Kadınlar cinsel isteksizlik … Cinsellikten uzaklaşma ve isteksizliğin birçok nedene bağlı olduğunu ifade eden Dr. Üney, “Bazen bu duruma fiziksel sorunlar neden olurken, bazen de psikolojik sorunlar neden olmaktadır.Cinsellikten soğuma esasında isteksizlik olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsel problemlerle psikoterapistlere başvurmanın en sık nedenidir. Hatta cinsel problemlerin yarısı bu konuyla ilgilidir. Ülkemizde bu konu bir tabu olarak karşımızdadır. Bunun en sık nedeni cinsellik hakkında bilgi eksikliği veya yanlış bilgilenmedir.” dedi. En çok yanlış bilgi; erkekler her zaman isteklidir ve kadınların cinsel isteğinin olması ayıp olmasıdır. diyen Üney kadınların erkeklere göre cinsellikten daha fazla soğumuş durumda olduklarını kaydetti.
Kadınlar cinsel isteksizlik
Amerika’da yapılan bir araştırmada erkeklerin yüzde 15’i kadınların ise yüzde 32’si cinsellikten soğumuş durumdalar. Bizim ülkemizde de benzer ve belki de kadınlar açısından durum daha vahimdir. Cinsellikten soğumanın bedensel nedenleri şeker hastalığı, kalp hastalığı, tansiyonproblemleri gibi yaşam boyu süren hastalıklar, kanserler, menopoz, kullanılan ilaçlar ve hormonsal sorunlardır.
Cinsellik yaşam boyudur ve isteksizliğin tedavi süreci vardır.
Kadınlarda cinsellikten soğumanın nedenleri:
1. Cinsel konuda bilgi yetersizliği
2. Cinsel konularda istekli gözükürse, bunun başka anlamlar çekilmesi kaygısı
Erkeklerin bir ‘sorununa’ çözüm olarak geliştirilmiş bu ilacı kadınlar kullanırsa ne olur?
Sildenafil ilacının ticari ismi olan Viagra ya da halk arasındaki adıyla ‘küçük mavi hap’, cinsel olarak uyarılmış erkeklerin erekte olamaması durumuna bir çözüm olarak geliştirilmiştir. Günlük hayatta ve ilaç endüstrisinde, adı birçok şakanın içerisinde geçiyor olduğundan mıdır bilinmez, çoğu insan tarafından Viagra ismi ve bu ilacın işlevi bilinir.
Kadınlar Viagra İçerse
Peki, erkeklerin bir ‘sorununa’ çözüm olarak geliştirilmiş bu ilacı kadınlar kullanırsa ne olur?
Soruyu cevaplamadan önce, erkekler üzerinde Viagra’nın nasıl işlediği konusunu detaylandıralım. Cinsel uyarım sırasında, erkek vücudu penisin erektil dokusunun içerisine nitrik oksit salgılar ve cyclic guanosine monophosphate (cGMP) üreten enzim uyarılır. Bu durum düz kas hücrelerinin gevşemesine ve penis içerisindeki arterlerin genişlemesine sebep olarak penise doğru akan kanın miktarını artırır. Ayrıca erektil doku da kan ile dolar. Bu sonuçların birleşimiyle de ereksiyon meydana gelir. Viagra da, düz kas hücrelerinin içerisindeki cGMP seviyesini düzenleme yoluyla çalışır.
Bu yüzeysel açıklamadan sonra, ilk sorduğumuz sorunun cevabına geçelim. Peki, kadınlar Viagra içerse ne olur?
2003 yılında University of California’da yapılan bir çalışmada, menopoz öncesi kadınlar üzerinde sildenafil sitratın (Viagra) etkileri belirlendi. Bulgulara göre Viagra, kadınlarda cinsel birleşme ve uyarılma sırasında genital bölgedeki hassasiyeti ve tatmini artıyor. Yani başka bir ifadeyle, Viagra kadınların da cinsel performansını artırıyor olabilir. Fakat bu ilacı kullanan kadınlarda birtakım küçük yan etkiler de gözlemleniyor; baş ağrısı, cilt kızarması, burun iltihaplanması, bulantı gibi.
Yapılan çalışmalarda elde edilen bulgular sizde, Viagra’nın kadınlar için de kullanılabilir bir ilaç olduğu izlenimini uyandırmış olabilir. Fakat henüz bu ilaç, kadınların kullanımı için resmi olarak onaylanmış değil. Bu sebeple Viagra kullanımı, yaşanan sorunlar için doğru bir tedavi yöntemi olmayabilir.
Bugüne kadar uğruna birçok kadının hayatı söndü… Kızlık zarını herkes bekâretin simgesi bir damla kan olarak gördü… Peki tüm bunlar doğru mu? Yoksa kızlık zarı tarih mi oldu?
Sadece ülkemizde değil birçok ülkede kadınların başlıca sorunu olan bekâret, bugüne kadar hep ilk cinsel ilişkiyle gelen kanla simgelendi. Oysa günümüzde bu inanışın doğru olmadığını savunan görüşler var. Cinsel Sağlık Enstitüsü (CİSED) de bu konu hakkında yaptığı son açıklamalarda bekâretin aslında kanla simgelenmesinin yanlış olduğunu ve her şey doğru yapıldığında ilk ilişkide acı, ağrı ve kanama olmadığını açıkladı. CİSED Başkan Yardımcısı Psikolog Gülüm Bacanak, “Ne yazık ki ülkemizde cinsel eğitim yok; kızlarımız ve erkeklerimiz cinsellik konusunda hiçbir şey bilmeden ya da çok sınırlı bilgi ile ilk ilişkiyi yaşıyorlar. Erkekler, biraz daha bilgili ve deneyimli oluyor; ancak artık toplum her şeyi serbestçe yaşıyormuş gibi görünse de, kızların evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamalarına hâlâ hoş bakılmıyor. Bir de ilk ilişkinin rahat olmaması gerektiğine dair bir beklenti oluyor; yani kadın acı çekmezse, kan gelmezse bu defa erkek şüpheye kapılıyor. Yani doğal bir dürtü olan cinsellik, toplum tarafından çok zor bir hale getiriliyor. İlk gece ile ilgili olarak kızların kafalarında bazı korkular oluyor. Acı çekmek, ağrı duymak, kanama ya da kanamama gibi. Bu şartlarda sağlıklı bir ilişki zaten beklenmiyor. Eğer erkek de ilk gece kızın korkularını fark etmeyip zorlarsa o zaman durum daha da travmatik olabiliyor. Fakat ilk gece kız ve erkek rahat olur, erkek eşini rahatlatır ve gevşetirse, yeterli ön sevişme yapılırsa acı, ağrı ve kanama da olmayabiliyor. Acıyı, ağrıyı ve kanamayı yaratan şey, ilişki sırasında kadının kendini kasması erkeğin de zorlaması oluyor” diyor. İşte Psikolog Gülüm Bacanak’tan bekâret ile ilgili çarpıcı açıklamalar!
Günümüzde çoğu kadın ilk ilişkide kan gelmemesinden şikâyetçi. Bu durumun sebebi de psikolojik mi? Yani kadınların cinsellik konusunda rahatlamasıyla ilişkili olabilir mi?
Kan gelmemesi şikâyetçi olunacak bir durum değil aslında; ancak toplumda öyle bir beklenti var. Genç kızlarımız daha önce hiçbir cinsel temasta bulunmadığı halde ilk ilişkide kan gelmediğinde kendinden şüphe etmeye başlıyor ve bu onların psikolojisini de bozuyor. Ayrıca ne yazık ki erkeklerimizde de kan görme beklentisi çok fazla.
Bekâret korkusu kadınları farklı şeylere itiyor Bekâret tabusu kadının cinsel hayatını nasıl etkiliyor?
Bekâret bir damla kanla ölçülebilen bir şey değil. Bekâret aslında kişinin beyninde. Tabii ki “Herkes önüne gelenle birlikte olsun, toplum kurallarını hiçe sayarak cinselliği yaşasın” demiyoruz; ancak toplumun erkeğe, sınırsız cinsel özgürlük sağlarken, kadının cinselliğini bastırıp kısıtlaması da ileride kadının evlilik hayatında cinsellikten hiçbir zaman zevk alamamasına neden olabiliyor.
Bugüne kadar bekâret hakkında bilinenler yanlış mı?
Zaten aslında yüzyıllardır var olan bir gerçek var. Halk arasında söylenenler, her zaman doğru olmayabiliyor. Bu konuda tabii ki kadın doğum uzmanları daha ayrıntılı bilgi sahibi ve bizim görüşlerimize katılmayabilirler, ancak herkesin kabul ettiği bir gerçek var; aslında kızlık zarı doğuştan delik. Kızlık zarı bir perde gibi vajina ağzını kapatıyor ve ilk ilişkide yırtılacak, delinecek, patlayacak sanılıyor. Hatta ilk ilişkide kızlık zarından patlama sesi geleceğini düşünen ve bu yüzden ilişkiden korkan danışanlarımız bile oluyor. Oysa kızlık zarının ortasında âdet kanının aktığı bir açıklık bulunuyor yani orası tamamen kapalı değil; her kadın da âdet gördüğüne göre demek ki kızlık zarı toplumun zannettiği gibi bir yapı değil.
Farklı bakış…
Kadın Doğum Uzmanı Dr. Hüseyin Kösoğlu ise kızlık zarı ile ilgili şunları söylüyor: 11-12 çeşit kızlık zarı tipi bulunuyor.
İlk ilişkide mutlaka kan gelmesi zorunlu değil, çünkü dış genital organlarla, iç genital organlar farklı yapılardan oluşuyor.
Cinsel temasla birlikte kızlık zarı bazen eriyebiliyor ve bu durumda kan gelmiyor.
Kızlık zarının bulunduğu bölgede doku parçası varsa cinsel organ içeri girerken zar yırtılabiliyor, bu durumda kan gelebiliyor.
Kan gelme durumu genelde cinsel ilişkide yaşanan psikolojik rahatlıkla ilgili değil, kızlık zarının yapısıyla ilgili bir durum.
Nilgün Yıldız Devamı Formsante Dergisi Kasım 2010 Sayısında…
Toplumumuzun kapalı kutularından biri olan cinsel hayata dair bilgiler ya deneme-yanılma yoluyla ya da kulaktan dolma ediniliyor. Hal böyle olunca ortaya çıkan en ufak bir hurafe toplumda yer edinip, kuşaktan kuşağa yanlış bilgiler aktarılmasına neden oluyor.
Günümüz internet çağı ama bunu atomu parçalamak için kullananların sayısı, cinsel bilgi edinmek için bilgisayar karşısına geçenlerden bir hayli az. 2000’li yıllarla birlikte internetin hayatımıza daha yoğun girmesiyle biraz daha konuşulabilir ve bu konuda bilgiye erişilebilir olsa da cinsellik, Türk toplumunun en büyük tabularından biri. Bırakın iki arkadaşın bu konuda bir şeyler paylaşmasını, anne-babalar çocuklarıyla dahi konuşamıyor. Dolayısıyla kulaktan dolma edinilen ilk cinsel bilgiler gelecekte sağlıksız ilişkiler yaşanmasına, beraberliklerde sorunlara, cinsel doyum ve tatminden uzak insan sayısının artması dışında başka hiçbir işe yaramıyor. Biz de toplumdaki yaygın cinsellik hurafelerini bir bilenden öğrenelim diyerek, Medilife Sağlık Grubu’ndan Psikiyatri Uzmanı Dr. Çiğdem Demir ile görüştük. Dr. Demir, cinsel mitleri ve doğruları Formsanté okurları için anlattı…
ERKEK HER ZAMAN CİNSEL İLİŞKİYİ İSTER VE HAZIRDIR. Bu inanış hem erkek hem de kadın için sorun yaratmanın yanı sıra kadın-erkek ilişkisini ve arkadaşlıkları bozucu etkiye sahip. Erkek açısından etkisine bakıldığında, cinsel ilişki istemediği durumlarda erkeği zorluyor, istese de istemese de ilişkiye girmeye çalıştığı ya da yakınlaştığı veya kendisine yakınlık gösteren her kadına cinsel istek duyması gerektiğini sanıyor. Kadın tarafından bakıldığında ise onlara yakınlaşan her erkeğin aklında cinsellik olduğunu düşünüyorlar.
CİNSELLİK İÇİN MUTLAKA EREKSİYON GEREKLİDİR. Böyle düşünen erkek, cinsel yakınlaşmanın erken döneminde dikkatini penisine ve ereksiyonuna çevirerek kendini sıkıştırıyor, gelişen performans kaygısı nedeniyle cinsel hazzı engelliyor. Özellikle ara ara sertleşme zorluğu yaşayan erkeklerde ereksiyonun yakın takibi, cinsel ilişkiye dair konsantrasyonu bozarak ereksiyon zorluklarının artmasına neden oluyor. Ayrıca sertleşmeye odaklanmış bu yoğun dikkat, erkekte sevişmenin birleşme dışındaki yönlerinin ihmal edilmesine, böylece hem kendi hem de partneri açısından cinsel yaşamın zevklerini sınırlamasına yol açıyor.
CİNSELLIĞI ERKEK YÖNETİR, HER ŞEYİ BİLİR VE EYLEMİ MUTLAKA O BAŞLATIR. Sevişmeyi başlatan ve sürdürenin erkek olması inanışı kadını pasifize ediyor. Bu inanışı, cinsel olarak arzulu ve aktif kadından korkan toplumlar yaratıyor. Özellikle de kendine güvensiz erkekler, eşlerinin cinsel isteklerinin farkına varmaktan rahatsız oluyor. Erkeğin bu rahatsızlığına karşılık olarak kadın da kendini sadece eşinin istediği zaman ve onu memnun etmek için ilişkiye girmeye koşullandırıyor. “Erkek her şeyi bilir” yanlış inanışıysa, cinsel yaşamda bir sorun olduğunda erkeğin kendini yetersiz hissetmesi ve kendi erkekliğini sorgulamasına neden oluyor.
CİNSELLİK İÇGÜDÜSELDİR, ÖĞRENİLMEZ. Cinselliğin içgüdüsel yönü olabilir ama cinsel yaşam, aktif çaba ve öğrenilenlerle güzelleşiyor. Cinselliğin içgüdüsel olduğu ve öğrenilemeyeceği yönündeki inanışı, kişileri aktif çaba ve öğrenmenin getireceği katkılardan mahrum bırakacağı gibi, bir sorun yaşandığında kendilerinde eksiklik olduğu algısını da yaratıyor.
ERKEĞİN PENİS BOYU, CİNSEL İLİŞKİ İÇIİN ÇOK ÖNEMLİDİR. Cinselliğin anatomik ve fizyolojik özelliklerine bakıldığında penis boyunun cinsel ilişki için önemli olmadığı görülüyor. Bu konudaki yanlış inanış, erkeklerde penis boylarının yeterli olup olmadığıyla ilgili kaygılarla kendini gösteren, cinsel kimlikleriyle ilgili kuşkularını yansıtıyor.
HAMİLEYKEN KURULAN CİNSEL İLİŞKI BEBEĞE ZARAR VERİR. Eğer kanama, düşük tehdidi, genital enfeksiyon ve benzeri ekstra bir tıbbi sorun yoksa hamileyken kurulan cinsel ilişkinin bebeğe zararı yok. Çünkü içinde bulunduğu amniyon sıvısı, bebeği dış faktörlere karşı koruyor. Bu konuda, cinsel ilişki sırasında karın bölgesine baskı yapmayacak pozisyonların tercih edilmesi önem taşıyor. Öte yandan gebelikte cinselliğin devam etmesinin hem hormonal hem psikolojik açıdan yararları da bulunuyor.
ÇİFTLERIN AYNI ANDA ORGAZM OLMASI GEREKİR. Cinsel fizyolojileri farklı olan kadın ve erkeğin aynı anda orgazm olması ancak rastlantısal unsurlarla ilişkili olarak yaşanabilecek bir durum. Bu yanlış inanış, aynı anda orgazm olmadıklarında çiftlerde eksiklik duygusuna neden olabiliyor.
BİR KADININ BAKİRE OLDUĞUNUN KANITI, CİNSEL BİRLİKTELİĞİN ARDINDAN KAN GELMESİYLE ISPATLANIR. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki ilk cinsel birleşmede kızlık zarına bağlı olarak kanama olma olasılığı yüzde 40, yani yüzde 60 kanama olmuyor ya da gözün ayırt edemeyeceği, mikroskobik düzeyde gerçekleşiyor. Bizimki gibi kızlık zarına çok önem verilen kapalı toplumlarda ilk gece cinsel birleşmede kan gelmemesinin, kadının bakire olmadığını gösterdiği inancı bazen kötü olaylara neden oluyor.
MASTÜRBASYON ZARARLIDIR. Mastürbasyon cinselliğin yaşanmasının sağlıklı ve normal bir yolu. Cinsel partneri olmayan kişinin bu isteğini giderme yolu olabileceği gibi, düzenli cinsel partneri olsa da karşı tarafın cinsel ilişki yaşamak için uygun ya da istekli olmadığı koşullarda cinsel isteği gidermede kullanılacak sağlıklı bir etkinlik olarak da öne çıkıyor. Ayrıca cinsel ilişki esnasında çiftlerin tercihine göre, karşılıklı olarak uygulayabilecekleri haz alma aracı olabiliyor. Çeşitli cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde uygulanan cinsel terapilerde ise mastürbasyon tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Mastürbasyonun zararlı olduğu hurafesi, özellikle gençlerin cinsel arzularının farkına varmalarını ve orgazmın hazzını öğrenmelerinin yaratacağı sonuçları engellemek için geliştirilmişe benziyor.
TÜM FİZİKSEL YAKINLAŞMALAR SEVİŞMEYLE SONLANIR. Bu yanlış inanış, eşlerin birbirlerine yakınlık ve sevgi ifadesi olarak temaslarını sınırlıyor. Özellikle erkeğe atfedilen “erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdır” cinsel mitiyle beraber düşünüldüğünde, eşinin sadece sevgi ifadesiyle sokulduğu durumlarda, her iki taraf da istemediği halde kendilerini cinsel ilişkiye geçmek zorunda hissediyor.
MENOPOZ, CİNSEL İSTEĞİ ORTADAN KALDIRIR. Bu miti, üreme ile sevişmeyi birbirine bağlayan kültürel gelenek yaratıyor. Menopozla beraber kadının cinsel hayatının da bittiğine inanan erkek, eşiyle sevişme isteğini ona çekinerek ifade ederken; kadın da cinsel isteğini bastırma ya da ifade etmeme yoluna gidiyor.
ERKEKTE SEVİŞME ESNASINDA PENİSİN SERTLİĞİNİ KAYBETMESİ, EŞİNİ ÇEKİCİ BULMADIĞI ANLAMINA GELİR. Sevişme sırasında erkeğin dikkati azalabiliyor veya başka bir nedenle ereksiyon geçici olarak ortadan kalkabiliyor. Erkeğin cinsel arzusu varsa, sevişmeye devam edildiğinde ereksiyon yeniden sağlanıyor. Ancak ereksiyon kaybı erkek açısından da kaygı faktörü olarak algılanırsa, bunun yeniden sağlanması güç oluyor.
GERÇEK ORGAZM BIRLEŞMEYLE OLANDIR. Yapılan çalışmalara göre kadınların yüzde 98’inin orgazm olması için direkt klitoral uyarı gerekirken, sadece yüzde 2’si birleşme esnasında orgazm olabiliyor. Bu fizyolojik bir özellik olsa da söz konusu hurafe nedeniyle kadın cinsel birleşmeyle orgazm olamadığında kendini eksik hissediyor.
ORAL SEKS SAĞLIKLI DEĞİLDİR. Oral seks; hem cinsel ilişki öncesi zevk alma aracı olarak, hem de kendisi başlı başına bir cinsel etkinlik olarak sağlıklı cinsellik sınırları içinde yer alıyor. Ancak cinsel organlar ve ağız mikrop almak için uygun bölgeler olduğundan oral sekste dikkat edilmesi gereken husus hijyen ve temizliktir.
CİNSEL BİRLİKTELİKTE FANTEZİ KURULMAZ, KONUŞULMAZ. Cinsel ilişki esnasında çiftlerin birbirlerine ne hissettikleri ve o esnada neyi tercih ettiklerine dair geribildirimde bulunması konsantrasyonlarını ve dolayısıyla cinsel hazzı artırıyor. Ayrıca istemedikleri ve konsantrasyonlarını bozan temasları önlemelerini de sağlıyor. Fantezilerin karşılıklı uygunluklar ölçüsünde yaşanması ise kişilerin kendi içlerinde sakladıkları, cinsel yaşamlarına sokmadıkları arzularının ifade edilmesi ve yaşanmasını sağlıyor.
Formsante 2016 – Şubat sayısı Ayşegül Uyanık Örnekal
Aldatmanın bilimsel nedenlerine kafa yoran uzmanlar yeni bir veri açıkladı; araştırmaya göre aldatma nedenleri arasında cinsel narsizm de var.
Aldatma nedenleri arasına cinsel narsizmi koyan araştırma sonuçları; Florida Eyalet Üniversitesi Psikoloji Bölümü ile Kuzey Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği “Evliliğin İlk Yıllarında Narsisizm ve İhanet / Sadakatsizlik İlişkisi” konulu çalışmaya dayanıyor.
Cinsel yönden kendilerini aşırı yetenekli görüyorlar
Toplam 123 evli çift üzerinde yapılan bu çalışmada cinsel narsisizmin evlilikte sadakatsizliği ne derece etkilediği konusu incelendi.
Narsisizmin sadakatsizlikle ilişkisi olduğunu düşünmek için teorik düzeyde sebepler bulunduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, çiftleri yakından ilgilendiren bu önemli araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:
“Cinsel yaşamda ortaya çıktığı takdirde narsisizmin cinsel davranışları etkilediği fikrinden hareketle, kişideki cinsel narsisizm duyguları ve sadakatsizlik arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu düşünülüyor. Bu ilişkinin ortaya çıkma sebeplerini anlamaya yönelik yapılan çalışmalarda cinsel narsizmin dört farklı yönünün (cinsel istismarcılık, cinsel yönden kendini aşırı yetenekli görme, cinselliğin hakkı olduğunu düşünme ve cinsel empati eksikliği -sadece kocalarda-), bu duruma sebep olduğu ortaya çıktı.”
Narsistler de aldatılır
Araştırmaya katılan ve narsistlik düzeyi yüksek olan kişiler, geçmişte partnerlerine ihanet ettiklerini söylüyor. Öte yandan, narsistlik düzeyi yüksek kişilerin diğer kişilere göre partnerleri tarafından aldatılma riski daha fazla.
4 yıl süren araştırmada 243 katılımcının hepsi (üç erkek katılmadı) ya da eşleri en az iki kez ihanet yaşadıklarına dair bildirim yaptı. Eşlerden 139’u ya da partnerleri (yüzde 57.2), araştırmaların yedi aşamasının hepsinde ihanet yaşadıklarını söyledi. 56’sı (yüzde 23) altı aşamada ihanet bildirimi yaparken, 15’i (yüzde 6.2) beş aşamada, 16’sı (yüzde 6.6) dört aşamada, 15’i (yüzde 6.2) üç aşamada ve ikisi (yüzde 0.8) sadece iki aşamada ihanet yaşadıklarını bildirdi.
“Tatmin olmuyorsa ihanet eder”
Psikolog Başkak’a göre, sadakatsizlik ve kişideki cinsel narsisizm arasında doğru orantı, sadakatsizlik, cinsel tatmin ve evlilikten duyulan memnuniyet arasında ise ters orantı var. Bu durum hem erkekler hem de kadınlar için geçerli.
Cinsel narsistler aldatmaya daha yatkın
Aynı şekilde, cinsel narsizm duyguları yüksek olan eşler, kadın veya erkek fark etmiyor, bu duyguları düşük seviyede olanlara göre, eşlerini aldatmaya daha yatkın.
Araştırmaya katılan erkeklerin yaş ortalaması 25,4. Ve ortalama 15,7 yıl eğitim almışlar. Kadınların yaş ortalaması 24,1 ve eğitim gördükleri süre ortalama 17,8 yıl. Eşlerin yıllık ortak gelirleri ise 40 bin ve 50 bin dolar arasında değişiyor.
En tutkulu sevişmelerde bile orgazm süresi sanıldığı kadar uzun bir süre gerektirmiyor. Jinekolog Rami Asker, tüm gerçekleri açıkladı.
Çoğu erkek ve kadın tüm gece süren seks fantezisine inanır fakat gerçeklerle karşılaşınca bu fantazileri hayal kırıklığına ve tatminsizliğe sebep olur.
Cinsel ilişkinin kriteri süre değildir
Cinsel ilişkinin başarısı süresine bağlı değildir yani çiftlerin ilişki sonrasında süre hakkında konuşmaları gereksizdir. Özellikle bizim toplumumuzda erkekler için uzun süren cinsel ilişki bir güç simgesi olarak görülür halbuki hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü başarılı ve kaliteli sekste uzun süren cinsel birleşmeden çok çiftlerin doyuma ulaşması önemlidir yani kısacası ilişkinin süresini çiftlerin doyumu belirler bazen kısa bir sürede de doyuma ulaşılabilir.
İdeal Seks Süresi
ABD ve Kanada’da 10 yıl süren çalışmalarda, 4 dakikalık cinsel birleşme yeterli, 10 dakika süren cinsel birleşme ideal, 13 dakika ve daha uzun süren ilişkiler ise yorucu bulunmuştur.
Kadınların cinsel yaşamına dair birçok sorun bilim insanları açısından uzun süre gizemini korudu. Fakat son dönemlerde yapılan araştırmalar kadınlarda orgazm, klitorisin işlevi, G noktasının varlığına dair yeni açıklamalar getiriyor.
JD Salinger bir zamanlar şunları yazmıştı: “Kadın vücudu keman gibidir; doğru çalmak için usta müzisyen gerekir.” İşte doğru çalındığında kadın birkaç saniyeliğine bir mest olma hali yaşar, dünya durur. Fakat yanlış ele alındığında acı, öfke ve hissizlik ortaya çıkar. Yani cinsellikte kadının yaşadıkları, ereksiyon, uyarılma ve boşalma serisini izleyen erkeklerinkinin tam tersidir.
Peki orgazm anında neden yoğun bir zevk duyulur? Kadınlar nasıl çoklu orgazm yaşar? G noktası denen şey gerçekten var mıdır? Bütün bu sorular tıp açısından uzun süre gizemini korumuştur. “Aya bile gittik ama kendi vücudumuzu yeterince tanımıyoruz” diyor kariyerinin önemli bir kısmını bu sorulara cevap bulmaya adamış Roma Tor Vergata Üniversitesi’nden Emmanuele Janini. Son yıllarda bu konulardaki araştırmalar yoğunlaşınca nihayet bazı yanıtlar alınmaya başlanmış.
Bilim insanlarının en büyük başarısı belki de araştırmacıların gözü önünde ve MR tarayıcısı içinde kadınları mastürbasyona ve hatta cinsel birleşmeye ikna etmek olmuştur. New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nden Barry Komisaruk bu yolla kadınlarla erkeklerin cinselliği bu kadar farklı yaşamasının nedenlerini bulmaya çalışıyordu.
Kadın orgazmının sırları çözülüyor mu?
Beyindeki yangın
Fakat tüm farklılıklarına rağmen kadın da erkek de orgazm sırasında benzeri bir sinirsel aktivite gösteriyor. “Aradaki benzerlikler farklılıklardan çok daha fazla. Orgazm sırasında beynin tümüyle aktive olduğunu, tüm sistemlerin harekete geçtiğini görüyoruz” diyor Komisaruk. Yani bir orman yangını varsa başlangıçtaki ayrı ayrı kamp ateşleri arasında ayrım yapması zordur.
Belki de orgazm sonrası hissedilen yorgunluk bundandır. O sırada her şey aynı anda aktive olursa bu etkinlikleri birbirinden ayırması zordur. Başka bir şey düşünememe hali de belki bu yüzdendir.
Fakat bu yangında yoğun olan yerler vardır. Dopamin gibi nörotransmiter salgılayarak insanda zevk ve ödüllendirme hisleri yaratan beynin ödül merkezi bunlardan biridir. Öyle ki sıçanlar beynin bu kısmının elektrikle stimüle edilmesinden aldıkları zevki yiyeceklere tercih edecek, açlıktan ölmeye kadar vardıracaklardır işi. Seksin yanı sıra bu bölgeyi harekete geçiren diğer şeyler kokain, amfetamin, kafein, nikotin gibi uyuşturucular ve çikolatadır. Belki de orgazmın ardından aynı şeyleri tekrar yaşama isteği bu nedenle duyulur.
Fakat orgazmın ardından kadın ve erkek arasında farklılıklar baş göstermeye başlar. Uzmanlar, erkek beyninin belli bölgelerinin orgazmın hemen ardından cinsel organların stimülasyonuna cevap vermediğini, oysa kadınların beyninin aktive olmaya devam ettiğini belirtiyor. Bazı kadınlar çoklu orgazm yaşadığı halde erkeklerde böyle bir şey olmamasının nedeni bu olabilir.
Zevkin anatomisi
Bu beyin taramalarından elde edilen sonuçlar tartışma yaratmış olsa da bunlar orgazmın anatomisi konusundaki tartışmalar yanında az kalır. Peniste duyuları beyne taşıyan tek kanal vardır. Kadın genital sisteminde ise bu kanallar üç-dört tanedir.
Kadın cinselliğinde temel taşlarından biri klitoristir. Vajinal açıklığın hemen üzerinde ufak bir yumru şeklindeki klitoris, çok eski tarihlerden kalma kil heykeller üzerinde bile resmedilmiştir. Fakat 16. yüzyıla kadar bu yapının bütün kadınlarda ortak bir fiziksel özellik olduğu ve zevk uyarıcısı olarak işlev gördüğü bilinmiyordu. Ancak daha sonraki yüzyıllarda kadının cinsel zevki sorunu göz ardı edilmiş, doktorlar ve anatomistler klitorisi unutmuştu. 20. yüzyılda yeniden gündeme gelmişti.
Kadınların yüzde 30-40’ının sadece cinsel birleşme yoluyla hiç orgazm olmadıkları, oysa çok sayıda kadının klitorisin uyarılmasıyla orgazm olduğu biliniyor. Peki bütün kadınların vajinal orgazm hissetmemeleri gerekiyor mu? Ya da klitoris olmadığı halde orgazm olmak mümkün mü?
Barry Komisaruk sıçanların çiftleşme davranışlarını incelerken tesadüfen sıçanın vajinasına bir çubuk soktuğunda kaskatı kesildiğini ve böyle bir stimülasyon sırasında acıya karşı duyarsızlaştığını fark etmiş. Benzer bir deneyi kadınlarla yaptığında, vajinal stimülasyon esnasında acıyı beyne ileten sinirlerin bloke olduğu ve acı hissedilmediğini gördü. Peki bu nasıl oluyordu?
Omurilik kopmasına rağmen orgazm
Omuriliği hasar görmüş kadınlar, hatta bu hasarlar genitallerden beyne giden sinir yollarını bloke etmiş olsa bile, vajinalarına ve rahim boynuna (serviks) dokunulduğunda hissediyorlardı. Klitoristen gelen duyuları beyne aktaran sinir kesilmiş olsa bile bazıları bu yolla orgazm bile oluyordu. Komisaruk bundan şu sonucu çıkarıyordu: “Omuriliği hasar görmüş olduğu için klitorisini hissetmeyen kadınlar vjinal stimülasyon yoluyla orgazm olabiliyor. Vajinal orgazmın varlığını kanıtlayan en iyi delil bu belki de.”
Bunun nedeni omuriliğin dışında yer alan vagus sinirinin vajinadan beyne duyuları taşımasıdır. Komisaruk’a göre, “Kadınlar klitoris orgazmını daha bölgesel ve dışsal, vajinal orgazmı ise daha içsel ve tüm bedeni saran bir deneyim olarak niteliyor. Klitoristen duyuları taşıyan sinirin vajinadan taşıyan sinirden farklı olması bunun nedeni olabilir.”
Peki kadının genital bölgesindeki farklı kısımlardan gelen duyuları farklı sinirler taşıyorsa ve her ikisi de orgazmı tetikleyebiliyorsa vajinanın bazı bölgelerinin diğerlerinden daha duyarlı olduğu söylenebilir mi hala? Çiftler vajinal orgazm için hangi bölgede odaklanmalı?
G noktası
G noktası neresi?
Bütün ilgi uzun süre boyunca G noktası olarak tanımlanan bölgede yoğunlaşmıştı. 1980’lerde buradan ilk söz eden Alman kadın doğum uzmanı Ernst Grafenberg olmuştu. Grafenberg bu noktanın vajinanın ön duvarında olduğunu ve bu duvarın ardından idrar yolunun geçtiğini söylüyordu. Sonraki araştırmalarda bu bölgeden kan damarlarının ve sinir uçlarının geçtiğini ve prostat bezinin kadınlardaki kalıntılarının burada toplandığını ve özellikle pelvik taban kası güçlü olan kadınların bu bölgenin stimülasyonu yoluyla orgazm olacağını ortaya koymuştu.
Ancak böylesi bir noktanın varlığı hala tartışmalı görülüyor. 2008’de 20 kadın üzerinde yapılan bir deneyde idrar yolu ile vajina arasındaki duvarın kalın olduğu kadınların bu tür orgazmlar yaşadığını gösterdi.
Fakat Janini, basılıp çekildiğinde orgazma neden olan spesifik bir düğme tarifi yapar gibi bu alana G noktası adı verilmesini doğru bulmadığını, çünkü öyle bir noktanın olmadığını belirtiyor.
Klitorisin anatomisi
Peki böyle bir nokta yoksa ne var? Birçok araştırmacı klitoris üzerinde birleşiyor ve bunun sadece deri altında bezelye büyüklüğünde bir yapı olmadığını, bir sarmal gibi vajinanın dışından, pelvis içinden ve idrar kanalının yanından geçen 9 cm’e kadar ulaşan, lades kemiğine benzeyen bir yapı olduğunu söylüyor. Herkesin hissettiği kısmı ise bu lades kemiğinin üzerinde bulunan ve en hassas olan beze kısmı.
Kadının cinsel organının ve onlar üzerinde büyük etkisi olan hormonların karmaşık yapısı G noktası gibi bir noktanın varlığını kanıtlamanın da çürütmenin de zorluğunun nedenidir belki de. Yani etrafından yalıtılmış bir halde vajinanın ön duvarını uyarmak işe yaramaz.
Cinsel birleşme anında klitorisin iç kısımları ve idrar kanalını çevreleyen dokular harekete geçer ve şişer. Elle yapılan uyarIlma sırasında ise klitorisin sadece dış kısmı uyarılmış olur.
Klitorisin büyüklüğünün orgazmda etkili olup olmadığı sorusuna bakıldığında ise MR taramalarında, klitorisin boyutları ne kadar küçük ve vajinadan ne kadar uzaksa kadınların orgazm olmalarının da o kadar zorlaştığı görüldü.
‘Tümüyle normal’
Bütün bunlardan yola çıkarak kadınların orgazmı konusunda şunlar söylenebilir: Kadınlar hem vajinal uyarılma hem de klitorisin uyarılması sonucu ya da her ikisi birlikte uyarılarak orgazm olabilir. Bunlara rahim boyu uyarılması da eklenebilir ve tümü birden uyarıldığında daha yoğun ve karmaşık bir orgazm yaşanabilir.
Herhangi bir cinsel tecrübeden uyarılmayan kadınlar içinse uzmanlar farklı yollar denemelerini tavsiye ediyor. Ohio’dan ürejinekolji uzmanı Rachel Pauls şunları söylüyor: “Vajinal orgazm olamadığı için kendisinde bir sorun olduğunu düşünen kadın hastalar geliyor bana. Oysa hiçbir sorunu yok onların. Herkes biraz farklıdır. Seks sırasında bazı kadınlarda klitoris uyarılması kolay, bazılarında ise daha zor olabilir. O zaman eşlere iş düşüyor. Elle ya da başka bir uyarıcıyla uyarma denemeleri yapmak gibi. Ama kadınlar şunu bilmeli ki cinsel birleşme anında kadınlar orgazm olamıyorsa bu tümüyle normaldir.”
İnsan cinselliğinin karmaşık olduğunu kabul etmek gerekir.
Cinsel tercihler geniş bir yelpaze içerir, kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, bir günden diğerine değişebilir.
Bu nedenle normal seks yaşantısını tanımlamaya çalışmak saçma olur. Seksin türleri öyle geniş kapsamlıdır ki bir tek istatistikle çoğu insanın bu konudaki duygu ve düşüncelerini anlatmak mümkün değildir.
Bu makalede, cinsellik yelpazesinin ne kadar geniş olduğu konusunda bir fikir vermek için bazı verilere başvurduk.
Genel eğilimler
Fakat bunu yaparken de belli uyarılarda bulunmak gerekir.
Cinsel davranışlara yönelik anketlerin çok da güvenilir olduğu söylenemez. Seks hakkında konuşmak hâlâ tabu olarak görülür. Anket ya da araştırmalara katılanlar her zaman doğruyu söylemeyebilir; yanıtlarını süsleyerek ya da abartarak verme ihtiyacı duyabilir.
Yani bu istatistikler harfi harfine doğruyu gösteriyor diye görülmemeli, sadece 21. yüzyılda cinsel hayatın çeşitlerine dair genel bir eğilimi yansıtan veriler olarak ele alınmalıdır.
Aseksüellik
Cinsel yönelimleri rakamlara dökmek her zaman zor olmuştur. Kime sorduğunuza, nasıl sorduğunuza ve çekicilik, davranış ya da kimlik olarak mı sorduğunuza bağlı olarak homoseksüellik tahminleri yüzde 1 ila 15 arasında değişiyor.
Son dönemlerde yapılmış bazı araştırmalar ise bazı insanların tümüyle cinsel arzulardan yoksun olduğunu gösteriyor. Ama bu onların herhangi bir ilişki yaşamadığı anlamına da gelmiyor. Bu durumun yaygınlığı konusunda kesin veriler olmamakla birlikte, tahminler yüzde 1 üzerinde yoğunlaşıyor.
Cinsel arzulardan yoksun ya da aseksüel olarak tanımlanan bu insanların kendilerini ifade etme konusundaki girişimler giderek yaygınlık kazanıyor.
Kiminle seks?
Düzenli birliktelikler dışındaki seksin yeni tanışılmış kişilerle gerçekleştiğine dair yanlış bir yargı var; oysa seks birçok farklı görünüm kazanabiliyor.
2009’da ABD’de yapılan ve 18-59 yaş arası 3990 kişiyi kapsayan bir araştırmada görüldüğü gibi, tek gecelik ilişkiler tahmin edildiği kadar yaygın değil. Başka bir deyişle, nüfusun yüzde 50’sinin durumu “karışık” görünüyor.
Journal of Sex Medicine dergisinde yayımlanan verilere göre, kiminle cinsellik yaşandığı sorusunun cevabı şöyle:
Uzun süreli birliktelik: %53
Geçici ilişki: %24
Arkadaşla: %12
Tanıdıkla: %9
Seks işçisi:%2
Ne kadar sık seks?
Bu veriler, ABD’de 18 yaşından büyük 50 bin kişinin katıldığı Küresel Seks Araştırması’na dayanıyor. Araştırmada, şu sonuçlara varılmış:
Son bir yıldır cinsel ilişkiye girmeyenlerin oranı: %18
Yılda bir kez: %8
Ayda 1-2 kez: % 28
Haftada 1-3 kez: %40
Haftada 4 veya daha fazla: %6,5
Yaş ilerledikçe cinsel birleşme sıklığı azalıyor. Ama bu düşüş tahmin edildiği kadar keskin değil.
70 yaş civarı kişilerle yapılan bir ankette, katılımcıların yüzde 50’sinin ayda iki kereden daha fazla, yüzde 11’inin ise haftada bir düzenli cinsel ilişkiye girdiği görüldü.
Seks ne kadar sürüyor?
Kanada ve ABD’de internet üzerinden yapılan bir araştırmada, heteroseksüel çiftlerin ve homoseksüel erkeklerin seks süresi 15-30 dakika arasında değişirken, lezbiyen kadınlarda bu sürenin 30-45 dakikaya çıktığı görüldü. Yani lezbiyenler daha az sıklıkta seks ihtiyacı duyuyor, ama seks süresi daha uzun tutuluyor denebilir.
Orgazm aldatmacası
Seks sırasında orgazm oluyormuş gibi davranmanın sadece kadınlara özgü olduğu sanılır. Ama ABD’de yapılan bir araştırmada, çeşitli cinsel etkinlikler sırasında erkeklerin de yüksek denebilecek bir oranda orgazm oluyormuş taklidi yaptığı görüldü.
Bunun nedeni çoğu zaman, o an seks isteği duymadığı halde partnerlerini üzmemek için ilişkiye girmiş olmak şeklinde ifade ediliyor.
Fakat erkeklerin kendisi bazen orgazm oluyormuş gibi davrandığını kabul etse de, bunların sadece yüzde 20’si partnerlerinin bunu yaptığına ihtimal veriyor.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikiyatrist ve Psikoterapist Dr. Sema Bayçın Aytaçlar, “Cinsel yaşamdaki sorunlar; duygusal yakınlığın, biz olma hissinin ve bağlanma potansiyelinin azalmasına yol açtığı için ilişkiyi olumsuz etkiliyor. İlişkiyi zora sokuyor, vazgeçilmez olmasını azaltıyor” diyor.
Eğer siz de cinsel hayatınızda sorunlar yaşıyorsanız, belki de hata sizde! Erkekler kadar kadınlar da seks esnasında hatalar yapıyor, belki de birçoğu bunun farkına bile varmıyor. Bu hataların oluşma sebebini Sema Bayçın şöyle açıklıyor: “Kadın beyni, işleyişi açısından cinsel eyleme hazırlık ve cinsellik esnasında odaklanmayı bozan uyaranların etkisinde kolay kalıyor. Ayrıca cinselliğin duygusal kısmı, bedensel haz kısmından daha büyük bir yer kaplıyor. Bu da kendi cinselliğine tam sahip çıkamamasına neden oluyor. Buna yanlış bilgi ve tutum eklenince hatalar oluşuyor.”
Peki, kadınlar seks esnasında yaptığı yanlışları nasıl düzeltebilir? Önce hataları bilmek gerekiyor elbette…
Vücudunuzdan utanmayın!
Kısa veya uzun, zayıf ya da şişman… Vücut tipleri kişiden kişiye göre farklılık gösteriyor. Kendini beğenmemek ise kişinin kendine yaptığı kötülüklerin başında geliyor. Çünkü beğenmeme, utancı da beraberinde getiriyor. Kadınlar daha küçük yaşlarda beyinlerine işlenen tabular, ‘evlenmeden olmaz’ gibi kalıplar yüzünden cinsellikten uzaklaşıyor. Sema Bayçın, kadınların kendi vücuduyla barışık olmamasının yetiştirilme sürecinde başladığını söylüyor ve nedenlerini şöyle sıralıyor: Kişiye cinsellikten kaçınmasının öğretilmesi, kadın bedeninin değersizleştirilmesi ve metalaştırılması, ahlaki ve dinsel söylenceler, kadının tek görevinin annelik olduğu yargısı, cinsel istek ve doyumun kadının saflığını bozduğu inancı, kadın için cinselliğin doğal bir dürtü olmadığı fikri. Bu tür ideolojilerle büyüyen bir kadın birçok sorunla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu sorunların başında çıplak kalamama ve kendi bedenine çıplakken bakamama geliyor. Kişi kendini rahat hissetmiyor, vücudunu sergilemekten korkuyor. Örneğin kadınların ışık kapalı bir şekilde seks yapma isteği buradan geliyor. Bu tutum partneri de etkiliyor. Kadın partnerinin ona bakmasını istemiyor, tensel temas konusunda çekingen davranıyor. Eğer sizin de böyle bir sorununuz varsa, vücudunuzdan utanıp hareketlerinizi kısıtlamak yerine kendinizle barışın. Eğer vücudunuz konusunda özgüvenli olursanız utanma duygusunu da kaybedersiniz. Böylece her davranışınızda kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz.
Aşırı tepki göstermeyin
Her gün aynı yerde aynı yemeği yemek… Hayal ederken bile sıkıldınız değil mi! Rutinleşen şeyler zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Bu yüzden yeni şeyler denemeye ve tarzınızı değiştirmeye açık olmalısınız. Özellikle erkekler, konu sekse geldiğinde yeni şeyler denemek istiyorlar. Kadınlar ise durumu yanlış anlıyor ve bunu kendilerine yapılan bir eleştiri olarak kabul ediyorlar. Aksine bu heyecan katmak için yapılan bir değişiklik olarak algılanmalı. Partneriniz yeni şeyler denemek istiyorsa aşırı tepki göstermekten kaçının ve sakince dinleyin. Psikoterapist Dr. Aytaçlar, kişinin yeni şeyler denemek için önce kendisini ikna etmesini gerektiğini söylüyor. Partnere güvenmek, zarar görmeyeceğine inanmak ve birlikte keyif alacaklarını düşünmekle yeniliklere olan bakış açısının değişebileceğini söylüyor.
Doğru zamanı bekleyin
Siz mutluluktan havalara uçarken onun suratı beş karış mı? İşte gerçek hayat böyle! Sizin seks için hazır olmanız partnerinizin de hazır olduğu anlamına gelmiyor. Bu yüzden ‘Erkekler her zaman sekse hazırdır’ algısını unutmanız, partnerinizi anlamaya çalışmanız gerek. Günlük hayatta yaşanan zorluklar stresi de beraberinde getiriyor. Stres ise cinsel hayatı doğrudan etkileyen faktörlerin başında geliyor. Dr. Aytaçlar, “Stres, erkekte dürtü, istek, performans ve haz almada sorun yaratıyor. Cinsel yaşam potansiyelini etkiliyor” diyor. Yani seks yapmak istememesi aslında sizi istemediği anlamına gelmeyebiliyor.
Çok pasif olmayın
Oyunun içindeyken yedek oyuncuymuş gibi davranmayın, biraz harekete geçin. İlişkilerde olduğu gibi sekste de birlik olmak gerekiyor. Uyumlu davranıldığı takdirde alınan zevk de artıyor. Ancak kadınların yaptığı başlıca hatalardan biri seks sırasında pasif kalmak oluyor. Cinsel doyumu partnerin görevi olarak görüyorlar ve sorumluluğu erkeğin omuzlarına yüklüyorlar. Böyle bir durumda erkekler hem zorlanıyor hem de sıkılmaya başlıyor. Pasif bir partner ile ilişki kendi kendine konuşmaya benziyor aslına bakarsanız, bir süre sonra sıkıcı bir hal alabiliyor. Birliktelik arzusunu düşürebiliyor, performansı ve alınan zevki azaltıyor. Kadınların arzulanmayı daha çok önemsedikleri farz edilse de aslında bu erkekler için de önem taşıyor. Partnerden böyle olumlu duygusal bir tepki almak iyi bir motivasyon olabiliyor.
Sorunlarınızı konuşarak halledin
İzlediğiniz tüm romantik komedi filmlerini bir kenara bırakın şimdi, oradaki erkeklerin hayal ürünü olduğunu unutmayın. Erkekler ne yazık ki kadınların akıllarını okuyamıyor, ne düşündüklerini onlar söylemeden anlayamıyor. Bu yüzden yatakta bir sıkıntı yaşıyorsanız, bunu onlara kibar ve anlayışlı bir şekilde izah etmeniz gerekiyor. Çünkü eleştiri yolu tercih edildiğinde diyaloğun sonu tartışmaya varabiliyor. Dr. Aytaçlar; şikayet eder tarzda değil, çözümleyici bir şekilde yapılan konuşmanın daha uygun olacağını söylüyor. Herhangi olumsuz bir sözün beğenilmeme, istenmeme veya suçlanma gibi algılanabileceğini belirtiyor. Bu yüzden konuşma tarzı bu noktada büyük önem taşıyor.
Korkulara takılmayın
Korktuğunuzda kendinizi rahat hissedebiliyor musunuz? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü korkan insan gerginleşir, hareketleri kısıtlanır ve gereğinden fazla düşünmeye başlar. Bunlar da cinsel isteksizliğe neden olur. Örneğin gebe kalma korkusu, evlilik öncesi ilişkilerde bekareti kaybetme korkusu, kadın cinsellik isterse ve bunu gösterirse partnerinin ne düşüneceği… Kadınların bir diğer korkusu da canlarının acıması oluyor. Bunu düşünürken bir türlü rahatlayamıyorlar. Haliyle sağlıklı bir cinsel ilişki de yalan oluyor. Yapılması gerekense, bu korkulardan kurtulmak. Biraz rahatlayın. Seks korkularak yapılacak bir şey değil. Aslına bakarsanız, dünyanın en keyifli şeylerinden biri!
Hamile kalmayı kolaylaştırmak için ne yapmalı?Ayın hangi döneminde hamile kalınabilir? Hamile kalma şansının en yüksek olduğu günler nelerdir?
tüm bu soruların cevabı için makalemizi okumanızı tavsiye ederiz. Hamilelik bir kadının yaşayabileceği en tatlı zaman dilimlerindendir.
Evlada kavuşmayı bekleme bu güzel heyecan hayattaki hiç bir mutlulukla değişilemez.
Kariyer, okul hayatı, iş bulma gibi durumlar derken, günümüz gençleri evliliği sürekli erteliyorlar.
Yaşın verdiği gecikmeden dolayı veya bazen hiç bir sorun bulunmamasına rağmen
beklenen bebek bir türlü gelmiyor.
Çünkü ya yumurtlama zamanı tutturulamıyor ya da farkında olmadan hamileliği engelleyen bazı sorunlar var.yapılıyor. Özellikle maddi ve manevi açıdan hazır olunan bir dönemde bebek sahibi olmak istendiğinde insanların beklemeye pek de fazla tahammülü olmuyor.
Peki istediğimizde hamile kalabilmek, yani hamile kalma şansımızı artırabilmek için neler yapmalı, nelere dikkat emeli, bunları öğrenmek ister misiniz?
Uzmanlara göre korunmayan ve sağlık sorunu olmayan her çiftin, adet döneminde hamile kalma şansı %25 civarıdır.
Çiftin yaşı, ilişki sıklığı gibi faktörler bu başarıyı etkileyen kriterlerdendir.
Adaçayı
Hormon eksikliğini giderip hamile kalmanızı sağlar. Adaçayı yapmak için, 1 bardak sıcak suya 3-5 yaprak taze adaçayı atıp 5 dk, demleyip süzüp için.
Döl yatağı hastalığınız varsa arasıra adaçayı oturma banyosu yapsanız iyi olur, bu banyoyu yapmak için, 2 avuç dolusu taze adaçayı yaprağını 1 gece suda bekletin.
Ertesi gün bu yapraklar ocakta suyun içinde kaynatılıp,için su dolu küvete eklenir, bu tedavi için banyo suyu belini geçmeli.
Yumurtlama Döneminini Belirleyin
Kadınların doğurganlığının maksimum düzeyde olduğu bir dönem aralığı vardır.
Bu dönemde şöyle hesaplanıyor detin başladığı gün “1. Gün” olarak kabul ediliyor ve 28 günde bir adet gören kadında yumurtlama 13.- 15. gün arasında gerçekleşiyor, işte bu dönem en fazla doğurgan olunan zaman ortaya çıkmış oluyor.
Ancak kadınların tümü bu dönemde yumurtlamıyor. Bazıları biraz daha önce veya sonra yumurtlayabiliyor. Bazıları da hiç yumurtlamıyor.
Erkek spermi cinsel ilişkiden sonra yaklaşık 48-72 saat kadın vücudunda canlı olarak kalabiliyor, işte kadının en doğurgan olduğu bu zamanda, spermin de orada olması gerekiyor, bir de yeterli sperm bulunabilmesi için her gün yerine gün aşırı cinsel ilişkiye girilmesi.
Çünkü fazla sayıda cinsel ilişkide bulunmak erkeğin menisindeki sperm sayısını azaltıyor.
Yumurtlama gerçekleştiğini gösteren bazı belirtiler vardır bunlar; göğüslerde hassasiyet, vajinal akıntıda artış, karın bölgesi ve bedende rahatsızlık hissidir.Ayrıca eczanelerde satılan ovülasyon belirleme testleri ile de yumurtlamanın gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenebilir.
LH Düzeyi Testi
Yumurtlama döneminizi tespit etmek, böylece hamile kalma şansınızı yükseltmek için bir jinekoloğa başvurabilirsiniz.
Jinekologlar yaptıkları LH düzeyi testi ile bu dönemi tespit edebiliyorlar.
LH düzeyi yüksek olduğu günler yumurtlama için en verimli günlerdir.
İdrardaki LH düzeyindeki ani yükselişi artık eczanelerde satılan testler sayesinde evinizde de zamanında ve kolayca tespit edebilirsiniz.
Hamile Kalmak İçin
Belli ilişki pozisyonları hamile kalma şansını artırır, bazıları ise düşürür.
Ayakta veya oturur pozisyonda kurulan ilişkide ya da ilişkiden hemen sonra ayağa kalkıldığında spermlerin rahim ağzındaki açıklıktan geçmeleri zorlaşır ve hamilelik şansı düşebilir.
Hamilelik ve öncesindeki dönemde çiftlerin yüksek ısıya maruz kalmaktan kaçınmaları gerekir. Saunadan ve çok sıcak suyla banyo yapmaktan kaçınılmalıdır.
Günümüzde bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla video, display terminallerinden (bilgisayar ve televizyon ekranı) yayılan elektromanyetik alanın da hamilelere zararlı, olabileceği düşünülmektedir. Bu tip enerjiye maruz kalan kadınlarda düşük oranının arttığı gösterilmiştir. Bu zararlı etkiden korunmak için bilgisayar ekranından 80 cm. uzakta oturulması önerilir. Özellikle monitörlerin arka bölgelerinden uzakta oturmak gerekir.
Şansınızı artırın!
Sağlıklı beslenmek yumurta ve sperm kalitesini, dolayısıyla da döllenmeyi etkiler. Hamilelik öncesi dönemde sağlıklı beslenme alışkanlıklarının edinilmesi ve bunların hamilelik süresince devam ettirilmesi çok önemli. Düzenli beslenme alışkanlığı anne adayına, ailesine ve gelişecek bebeğin sağlığına katkıda bulunur.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.