Etiket: çocuk büyütmek

  • Teknoloji Çağında Çocuk Yetiştirmek

    Teknoloji Çağında Çocuk Yetiştirmek

    İçinde bulunduğumuz çağ, teknoloji çağıdır. Yıllar öncesinde hayalini bile edemeyeceğimiz imkanlara kolaylıkla ve rahatlıkla ulaştığımız bir çağdır. Peki bu iyi bir şey midir, kötü bir şey midir; orası tartışılır.

    Teknolojinin günlük yaşamı inanılmaz kolaylaştırdığı ve hayat standardını yükselttiği yadsınamaz bir gerçektir. Fakat bunun için onun bilinçli kullanılması gerekir. Bilinçliden kasıt, amaca uygun ve sınırlı kullanılmasıdır. Aksi halde, teknolojinin yararından çok zararı ile karşılaşırız; hayat bizim ve sevdiklerimiz için zor bir hal almaya başlayabilir.

    Teknoloji çağında çocuk yetiştirmenin kolaylıklarının yanısıra zorlukları da vardır. Çünkü bu çocuklar doğdukları andan itibaren teknoloji ile iç içe büyümektedirler. Bu nedenle onları teknolojinin zararlarından uzak tutmak ve teknolojiyi kullanmaları için bilinçlenene kadar beklemelerini sağlamak kolay değildir. Bu çocukların oyuncaklarını çıngıraklar, kuklalar, bebekler, otomobiller değil; cep telefonları, tabletler, televizyonlar, dizüstü bilgisayarlar oluşturmaktadırlar. Oyun alanları mahalle parkları, piknik yerleri değil, kapalı AVM’ler ya da internet kafelerdir. Bu çocuklar bisiklete binmemekte, internette araba yarışı yapmaktadır; arkadaşları ile oynamamakta, evde annesinin cep telefonu ile vakit geçirmekte ya da sanal ortamda sanal kişlerle dövüş etmektedir.
    Ebeveynler çocuklarının teknolojiyi kullanmaları konusunda gerekli önlemleri almadıkları takdirde çocukları ileride bazı sıkıntılar beklemektedir.

    Şimdi kısaca bunlara değinelim:

    1. Öğrenme becerileri sınırlanır:
    Erken yaşta teknoloji ile tanışan ve teknolojiyi kullanmasına sınır konulmayan çocuklar zamanlarının çoğunu TV, PC ya da cep telefonu ekranında oyun oynayarak geçirmektedirler. Henüz küçük yaşlarda böyle oyunlarla tanışan çocukların çıtası yükselmektedir ve diğer oyunlar ve çevredeki uyaranlar onlara cazip gelmemektedir.
    Kesme, çizme, boyama, legolarla oynama gibi etkinlikler ilgilerini çekmemektedir. Hoplama, zıplama, kovalama gibi hareket içeren oyunlardansa oturdukları yerden ekrana bakmayı yeğlemektedirler. Halbuki bahsi geçen oyun ve aktiviteler çocukların motor gelişimine (ince ve kaba kas gelişimi) katkı sağlamaktır.
    Çocuklar daha konuşmayı öğrenmeden cep telefonunda oyun oynamayı öğreniyorlar. Bu çocuklar sonrasında konuşmayı öğrenseler bile kendini ifade etme, karşısındakini anlama gibi iletişim becerilerinden yoksun olabiliyorlar. Ya da iletişim becerileri zamanla körelebilir. Çünkü herhangi bir ekran karşısında oyun oynamak için bu gibi becerilere ihtiyaç yoktur, karşılarındaki cansız bir nesnedir.
    Okul çağındaki çocuklar ise zamanlarını ders çalışmak yerine ekran başında geçirdikleri için hem yorgun olurlar, hem de ders çalışacak vakit bulamazlar. Üstelik okulda iken bile, aklı eve gidince oynayacağı oyunda olur. Bütün bunlar ise okul başarılarının düşmesine neden olur.
    2. Tatmin olmaları zor olur:
    TV de sürekli çizgi film yayını yapan kanalların olması, internetten istediği çizgi filmi defalarca ve saatlerce izleyebilme imkanı, başlangıçta iyi bir şeymiş gibi görünse de uzun vadedeki sonuçları sanıldığı gibi değildir.
    Çocuklar izledikçe bıkacakları yerde, izledikçe daha çok izlemek istemekte bu ise zamanla bağımlılığa yol açmaktadır. Ayrıca çok kolay ulaşabilmeleri de tatminsizliğe neden olmaktadır, çünkü kolay ulaştıkları için yeterince keyif alamama ihtimalleri vardır. Şu an bu yazıyı okuyan bir çok annenin, cumartesi günlerini iple çekip tatil günü olmasına rağmen sabahın 7’sinde kalkıp heyecanla izlediği çizgi filmler, eminim hala akıllarındadır.
    3. Mutlulukları kısa sürer:
    Teknoloji, insanı tüketmeye teşvik etmektedir. Sürekli yeni yeni ürünler ortaya çıkmaktır. Çıkan her yeni ürün aynı kategorideki diğer ürünü gölgede bırakmaktadır. Okul öncesi çocuklar için bir ürünün modeli ya da yeniliği çok önemli olmayabilir belki ama okul çağı çocukları ve özellikle de ergenlik dönemindekiler için bu önemli bir ayrıntıdır. Yalvar yakar babasına son model cep telefonu aldıran bir lise öğrencisinin mutluluğu 3-4 ay sonra, aldırdığı telefonun bir üst modelinin çıkmasıyla sona ermektedir.
    4. Ahlaki değerleri yozlaşır:
    Gerek TV’de dizi ve filmler, hatta çizgi filmlerde ve internetteki oyunlarda, reklamlarda pek çok saldırganlık ve cinsellik içeren öğelere yer verilmektedir. Bunlar bazen doğrudan, bazense bilinçaltı mesajlar yoluyla yapılmaktadır. Çocuklarda saldırganlık pekiştirilmektedir. Cinsellik ise erken uyarılmaktadır. Bir çok olumsuz durum ve davranış meşru hale getirilmektedir.
    Ayrıca teknoloji tüketimi teşvik ettiği için maddiyat önplana çıkmaktadır. Gençler kişilik özellikleri (yardımsever, fedakar, iyi niyetli…) ile arkadaş edinmektense, sahip oldukları cep telefonları ya da tabletleri ile arkadaş edinmeye çalışmaktadırlar. Çünkü kendileri arkadaş seçerken bu kriterlere dikkat etmektedirler.
    5. Sosyal ilişkiler zayıflar:
    Özellikle online oyunlar ve chat (sohbet) programları çocukları gerçek ilişkilerdense sanal ilişkiler kurmaya yönlendiriyor. Sanal alem çekicidir çünkü, burada kuralları çocuk kendisi koyar, her şey istediği gibi olur. Karışanı edeni yoktur. Fakat çocuk, sanal aleme bağlandığı oranda gerçek dünya ile ilişkisini koparır, asosyal bir hale gelir. Ayrıca burada tanımadıkları kişilerle diyalogda bulunması tehlikeli olabilir, çünkü karşısındakinin ruh sağlığının iyi olup olmadığının garantisi yoktur.
    6. Psikolojik sorunlar ortaya çıkar:
    Sosyal ilişkilerin zayıflaması ruh sağlığının tehlikeye girme sinyallerindendir. Çocuk zamanla o sanal alemin kalabalığında yalnızlaşır. Sanal alem anlık tatmin sağlar, uzun vadede sonucu hayal kırıklığıdır. Çünkü oradaki hiç bir şey gerçek değildir. O yüzden çocuk henüz büyümeden ve vakit varken sağlıklı ilişkiler kurması için ona yardımcı olunmalıdır.
    Teknoloji, çocuklarımızın hayatının bir parçasıdır. Çocuklarımızı teknolojiden bağımsız yetiştiremeyiz. Ancak teknolojiyi bilinçli ve doğru kullanmalarını sağlayarak onların teknolojiden olumsuz etkilenmelerini engelleyebiliriz. Dahası, teknolojiden yararlanmalarını sağlayabiliriz.

    Psikolog Canan Cantürk

  • iyi Anne ve Baba Olma İpuçları

    iyi Anne ve Baba Olma İpuçları

    Sürekli değişen düzene ve dengelere ayak uyduran ebeveynler olmak günümüzde zormuş gibi görünse de anne ve babaların bilinçli hareket ederek bunu başarmaları çok kolay…

    Mükemmel bir ebeveyn olmak için ne yapmalı? İşte uzmanların bu soruya verdikleri cevaplar!

    Spiritüel Yaşam Danışmanı Tuba Küçükaksu, çocuk eğitiminde temelin sevgiye dayandığını belirterek, anne ve babaları çağa uydurmak konusunda uyarıyor.

    0-6 yaş: O bir kral/kraliçe!

    0-6 yaş arası olan ilk aşamada çocuğa bir kral ya da kraliçe gibi davranın. Çocuğunuza bol bol ilgi, sevgi ve şefkat gösterin. 0-6 yaş arasındaki çocuk çok ilgiden şımarmaz. Elinizden geleni yapın, ama çocuğunuza hep sevgi gösterin. Çocuğunuzu üzmeyin. Çocuğa müdahale etmeyi azaltmanız da önem taşır. Yani, bu yaştaki çocukları idare etmek zordur; sürekli sorular sorarlar, bir yerlere tırmanırlar, koştururlar, uğraşması zordur.

    Ebeveynler sürekli; ‘Bunu yapma, şunu yapma, o senin için değil’ dediklerinde, sürekli ‘Hayır’ demiş olurlar. O zaman çocuk saldırgan olmaya başlar. Çocuğa sıklıkla ‘Hayır’ deniliyorsa, saldırganlaşır, çünkü çocuk, ‘Hayır’ı kabul edecek bir sisteme sahip değildir. ‘Hayır’ demeyi mümkün olduğunca azaltın. Onun isteklerine uymaya çalışın.

    Elbette, çocuğun çoğu isteğini yerine getiremezsiniz, her isteğini yerine getirmeniz imkânsızdır, mali durumunuz elvermiyor olabilir, istediği şey kendisi için güvenli olmayabilir. Eğer bir isteğini karşılayamıyorsanız, bunu ona belli etmeyin. Mümkün olduğunca, bunu çocuğa göstermemeye ve bunun bir arzuya dönüşmesini önlemeye çalışın.

    Yetişkinler olarak bizler bile kendimize hayır demekte zorlanırız. Bir mağazaya girdiğinizde, güzel bir şey beğenirsiniz, içiniz gider. Bunu sıklıkla yaşarız. Çocuğunuzu markete götürdüğünüzde, büyük bir oyuncak görür, büyülenmiştir ve onu ister. Pahalı olduğu, satın alamayacağınız konusunda onu ikna etmeye çalışırsınız. Biz büyükler bile bunu anlamakta zorlanırken, çocuğun anlaması da zordur. Mümkün olduğunca çocuğa ‘Hayır’ dememeye çalışın.

    6-12 yaş: O bir prens/prenses!

    6-12 yaş arası çocuğa bir prens gibi davranın. Yani özgürlüğü ve disiplini dengeleyin. Çocuğunuzu zorla kontrol edemezsiniz. Doğru koşullanmayı sağlayarak, doğru hayat görüşleri ve fikirlerle koşullayarak, bütünsel yaklaşımlarla, kendiniz örnek olarak, bütünsel fikirlerle koşullayabilirsiniz. Çocuğunuzun, çalışmaya ve çalışkanlığa, ilişkilere, zenginliğe saygı duymasını istiyorsanız, o siz olun.

    Birlikte bir şeyler yaptığınızda doğal olarak sizi taklit ettiğini göreceksiniz. Çocuklar doğaları gereği taklit ederler. Birbirlerine bağıran ebeveynler görürlerse, çocuğunuzun da size bağırmaya başladığını göreceksiniz. Ona, ‘Bağırma, sen küçüksün!’ diyemezsiniz; çünkü o sadece takip ediyordur, sizi izliyordur. Söylediklerinizi dinlemez, sadece görüneni taklit eder. Kontrolümüzde olmayan o kadar çok güç var ki, edineceği arkadaşlar, hayatın ona yaşatacakları, ama ebeveynler iyileştirici etkiye sahip olabilir.

    12 yaş sonrası: Artık o bir arkadaş!

    12 yaş sonrası çocuğa bir arkadaş gibi davranın. 12 yaşından sonra, çocuk yalnızca bir arkadaştır, yani eşitsinizdir. Doğrusu, hayatın her evresinde çocuk ile eşitsinizdir. Ve her zaman sevginin yanında saygı da duymalısınız; çünkü saygı duyulan çocuklar muhteşem yetişkinlere dönüşürler. 12 yaşından sonra, iletişimi değiştirmelisiniz, emir kipiyle konuşmalar sona ermeli, tavsiye ve sorgulamalara dönüşmelidir.

    Ebeveynlerin, çocuğun yerinde sorular sorma becerisi edinmesine, düşünmesine, karar vermesine yardım etmeleri çok faydalı olacaktır. 12 yaşından sonra, çocuğun size ‘Hayır’ deme alışkanlığı edinmesi de mümkündür. Sizin dediklerinizin tam aksini söyleme veya yapma eğilimi göstermeleri de olasıdır. Onlara, ‘Eve erken gel’ dediğinizde, geç gelebilir. ‘Onunla oynama’ dediğinizde ‘Oynayacağım’ diyebilir. Bir kursa gitmesini tavsiye ettiğinizde reddedebilir.

    Çocuklar genellikle bu ‘Hayır’ aşamasından geçerler. Bu çocuğun kişilik oluşumunun doğal bir aşamasıdır, çünkü çocuğun kendini kanıtlamaya ihtiyacı vardır. Bu aşamada kim olduğunu keşfetmeye çalışıyordur. ‘Ben kimim, kimliğim ne?’ diyordur. Çünkü kendini artık birinin kızı ya da oğlu gibi görmüyordur. Kendini ebeveynlerinden ayrı tutmaya çalışır ve kendi kimliğini arar. Bu süreçte, yaptığınız en mantıklı önerileri bile reddedebilir.

    Sevgi daima iyileştirir!

    Ebeveynlik öğrenilmesi zor sanatlardan biridir, çünkü hem akla hem de kalbe dayanır. Edindiğimiz çoğu beceriden daha zordur. Hayat koşulları yüzünden çocuklarınıza bu önerilerin hiçbirini veremediyseniz, kendinizi umutsuz ya da suçlu hissetmenizi istemiyorum. Sevgi hayatın her evresinde iyileştiricidir. Hiçbir şey için asla geç değildir. Çocuğunuz 65 yaşında olsa bile ve siz 90’ınıza gelmiş olsanız da, yine de çocuğunuzu sevebilir ve iyileştirebilirsiniz. İyileşme her zaman olabilir.