Etiket: cised

  • Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ÇİFTE ÖZEL BİR TEDAVİ PROGRAMI UYGULANMALI!”

    Boşalma ve orgazm, tıptaki son gelişmelere rağmen hala bilinmezliklerle dolu iki ayrı terimdir. Dolayısıyla, Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Tarif edilmesi zor olan bu geri bildirimlerden boşalma bedensel bir rahatlamayken, orgazm bu bedensel rahatlamaya ruhun da eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Boşalma sorunları kadınlarda anksiyeteye ve bunun sonucunda oluşabilecek depresyona, kendine güvensizliğe ve kişinin kendisine olan saygısını yitirmesine yol açabilmektedir. Boşalamayan veya orgazm olamayan kadın beyninde bunu takıntıya dönüştürmekte, boşalma bozukluklarına neden olmaktadır. Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları üzerinde araştırma yapan Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, boşalma ve orgazm sorunlarının kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının başında geldiğinin altını çizerek, tedavi yollarına dikkat çekti…

    EN ETKİLİ YÖNTEM: CİNSEL TERAPİ PROGRAMI!

    Tedavinin ilk aşamasının, cinsel terapistin kişiyle veya çiftle ilk görüşme yapması olduğuna değinenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk görüşmenin sonunda cinsel terapist kişiye veya çiftecinsel eğitim videoları ve kitaplarıverir yani bibliyoterapi yapar. Daha sonra cinsel terapist kişiyi veya çifti değerlendirme görüşmelerine alır. Bu süreçte cinsel öykü alınır, çeşitli testler ve ölçekler kullanmanın yanında gerektiğinde jinekolojik muayene de önerebilir. Böylece yaşanan sorunun nedeni keşfedilir ve olası çözüm yolları kişiye veya çifte sunulur. Çift kendilerine özel olarak hazırlanan tedavi planını kabul ettiğinde cinsel terapi süreçleri başlatılır. Cinsel terapi aşamasında kadının veya çiftin yaşantısı, geçmişi, geçmişteki birliktelikleri, genel olarak cinsel hayatı, partneri ile uyumu gibi boşalma ve orgazm olamama sorununa neden olabilecek alt başlıklar saptanmaya çalışılır.” dedi.

    EN BÜYÜK NEDEN CİNSEL BİLGİSİZLİK!

    Cinsel terapi süreçlerinin önemine değinen CİSED Genel Psikiyatri Uzmanı Yrd. Başkanı. Dr. Cebrail Kısa;“Yapılan tıbbi araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre, boşalma ve orgazm sorunlarının en sık görülen nedeni cinsel bilgisizlik olduğu için cinsel terapi evresinde kişiye ve çifte cinsel ilişki, cinsellik ve cinsel organlarla ilgili bilgi verilir ve cinsel eğitim videoları eşliğinde bilişsel yeniden yapılandırma yapılır. İlişkideki mevcut iletişim sorunları çözümlenir ve çiftin ilişkisi flört havasına sokulur. Ardından kadının boşalmasını veya orgazm olmasını engelleyenduygularıyla bağlantıya geçmesi ve onları söze koyması sağlanır. Daha sonra ise kişinin önce bireysel olarak kendi vücudunu tanımasına sonra çiftin birbirinin vücudunu tanımasına yönelik aşk oyunları adında çalışmalar yapılır. Buradaki amaç, cinsellikle ilgili önceden gelen yanlış ve eksik bilgilerin temizlenmesi ve yerine doğru bilgilerin getirilmesidir.” dedi.

    İLAÇ KULLANIMI VE KLİTORİS BÜYÜTME ÇÖZÜM DEĞİL!

    İlaç kullanımı ve klitoris büyütme gibi tedavi yöntemlerinin boşalma ve orgazm sorunlarını önleyici birer tedavi şekli olduğu söylense de, cinsel terapistlerce kullanımının önerilmediğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “İlaçlar sorununu kökünden halletmeyecektir. İlaç kullanımı geçici boşalmalara neden olacağından, sonrasında ciddi cinsel sorunlara ve depresyona neden olabilir. Klitoris büyütme operasyonu ise klitoral uyarma yani mastürbasyon eylemine kadını daha duyarlı hale getirecek ama cinsel birliktelik (penetrasyon) sonucu oluşacak olan vajinal boşalmaya ve vajinal orgazma çok faydası olmayacaktır.” dedi.

    CİNSEL TERAPİDE AMAÇ KESİN SONUÇ ALMAKTIR!

    Aşk kaslarını kullanmayı öğrenmenin boşalma ve orgazmı kolaylaştırdığını ifade eden CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Kesin sonuçlu tedavide, kadının erojen bölgeleri yani duyarlı bölgelerine (meme uçları, klitoral bölge, kulak ve boyun çevresi, kasık bölgeleri, bacak iç kısımları, vb.) yoğunlaşma tekniklerine yönelten cinsel terapi programına ihtiyaç vardır. Ancak bu teknik, klitoral uyarı ile boşalan ama cinsel ilişki sırasında boşalamayan kadınlarda genellikle etkisizdir. Böyle durumlarda aşk kaslarını çalıştırma egzersizleri yani Kegel egzersizleri ile duyarlılığını arttırmak mümkündür.” dedi.

  • Cinsel soğukluğa “sıcak tavsiyeler”

    Cinsel soğukluğa “sıcak tavsiyeler”

    Evli ya da uzun süre birlikteliği olan çiftler cinsel isteksizliğin faturasını genellikle partnerlerine veya stresli yaşam koşullarına çıkarırlar ama uzmanlara göre cinsellik için her zaman isteğe gerek yok

    Doğru şeyler yapıldığında beden cinselliğe her zaman hazır olabilir ve kişi istemese de seks yapabilir.

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerine göre, cinsellik kişinin istediğine bağlı bir durum değil. Çünkü beden adeta bir makine gibi “uygun mekan, uygun partner ve uygun uyarı” ile her zaman cinselliği hazır hale gelebilir.

    Terapistler, cinselliğin, diğer tüm güdüler gibi bazen içgüdüsel bazen de beyin tarafından salgılanan hormonlarla başlayan kompleks bir süreç olduğunu hatırlattı.

    Seks dürtüsünü harekete geçiren ve hareketli tutan en önemli unsurun testosteron miktarı olduğunu ifade eden terapistler, kadınlarda bu hormonun vücuttaki oranın erkeklere göre çok daha az olduğunu vurguluyorlar.

    Ancak yorgunluk ve stres, testosteron miktarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Hurafelerden (mitler) dolayı çiftlerin cinsel hayatının sosyal, kültürel ve durumsal gerçeklere dayalı olarak şekil değiştirdiğine dikkat çeken CİSED terapistlerine göre, bu durum ilişkilerde tehlike çanlarının çalmasına da yol açabiliyor.

    Cinsel terapistler, çiftlerin “Seks doğal olarak başlamalı, isteğin yoksa ne yapabilirsin ki?” inanışlarının, cinsel ve ilişkisel sorunları içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini kaydederken, çok çarpıcı tespitler yaptılar:

    GÖREV DİYE ALGILAMAK YANLIŞ DEĞİL!

    “Uzun birlikteliklerde yıllar içinde her şeyde olduğu gibi cinsel olarak uyarılma şekilleri de değişebilir. Doğru yöntem ise duruma uygun olarak kişinin yeni bir cinsel yaklaşım geliştirmesidir. Şunu da kabullenmek gerekiyor:

    “Cinsel istek cinsel temas başlamadan önce sizi yakıp tutuşturan türden olmasa bile çoğu zaman olay başladıktan sonra gelişecek ve alacağınız zevk eskisinden farklı olmayacak. Yani uygun mekan, uygun partner ve uygun uyarı ile cinsellik seks görev olarak da başlıyorsa bir zararı yok. Görev olsun diye cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğu bu aktiviteyi büyük zevk alarak noktalayabiliyor. Öyleyse cinsel aktivite, görev olarak başlayıp zevkle bittiği sürece amacına ulaşmıştır.”

    İSTEMESENİZ DE YAPIN!

    Cinsel terapistler, “İlerleyen yıllar içinde çiftin sekse karşı körelmeye başlayan ilgiyi canlandırabilmesinin anahtarı düşüncelerindedir” diyor. Bu konuda önemli uyarıları var:

    “Sürekli cinsel teması başlatmaya çalışan ve sürekli reddedilip gururu kırılan kişi, bir zaman sonra partnerine bunu sormamayı tercih ediyor. Bu da ilişkilerin uzun vadede ciddi hasarlar almasına neden olabiliyor. İlerde yaşanması muhtemel cinsel işlev bozukluklarının önüne geçmek için cinselliği istemeyi beklemeyin, istemeseniz de seks yapın. Seks yapmak demek ille de penis-vajina birlikteliği değildir. Bazen sevişmek, okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak uyumaya çalışmak da seks yapmaktır. Çünkü cinsellik, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilmedir. Ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır.”

    Peki cinsel soğukluktan yakınan çiftler bunun üstesinden nasıl gelebilir?

    Sıcak tavsiyeler ;

    -Öncelikle mevcut cinsel sorunu, düşük istekli bireyin sorunu olmaktan ziyade ortak sorununuz olarak görmeye çalışın.
    – Cinselliğe yaklaşım tarzınızı değiştirin. Bir kere başladı mı zevkin kendiliğinden geleceğini düşünüp, kabul edip ona göre davranmanız şart.
    – Gün içinde zaman buldukça seksten alacağınız zevki düşünün. Geçmişte sizi etkileyip aklınızda kalmış olan bir cinsel ilişki hatırasını ya da sizi hakikaten uyaran bir fanteziniz varsa onu düşünün.
    – Cinsel teması başlatmadan önce 5 dakikalık bir motivasyon yapın. Hayal dünyanıza başvurun ve aklınızda cinsel fanteziler kurun. Partnerinizle paylaşılmasında sakınca olmayacak olan cinsel fantezilerinizi paylaşın.
    – Aşk kaslarınız için Kegel Egzersizleri adı verilen uygulamaları yapın. Yani erkekte makat, yumurtalıklar ve kasıkları, kadınlarda vajina çevresini kapsayan aşk kaslarınızı belli bir disiplin içinde peş peşe kasıp yavaşça gevşetin.
    – Cinsel ilişki sırasında sadece dokunmanın ve sevişmenin verdiği hazza, alacağınız zevke odaklanmanız gerekli. Asla eşinizden karşılanmayan beklentilerinizi veya onun bu beklentilerinizi yerine getirmeyerek sizi nasıl çileden çıkardığını düşünmeyin.
    – Cinsel istek günlüğü tutun. Cinsel açıdan uyarıcı televizyon şovları ile filmlerdeki sahneleri not edin. Romantik/erotik içeriğe sahip kitapları okuyun ve kendi erotik fantezilerini oluşturun.
    – Nefes ve gevşeme egzersizleriyle arada bir kendinizi ödüllendirin.
    – Arada bir cinsel birleşmeyi kendi kendinize yasaklayın.
    – İlişkinizde yeniden bir flört etme dönemi yaratın. Daha fazla keyif alacağınız veya yakınlaşacağınız sıcakkanlı davranışları arttıracak metotları araştırın. Sarılmalar, elle şakalaşmalar, küçük öpücükler, el ele tutuşmak, televizyon izlerken birinin diğerinin kucağına oturması, kol kola yürüyüş yapmak gibi davranışlar sıcakkanlı davranışlara örnek verilebilir.
    – Partnerinizle birlikte cinselliğe bakış açınızı ve cinsel davranış özelliklerinizi konuşun ve yanlış davranış kalıplarınızı düzeltmeye çalışın.

  • İşte sanal seksin zararları

    İşte sanal seksin zararları

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Adana Şube Başkanı Dr. Taner Canatar, sanal alemde flört etmenin sınırlarını çizmenin oldukça zor olduğunu, genellikle bir oyun gibi başlayan yazışmaların daha sonra tutkulu birer ilişkiye dönüşebildiğini ve bu durumun çiftlerin gerçek yaşamını olumsuz etkilediğini söyledi.

    İnternette sosyal paylaşım sitelerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek popüler hale geldiğini kaydeden Dr. Taner Canatar, sosyal paylaşım ağı kullanımının yaygınlaşması sonucunda özellikle yakın ve mahrem ilişki yaşayan çiftlerde ve evliliklerde sorunların artmaya başladığını, sosyalleşme ve flört etmenin azaldığını, sanal seksin arttığını bildirdi.

    Sanal alemde, flört etmenin sınırlarını çizmenin oldukça zor olduğuna değinen Taner Canatar, genellikle bir oyun gibi başlayan yazışmaların daha sonra tutkulu birer ilişkiye dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Bireylerin yolunda giden ilişkileri olsa bile, zamanla kendilerini sanal ortamdaki cazibeli duruma kaptırabildiklerine vurgulayan Canatar, sevgiliden ya da eşten zaman çalınarak, çeşitli bahanelerle sosyal paylaşım ağlarına girilmeye çalışılmasının ilişkilerde sorunlar yaşanmasına ortam hazırladığına dikkat çekti.

    BOŞANMA DAVASI AÇAN 5 ÇİFTTEN BİRİ SOSYAL AĞLARI ÖNE SÜRÜYOR
    ABD’de 2009’den bu yana, boşanmak için mahkemeye başvuran her beş çiftten birinin sosyal paylaşım ağlarından kaynaklanan problemleri öne sürdüğünün altını çizen Canatar, şunları kaydetti:

    “Boşanma dilekçelerinde, eşler birbirini sosyal ağlarda kaçamak yapmakla, eski sevgilileriyle görüşmekle ya da sosyal ağ paylaşım sitelerine dalıp, birbirlerini unutmakla suçluyor.

    Son iki yıl içerisinde Türkiye’de de bu nedenlerden dolayı ciddi tartışmalar yaşayan, boşanma eşiğine gelen, hatta ilişkilerini bitiren çiftler gözleniyor. Öncelikle kadın ya da erkek durumu görmemezlikten gelmemelidir. Eşler ya da sevgililer, bu durumu ilk fark ettikleri zaman birbirine karşı açık olmalı ve konuşmalıdır. Görmemezlikten gelmek en büyük yanlıştır. Doğabilecek problemleri çözmenin en iyi yolu, olup biteni iyice anlamaya çalışmaktır. Diğer bir değişle, çiftler onları bu davranışa iten problemleri ya da ilişkilerindeki eksiklikleri ortaya çıkarıp, düzeltme yoluna gitmelidir.”

    ÇİFTLERİN ORTAK ONAYI YARARLI
    Canatar, sosyal paylaşım sitelerinin üyelik ve arkadaşlık taleplerinin çiftin ortak onayıyla gerçekleşmesi önerisinde de bulunarak, şu uyarılarda bulundu:

    “Sosyal paylaşım siteleri, bir yandan arkadaşlarınız hakkında fikir edinilmesini sağlarken, diğer yandan da ilişkiler üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Eski erkek ya da kız arkadaşlarınızdan gelebilecek arkadaşlık taleplerini onaylamak ya da onaylamamak konusunda çiftlerin bir karar alması, çıkabilecek sorunların önüne geçilmesinde oldukça yararlı olabilir.”

  • 5 Boşanmadan 1′i internet Yüzünden

    5 Boşanmadan 1′i internet Yüzünden

    Her 5 çiften birinin sosyal paylaşım ağları yüzünden boşanıyor…

     

    Son yıllarda yaygınlaşan sosyal paylaşım siteleri ( Blogspot, Facebook, Flixster, Fourmspring, Mypace, Path, Siberalem, Twitter, Windows Live, vb.) tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek popüler hale geliyor. Sosyal paylaşım ağı kullanımının yaygınlaşması sonucunda özellikle yakın ve mahrem ilişki yaşayan çiftlerde ve evliliklerde sorunla artmaya başladı. Sosyalleşme ve flört etme azalmaya ve sanal seks artmaya başladı…

     

    SOSYAL AĞLAR İLİŞKİLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR!

    Sanal âlemde, flört etmenin sınırlarını çizmenin oldukça zor olduğuna değinen Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, genellikle bir oyun gibi başlayan yazışmaların daha sonra tutkulu birer ilişkiye dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Bireylerin yolunda giden ilişkileri olsa bile, zamanla kendilerini sanal ortamdaki cazibeli duruma kaptırabildiklerine değinen cinsel terapistler, sevgiliden ya da eşten zaman çalınarak, çeşitli bahanelerle sosyal paylaşım ağlarına girilmeye çalışılmasının ilişkilerde sorunlar yaşanmasına ortam hazırladığına dikkat çekti.

    SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNİN KURBANI OLMAYIN!

    Amerika’da 2009 yılından bu yana, boşanmak için mahkemeye başvuran her beş çiften biri sosyal paylaşım ağlarından kaynaklanan problemleri öne sürdüğünün altını çizen CİSED cinsel terapistleri; “Boşanma dilekçelerinde, eşler birbirini sosyal ağlarda kaçamak yapmakla, eski sevgilileriyle görüşmekle ya da sosyal ağ paylaşım sitelerine dalıp birbirlerini unutmakla suçluyor. Son iki yıl içerisinde Türkiye’de de bu nedenlerden dolayı ciddi tartışmalar yaşayan, boşanma eşiğine gelen hatta ilişkilerini bitiren çiftler gözleniyor.” dedi ve çiftler, sosyal paylaşım sitelerinin kurbanı olmasın diye önemli önerilerde bulundu:

    İŞTA ALTIN DEĞERİNDE ÖNERİLER:

    1-Şüphelenen kadın ya da erkek durumu görmemezlikten gelmemelidir!

     Eşler ya da sevgililer, bu durumu ilk fark ettikleri zaman birbirine karşı açık olmalı ve konuşmalıdır. Görmemezlikten gelmek en büyük yanlıştır. Doğabilecek problemleri çözmenin en iyi yolu, olup biteni iyice anlamaya çalışmaktır. Diğer bir değişle, çiftler onları bu davranışa iten problemleri ya da ilişkilerindeki eksiklikleri ortaya çıkarıp, düzeltme yoluna gitmelidir.”

    2-Sosyal paylaşım sitelerinin üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin ortak onayıyla gerçekleşmelidir!

     Sosyal paylaşım siteleri, bir yandan arkadaşlarınız hakkında fikir edinilmesini sağlarken, diğer yandan da ilişkiler üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Eski erkek ya da kız arkadaşlarınızdan gelebilecek arkadaşlık taleplerini onaylamak ya da onaylamamak konusunda çiftlerin bir karar alması, çıkabilecek sorunların önüne geçilmesinde oldukça yararlı olabilir.”

    3-Sosyal paylaşım hesapları sınırlandırılmalıdır!

     Sosyal paylaşım sitesi hesap ayarlarından, görünürlüğünüzü sınırlandırarak ya da iletişime geçmek istemediğiniz kişileri engelleyerek, istemediğiniz kişilerden gelebilecek arkadaşlık taleplerini ya da mesajları önlemiş olursunuz. Bunu çiftler adil olarak yaparsa, ilişkileri üçüncü şahıslardan çıkabilecek problemlere karşı korunmuş olacaktır.”

    4-Sosyal paylaşım sitelerinin hesap şifreleri gizli olmamalıdır!

     Sevginin, paylaşımın ve şeffaflığın olduğu her yerde güven vardır. Bu nedenle, sosyal paylaşım ağlarının, aranıza girmemesi ve kafanızda soru işaretleri yaratmaması için çiftlerin, kullandıkları sosyal paylaşım site hesap şifrelerini birbirinden saklamamaları daha doğru olacaktır. Böylelikle merak edilen her şeye istendiği zaman ulaşılabilir.”

    5-Sosyal paylaşım sitelerinde ortak bir hesap ve birlikte çekilmiş bir profil resmi kullanılmalıdır!

     Kişiler cinsellik olmadığı için aldatma da olamayacağını savunsa da, eğer çiftlerden biri diğerinin yanına geldiğinde ekran kapatılıyorsa ya da sosyal ağa girmek için kişi partnerinin uyumasını bekliyorsa, aldatılıyorsunuz demektir. Unutmayalım ki aldatma bir kandırmacadır. Kanan taraf olmanız ilişkinizin çatırdamasına yol açabilir. Bu nedenle, birer sosyal paylaşım ağı kullanıcısı olarak, eşinizle birlikte ortak bir hesap oluşturabilir ya da aynı kareyi paylaştığınız bir fotoğrafı profil resmi yapabilirsiniz. Aynı sosyal paylaşım ağı hesabını kullanarak, hem birbirinizin arkadaş çevresini yakından tanımış olur hem de yanlış anlaşılmalara neden olabilecek durumlara yer vermemiş olursunuz.”

    6-Sosyal paylaşım siteleri bağımlılık halini almamalıdır!

     Sosyal ağlar, herkesin hayatına yeni bir kişi ya da iş olarak girdiği için kişiden kendisine vakit ayırmasını, sürekli onla ilgilenmesini istiyor. ‘Bir arkadaşlık talebiniz var!’, ‘Biri mesaj kutuna bir şeyler yazdı!’, ‘Oyuna davet edildin!’ gibi bildirimlerle her gün siteye çağırılıyorsunuz. ‘Sadece, beş dakikalığına gireceğim!’ dediğiniz de, bir bakmışsınız saatlerdir sosyal paylaşım sitesi sayfasının karşısındasınız. Bu durum, sadece evinizde değil işinizde de böyle. Sosyal paylaşım sayfalarında sosyalleşmektense sevgiliniz, eşiniz ya da arkadaşlarınızla evde ya da dışarıda daha güzel vakit geçirebilirsiniz. Günümüzde internetsiz bir hayat zaten olmadığı için eve geldiğinizde hem kendiniz hem de partneriniz için bilgisayarınızı, çantasından çıkarmamanızda fayda var.”

    7-İlişkinin başında sosyal paylaşım siteleriyle ilgili ortak bir karar alınmalıdır!

     Kişiler, ilişkilerinin ya da evliliklerinin en başında, sosyal paylaşım siteleri hakkındaki görüşlerini, istek ve taleplerini açıkça dile getirmelidir. Böylece, ileride çıkabilecek sorunlara yönelik tedbirlerini en baştan almış olacaklardır. Çiftlerin, sosyal paylaşım siteleri hakkındaki olumlu ya da olumsuz görüşleri üzerine konuşularak aldıkları kararlar, en baştan karşılıklı olarak konuşulup ortak bir sonuca varılan, kesin ve kati olarak sınırları çizilen kararlar olacağı için anlaşmazlıkların çıkması dâhilinde, birlikte alınmış olan kararın, sorunun çözülmesinde büyük etkisi olacaktır.”

  • Bir Evliliğin Geleceği Ne Zaman Belli Olur?

    Bir Evliliğin Geleceği Ne Zaman Belli Olur?

    Evlilik tarihleri yaklaşan gençlerin başvuru sayısında gözlenen artış üzerine, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), “Yakında Evlenecek Çiftler” için yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen CİSED’in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

    Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur

    İlk cinsel ilişkinin hem kadın hem erkek için önemli bir başlangıç olduğunu ifade veren CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk gece için hem kadının hem de erkeğin aklını kurcalayan bazı sıkıntılar vardır. Kadın için ilk ilişkideçok ağrı duymak, çok kanama olması ya da hiç kanama olmaması, bekâretin ispatlanması gibi endişeler mevcutken, erkekte en sık ereksiyon olamama, eşi tatmin edememe ve penis boyuyla ilgili endişeler ön plandadır. Oysaki bu korku ve beklentiler hurafe dediğimiz cinsel mitlerin ötesinde değildir. Yerleşmiş olan bu yanlış inanış ve tutumları değiştirmek ve çiftleri rahatlatmaksa oldukça zor olabilmektedir. Cinsel bilgi düzeylerinin yetersizliği ve cinsel mit dediğimiz hurafelerin yoğunluğu, ilk geceyi ve cinselliği hayatın en büyük sorunu haline getirebilmekte ve cinselliği aceleye getirerek bir an önce yaşanılıp bitmesi gereken büyük bir soruna dönüştürebilmektedir. Bilgisizlikle ve korku ile yaşanılan ilk cinsel deneyim, çiftlerin birbirlerine olan sevgi ve saygılarını yitirmelerine ve suçluluk duyguları ile birbirlerinden uzaklaşmalarına, evlilik ve cinsel sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Cinsel sorunların gitgide büyüyüp, evlilik ilişkisini ve çiftin psikolojini bozar hale gelmesi de kaçınılmazdır ve Balzac’ın söylediği “Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur” sözü gerçeğe dönüşecektir. Düğün gecesi, cinsel ilişki özgürlüğünün resmen kazanıldığı ilk gecedir ve aynı zamanda da cinsel ilişki için en uygunsuz gecedir. Kadın ve erkek birbirinden farklıdır. Cinselliği ilk kez yaşayacak çiftin birbirini tanıması ve cinsel olarak birbirilerine kendilerini doğru bir şekilde ifade etmeleri gerekmektedir. Çiftlerin ilk geceden mükemmel bir evlilik ve mükemmel bir cinsellik beklemeleri yanlıştır. Çünkü her yeni başlanılan iş gibi evlilik ve cinsellikte uyumun sağlanabilmesi için zaman, emek ve çabanın olması gerekir. Yeni evlenecek ya da çiçeği burnunda olan çiftlerin ilk yapmaları gereken doğru ve güvenilir cinsel bilgi edinmeleri, kendi bedenlerini ve cinsel organlarını tanımalarıdır. Ayrıca çift cinsellikle ilgili konuşmalı, birlikte cinsellikle ilgili yayınları okumalı, cinsel olarak nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını birbirlerine ifade etmelidir. Ayrıca acele etmeden birbirlerinin bedenlerini keşfe çıkmaları ve birbirlerinin duyarlı noktalarını hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyleri paylaşmaları, birbirlerinin ruhunu okşamaları, birbirlerini sevdiklerini ve beğendiklerini hissettirmeleri, yeterli ön sevişme yapmaları gereklidir. Çift birbirini yeterince tanır, ilk gece ile ilgili gerçekçi beklentilere sahip olur ve sadece o ana odaklanıp sevişmenin tadını çıkarırsa, keyifli ve sorunsuz bir ilk ilişki yaşayacaktır. Bu nedenle ilk gece ile ilgili abartılı beklentiler yerine daha gerçekçi beklentiler oluşturmak önemlidir.” dedi.

    Evlilik öncesi alınacak eğitim deniz fenerine benzer

    Evlilik; aşk ve mutluluk gemisine binen iki insanın o geminin kaptanlığını birlikte üstlenmesidir” diyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Evlilik gemisini idare eden çiftlerin rotaları daima aşk, mutluluk ve huzur olmalıdır. Bunun için bir rehbere ihtiyaç vardır. Deniz feneri olmadan geminin limana yaklaşması çoğu zaman tehlikelidir. Fenersiz gemi limana ulaşmak için ne kadar çabalarlarsa çabalasın, bazen limandan uzaklaşabilir bazen de bir kayaya çarpabilir. Kıyıdan uzaklaştığının farkında olmayan geminin kaptanları, umutla, sevgiyle, aşkla başlayan yeni başlangıçlarında yollarını kaybedecek ya da bir kayaya çarparak batma tehlikesi yaşayacaktır. Çünkü evliliğin temelini oluşturan sevgi, saygı ve güven duyguları ile birlikte önemli bir unsur olan cinselliklerini yaşayamamak iki insanı zaman içerisinde birbirinden uzaklaştıracaktır. Yeni evlenecek çiftlerin her zaman yoğun bir programları vardır. Programlarında gelinlik, ev seçimi, düğün davetiyesi, çeyiz yerleşimi vs. İşler her zaman önceliklidir ve bu konularda çift her zaman kendine bir rehber bulabilir. Oysaki aile yaşantılarını huzurlu mutlu kılacak en önemli unsur olan “evlilikte ve cinsellikte uyum nasıl sağlanır?” konularında güvenilir rehber bulmak zordur. Rehberlik edecek kişilerin de çoğunlukla cinsellik konusunda çok fazla bilgileri yoktur ve onlar da cinsel eğitimin verilmediği, cinselliği konuşmanın suç sayıldığı bir toplumda büyümüşlerdir ve hazırlıksız bir şekilde bu süreçlerden geçmişlerdir. Güvenilir bir rehberin olması; cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerinin giderilmesini, cinsel mitlerinin ortadan kalkmasını, bedenlerin ve haz noktalarının keşfedilmesini, evlilik sürecinde ihtiyaç olabilecek doğru bilgi ve materyallerin elde edilmesini ve öğrenilmesini sağladığı gibi evliliğin olmazsa olmazı saygı, güven ve sevgiyi pekiştirmeyi, kişilerin doğru iletişim kurmalarını ve olası sorunlarla birlikte mücadele edebilmelerini sağlayacaktır. Ayrıca rehber, evliliğe ve cinselliğe karşı sağlıklı bir geçiş yaşanmasını da sağlayacaktır. Yani yeni evlenecek çiftlerin ya da yeni evli çiftlerin deniz feneri, “Evlilik Öncesi Evlilik ve Cinsel Danışmanlık Hizmetleri’dir. Ülkemizde bu hizmetleri verebilecek çok sayıda psikolojik danışman, psikolog veya hekim vardır.” dedi.

  • Vajinismus hakkında en çok merak edilenler

    Vajinismus hakkında en çok merak edilenler

    —Vajinismus neden olur?
    —Vajinismus olan her kadın mutlaka bir taciz ya da tecavüze uğramış mıdır?
    —Vajinismusun tedavisi mümkün müdür?
    —Kızlık zarını aldırmak vajinismusu çözer mi?
    —Vajinismus bir kez tedavi edildiğinde yeniden tekrarlar mı?
    —Vajinismus hastaları genellikle kaç yaşındadırlar?
    —Eğitimli kadınlar da vajinismus olur mu?
    —Bir başvuru kitabı: Vajinismus’un Üstesinden Gelmek

    Basın açıklamalarıyla gündem yaratan, ülkemizin en saygın sivil toplum kuruluşlarından biri olan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği-CİSED; cinsel ilişkiye girme korkusu olarak tanımlanan ve ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismusla ilgili en çok merak edilen konulara açıklık getirdi. İşte çarpıcı basın açıklamasından başlıklar:

    Vajinismus neden olur?
    Vajinismus olan her kadın mutlaka bir taciz ya da tecavüze uğramış mıdır?
    Vajinismusun bilişsel, davranışsal, psikodinamik ve varoluşsal çok sayıda nedeni olabileceğini belirten CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismusun en sık görülen nedeni ilk ilişkide aşırı derecede acı ve ağrı duyulacağı ve kanama olacağı korkusudur. Toplumumuzda kız çocukları cinselliği ayıp, günah, yasak olarak algılayarak, kendi bedenleri ve cinsel organları konusunda neredeyse hiç bilgi edinemeden büyümektedirler. Buna kızlık zarı ile ilgili abartılı ve yanlış inanışlar da eklenince ilk gece sorun çıkması kaçınılmaz olmaktadır.” dedi. Kadının vajinismusu yaşaması için mutlaka bir taciz ya da tecavüz öyküsünün olması gerekmediğini ifade eden Dr. Keçe; “Yine de birçok vakanın küçüklükte özellikle yakın aile çevresindeki ağabey ya da amca olarak bilinen kişilerden fiziksel ya da sözel cinsel ima içeren davranışlara ya da görüntülere maruz kalmış olduğunu terapi sürecinde öğrenmekteyiz.” dedi.

    Vajinismusun tedavisi mümkün müdür?
    Kızlık zarını aldırmak vajinismusu çözer mi?
    Vajinismus bir kez tedavi edildiğinde yeniden tekrarlar mı?
    Vajinismusun tedavisinin holistik yönelimli cinsel terapi ile %100 mümkün ve başarılı olduğunu belirten CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Terapi sürecinde özellikle vajinismusun sadece kadının sorunu olarak değil çiftin ortak sorunu olarak algılanması ve çiftin cinsellikle ilgili bakış açılarının ve yanlış inanışların giderilip yerine doğru bilgilerin verilmesi üzerinde duruyoruz. Bilişsel yeniden yapılandırma adını verdiğimiz bu sürece, bir takım evde uygulanan ödevleri de dahil ettiğimizde sorun kısa sürede çözülüyor.” dedi. Kızlık zarını aldırmanın vajinismusu tedavi etmeyeceğini ve bunun ne yazık ki bazı doktorlar tarafından da hastaya önerilen yanlış bir uygulama olduğunu söyleyen Psk. Bacanak; “Normal şartlarda kızlık zarı cinsel ilişkiye bir engel teşkil etmez, kadının korkusu giderilmeden sadece kızlık zarının alınması faydalı olmayacaktır.” dedi. Vajinismusun tedavi edildikten sonra tekrarlamayacağını da ifade eden Psk. Bacanak; “Eğer kadın korkularıyla tam olarak yüzleşmiş, cinselliği korkulacak ve kaçınılacak bir şey olarak değil zevkin ve sevginin paylaşımı olarak algılamaya başlamışsa vajinismusun tekrarlaması gibi bir durum söz konusu olmaz.” dedi.

    Vajinismus hastaları genellikle kaç yaşındadırlar?
    Eğitimli kadınlar da vajinismus olur mu?
    Cinsel Sağlık Enstitüsü’ne danışma amaçlı başvuran vajinismus hastalarının yaş ortalamasının genellikle 26-35 yaş arasında olduğunu belirtenCİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajnismuslu kadınlar tedaviye başvurma konusunda oldukça dirençliler ve çoğu zaman yıllar geçtikten ve çocuk sahibi olmaları konusunda çevreden gelen baskıya artık dayanamaz duruma gelince tedaviye geliyorlar, bize başvuran bayanların %19’unu 35-50 yaş grubu oluşturuyor.” dedi. Vajinismusun her eğitim ve kültür seviyesinden kadında ortak olarak yaşanan içsel bir korku olduğunu ifade eden Psk. Gezek; “Özellikle üniversite mezunu hatta doktora düzeyinde eğitim almış kadınlarda vajinismus daha çok görülmekte ve tahmin edilenin aksine bu kadınlar tedaviye de daha çok direnç göstermektedirler.” dedi.

    Bir başvuru kitabı: Vajinismus’un Üstesinden Gelmek
    Vajinismus’un Üstesinden Gelmek adlı kitabın alanında ilk ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psikolog Gülüm Bacanak; “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; başta vajinismus sorununu yaşayan çiftler, vajinismus olmaktan endişe duyan genç kızlar, çocuklarının vajinismus olmaması için neler yapılması gerektiğini öğrenmek isteyen ebeveynler olmak üzere; cinsel terapistlere, cinsel danışmanlara, medya mensuplarına ve konuyla ilgilenen herkese sesleniyor. Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; hastalar için oku ve iyileş; cinsel terapistler, hekimler, psikologlar ve psikolojik danışmanlar için oku ve iyi et; anne ve babalar için oku ve çocuğunu vajinismustan koru; genç kızlarımız için oku ve vajinismus olma; medya mensupları içinse oku ve vajinismus hakkında doğru bilgilendir mantığı hazırlanmış bir başvuru kaynağıdır. Cinsel Terapide Dr. Keçe Modeli’ne göre tedavi yaklaşımlarını anlatan Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; vajinismus sorunu yaşayan kadınların eşleriyle birlikte sorunun üstesinden nasıl gelebileceklerine odaklanmış bir rehber kitaptır, büyük bir bilgelikle ve empatiyle yazılmış bir başucu eseridir, herkesin anlayabileceği bir üslupta yazılmış bir cinsel tedavi kitabıdır. Özellikle normal yapıdaki kızlık zarı ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında; kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz iddiasının işe yararlılığını kanıtlayan tavsiyeler ve vaka örnekleriyle doludur.” dedi.

  • Cinsel ilişkiye girememe hastalığı (CİG) nedir?

    Cinsel ilişkiye girememe hastalığı (CİG) nedir?

    Cinsel ilişkiye girememe hastalığı (CİG) nedir?
    -Evlilikleri bitiren kasılma: Vajinismus
    -Sağdıçlık kurumunun içini boşalttık
    -İlk gece halka yanlış anlatılıyor
    -Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumlar tahsis etmek zorundayız
    -Vajinismus tedavi kitabı: Vajinismus’un Üstesinden Gelmek

    Evliliklerin arttığı yaz aylarında, cinsel ilişkiye girememe hastalığı (CİG) hakkında Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği-CİSED bir basın açıklaması yaptı. Bilgi ve iletişim çağını yaşadığımız bu zamanda hala böyle bir hastalık var mı, demeyin. İlk gece başlayan ve çiftlerin hayatını bir kabusa çeviren CİG hastalığı oldukça yaygın görülen bir hastalık. İlk gece yaşayacaklarıyla ilgili abartılı korkuları ve beklentileri olan çiftler ile sağdıçlık kurumu arasındaki bağı anlatan basın açıklamasından çarpıcı başlıklar:

    Cinsel ilişkiye girememe hastalığı (CİG) nedir?
    Cinsel ilişkiye girmede zorlanan çiftlerin her geçen gün arttığına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Cinsel ilişkiye girememe hastalığı yani CİG yeni evli çiftlerde sık rastlanan sorunlardan biridir. Evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramama olarak tanımlanan CİG hastalığının temelinde genellikle abartılı ve yanlış beklentiler, başaramama korkusu (performans anksiyetesi), cinsel bilgisizlik, cinsel mitler, tecrübesizlik, yanlış örf ve adetler yatmaktadır. CİG erkeklerde görülürse adına bağlanma (penisin sertliğini sağlayamama ve ilişkiye girmeyi imkansız kılan ileri derecede erken boşalma), kadınlarda görülürse adına vajinismus (cinsel ilişkiye girmekten korkma), çiftin bilgisizliğine ve tecrübesizliğine bağlı ise ilk gece sendromu denir. Kapıda kanlı çarşaf bekleyen aile büyüklerinin yarattığı baskı çifti sınavdaki gibi başaramama kaygısına sokmaktadır.” dedi.

    Evlilikleri bitiren kasılma: Vajinismus
    Vajinismusun genellikle kadınların bilinçdışına yerleştirdikleri ilk gece korkusunun bir mahsulü olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Yeni evli çiftlerde en sık rastlanan sorunlardan biri, evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramamadır. Kadınlarda cinsel ilişkiye müsaade etmeyecek kadar yineleyici ve sürekli olarak vajina kaslarında ve tüm vücutta istem dışı kasılma ve cinsel ilişkiyi ret etmeyle giden vajinismus hastalığı; sadece kadın cinselliğini etkilemekle kalmayıp, evliliği de temelden sarsmaktadır. Yani ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismus; zamanla hayatın günlük koşuşturmaları arasında git gide daha az konuşulur, daha az paylaşılır bir hale geldiği için, hem kadını ve evlilik ilişkisini yıpratarak evlilikleri bitirir, hem de çiftin toplumdaki görevlerini aksatmalarına yol açarak toplum sağlığını da olumsuz etkiler.’ dedi.

    Sağdıçlık kurumunun içini boşalttık
    Ülkemizde sağdıçlık kurumunun yavaş yavaş ortadan katlığını söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; CİG hastalığından şikayetçi olan çiftlerin sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu çiftler ön sevişmeyi çok iyi başarsalar bile, tam bir cinsel birleşme gerçekleştiremezler.’ dedi.

    İlk gece halka yanlış anlatılıyor
    Kızlık zarının ve ilk gecenin, halka yanlış anlatılan ve insanları yanlış beklentilere itilen bir konu haline getirildiğini vurgulayan CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “CİSED olarak yaptığımız çalışmalarda kızlık zarının, yırtılmayacağına, delinmeyeceğine, patlamayacağına, kanamayacağına, açılırken ağrı yapmayacağına veya acımayacağına dair bir beklenti oluşturduğumuzda bunun gerçekleştiğine tanık olduk. Toplum olarak bizler kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşiyor. Gerçekte ilk gece normal bir kızlık zarı, normal şartlar altında delinmez, patlamaz, yırtılmaz, ilişkide ağrı ve acı yapmaz. Sadece hafif bir açılma olur, buda çift tarafından hissedilmez.” diye konuştu. Dr. Keçe, özellikle genç kızların kabusu haline gelen ilk gecede çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesinin gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getirdiğinin altını çizdi. Bu gerginliğe birde düğün öncesi ve sonrası gerilimlerinde eklenmesiyle çiftin gerdek odasına oldukça gergin bir halde girdiğini anlatan Dr. Keçe, bu psikolojik baskı ortamı içerisinde ideal cinsel ilişki şartlarının oluşmadığını ve bunun sonucunda da geline büyük acılar yaşatan kanamaların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; şöyle devam etti: “Evlenmeden önce gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş artmaya başlar. Senin annem şunu istedi, benim babam şöyle dedi, takılar, hangi evde oturulacağı gibi tartışmalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes normal giyinmişken gelin ve damat farklı kıyafetler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Normal hayatta bile her zaman yaptığımız işi yaparken bütün insanlar bize baksa tedirgin oluruz. Düğünlerde, kavga gibi olay çıkarmak bizim millet olarak en kötü alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında gelin ve damat gerdeğe girer. Bu kez yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlar. Kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar vardır. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler, çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, yanlış bir şekilde kan damadın erkekliğin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilmiştir. Erkek hep şunu düşünür, ‘ya sertleşmezse’, ‘ya ben vajina içine girmeden inerse’ diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz korkularından biridir. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını veya endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hisseder. Bu nedenle erkek, karısı tam olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, ‘biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak, kan gelecek’ düşüncesi de vardır. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkar. Çok ilginçtir gelin bir taraftan da ‘ya kanamazsa’ diye endişelenir. Çünkü kan olmadığı zaman da en iyi ihtimalle doktora götürülecek, aşağılanacak, dövülecek, belki töre gereği öldürülecektir. Kadının durumuna bakar mısınız? Kanasa bir dert, kanamasa ayrı bir dert. Bu şartlarda kadının, kendini rahat bırakmasını, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş gibi algılandığında da toplumsal bir beklenti haline gelir. Bu yanlış beklentilerden çifti koruyacak bilgiler sağdıçlar tarafından eskiden verilirdi, şimdi bilgisizce ilk gece yaşanmaktadır, bu da cinsel sorunlara yol açmaktadır.’ dedi.

    Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumlar tahsis etmek zorundayız
    İlk gece rahat ve huzurlu olan, yeterli ön sevişme yapan, kasılma ve gerginlik yaşamadan birlikte olan çiftlerin de nadir olarak var olduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bazı çiftler ilk gece rahat oluyorlar, kanama ve ağrı gibi sorunlar yaşamıyorlar. Ancak bu kez de, erkeğin kafasında ‘acaba bu kız daha önce başka biriyle ilişkiye mi girdi?’ diye bir korku meydana geliyor ve eşini doktora götürüyor. Çünkü normalde olması gereken bu duruma alışık olmayan veya beklemeyen çiftin kafası karışabiliyor. İşte bütün bu meseleler sağdıçlık kurumunun önemini bizlere göstermektedir. Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumları tahsis etmek zorundayız. Bu amaçla Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi, Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi ve Anne Baba ve Eş Eğitimi verecek kurumlara acilen ülke olarak ihtiyaç duymaktayız.” ifadesini kullandı.

    Vajinismus tedavi kitabı: “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek”
    Vajinismus’un Üstesinden Gelmek adlı kitabının alanında ilk ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkan Yrd. Psk. Gülüm Bacanak; ‘Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; başta vajinismus sorununu yaşayan çiftler, vajinismus olmaktan endişe duyan genç kızlar, çocuklarının vajinismus olmaması için neler yapılması gerektiğini öğrenmek isteyen ebeveynler olmak üzere; cinsel terapistlere, cinsel danışmanlara, medya mensuplarına ve konuyla ilgilenen herkese sesleniyor. Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; hastalar için oku ve iyileş; cinsel terapistler, hekimler, psikologlar ve psikolojik danışmanlar için oku ve iyi et; anne ve babalar için oku ve çocuğunu vajinismustan koru; genç kızlarımız için oku ve vajinismus olma; medya mensupları içinse oku ve vajinismus hakkında doğru bilgilendir mantığı hazırlanmış bir başvuru kaynağıdır. Cinsel Terapide Dr. Keçe Modeli’ne göre tedavi yaklaşımlarını anlatan Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; vajinismus sorunu yaşayan kadınların eşleriyle birlikte sorunun üstesinden nasıl gelebileceklerine odaklanmış bir rehber kitaptır, büyük bir bilgelikle ve empatiyle yazılmış bir başucu eseridir, herkesin anlayabileceği bir üslupta yazılmış bir cinsel tedavi kitabıdır. Özellikle normal yapıdaki kızlık zarı ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında; kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz iddiasının işe yararlılığını kanıtlayan tavsiyeler ve vaka örnekleriyle doludur.’ dedi.

  • Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Cinsel açıdan kendilerini yeterince tanımayan kadınların çok sık olduğu ülkemizde, evli olduğu halde yıllarca Cinsel ilişkiye giremeyen kadınlarımız da var. Cinsel ilişkiye girememe korkusu olarak tanımlanan, bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismus ile ilgili Cinsel Sağlık Enstitüsü 4500 kişi üzerinde bir anket çalışması yaptı. İşte açıklamalarıyla Türkiye’de gündem yaratan Cinsel Sağlık Enstitüsü’nün Vajinismus Bilgi Anketi’nden çarpıcı başlıklar ve merak edilenler:

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor
    Cinsel ilişkiye girememe şikayeti ile başvuran ve vajinismus tanısı ile Cinsel terapi sürecine alınan hastaların ortak davranış özelliklerinin saptanması ve zamanla kendilerini başka insanlarla karşılaştırırken olumsuz yönlerini görmeleri hipotezi ile hazırlanan Vajinismus Bilgi Anketi ile yaptıkları çalışma ile vajinismuslu kadınların ortak özelliklerini belirlediklerini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak 4500 kişi üzerinde yaptığımız anket çalışması ile, vajinismusu olan kadınların %55′nin cinsel konularda bilgi düzeylerinin düşük olduğunu, %85′nin ilk geceden çok korktuklarını, %40′nın görücü usulüyle evlendiklerini, %45′nin kendi bedenlerini beğenmediklerini, %40′nın ailesine bağlı olduğunu ve %40′nın da eşinin kendisini terk edeceğini düşündüğünü ortaya çıkarttık. Vajinismus hastalarının %45′inde cinsel isteksizlik, %25′inde orgazm olamama, %20′inde cinsel tiksinti bozukluğu, %20′inde sosyal fobi, %15′inde panik atak, %35′inde anksiyete, %20′inde depresyon ve %15′inde yükseklik korkusu olduğunu tespit ettik. Ankete katılanların %45′i 1’2 yıldır, %30′u ise 3’4 yıldır bu hastalığı yaşadıklarını ifade ettiler’ dedi.

    Vajinismus hastaları hocalara ve medyumlara başvuruyor
    Yaptıkları çalışmada vajinismus hastaları için cinselliğin ayıp, günah, yasak olarak değerlendirildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ayrıca ankete katılanların %45′nin tedavi için hocalara ve medyumlara başvurması da çok çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bu da hala nereye ve kime başvuracağını bilmeyen binlerce vajinismuslu hastamızın var olduğudur’ dedi.

    Kadınların korkulu rüyası
    Vajinismusun; henüz ülkemizde fazlaca bilinmeyen ama sık görülen ve sayısı her geçen gün artan, yatak odalarında her gece hayatlarının en büyük korkusunu yaşayan ve cinsellikleri bir kâbusa dönüşen kadınların hastalığı olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Çöp kutusuna bir arada atılmış çeşitli hastalıklardan oluşan vajinismus; tıpkı deprem gibidir, onu anlamalı ve felsefesine saygı duyulmalıdır. Kişinin kendisinin umutsuz olduğuna yürekten inanması durumu olan vajinismus; tıpkı aşk gibidir, tam olarak tanımlanamasa da çaresizlikle yaşanır. Vajinismusu olanlar iki yönden talihsizdir. Sadece fiziksel bir hastalığa sahip olmakla kalmayıp, bu konuda aşırı kaygı, saplantı ve kötümserlik içine de gömülmüşlerdir. Bu açıdan bakıldığında kadınların korkulu rüyasıdır’ dedi.

    Vajinismus nedir?
    Yurt dışındaki cinsel terapi ve seksoloji kitapları incelendiğinde; vajinanın girişindeki kasların istem dışı kasılarak cinsel birleşmenin acılı veya imkânsız olarak algılanmasına vajinismus denildiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ’13 yıllık hekimlik hayatımda gördüğüm yüzlerce vajinismus hastası bana bu tanımın çok doğru olmadığını gösterdi. Çünkü vajinismusta başta vajina etrafında olmak üzere tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku, tiksinme ve panik hali olur, hasta bacaklarını açılmalarını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatır ve elleriyle eşini iter. Kızlık zarlarının çok kalın ya da vajinalarının çok dar olduğunu düşünebilen bu kadınlar oluşan acı beklentisi sonucunda kendilerini savunma ve koruma çabaları içine girerler. İşte buna vajinismus denir. Doğru olan bu tanının konması için bozukluğun sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir’ dedi.

    Bir korku refleksi
    ‘Ya acırsa’ diye korkan kadınların cinsel ilişkinin gerçekleşmesine izin vermediğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘İstemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki kasılmalar bilinçdışından köken alan vajinal bir refleks olduğu kadar, ilkel ve bedensel bir korku refleksidir. Bu refleks penisin veya başka bir cismin, tampon, doktor parmağı, hatta hastanın kendi parmağının bile vajinaya yaklaşması veya eşin cinsel ilişki için pozisyon alması sonucu tetiklenebilmektedir’ dedi.

    Kızlık zarı delinmez ve patlamaz
    Gerçekte cinsel ilişki sırasında vajinanın esnemesinin ve genişleyebilmesinin büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajina yani kadın cinsel organı, ilişki sırasında erkeğin penisinin büyüklüğü ya da küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak genelde dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bu sağlıklı ve normal bir durumdur. Vajina esneyebilen, genişleyebilen ve uzayabilen bir organdır yani vajinismus, genital organların anormalliğinden dolayı değildir. Bazı kadınlar, vajinalarının penisin giremeyeceği kadar dar olduğunu hatta böyle bir deliğin olmadığını bile düşünürler. Vajina kasları kasıldığında ve vajina deliğinin içine hiçbir şeyi alamayacak bir görüntü verdiği durumlarda hasta için cinsel birleşme çok zor bir hal alır. Yani genital bölge tamamen normalken bu endişeler tamamıyla yanlıştır. Çünkü anatomik olarak normal olan bir kızlık zarı kanamaz, delinmez, patlamaz, yırtılmaz ve normal şartlar altında cinsel ilişki ağrı yapmaz, acı yapmaz. Sadece zarda açılma olur. Ağzımızın içini döşeyen epitel doku vajinanın içiyle aynıdır. Nasıl ki kuru bir ekmeği çiğnemeden, tükürüğümüzle ıslatmadan yutmaya çalıştığımızda boğazımız kanarsa, acırsa, vajinanın içine de kuru kuruya penis sokulmaya çalışılırsa, ağrı acı ve kanama olur. Yani kadın rahatsa, kendini kasmaz ise, sulanması tam olmuş ise ilk gecede yüzüncü gece de ağrı, acı ve kanama olmaz. Çünkü vajinanın görevi penisi içine almak ve neslin devamını sağlamaktır. Vajina bu görevini yaparken neden sorun yaşansın? Gözümüzde görme işlemi sırasında ağrı, acı veya kanama oluyor mu? Ama gözümüze toz girse ve biz ovuştursak ağrı, acı ve kanama olabilir. Bu normal dışı bir durumdur’ dedi.

    Erkek evliliğini bitirmeye zorlanabiliyor
    Ailelerin vajinismus durumunu bilmelerinin işi içinden çıkılmaz bir hale getirebileceğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ailelerin ilk geceye ait deliller istemeleri, ya da -hala çocuğunuz olmuyor mu?- şeklindeki soruları çiftin durumu zora sokar. Ailelerinden sürekli baskı ve aşağılanma görebilirler, genellikle kadın suçlanır ve erkek evliliğini bitirmeye zorlanabilir’ dedi.

    Neden çoğunlukla psikolojik kaygılar
    Vajinismusun nedenleri arasında psikolojik kaygıların ağırlık kazandığının altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Kız çocuklarına öğretilen veya irademizin bilinçdışımıza kodladığı -cinsellik kötüdür-, -kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir- düşünceleri bu problemin ortaya çıkmasında önemli bir yer tutar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, basit bir utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır. Bu durumda geçmiş de yaşanmış taciz gibi travmatik olayların bilinçdışına itilen bugünkü izdüşümleri ve etkileri gibi daha karmaşık içsel çatışmalar, yanlış kalıplar ya da zorlamalar beden-zihin bütünlüğünü bozup vajinismusa neden olabilir. M. Ericsson’un dediği gibi defolu bir öğrenme ve kabullenme vardır.

    Sağdıçlık kurumunun yerine yeni kurumlar inşa edemedik
    Ülkemizde kadınlardaki cinsel problemlere adanmış basılı materyalleri ve bireyin kendi başına kullanabileceği yazılı materyalleri bulmanın oldukça zor olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Bu nedenle bu sahada yapılacak cinsel eğitim ve sosyal hareket serbestîsine hiç olmadığı kadar fazla ihtiyacımız vardır. Çünkü sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; penis girişine katlanamama veya özel zorluklar yaşama anlamına gelen vajinismustan şikâyetçi olan kadınların sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu nedenle Evlilik Öncesi Cinsel Danışman ve Rehberlik hizmetleri yasal düzenlemelerle zorunluluk haline getirilmelidir. Ayrıca yarınlarımızın geleceği gençlerimiz içinde anaokulundan başlayan bir Cinsel Eğitim ve Ergenlik Öncesi Cinsel Danışma ve Rehberlik hizmetleri de yasal olarak düzenlenmelidir. Son olarak Anne-Baba ve Eş Eğitimleri de ülkemizin yapı taşı olan ailelerimizin sağlıklı ve mutlu olması için mutlaka verilmelidir. Ülkemizde bu hizmetleri verecek kurumlar vardır’ dedi.

    Her 10 kadından biri vajinismus yaşıyor
    Vajinismusun görülme sıklığı ilgili rakamların büyük farklılık göstermesine rağmen, söylenenden daha sık ortaya çıkıyor olmasının muhtemel olduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Yurtdışı yayınlarda cinsel terapi kliniklerine başvuran kadınlardaki vajinismus oranlarının %12 ve %17 arasında değiştiği rapor edilmiştir. Kanada ve İrlanda’da yürütülen çalışmalarda daha yüksek oranlardan bahsedilmiştir. Rasgele örnekleme ve yapılandırılmış görüşme metotlarının kullanıldığı Cinsel Tıp Enstitüsü Vajinismus Bilgi Anketi, Türkiye’de her 10 kadından birinin vajinismus sorunu yaşamakta olduğunu göstermiştir. Bu durum vajinismusun ülkemizde cinsel terapi merkezlerine başvuran kadınlar arasında en sık rastlanan şikâyetlerden biri olduğunun bir kanıtıdır. Yani başvuranların %60′nı vajinismus oluşturmaktadır. Tanı kriterlerine ve kadınların jinekolojik muayene veya cinsel terapi alma istekliliğine bağlı olarak vajinismus görülme sıklığı değişebilir. Tedavi arayışı olmaksızın kısmi ya da durumsal vajinusmus yaşayan kadınların sayısı bilinmemektedir ve bu sayı kanaatimce klinik örneklere nazaran genel nüfusta daha yüksek olabilir. Çünkü vajinismusun yaygınlığı düzgün bir şekilde belgelenememektedir. Ölçümler, kullanılan tanımlamalara, örneklemedeki kişilerin yaşına, raporlama çeşitlerine göre oldukça değişkenlik gösterebilmektedir. Buna ek olarak, kadınların yardım isteme davranışını ortadan kaldıran, ayıp, yasak, günah, utanç verici ve durumun mahremiyetine ilişkin düşünceler de oldukça yaygındır. Türk kültüründeki cinsel değerler, cinselliğin anlamı, cinsel ilişkinin tanımı, cinsel işlev bozukluğunun algılanması gibi bazı özelliklerde bu yüksek görülme sıklığında rol oynar’ dedi.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

  • Kadınların Yedi Ölümcül Seks Günahı

    Kadınların Yedi Ölümcül Seks Günahı

    CİSED KADINLARIN YEDİ ÖLÜMCÜL SEKS GÜNAHINI AÇIKLADI!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “İNSAN, DOĞASI GEREĞİ İLİŞKİLERİNDE ‘ÖLÜMCÜL GÜNAHLAR’ ADINI VERDİĞİMİZ ‘HATALAR’ YAPAR!”

    İnsanlığın varoluşundan beri en çok kafa yorulan olgulardan biri de kadın-erkek ilişkileridir. İnsan, doğası gereği ilişkilerinde “ölümcül günahlar” adını verdiğimiz “hatalar” yapar. Açık olmak gerekirse herkes hata yapar ama (arkasında) bir yerde bunları yapmaması gerektiğini söyleyecek birilerinin de olmasını ister. Çünkü ilişkileri çürüten şeyler vardır ve insan mükemmel bir canlı değildir. Diğer yandan, kadın ve erkek iki ayrı dünyaya sahiptir ve (birleşerek) bazen tehlikeli bir karışım ortaya çıkartırlar. Bu karışım ister istemez ilişkilerdeki ölümcül günahları meydana çıkarır. Seks hayatında kesinlikle yapılmaması gereken şeyler var. Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, her ilişkinin zamanla yıpranıp yıkılmasına yol açan ve kadınların yaptığı çok önemli hataları açıklıyor…

    KUTSAL ANNEYİ OYNAMAK!

    CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe ; “Annelik, tartışmasız kutsal bir olgudur. Bugün hangi topluma bakarsanız bakın, annelik kimliğinin getirdiği bir aseksüellik vardır. Ancak kadınların bu kimliği yatak odalarının kapısına asmaları gerekiyor. Çünkü onlar, eşleri için evlenmeden önce âşık oldukları ve arzuladıkları kadınlardır ve bu bakış açısı evliliğin en sağlam temelini oluşturur. Kadınlar annelik kimliği ile sevgili kimliğini birbirine karıştırdıklarında, evliliğin temeline balyozla vurmuş gibi olurlar. Bu nedenle kadınların, evlilik hayatında önce kadın sonra anne olmaları gerekir. Kadınlık anneliğin içinde yok olmamalıdır.” diye konuştu.

    ORGAZM TAKLİDİ YAPMAK!

    CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Her şeyden önce bilinmesi gereken şudur; her cinsel ilişkinin sonunda orgazm olma zorunluluğu yoktur. Kadınların, bu tür cinsel mitleri yani hurafeleri bir kenara bırakmaları gerekir.Üstüne üstlük orgazm taklidi yapmak, erkeklerin tamamı tarafından reddedilen ve istenmeyen bir tutumdur. Kadınlar böyle yaptıklarında, erkeklerin kendine olan saygısını kaybetmesini engelleyerek, onlara iyilik yaptıklarını düşünürler. Belki erkekler ilk anda orgazm taklidini fark etmeyebilir ama daha sonra öğrendiklerinde kısır bir döngü içine girerler ve sürekli olarak partnerlerinin orgazm taklidi yapıp yapmadıklarını düşünmeye başlarlar. Bu durum erkeklerde başaramama korkusu adını verdiğimiz performans anksiyetesine neden olabilir.” dedi ve ekledi, “Kadınlar orgazm taklidi yapmak yerine dürüst olmalıdır. Çünkü samimiyet ve dürüstlük ilişkiler için can simididir. Ayrıca cinsellik salt orgazmlardan meydana gelen ve mutlaka orgazmla sonuçlanması gereken bir süreç değildir”.Cinselliğin sonunda çiftin cebinde kalması gerekenlerin, duygusal paylaşımların ve haz dolu anlarının bolluğu olduğunu söyleyen Dr. Kısa; başta göze alınmayan küçük hayal kırıklıklarının, daha sonra çok derin hayal kırıklıklarına yol açabileceğini ve çifti geri dönülmez bir noktaya taşıyabileceğini belirtti.

    İLİŞKİDEKİ GİZEM VE TUTKU İÇİN ÇABALAMAMAK!

    CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bir kadının yaptığı en büyük hatalardan biri kocası ya da erkek arkadaşına en yakın kız arkadaşıymış, ‘kankasıymış’ gibi muamele yapmasıdır. Birçok kadın ilişki süresi uzayınca, erkekle her şeyini paylaşmaya başlar. Oysa kadının da erkeğinden ayrı bir dünyası olması gerekir. Kız arkadaşlarla konuşulan birtakım kadınsı konuların partnerle paylaşılmaması gerekir. Kadınların ve erkeklerin kendilerine has gizemleri olmalıdır. Gizem, tutkuyu besler tutku da cinselliğin devamlılığını sağlar. İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, istek, amaç ve ihtiras olarak tanımlanan tutku; bir insanın istemesine, duymasına ve düşünmesine egemen olan güçlü bir eğilimdir, uzun süreli, kalıcı ve güçlü bir duygulanımdır. Kadınlar ilişkilerindeki gizem ve tutku için çabalamadıklarında, çiftin zamanla cinsel beklentileri azalabilir ve ilişkiler istenmeyen bir noktaya sürüklenebilir.” dedi ve ekledi, “Bu nedenle, çiftin birbirine olan arzusunun karşılıklı olarak devam edebilmesi için kadına has mahremiyetin partnerle paylaşılmaması gerekir.”

    ERKEĞİN EROTİZMİNİ AŞAĞILAMAK!

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör ; “Kadınlar romantizmi erkekler ise erotizmi sever, neredeyse bu evrensel bir kuraldır. Erotizm çoğu zaman aşk oyunlarını, erotik filmleri veya pornoyu kapsar. Öncelikle kadınların bu durumu kabullenmeleri gerekir. Kadınlar partnerlerinin erotizmini yargılamak veya aşağılamak yerine, anlamaya, paylaşmaya ve eşlik etmeye çalışmalıdır. Erotizmi konuşulabilir bir konu olarak görmek ve gerektiğinde partnerlerinin erotik film izleme tekliflerine önyargısız yaklaşmak, yatak odalarına renk getirebilir. Ayrıca cinsel ilişki sırasında sessiz kalmamak gerekir. Çünkü erkekler doğaları gereği daha fazla cinsel uyarım alabilmek için erotik sesler duymaya ve davranışlar görmeye ihtiyaç duyarlar. Kadınlar hissettiklerini daha çok hissettirebilmek için duygularını dile dökmeli, gerektiğinde inlemeli, çığlık atmalı ve bedensel duyumlarını dışa vurmalıdır. ” diye belirtti.

    KENDİ BEDENİNDE KUSUR BULMAK!

    CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Kadınların kendilerini sevmeleri ve beğenmeleri, cinsel yaşamlarında hem kendi hem de partnerlerinin tatmini için hayati önem taşır. Çünkü kendini sevmeyen bir başkasını gerçekten sevemez, kendine değer vermeyen gerçekten bir başkasına değer veremez. Kısa ya da uzun, şişman ya da çok zayıf fark etmez, her kadın güzeldir. Bu nedenle kadınlar gerektiğinde gündüz veya açık ışıkta partnerleri ile birlikte olmalı, evde mahrem yerlerde iç çamaşırlarıyla dolaşmalı ve ilk önce kendi bedenleriyle flört etmelidir. Ayrıca her insan beğenilmek, adam yerine konmak ve önemsenmek ister, kendine saygı duyulmasını bekler. Partnerinin sadece davranışlarına değil kendine bakmasını ve özen göstermesini ister. Akşam partnerinin güzel kıyafetlerle kendini karşılamasını, güzel kokmasını ve küçük sürprizler hazırlamasını hayal eder. Bu nedenle kadınların partnerlerine özenli davranması, kendilerine ve ilişkilerine verdikleri değerin bir göstergesidir.” diye belirtti.

    SEKSİ BİR AMAÇ İÇİN KULLANMAK!

    Cinselliğin, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olduğunu belirtenCİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; ” Cinsellikte kadının ve erkeğin bedenlerini birbirlerine bir armağan olarak sunmaları gerekir. Cinselliği ruhun ve bedenin paylaşılması dışında, kişisel bir amaç veya bir şeyler elde etmek için kullanmak ilişkinin kalitesini bozacaktır. Ayrıca cinsellikle günlük hayatın birtakım kazanımlarını birbirinden ayrı tutmak gerekir. Yatakta elde edilebilen en büyük kazanç partner ile paylaşılan hazlar ve güzel anlar olmalıdır. Çünkü cinsellikle daha fazla sevgi veya gelecek garantisi elde etmeye çalışmak, o ilişkinin masumiyetini bozacaktır.” dedi.

    PENİS BOYUNU TAKINTI YAPMAK!

    Geçmişten bugüne kadar, çok yanlış bir şekilde, penis boyu erkekliğin bir göstergesi olarak algılanıp, takıntıya dönüştüğünü ve birçok çiftin hayatını çekilmez bir hale getirdiğini belirten CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Oysa çiftlerin cinsel hayatlarını daha doyurucu yaşayabilmeleri için penis boyundan daha ziyade birbirine güvenmeleri, dokunmanın verdiği hazza odaklanmaları, samimi ve açık konuşabilmeleri, koşulsuz birbirini sevmeleri, saygı duymaları ve birbirlerine şefkat göstermeleri daha önemlidir. Çünkü penisin boyu değil işlevi önemlidir. Sanıldığının aksine penis boyuyla cinsel performans arasında doğrudan bir ilişki bulunmaz.Penisin en önemli işlevi kadının gebe kalmasını sağlamaktır, diğer işlevi ise cinsellik içgüdüsünü tatmin etmektir. Bu iki işlevin yerine getirilebilmesi sperm sayısı ve işlevlerinin yeterli olmasına, boşalmanın denetim altına alınabilmesine, ereksiyonun gerekli zamanlarda devreye girmesine ve yeterli süre sürdürülebilmesine bağlıdır.” dedi ve şöyle devam etti; “Ayrıca vajina ortalama 10 cm uzunluğunda olan boru şeklinde bir organdır. Vajinanın en çok haz alınan bölümü, dışarıya yakın üçte birlik kısmıdır. Yapılan çalışmalar, girişteki bu 3-4 cm’lik kısım ile klitoris arasında sinirsel bağlantılar olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, kadınlarda cinsel haz merkezi vajina değil klitoristirKlitorisin uyarılabilmesi için penisin çok uzun olmasına gerek yoktur. Kadınların mastürbasyon ile keşfettikleri “direkt klitoral boşalma” yanında, sonradan öğrendikleri “vajinal boşalma”, “dolaylı klitoral boşalma” olarak adlandırılır. “Vajinal orgazm” ise vajinal boşalmaya yol açan direkt klitoral temasların yanısıra kadının beyninde başlayan ve tüm bedeni kaplayan bir olaydı. Diğer bir değişle, bedensel boşalmaya ruhsal boşalmanın eklenmesidir”.

  • İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    Gerdek gecesi yaşana cinsel sorunların artışıyla ilgili bir açıklama yapan CİSED, bu sorunun psikolojik olduğunu bildirdi.

    Gerdek gecesi ile ilgili kaygıların sanıldığı gibi sadece kızlara özgü olmadığını, erkeklerde de görülebilen bir durum olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk kez cinsel ilişki yaşanacağı varsayımıyla toplumumuzda “gerdek gecesi” olarak isimlendirilen ilk gece hem evlenen kadın ve erkek için hem de onların aileleri için değişik beklentilerin söz konusu olduğu bir olaydır. Bu beklentilerin en büyüğü gelinin bakire çıkması,damadın ise bekareti ortadan kaldıracak bir cinsel performans göstermesidir. Erkekler, özellikle ilk cinsel ilişkilerini gerdek gecesi yaşayacaklarsa, tıpkı kızların yaşadığı gibi, birbaşarılı olup olmama kaygısı taşıyabilirler. Bu kaygı “ya penisim kalmazsa”, “ya vajinaya girmeden penisim inerse” veya “ya erken boşalırsam ve eşimi tatmin edemezsem” şeklinde değişik şekillerde karşımıza çıkabilir ve o güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan bir erkeğin ilk kez gerdek gecesinde sertleşme zorluğu yaşamasına neden olabilir. Biz bu duruma “balayı empotansı” yani “ilk gece fiyaskosu” adını veriyoruz. Balayı empotansı, “erektil disfonksiyon” adını verdiğimiz ve halk arasında “iktidarsızlık” olarak bilinen sertleşme bozukluğundan farklı bir durumdur.

    İktidarsızlık; erkekte cinsel istek olduğu halde üç ay boyunca ereksiyonun sağlanmasında ve/veya sağlanan ereksiyonunun cinsel ilişki boyunca sürdürülmesinde problem yaşanması anlamına gelmektedir. Balayı empotansında da aynı belirtiler vardır, ancak bu iki sorunu birbirinden ayıran en önemli şey, balayı empotansının sadece psikolojik faktörlere dayanmasıdır. Balayı empotansının bir kez yaşanması bile sonraki cinsel ilişkilerin stresli bir hale gelmesine neden olabilir. Gerdek gecesinde kendisinden beklenenleri yerine getiremediği duygusuna kapılan bir erkek, eşinin ya da bu durumundan haberdar olan yakın çevresinin olumsuz tutumlarının da etkisiyle cinsel özgüvenini yitirebilir.

    Yitirilen özgüven her başarısız denemede biraz daha pekişir ve kısa sürede negatif bir kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü, erkeğin aylar boyu sertleşme sağlayamamasına sebep olabilir. Erkeklerin yaşadığı ilk gece korkusunda kadınların da rolü bulunmaktadır. Kadının ilk gece hakkındaki kanama korkusu, ağrı ve acı korkusu gibi abartılı ve yanlış düşünceleri erkekte bu korkuların oluşmasına yol açabilir. Bazı kadınların eşlerinden aşırı performans beklediklerini farkında olmadan da olsa belli etmeleri de olumsuz bir faktördür. Ereksiyon istek ve uyarılmanın ardından oluştuğundan, bu dönemde oluşacak herhangi bir negatif durum kişide dikkat dağınıklığı ve sertleşme kaybına yol açabilir. Daha sonraki denemelerde ise kişi “ereksiyonum oluşacak mı?” beklentisi içinde ilişkiyi tekrar denediğinde, istekli olmasına ve ön sevişmede sertleşme olmasına rağmen sertliğinin aniden kaybolduğunu görebilir. Psikolojik faktörler böylelikle kişinin hayatını olumsuz yönde etkiler ve erkek bir süre sonra ön sevişmeden kaçar hale gelebilir.” dedi.

    Cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir

    Kısır bir döngü halini almış balayı empotansının evliliğin gidişatını olumsuz etkileyebileceğini ifade eden CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “İlk cinsel ilişkinin sorunsuz  geçmesi gerektiğine dair yaygın inanışlar birtakım olumsuz duyguları belirgin bir şekilde arttırabilir. Oysa cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir. Cinsellikte “başarısız olmak” diye bir kavram olmamalıdır, önemli olan birlikte geçirilen zamandan olabildiğince haz alabilmektir.Cinsellik sevgiyle, şefkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilerek sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam sağlanabilir. Tam da bu sebeplerden dolayı ihtiyacı olan çiftlere evlenmeden önce mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almalarını öneriyoruz. Alınan cinsel danışmanlık, onların cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebilir, yanlış inanışlarını ortadan kaldırabilir, bedenlerinin ve haz noktalarının keşfedilmesini sağlayabilir ve çiftin sağlıklı süreçlerle cinsel yaşamlarına başlamalarına yardımcı olabilir. Balayı empotansının tedavisinde çiftlere evcilik oyunları oynamalarını veya yeniden flört etmeye devam etmelerini öneriyoruz. Böylece yeni evli çiftler cinsel ilişki olmaksızın sadece birbirlerine yakınlaşmayı başarabiliyorlar ve perfomans anksiyetesi adını verdiğimiz başaramama korkusunun üstesinden gelebiliyorlar. Zamanla birbirlerinin bedenini keşfeden çiftler ön sevişmeyi öğrenip ve baskılardan arınmış olarak sevişmenin hazzına ulaşarak birlikte olabiliyorlar.” dedi.