Etiket: çoçuk

  • Çocukların Annelerinin Yanında Daha “Kötü” Olmalarının Gerçek Sebebi

    Çocukların Annelerinin Yanında Daha “Kötü” Olmalarının Gerçek Sebebi

    “Bütün gün benimle gayet iyilerdi, ama seni gördükleri andan itibaren kendilerini kaybettiler! Neden böyle oluyor anlamıyorum!” der eşim bana sürekli.

    Geçtiğimiz günlerde şöyle bir makale yayınlandı: “Araştırma: Çocuklar anneleriyle aynı yerde olduklarında yüzde 800 daha ‘kötü’ oluyorlar”. Elbette gerçek olmayan bir araştırma ve komik bir makaleydi bu. Başlığı okuduğumda gülmekten kırıldım. Makale gerçek olmasa da bence ana fikir gayet doğruydu! Çocuklar kesinlikle annelerinin yanında normalde olduklarından yüzde 800 daha ‘kötü’ oluyorlar. Peki ama neden?

    Çünkü sen, sevgili anne, onların güvenli bölgesisin. Sen, onların bütün problemleriyle birlikte gelebilecekleri tek yersin. Eğer sen bir şeyleri iyileştiremezsen, başka kim yapabilir bunu?

    Sen, sevgili anne, hoşa gitmeyen duyguların bir çöp öğütücüsüsün.

    Eğer bir çocuk, hoş olmayan bir takım durumlarda, bütün gün kendini tuttuysa, sizi gördüğü andan itibaren, en sonunda kendini bırakabileceği zamanın geldiğini bilir.

    Bu, içinde her ne biriktirdiyse onu tamamen bırakmaktır… ağlama…sızlanma…hatta bağırsakları. Dışarıda güzel bir gün geçirip eğlendikten sonra ya da işte eve yorgun döndüğünüzde en son uğraşmak isteyeceğiniz şey budur. Ama biz annelere kalır bu: Duyguların bütün yoğunluğuyla sınırsızca ifade edilişi ve yüzümüze inen şaplaklar. Kapıdan adımımızı attığımız andan itibaren hem de.

    Eğer kapıda ağlamalar, sızlanmalar ve çığlıklarla karşılanıyorsanız, çocuklarınızı şımartmadınız. Hayır, sakın kimsenin size bunu söylemesine izin vermeyin.

    Aslında siz, çocuğunuzun doğal olmasına izin verecek kadar güvenli bir alan yaratmışsınız.

    Ve bu arada… Çocukların duygularıyla ve bedensel işlevleriyle tamamen doğal olabilmeleri çok ama çok önemlidir. Büyüdüklerinde çocuklarımızın duygusal zekalarının ve beden farkındalıklarının gelişmiş olmasını istiyoruz değil mi?

    O yüzden bunu iyi bir işaret olarak görün. Çocuklarınızın sizi sevdiğinin bir göstergesi olarak ele alın. Ve sizi anladığımı bilin, çünkü çok ama çok zor, biliyorum.

    Çeviren ve paylaşan: egitimpedia.com

    Alıntı: http://www.popsugar.com/…/Why-Kids-Behave-Badly-When-Mom-Ar…

  • Tek çocuk sendromu nedir?

    Tek çocuk sendromu nedir?

    Tek çocuk sendromu nedir? Tek çocuk olmanın olumlu taraflarının yanında olumsuz tarafları, çocuğun bilişsel bütünlüğüne ve kişilik gelişimine etki etmektedir. Belki de kardeşli çocuklar üzerine anlatılacaklardan daha fazla konuşulması gereken bir konu da tek çocukların yaşadıkları gelişim süreçleridir ya da olumsuz yanıyla bakarsak sendromlarıdır!

    Tek çocuklar şımarık mıdır?

    Bilindiğinin aksine toplumda genel bir algı olarak tek çocukların şımarık ve kural tanımaz olduğu söylenmektedir. Bu düşünceyi reddetmenin en basit yolu literatürde tek çocukların şımarık olduğuna veya kural tanımaz olarak nitelendirildiklerine dair bir araştırma veya kanıtın olmamasıdır. Öte yandan, “şımarık” etiketi, şımarık olmayan bir çocuğa takıldığında bile etiketin taşıdığı anlama bürünen çocuk, bu etiketi yapıştıran kişileri haklı çıkartır, yani artık şımarık olur. Fakat şımarıklık olarak adlandırılan davranışlar -ki bu bazı durumlarda dürtü bozuklukları ve hiperaktivite gibi patolojik durumlardan da kaynaklanabilir – ailenin çocuğuna yaklaşımı ile ilgilidir. Özetle, iki çocuğu olan bir aile de hatalı yaklaşımlarıyla kural ve otorite tanımaz bir birey yetiştirebilirler.

    Paylaşmayı gerçekten bilmiyor mu?

    Okuyucuların hayatlarında en az bir kez aslanlarla ilgili belgesel izlediğini farz edersek tek çocukların aslanların davranış modelleri açısından pek de farklı olmadıklarını anlamaları zor olmaz. Kendi sahasında kurduğu otoritenin tehdit altında olduğunu gören aslan, saldırıya veya savunmaya geçer, nitekim odasına girmiş yaşıt bir akranının oyuncaklarına yönelmesi tek çocukta, tıpkı aslanda olduğu gibi tepkisel olarak pasif saldırgan veya savunmacı davranışların gözlenmesi çok doğaldır. Daha öncede belirtildiği gibi, ebeveynlerin yaklaşımları belirleyici etkenler olabilmektedir. Bu bağlamda, çocuğun paylaşma davranışını öğrenmemesinin en büyük sebebi, anne ve babanın paylaşma davranışını öğretmemiş olmasındandır. Durum böyleyken, tek çocuğun paylaşmayı isteyip istememesi, ailesinin paylaşmasını isteyip istememesine veya paylaştırma pratiklerine bağlı olmasıyla ilişkilidir.

    Kardeşli çocukların ebeveynlerin gerek telkinleri gerek emirleri ile paylaşmak zorunda kaldıkları değerleri varken, tek çocukların paylaşmaya gerek bırakılacak durumları pek yoktur. Öte yandan yukarıda bahsedildiği gibi paylaşma davranışı, davranış modellerinin oluşturulup pratiğe dökülmesiyle oluşmaya başlar. Ancak belirtilmesi gerekir ki çok kardeşli çocuklar, aile içi gelişim ortamında değerlerini (Ör. Para, oda, yemek, anne-baba vb.) sürekli paylaşmak zorunda kaldıklarından dolayı, bağımsız bireyler olduklarında tam tersi olarak tepkisel bir şekilde paylaşma konusunda daha çekimser durabilirler. Öte yandan, ilgi ve sevgi düzeyinde, kardeşli çocuklarda anne ve babanın çocuklar arasında paylaşılması ile tek çocuklardaki iki ebeveynin de sadece bir çocuğa ait olması unutulmamalıdır. Bir çocuk için en değerli varlıklar olan anne ve babanın paylaşılmaya gerek kalınmaması, sevgi ve ilginin yanı sıra finansal konularda da tek çocuğu odak haline getirmektedir. Fakat bu yoğun odak tek çocuklar büyük bir yük olarak da hissedilebilir. Bu ise bu tür çocuklar için kaçınılmaz bir durumdur. Benlik algısı, suçluluk duygusu, sosyal ilişkilerindeki konum ve benzer nitelikteki gelişimsel dinamikler bu merkeziyetçilik üzerinde büyüyerek gelişirken, tek çocuklar bazen bu büyüklük altında ezilebilirler.

    Çok geniş bir yelpaze ile ele alınması gereken bu özel çocuklar diğer çocuklardan gözle görülür, birbirilerine benzer yaygın kalıp davranışlar gösterebilirler. Her ne kadar olumlu yanlarının olduğu bilinse de olumsuz yanlarının da varlığının unutulmaması gerekir.

    Alkım Seven Uzman Psikolog

  • Neden kardeş gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü…

    Neden kardeş gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü…

    Neden Kardeş Gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü… Günümüzde sosyo ekonomik şartlar değişirken aile yapıları da değişiyor. Artık çiftlerin çoğu tek çocukla kalmayı tercih ediyorlar. Anne babaların tek çocuk yapıp onu mükemmel yetiştirmek en önemli amaçları oluyor. Tek çocuk olunca bütün umitler o çocuğa bağlanıyor. O çocuğun başarısız olma, hata yapma ve hatta seçim yapma hakkı bile yok. Çünkü ailede ikinci bir çocuk daha olmadığı için anne baba tüm ümidini, ilgisini ve enerjisini o çocuğa yoğulaştırıyor.

    Bebeklik dönemiyle birlikte anne baba çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasında aşırı bir titizlik gösteriyor. Anne babalar bebekleri büyürken ise onun bir kaç saniye bile ağlamasına izin vermediklerinden çocuk zamanla ağlayarak anne babaya her istediğini yaptırabildiğini öğreniyor. 2-3 yaş civarında ise bu durum inatlaşma boyutunu alıyor ve çocuk anne baba otoritesini kabul etmiyor ve “Hayır”ı bilmiyorlar. Bu şekilde büyüyen çocuklar everinde kesinlikle hayal kırıklıkları yaşamadıkları için kurallarla karşılaştıkları sosyal çevrede yani okulda uyum ve davranış problemleri yaşıyorlar.

    Çocuğunuzun kendine güven, mutlu bir birey olarak yetişmesi için çocuğunuza 0-6 yaşta bilinçli yaklaşın ve çocuğunuzun kişilik gelişimini olumsuz etkileyecek aşırı ilgili ve korumacı yaklaşımdan kaçının. Çocuğunuza erken çocukluk döneminde dengeli ve tutarlı bir disiplinle yaklaşım sergileyerek “hayır”ı da öğretin. Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için yaşına uygun sorumluluklar alması ve başarması için motive edin. Çocuğunuz birşeyleri başarmak için uğraşırken hemen yardımına koşmak yerine kendi başına yaşına uygun sorumlulukları yerine getirmesi için motive edin.

    Kısacası çocuğunuz tek olduğu için ona aşırı ilgili davranarak öz güveni azaltmayın. Onu başarıya programlanmış bir robot gibi görmeyin ve onu adına kararlar almayın ve çocuğunuzun yaşına uygun beklentileriniz olsun. Çocuğunuza ölçülü sevgi ve ilgi gösterin.

    Çocuğunuza tutarlı davranmanız dileğiyle,

  • Slime Nasıl Yapılır?

    Slime Nasıl Yapılır?

    Slime ya da bir diğer adıyla zıp zıp hamur son aylarda yediden yetmişe herkesin elinde. Peki nedir bu slime trendi? Bu eğlenceli hamur nasıl yapılır? Yanıtları burada…

    Slime nedir?

    Akışkan jel kıvamındaki bu oyun hamurunun başlangıcı aslında 1970’li yıllara dayanıyor. Amerikalı bir oyuncak şirketi tarafından üretilen slime oyun hamurları ilerleyen yıllarda farklı farklı çeşitleriyle bir efsaneye dönüşüyor. Özellikle 90’larda birçok kırtasiyede satışa sunulan slime hamurları şimdilerde çocukların evde kendilerinin yaptıkları harika bir oyun aktivitesine dönüşüyor.

    Slime ile oynama

    Peki zıp zıp oyun jeli neden bu kadar ilgi görüyor? Evde hazırlaması son derece eğlenceli olan ve jelimsi kıvamıyla elde renk ve iz bırakmayan slime bu özellikleriyle birçok çocuğun tercihine dönüşüyor. Gıda boyalarıyla istenilen renklerin, hatta daha fazlası da istenirse simlerin de katılabildiği renkli slime hamurları yapmak çocukların yaratıcılıklarını besliyor. Sadece hazırlık kısmı değil, elinize alıp oynama kısmı bile hem el becerisini hem hayal gücünü geliştiriyor. Slime ile oynama aktivitesinin en faydalı yönlerinden biri de stresi azaltıyor olması.

    Slime nasıl yapılır?

    Peki evde elime nasıl yapılır derseniz, hemen size açıklayalım. İşte slime yapmak için gereken malzemeler ve birkaç ipucu…

    Malzemeler:

    • Bir su bardağı ılık su
    • Bir su bardağı oda sıcaklığında su
    • Yarım çay kaşığı boraks
    • Yarım su bardağı su bazlı tutkal
    • Çeyrek çay kaşığı istediğiniz renkte gıda boyası

    Yapılışı:

    • Bir su bardağı ılık su içine çeyrek çay kaşığı gıda boyası ve yarım çay kaşığı boraksı ekleyin.
    • Renk homojen hale gelene kadar karıştırın.
    • Ayrı bir kapta bir su bardağı oda sıcaklığındaki suyu yarım su bardağı su bazlı tutkalla karıştırın.
    • Borakslı suyu tutkallı karışıma yavaş yavaş karıştırarak ekleyin. Dilediğiniz kıvamı alana kadar karıştırmaya devam edin.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • İlk doğan çocuklar daha zeki

    İlk doğan çocuklar daha zeki

    Bilim, en büyük kardeş kavgalarından birine son noktayı koydu. Yapılan yeni bir araştırma, ilk doğan çocukların, küçük kardeşlerine kıyasla daha zeki olduklarını gösterdi.

    Journal of Human Resources dergisinde yayınlanan bir araştırma kapsamında, Edinburgh ve Sydney Üniversitelerinden ekonomistler, ilk doğan çocukların, kardeşlerine kıyasla IQ testlerinde daha yüksek puanlar elde ettiklerini ortaya koydular. Araştırmacılar, ABD İşçi İstatistikleri Bürosundan aldıkları, doğumdan 14 yaşlarına dek her iki yılda bir değerlendirilmiş yaklaşık 5000 çocuktan elde ettikleri verileri kullandılar. Sonuçlar ise aralarında bir yaş bile olsa, ilk doğan çocukların, kardeşlerine kıyasla daha yüksek düşünme becerilerine sahip olduklarını açığa çıkardı.

    Bu bilmiş ilk doğanların sırrı ne peki? Ebeveynler, ilk çocukları doğduğunda, müzik ya da kitap okumak gibi zihinsel açıdan uyarıcı aktivitelere daha fazla yöneliyorlar. İkinci bebek geldiğinde ise gayet anlaşılabilir bir şekilde ebeveynlerin dikkatleri dağılıyor ve düşünmeyi teşvik eden aktivitelere katılmaya pek de eğilimli olmuyorlar.

    Ama çok da üzülmeyin küçük kardeşler. İlk doğanlarda hipermetrop görülme olasılığı da %20 daha fazla. Haydi iyisiniz!

  • Çocuğa çok küçük yaşta telefon, tablet almayın

    Çocuğa çok küçük yaşta telefon, tablet almayın

    Çocuğa çok küçük yaşta tablet, bilgisayar ya da telefon alınmasının ilk hatalardan biri olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Merve Demir, “Erken yaşlarda bu tip teknolojik ürünlerin kullanımı, çocuk için bazı becerilerin gelişmesini geciktirebilir. Örneğin; küçük yaşta yoğun bir şekilde tablet kullanmaya başlayan bir çocuğun, konuşma becerileri yaşıtlarının gerisinde kalabilir. Çünkü çocuklar tabletle oynarken konuşma ihtiyacı hissetmezler. İnternet kullanımının içeriğinin, anne-babanın kontrolünde olmaması diğer hata. Çocuğunuzun hangi sitelere girdiğini kontrol etmediğinizde, kötü niyetli insanların ona ulaşma riskini de arttırmış olursunuz. Çocuk için güvenli internet hizmeti gibi bir uygulamanın kullanılmamasına dikkat etmek gerekiyor. Çocuklar internette hangi sitelerin kendileri için uygun, hangilerinin uygun olmadığını bilemezler. Hatta pek çok oyun sitesinde küfür, pornografik görüntüler gibi uygunsuz içerikle karşılaşabilirler. Bu tip programlar sayesinde çocuğunuzu bu olumsuz içerikten korumuş olursunuz. Çocuk kendisi için eğlenceli olan bir oyunu oynarken, ne zaman durması gerektiğini bilemez. Bu sebeple günlük belirli bir sürenin olmaması, çocuğun tabletle uzun süre vakit geçirmesine sebep olabilir” ifadelerini kaydetti.

    “Bağımlılık geliştirebilirler”

    “Çok uzun süreler internette vakit geçiren çocuklar, bağımlılık geliştirebilirler” diyerek aileleri uyaran Uzman Psikolog Merve Demir, “Çocuklar oynadığı oyunu bitirmek istemezler, yemek yemek yerine bilgisayarda oyun oynamayı tercih edebilirler. Tabletle oynamak için daha az uyumaya, sizinle daha az sohbet etmeye, ödevlerini yapmamaya başlayabilirler. Arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmek, okula gitmek istemeyebilirler. Toplumsal yaşamdan kaçıp, içine kapanabilirler. İnternet kullanması engellendiğinde aşırı tepkiler verebilirler. Çocuğa sorun çıkardığı zamanlarda tablet, telefon verilmesi yanlış davranışın ödüllendirilmesi anlamına gelir. Bu şekilde çocuk hangi davranışın doğru, hangisinin yanlış olduğunu öğrenemez. Çocuğa yemek yedirirken dikkatini dağıtmak için eline tablet ya da telefon vermek sıklıkla yapılan bir hata. Bu şekilde çocuk yediği yemeğin farkında olamaz. Ne kadar ne yediği üstünde kontrol sahibi olamaz. Bu da gelecekte görülebilecek yeme sorunlarına örneğin şişmanlığa zemin oluşturur. Ayrıca bu şekilde yemek yedirildiğinde çocuk, annesi tarafından kandırılmış olur. Bu da aralarındaki güven ilişkisini zedeler Anne ve babasının çocukla oynaması, çocuğun hem zihinsel hem de duygusal gelişimi için çok önemlidir. Bunun yerine konulabilecek bir teknolojik alet de yoktur. Bu sebeple anne babalar, diğer işlerinden vakit ayırıp çocukları ile oyun oynamalıdır” açıklamasında bulundu.

    “İnternet kullanımı sınırlı olmalıdır”

    İnternetin çocukla pazarlık aracı olmaması gerektiğini dile getiren Demir, “Anne-babalar; çocukla ilgili net sınırlara sahip olmadıklarında, sıklıkla çocukla pazarlık yapmaya başlarlar. Bu pazarlık da çoğu zaman, internet kullanımı üzerinden olur. ‘Ödevini yaparsan istediğin kadar tabletinle oynayabilirsin’ gibi konuşmalar oldukça yanlıştır. Çünkü bu tutum karşısında çocuk da anne ve babasıyla pazarlık yapmaya başlayabilir. Çoğu okulda teknolojik aletlerin, özel durumlar dışında okula getirilmesi yasaktır. Çünkü bu tip teknolojik aletler, çocuğun teneffüste bahçeye çıkıp arkadaşları ile oynamak yerine, sınıfta hareketsiz kalıp tabletle oynamasına sebep olabilir. Sosyalleşmesine engel olabilir. Ayrıca tablet ya da telefonu olmayan çocuklar açısından da kıskançlığa sebep olabilir. Çocuğu teknolojik aletlerden tamamen uzak büyütmek de günümüzde çok gerçekçi bir tutum değildir. Bu, çocuğun çağın dışında kalması, arkadaşlarından bazı konularda eksik olması anlamına gelir. Ancak internet kullanımı sınırlı olmalıdır” dedi.

    Uzman Psikolog Merve Demir, internet kullanımına sınır getirebilme yollarını ise şöyle açıkladı:

    “Öncelikle internet kullanımı ile ilgili çocuğunuza doğru model olun. Kendi internet kullanımınızı gözlemleyin. Telefonla, tabletle çok fazla vakit geçiriyorsanız, çocuğunuzdan önce kendinizi sınırlamaya çalışın. Çocuğunuzla daha fazla vakit geçirmeye çalışın. Onunla oyun oynayın, sohbet edin. Çocuğunuzla teknolojik aletlerin yanlış kullanımının zararları üzerine konuşun. Örneğin: görme sorunları, duruş bozuklukları, radyasyon, hareketsizlik, şişmanlama riski, uykusuzluk, sinirlilik gibi. İnternet kullanımı için günlük bir süre belirleyin. Çocukla bu konuda anlaşma yapın. Çocuğunuzun arkadaşları ile daha sık görüşmesini sağlayın. Sosyalleşebileceği ortamlarda bulunması için fırsat yaratın. Çocuğunuzun bilgisayarına bir güvenlik filtresi olmasını sağlayın. Sosyal paylaşım sitelerinde iletişim kurduğu kişilerin kimler olduğunu öğrenin. Çocuğa bu tip sitelerde kötü niyetli insanlar da bulunabileceğini, bu sebeple konuştuğu kişileri sizin bilmeniz gerektiğini açıklayın. Mümkünse tabletle oynarken yakınlarında olun. Çocuğun oynadığı oyunlar hakkında bilgi edinin. Bazı oyunlar onun yaşı için uygun olmayabilir.” İHA

  • ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    Ebeveynler bazen basit grip ilaçları bazen de bitki çaylarıyla bu şikayetlerin önüne geçmeye çalışıyor. Fakat anjin olarak adlandırılan ve büyük özen gerektiren bu rahatsızlık, müdahale edilmediğinde ateşli romatizmal hastalıklar gibi ciddi sağlık problemleriyle sonuçlanabiliyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Hasan Ünlütürk, iyice soğuyan havayla birlikte görülme sıklığı da artan anjin hastalığı konusunda uyarıyor.

    Toplum içinde “bademcik iltihaplanması” olarak adlandırılan anjin, genel olarak değerlendirildiğinde tedavisi kolay bir hastalık türü olarak sınıflandırılıyor. Fakat ihmal edilen ve tedavisi aksatılan anjin, çocukların ciddi sağlık sorunları yaşamalarına neden olabiliyor. Zamanında müdahale edilmeyen anjin, uzun vadede çocukların ateşli romatizmal hastalıklar gibi önemli rahatsızlıklar yaşamalarına yol açabiliyor.

    Anjin bademciklerin iltihaplanmasıyla oluşuyor

    Tıpta tonsillit olarak adlandırılan anjin, dış çevreden alınan bakteri ve virüslerin bademciklerde oluşturduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Vücuda alınan enfeksiyonlar, boğazda konumlanan bademciklerin kızarmasına, şişmesine ve üst kısımlarının beyaz lezyonlarla kaplanmasına neden olur. Bademciklerin iltihaplanması sonucu da anjin ortaya çıkar. Sonrasında ise hastalığa boğaz ağrısı ve yüksek ateş eşlik eder. Ancak genellikle ateş, hastalığın 3. veya 4. gününde normale döner. Anjin hastalığı, çoğunlukla 5 ile 15 yaş aralığındaki çocuklarda görülür.

    Bademcik şişmesi ve ses değişikliğinde anjinden şüphelenilmeli

    Boğazda acı ve ağrının karakterize olduğu anjin hastalığının en belirgin özelliği, bademcikler üzerinde oluşan beyaz lezyonlar, bademciklerin şişmesi ve kızarmasıdır. Anjin hastalığında nadiren boyun tutulabilirken, boyundaki lenf bezleri şişebilir. Bunların yanı sıra yutkunurken acı hissedilebileceği gibi ateş, baş ağrısı ve ses değişikliği gibi belirtiler de görülebilir. Ayrıca, kulaklarda ağrıyla da karşılaşılabilir.

    Bakteri sebepli anjinler daha ciddi seyrediyor

    Anjin hastalığı akut, subakut ve kronik olmak üzere 3 farklı şekilde oluşabilir. Akut anjinler, bakteri ve virüslerle bulaşarak kendini gösterirken, bu anjinler daha ciddi seyreder. Genellikle çocuklarda görülen bakteri sebepli anjinlerin, halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk gibi etkileri vardır. Bu anjin ayrıca, sıklıkla yüksek ateş, baş ağrısı, eklem ağrıları ve öksürüğe neden olur. Çocukları olumsuz etkileyen anjin için mutlaka gerekli tedaviye başlanmalıdır. Anjin hastalığı yaşayan çocuklar ayrıca, istirahat ve iyi beslenmeye teşvik edilmelidir.

    Anjin, ateşli romatizmal hastalıklara zemin hazırlayabilir

    Anjin, beta hemolitik streptokok enfeksiyonlar sonucu oluşmuş ise ekstra bir özen gerektirir.
    Tedavi edilmediğinde ateşli romatizmal hastalık şeklinde ağır bir form alabilir. Bu nedenle uygun tedavi ve yöntemler acilen tespit edilmeli ve en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır.

    Anjin bulaşıcıdır, dikkat

    Anjin tedavisinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Yatak istirahati, yumuşak ve sulu gıdalarla beslenme ve bol sıvı tüketiminin sağlanması bunların başında gelir. Bakteriyel anjinde ise hızlıca uygun antibiyotik tedavisine başlanmalı, bu tedavi 7-10 gün devam ettirilmelidir. Anjin tedavi edilmediği durumlarda, okulda diğer çocuklar arasında ve aile içinde bulaşarak yayılabilir. Uygun antibiyotik tedavisi 24 saat içinde bulaşıcılığı engelleyecektir.

    Anjini bulunan çocukların başkalarıyla teması önlenmeli

    Bazı unsurlara dikkat edildiğinde anjinin yayılma riskini azaltmak mümkün olabiliyor. Bunlardan en önemlileri, gerekli hijyen önlemlerinin alınması, anjini bulunan çocukların başkalarıyla yakın temasının önlenmesi ve okul döneminde yaşanan anjinlerde çocuğun okula gönderilmemesidir. Ayrıca anjin hastalığı yaşayan çocukların bardak ve biberon gibi kişisel eşyalarının ve oyuncaklarının sağlıklı çocuklarla temas ettirilmemesi alınacak diğer önlemler arasındadır.

  • Çocuklara ölümü nasıl anlatmalıyız?

    Çocuklara ölümü nasıl anlatmalıyız?

    Ebeveynlerin ve diğer aile büyüklerinin yaşadığı zorluklardan biri çocuğa ölümü anlatmak ona bu konuda bilgilendirmeye çalışmaktır. Ölümü anlamak ve anlatmak yetişkinler için de kolay bir durum değilken, çocuğa bu konuda bilgi vermek daha zor olabilir.

    ÇOCUĞA ÖLÜM HABERİNİ VERİRKEN YAPILAN YANLIŞLAR NELERDİR?

    Ebeveynler veya diğer aile büyükleri çocukların sorduğu soruları duymazlıktan gelmeye veya geçiştirmeye çalışabilirler.

    Ebeveynler veya aile büyükleri çocuklarına ölümü nasıl anlatacağını bilemedikleri için; uzak bir yerde çalışmaya gitti, akrabaya gitti, çok uzun bir uykuya daldı gibi cevaplar verebilirler. Ancak bu cevapları çocukların anlamlandırması zordur. Çocuğun bu cevaplar karşısında kaygısı azalmadığı gibi aksine artış gösterir.

    Çocuğun anlamaması veya etkilenmemesi için onun yanında duyguları gizlemeye çalışmak kadar çocuğun yanında aşırı ağlamalar, feryatlar, sitemler de doğru değildir.

    Çocuğa ölüm haberini verdikten sonra hem ebeveynin hem de çocuğun davranışlarını kontrol altında tutmakta çocuğun duygu ve davranışlarını engelleyen bir durumdur.

    Ölüm haberini verdikten sonraki süreçte çocuktaki mutsuzluğu, hırçınlığı, öfkeyi veya davranış değişikliklerini eleştirmek ve çocuğa bu konuda tepki göstermekte hatalı bir durumdur.

    ÇOCUĞA ÖLÜM HABERİNİ NASIL VERMELİYİZ?

    En önemli nokta çocuğun gelişim seviyesine ve yaş grubuna göre bilgi vermektir. Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da aniden ölüm haberi almaları onları etkilemektedir. Bu yüzden çocuklara ölüm haberi vermeden önce onları hazırlamak daha doğrudur. Kişi ani şekilde hayatını kaybetmiş bile olsa kişinin ağır bir rahatsızlık geçirdiği söylenerek çocuğu önceden hazırlamak önemlidir.

    Ölüm haberini çocuğun duygusal anlamda en yoğun olduğu kişi vermesi yapılacak doğru adımlardan biridir. Tanımadığı veya samimi olmadığı birinden aniden ölüm haberini öğrenmesi çocuğu sarsabilir.

    Çocuğa ölüm haberini verirken sessiz ve kabalık olmayan bir ortamda mümkün olduğunda sakin şekilde(ancak sakin olmak hiç birşey olmamış gibi davranmak değildir) onun yaşına uygun anlayabileceği cümlelerle ifade etmek doğrudur.

    Aile bireylerinden biri öldükten sonra çocukları bu ortamdan uzaklaştırmak, akrabaların veya sevilen diğer insanların yanına bir süreliğine bırakmak doğru değildir. Çocuklar sevdikleriyle birlikte kalıp hem kendi acılarını hem de sevdiği diğer kişilerin acılarını hafifletmeyi isteyebilirler.

    Tıpkı yetişkinler gibi çocuklar da ölüm sürecinin peşinden gelen yas dönemi yaşarlar. Bu dönemde çocukların davranışlarında değişmeler bekleriz. İçe kapanma, ağlama, öfkelenme gibi. Ebeveynlerin bu süreçte çocuğun hissettiği duygulara anlamaya yönelik çocuklara yaklaşması çok önemlidir.

    Psk. Ceren Gümüş

  • Çocuklara “Günün Nasıl Geçti?” Yerine Sorulabilecek 25 Soru

    Çocuklara “Günün Nasıl Geçti?” Yerine Sorulabilecek 25 Soru

    Bazen çocuğunuzla günü hakkında konuşmak, sandığınızdan daha zor olabilir. “Günün nasıl geçti?” sorusuna “İyiydi.” cevabını almak yerine daha özenli sorular sorabilirsiniz. Böylece hem çocuğunuzun okul hayatına dair daha fazla bilgi edinir hem de kaliteli bir iletişim gerçekleştirebilirsiniz. Bu konuda alternatif olabilecek 25 soru önerisi ile çocuğunuzla daha güçlü bir iletişim kurmanız mümkün. Ayrıca çocuğunuzun okula dair hisleri ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için İlkokula Başlayan Çocukların 5 Karmaşık Hissi başlıklı yazımıza da bir göz atın.

    Eğlenceli sorular!

    Çocuğunuzu iletişime hazırlayan bu sorularda dilediğiniz kadar ilginçleşebilir, onun keyfini yerine getirebilirsiniz. Sorduğunuz sorularla neşelenen çocuğu iletişime ısındırmak için eğlenceli sorulara öncelik vermenizi öneririz.

    1. Teneffüste ne oynadın?
    2. Okulun en eğlenceli kısmı ne?
    3. Günün en komik anısı neydi?
    4. Teneffüste yapılan en popüler şey ne?
    5. Bu dönem hangi oyunda iyi olmak istersin?

    Arkadaşları tanımaya yönelik sorular!

    Çocuğunuzun arkadaşları ile nasıl bir bağı var? Kimlerle arası iyi, kimlerle kötü? Bu soruların yanıtlarını bilmek her anne babanın hakkı. Ancak doğru cevapları alabilmek için doğru soruları sormakta fayda var.

    1. Biri senin için güzel bir şey yaptı mı?
    2. Sen birinin hoşuna gidecek bir şey yaptın mı?
    3. Bugün yüzünü kim güldürdü?
    4. Bugün biri seni sinirlendirdi mi?
    5. Eğer arkadaşlarından biri bugün öğretmen olsaydı hangisi olsun isterdin? Neden?
    6. Sınıfta senin tam tersin olan kişi kim?
    7. Sınıfta kurallara uymakta zorlanan biri var mı?
    8. Arkadaşınla ilgili öğrendiğin bir şey anlat.

    Derslere ve öğretmenlere dair sorular!

    Çocuğunuz hangi öğretmenini daha çok seviyor ya da hangi derslerle daha çok ilgileniyor? Bunun yanıtını almak için hazırladığımız soru örnekleri ile çocuğunuz daha açık ve net cevaplar verecektir.

    1. Bir öğretmenin tüm dersleri anlatacak olsaydı bu kim olsun isterdin?
    2. Bugün öğrendiğin en yeni bilgi hangisi?
    3. Yarın öğretmen olacak olsan ne öğretmeni olurdun?
    4. Öğretmenin sana başka birini hatırlatıyor mu? Neden?
    5. Bugün hayatta uygulayabileceğin bir bilgi öğrendin mi?
    6. Dönem bitmeden ne öğrenmek isterdin?

    Günü değerlendirme soruları!

    Okulda geçen sıradan bir günü değerlendirmek için ihtiyacınız olan sorular burada! İlgisini çekecek bu soru örnekleri ile çocuklarla iletişimi çok daha güçlü bir hale getirmek elinizde. Ayrıca soruları daha da geliştirmek için hayal gücünüzü zorlayabilirsiniz.

    1. Gününü 1’den 10’a derecelendirsen puanı ne olurdu? Neden?
    2. Bugün kendinle en çok gurur duyduğun an hangisi?
    3. Bugün uymakta zorlandığın bir kural oldu mu?
    4. Ne olsa okul daha güzel bir yer olurdu?
    5. Öğle yemeğinde ne yedin?
    6. Bugüne dair unutmak istediğin bir şey var mı?

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Çocuklarda diş gıcırdatma neden olur?

    Çocuklarda diş gıcırdatma neden olur?

    Çocukların gün içinde diş gıcırdatmaları bruksizm denilen bir şikayetleri olduğu anlamına gelir. Bu sorunun çözümleri nedir?

    Diş gıcırdatma probleminin belirtileri çeneyi kasmak ve dişleri birbirine sürtmektir. Bruksizm 10 çocuktan 2’sini etkilerken, çocukların dişlerine ve çene kaslarına önemli hasarlar verebilir. Çocuklarda diş gıcırdatmasının çözümleri için diş doktoruna danışılması gerekmektedir.

    Genellikle diş gıcırdatması üst dişlerin alt dişlere sürtülmesi şeklinde olsa da bazı çocuklar çenelerini sağlamca sıkar ancak dişlerini birbirine sürtmezler. Kulak ağrıları, baş ağrıları, çene ağrısı ve diş hassasiyeti bruksizmin belirtileri arasındadır. Çocuğunuzun rahatsızlık duymadan çenesini tamamen açması mümkün olmayabilir ve çene hareketlerini kontrol eden kaslar kasılmış olabilirler.

    Çene kaslarının kasılmasından dolayı çocuğunuz sakız çiğniyor gibi görünebilir. Zaman zaman diş minesinde aşınmalar olabilir ve çocuğunuz ağzını açarken tıklama sesi duyulabilir. Bunun sebebi çocuklarda diş gıcırdatmasının sebep olduğu temporomandibular eklem hastalığıdır.

    Bruksizmi tetikleyen esas sebebin ne olduğu bilinmemektedir ancak genellikle stres katkı yapan bir faktördür. Çocuklar bile sınavlar, sosyal sorumluluklar, bir aile üyesinin veya evcil hayvanın ölümü, ebeveynlerin tartışmaları veya boşanmaları sebebiyle stres yaşayabilirler. Düzgün olmayan dişlerin bruksizme yol açması da olasıdır. Gıcırdatma sonucunda kulak enfeksiyonu ortaya çıkabilir veya kulak ağrısı yaşanabilir. Eğer çocuğunuz hiperaktif ise veya depresyon ilaçları alıyorsa, bu faktörler gün içinde diş gıcırdatma olasılığını artırır.

    Çocuklarda diş gıcırdatmasının tedavisi genellikle sebebine göre değişir. 3 ila 10 yaşları arasında bruksizm yaşayan çocukların yarısı 13 yaşına kadar bu alışkanlıklarını bırakmış olurlar. Eğer çocuğunuz stres yaratıcı bir olay yaşıyorsa, onunla konuşun, hislerini anlatmasını sağlayın ve beraber çözümler bulmaya çalışın. Eğer çocuğunuzun stresli problemine yardımcı olamıyorsanız, bir akıl sağlığı uzmanıyla görüşme ayarlayın ve uzman desteği alın. Rahatlama tekniklerinin öğrenilmesi, stres ve endişeden ortaya çıkan bruksizmi tedavi edebilir.

    Çocuğunuzun sıcak bir banyo yapması veya sakinleştirici müzikler dinlemesi onu rahatlatabilir. Boyna, omuzlara ve yüze yapılan masajların diş gıcırdatmayla alakalı kaslar üstünde rahatlatıcı etkisi olabilir. Eğer çocuğunuzun dişleri düzgün değilse bir diş doktorundan randevu alın. Gıcırdatmanın sebep olduğu ağrıyı azaltmak için bölgeye buz koyabilir veya sıcak kompres yapabilirsiniz.

    Kaynak: hemensaglik.com