Etiket: Cinsellik

  • Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Mevsim kış, nezle (soğuk algınlığı) ve grip ortalıklarda kol geziyor. Herkesi yatağa düşüren ve okulundan işinden eden nezle ve gribe savaş açmaya ne dersiniz. Nasıl mı? Tamamen doğal yollarla nezle ve gribi çok kolay atlatmak mümkün… Bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap, bir çay kaşığının ucuyla karabiber, 10 adet karanfil, 1 tatlı kaşığı bal, bir çay kaşığı toz tarçın, ter atmak ve güzel bir sevişme nezle ve gribe çok iyi geliyor…

    NEZLE NEDİR?

    Nezle ve grip aynı hastalık değil ve hep birbirine karıştırılıyor. En sık kış ve bahar mevsimlerinde görülen nezle, çeşitli virüslerin yol açtığı, üst solunum yollarında bazı belirtilere yol açan hafif seyirli bir hastalık… Nezlenin belirtileri arasında; boğaz ağrısı, hapşırma ve aksırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, ses kısıklığı, nadiren ateş (genelde 38 altında), nadiren baş ağrısı ve nadiren tüm vücutta kırgınlık sayılabiliyor. Hastalığın bünyeye yerleşme süresi 24 – 72 saat arasında değişiyor. İlk belirti çoğu zaman kuru kaşıntılı boğaz ağrısı şeklinde oluyor. Koku ve tat duygusunun azalması, kulaklarda basınç hissi ve ses kalitesindeki değişiklikler gibi durumlara sıkça rastlanıyor. Belirtiler ortalama 7 gün sürüyor.

    GRİP NEDİR?

    Grip, ateş, öksürük, baş ağrısı, halsizlik ve kas ağrıları ile seyreden akut bir virüs hastalığı… Grip, ülkeler ve kıtalar arası yaygınlaşma özelliğine sahip olan bir hastalık olarak ciddi akciğer hastalıklarına yol açabilmesinden dolayı nezleden ve diğer solunum sistemi hastalıklarından farklı bir konuma sahip… Grip ve nezle bulaşma şekilleri ve belirtiler yönünden benzerlik gösteriyor ama gripte baş ağrısı, kas ağrıları ve ateş daha ön planda oluyor. Günümüzdegrip aşıları gripten korunmanın en güvenli yolu… Gribin belirtileri arasında; ani baş ağrısı, 38–39 C ateş, daha çok sırt, kol, bacaklarda olmak üzere tüm vücutta genel ağrı ve kırgınlık, yorgunluk, genelde kuru öksürük , bazen burun tıkanıklığı, hapşırma ve nadiren boğaz ağrısı, üşüme, titreme, terleme sayılabiliyor.

    HAFİF KIRGINLIK DURUMUNDA NE YAPMAK GEREKİYOR?

    Nezle ve grip olunacağı çoğu zaman önceden tahmin ediliyor ve öncesinde hafif bir kırgınlık hissediliyor. Hafif kırgınlık durumlarında, terleme kürleri, hamam, sauna, soğuk-sıcak duşlar, sıcak mürver meyvesi şurubu, diğer kırmızı meyve suları, C vitaminli taze sıkılmış meyve suları, mürver çiçeği, ıhlamur çiçeği veya zencefil çayları, uçucu yağlar ile masajlar, refleksoloji, dinlenme, temiz havada zorlamayan yürüyüşler, stresten uzak kalma ve “sevişerek iyileşme” adını verdiğimiz sihirli iksirin içilmesi çoğu zaman çok işe yarayan tavsiyelerin başında geliyor. Ancak nezle ve grip başladığında ve ağırlaştığında, bir hekime muayene olunması, düzenli beslenilmesi ve istirahat edilmesi gerekiyor.

    SEVİŞEREK İYİLEŞİN…

    Sofralarımıza tat katan karabiber sadece çorbaların ve yemeklerin üzerinde lezzet vermiyor, mikropları öldürüyor, ağrıları dindiriyor, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gideriyor, afrodizyak etkisiyle cinsel gücü arttırıyor, cinsel arzuları kamçılıyor, nezle ve öksürüğe çok iyi geliyor. Daha çok ağız kokusunu gidermek için alınan karanfil, ruhsal ve bedensel yorgunlukları gideriyor, bulaşıcı hastalıklara karşı insanı koruyor ve cinsel gücü arttırıyor. Tüm dünyada bilinen en eski baharatlardan biri olan tarçın, enfeksiyonlara iyi geliyor, kasları gevşetiyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, halsizliği yok ediyor, vücut direncini arttırarak nezleye iyi geliyor ve cinsel isteği arttırıyor. Özellikle tarçınlı bal düzenli kullanıldığında pek çok ilaçtan daha sağlıklı ve daha etkili bir ilaç olabiliyor. Sık ya da ağır soğuk algınlığı şikâyeti olanlar bir kaşık ılık balı, çeyrek kaşık toz tarçınla üç gün boyunca birer kez alabiliyor. Bu tedavi çoğu kronik öksürüğü ve soğuk algınlığını tedavi edebiliyor, sinüsleri temizleyebiliyor, boğaz ağrısını iyileştirebiliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu bakteri ile virüs saldırılarından koruyor. Balın düzenli tüketimi akyuvarları güçlendirerek bakteri ve virüs hastalıklarına karşı direnci ve cinsel gücü artırıyor. Başta kış hastalıkları olmak üzere hastalıklara karşı korunmada büyük fayda sağlayan, Osmanlı saray mutfağında ve halk sofralarında eksik olmayan Osmanlı şerbeti, cinsel isteği arttırmanın yanında, nezle ve gribe de çok iyi geliyor. Osmanlı’da taze meyve ve gül, demirhindi, kızılcık, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer gibi çiçeklerden yapılan yaklaşık 300 şerbet çeşidi bulunuyordu. Özellikle kızılcık, ayva, karadut ve dağ çileği şerbetleri öksürük ve soğuk algınlığına şifa arayanlar için bire bir… Osmanlı şerbeti yerine, yapısında en önemli minerallerden biri olan seleniumu barındıran kırmızı şarap da tercih edilebiliyor. Çünkü üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen içeceklerin kullanımı rahatlamayı ve stres atılımını kolaylaştırıyor. Filozof Eflatun’un “ Az içilen şarap ilaç gibidir, yaşlıları gençleştirir, hastaları iyileştirir!” sözünü doğru çıkartan kırmızı şarap, düzenli ve ölçülü alındığında cinsel isteği arttırıyor. Grip ve nezle aynı evde yaşandığı için genellikle partnere bulaşıyor. Bu nedenle karabiber, karanfil, tarçın, bal, Osmanlı şerbeti veya tercihen kırmızı şarap, hastalığın bulaştığı partnerle güzel bir sevişmeyle ve ter atılmasıyla ruha ve bedene şifa verebiliyor. Nasıl mı? İşte sihirli iksirin formülü“Bir çay kaşığının ucuyla karabiberi, 10 adet karanfili, 1 tatlı kaşığı balı, bir çay kaşığı toz tarçını, ısıtılmış bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap ile yavaşça karıştırın. Bu karışımı yavaş yavaş için, ardından çok kalın giyinin ve yine çok kalın yorganların altına girin. Bir süre sonra terlemeye başlayacaksınız. İyice terleyin ve sonrasında partnerinizle sevişin. Boşalıp rahatladıktan sonra duşunuzu alın ve hayatınıza kaldığınız yerden devam edin…”

    Cem Keçe

  • Cilveli olmanın kuralları…

    Cilveli olmanın kuralları…

    Seksi kadınlar ne yapar da erkekler onlardan gözlerini alamaz, onları yere göğe koyamaz? İşte, uzmanlara göre cilveli olmanın kuralları…

    Tutkuludur

    * Hayatındaki erkekten öte tutkuları da vardır. Hobileri, arkadaşları, işi ya da ailesi de onun için yaşadığı aşk kadar önemlidir. Ancak hiçbiri bir diğerinin önüne geçmeyecek kadar iyi dengelenmiştir.

    * Hayatındaki erkek o an için yanında bulunmadığında ya da ona zaman ayıramayacak kadar yoğun olduğunda bu duruma içerlemez, çünkü kendini oyalayacak başka meşguliyetleri de vardır.

    * Bedenine özenle yaklaşır. Görünüşünü ve sağlığını önemser. Kendine olan saygısının fiziksel görünümüne de yansıması gerektiğine inanır.

    Gizemlidir

    * Dürüsttür fakat her şeyini bir anda ifşa etmez. Elindeki kartları ise yüksek sesle açmamayı tercih eder.

    * Erkeği kimi zaman merak içinde bırakması gerektiğini iyi bilir. Onunla her gece buluşamaz çünkü yapması gereken başka işleri de vardır. Cep telefonuna uzun mesajlar atarak sanal bir sevgiliye dönüşmeyi de tercih etmez. Erkek, onu sevgiyle özlemelidir.

    * Yanlış anlaşılmalara asla izin vermez, ancak kırgın olduğunda da kendisiyle iletişim kurulmasını engeller. Kafasını toparladığında ise az ve öz bir şekilde, kırgın olduğu konudan açık yüreklilikle söz eder.

    Esprilidir

    * Zamanın kontrolünü elinde tutar. Hayatındaki erkek ile arasındaki ritmin denetimi sadece onun elindedir. Ancak bunu karşısındakine asla belli etmez.

    * Espri anlayışını sürekli geliştirir. Sahip olduğu mizah anlayışı ile hayatındaki erkeği gülümsetmeyi başarır.

    * Kendine değer verir. İltifat edildiğinde gülümseyerek teşekkür eder. Hayatındaki erkeğin eski ilişkilerini sorgulamaz ve kendini başka kadınlarla kıyaslamaz.

  • Seksin duyuları

    Seksin duyuları

    Size, seks yaparken beş duyuyu uyarabileceğiniz yöntemler öneriyoruz. Her biri seks hayatınıza değişik bir renk katıp mutluluk katsayınızı artıracak.

    DUYGUSAL

    Sıcak ve samimi bir ortam yaratmak aranızdaki arzunun yavaş yavaş alevlenmesine yardımcı olacak.

    Tatma: Çikolatanın pürüzsüz ve zengin tadı mükemmeldir. Fırından yeni çıkmış sıcacık çikolata parçalı kurabiyenizi ya da sıcak çikolata soslu dondurmanızı sevgilinizle paylaşın. Kakaonun içinde bulunan feniletilamin maddesi ruh halimizin delice aşıkmışız gibi değişmesine neden oluyor.

    Görme: Göz teması kurun. Yapılan araştırmalara göre güvendiğiniz kişinin gözlerinin içine bakmanız birbirinize bağlanmanızı sağlıyor. Birçok erkek genel olarak göz teması kurmaktan kaçındığı için bunu yaparsanız “Sana teslim oluyorum” mesajı vermiş olursunuz.

    Koku alma: Çam, sedir veya sandal ağacı aromalı mumlar yakın. Ağaçsı kokular almak şöminenin önünde birlikte geçireceğiniz samimi geceleri çağrıştırır. Ayrıca sandal ağacı eski çağlardan beri afrodizyak olarak kabul edilir ve kokusunun duyusal hislerin gelişmesine yardımcı olduğuna inanılır.

    Duyma: Her ikinizi de en çok baştan çıkartan şarkıların bir listesini yapın. Sevdiğiniz müzikleri dinlemek ikinizin de rahatlayıp yaşanan ana konsantre olmasına yardımcı olur.

    Dokunma: İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre, seks sırasındaki yumuşak dokunuşlar beyindeki, duygulan harekete geçiren insula adlı bölümün uyarılmasını sağlıyor. Buna bağlı olarak mutluluk hormonu olarak bilinen dopamin salgılanıyor. Baş başa kaldığınızda birbirinizi yumuşak dokunuşlarla okşamanız rahatlayıp yakınlaşmanızı sağlayacak.

    ŞEHVETLİ

    Bir ada tatilinde yaşayabileceğiniz heyecan verici bir sevişmeden daha güzel ne olabilir? Bu ipuçlarını takıp edin ve ada hayallerinizi gerçekleştirin.

    Tatma: Mango ve ananas gibi tropikal meyveleri tercih edin. Yapılan araştırmalar tatlıların beynin ödül bölümünü uyardığını gösteriyor.

    Görme: Egzotik bir hava vermek için odanızı gösterişli çiçeklerle ya da saksılarla donatın. Araştırmalara göre çiçekler ve bitkilerin stres seviyelerini düşürdüğü gözlemleniyor.

    Koku alma: Birbirinize hindistancevizi özlü vücut kremi sürün. Yapılan bir araştırmaya göre kokular çok yoğun duygusal anıları uyandırabiliyor. Yaz mevsimiyle ilgili bağlantı kurduğunuz bir kokuyu içinize çekmek o dönemdeki seks hayatınızı ve dertsiz ruh halinizi size hatırlatır.

    Duyma: Tatilde yaptığınız seks çok ateşli olabilir çünkü daha sonra yapılacak iŞleriniz veya katılacağınız bir toplantı yoktur. Aynı zamanda yeni bir ortamda olmak da heyecanı artıran unsurlardandır. Aynı etkiyi yakalamak için, CD çalarınıza bir yağmur ormanı CD’si takın. Yağmur, rüzgar ve şelalelerin sesleri gerçek dünyanın seslerini örtecektir.

    Dokunma: Birlikte duşa girin. Sıcak suyun genital bölgelerinize gelmesi için duşun açısını ayarlayın. Aynı zamanda birbirinizi okşayın.

    ATEŞLİ

    Bu ipuçları yatakta heyecanlı saatler yaşamanızı sağlayacak.

    Tatma: Patates kızartması ve acılı sos gibi baharatlı mezeler hazırlayın. Kırmızı biberlerin içinde bulunan kapsaisin, kan dolaşımını artırıyor. Buna bağlı olarak tahrik edici duygular da gelişiyor. Sonra ağzınıza birer nane yaprağı atıp birbirinizi öpmeyi deneyebilirsiniz.

    Görme: Kırmızı iç çamaşırları giyin. Çeşitli araştırmalara göre ateşli renkler giymek ve görmek arzu duygularını uyandırıyor. Dolayısıyla ikiniz de aynı anda, aynı heyecanı hissedebilirsiniz. Kelime çağrışım çalışmalarında da cinsellikle en çok bağdaştırılan rengin kırmızı olduğu ortaya çıkıyor.

    Koku alma: Tarçın veya vanilya kokuları içeren tatlı baharatlı bir parfüm sıkın. Cesur bir koku olduğu için daha güçlü ve baştan çıkartıcı görünebilirsiniz. Birçok kültürde tarçın güçlü bir afrodizyak sayılır ve vanilya kokusunun erkeklerin genital bölgelerine doğru olun kan dolaşımının hızlanmasına sebep olduğu görülmüştür.

    Duyma: Hareketli bir Latin müziği açın. Güçlü ve ritmik temposu enerji seviyenizi yükseltip, zevkli bir atmosferin oluşması için temel atar. Aynı zamanda, seksin temposunu yoğun ve hızlı tutar.

    Dokunma: Yatakta birbirinizin dudaklarını ve boynunu hafifçe ısırarak vahşi tarafınızı ortaya çıkarın. Uyarılmanın ve saldırmanın aynı sinirsel yoldan geçtiğini unutmayın. Daha sert bir dokunuş ikinizi de hareketlendirecek ve heyecanınızı artıracaktır.

  • Erotizmin dansı

    Erotizmin dansı

    Her insanın için hem erkeksi hem de dişi bir yön var… Erkekte erkeksilik, kadında dişilik ön planda oluyor ve bunlar dengede olduğunda erkek erkeliğini, kadın kadınlığını daha kolay hissedebiliyor ve sağlıklı bir iletişim kurarak birbirini tamamlayabiliyor. Erkek az seks yaptığında ve yeteri kadar takdir edilmediğinde, kadın çok çalıştığında ve anlaşılmadığında denge bozuluyor ve ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başlıyor. Bozulan dengenin yeniden sağlanabilmesi için çiftler romantizm ve erotizmin dansına ihtiyaç duyuyor.

    KADINLAR ROMANTİZMİ ERKEKLER EROTİZMİ SEVİYOR…

    Romantizm kadın-erkek ilişkilerinde büyük önem taşıyor. Çünkü günümüzde kadınlar genellikle erkeksi yanlarının ortaya çıkmasına neden olan geleneksel erkek işlerinde çalışıyor. Bu nedenle kadınlar biraz olsun rahatlayabilmek ve gevşeyebilmek için, dişiliklerini kazanmak konusunda eşlerinin yardımına gereksinim duyuyor. Bu konuda en iyi yardım romantizm… Romantizm kadınların zamanla uzaklaştıkları dişilik yanlarını yeniden keşfetmelerine ve erkeklerinde daha kolay erotizm almalarına yardımcı oluyor. Özellikle duygularını açıklayıp paylaşmaktan hoşlanmayan çiftler için romantik dakikalar oldukça önemli… Çünkü romantik anlarda kadınlar erkeklerin gözlerinde özel ve değerli olduklarını, anlaşıldıklarını, oldukları gibi koşulsuzca kabul edildiklerini, sahiplenildiklerini, saygı ve destek gördüklerini hissediyor. Bu hisler kadınların erkeklere erotizm sunmalarını kolaylaştırıyor. Erotizm sonucu yaşanan seks, erkeklerin duygularıyla ve içlerindeki dişi yönle bağlantıya geçmelerini ve kadınlarla daha iyi iletişim kurabilmelerini sağlıyor. Bu nedenle kadınlar romantizmi, erkekler erotizmi seviyor ve vazgeçemiyor. Böylece romantizmin ve erotizmin dansı, tango tadında gerçekleşebiliyor, çiftin arasındaki iletişim ve yakınlık güçleniyor, tutku artıyor.

    ROMANTİK ALIŞKANLIKLAR GELİŞTİRMEK GEREKİYOR…

    Romantizmin canlı kalabilmesi için çiftlerin aralarındaki iletişimin çok iyi olması gerekiyor. “Konuşmak” kadınların, “takdir edilmek” erkeklerin en önemli gereksinimlerinden biri… Romantizmin sürebilmesi için kadınlar dokunulmak, dinlenmek, duygularını paylaşmak ve anlaşılmak isterken, erkekler ise bir kral gibi takdir edilmek, onaylanmak ve zaman zaman yalnız bırakılmak istiyor. Erkekler “Seni seviyorum, sana değer veriyorum!”, kadınlar ise “Sana ihtiyacım var!” duygusunu belirtecek “romantik alışkanlıklar” geliştirdiklerinde aralarındaki yakın ilişki sağlıklı kalabiliyor. Romantik alışkanlıklar, erkeklerin sarılarak veya “İyi misin?” diye sorarak eşlerine değer verdiklerini gösteren ve kadınların partnerlerine “Sen harikasın!” gibi güzel sözlerle takdir ettiklerini belirten çok yalın davranışlar… Romantik davranışların sadece hediyeler ve lüks restoranlar için çok para harcamaktan geçtiğini düşünmek büyük bir yanılgı… Çoğu zaman baş başa mum ışığında yemek yeme, çiçek alma, iltifat etme, duyguları ifade etme, ilgi gösterme, elini tutma, koluna girme, sarılma, fotoğraf albümü hazırlama, beraber romantik bir film izleme, sevilen şarkılardan bir CD hazırlama, ilişkideki ilk’leri hatırlayıp kutlama, birlikte tango kursuna gitme gibi ufak tefek jestler romantizmi canlı tutabiliyor. Burada önemli olan günlük hayat içerisinde fazla vakit ve para harcamadan duygulara dokunabilmek… Bu nedenle “Kadının dişiliğini besle, erkekliğin desteklensin!”, “Bir erkeği sıkıntılı bir zamanında seksle kendine getiren kadın gibisi yoktur!” veya “Bunalımdaki bir kadını anlaşılmak ve dokunmak kendine getirebilir!” deyişlerini yabana atmamak gerekiyor.

    AFRODİZYAK TANGO…
    Son olarak dans etmek, romantizmi ve erotizmi çağrıştıran bir aktivite… Özellikle tango gibi, çiftin kıvrak hareketlerinden oluşan Güney Amerika dansları uyum ve ahenk, dokunma ve ritimgerektirdiği için cinsel sinyaller yayıyor ve aşk hayatlarını canlandırmak isteyen pek çok çift tarafından tercih ediliyor. Çünkü şehvete meyilli olan tango, “bedenlerin dans hali” olarak biliniyor. Sorunlu ilişkilere can suyu verebilen tango, çekiciliğin ve tutkunun dansı olmasının yanında, soluğu kesen, arzuya boyun eğdirten ve tutkuya en güzel yanıtın verildiği birbütünleşmeme ve bir olma oyunu olarak da biliniyor. Bu oyunun temel stratejileri ise, baştan çıkarma ve yakınlaşıp uzaklaşma… Oyunu erkek yönetiyor, kadın uyuyor, görünürde tangonun düzeni bu… Ama bedenlerin ilişkisine sızmış olan erotizm ve romantizm zamanla dengeyi değiştiriyor, kadın direniyor, erkeğe teslim ettiği bedenini bir bakışla geri alıyor, yönetim bedenden bakışa, erkekten kadına geçiyor. Erotizm ve romantizmin dansında yaratıcılık, teslimiyetin açık masumiyetinden yasak olanın gizli günahkârlığına dönüşüyor ve afrodizyak tangoda denge sağlanıyor.

  • İyi aşık olmak evliliğe yetmez!

    İyi aşık olmak evliliğe yetmez!

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aşk su gibidir fazla kaynarsa buharlaşır diyor ve ekliyor: “Aşkın formülü H20’dur. Oksijen ve hidrojen atmosferde özgürdür. Birleşince yaşam kaynağı su olurlar. Özgürce akan bir su, yolunu bulur ama onu fazla kaynatırsanız sonunda buhar olur.”

    Aşk iyi ilişkinin sebebi değil, aşk iyi ilişkinin sonucudur

    Bu söz ezber bozucu bir sözdür. Çünkü iyi aşık olmak iyi evlilik için yeterli değildir. Bu nedenle iyi aşıklar birbirlerine bakan ve sarılanlar değil aynı yöne benzer biçimde bakanlardır.

    Aşkın düşmanları: İnatçılık en büyük düşmandır

    – Pozitif iletişim kurulamazsa aşk buhar olup uçar.

    – Erkek romans verir seks ister, kadın seks verir romans ister. Taraflar bunu bilmelidir.

    – Aşık olmak H2O olmaktır. Oksijen ve hidrojen atmosferde özgürdür. Birleştiklerinde yaşam kaynağı olurlar ama özgürlükleri sınırlanmıştır artık. Hem özgür hem de iyi aşık olunamaz.

    – İyi aşık önce sevdiğini anlamaya çalışır sonra kendini bilmeye ve değiştirmeye çalışır daha sonra eşini değiştirmeye çalışır. Bu sıra bozulursa aşk zarar görür.

    – İyi aşıklar sıkıntılı durumlarda kişiliklerinin bir bölümüne tampon görevi verirler. Olayları yumuşatıp daha sonra tepki verirler. Düşünce katılığından vazgeçip düşünce esnekliği gösterirler. Yani inatçılık Aşkın en büyük düşmanıdır.

    – İyi aşıklar günlük ve anlık ihtiyaçları ile uzun vadeli amaçları arasında denge kurmayı başarırlar.

    – Aşkın en büyük düşmanı bencil bir vericiliktir. Bencil verici verdikten sonra karşılık bekler. Aşık olduğu kişiyi kendisinin parçası gibi görür.

    Yanan ateşi canlı tutun

    Aşk uzun bir yolculuğa çıkmak veya yanan bir ateşi seyretmek gibidir. Ateşe aşkla bakanlar onu canlı tutmak için çalışmazlarsa ateş söner. Aşkın kısa sürmesinin sebebi aşıkların ateşin içine atılıp yanmanın gerektiğini düşünmeleridir. Beslenemeyen bakılmayan ateş söndüğü gibi bakımsız ilişki kolay söner.

    Bu tuzaklara düşmeyin

    Aşkın birinci tuzağı, aşkın “Bir insanın diğer insan içinde kaybolması” olarak anlaşılmasıdır. Karşı tarafın özgürlüğünü yok ettiği için aşk devam etmez. Aşk yolculuğunda fırtınalı dönemlerde hemen gemiyi terk etmek güveni zayıflatır ve aşka zarar verir.

    “Aşkın gözü kördür, kaynanalar olmasaydı” sözü olumsuzu ve olumluyu aynı zamanda görüp olumluyu bekleyen aşıklar tuzağa düşmezler. Yanlış anlaşılmış bir feminizmdir. Kadın ve erkek ilişkisini kadın erkek savaşlarına dönüştüren feminizm aileyi ve aşkı kurban ediyor. Kadın erkek birbirini tamamlamayı asıl, çatışmayı istisna yapan ilişkilerde aşk uzun ömürlü olur.

    Aşk acısı nasıl unutulur?

    Adamın birisi Nasrettin hocaya soruyor eşeğimi kaybettim ne yapayım diye. Nasrettin hoca topluluğa soruyor aranızda hiç aşık olmayan var mı? Diye. Bir kişi çıkıyor. Sonra Hoca eşeğini kaybeden adama dönüyor “Aradığın eşek bulunmuştur” diye. Aşkı tatmayan çok insani bir tadı tatmamış demektir.

    Aşk acısını unutmanın kısa yolu ikinci bir aşk aramaktır. Ancak öç alma duygusu ile hareket edilirse yeni bir maceraya girilir. Amaca yönelik aşk, içinde bilgelik olan aşktır ve devamlıdır.Yaşam amacını unutmadan aşık olmayı başarmak emek ve yatırım gerektirir.

    Erkeğin aldatması cinsel, kadınınki romantiktir

    Biyolojik olarak erkeklerin cinsel aldatma riski kadınların romantik aldatma riskleri eşittir. Cinsel aldatma ve poligami eğilimi erkekte yüksektir. Cinsel aldatma romantizme ciddi zararlar verdiği ve kontrolü zor olduğu için erkekler daha çok aldatıyor gözüküyorlar. Namus kadın ve erkek için aynıdır.

  • Cinsel geğirti bozukluğu

    Cinsel geğirti bozukluğu

    Mide ya da yemek borusundaki havanın karın kaslarının kasılmasıyla zorlu bir biçimde ağızdan çıkartılması olayı olan “geğirme” doğal bir durum ve genelde yutulan hava veya yiyeceklerin sindirim sırasında çökmesi yüzünden oluşuyor. Geğirme sıklıkla mide ülseri, midenin kardia bölümü bozuklukları ya da safra yolları ve kesesi hastalıklarında ortaya çıkan bir belirti olabiliyor. Bunun yanı sıra psikolojik ve cinsel sorunları bulunan bazı kişilerde geğirme belirtisine rastlanabiliyor, cinsel sorunlara ve günlük faaliyetlere engel olduğunda ciddi bir durumun göstergesi olabiliyor.

    HANGİ KADINLARDA GÖRÜLÜYOR…

    20 yıla yakın yürüttüğüm uzun araştırmalar sonucunda, (1) erken yaşta evlenen, (2) kadın olmadan anne olan, (3) ilk geceye dair bilgisiz, tecrübesiz ve anlayışsız bir eşe sahip, (4) cinselliği ayıp, günah ve yasak olarak algılayan, (5) rüyalarında ağabey, erkek kardeş, baba, amca ve dayı gibi erkeklerle seks yaptığını gören (ensestiyöz içerikli rüyalar) ve (6) karabasan tecrübesi olan kadınlarda “cinsel geğirti bozukluğu” adını verdiğim yeni bir cinsel işlev bozukluğu tanımladım.Umarım bilim camiasında en kısa zamanda karşılığını bulur…

    TETİKLEYEN SEBEPLER…

    Aile baskısı sonucu evlenmek zorunda kalma, evliliği aileden kaçış olarak görme, gebe kalınması sonucu evliliği seçmek zorunda kalma ve özenti sonucu evlenme gibi nedenlerle erken yaşta yapılan evlilikler ciddi psikolojik bozukluklara neden olabiliyor. Henüz evliliğe hazır olmadan diğer bir değişle, evlilik bilincine erişmeden yapılan evliliklerde cinsel bilgisizlik ya da yanlış bilgilenme, hatalı bilişsel şemaların oluşumuna yol açabiliyor. Bunun sonucunda da, suçluluk duyguları, gerçek olmayan beklentiler, endişe ve kaygı hissi yaratan psikolojik travmalar meydana gelebiliyor. Ayrıca, yanlış cinsel bilgilendirme sonucu cinselliğin ayıp, günah ve yasak olarak benimsenmesi, ileriki dönemlerde cinsellikle ilgili doğru ve güvenilir bilgi edinmenin zorlaşmasına, cinsel bilgisizlik ve deneyimsizlik sonucu meydana gelebilecek olan psikolojik kökenli sorunların ise kaçınılmaz olmasına neden olabiliyor. Bu tarz birlikteliklereerkek partnerin tecrübesizliği ve anlayışsızlığı da eklendiğinde, kadınların psikolojik durumu bir hayli olumsuz etkilenebiliyor. Bilindiği gibi, kızlık zarına verilen aşırı önemden dolayı, ilk gece kâbusunu kadınlar erkeklere oranla daha çok yaşıyor. İlk gece, kadınlarda genellikle aşırı kanama olacağı ya da kanama olmayacağı ve penetrasyon (penis-vajina birlikteliği) sırasında acı çekileceği korkusundan dolayı, kadın cinsel işlev bozukluklarından en sık karşılaştığımız vajinismus ve yine, aynı şekilde, kadının cinsellikten kaçınmasının bir başka dışavurumu olarak karşımıza çıkan cinsel uyarılma bozukluğu ve cinsel isteksizliğin dışında cinsel geğirti bozukluğuna da rastlanabiliyor. Cinsel geğirti bozukluğunu tetikleyen bir başka ve en önemli neden ise rüyada görülen ensestiyöz ilişkiler… Toplumsal, kültürel, sosyal ve psikolojik süreçleri içinde barındıran pek çok nedenden dolayı,“ensestiyöz içerikli rüyalar”ortaya çıkabiliyor. Freud’un geliştirmiş olduğu ve fallik dönemde ortaya çıkanelektra kompleksi ve ağır ruhsal bozukluklarensestiyöz içerikli rüyaların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Cinsel geğirti bozukluğunda, özellikle rüyada ve erkek partnerle yaşanılan cinsel ilişki sırasında, fantezi ya da flashback şeklinde ortaya çıkan “ensestiyöz görüntüler ve imajinasyonlar” kadını rahatsız ediyor, seks öncesi, seks sırasında ve seks sonrasında geğirmesine yol açabiliyor.

    BASTIRILMIŞ CİNSELLİĞİN DIŞA VURUMU: “GEĞİRTİ VE KARABASAN SENDROMU”

    Toplumsal nedenler, aile bakış açısı ve yetiştirilme tarzı, kültürel farklılıklar, cinsellik hakkındaki doğru bilinen yanlışlar, cinsel bilgisizlik ve deneyimsizlik, dini ve ahlaki açıdan yasaklanmış kadın ve erkek ilişkileri, 3 ile 6 yaş arasında alt benliği (id) oluşturan zihin yapısına kodlanıyor. Bu kodların üst benlikle (süperego) verdiği mücadele sonucunda seksten kaçınma davranışı ortaya çıkabiliyor. Konu cinsellik olunca, özellikle kadınlarda meydana gelen dışavurumlar cinsel geğirti bozukluğu olarak karşımıza çıkabiliyor ve şu belirtilere rastlanıyor: (1) Partnerlerle yapılan cinsel ilişki öncesinde, cinsel ilişki sırasında ve cinsel ilişki sonrasında gerçekleşen istemsiz geğirtiler, (2) göbek altı ve ayak parmak uzuvlarında sıkça rastlanan istemsiz kasılmalar, (3) cinsel ilişki sırasında ağrı ve acı duyma, (4) klitorise ve erojen bölgelere dokunulmasından hoşlanmama, (5) nefes alıp vermede zorlanma …Çoğunlukla dini ve ahlaki açıdan kabul görmeyen erotik-ensest rüya ya da fanteziler, cinsel haz almanın günah ve yasak olduğu bilinciyle, kadının iç dünyasında kendi kendini cezalandırmaya yol açabiliyor. Kendi kendini cezalandırmanın en çok görülen şekillerinden biri de karabasanlar… Bilindiği üzere, rüya sırasında görülen ya da yapılan eylemlerin fizyolojik etkisi olarak “ karabasan” terimi kullanılıyor. Aslında, bilimsel olarak karabasanteriminin anlamı, REM uykusu sırasında, beyindeki hareket emir noktasının çalışmaması nedeniyle, kişinin hareket etmek istemesine rağmen hareket özgürlüğünün olmaması, sesinin çıkamaması… Beynin hareket etme ve konuşma noktasını kapatmasının nedeni, yine kişinin kendisini korumaya yönelik güvenlik sistemi kurmasından kaynaklanıyor. Özellikle heyecanlı durumlar, ensestiyöz rüyalar ve fanteziler gibi olmaması gereken bir şeyin gerçekleştiği rüyalarda ve fantezilerde, bu tarz bir savunma mekanizması görülebiliyor.

    STRES TETİKLİYOR…

    Anksiyete, depresyon, cinsel sorunlar ve stres geğirti oluşumunu tetikleyebiliyor. Kadınların çoğunun stresle geğirme arasında bir ilişki olduğunu bildirmesine karşın, aslında bu stres normal kişilere göre farklı değil… Bu kadınlarda stresin algılanması abartılı oluyor. Yani, bu kişilerde uyaranlara karşı mide-bağırsak duvar gerginliği sağlıklı bireylere göre abartılı algılanıyor. Stres geğirmeyi tetikleyebiliyor veya alevlendirebiliyor. Bu kadınlarda stres sırasında, geğirmenin ortaya çıkması normal bireylerdekinden daha olası… Strese karşı artan bu duyarlılıktan sorumlu mekanizmalar tam olarak anlaşılamamış ise de bağırsağın sinir kontrolü ile ilgili olduğu düşünülüyor.

    PSİKOSOMATİK BOZUKLUK OLARAK ELE ALINMALI…

    Ruh ve beden arasındaki ilişki psikosomatik terimi altında inceleniyor. Psikosomatik tıp, insanı biyolojik ve fizyolojik özellikleri, ruhsal ve psikolojik yapısı ve sosyal, kültürel ve çevresel yapısıyla ele alıyor. Geğirme gibi psikosomatik organ bozuklukları, kalpte çarpıntı gibi fonksiyonel bozukluklar ve kanser gibi somatopsişik bozukluklar olmak üzere psikosomatik bozukluklar birkaç tipe ayrılıyor. Psikosomatik bozuklukların görülmesinde genetik, fizyolojik, bedensel, psikolojik, ruhsal ve çevresel etkenler rol oynuyor. Erken çocukluk döneminde ailesel faktörler çok önemli… Aile bireylerinin geğiren bireylerden oluşması, ebeveynlerden herhangi biri veya ikisinin kronik bir hastalığa sahip olması, ebeveynlerin çocuk sağlıklı iken çok beklentili olup, ödüllendirici olmayan, hastalandığında ise aşırı ilgili, sevecen, ödüllendirici davranışları, ebeveynlerin ruhsal, sosyal ve ekonomik krizlerle baş etmede yetersizlikleri, bir şey elde etmek veya cezadan, ödevlerden, sorumluluklardan, görevlerden kaçmak için kasıtlı hasta taklidi yapmak, bireylerin birbirlerinin ilgilerini çekmek için psikodramatik rollere girmesi, erken çocukluk döneminde çocuğu olumsuz etkileyebiliyor. Psikosomatik bozukluklardaki bedensel belirtiler, kişinin erken çocukluk döneminde ruhsal algı ve duygularının sentezinin bedensel düzeyden ruhsal düzeye geçmesindeki yetersizlikten kaynaklanabiliyor. Böyle kişilerde bireyleşme gelişimindeki aksaklık, eksiklik, kişinin şuur altında bilinçdışı olarak yaşadığıyalnız bırakılma ve terk edilme korkularıçaresizlik, umutsuzluk ve öfke duyguları, ileride fizyolojik ve bedensel faktörlerle de birleşerek, cinsel geğirti bozukluğunun meydana gelişini kolaylaştırıyor. Bu kişiler bilinçdışında ebeveynlerine ya da onlara bakan bakıcılarına tutsak, bağımlı kalıyorlar ve erişkin yaşantılarında bu bağımlılığı eş ve iş ortamındaki bireylere aktararak sorumluluk duygusundan kaçıyorlar, hep bir koruyucu, ödüllendirici destek arıyorlar. Eğitim düzeyi düştükçe, sosyoekonomik düzey geriledikçe, kırsal kesimde ve doğu illerinde cinsel geğirti bozukluğu daha yaygın olarak görülüyor. Çünkü sosyoekonomik etkenler, eğitim ve alt kültür, ruhsal ve psikolojik sıkıntının hangi oranda geğirti olarak dışa vurulacağını belirliyor.

    BİR TÜR CİNSEL AĞRI BOZUKLUKLUĞU…

    Cinsel ilişki esnasında ağrı duyulması nispeten sık yaşanan bir durum… Özellikle cinsel yaşamın başlangıcının ilk aylarında kadınların çoğu az ya da çok ağrı duyuyor. Özellikle kadının yeterince hazır olmadığı ve uyarılamadığı bir zamanda ilişkide bulunulması ağrının oldukça rahatsızlık verici boyutlara ulaşmasına neden olabiliyor. Vajinismus (seks yapma korkusu) vedisparoni (ağrılı cinsel ilişki) cinsel işlev bozuklukları sınıflandırmasında cinsel ağrı bozukluklarının alt tipleri olarak tanımlanıyor. Cinsel geğirti bozukluğunda da ağrı ve kasılma olduğu için, bu bozukluğu bir tür cinsel ağrı bozukluğu alt tipi olarak vajinismus ve disparoninin yanına eklemek gerekiyor.

    TEDAVİDE DİNAMİK YÖNELİMLİ CİNSEL TERAPİ GEREKİYOR…

    Cinsel geğirti bozukluğu henüz tam olarak tanımlanamadığı ve ruh sağlığı profesyonelleri ve jinekologlar tarafından yeterince bilinmediği için, ülkemizde uygun tanı konamıyor ve tedavi edilemiyor. Bu kadınlara klinik tıp branşlarınca tamamen organik gözle bakılıyor, gereksiz ve uzun süre mide ilaçları ve geğirti önleyici ilaçlar veriliyor. Aşırı ve gereksiz ilaç kullanımı, kadınlarda ilaca karşı direnç gelişimine ve madde kötüye kullanımına yol açabiliyor, hasta-hekim ilişkisinde güven kaybına yol açabiliyor, kadınları hoca veya medyum gibi tıp dışı alternatif tedavilere yöneltiyor, ailesel ve ilişkisel sorunlara yol açabiliyor. Kadınların tedavisinde danışan-cinsel terapist ilişkisinin güvenilir olmasına dikkat etmek çok önemli… “Sizde bir şey yok, sizin bütün sorununuz kafanızda!” şeklindeki yaklaşım tamamen yanlış… Kadınların cinsel geğirti bozukluğunun gerçekliğini kabullenmesi gerekiyor. Ayrıca dinamik yönelimli cinsel terapi ile bedensel belirtilerden ziyade bilinçdışındaki sorun ve çatışmalara odaklanılması önem taşıyor. Uygun durumlarda aşırı talepler, dikkat çekici davranışlar ve yönlendirmelere katı sınırlamalar getiriliyor. Depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik durumların varlığında psikotrop ilaçlardan yararlanılabileceği gibidinamik yönelimli cinsel terapi, cinsel geğirti bozukluğunda en etkili tedavi metodu olarak kullanılıyor.

    Dr. Cem Keçe

  • Yatakta bağlantı kesilmesin

    Yatakta bağlantı kesilmesin

    Bir tık’la öpüşmenin bir tuşla sevişmenin mümkün olduğu günümüzde gerçek aşkın mı yoksa sanal aşkın mı daha fazla zevk verdiği tartışılmaya başlandı. Kimi bilgisayarın başında, sanal yatağında ilişki yaşamanın tadını çıkarırken kimi de sanal bir rakiple nasıl baş edebileceğinin yollarını arıyor. Durum böyle olunca da akıllara ‘Sanal seks gerçekten eğlenceli olabilir mi?’ sorusu geliyor.

    Sosyal paylaşım siteleri artık hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Kimin ne yaptığını ne düşündüğünü bir tıkla öğrenebiliyor, eski sevgilimizi çok rahat takip edebiliyor hatta ilkokuldaki arkadaşımızı bulup, neredeyse onunla evlenebilecek hale gelebiliyoruz. Sosyalleşme bakımından yardımcı olsa da internette de aşırı davranışlar kişileri olumsuz etkileyebiliyor. İlişkiler, yaşanan sanal aşklardan etkilenebiliyor. Özellikle uzun süreli ilişkilerde heyecan yaşamak isteyen çiftler, sanal dünyada kaçamak yapmayı tercih ediyor ve bu da beraberinde sorunları getirebiliyor. Peki sanal seks gerçekten eğlenceli mi? Eğer eğlenceliyse onu bu kadar eğlenceli yapan özellikler neler? Bu soruların cevabını Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği’nden Uzman Psikolog Alper Aksoy’dan aldık.

    Daha güvenli görülüyor

    Sanal seksin neden tercih edildiğini sorduğumuzda Uzman Psikolog Alper Aksoy, “Toplumda internet kullanan kişilerin bir kısmı sadece gereksinimlerini karşılamak amacıyla internet kullanırken, bir kısmı da yaygınlığı ve ücretinin düşük olması nedeniyle çaba harcamadan birileriyle tanışmak için internetten faydalanabiliyor. Özellikle bazı kişiler, mastürbasyon yapmaya düşkün oldukları için internet onları farklı fantezilere yönlendiriyor. Ücretli ya da ücretsiz birçok arkadaşlık sitesi bulunuyor. Bu sitelerde istedikleri fanteziler doğrultusunda istedikleri özelliklere sahip kişileri arayabiliyorlar. Bu arayış ve karşı cevap verilmesiyle kişilerin kendilerine olan güveni artıyor.  Sanal olarak tercih edilmek  kişide olumlu duygular ve hazlar yaratıyor. Bu haz arayışı da davranışın devamını getiriyor. Kişiler daha güvenli olduğunu düşündüğü ve daha rahat konuştukları için sanal seksi tercih ediyor” diyor.

    Cinsel sorunlara sebep olabiliyor

    Genelde benlik değeri düşük olan ve kendine olumsuz bakan kişiler, internet sayesinde sohbet odalarında çeşitli fanteziler kurarak, kişilerle yüzleşmeden sosyalleşebiliyor. Bunlar dışında ciddi cinsel sorunları olan kişiler de sanal seksi tercih edebiliyor.

    Sanal seks gerçekten eğlenceli olabilir mi?

    Uzman Psikolog Alper Aksoy, “Sanal seks başta kişide haz duygusu yaratıyor. Kişi gerçek anlamda gerçekleştiremediği fantezileri bu yolla gerçekleştirdiği için doyuma ulaşıyor. Ama sanal seks bağımlılık haline gelmeye başladığı zaman kişide utanç duygusuna ve suçluluğa yol açıyor. Kişi kendini sanal seks yapmaktan vazgeçiremiyor. O yüzden bazı kişilerde sanal seksten sonra abdest alma, camiye gitme veya namaz kılma gibi birtakım arınma ritüelleri oluşmaya başlıyor” diyor.

    Sanal sekse yönelen kişiler, gerçek cinsellikte de sorunlar yaşamaya başlıyor. Cinsellikten uzaklaşıyorlar çünkü gerçek cinsel ilişkide istedikleri şekilde davranamıyorlar. Cinsellik doğal bir dürtü ama cinsel davranışlar sonradan öğreniliyor. Kişinin yaşamında sanal seks ön plana geçince gerçek bir arayıştan ziyade sanal arayışa yönelme olabiliyor.

    Bazen sorunlar büyüyor

    Kişinin işi, aile yaşamı ve hayatı etkilenmeye başladığında sanal seks kişinin yaşamında sorun haline gelmeye başlıyor. Bazı kişiler sanal seks yapmaktan işe konsantre olamamaya başlıyor. Evde eş ve çocuklarla ilgilenmek yerine onların uyumasını bekleyip sabaha kadar sanal seks yapıp rahatlama yolunu tercih edebiliyor. Kişi, arkadaşlarından uzaklaşmaya, sürekli bir ekranın karşısında oturur hale gelmeye başlayabiliyor.

    Aldatma zihinde başlıyor

    Uzman Psikolog Alper Aksoy, “Aldatmak göreceli bir kavram ve bence zihinde başlıyor. Birçok kişi sanal ilişkileri aldatmak olarak görmüyor çünkü ortada gerçek bir ilişki yok. Fakat sonuçta her ne olursa olsun bu da bir ilişki türü ve arayış. Kadın ya da erkek eşini yakaladığında aldatıldığını düşünüyor. Burada önemli olan sanal seks yapan kişilerin partnerlerinin ne hissettiği oluyor” diyor.

    MSN, facebook gibi sosyal paylaşım siteleri ne kadar etkili?

    MSN ve facebook bir nevi sosyalleşme aracı. Bunların ne kadar sağlıklı olduğundan ziyade kişiye verdiği zarar ve bu sitelerin kullanılış amacı önemli. Uzman Psikolog Alper Aksoy, “Günümüz internet çağı ve internet hayatımız içinde, bunu kabullenmemiz gerekiyor. İnternetle doğan bir nesil var ve ondan önceki nesil bu duruma adapte olamadı. Genelde aileler eşlerinin ve çocuklarının yanlarında ve gözlerinin önünde olmasını istiyor. İnsan olarak sosyal varlıklarız. İnternet ise iletişimimizi kolaylaştırıyor. Ama bunlar takıntı haline gelmeye başladığında sorunlar oluşmaya başlıyor” diyor.

    İlişki bağımlılığı yaratabiliyor

    Bazı kişiler internet sitelerinde birlikte olduğu kişileri takip etmeyi bir hastalık boyutunda yaşamaya başladı. Örneğin sevdiği kişinin sayfasına günde 30 defa bakmak, yorumları takip etmek gibi. Özellikle ilişki bağımlılığı yaşayan kişilerde bu davranış sıklıkla  görülüyor. Erkek arkadaşını ya da kız arkadaşını veya eski sevgililerini takip etmek için facebook kullanılabiliyor. Bunlar takıntılı davranışları olan kişilerde sıklıkla gözleniyor. Bu hastalıklı davranışlar, ilişkinin kalitesini bozarak zarar verebiliyor.

    Ne yapmak gerekiyor?

    Eşlerden birinin sanal dünyaya bağımlı olması durumunda bu konuyla ilgili çalışan bir uzmandan yardım almak gerekiyor. Bu davranış kendi kendine düzelen bir davranış değil, bir hastalık. Kişinin yaşamına sonradan, haz almak için soktuğu bir hastalık. Bu durumun düzelmesi için kişinin davranışlarını kontrol etmeyi, sıkıntı ve öfkeyle başa çıkabilmeyi ve iletişim kurabilme becerisini öğrenmesi gerekiyor.

    Sonrası suçluluk

    Sanal seks yapan kişilerde, ilk başlarda haz, rahatlama ve doyuma ulaşma daha sonraki süreçlerde ise suçluluk ve bu durumdan kurtulma duygusu oluşmaya başlıyor. Kişi, akşam ‘Bir daha yapmayacağım’ deyip söz verirken, sabah kendini aynı kısır döngünün içinde bulabiliyor.

    Formsanté Dergisi

  • İnternet cinselliği bitiriyor mu?

    İnternet cinselliği bitiriyor mu?

    Günümüzde teknolojinin parlayan yıldızı hiç şüphesiz ki, sanal alem olmaya devam ediyor ve görüldüğü üzere, internet iletişimde sınır tanımıyor. Özellikle son birkaç senedir sosyal ağ paylaşım sitelerine ( Blogspot, Facebook, Flixster, Fourmspring, Mypace, Path, Siberalem, Twitter, Windows Live, vb.) olan ilginin hızla arttığı gözlemleniyor. Konu teknoloji olunca, internet iletişimi ve internet vasıtasıyla yapılan her şey, masa üstü bilgisayarlarından sonra laptop, cep telefonlar, tabletler ve akıllı cihazlarda yapılır hale geldi… Hal böyle olunca, kadın-erkek demeden, her yaştan insan istediği zaman, istediği bilgiye ve kişiye, hatta hiç tanımadığı kişilere dahi rahatlıkla ulaşabiliyor. Ayrıca, teknoloji insan hayatına o denli çok işledi ki, insanlar iş yerlerinde, evlerinde ve girdikleri sosyal ortamlarda ya bilgisayar başında sörf yapıyor ya da son teknoloji telefonlarından sanal âleme akıyor. Bu durum, dış mekânlarda da aynı… Bu nedenle hem insanlar karşı cinsle internet üzerinden görüntülü ve sesli sohbet yapma ihtiyacı duyduğu için gerçek cinsellikten uzak duruyor, hem de sosyal bağın ve özellikle iş ortamının internet ağı üzerinden gerçekleşebilirliğinin artması nedeniyle ikili ilişkiler olması gerektiği gibi olmuyor.

    SANAL ALEM ÇİFT İLİŞKİSİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR!

    Günümüz koşullarında internet erişiminin olmadığı ev ve iş yeri kalmadı… Bilindiği üzere iş yerlerinde bile haberleşmek, istek bildirmek, tavsiye vermek, veri göndermek, sunum yapmak ve hatta fırça atmak için bile sosyal ağlar (e-mail adresleri, google talk gibi anlık konuşma sağlanabilecek paneller) kullanılıyor. Dolayısıyla, pek çok işveren ve işçi her türlü iletişimlerini internet üzerinden halledebiliyor. Hal böyle olunca, internet erişiminin ve iş yerlerinde uygulanan internet sisteminin verdiği rahatlıkla hem işveren çalışanından evde çalışmasını talep edebiliyor hem de çalışan yetiştiremediği işleri evde yapmayı tercih edebiliyor. Hal böyle olunca çiftlerin hem bireysel hem de cinsel hayatları olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla, eve iş getirmek, belki de tek yüz yüze iletişim sağlanan ortak alanını istila ediyor. Bu durum da, günün özlemini giderebilecek kadar birbirine zaman ayıramayan, ortak alanda farklı köşelerde sessiz sedasız oturmak zorunda kalan ve yatma vakti geldiğinde yalnızlığa mahkûm kalan çiftlerin artmasına, bireysel ilişkilerin ve cinselliğin ikinci hatta üçüncü sıraya atılmasına neden oluyor.

    GERÇEĞİ VARKEN SANAL OLANI TERCİH ETMEYİN…

    Sanal âlemde flört etmenin sınırlarını çizmek oldukça zor… Genellikle bir oyun gibi başlayan yazışmalar daha sonra tutkulu birer ilişkiye dönüşebiliyor. Bireyler yolunda giden ilişkileri olsa bile, zamanla kendilerini sanal ortamdaki cazibeli duruma kaptırabiliyor. Sevgiliden ya da eşten zaman çalınarak, çeşitli bahanelerle sosyal paylaşım ağlarına girilmeye çalışılması ilişkilerde sorunlar yaşanmasına ortam hazırlıyor. Cinsellik sevgi, saygı güvenin paylaşıldığı, dokunmanın verdiği hazların yaşandığı ve ancak ruh, zihin ve beden bütünlüğünde yaşanıldığında sağlıklı olan bir eylem… Oysa sanal seks bu bütünlüğü sağlayamıyor, kişiyi paylaşmanın verdiği hazlardan yoksun bırakıyor ve yalnızlaştırıyor. Dolayısıyla, cinselliği tüm boyutlarından soyutlayıp sadece zevki ön plana alan ve mekanikleştiren sanal seks dünyasına alışmış bir kişi, gerçek yaşamda cinsellikte sorunlarla karşılaşabiliyor. Çünkü sanal seks sonrası, gerçek yaşamda fanteziler daha zor paylaşılıyor, cinsel beklentilerin sadece sanal ortamdaki gibi olacağına inanılıyor. Bu nedenle zamanla sanal ortamda yaşanılan cinselliğin verdiği haz, partnerden alınmaz bir hale geliyor. Bunu biraz daha açacak olursak, kişinin sanal sekste mastürbasyonla boşalması, gerçek yaşamda partneri tarafından yapılan uyaranlara cevap vermesini zorlaştırıyor ve cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlıyor.

    NE YAPMAK GEREKİYOR?

    İş ve ev yani çalışma hayatıyla özel hayat arasındaki farkı anlayabilmek için iyi bir zaman yönetimine ihtiyaç var… Eve iş getirmemek, partnerler arası iletişimi ve cinsel ilişkiyi iyileştirebilmek için olduğu kadar beynin rahatlayabilmesi ve vücutta oluşan stresin boşalabilmesi içinde bir hayli önemli… Özellikle ev ortamına ayak basıldığında, akıllı telefonları kafesine kapatmak, laptop ve tabletleri rafa kaldırmak, sanal alemden uzak durabilmek için önemli bir adım… İkinci adım ise gün boyu mahrum kalınan aile ya da partner ilişkilerine yeterince zaman ayırabilmek için ortak yapılabilecekler listesi (zeka oyunları oynamak, film izlemek, müzik dinlemek, sohbet etmek, sosyalleşmek vb.) hazırlamak olmalı… Böylece geç saatlere kadar olan yalnızlaşma son bulabiliyor ve çiftler ruhu ve bedeni paylaşabilme sanatı olan cinselliği doyasıya yaşayabiliyor. Sosyal ağların kullanımının yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan “sanal seks”uygulamasının önüne geçebilmenin üçüncü yolu ise, ev ortamında internet kullanımının sınırlandırılması ve çift odaklı aktivitelerin arttırılması… Aksi takdirde sanal alem bağımlılığı başlayabiliyor.

    DR. Cem Keçe

  • Sık rastlanan cinsel sorunlar

    Sık rastlanan cinsel sorunlar

    Bir kadın bir erkek… Bir ömür boyu, aynı yastıkta zor iş… Ekonomik kaygılar, monotonluk, çoluk çocuk derken, bir bakmışsın hayatınızın aşkı bir yabancıya dönüşmüş. Cinsellikse çoktan bir lüks olmuş. Oysa sizi bir arada tutan en önemli bağ “seks”. Cinsel hayatınıza gereken özeni göstermek daha mutlu bir aile hayatını da beraberinde getiriyor.

    Ten uyumsuzluğu
    Araştırma sonuçları bize her bedenin bir kimyası olduğunu gösteriyor. Ve kadın ile erkeğin vücut sıvılarının, ter dahil, birbirleriyle uyumlu olması gerekiyor. Ten uyumunda sorun olmayan çiftler, birbirlerini arzular, gün içinde özler ve “cinsel aşk” diye tanımladığımız tutkulu duyguyu yaşarlar. Eğer çiftler arasında cinsel aşk varsa en sorunlu evliliği bile kurtarmak mümkün olabiliyor. Ama bakıyorsunuz evlilikte çok büyük sorunlar yok ama cinsel aşk da yok, yani ten uyumları sıfır, o zaman evliliği kurtarmak ne yazık ki imkansız oluyor.

    Çiftlerin Seks Hayatında Vücut Saatlerinin Uyumsuzluğu: Erkeklerin büyük çoğunluğunun sabah saatlerinde seksi seçtiklerini biliyoruz. Erkeğin sabahları erekte olarak uyanmış olması bunun en etkin sebeplerinden biri. Kadınlarsa daha romantik olduklarından ötürü akşam saatlerinde eşleriyle sevişmeyi arzu ediyor. Kadın danışanların şikayetleri genelde şöyle oluyor: “Eşim sabahları benimle sevişmek istiyor. Onun için hava hoş tabii. Duşunu alıp çıkacak. Oysa ben banyoya gireceğim, saçımı kurutucağım, ardından kahvaltı hazırlayacağım, çocukları okula göndereceğim ve sonunda ben de işe gideceğim. Oysa akşam el ayak çekildikten sonra seks yapmak benim için çok daha zahmetsiz ve duygu dolu.” Erkeğin mantığıyla kadının duygusallığının çatıştığı nokta burası oluyor genelde. Yirmi küsur yıllık terapi deneyimimde yalnızca bir ya da iki kadın sabahları sevişmek istediğini söylemiştir.

    Çiftlerden birinin cinsel isteksizliği
    On çiftten ikisinde görülen cinsel isteksizlik, elbetteki çiftlerin cinsel yaşamını oldukça olumsuz etkiliyor. Kimi zaman kadın, kimi zamansa erkekte görülen cinsel isteksizliğin birden fazla sebebi olabiliyor. Takıntılı kişiliklerde cinsel isteksizliğe daha fazla rastlıyoruz. Eşinin ağız kokusu, diş yapısı, bedenindeki kusurlar, göbekli olması, fazla tüylü olması, vücuttaki bir leke ya da biçimsizlik cinsel isteksizliği tetikleyen nedenlerin başında geliyor. Ayrıca kadınların en büyük şikayetlerinden biri, eşlerinin vücut temizliklerine dikkat etmemesi. Kesilmemiş, içi kirli tırnaklar, ter kokusu, fırçalanmamış dişler ve ağız kokusu kadınlarda isteksizlik yaratabiliyor. Kadınların Cinsel Cezaya Başvurmaları: Kadınlar öfkelendikleri zaman bu öfkelerini biriktirme özelliğine sahiptir. Kadının detaycı ve analizci bir beyne sahip olması ve geçmişte yaşanan olayları, söylenen sözleri ve davranışları unutmaması, evlilikte sıkıntı yaratan sebeplerin başında geliyor. Kadının eşini değiştirmek istemesi ve erkek değişmedikçe öfkelenmesi de etkin nedenlerden biri. Kadın özellikle de Türk kadını eşini cezalandırmak için cinsel yasağa başvuruyor. Hele ki eşinin libidosu yani cinsel enerjisi yüksekse, kadın eşini cinsellikten uzak tutarak cezalandırdığını düşünüyor ama hiç kuşkusuz bu, doğru bir yol değil. Çiftler arasında zamanla cinsel soğukluk oluşabiliyor ve aldatmaya kadar giden daha büyük sorunlar oluşabiliyor.

    Kadınlarda vajinismus
    Bu, kadının cinsel ilişki sırasında vajinasındaki kasların kasılıp eşinin girişine izin vermemesidir. Çoğunlukla korkudan, özellikle de ilk gece korkusundan oluşan bir rahatsızlıktır. Genç kızlarımızın cinsel tabularla baskılanması, cinselliğin ayıp günah olarak gösterilmesi, bekaret sendromu ve cinselliğin zevk almak değil de acı çekmek olarak yüklenmesi vajinismusun nedenlerinin başında geliyor. Yıllarca evli olup da eşiyle cinsel ilişkiye giremeyen pek çok kadınımızın olması, çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Psikoterapi ve gerekiyorsa ilaç tedavisiyle başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Erkeklerde erken boşalma
    Eğer fiziksel bir sorundan kaynaklanmıyorsa, erken boşalmanın sebeplerinde de yine psikolojik baskıyı görüyoruz. Toplumun ve ailenin damat adayından, eşini mutlu etme beklentisi ve baskısı, mutlaka “İlk gecede kızlık zarını bozacaksın” yüklemeleri, zaten heyecan içinde olan erkeğin sinir sisteminde yıpranma yarattığından, “ya başaramazsam kaygısı” yüksek olur ve erken boşalma gerçekleşir. Bir kez erken boşalan erkek, yine başarısız olacağım kaygısını oldukça yoğun yaşar ve eşiyle cinsellikten adeta kaçar. Erkekliğinin onuruna yediremediği için de bunu kimseye söylemez ve doktora gitmez. Tıpkı vajinimusta olduğu gibi evli olup da senelerce eşine dokunmayan, ayrı yataklarda yatan erkekler vardır. Günümüz tıp dünyasında tedavisi çok basit olan erken boşalmayla ilgili yine psikoterapi ve ilaç işbirliğine başvuruyoruz.

    Birinci adım sorunların üzerini örtmek değil çözmeye karar vermek
    Eşler arasında sorunların olması, özellikle de evlilikteki cinsel yaşantıda sorun yaşanması dünyanın sonu değildir. Ten uyumsuzluğu haricinde tüm cinsel sıkıntıların çözümü vardır. Yeter ki çiftler bu sorunlarına sahip çıksın. Burada birkaç altın öğüt verebiliriz:
    Sorundan kaçmayın, üzerini örtmeyin ve çözümü ertelemeyin. Unutmayın ki üzerini örttüğünüz ve çözümünü ertelediğiniz sorunlarınız kısa bir süre sonra size iki veya üç katı sıkıntıyla geri dönecektir.
    Eşinizle birlikte yaşadığınız sorununuzdan dolayı, sadece eşinizi suçlamayın. Tüm suçu eşinize yükler ve çözümü ondan beklerseniz, haksızlık etmiş olursunuz ve çözüme de ulaşamazsınız. Karşı tarafı suçlama davranışınızdan vazgeçin.
    Sorununuza sahip çıkın. Unutmayın ki evlilik ve cinsellik iki kişiliktir. Her ikiniz de bu sorundan sorumlusunuz, suçlu değil.
    Birlikte çözüm üretmeye çaba gösterin. Eğer çözümsüz kalıyorsanız bir uzmana ya da evlilik terapistine başvurun. Yardım almaktan çekinmeyin.

    Birbirinizi suçlamayı değil, konuşmayı seçin
    Kavga ve suçlama da bir iletişim yoludur, çiftler birbirlerine duygu ve düşüncelerini bu şekilde de iletebilirler. Ancak bu yol, yıkıcı ve evliliği zedeleyici, sevgiyi örseleyici bir yoldur. Sağlıklı iletişim için;
    Birbirinizi dinleyin, karşı tarafın sözünü kesmeyin. • Birbirinizle empati kurun, eşinizin yerine geçip onu anlamaya çalışın.
    Birbirinizden beklentilerinizi gözden geçirin ve ne kadar gerçekçi olup olmadığını değerlendirin.
    Eşinize karşı önyargılarınızı törpüleyin.
    İletişimin sadece konuşmak değil dinlemek olduğu gerçeğine gözden kaçırmayın.
    Eşinizle tartışmalarınız olacaktır ama asla aşağılayıcı, kırıcı konuşmayın, küfürleri lugatınızdan çıkarın.

    Kadınlar duygularının, erkekler iç güdülerinin doyurulmasından yana
    Cinsellik en temel içgüdümüz ancak bu içgüdünün duygularla süslenmesi gerekiyor. Erkekler eşlerinin işveli cilveli olmamasından, soğuk olmasından şikayet eder en çok. Kadınlarsa eşlerinin kendilerine duygusal yaklaşmadığından yakınır ve bu yüzden soğuk davrandıklarını söyler. Kadın danışanlarımın biri şöyle demişti: “Eşim normal zamanda benimle ilgilenmez. Gün içinde aramaz. Eve gelince ne yaptın bugün, diye sormaz. Ama ben mutfaktayken gelir arkamdan sarılır. İşte o an kendimi çok kötü hissederim. Sadece şimdi mi aklına geliyorum diye itelerim çoğu zaman.” Bu anlamda kadınlar haklı. Erkekler cinselliği sadece içgüdü yani hayvansı yanlarıyla yaşamasalar da duygularını işin içine katsalar, cinsel hayatları daha keyifli olacak ve eşleri soğuk kadın olmaktan çıkacak. Tabii burada kişilik yapıları da etkin rol oynuyor. Evlenmeden önce o kadın çok sıcakkanlı ve istekliydi de, evlenince mi öyle oldu? Çiftler birbirlerinin kişilik yapılarını da iyi değerlendirmeliler.

    Tutukusuzluk ve monotonluk cinsel hayatı öldürür
    Evliliklerde %70 gibi önemli bir oranı kaplıyor cinsel hayat. Çiftlerin birbirine tutkularının bitmesi ve monotonluk cinsel hayatın iki güçlü katili. Çiftler cinsel hayatlarını renklendirmek için neler yapmalı?
    Tutkularınızı öldürmeyin. Tutku kendiliğinden yaşamaz, onu beslemeli ve özen göstermelisiniz. Birlikteliğinize özel zamanlar ayırmalısınız.
    Cinselliği sadece yatak odanıza hapsetmeyin. Evinizin her köşesi cinselliğe açıktır. Monotonluk cinsel hayatınızın en büyük düşmanıdır.
    Birbirinizle cinselliği konuşmaktan utanmayın. Hoşunuza giden ve gitmeyenleri eşinize söyleyerek onu yönlendirin. Kimse kimsenin beynini okuyamaz!
    Eşinize gücenebilir hatta kırılabilirsiniz ama yatağa asla küsmeyin. Eşinizi cinsel yasakla cezalandırmayın.
    Anne baba rollerinizi bir kenara bırakıp eşinizle baş başa hafta sonu tatilleri yapın.
    Renkli bir cinsel yaşam için yaratıcılık gerekir. Bu konuda hayal gücünüzü harekete geçirin.
    Her şeyi karşı taraftan beklemeyin, siz de planlar yapın. Özellikle kadınlar cinselliği başlatmaya utanır. Bu önyargınızdan vazgeçin.

  • Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Çiftlerin büyük bir aşkla evlendikten sonra kabusu haline gelen vajinismus hastalığı, toplumsal baskı ve kız çocuklarının omuzlarına yüklenen sorumluluk sonucunda ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabiliyor.

    Genellikle psikolojik nedenler ile ortaya çıkan vajinismusun tepkileri fiziksel oluyor. Cinsel işlev problemi olarak tanımlanan bu rahatsızlık, vajina girişini çevreleyen pelvis kaslarının istem dışı kasılarak cinsel birleşmede acı ve ağrıya neden olması veya bu sebeple cinsel birleşmenin hiç gerçekleşememesi şeklinde tanımlanıyor. Cinsel birleşme için herhangi bir fiziksel engel bulunmamasına rağmen, korku, kaygı, ayıp düşüncesi, suçluluk gibi henüz küçük yaşta ekilmiş düşünceler ve duygular kadınların cinsel ilişkiye izin verememesine neden oluyor.

    Cinsel kimlik çok erken yaşlarda şekilleniyor. Özellikle 3 ile 8 yaşlar arasında “ödipal dönem” adı verilen dönemde kız ve erkek çocuklarda cinsel kimlik belirginleşiyor. Pek çok psikolojik rahatsızlığın ve cinsel sorunun kökeninde bu periyotta aile, çevre tarafından verilen mesajlar ile yaşanılan cinsel travmalar yer alıyor. Cinselliğin erkekler için yaşandığını, yatakta rahat olan ya da gerçekten sevişmekten zevk alan kadının hislerini belli ettiğinde ahlaksız olarak görüleceği kaygısı ile kadın cinsel ilişki sırasında kendisini istem dışı olarak rahat bırakamıyor. Bunun sonucunda da hem duygusal hem de fiziksel yaralanmalar ortaya çıkıyor. Kendini cinsel ilişkiye hazır hissetmeyen ve bunu eşine karşı yerine getirmesi gerektiği bir görev olarak kabul eden kadın, hem yeterli ıslanma ve kayganlığa ulaşamıyor hem de daha sonra kendisini kullanılmış hissediyor. Bu durum da çiftlerin ilişkilerini negatif olarak etkiliyor.

    Nedir bu iyi kız olma sendromu?
    Hepimiz ailemizin iyi kızı olmak isteriz. Ama bahsettiğimiz “iyi kız olma sendromu”, bu masum isteğin biraz dışında gelişip, sonrasında başımıza bela olabiliyor. Terbiyeli, hanım hanımcık, oturup kalkmasını bilen, sevgilisi olmayan, çocuksu ve ayıp olarak öğretilen tüm unsurlardan uzak, cam fanus içerisinde yetiştirilen kız çocukları, ilerde başarılı ve ailenin istenilen öznesi olabiliyorlar ama maalesef bir tabu olarak gösterilen cinsel hayatları ve dolayısıyla evlilikleri pek de başarılı ve hayal ettikleri gibi yürümüyor. Burada parantez açmak gerek; mükemmeliyetçi, çalışkan, idealist ve disiplinli olan aileler, tutucu bir yaklaşımda olmasalar bile çocuğun üzerinde “ailemin yüzünü kızartacak en ufak bir davranışta bulunmamalıyım” baskısı ile vajinismusa neden olabilecek etkide bulunabiliyorlar. Günümüzde çoğu kadın, hangi eğitimi alırsa alsın, iyi kız olma sendromu yüzünden çocuk sahibi bile olamıyor. Pek çok çift vajinismus sorunu yüzünden tüp bebek yapmak için büyük bir çaba içerisinde. Peki bu sorunların çözümü mü? Tabii ki değil!

    Duygusal olalım ama nereye kadar?
    İlişkilerde duygular pek tabii çok önemli. Sevmediğiniz, kendinizi yakın hissetmediğiniz birisi ile birlikte olmak zaten pek mümkün değil. Ancak bize pembe panjurlu ev hayali kurduran duygularımız ile birlikte bir ilişkiyi devam ettiren başka etkiler de var; erkek ile kadın arasındaki çekim ve birbirine dokunarak, birbirine bağlanan vücutlar gibi. İlişkilerde kadınlar da erkekler gibi cinsel doyum yaşamalı ve yatakta eşi ile birlikte kendisini bir suç işliyormuş gibi hissetmemeli. Çünkü cinsel birleşmede yaşanan sorunlar, karşılıklı olarak açıkça konuşulup, ifade edilmediği sürece çiftler arasında duygusal kırılmalara ve ayrılıklara neden olabiliyor.

    Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?
    Cinsel birleşme konusunda taşıdığınız olumsuz düşünceler sizin vajinismus olduğunuza dair kafanızda bir soru işareti oluşturuyorsa bunu çözmenin yolu öncelikle bir jinekoloğa görünmekten geçiyor. Çünkü her ne kadar vajinismus rahatsızlığının psikolojik nedenlerden dolayı çıktığı biliniyorsa da, çok az bir yüzde de olsa fizyolojik bazı nedenlerden de kasılmalar ve cinsel birleşmede zorlanmalar ortaya çıkabiliyor. Bu yüzden öncelikle sorunun temeline inip oradan hareketle hastalığın tanısının konulması ve bundan kurtulmak için hangi yolların denenmesi gerektiğine karar verilmesi gerekiyor. Eğer sorun psikolojik ise jinekolog sonrası psikiyatr ile görüşülmesi gerekiyor.

    Vajinismus ile ilgili olarak en çok görülen belirtilerden biri karşı cins ile cinsel ilişkiye girmekten korkma, bunu ertelemek isteme ya da sürekli olarak kaçınma. Bu durum küçüklükten itibaren erkeklerin zihnimizde ne şekilde konumlandırıldığı ile yakından ilgili. Sık görülen bir diğer belirti “disparoni” yani cinsel birleşme esnasında yaşanan ağrı ve acı. Bazı durumlarda cinsel birleşmenin tam olarak gerçekleşmemesi yani vajina içerisine penisin sadece bir bölümünün girmesi de söz konusu olabiliyor. Vajinismus belirtileri ayrıca kişinin jinekolojik muayeneden çekinmesi, tampon ya da tedavi amaçlı fitil ve benzeri ilaçların vajina içine yerleştirilememesi olarak da görülebiliyor.

    Tabii ki bu sorunlara aslında kadınları oldukça derinden etkileyen bazı tedavi yöntemleri ile yaklaşanlar da oluyor. Örneğin vajinismus olan bir kadının kızlık zarının sert olduğu düşünülerek kızlık zarı kesilebiliyor. Ya da kadın uyutularak eşi ile ilişkiye girmesi sağlanabiliyor. Bu durum çiftlerin ilişkilerini derinden sarsarken, bu sorunu yaşayan kadında da tecavüze uğramış hissi yaratıyor.

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?
    Vajinismus sorunu belirlendiğinde, jinekolog, psikolog ve psikiyatr ile görüşerek bir tedavi yöntemi belirlenmelidir. Görüşülecek kişilerin konusunda uzman olduğuna dikkat etmek gerekir. Çiftlerin birlikte doktora gitmesi ve sorunu birlikte çözmeye çalışması, vajinismus yaşayan kadının bu baskıyı üzerinden daha çabuk atmasını sağlayacaktır. Tedavi hemen cevap verebileceği gibi önce cinsel hayat ile ilgili bilgilendirme yöntemi ile çiftleri yanlış bildikleri bazı konularda rahatlatma, daha sonra da çiftler arasında uygulanabilecek bazı egzersizler ile sonuca ulaşılabilir. Eğer kadın cinsel uyarılma yaşıyor ancak istem dışı olarak pelvis kaslarının kasılması sonucu cinsel ilişkiye giremiyorsa, tedavi süreci çok daha kısa sürecektir. Eğer kadın yaşadığı bir travma sonucu cinsel birlikteliğe karşı soğukluk duyuyorsa tedavi süreci biraz daha uzayabilir. Ancak istenildiği ve doğru yöntemler uygulandığı sürece vajinismus çözülemeyecek bir sorun değildir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !