Etiket: Cinsellik

  • Normal cinsel ilişki sıklığı nedir

    Normal cinsel ilişki sıklığı nedir

    Normal ilişki sıklığı, kişilerin ve çiftlerin kendi durumlarını kıyaslamak ve normalin neresinde durduklarını anlamak için en çok merak edilen konulardan ve karşilaşılan cinsel mitlerden biri olmuştur.

    Tarih boyunca her kültürün ve dinin kendine özgü düzenlemeler getirdi?i cinsel ilişki sıklığı bir çok farklılıklar gösterir. Tarihsel süreçte bakarsak, Yahudili?in son dönemi, hristiyanlı?ın ilk bir kaç yüzyılında karıyla kocanın haftanın yalnızca bir günü Cumartesi (sept günü) arifesinde birlikte olmasına izin verilir, bunun dışındaki günlere hoşgörüyle bakılmazdı. Farklı sosyal sınıfların nasıl ve ne sıklıkta birlikte olaca?ında dair düzenlemeler vardı. Mesela varlıklı kişiler yalnızca geceleri birlikte olabilirken işçiler haftada iki kere izin verilirdi. Başka şehirde yaşayanların haftada bir kez, deve sürücüleri otuz günde bir eşlriyle birlikte olma mecburiyeti vardı. Bilginlerin haftada bir kez cumartesileri zorunlu, bir kez de iste?e ba?lı ilişkiye girebiliyorlardı.

    Eski Yunanlılar şehvet peşinde koşup her türlü cinselli?i ölçüsüz yaşarken, ilk hristiyanlar buna tepki gösterdi ve Klasik Roma döneminde cinsel perhiz kutsanmaya, ne kadar az ilişkiye girilirse o kadar itibarlı olunmaya başlandı. Bu durum bazı grup ve mezhepler tarafından benimsenmiş hal günümüzde bile etkisini sürdürmektedir. Hazreti İsa evlilikte cinselli?i önem vermiş ancak takipçilerinden İ.S. 354-430 yılları arasında yaşamış olan St. Augustin sevdi?i metresiyle evlenemeyip kendi sosyal sınıfından istemedi?i bir kadınla evlenince yaşadı?ı vicdan azabı ile cinselli?e küsüp düşman kesilmiş ve geliştirdi?i cinsellik karşıtı ve bakareti kutsayan ö?reti bugünün hristiyan toplumlarının cinsel tutumları üstünde belirleyici olmuştur. Müslümanıkta da evlilik içi cinsellik kabul görmüş kocaların eşlerini memenun etmeleri istenmiştir.

    Avustralya ve Yeni Gine’de ki bazı yerlilerde ilişki sıklı?ını belirleyen kadının döllenmeye uygunlu?u, Afrika’daki bazı kabilelerde mevsimsel de?işiklikler ve do?al olaylar olabilmektedir.

    Yukarıdaki örneklerden de anlaşılaca?ı gibi her ça?a ve topluma uygun bir norm olmamakla birlikte yapılan araştırmalar batı toplumlarında ortalamanın haftada iki veya üç oldu?u şeklinde. Eşlerin yaşı, sa?lık durumları, evlilik süreleri, aralarındaki yaş farkı, çocuk sayısı, ortamın uygunlu?u, stres faktörleri gibi bir çok de?ışken olmasına ra?men bizdeki normlarda batı normlarıyla paralellik gösteriyor. Biz cinsel terapistler olarak, herkes için geçerli tek bir sayı olmadı?ını, her çiftin kendi normunu kendisi belirlemesi gerekti?ini, esas olanın çiftin uyumu ve cinsellikten aldı?ı doyumun niteli?i oldu?unu düşünüyoruz.

    Sayı olarak fazla ama eşlerin haz almadı?ı görev vari bir cinsellik yerine dokunmaktan ve sevişmekten keyf alındı?ı, duyguların bütünleşti?i, yasaksavarcasına de?ıl istekle yapılan bir birlikteli?in yaşadı?ı cinselli?i öneriyoruz.

    Kimi zaman eşlerden biri di?erinden daha istekli olabiliyor ve daha sık sevişmek isteyebiliyor. Bazı çiftlerde sorun oluşturan bu duruma karşı daha fazla istekli olan eşin mastürbasyon yoluyla kendi tatmin etmesi eşini zorlamaması gerekir. Sevgi ve saygının oldu?u çiftlerde daha az istekli olan taraf eşini elle okşama, oral sex gibi farklı tekniklerle doyuma ulaştırabilir ve eşinin gerginli?ini azaltabilir. Bir di?er yöntem de seksi daha fazla seven tarafın bunu eşinede sevdirecek şekilde çeşitli fantaziler, sex oyuncakları, erotik ortam yaratma gibi yollara başvurmasıdır.

    Skor odaklı de?il bir oyun gibi e?lenerek yaşanan ve karşılıklı doyumun oldu?u çiftler normlara takmazlar. Onlar nasıl daha keyifli bir cinsellik yaşayabileceklirini düşünürler.

    Herşeye ra?men çiftin arasına bir so?ukluk girmiş ve eşler uzun bir süredir birbirlerini arzulamıyorsa, yataklar ayrılmış ise bunun da normal olmadı?ını, evlilik ilişkisinde ciddi sorunların başladı?ını kabul etmek gerekir. Burada cinsellikten daha önemli sorunlar vardır ve belkide profesyonel bir yardıma ihtiyaç duyulur hale gelinmiştir. Çünkü yolunda gitmeyen bir ilişkinin ilk belirtileri cinsel yaşamda ortaya çıkar. Ilişki sorunları çözülmeden cinsel sorunların çözülmesi, tutkulu bir cinsel yaşamın olmadı?ını klinik deneyimler de gösteriyor.

    Kemal Özcan, Psikolog, Evlilik ve Çift Terapisti, Cinsel Terapist

  • Gebelikte cinsellik nasıl yaşanmalı

    Gebelikte cinsellik nasıl yaşanmalı

    gebelikte cinsel ilişki:

    gelişmekte olan toplumlarda cinsellik bir tabu özelliğini hala koruması nedeniyle,gebelikte anne ve baba adayları doktora pek sormazlar veya soramazlar,doktorlarda anne ve baba adaylarına bu konu da yeterli bilgi vermez ve üstünde fazla durmazlar,bu konu daha çok gebelikte bir problem yada terslik yaşandiği takdirde gündeme gelir ve bu durumlarda genelde cinsel perhiz önerilir.

    hamilelikte kadının vücudunda ciddi fiziksel,kimyasl ve hormonal değişiklikler gerçekleşir,bu değişikliklerin sonucunda gebeliğin bazı dönemlerinde kadının libido dediğimiz cinsel arzusunda azalma,normale dönme ve hatta artma bile yaşanabilir.

    gebelik süresini 3 hatta dört döneme ayırıyoruz,1.ci trimester(ilk 3 aylık dönem),2.ci trimestr(3.-6.ay) ve 3.cü trimestr (7.aydan doğuma kadar),dördüncü dönem ise doğum sonrası lohusalık dönemidir. bu dönemlerde anne vücudunda farklı değişiklikler meydana gelir.dolayısıyla bu farklı dönemleri ayrı ayrı ele alalım.

    ***1.ci trimestr: gebeliğin ilk 3 ayı,burda anne adayı gebeliğin vücudunda meydana getirdiği fiziksel ve ruhsal değişikliklerine uyum sağlamaya çalışır,çoğu gebede bu dönemde gebelik hormonunun ani yükselişine bağlı olarak bulantıları ve kusmaları olur,vücutta ödem artışına bağlı olarak meme de duyarlıklık artışı,yorgunluk ve uyku isteğinde artış olur. bu dönemde çoğu gebe kokulara karşı aşırı duyarlı ve eşlernin ten ve ağız kokularına karşı tiksinme hissedebilirler.dolayısıyla anne adayı genelde bu dönemde cinsel isteğinde azalma olur ve bu meseleyi ikinci plana atar.onun için erkekler bu konu da daha anlayışlı olmalı ve ısrarcı davranmamaları gerekir. ilk üç ayda istek olduğunda cinsel ilişki yaşanabilir fakat daha dikkatli ve nazik davranmalı,aşırıya da kaçmamalı.eğer bu dönemde anne adayında vajinal kanama veya düşük riski varsa cinsel ilişki risk ortadan kalkana kadar yasaklanır.

    ***2.ci trimestr: bu dönemde anne adayı gebeliğin fiziksel değişikliklerine artık alışmaya başlamıştır ve ilk aylardaki şikayetleri hafiflemiş ve kendini bedensel olarak daha iyi hisseder.bu dönemde genelde cinsel ilişkiye karşı ilgi artar. 1.trimesterdeki genital bölge ve memedeki kanlanmanın artışı 2.trimestr de de devam eder buda gebenin orgazmı daha yoğun yaşamasını sağlar.

    normalde cinsel ilişki de orgazm sırasında rahimde hafif kasılmalar meydana gelir,bu kasılmalar gebe olmayan yada 1.trimestr de gebe bir bayan tarafından hissedilmez,ama gebelik ilerleyince ve rahim büyüdükçe yani 2.trimestr’de bir gebe de bu kasılmalar hissedilebilir ,kasılmalar sırasında bebeğin hareketlerinde azalma olabilir ama bu kasılamalar bittikten sonra bebeğin hareketleri eski haline döner,tecrübesiz bir gebe’yi kasılmaların hissedilmesi ve bebek hareketlerinin kısa süreli duyulmaması endişelendirebilir,halbuki bu kasılmaların normal seyreden bir gebeliğe hiçbir zararı olmaz.

    ***3.cü trimestr: bu dönemde pelvis bölgesindeki fizyolojik kanlanma artışı ve rahimdeki kasılmaların artışı orgazmdan alınan hazı arttırır ama gebeliğin bu son dönemindeki meydana gelen fiziksel değişiklikler ve bir takım şikayetler gebenin libido(cinsel arzu) ve cinsel isteği tekrar arka plana atmasına neden olur.rahimin ileri büyümesi,mide yanması,memelerin hassas olması,yorgunluk ve uyku isteği hissi,bacaklarda oluşan kasılmalar ve memelerden süt gelmesi,cinsel ilişkinin gebeliğe zarar vermesi endişesi,bütün bunlar gebeyi cinsellikten uzaklaştırır.

    ***gebelikte cinsel ilişki ile ilgili yalnış düşünceler :

    -cinsel ilişki erken doğuma neden olurmu?

    hayır,normal seyreden bir gebelikte cinsel ilişkinin böyle bir etkiye yol açması söz konusu değildir.

    -penisin ilişki sırasında bebeğe zarar vermesi mümkün mü?

    ilişki sırasında penisin bebekle fiziksel teması mümkün değil,bebeğe zarar vermesi ve sakatlığa yol açması söz konusu olamaz.

    -cinsel ilişki sırasında sperm ve bakterilerin bebeğe olaşması mümkün mü?

    gebelikte rahim ağzı salgısının koyulaşması ve yoğun kıvamlı bir tıkaç oluşturması spermlerin ve bakterilerin rahim boşluğuna ulaşmasına engel olur.

    ***gebelikte hangi durumlarda cinsel ilişki yasaklanır?

    erken doğum tehlikesi varsa,düşük riski varsa,gebelik kesesi erken açılıp sular gelmişse,eş yani plasenta’nın öne yerleşip rahim ağzını kapatmışsa,sebebi belli olmayan vajinal kanama varsa,eşlerin cinsel yolla bulaşan hastalıkları varsa,aktif siğil ve hpv enfeksiyonu varsa,çoğul gebeliklerde son 3 ay,tekil gebeliklerde ise son 1 ayda çiftlerden cinsel ilişkiden uzaklaşmaları istenir.

    Op. Dr. Rami ASKER tarafından yazılmıştır.

  • Erkek ve kadın açısından ideal sex süresi

    Erkek ve kadın açısından ideal sex süresi

    Erkek ve kadın açısından ideal sex süresi;

    çoğu erkek ve kadın tüm gece süren seks fantezisine inanır,fakat gerçeklerle karşılaşınca bu faztazileri çoğu zaman hayal kırıklığına ve tatminsizliğe sebep olabiliyor. Cinsel ilişkinin başarısı süresine bağlı değil,yani çiftlerin ilişki sırasında saat tutmaları ve biz şu kadar uzun sex yaptık diye sevinmeleri gereksizdir,özellikle bizim toplumumuzda erkekler için uzun süren cinsel ilişki bir güç simgesi olarak görülüyor,halbuki alakası yok,çünkü başarılı ve kaliteli sex te uzun süren cinsel birleşmeden çok çiftlerin doyuma ulaşması önemli,yani kısacası ilişkinin süresini çiftlerin doyumu belirler,bazen kısa bir sürede doyuma ulaşılabilir.

    ABD ve kanadada 10 yıl süren çalışmalardan sonra 4 dakikalık cinsel birleşmeyi yeterli,10 dakika süren cinsel birleşmeyi ideal ve 13 dakika ve daha uzun süren ilişkiyi yorucu bulunmuştur.

    Op. Dr. Rami ASKER tarafından yazılmıştır.

  • Daha iyi seks için öneriler…

    Daha iyi seks için öneriler…

    Aklınızdaki soru işaretlerini gidermenin, monotonlaşan hayatınıza renk katmanın tam zamanı!
    1 Seksi önemseyin
    Cinsellik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası ve cinsel açıdan tatmin olmak, yaşama genel bakışımızı etkileyecek kadar önemli. Pfizer’in, bağımsız araştırma ajansı Vision Critical aracılığıyla Türkiye’nin de dahil olduğu sekiz Avrupa ülkesinde toplam 4108 kişiye yaptırmış olduğu ‘When it comes to sex’ (Cinsellik söz konusu olduğunda) anketinde, katılımcılara cinselliğin, hayatı algılamaları konusunda ne kadar önemli olduğu sorulmuş. Araştırmaya göre kadın ve erkeklerin büyük çoğunluğu cinsel açıdan tatmin olma hissinin yaşama genel bakışları açısından önemli veya çok önemli olduğunu kabul ediyor. Ankete katılan erkeklerin yüzde 80’i, kadınların da yüzde 62’si cinsel açıdan tatmin olma hissinin önemli bir faktör olduğunu kabul ediyor. Siz de ‘Cinsel hayatım ne durumda?’, ‘Seks hayatımın nasıl olmasını isterdim?’ gibi soruları kendinize sorarak, çözmek istediğiniz problemleri belirleyebilir ve ilk adımı atabilirsiniz.

    2 Monotonluktan kurtulun

    Rutin bir gününüz nasıl geçiyor? Evli ve çalışan birçok kadın için senaryo şu şekilde: Kalk, hızlıca giyin, makyaj yap, trafiği aşabilirsen vaktinde işe git, kahvaltıyı bir poğaçayla geçiştir, 1-2 kahve molası dışında tüm gün çalış, tekrar trafikle boğuş, eve ulaş, yemek hazırla, duş al, çocuklarla ilgilen, vaktin kalırsa biraz dizi izle ve yatma vakti geldi, işin yoksa bir de seviş! Kulağa ne kötü geliyor değil mi?
    Şimdi senaryoyu biraz farklılaştıralım… Sabah seksi, güne güzel başlamak için harika bir yol! Üstelik salgılayacağınız mutluluk hormonlarıyla tüm gününüzün daha stressiz geçmesini bile sağlayabilir! Ayrıca birlikte duş almak, gün ortasındaki flörtöz mesajlar ya da çocuklar eve gelmeden yapılan küçük bir kaçamak da monotonlaşan seks hayatınıza iyi gelebilir.

    3 Görünüşünüze takılmayın

    Kilolar, bacaklardaki 1-2 tüy, ter kokuyorum düşüncesi… Tüm bunlarla ve kötü göründüğünüz düşüncesiyle kafanızı meşgul ederseniz, duygularınız üzerine yoğunlaşamazsınız. Ve unutmayın, erkekler yatakta kendine güvenen kadınları daha çekici bulur!4 Seksten bahsedin
    Partnerinizle cinselliği konuşuyor musunuz? Çiftlerin birçoğu yatak odasındaki sorunları konuşmaktan çekiniyor. Konuşmadıkça da çatışmalar artıyor. Sevdikleriniz, sevmedikleriniz, fantezileriniz ve seks sırasındaki duygularınızdan bahsetmeniz birbirinizi daha iyi tanımanızın, vücutlarınızı keşfetmenin en garantili yolu. ‘Utanırım’ demeyin, aklınızdan geçen yaramaz cümleleri onunla paylaşmayı deneyin!

    5 Ön sevişmeyi uzatın
    Pfizer’in, ‘When it comes to sex’ anketine göre katılımcıların yüzde 68’i için ‘fiziksel ön sevişme’ kendilerinin ve eşlerinin cinsel tatmininde en önemli ya da ikinci önemli unsur… Dokunma, temas, elle uyarma… Tüm bunlar kadınlar için orgazm kadar önemli. Ön sevişme hem sonraki doyum açısından iyi bir temel oluşturuyor, hem de psikolojik açıdan hazzı arttırıyor. ( elele.com.tr/iliski-seks)

  • Yatağa öz güvenli girin

    Yatağa öz güvenli girin

    Sevdiğiniz adamın yanında çok mutlusunuz, birlikte çok güzel vakit geçiriyorsunuz ama ne zaman küçük cilveleşmeler başlıyor, işte o an size bir haller oluyor…
    Kendinizi mutsuz, kasılmış ya da rahatsız hissediyorsanız belli ki öz güveninizi yatak odasının dışında bırakıyorsunuz.

    Karşınızda sizi çok seven, sizin de aşık olduğunuz ve çekici bir erkek var. Birlikteliğinize seviye atlatma zamanı geldi. Sanki hissetmişçesine o geceye hazırlandınız. Her şey çok güzel… Baş başa akşam yemeğinin ardından, bir kulüpte eğlendiniz ve evet bu gece birlikte olacaksınız. Derken tüm hayalleriniz suya düşüyor. Çünkü partnerinizin tüm çabalarına rağmen bir türlü kendinizi açamıyorsunuz. Bunun pek çok nedeni olabilir. Bunlardan biri de cinsel açıdan öz güveninizin yetersiz olması. Peki her şey iyiyken neden bunu yaşıyorsunuz? Bu sorunun cevabını bugünde değil de geçmişte mi aramak gerekiyor?

    Öz güven duygusunun temellerinin çocukluk yaşlarında, kişiliğimizin çekirdeğinin oluştuğu 0-3 yaş arasında atıldığını söyleyen Uzman Psikolog-Psikoterapist Esra Erdoğan, “Güven ya da güvensizlik, öncelikle bağlanmayla oluşuyor. Anne-çocuk ilişkisi yetişkinlik için temel oluşturuyor ve burada yapılan hataların sonuçları yaşamın tümünü etkiliyor” diyor.

    Kişilik gelişiminin özellikle cinsel kimlik açısından keskin virajlarından biri de ergenlik yani 13-21 yaş arası dönem olarak kabul ediliyor. Bu dönemde dengeli bir kimlik ve sevme erdemi oluşuyor. Böylece gerçekten sevip, kabul etmek duygusu ve bilinci sağlanıyor. Çocuk bu evrede sevmenin bir meziyet olduğunu ve kimlik oluşumundaki önemini kavrıyor.

    Cinselliğin en hararetli olmaya başladığı ve kimlik bunalımının dış görünüşle giderilmeye çalıştığı günler de bu döneme denk geliyor. Bu dönemdeki çocuklar sürekli kabul görmeyi, beğenilmeyi istiyor. Ergenlikte arkadaş çevresi ergene “Değersizsin” mesajını veriyor, daha da kötüsü bu mesaj ailenin çocukluktan beri üstü kapalı ya da açık verdiği mesajla örtüşüyorsa, bu durum onun tüm yaşamına kaçınılmaz biçimde yansıyor. Bu yansımanın cinsel yaşamdaki yeri ise cinsel soğukluk, kullanılıyormuş duygusu, orgazm olamama, kendini beğenmeme ve karşı tarafı hak etmediği inancı ile yatağa girmemeye kadar gidebiliyor. Beğenilmeyen kişi kendini de beğenmemeye başlayarak, bir kısır döngü içine giriyor.

    İLK AŞAMA KENDİNİ KABUL!
    Psikolog Esra Erdoğan, yatakta özgüven sahibi olmanın, kişinin kendilik kabulünün tam olması anlamına geldiğini belirterek, “Eğer kişi vücudunu beğeniyorsa, bu durumu kolaylaştırıyor. Lakin bahsettiğimiz kişinin güzel ya da çirkin olmasıyla değil, kendini nasıl gördüğüyle ilgili. Örneğin çok güzel ama kendini çirkin görebilen biri kendiyle barışık değilken, kilolu olmasına rağmen bedenini çok beğenen biri kendiyle barışık olabiliyor. Öte yandan kendini güvende hissetmesi de gerekiyor. İster partneri ister eşi… Karşısındakine güven duyması, onu kabul etmesi ve kabul gördüğünü bilmesi önem taşıyor. Ama bu bencilce bir sevgi de olmamalı tabii… Çünkü, kişi kendiyle mutsuzsa karşısındakine verdiği ve aldığı da hep mutsuzluk, huzursuzluk oluyor. Unutmayın, ileride partneriz değişebilir; o yatakta değiştiremeyeceğiniz tek kişi sizsiniz. Dolayısıyla yatağa bu düşüncelerle, karşılıklı kabul, sevme, biricik olduğunu hissetme gibi duygularla giren insan iyi bir seks hayatına kavuşuyor.”

    BEDENİNİZLE BARIŞIN
    Kendi bedeniyle barışık olmak mutluluğun en önemli anahtarlarından biri. “Önemli olan fiziki olarak dışarıdan nasıl göründüğü değil, kişinin kendisini aynada nasıl gördüğü ve hissettiğidir” diyen Psikolog Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çok güzel bir fiziği olmayan ama aynaya baktığında bedenini beğenen biri olabildiği gibi, tam tersi kendiyle barışık olmayan insanlar da çok güzel olmasına rağmen kendinde eksiklikler görebiliyor. Hatta kendilerini çirkin bile bulabiliyorlar. Dolayısıyla kendiyle barışık olmayan kişi yatakta da kasılıyor. Bu da doğal olarak kasılmış bir beden ve ruh halini beraberinde getiriyor. Gergin bir beden ve ruh ile orgazm olmak zordur. Çünkü orgazm bir zirveyi ve sonrasında rahatlayabilmeyi gerektiriyor. O rahatlamaya gelebilmek için de kadının kendini bırakmayı, teslimiyeti yaşayabilmesi gerekiyor.”

    Çok sayıda kişi tarafından arzulanmasına ve eşi de bir o kadar istek duyulan bir erkek olmasına rağmen Angelina Jolie’nin geçirdiği depresyon nedeniyle çiftin evliliği önemli sorunlar atlattı. Psikolog Erdoğan, o günlerde Brad Pitt’in bir söyleşisinde söylediklerinin bu tür sorunlar yaşayan tüm eşlere örnek olması gerektiğini belirterek, şunları söylüyor: “Brad Pitt, o günlerde eşine nasıl şefkatle yaklaştığını, Angelina Jolie’yi içine düştüğü depresyondan nasıl kurtardığını anlatıyordu. Eğer bir erkek eşini gerçekten seviyor ve onu kazanmak istiyorsa Brad Pitt’in yaptığı gibi davranması gerekiyor.
    Burada kadına düşen önemli roller de var. Öncelikle insanların evlendikten sonra asla kendine bakmayı bırakmaması gerekiyor. Her iki taraf da incelendiğinde flört döneminde en şık, en bakımlı haliyle sevgilisinin karşısındayken, evlendikten sonra bir tişört, bir eşofmanla evde dolaştıkları görülüyor. Bu da karşı cinsin gözünde cinsel imajının yavaş yavaş sönmesine neden oluyor. Anlattığım durum depresyon yaşamayan kişiler için de geçerli. Sosyal öğrenmeyle geçen bu durumu kişi ailesinde gözlemliyor ama bunun değişmesi gerekiyor. Özellikle kadınların önce ben demeyi öğrenmesi şart! Sevişirken yatakta kendi bedeninden keyif alması gerekiyor. Birçoğunun söylediği ‘Ben orgazmı bilmiyorum’ demek okuma yazma bilmiyorum demekle aynı anlama geliyor.”

    GEÇMİŞ TRAVMALAR SU YÜZÜNE ÇIKIYOR 
    Partnerlerden birinde cinsel anlamda özgüven eksikliği olması ilişkinin gidişatını derinden etkiliyor. Örneğin vajinismus, cinsel soğukluk gibi bir durum varsa bu noktada kadının geçmişine bakmak gerekiyor. Tacize uğramış bir kadın bu durumu bilinçaltına itebiliyor. Psikolog Esra Erdoğan kadının yaşadığı bu olayın yıllar sonra, evlenmesinin ardından eşiyle birlikte olacağı zaman ağrılı cinsel ilişkiyle kendini gösterebildiğini belirtiyor: “Bu kişiler terapiye geldiğinde görünürde hiçbir şey olmuyor. İlişkileri güzel bir flörtle başlamış, içinde aşk, sevgi, iletişim, bağlılık var. Ancak bu tür sorunların kökeninde eğer fiziksel bir sorun yoksa yüzde 75-80 gibi ciddi bir oranda hatırlanan ya da hatırlanmayan bir ya da birden fazla travma yatıyor. Bunların çözümünde yoğun psikoterapi gerekiyor.”

    TEDAVİDE EĞİTİM ŞART! 
    İlişkilerin bitmesine dahi yol açabilen güven eksikliğinin cinsel hayata yansımasının tedavisinde psikoterapi ve eğitim büyük önem taşıyor. Psikolog Erdoğan, kişinin kendi seçtiği bir terapistle görüşüp, ondan aldığı bilgileri bir sonraki seansa dek uygulaması ve verilen ödevleri hayata geçirmesi gerektiğini belirterek, bunun kısa zamanda sonuç alınacak bir sorun olmadığının da altını çiziyor: “Bir anda özgüven sahibi olunmaz. Bu bir süreç. Önce öğrenme, ardından eğitim gerekiyor. Ne farkı var derseniz; öğrenmek için okumak ya da konuşmak gerekiyor. Ama bunu davranışa döküp, hayata geçirmek eğitim sürecini oluşturuyor. Dolayısıyla kişi öğrendiklerini hayata geçirebildiği, davranışa dökebildiği, içsel olarak oturtabildiği zaman eğitimini tamamlamış oluyor.”

    Yatakta öz güven eksikliğinin erkeklerdeki yansıması performans kaygısı şeklinde olabiliyor. Bu durumun temelinde eğer fiziksel bir sorun yoksa ve psikolojik birtakım problemlerden kaynaklanıyorsa yine mutlaka çocukluk, ilk ergenliğe bakmak gerekiyor. Psikolog Erdoğan, erkeklerin ilk deneyimlerinin çevrenin de baskısıyla genellikle bir profesyonelle birlikte olarak başladığına değinerek, “Ama bu, bir ilişkiden çok karşı tarafın onunla birlikte olmasına izin vermesi şeklinde gelişiyor. Bu da genç erkeklerde, kendilerini kötü hissetmekle beraber, ilk kurulan ilişki biçimini genelleyerek sadece kendi doyumlarının yeterli olduğu inancının yaygınlaşmasına sebep oluyor. İlişki kurmayı yanlış öğrenen erkek, cinselliği yapması gereken bir vazife olarak değerlendirirken kendi ejekülasyonunu da yeterli görüyor. Durum bu kadar basite indirgendiğinde birlikteliklerinde kadının mutluluğunu nasıl sağlayacağını öğrenemeyen erkek cinselliği vajina-penis düzleminde değerlendiriyor, ki bu da kadın orgazmını çoğu zaman yaptığı role inanmaktan öteye taşıyamıyor” diyor.

    * Formsanté dergisinden alınmıştır.

  • +18 rüyalar…

    +18 rüyalar…

    Cinsel hayatı olsun olmasın, mutlu ya da mutsuz herkes yaşamının bir döneminde erotik rüya görüyor. Bu uzmanlarca normal kabul edilse de cinselliğin tabu olduğu ülkemizde kadınlar rüyalarında dahi özgür kalamıyor!

    Kan ter içinde uykudan uyandığınızı düşünün. Hayır, kabus değildi gördüğünüz… Düşünüzde en sevdiğiniz dizinin başrol oyuncusuyla ya da her sabah iş yerinde rastlaştığınız uzun boylu, esmer yakışıklıyla pek sıkı fıkıydınız, hatta belki de biraz daha fazlası… Böyle bir durumda ne hissedersiniz? Neden ben diye kendinize sorar mısınız? Ayıp, günah diyerek aklınızdan bu fikirleri çıkarmak mı istersiniz? Siz gelin bunlardan utanıp, sıkılmayı bir tarafa bırakın. “Erotik rüyalar görmek son derece sağlıklı” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ceyda Güvenç’in sözlerine kulak verin…

    CİNSEL HAYATIN HAYAL ALEMİNE YANSIMASI NASIL OLUYOR? BU DURUMUN KİŞİNİN FANTEZİ DÜNYASIYLA BİR İLGİSİ VAR MI? 

    Cinsel hayatın hayal alemine yansımasından değil de cinsellikle ilgili hayal kurabilmenin buna olumlu katkısından söz edilebilir. Fantezilerin varlığı, aktif ve doyumlu bir cinselliğin göstergesi kabul ediliyor. Cinsel fanteziler, cinsel uyarılmayı artırmada, cinselliğin sıradanlaşmasını önlemede, seks hayatını renklendirmede kuşkusuz ki önemli öğeler. Ancak “fantezi” kavramı çoğunlukla yanlış anlaşılarak, düşünülenlerin hayata geçirilmesi olarak algılanıyor. Fantezi içeriklerinin bir kısmının sıra dışı cinsel eylemler olabilmesi de kabulü zorlaştırıyor. Dolayısıyla fanteziler “ayıp, suç, sapkınlık” kavramlarıyla birlikte anılıyor. Oysa fantezinin kelime anlamı “düşlem”. Fantezilerin hayaldeki kurgular olduğu, istenirse hayata geçirilebileceği, paylaşılabileceği, istenmezse paylaşılmayacağı konusunda kadına güven vermek ise dirençlerini kırma konusunda yardımcı olabiliyor. “Gündüz düşü” diye de adlandırılan her tür fantezinin doğal ve normal olduğunun, partnerle yaşanan cinsellikte de fantezi kurmanın olağan olduğunun altını çizmek gerekiyor. Fantezilerin partnerli cinsellikte hayata geçirilmesi ise bunun bireylerce kabul görmesi, hoşa gitmesi durumunda mümkün olabiliyor.

    UYKUDA ORGAZM NEDİR?

    Fanteziler gündüz düşü olarak kabul edilirken, gece de düş gördüğümüzün unutulmaması gerekiyor. Uykuda orgazm, çoğu araştırmacı tarafından bedenin bilinçsiz bir işlevi olarak kabul ediliyor. Bu tanım, genellikle erotik rüya kavramıyla birlikte anılıyor. Kadınlarda ihmal edilmiş uykuda orgazm, son yıllara kadar yok sayılıyordu. Bu durum gece kirlenmesi, uykuda bel gelmesi, gece boşalması, düş azması, ıslak rüya gibi isimlerle de anılıyor. Kadınlarda çoğunlukla farkındalık ve isimlendirme olmuyor. Çünkü cinsel eğitim de taraflı… Erkeklere “gece boşalması” anlatılıyor, oysa kadının yaşadığının adı bile yok. Uykuda orgazm bedenin doğal işlevi olmakla birlikte, bilinçli cinsel etkinliğin karşılığı olmuyor.

    EROTİK RÜYA GÖRMEK, CİNSİYETE GÖRE DEĞİŞİYOR MU?

    Evet, erkeklerin ve kadınların erotik rüyaları arasında farklar olduğu biliniyor. Araştırmalar, kadınların fantezilerinde ve rüyalarında bile pasif ve edilgen konumda olduklarını gösteriyor. Yaşam boyu erotik rüya görme oranı erkeklerde yüzde 100’e yakın iken bu sayı kadınlarda yüzde 40-70’te kalıyor. Erkekler ergenlikte çok sık erotik rüya görüyor. Partnerli cinselliğe geçişle bu oran azalabiliyor. Kadınlarda ise erotik rüyalar ve uykuda orgazma ileri yaşta rastlanıyor. Hele de mastürbasyon yapmayan kadınlarda, sıklıkla ilk partnerle yakınlaşmalardan sonra ortaya çıkan cinselliğin keşfiyle başlıyor.

    Erkek ve kadın cinselliğinin anatomisi, fizyolojisi, psikolojisi, sosyolojisi, kültürel kabulleri; fanteziyi ve rüyayı üreten bölge ile erkek ve kadın beyni farklı. Kadın cinselliğinin birçok faktör tarafından kontrol edildiği, erkeklere göre kompleks olduğu kabul ediliyor. Fanteziler ve rüyaların önemi, ilk cinsellik araştırmalarını yapan Kinsey’nin raporlarında belirtilmiş, daha sonra yapılan araştırmalarla da benzer sonuçlar alınmıştı. Daha da önemlisi bunlar danışanların öykülerinden doğrulanmıştı. Erkeklerde genellikle tanınan, ünlü ve çekici biriyle sıra dışı cinsel eylemleri ve mutlaka birleşmeyi içeren kısa erotik rüyaları olduğu bildiriliyor. Kadınlar ise daha önceden partnerleriyle yaşadıkları cinsel eylemleri hayal etmeyi tercih ettiği için, rüyalar da bu şekilde oluyor. Sevdikleri biriyle romantik yakınlaşmaları içeren uzun rüyalar da görülebiliyor. Erkekler rüyalarında sıklıkla tanınmış biriyle hızlıca cinsel birleşmeyi içeren durumları aktarırken; kadınlar yüzde 90 önceden tanınan, hoşlanılan karşı cinsle, sıklıkla dokunmalarla sınırlı, nadiren de cinsel birleşmeyi içeren rüyalar bildiriyor. Bu yönden bakarsak, aslında kadınların hayalleri bile kısıtlı. Birleşme dışı cinsel davranışların senaryolaştırılması daha yaygın. Rüyalarda bile duyguyla öpüşmeye evet ama birleşmek nadiren oluyor. Kadınlar gerek gündüz, gerekse gece düşlerini açıklamaktan da sıkılıyor. Çünkü geleneksel kadın rolüyle bağdaşan hareket biçimi “sıkılmak.” Sonuçta; fantezi kurmanın, erotik rüya görmenin bile suç, ahlaksızlık, günah, ayıp sayıldığı, kadınların cinselliği evlendiği erkeklerden öğrendiği, cinselliğini erkeğin izin verdiğince yaşadığı, üstelik renkli yaşamadığı ve yaşatmadığı için suçlandığı bir toplumda yaşıyoruz.

    BU TÜR RÜYALAR KİŞİNİN GÜNDELİK YAŞANTISINI NASIL ETKİLİYOR?

    Aslında keyifli rüyalar olarak kodlanıp, olumsuz etkilememesi gerekiyor ama çoğu kişide alışılmamış rüya içeriği nedeniyle suçluluğa yol açarak, olumsuzluk yaratabiliyor. Cinsel terapistler içinse aktif cinsel yaşamı olamayan insanlar açısından cinsel isteğin var olduğu ve en azından cinsel istek bozukluğu bulunmadığı yolunda bir gösterge şeklinde kabul ediliyor. Toplumumuzda cinsel rüya ve orgazm gusül abdesti zorunluğunu doğuracağından, sabahları banyo yapma gençler ve yaşlılar açısından problem olarak görülüyor. Bunun üzerine “Evdekiler anlarsa!” sorunsalı da durumu pekiştirerek, sıkıntıya yol açabiliyor.

    CİNSEL DOYUMSUZLUĞUN BUNDA ETKİSİ VAR MI? YOKSA SAĞLIKLI VE DÜZENLİ BIR CİNSEL İLİŞKİSİ OLAN KİŞİLER DE BU TÜR RÜYALAR GÖREBİLİR Mİ?

    Uzun yıllar, bilinçliyken cinsellik yaşamayan kişilerin uykuda orgazmla doğal bir çözüm üretip, gereksinimlerini karşıladıkları düşünüldü. Erkekler için bu kısmen doğru olabilir. Aktif cinsel yaşam, mastürbasyon ve partnerli cinsellik yaşanmadığında erkeklerde erotik rüyalar artabiliyor. Oysa Kinsey ve sonraki araştırmacılar kadınlar açısından buna karşı çıkıyor. Uykuda orgazm, kadınların uyanıklıkta orgazm olabilirlikleriyle doğru orantılı oluyor. Uyanıklıkta seksüel perhizler, uykuda orgazm sıklığını artırmıyor. Aksine kadınlarda cinsel rüya ve istem dışı orgazmlar, uyanıklıktaki istemli orgazm sayısı çoğalınca fazlalaşabiliyor.

    EVLİ YA DA SÜREN BIR İLİŞKİSİ OLAN KADINLARIN RÜYALARINDA FARKLI ERKEKLERİ GÖRMESİ NEYE IŞARET EDİYOR? BU DURUM KADINDA SUÇLULUK DUYGUSU YARATIYOR MU?

    Aslında hiçbir şey anlatmıyor. Aynı durum erkekler için de geçerli! Bu durum eşin daha az çekici olması anlamına da gelmiyor. Uyku, yasaklar ve özdenetimden arındırılmış bir ortam. Rüya içeriği farklı partnerleri kapsayabileceği gibi, alışılmamış ve yasaklanmış davranışları da barındırabiliyor ve bu olağan kabul ediliyor. Ama çoğunlukla kadınlar uyku ve fantezideki partneri “kuma” gibi düşünüp, eşleri için bunu yok sayarak, kabullenmiyor. Hal böyle olunca, kendi cinsel rüyalarıyla ilgili de suçluluk duyuyor.

    İNTERNET, FİLMLER VE KİTAPLAR GİBİ ÇEVRESEL FAKTÖRLER EROTİK İÇERİKLİ RÜYALARIN GÖRÜLMESİNDE ETKİLİ Mİ?

    Uyanıklıktaki uyarılma durumu açısından dünyadaki ve ülkemizdeki medya organları incelendiğinde, televizyon, internet ve gazetede cinsel obje olarak kadın bedeninin çok daha sık kullanıldığı görülüyor. Dolayısıyla heteroseksüel erkekler ve eşcinsel kadınlar, cinsel fantezileri tetikleyen dış uyaranlarla daha çok karşılaşıyor. Heteroseksüel kadınların ise daha çok dış etken olarak yakınlarında hoşlandıkları birilerinin olması durumunda cinsel rüyaları artıyor.

    PEKİ SONUÇ OLARAK EROTİK RÜYA GÖRMENIN SAĞLIKLI OLDUĞU SÖYLENEBİLİR Mİ?

    Kesinlikle evet!

    SÜREKLİ HALE GELİRSE BİR UZMANA DANIŞMAK GEREKİR Mİ?

    Çoğunlukla hayır. Aktif cinsel yaşam da süreklilik arz eder ve uzmana danışmak gerekmez. Nadiren, özellikle yaşlılarda spontan uyarılma bozukluğu olarak adlandırılan hastalığın bir komponenti olarak ortaya çıktığında ise uzman yardımı almak gerekiyor. Bu durumda uyanıklıkta da durup dururken, istemli bir cinsel uyarı olmaksızın istemsiz orgazm olabiliyor. Artmış cinsel rüyalar da buna eşlik ediyor. Söz konusu hastalık halinde altta yatan tıbbi nedenin araştırılması, epileptik bozukluklar ya da ilaçların yan etkileri gibi birtakım durumların ayrıştırılması önem taşıyor.

    Formsante 2016 – Ocak sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal

  • Cinsel hayata dair bilgiler

    Cinsel hayata dair bilgiler

    Toplumumuzun kapalı kutularından biri olan cinsel hayata dair bilgiler ya deneme-yanılma yoluyla ya da kulaktan dolma ediniliyor. Hal böyle olunca ortaya çıkan en ufak bir hurafe toplumda yer edinip, kuşaktan kuşağa yanlış bilgiler aktarılmasına neden oluyor.

    G
    ünümüz internet çağı ama bunu atomu parçalamak için kullananların sayısı, cinsel bilgi edinmek için bilgisayar karşısına geçenlerden bir hayli az. 2000’li yıllarla birlikte internetin hayatımıza daha yoğun girmesiyle biraz daha konuşulabilir ve bu konuda bilgiye erişilebilir olsa da cinsellik, Türk toplumunun en büyük tabularından biri. Bırakın iki arkadaşın bu konuda bir şeyler paylaşmasını, anne-babalar çocuklarıyla dahi konuşamıyor. Dolayısıyla kulaktan dolma edinilen ilk cinsel bilgiler gelecekte sağlıksız ilişkiler yaşanmasına, beraberliklerde sorunlara, cinsel doyum ve tatminden uzak insan sayısının artması dışında başka hiçbir işe yaramıyor. Biz de toplumdaki yaygın cinsellik hurafelerini bir bilenden öğrenelim diyerek, Medilife Sağlık Grubu’ndan Psikiyatri Uzmanı Dr. Çiğdem Demir ile görüştük. Dr. Demir, cinsel mitleri ve doğruları Formsanté okurları için anlattı…

    ERKEK HER ZAMAN CİNSEL İLİŞKİYİ İSTER VE HAZIRDIR.
    Bu inanış hem erkek hem de kadın için sorun yaratmanın yanı sıra kadın-erkek ilişkisini ve arkadaşlıkları bozucu etkiye sahip. Erkek açısından etkisine bakıldığında, cinsel ilişki istemediği durumlarda erkeği zorluyor, istese de istemese de ilişkiye girmeye çalıştığı ya da yakınlaştığı veya kendisine yakınlık gösteren her kadına cinsel istek duyması gerektiğini sanıyor. Kadın tarafından bakıldığında ise onlara yakınlaşan her erkeğin aklında cinsellik olduğunu düşünüyorlar.

    CİNSELLİK İÇİN MUTLAKA EREKSİYON GEREKLİDİR.
    Böyle düşünen erkek, cinsel yakınlaşmanın erken döneminde dikkatini penisine ve ereksiyonuna çevirerek kendini sıkıştırıyor, gelişen performans kaygısı nedeniyle cinsel hazzı engelliyor. Özellikle ara ara sertleşme zorluğu yaşayan erkeklerde ereksiyonun yakın takibi, cinsel ilişkiye dair konsantrasyonu bozarak ereksiyon zorluklarının artmasına neden oluyor. Ayrıca sertleşmeye odaklanmış bu yoğun dikkat, erkekte sevişmenin birleşme dışındaki yönlerinin ihmal edilmesine, böylece hem kendi hem de partneri açısından cinsel yaşamın zevklerini sınırlamasına yol açıyor.

    CİNSELLIĞI ERKEK YÖNETİR, HER ŞEYİ BİLİR VE EYLEMİ MUTLAKA O BAŞLATIR.
    Sevişmeyi başlatan ve sürdürenin erkek olması inanışı kadını pasifize ediyor. Bu inanışı, cinsel olarak arzulu ve aktif kadından korkan toplumlar yaratıyor. Özellikle de kendine güvensiz erkekler, eşlerinin cinsel isteklerinin farkına varmaktan rahatsız oluyor. Erkeğin bu rahatsızlığına karşılık olarak kadın da kendini sadece eşinin istediği zaman ve onu memnun etmek için ilişkiye girmeye koşullandırıyor. “Erkek her şeyi bilir” yanlış inanışıysa, cinsel yaşamda bir sorun olduğunda erkeğin kendini yetersiz hissetmesi ve kendi erkekliğini sorgulamasına neden oluyor.

    CİNSELLİK İÇGÜDÜSELDİR, ÖĞRENİLMEZ.
    Cinselliğin içgüdüsel yönü olabilir ama cinsel yaşam, aktif çaba ve öğrenilenlerle güzelleşiyor. Cinselliğin içgüdüsel olduğu ve öğrenilemeyeceği yönündeki inanışı, kişileri aktif çaba ve öğrenmenin getireceği katkılardan mahrum bırakacağı gibi, bir sorun yaşandığında kendilerinde eksiklik olduğu algısını da yaratıyor.

    ERKEĞİN PENİS BOYU, CİNSEL İLİŞKİ İÇIİN ÇOK ÖNEMLİDİR.
    Cinselliğin anatomik ve fizyolojik özelliklerine bakıldığında penis boyunun cinsel ilişki için önemli olmadığı görülüyor. Bu konudaki yanlış inanış, erkeklerde penis boylarının yeterli olup olmadığıyla ilgili kaygılarla kendini gösteren, cinsel kimlikleriyle ilgili kuşkularını yansıtıyor.

    Cinsel hayata dair bilgiler
    Cinsel hayata dair bilgiler

    HAMİLEYKEN KURULAN CİNSEL İLİŞKI BEBEĞE ZARAR VERİR.
    Eğer kanama, düşük tehdidi, genital enfeksiyon ve benzeri ekstra bir tıbbi sorun yoksa hamileyken kurulan cinsel ilişkinin bebeğe zararı yok. Çünkü içinde bulunduğu amniyon sıvısı, bebeği dış faktörlere karşı koruyor. Bu konuda, cinsel ilişki sırasında karın bölgesine baskı yapmayacak pozisyonların tercih edilmesi önem taşıyor. Öte yandan gebelikte cinselliğin devam etmesinin hem hormonal hem psikolojik açıdan yararları da bulunuyor.

    ÇİFTLERIN AYNI ANDA ORGAZM OLMASI GEREKİR.
    Cinsel fizyolojileri farklı olan kadın ve erkeğin aynı anda orgazm olması ancak rastlantısal unsurlarla ilişkili olarak yaşanabilecek bir durum. Bu yanlış inanış, aynı anda orgazm olmadıklarında çiftlerde eksiklik duygusuna neden olabiliyor.

    BİR KADININ BAKİRE OLDUĞUNUN KANITI, CİNSEL BİRLİKTELİĞİN ARDINDAN KAN GELMESİYLE ISPATLANIR.
    Yapılan çalışmalar gösteriyor ki ilk cinsel birleşmede kızlık zarına bağlı olarak kanama olma olasılığı yüzde 40, yani yüzde 60 kanama olmuyor ya da gözün ayırt edemeyeceği, mikroskobik düzeyde gerçekleşiyor. Bizimki gibi kızlık zarına çok önem verilen kapalı toplumlarda ilk gece cinsel birleşmede kan gelmemesinin, kadının bakire olmadığını gösterdiği inancı bazen kötü olaylara neden oluyor.

    MASTÜRBASYON ZARARLIDIR.
    Mastürbasyon cinselliğin yaşanmasının sağlıklı ve normal bir yolu. Cinsel partneri olmayan kişinin bu isteğini giderme yolu olabileceği gibi, düzenli cinsel partneri olsa da karşı tarafın cinsel ilişki yaşamak için uygun ya da istekli olmadığı koşullarda cinsel isteği gidermede kullanılacak sağlıklı bir etkinlik olarak da öne çıkıyor. Ayrıca cinsel ilişki esnasında çiftlerin tercihine göre, karşılıklı olarak uygulayabilecekleri haz alma aracı olabiliyor. Çeşitli cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde uygulanan cinsel terapilerde ise mastürbasyon tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Mastürbasyonun zararlı olduğu hurafesi, özellikle gençlerin cinsel arzularının farkına varmalarını ve orgazmın hazzını öğrenmelerinin yaratacağı sonuçları engellemek için geliştirilmişe benziyor.

    TÜM FİZİKSEL YAKINLAŞMALAR SEVİŞMEYLE SONLANIR.
    Bu yanlış inanış, eşlerin birbirlerine yakınlık ve sevgi ifadesi olarak temaslarını sınırlıyor. Özellikle erkeğe atfedilen “erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdır” cinsel mitiyle beraber düşünüldüğünde, eşinin sadece sevgi ifadesiyle sokulduğu durumlarda, her iki taraf da istemediği halde kendilerini cinsel ilişkiye geçmek zorunda hissediyor.

    MENOPOZ, CİNSEL İSTEĞİ ORTADAN KALDIRIR.
    Bu miti, üreme ile sevişmeyi birbirine bağlayan kültürel gelenek yaratıyor. Menopozla beraber kadının cinsel hayatının da bittiğine inanan erkek, eşiyle sevişme isteğini ona çekinerek ifade ederken; kadın da cinsel isteğini bastırma ya da ifade etmeme yoluna gidiyor.

    ERKEKTE SEVİŞME ESNASINDA PENİSİN SERTLİĞİNİ KAYBETMESİ, EŞİNİ ÇEKİCİ BULMADIĞI ANLAMINA GELİR.
    Sevişme sırasında erkeğin dikkati azalabiliyor veya başka bir nedenle ereksiyon geçici olarak ortadan kalkabiliyor. Erkeğin cinsel arzusu varsa, sevişmeye devam edildiğinde ereksiyon yeniden sağlanıyor. Ancak ereksiyon kaybı erkek açısından da kaygı faktörü olarak algılanırsa, bunun yeniden sağlanması güç oluyor.

    GERÇEK ORGAZM BIRLEŞMEYLE OLANDIR.
    Yapılan çalışmalara göre kadınların yüzde 98’inin orgazm olması için direkt klitoral uyarı gerekirken, sadece yüzde 2’si birleşme esnasında orgazm olabiliyor. Bu fizyolojik bir özellik olsa da söz konusu hurafe nedeniyle kadın cinsel birleşmeyle orgazm olamadığında kendini eksik hissediyor.

    ORAL SEKS SAĞLIKLI DEĞİLDİR.
    Oral seks; hem cinsel ilişki öncesi zevk alma aracı olarak, hem de kendisi başlı başına bir cinsel etkinlik olarak sağlıklı cinsellik sınırları içinde yer alıyor. Ancak cinsel organlar ve ağız mikrop almak için uygun bölgeler olduğundan oral sekste dikkat edilmesi gereken husus hijyen ve temizliktir.

    CİNSEL BİRLİKTELİKTE FANTEZİ KURULMAZ, KONUŞULMAZ.
    Cinsel ilişki esnasında çiftlerin birbirlerine ne hissettikleri ve o esnada neyi tercih ettiklerine dair geribildirimde bulunması konsantrasyonlarını ve dolayısıyla cinsel hazzı artırıyor. Ayrıca istemedikleri ve konsantrasyonlarını bozan temasları önlemelerini de sağlıyor. Fantezilerin karşılıklı uygunluklar ölçüsünde yaşanması ise kişilerin kendi içlerinde sakladıkları, cinsel yaşamlarına sokmadıkları arzularının ifade edilmesi ve yaşanmasını sağlıyor.

    Formsante 2016 – Şubat sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal

  • Mutlu cinsellik ipuçları

    Mutlu cinsellik ipuçları

    Cinsellik doğum öncesi başlayıp ömür boyu devam eden, yalnızca cinsel organları değil tüm bedeni ve aklı içeren bir durumdur. Cinsellik insanların değerleri, duyguları, kişilikleri, fiziksel görünümleri ve içinde yaşadıkları topluma göre şekillenen bir kavramdır. Yani cinsellik insanın olmazsa olmazıdır diyebiliriz.

    Cinsellik hem çok yasaklanan hem çok merak edilen, bir yandan utanılan biryandan övünülen, çok konuşulan ama çok az bilinen bir konudur. Doğru bilgilendirmeye ihtiyaç olan önemli bir konudur. Cinsel sorunlar, insanları en fazla mutsuz eden sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Cinsel sağlığın bozulması hem fiziksel sağlığı bozmakta hem de gerek kadın gerekse erkekte halkalar halinde ruhsal sağlığın ve ardından aile sağlığının ve sosyal sağlığın bozulmasına yol açmaktadır.

    mutlu_cinsellik

    Mutlu ve doyurucu cinselliğin ön koşulu, karşılıklı saygı ve eşler arası etkin iletişim ve paylaşımdır. Mutlu bir cinsel yaşam için ilişki karşılıklı güven, dürüstlük, açıklık, paylaşım ve saygı üzerine temellendirilmelidir.

    Doyumlu bir cinsellik, öncelikle bireyin kendi bedenini tanıması ile mümkündür. Bireyin, cinsel haz noktalarını fark etmesi ve bunu cinsel eşiyle paylaşmaktan kaçınmaması mutlu bir cinsel ilişki yaşamasını sağlar. Cinselliğin nasıl yaşanacağına dair ayrıntılarda (anal, oral sevişme gibi) çiftlerin ortak kararı olmalı ve her iki tarafın istek, onay ve rızası ile gerçekleştirilmelidir. Hiç kimse hoşlanmadığı bir cinsel davranışı yaşamak ya da sürdürmek zorunda değildir. Kadının doyumlu bir cinsel ilişki yaşayabilmesi (orgazma ulaşması) için ön sevişmeye yeterince zaman ayrılması gereklidir. İstenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalık kaygısı, özellikle kadının mutlu ve doyumlu cinsellik yaşamasını engeller. Çift, bu konuda önlemlerini önceden almış olmalıdır.

    Mutlu ve doyumlu bir cinsellik için kişiler birbirlerine karşı sorumlu davranmalı, mahremiyete ve kişisel hassasiyetlere önem verilmelidir. Karşılıklı sevgi, saygı ve güvene dayanan bir ilişkide, cinsellik her iki cinsel eş için daha doyumlu olabilmektedir. Cinsel birleşme için uygun zaman ve ortam seçilmelidir. Güvensiz ortamlarda kadının doyum sağlaması güçtür. Çünkü kadın, cinselliğe daha fazla toplumsal kaygılarla yaklaşır ve yine cinsel haz duyabilmesi için tüm duyu organlarının ve beynin buna hazır olması gereklidir. Çift, cinselliğe ilişkin mitleri (yanlış inanışları) ve toplumsal değerleri, birlikte konuşarak ve paylaşarak aşmaya çalışmalıdır.

    Cinselliğin insan sağlığındaki öneminin daha iyi anlaşılması ve cinselliğin yaşamdaki yerinin artması ile cinsel estetik kaygılar artmıştır. Kişinin cinsel mutluluğu ve cinsel başarısı üzerinde olumlu etki sağlayan cinsel estetik işlemler daha fazla talep edilmekte hastalar ve hekimler tarafından daha fazla tavsiye edilmektedir. Kendi cinsel organlarını tanıyan, beğenmeyen ve sorunlarını fark eden kadınlar bunların çözümü için gerekli ameliyat veya diğer tedavilere büyük ilgi göstermektedirler. Cinsel açıdan kendini daha güvende hissetme, daha rahat bir sosyal hayat isteği nedeniyle kadınlar ve erkekler cinsel organlarında değişiklik yapmak isteyebilmektedirler. Cinselliği azaltabilecek fiziksel sorunların estetik cerrahi işlemler ile ortadan kaldırılması mutlu ve doyumlu bir cinselliğe katkı sağlamaktadır.

    Doç. Dr. Ayla ÜÇKUYU tarafından yazılmıştır.

  • Hiç duymadığınız 12 orgazm türü

    Hiç duymadığınız 12 orgazm türü

    Hepimizin bildiği G noktası ve klitoral orgazmın dışında, öpüşerek, göğüs uçlarının uyarılmasıyla hatta sadece düşünerek bile orgazm olmak mümkün. Özellikle de cinsel ilişki sırasında orgazma ulaşmakta zorlanıyorsanız, diğer orgazm çeşitleri size yardımcı olabilir.

    Hiç duymadığınız 12 orgazm türü

    Karışık orgazm

    Aynı anda birden fazla bölgenin uyarıldığı oldukça yoğun yaşanan bir orgazm çeşidi de karışık orgazm. Penatrasyon sırasında göğüs uçlarının uyarılması, öpüşmek ya da oral seks sırasında ellerle G noktasına baskı yapılması karışık orgazma ulaşmanın en kolay yolları.

    Mental orgazm

    Fiziksel bir uyarıcı olmadan sadece düşünce gücüyle de orgazma ulaşmak mümkün. Nefes egzersizlerinden ya da cinsel fantezilerden yararlanarak sadece düşünce gücüyle oldukça şiddetli orgazmlar yaşanabiliyor. Çünkü aslında en büyük seks organı beynimiz ve yeterli odaklanmayla fiziksel bir uyarıcıya ihtiyaç duymadan da zevk almanız mümkün.

    G noktası orgazmı

    Hala gizemini koruyor olsa da birçok uzman G noktasının gerçek olduğu konusunda hemfikir, aynı zamanda en güçlü orgazmı yaşamanın yolunun buradan geçtiğinde de. Vajinanın ön duvarından bulunan G noktası, birçok kadın için bulunması zor olsa da, penatrasyon sırasında orgazma ulaşmanın tek yolu

    Göğüs orgazmı

    Birçok kadının varlığından haberdar olmadığı bir orgazm çeşidi; göğüs orgazmı. Ne kadar inandırıcı gelmese de Science of Relationships (İlişki Bilimleri) tarafından yapılan araştırma sonuçları,göğüs uçlarının uyarılması ile orgazma ulaşılabileceğini gösteriyor. Araştırmaya göre, vajina ve klitorise baskı yapıldığında harekete geçen genital beyin korteksi, göğüs uçları uyarıldığında da benzer bir tepki veriyor. Böylece göğüslerin yeterince uyarılmasıyla da orgazm yaşanabiliyor.

    orgazm_turu

    Dudak orgazmı

    Uzun süreli ve duygusal yoğunluğu olan bir öpüşmeyle de kadınların orgazma ulaşması mümkün. Çünkü birçok sinir ucunun toplandığı dudaklar, vulva, klitoris ve göğüs uçları kadar hassas. Bu hassasiyet sayesinde de birçok kadın öpüşme sırasında uyarılıyor hatta başka bir fiziksel etki olmadan da orgazma ulaşabiliyor. Ancak oldukça zorlu bir orgazm çeşidi olan dudak orgazmı için gerçekten odaklanmaya ve iyi öpüşen bir partnere ihtiyacınız var.

    Anal orgazm

    Anal seks birçok kadının ilk tercihi değil. Ancak uzmanlar bu yolla da orgazma ulaşmanın mümkün olduğunu söylüyor. Kayganlaştırıcı kullanarak ve mümkün olduğunca yavaş hareketlerle başlayan bir anal seks birçok kadın için oldukça zevkli olabiliyor. Bu bölgede bulunan sıkı kaslar ve ince epitel hücreler kadınların orgazma ulaşmasını kolaylaştırıyor ama zarar görmemesi adına uzun süre devam edilmemesi tavsiye ediliyor.

    U-spot orgazmı

    Pek bilinmeyen orgazm çeşitlerinden biri de üretra üretra orgazmı. Üretranın üç tarafı klitorisle çevrili yani aslında klitorisiniz sandığınızdan çok daha büyük ve içe doğru 3-5 santim arasında ileriliyor. U noktası uyarıldığında, sertleşen doku uç kısmın kanla dolmasını sağlıyor ve böylece orgazma ulaşılabiliyor. Ancak elbette bu bölgenin hassasiyeti göz önüne alınarak sadece elle ya da buna uygun seks oyuncaklarıyla uyarılması tavsiye ediliyor.

    A-spot orgazmı

    Anterior fornix (ön tavan kısmı) olarak adlandırılan iç vajinal bölge de orgazmı sağlayan alanlardan biri. Vajina duvarının ön kısmındaki üste doğru ilerleyen bir noktada bulunan A-spot, uzmanlara göre oldukça yoğun orgazmlar yaşamanızı sağlayabiliyor. Çünkü bu bölgeye yapılan baskı G noktasının da dolaylı olarak uyarılmasını sağlıyor.

    Servikal orgazm

    Derin nokta orgazmı olarak da bilinen başka bir orgazm çeşidi de servikal (rahim boynu) bölgeye uygulanan baskıyla ortaya çıkıyor. Derin bir penatrasyon sonucu ulaşılabilen bu bölgeye tekrarlanan bir uyarıdan çok baskı uygulamak orgazma ulaşmayı kolaylaştırıyor. Ancak bazı kadınlarda bu bölge aşırı hassas olabildiği için, baskı uygulanması acıya da neden olabiliyor. Yapılan araştırmalarda bazı kadınlar bu yöntemle oldukça yoğun orgazm yaşadıklarını belirtirken, bazıları ise servikal bölgenin uyarılmasını anal sekse benzeterek acı verici olduğunu söylüyor.

    Klitoral orgazm

    Klitoris hakkında bilinmesi gerekenlerden biri de yaklaşık 8 bin sinir ucunun bulunduğu ve kadın vücudunun en hassas bölgesi olduğu. Bu kadar çok sinir ucunun bulunması sayesinde kadınlar için zevk noktası görevi görüyor. Diğer orgazm çeşitlerini yaşayamayan birçok kadın, cinsel ilişki, oral seks ya da mastürbasyon yoluyla klitoral orgazm yaşayabiliyorlar. Klitorisin art arda uyarılması ya da baskı uygulanmasıyla ulaşılan bu orgazm çeşidi, birçok kadının en yoğun orgazm deneyimini oluşturuyor.

    Bölgesel orgazm

    Aslında erotik olduğunu fark etmediğiniz bile birçok vücut bölgenizin orgazma ulaşmanızı sağlayabileceğini biliyor muydunuz? Eğer yeterince odaklanırsanız, köprücük kemiği, ense, iç uyluk ve prostatınızın uyarılmasıyla bölgesel orgazma ulaşmanız mümkün. Partnerinizle ya da tek başınıza vücudunuzu keşfetmek için de bölgesel orgazm oldukça iyi bir seçenek olabilir.

    Çoklu orgazm

    Aslında bir kadının orgazma ulaşması sayısı sınırsız. Birçok kadın arka arkaya orgazm yaşayabiliyor. Kegel egzersizlerini yapıp vücudunuzu keşfetmeniz çoklu orgazma ulaşmanın ilk adımları. Fantezilerden, uyarıcılardan ve doğru tekniklerden yararlanarak ve ilk orgazmınızın ardından biraz rahatlamak için kendinize zaman tanıyarak çoklu orgazm yaşamanız mümkün.

    MAHMURE.COM

  • Cinsel tiksinti bozukluğu

    Cinsel tiksinti bozukluğu

    Cinsel tiksinti bozukluğu bizim toplumumuzda özellikle kadınlarda oldukça sık görülen bir cinsel sorundur.

    Cinsellikten iğrenme ve tiksinti ile kendisini gösteren bir cinsel işlev problemidir. Cinsel ilişkiye karşı endişe ve korkuyla beraber cinsellikten iğrenme,cinsel ilişki dışında cinsel sıvılardan ( meni,vajen salgıları..) da tiksinme eşlik eder. Cinselliğe karşı aşırı bir duyarsızlık, cinsellikten nefret ve öfke vardır. Cinsel isteksizlikten farklıdır.

    Cinsel tiksinti bozukluğuna sahip olan kişilerde her türlü cinsel uyarım veren durum veya nesnelerden kaçınma ve cinsellikten iğrenme söz konusudur.Yani öpüşme, kucaklaşma, sevişme, kızlık zarı, erkek menisi,kadın vajina salgısı,penis ya da vajinasından iğrenme gibi de ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda tiksinti ve fobik kaçış sadece belli bir şeye yönelik olabilir ve kişi diğer cinsel eylemleri daha rahat yaparken kendi tiksindiği durumlar için belli yasaklar koyabilir.

    Vajinismuslu kadınlarda penisten korkmak,penisin görüntüsünden ve renginden rahatsız olmak,meniye dokunmaktan ve kokusundan iğrenmek gibi bazı cinsel tiksintiler olabilmektedir.

    Cinsel Tiksinti Bozukluğu Nedenleri Nelerdir?

    Yaşanmış cinsel travmalar (taciz, cinsel istismar ve tecavüzler..)

    Cinsellikle ilgili yanlış, eksik katı ahlaki yargılar

    Cinsellikle ilgili yasaklar,günah ve kurallarla büyüme

    Cinsellikle ilgili sahit olunmuş olay ya da konuşmalar ve negatif etkilenim

    Cinsel tiksinti bozukluğu
    Cinsel tiksinti bozukluğu

    Cinsel İstek Bozukluğu Tedavisi Nasıldır?

    Cinsel istek bozukluğunda kişiye cinsel terapi uygulanır. Bu tür cinsel tedaviler “davranışsal- bilişsel cinsel terapiler”olarak geçmektedir. Uygulanan yöntem “sistematik duyarsızlaştırma (sistematik desensitizasyon)” olarak geçer.

    Bu şekilde cinsel tiksinti bozukluğu tedavisinde öncelikle cinsellikle ilgili yanlış, eksik ve ön yargılı bilgileri düzeltmek için öncelikle geçmiş cinsel yaşam, koşullanmalar ve cinsel kaygılar üzerinde çalışır. Danışanlarda cinsel tiksintiye neden olan durumlar tespit edilir.

    Daha sonra bir takım cinsel egzersizler ve ev ödevleri ile kişinin cinsel hayata uyum için çalışmalar yapılır. Bunlar kendi vücudunu ve cinsel organları tanıma, masaj, pelvik taban kas egzersizleri (Kegel egzersizleri) ve daha sonra erkek cinsel organlarına adaptasyon çalışmalarıdır.

    Psikiatrik nedenlerle olan hastalıklarda psikoterapi ve ilaç tedavisi uygulanabilmektedir.

    Op. Dr. Didem KURBAN