann’ın oğluyla yaptığı iPhone sözleşmesine. Ayrıca bana mutluluk veren diğer konu da şu oldu: Bu mektup ve sözleşme o kadar gündeme geldi ki ve o kadar çok profesyonel paylaştı ve konuya değindi ki…

    Bir annenin eğer isterse neler yapabileceğinin örneğidir bu, dünyaya farklılık kazandırmak için etkisidir. Mashable sitesinin de ayrı takdiri hak ettiğini söylemek isterim, bu konulara gösterdiği hassasiyet nedeniyle…

    İşte Amerikalı annenin oğluyla yaptığı sözleşme:

    Mutlu Noeller!

    Seninle gurur duyuyorum çünkü artık iPhone sahibisin. Ne harika! Sen tüm iyi ve sorumlu 13 yaşındaki çocuklar gibi bu hediyeyi hak ettin. Ancak bu hediye sana kurallar ve bazı sorumluluklarla geliyor.

    Aşağıdaki sözleşmeyi lütfen dikkatlice oku. Benim senin gibi sağlıklı bir genç adamı kontrol edilemez bir dünya olan teknoloji içine belirli bir düzen içinde koymam lazım. Bunu anlayacağını umuyorum.

    Aşağıdaki listedeki kurallara uyulmaması iPhone’u kaybetmene neden olur. Lütfen bunu da unutma. Seni deli gibi seviyorum ve önümüzdeki günlerde seninle birkaç milyon SMS ile yazışmak için büyük sabırsızlık duyuyorum…

    İşte Janell’ın oğlu Gregory’ye akıllı telefon kullanımı için şart koyduğu kurallar:

    ‘ŞİFRENİ DAİMA BİLECEĞİM’

    * Bu benin telefonum. Ben satın aldım. Ben ödedim. Sadece sana kullanman için veriyorum. Şifreni daima bileceğim.

    * Eğer çalarsa cevap vereceksin. Merhaba diyeceksin, konuşacaksın. Eğer ben veya baban ararsa yani ekranda “anne” veya “baba” yazısını gördüğünde telefonu asla açmamazlık yapmayacaksın. Asla.

    * Bu telefonu hafta içi okul günleri akşam saat 19.30’da hafta sonu ise akşam saat 21.00’de kapatıp bana veya babana vereceksin. Sabah 07.30’a kadar kapalı kalacak. Telefon tüm gece kapalı kalacak. Arkadaşlarını da bu saatler dışında aramayacak veya mesaj göndermeyeceksin. Çünkü bizim kurallarımız gibi başka ailelerin kurallarına da saygı göstermelisin.

    * Telefon seninle okula gitmeyecek. Yarım günler, geziler ve özel okul aktivitelerinde bu karar değişebilir. Bunu da önce konuşacağız.

    * Eğer bu telefon tuvalete düşerse, yerde ezilirse, havuza düşerse, başına bir şey gelirse yapımı, tamiri ve yeniden satın alınması senin sorumluluğundadır. Doğum günü paraların, kardeşlerine bakıp bizden kazandığın paralar tümü senden kesilecektir.

    ‘ASLA PORNO İZLEMEK YOK’

    * Bir insanın yüzüne karşı söyleyemeyeceğin hiçbir şeyi mesaj olarak yazma, e-posta olarak gönderme veya telefonda böyle konuşmalar yapma.

    * Asla porno yok. Bir şey arıyorsan, bizimle konuş, bize sor. Sosyal ortamlarda, halk arasında telefonu kapat, sesini kıs. Özellikle restoranlar, sinemalar, tiyatrolar ve konuşma yapılan yerlerde. Sen kibar bir insansın ve telefonunun bunu değiştirmesine izin verme.

    * Asla vücudunun özel bölgelerinin resimlerini birilerine gönderme. Asla. Ve kimseden böyle resimler alma. Bu tarz resimlere gülme. Gün gelir bazıları da sana güler sakın bunu yapma. Bu aynı zamanda senin gibi ergenler, okullar ve yetişkinler için de çok riskli bir durum. Kötü bir fikir, çok kötü bir fikir. Daima da kötü olarak kalacak.

    * Milyarlarca fotoğraf ve video çekme. Her şeyi kayıt altına almak zorunda değilsin. Tecrübelerini ve anı yaşa.

    * Telefonunu bazı zamanlar bırak ve ondan uzaklaş. Sürekli yanında olmasın çünkü onsuz da nasıl yaşanacağını bilmen, öğrenmen gerekiyor. Telefonun bedeninin bir parçası değil öyle olmasına izin verme.

    ‘TELEFON DÜNYAN DEĞİL’

    * Gözlerini açık tut, çevrene bak, dünyayı gözle, neler olduğunun farkında ol. Çevrende olan biteni gör. Kuşları dinle, çevrene bak, tanımadığın yanından geçen insanlara “Merhaba” de, gülümse. Hayat sadece Google’da arama yapmak değil. Telefon dünyan değil. Olmamalı.

    * Bu kuralları bozabilirsin. O zaman telefonunu elinden alırım. Birlikte oturur konuşuruz. Tekrar başlarız. Sen de ben de daima birlikte öğreniriz. Ben senin takım arkadaşınım, karşında değilim. Bu işte birlikteyiz, taraf değiliz, yalnız değilsin.

    * Umuyorum bu kuralları güzelce halledebiliriz. Buradaki birçok madde sadece telefonun için değil, senin tüm hayatınla ilgili. Çok hızlı büyüyorsun ve dünya çok büyük hızla değişiyor. Bu çok heyecan verici ama korkutucu da. Eline geçen her şansı değerlendir. Kendine ve gücüne inan çünkü hiçbir makinenin sahip olamayacağı kadar kocaman bir kalbe sahipsin. Seni çok seviyorum ve hediyenin seni eğlendirmesini diliyorum…

    ANNEN

     

    Kaynak: (haberturk.com, Pınar Reyhan Özyiğit, 08 Ocak 2013)
    Fotoğraf: http://www.brankovukelic.com/2016/04/best-time-buy-cellphone-children/

  • Çocukların internetteki faaliyetleri

    Çocukların internetteki faaliyetleri

    Çocukların internetteki faaliyetleri aileleri tarafından takip edilmiyor ..Uzmanlar, ebeveynleri çocuklarının internetteki faaliyetleri konusunda uyarırken online araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan araştırma, konuya ilişkin olarak Türkiye’deki bilinç düzeyinin de durumunu gözler önüne serdi.

    Son günlerde uzmanların, ebeveynleri çocuklarının sosyal medya kullanım alışkanlıkları konusunda uyarıları artarken online araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan araştırma Türkiye’deki bilinç düzeyini ortaya koydu.

    Hitay Holding firmalarından Türkiye’nin ilk ve en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight tarafından Nisan ayı içerisinde “Teknoloji ve Çocuk Araştırması”  gerçekleştirildi. 6-16 yaş arası çocuğu olan 1.576 anne ve babayı kapsayan araştırmada ebeveynlere çocuklarının teknoloji kullanımı ve güvenlikleri ile ilgili sorular yöneltildi.

    Çocukların çoğunun tableti varken ebeveynler çocuklarının internetteki faaliyetlerini takip etmiyor

    Ankete katılan ebeveynlerin çocuklarının yüzde 79’u tablet, yüzde 50’si dizüstü bilgisayar, yüzde 49’u telefon, yüzde 37’si masaüstü bilgisayar, yüzde 21’i oyun konsolu sahibi iken hiçbir teknolojik cihazı olmayan çocukların oranı ise yüzde 4.

    Çocuklarının internetteki faaliyetleri  “gizli yazılımlar” ile takip altında tutarak, kontrollerini sağlayan ebeveynlerin oranı yüzde 39’da kalırken bu yönde bir kontrol yapmadıklarını ifade edenlerin oranı ise yüzde 61 oldu.

    Araştırmada çocuklarının internetteki faaliyetlerini takip etmeyenlerin, söz konusu telefon olunca daha dikkatli davrandıkları görüldü. “Çocuğunuzun akıllı telefonundaki içerikleri takip ediyor musunuz?” sorusuna “Evet” diyenlerin oranı yüzde 63 olurken “Hayır” diyenlerin oranı yüzde 37 oldu.

    Çocukların en çok kullandığı sosyal medya sitesi Facebook

    Ebeveynlerin yüzde 58’i çocuklarının sosyal medya hesabı olduğunu belirtirken, yüzde 42’si çocuklarının hesabı olmadığını ifade etti. “Çocuğunuz hangi sosyal medya hesaplarını kullanmaktadır?” sorusuna verilen yanıtlara göre ortaya çıkan sıralama şu şekilde oldu:  Facebook yüzde 96,  Twitter yüzde 24, Instagram yüzde 34, Snapchat yüzde 10 ve Swarm yüzde 5.

    Çocuklar bilgisayar oyunu oynamayı çok seviyor

    Ankette ebeveynlere oyunlar ile ilgili sorularda yöneltildi. Ortaya çıkan sonuçlara göre ebeveynlerin yüzde 77’si çocuklarının bilgisayar oyunu oynamasına izin verirken, yüzde 23’ü bu izni vermediklerini kaydetti. Yine çocuklarının bilgisayar oyunu oynamayı sevdiklerini belirten ebeveynlerin oranı yüzde 82’ye kadar çıkarken, yüzde 18’i çocuklarının video oyunu oynamayı sevmediğini ifade etti.

    Ebeveynler internetin çocuk gelişimine katkı sağladığını düşünüyor

    Anket sonucuna göre internetin çocuklarının gelişimine faydası olduğuna inanan ebeveynlerin oranı yüzde 79 olurken, yüzde 21’i bu yönde bir faydası olduğunu düşünmüyor.

    Çocuklarının bilgisayar başında günde 30 dakika ila 1 saat arası zaman harcadığını belirtenlerin oranı yüzde 47 ile ilk sırada yer alırken yüzde 4’ü çocuklarının bilgisayar başında hiç zaman harcamadığını ifade etti.