Etiket: Cinsellik

  • Seks trendleri 2017

    Seks trendleri 2017

     

    Konu 1980 sonrası çocukları. Milenyum kuşağı, milenyaller, Y kuşağı… Her önüne gelen bir isim veriyor çünkü yeni dünya düzeninin bu özgürlük düşkünlerini anlamak, giderek karmaşık hale geliyor. Bu nesil artık yerini “Salvador öpüşmesi” ne bırakıyor. Porno filmler yerlerini çoktan sosyal medya hesaplarına bıraktı. İşte, yeni dünya düzeninde seksin evrimi.

    Seks trendleri 2017

    Y kuşağı ya da milenyaller

    Son dönemlerde büyük iş yerlerinde, internette ve markaların hedeflediği kitleler içerisinde en çok lafı geçen kardeşler Milenyaller. Bruce Horovitz, X Neslinden Sonra Milenyaller. Bir Sonraki Nesil Ne Olacak? isimli kitabında açık bir biçimde tanımlamış bu kuşağı. 1980 sonrası doğan ve son doğum tarihi 2004 olan nesle, “Y Kuşağı” ya da “Milenyaller” adı veriliyor. Benim de içinde bulunduğum bu kardeşlerin belirli özellikleri var. Kalıpları sevmiyorlar. Belirli iş saatleri içerisinde çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Özgürlük ve bağımsızlık favori kelimeleri… Bu nedenle en büyük istekleri ya bulundukları yerde yönetici olmak ya da daha da baskın olarak kendilerine ait bir iş kurmak. Doğum tarihleri 2000’lere yakın olanlar kısa ve öz konuşuyorlar. Yazı, video fark etmez, bir bilgi üzerine uzun vakit harcamayı sevmiyorlar. Konuşmalarında bile kelimelerden tasarruf etmek için bol bol emoji kullanıyorlar. (Gerçi araştırmalara göre her 5 kişiden 4’ü bu gülen suratları, yüzünü kapatan maymuncukları kullanıyor. Sadece bu kuşağa atfedip haksızlık etmeyeyim.) En büyük tüketim ortamları ve en çok sosyalleştikleri yer internet. Milenyal denilen bu kuşağın 27 milyon üyesi bulunuyor ve ülkemizin yüzde 35’ini oluşturuyorlar. Eee nesil farklılaştıkça, zevkler ve renkler de farklılaşıyor. Klasikler yerlerini yenilere doğru bırakıp seksin bildiğimiz ve alıştığımız sahnelerinden yavaş yavaş inmeye başlıyorlar. İşte bazı ana hatlar…

    seks trendleri 2017
    seks trendleri 2017

    Açık ilişkiler nesli

    Biliyorsun işte “Açık ilişki” ne demek. Önce hepimiz Facebook’un ilişki güncellemelerinden öğrendik bu kavramı. Vay efendim durumunu “Bekar” yaptı. “Son dedikoduyu biliyor musun? “In a relationship yapmış ilişki durumunuuuu…” tartışmalarının arasında bir de “Açık ilişki” kavramı ekledi sevgili Zuckerberg. Hem Face’ye hem de ilişki terminolojimize… Bunu kendi başına yapmadı elbette. Böyle bir ihtiyaç vardı ki “Open Relationship” diye bir sekme açıldı oraya. Nitekim ABD’nin en ünlü magazin ve gündem dergisi olan Rolling Stone yazarı Alex Morris; “Yeni nesil hem ikili ilişkileri hem de cinsel tercihleri ciddi şekilde gözden geçiriyor. Özel hayat, adanmışlık ve takılmak kavramları değişiyor” diyor. Röportajı içerisinde Ryan isimli bir milenyal erkek ve Lean isimli bir milenyal kadınla konuşuyor. Her ikisi de açık ilişkideler. Kendilerini şu şekilde ifade ediyorlar. “Gördüğüm ve beğendiğim herkesle birlikte olmak istiyorum. Bir aidiyete sahip değilim. Tek endişem benden önceki kuşakların yaptığımı yadırgaması ve beni dışlaması.” Yazar Morris, neslin monogomi, yani tek eşlilikten koşar adımlarla uzaklaştığını söylüyor. “Bu neslin 68 kuşağını andırdığını söylemek mümkün. Fakat 68 kuşağındaki, karavanlarda yaşayan ve kapitalizmi reddeden hippi kolonilerinin aksine bu çocuklar plazalarda ve kendi kurdukları özel işlerde çalışıyorlar. Spor yapıyorlar. Kaliteli besleniyor ve lüks dairelerde oturuyorlar.”

    Öpüşmenin bile ismi değişiyor

    Klasiklerden, hatta klişelerden sıkılmak bu kuşağın en önemli alışkanlığı dedik. Küçük bir nostaljik kesim dışında her bir milenyum kuşağı üyesi yeni bir deneyim, yeni bir isim arıyor hayatta. Hal böyle olunca da eski eşyaları bile retro, vintage adı altında modernize edip ancak öyle satıyorlar Y kuşağına. Seks için de aynısı geçerli. Hatta öpüşme için de öyle… seventeen.com sitesinde yapılan bir araştırmada Y kuşağının en çok zevk aldığı öpüşme tiplerinin listesini çıkarmışlar. Yani Fransız Öpücüğü out; oyunlu, şakalı öpüşmeler in. Mesela liste başı “Salvador Öpüşmesi.” Bu tekniğe göre dil doğrudan ağzın içerisinde değil, dudaklar ve dişin arasında yuvarlaklar çiziyor. Listenin ikinci sırasında “Buz Küpü” yer alıyor. Partnerlerden birinin öpüşmeden önce ağzında bir adet buz çiğnemesinden dolayı bu stile “Buz Küpü” adı veriliyor. Sıcak ve soğuğun temas etmesi de sitede yapılan yorumlara göre dondurma yemek kadar ferahlatıcı… Listenin üçüncü sırasındaki teknik ise, “Körü körüne öpüşme.” Bu stilde partnerlerden birinin gözleri bağlı. Bu noktada en kontrolcü olan partneri seçmek zevki katlıyormuş. Partnerlerden hangisinin daha kontrolcü olduğunu öğrenmenin en kısa yolu da kendinizi sırt üstü partnerinizin kucağına bırakmak. Gözlerinizi kapatın. İki ayağınızı yan yana koyun ve sırtüstü, eller yanda olacak şekilde kendinizi bırakın. Eğer partneri tutmazsa patates çuvalı gibi yere yuvarlanacak kadar rahat hanginiz bırakıyorsa, diğerinin gözlerini bağlayabilirsiniz.

    Porno öldü yaşasın sosyal medya

    Özellikle 1980 öncesi doğan X kuşağının yoğun yoğun yaşadığı bir süreçti seks furyası. Önce ABD’de sonra Türkiye’de bir dönem seks filmleri hiç olmadığı kadar trend oldular. Ardından telefon hatları, dergiler, CD’ler, DVD’ler derken porno sektörünün en son durağı internet oldu. Nitekim daha geniş bir dünyaya açılamazdı porno endüstrisi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan araştırmalara göre bugün resmi internet kullanımı dahil internet üzerinde üretilen ve tüketilen içeriklerin yüzde 80’i porno veya pornografik içerik. İlk Y kuşakları ve X kuşakları için bu ciddi bir travmaydı. Hepimiz internette gezerken, “Yalnız mı yaşıyorsun? Gece eğlence ister misin?” mesajlarına ve kadının sınırsızca seks objesi olarak kullanılmasına şahit olduk. Millenialis and Sex makalesinin yazarı Alex Morris, “Milenyumdan önce pornokolik bir nesil yarattılar. Ancak yeni nesil için porno çok normal” diyor. “Yeni nesil pornografiyi hayatın dışında ve yasak bir eylem olarak görmüyor. Zaten var olan ve istenirse kolayca ulaşılabilecek bir internet içeriği olarak biliyor.” Morris’in söyleşi yaptığı Milenyal nesilden 22 yaşındaki Jack kız arkadaşıyla OkCupid adındaki arkadaşlık sitesinde tanıştığını söylüyor. “İnternet ve sosyal medya sevgili bulmak için çoklukla tercih ettiğim bir alan. Aynı şeyi porno için söyleyemem” diyor. “Kendimi tanıdığım günden beridir internet ve sosyal medya kullanıyorum. Pornonun benim ve kız arkadaşım için bir film türünden farkı yok.” Araştırmalar da Jack’i doğruluyor. Artık yeni nesil, porno sitelere girmek yerine canlı yayın yapılan ya da video paylaşılan sosyal mecralardaki pornografik içerikler, çıplak pozlar ve şovlarla vakit geçiriyor.

    Ejderhayı kovalayanlar

    Amerika’da bir özdeyiş var. Bağımlılık tedavisi gören kurumlar içerisinde sıkça kullanılıyor. Kişinin ilk sigarayı içtikten sonra, ilk yudum alkolünü aldıktan sonra, ilk defa bir uyuşturucuyu denedikten sonra hayat boyunca o ilk seferde aldığı zevk ve yaşadığı kafayı kovalamaya devam etmesine verilen bir isim: “Ejderhayı Kovalamak.” Buna göre beyin ilk defa bir uyuşturucu, yani zevk veren herhangi bir maddeyle tanıştığında tanımlayamadığı bir zevk yaşıyor. Her zevk verici madde kullandığındaysa o ilk kullandığı anki zevki arıyor. Ne yazıktır ki beyin, bir kere yaşadığı hormonel patlama ve “merhaba” zevkini hafızaya kodladığı için bir daha hiçbir zaman şaşıramıyor. Dolayısıyla asla bir daha o ilk seferki zevki almıyor. İnsanların uyuşturucu bağımlısı olmasının, hatta her seferinde bağımlı oldukları uyuşturucu ya da keyif verici maddenin dozunu artırmalarının sebebi de bu ejderhayı kovalama sevdası. Yazar Morris, “X kuşağının imtihanı eroin ve kokainleydi. Y kuşağının imtihanı ise ecstasy ve seksle” diyor. “90’ların popüler uyuşturucusu Ecstasy bile aynı zamanda zevk manasına geliyor. Yeni nesil gerçek bir zevk düşkünü olabilir çünkü arkadaşlığa ve sekse çok kolay ulaşıyorlar hem de internet gibi her türlü bilgi ve içeriğin bulunduğu bir dünya ile iç içe yaşıyorlar. Sınırlarının olmamasının sebebi bu. Aynı şeyi 2000 sonrası doğan nesil için söylemek çok zor. Onlar da asla maksimum zevk diye bir şey olmadığını öğrenmiş olan abileri, ablaları ve genç ebeveynlerinden zevkin bağımlısı olmamayı öğrenebileceklerdir. Kesin bir şey söylemek çok zor. Bunu bize sadece zaman gösterecektir.”

    Hazırlayan: Özgür Uysal

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Hamilelikte cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar

    Hamilelikte cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar

    Hamilelikte cinsel ilişkiye doktora danışılarak devam edilebilir. Ancak bazı durumlarda hamilelikte cinsel ilişki sakıncalıdır.

    Hamilelikte cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar:

    Düşük tehlikesi varsa

    Erken doğum tehlikesi varsa

    Partnerin cinsel ilişkiyle bulaşan hastalığı varsa

    Genital siğil veya HPV lezyonları söz konusuysa

    Sebebi açıklanamayan vajinal kanama söz konusuysa

    Gebelik kesesinin erkek açıldığı ve suyun erken geldiği durumlarda

    Plasenta previa varsa

    Çoğul gebeliklerde son 3 ayda

    Tekil gebeliklerde son 1 ay cinsel ilişki sakıncalıdır.

  • Yatak odasında mutluluk sırları

    Yatak odasında mutluluk sırları

    Partnerinizle birlikte olduğunuzda haz duyduğunuz, orgazm olduğunuz geçmiş sevişmeleriniz aklınıza geliyorsa ilişkinizi gözden geçirmeniz gerekiyor. Çünkü mutlu bir cinsel ilişki, çiftlerin birbiriyle kurduğu güzel diyaloglarla sağlanıyor.

    İpek gecelikler, saten çarşaflar, cinsel gücü artırıcı ilaçlar, kremler, jeller… Bu liste uzayıp gidiyor. Son dönemde çiftlerin cinsel yaşamlarını hareketlendirmek, daha fazla doyuma ulaşmak, seksten zevk ve haz almak için tercih ettiği ürünler günden güne artıyor. Oysa uzmanlar tüm bunların yerine bir bakış, bir tatlı söz ya da partnerinin içini gıcıklayan bir dokunuşun yeterli olabileceğini söylüyor. Gerçekten de öyle mi? Sorun monotonlaşan cinsel hayat mı, yoksa aslında hiç olmayan ve çoğu zaman jimnastik egzersizinden bir farkı kalmayan tatsız sevişmeler mi? Çiftlerin yatak odası performanslarını ve cinsel ilişkilerini hazzın doruklarına ulaşılmış eski günlere döndürmenin yollarını Psikiyatr-Psikoterapist Dr. Kenan Eren ile görüştük.

    ÇİFTLER NEDEN İLİŞKİNİN BELLİ BİR DÖNEMİNDE CİNSELLİĞİN RUTİNLEŞTİĞİNDEN ŞİKAYET EDİYOR?
    Bu soruyu farklı şekillere çevirmek mümkün… Yıllar geçtikçe ilişki haz almaktan çok bir jimnastik egzersizine mi dönüşüyor? 10-15 yıllık çiftlerde de doyum veren birliktelikler olur mu? Tabii ki bunların hepsi olabilir ama öncesinde şunu konuşmak gerekiyor: “Cinselliğin tam doyum veren bir dozda yaşanabilmesi için kültürel etmenler ele alınmalı!” Çünkü bu coğrafyada yaşayan çocuklar, özellikle de kız çocukları ne yazık ki cinsellikle ilgili çok katı mesajlarla yetiştiriliyor. Dolayısıyla cinsellik eylemi kişi için cesaret ister hale geliyor. Bu nedenle bir çiftin doyum veren, yıllara yayılabilecek bir cinsel birliktelik yaşaması için ilk yapılması gereken, onlar için cinselliğin nasıl kodlandığı ve bunların çözülmesi… Bu yalnızca cinsel hayatta değil, her alanda sorunlara yol açabiliyor. Yatak odasındaki perdenin, çarşafın değişmesi kuşkusuz önemli ama ilişkiyi kurtarmaya yetmiyor.

    romantik_yatak_odasi_cinsel_iliskiler

    NEDİR BU YERLEŞİK KODLAR?
    Örneğin, ülkemizde birçok kadın seviştiğinde kirlendiğini düşünüyor. O halde kadın sevişmeye nasıl yanaşabilir? Çıplaklık onu rahatsız ediyor. Çocukluğundan beri oranı kapat, buranı ört telkinleriyle büyütülüyor. Bu gerçekleri yok saymak imkansız! Konunun temelinde katı mesajlar içeren örf, adet ve gelenekler yer alıyor. Bu kaskatı tutum, kısıtlama ve sınırlama yaratıyor. Seviştikçe kirlendiğini düşünen kadın, bir süre sonra bu eylemi zaruri yani üremek ve kocasının tatminine yönelik bir görev olarak görüyor. Dolayısıyla cinselliğe dair tüm mottoların yeniden oluşturulması gerekiyor. Örneğin zevk! Cinsellikten elde edilen haz Tanrı’nın biz insanlara en büyük hediyesi. Kadınların bunu içselleştirmesi önem taşıyor.

    Cinsellikle ilgili ne kadar mit, yanlış inanış varsa bunları tek tek ortaya koymak gerekiyor. Çiftlerin bunu açıkça anlatması, paylaşması önemli. Cinsel terapide ilk etapta bunlar konuşuluyor. Böylece sorun daha rahat ele alınıp, sağlıklı ilerleme sağlanabiliyor. Bir çift düşünün… Erkek eve geldiğinde kadına dokunmaktan, öpmekten kaçınıyor. Hepsi böyle değil elbette ama büyük çoğunluğu bu şekilde. Yatak odanızın daha renkli olmasını istiyorsanız ilk yapmanız gereken şey, şefkat cimriliğinden vazgeçmek…

    NELER YAPILABİLİR BU KONUDA?
    Şefkat cimriliğinin sevgi bonkörlüğüne dönüşmesi büyük önem taşıyor. Şefkat yoksa şehvetin gelmesi imkansızlaşıyor. Cimrilik hali bonkörlükle yer değiştirirse, şehvete giden yolun kapısı da aralanmış oluyor. Eve girdiğinizde, ne kadar yorgun olursa olsun partnerinizden göreceğiniz güzel bir gülümseme, saçınıza dokunma, kulağınıza bir şeyler fısıldama çok sağlıklı hatta sizi uçuran cinsel birlikteliklerin adımını atmaya yardımcı olabiliyor. Duygusal solfejinizin iyi olması gerekiyor. Yani hem sizin hem de partnerinizin bedenini iyi tanımalı, ona temastan kaçınmamalısınız. İnsan ruhundan anlayarak, partnerinizin hayatında cinselliği nereye koyduğunu, yaşama bakışını, alınganlığını bilmeniz gerekiyor.

    SADECE DÜRTÜLERİNİZ HAREKETE GEÇTİĞİNDE DEĞİL, ONA HER ZAMAN İLGİLİVE SEVGİ DOLU YAKLAŞIN DEMEK İSTİYORSUNUZ!
    Danışanlarımdan edindiğim bilgiler ve gözlemlerimle anlatmak gerekirse, kadınlar “hissetmek istiyorum” diyor. Haz ve mutluluk için penis-vajina birleşmesinden daha öte bir şey gerekiyor. Sadece bir dokunma, bakış dahi cinsel anlamda kadının ıslanmasını, erkeğin ereksiyonunu sağlayabiliyor. Ama ne yazık ki bunu yapanların sayısı bir hayli az. Terapilerde kadınlar sürekli partnerinin ona kadınlığını yani alt metinde insan olduğunu hissettiremediğinden şikayet ediyor. Durum erkek için de değişmiyor. Bu da ilişkilerde farklı bir noktaya ulaşmaya neden oluyor: “Partnerinize kendini kral, kraliçe gibi hissettirin.” Ancak buradaki en önemli nokta, bileşenlerin yatak odası dışında hazırlanması… Bu rollerin dönüşümlü uygulanması hazzın yüksek doza dönüşümüne yardımcı oluyor. Ben bu yaklaşımın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Cinsel işlev bozukluğu ile cinsel terapistlere başvuran çiftlerin birçoğu yalnızca birbirilerini insan yerine koyduklarında sorunlarının büyük çoğunluğu çözülebiliyor. O nedenle kadınla erkeğin birbirine hitapları, sözel dokunmaları, duyumsal okşamaları cinselliğin daha kaliteli olacağına işaret ediyor. Düşünün bir kere, günlük yaşamda partnerine dokunmaktan rahatsız olan biri yatakta bunu nasıl içten yapabilir ki? Kadınlar böyle durumları “İğreti oluyorum, rahatsızlık duyuyorum” sözleriyle açıklıyor. Ve en acısı da bunlar kendilerini cinsel obje olarak görmelerine yol açıyor. Bu düşüncelerle yaşanan cinsellik sevişmek değil, egzersiz halini alıyor. Oysa çiftlerin birbirlerine yazacakları erotik notlar, gün içinde ofise gönderilen hediyeler, yapılan küçük sürprizler yaşanacak olağanüstü ve renkli ilişkiye yardımcı oluyor.

    Tebdilimekanda rahatlık var! 
    Cinsel hayatını renklendirmek isteyen çiftlerin zaman zaman küçük kaçamaklar yapması gerekebiliyor. Evlerinden uzaklaşmak için tatilleri beklemeden, belki sadece bir hafta sonu şehirlerindeki bir otelde baş başa vakit geçirmeleri de onların ilişkilerini doyasıya yaşamalarına yardımcı olabiliyor. Çünkü bazen çocuklar veya komşular duyacak endişesiyle hem kadın hem de erkek ilişki sırasında kendini kısıtlayabiliyor. Bu da hazzın sekteye uğramasına neden oluyor.

    BUNUN İLİŞKİ TÜRÜYLE İLGİSİ VAR MI? EVLİLİK, BİRLİKTELİK GİBİ!
    Hayır çünkü bu medeni durumdan çok kişiyle ilişkili. Bir partner her gün yepyeni bir solukla gelen, sürekli yenilenen, güncellenen bir figürse karşı taraf için heyecan kaynağı oluşturuyor. Tanıştıkları ilk günden beri aynı olan, ilişkinin üzerine hiçbir şey ekleyemeyen kişiler içinse durum tam tersi! Yemekteki çeşitlilik ile cinsellik birbirine çok benziyor. Eğer yemek işini hep ayaküstü, fast food ile geçiştirirseniz cinselliğe de böyle bakarsınız. Bir de içeceklerden masa örtüsüne, mumlardan baharatlara dek her şeyin düşünüldüğü, lezzet moleküllerinin havalarda uçuştuğu sofrada yenen yemeği düşünün! Bu, bir büfede yenen yemekle aynı tadı verebilir mi? Fakat ayırt edilmesi gereken bir başka konu daha var. Burada bahsettiğimiz şehvet dolu, hardcore, hızlı ve insana haz veren birliktelikler değil. Onlar daha çok çiftin fantezi dünyasını ilgilendiriyor. Oysa bizim bahsettiğimiz her seferinde ayaküstü, hazdan yoksun, mekanikleşmiş sevişmeler… Bu tür bir cinsel hayatın üzerine, kadınların yüzyıllar ötesinden gelen katı mesajlarını da eklersek kendilerini kötü, değersiz ve aşağılanmış hissetmelerine şaşırmamak gerekiyor. Kadın partneri hakkında “Beni sadece penisin gireceği vajinadan ibaret görüyor” diye düşünürse ilişki bir daha toparlanamıyor.

    BU NOKTADA DA CİNSEL İLİŞKİLERE TAKVİYE ÜRÜNLER DAHİL OLUYOR DİYEBİLİR MİYİZ?Kremler, erkeğin ereksiyonunu artırıcı haplar, vakumlar, bitkisel takviyeler gibi ürünler kullanılmaya başlıyor. Bazen kadınların kostümler, saten çarşaflar, mum ve tütsü gibi desteklerden yardım aldığı oluyor ama bunlar cinsel hayata çok bir şey katamıyor. Çünkü eğer çiftler birbirine yatak odası dışında değer vermiyor, hissedemiyor, konuşmaya tahammül edemiyorsa o cinsel ilişkide siyah ve beyazdan başka renk aramamak gerekiyor.

    Bazen eve girdiğinizde partnerinize “Günün nasıl geçti?” diye sormak dahi dünyanın en iyi formülü olabiliyor. O zaman çiftler zevk almaya, konuşmaya, zaman geçirmeye başlayabiliyor. Bedendeki tüm noktalar keşfedilebiliyor. İnsanlar birbirine dokunmadan seks yapabilir mi? Hayır ama birçok kişi sadece yatak odasında partneriyle tensel temas kuruyor. Bu birçok kişiye itici gelebiliyor ama öncesinde partnerine herhangi bir cinsel uyarım olmaksızın dokunabilmek, sonrasında ilişkinin boyut atlamasına yardımcı olabiliyor.

    BU NASIL SAĞLANABİLİR?
    Cinsel terapilerde “duyumlara odaklanmak” olarak adlandırılan bir yöntem kullanılıyor. Çiftlere cinsel ilişki yasaklanıyor ve birbirlerini keşfetmeleri sağlanıyor. Örneğin konuşarak, dokunarak… Bu sayede çiftler en büyük organımız olan cildimizdeki belli noktaları keşfedebiliyor. Doğa bunu insanlara bahşettiği için çok şanslıyız. Yapmamız gereken tek şey ise bunu keşfetmek! Olması gereken konuşmak, dokunmak ve cinsellik olarak sıralanıyor. Ama ülkemizde en son yapılacak şey ilk sırada uygulanıyor.

    yatak_odasi_mutluluk_sirlari

    TOPLUMDA CİNSEL İLİŞKİNİN MUTLU SONLA BİTMESİ İÇİN KADINA ATFEDİLEN BAZI ROLLER VAR: ÇIPLAKLIK, İTAATKARLIK GİBİ… BU DURUMDA KADIN CİNSEL OBJE OLMUYOR MU?
    Evet ama kadın ülkemizde her yaşta cinsel bir obje olarak görülebiliyor. Küçük yaşta bir kızın iç çamaşırı gözükse ebeveyni rahatsız olup, kıyafetini örtmeye çalışıyor. Aslında cinsel hayat dünyanın her yerinde aynı ama İsveç’teki taciz, tecavüz rakamlarıyla ülkemizdekiler bir değil. O yüzden de dönüp kendimize bakmamız gerekiyor. Zihnimizin içi çok karanlık. Bunu aydınlatmamız gerekiyor ki kadın bedenini yeniden içselleştirsin. Kadınlar hayatı boyunca bedenine yabancı yaşıyor. Sonra bir anda o kadınların birinden çıplak halde partnerinin karşısına geçmesi ve coşkulu bir birliktelik yaşaması bekleniyor. Unutmayın ki yatakta güzel doyum veren, randımanlı, tatminkar bir ilişki için kadına kraliçe gibi davranmak gerekiyor. Bunlar ilişkinin güçlülüğünü, renkliliğini artırmaya yardımcı oluyor. Bazen de kadınlar erotizmi keşfettikçe suçluluk hissediyor. Bu durumda yanlışlık yaptığını düşündüğünüz bir kadından ne bekleyebilirsiniz? Oysa kadın bedenini karşısına alıp, içsel konuşmalar yaparsa kendini cinsel bir obje değil, partneri tarafından arzu edilen güzel biri olarak kabul edebiliyor. Dolayısıyla ilişkilerdeki en önemli görev aslında hem kadınlara hem de erkeklere düşüyor.

    TATMİN OLMADAN CİNSELLIK OLMAZ!
    İnsanlar son dönemde birçok kanaldan reklam, dizi, film derken adeta bombardımana tutuluyor. Bizlere çok somut, değerlerden ve detaylardan yoksun bir hayat sunuluyor. Herkes Behlül’ünü ve Bihter’ini arıyor. Aslında bunlar herkes olabilecek iken beden ölçüsüne takılmamak gerekiyor. “Çünkü balık etli bir kadın da çok rahat Bihter olabilir” diyen Dr. Kenan Eren şunları söylüyor: “İşin anatomik ve fizyolojik kısmında sorun olduğu düşünülüyor. Hayır orada bir sorun yok ama beden ve ruh birlikte çalışıyor. O yüzden de insanlar cinselliği boşalma-ıslanma noktasında görüyor. Bu noktada listeye bir terim daha eklenmesi gerekiyor: Tatmin! Bunları eğer devreye sokarsa ıslanmada da ereksiyonda da sıkıntı yaşanmıyor. Çünkü partneriyle cinsel organların birleşmesi olmadan, gözlerinin içine bakarak, tenini okşayarak o geceyi bitireceklerine inanıyorlar.”

    Formsante 2016 – Temmuz sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal

  • Seviştikden sonra yapılacak en seksi şeyler

    Seviştikden sonra yapılacak en seksi şeyler

    Ön sevişmeyi çok uzun tutuyor, seks ise bulutların üzerinde uçuruyor. Bunların üstüne sevişme sonrasının sıradan olması çok saçma değil mi sizce de? Erkek arkadaşınızdan bir hamle beklemeye devam ederseniz, sonsuza kadar bu şekilde yaşayamak zorunda kalabilirsiniz. Yeni bir araştırmaya göre, kadınlar orgazm olduktan sonraki sürece çok fazla odaklanırken, bu hassas konu erkeklerin ilgi alanına pek girmiyor. Albright Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve aynı zamanda araştırmayı yöneten Susan Hughes “Bu konuya evrensel bir açıdan bakarsak, kadınlar bunu en önemli yakınlaşma işaretlerinden biri olarak görüyor.Erkekler ise içgüdüsel olarak yakınlaşma kısmını atlayıp hemen normal hayatlarına devam etmek istiyor” diyor. Artık karanlık mağaralarımızdan çıkıp bilinçlendiğimize ve erkekler daha çok sözümüzü dinlediğine göre istediğinizi ona söyleyebilirsiniz.

    İstediğiniz: Konuşmak

    Bağlılık hormonları olan oksitosin ve vasopressin sayesinde ikiniz de her zamankinden çok aşk dolu olursunuz. Ama erkek arkadaşınız yorgun olduğu için onun ilgisini çekecek veya onunla ilgili konuşma konuları seçerek çok fazla beyin gücü harcamaması konusunda ona yardımcı olabilirsiniz. Aşağıdakiler size yardımcı olabilir:

    – En sevdiği konuyu gündeme getirin: Seks. Sizi kendinizden geçiren hareketlerinden ve hatta vücudundan bahsedin, onları tekrar denemek isteyip istemediğini sorun.

    – Vücudundaki o yara izinin nasıl olduğu gibi bir konu açarak onun kendisi hakkında konuşmasını sağlayın. Veya ona iltifat edin. Sevgilinize odaklanarak, onun konsantrasyonunun daimi olmasını sağlayabilirsiniz.

    – Ona tropikal bir adada veya kalabalık bir şehirde mi yaşamak istediği gibi bir soru sorarak onunla oyun oynayın. Sorduğunuz sorular ne kadar rastgele olursa o kadar iyi olur. Amacınız karşılıklı hafif bir sohbet yaratmak değil mi zaten?

    Seks sonrası stratejik davranarak onu yeniden havaya sokabilirsiniz. Eğer hayaliniz ona sarılarak uyumaksa fonda hafif bir müzikle el ele tutuşmak sizi birbirinize yakınlaştıracaktır.

    İstediğiniz: Seksi okşamalarla onu baştan çıkarmak

    Orgazma ulaşmasının hemen ardından, kendisini oyun dışında kalmış hissederken, siz ise hâlâ istekli ve daha fazla orgazm olmak için hazır olabilirsiniz. Aşağıdaki senaryolardan birini canlandırarak hak ettiğinizi alabilirsiniz.

    – Bir şov gerçekleştirin. Kendinize dokunurken derin derin nefes alın. Bu sayede tahrik gücünüzü artırabilir ve sevgilinize ne kadar heyecanlı olduğunuzu belli edersiniz. Sonra ona davetkar bir şekilde gülerek görevi devralmasını sağlayın.

    – Oyuncaklardan faydalanın. Seks sonrası, bu tip oyuncakları denemek için en ideal zamandır. Üzerinize çikolata şurubu dökerek ondan dağınıklığı toplamasını isteyebilirsiniz. Erkekler böylesine seksi oyunlardan çok hoşlandıklarından dolayı, sevgiliniz de size itaat etmek konusunda çok rahat davranacaktır.

    – Duş alın. Sıcak su, kan akışını hızlandırır. Bu da sizi canlı ve heyecanlı tutar. Erkek arkadaşınızdan size duşta katılıp temizlenmek konusunda yardımcı olmasını isteyebilirsiniz.

    İstediğiniz: İkinci raund için onu teşvik etmek

    Sizin de bildiğiniz gibi, erkekler sevişmenin hemen ardından fazlasıyla hassas oluyor. Hatta onlara direkt olarak dokunmanızı bile istemeyebiliyorlar. Yavaşça başlayarak onu nasıl heyecanlandıracağınız ise tamamen size kalmış.

    – Yatağa atıştırmalık bir şeyler getirerek kan şekerinin yükselmesini bekleyebilirsiniz. Bu sayede ona dinlenmesi için zaman vermiş olursunuz. Bunu yeşil zeytin, üzüm veya küçük çikolatalarla yaparak modunun da yükselmesini sağlayabilirsiniz.

    – Yatak odasında çıplak dolaşarak görsel zevkine hitap edebilirsiniz. Cinsel arzular beyinde başlar ve çıplak vücudunuzu görmek bir görsel ipucu olduğundan dolayı fiziksel olarak tahrik olur.

    – Son olarak, onu dokunuşlarınızla çıldırtın. Küvete onunla birlikte girin, sırtı ve omuzları gibi hassas bölgelerini keseleyin. Bunu hemen sevişmenin ardından yapacağınız için vücut ısısı zaten yüksek olacaktır. Dolayısıyla onu hafif sıcak bir bezle rahatlatabilirsiniz. Sonrasında önünü döndürerek göğsüne masaj yapın. Bunu ağırdan alın ve aralarda onu ateşli bir şekilde öpün. Öpüşme esnasında salgılanan hormonlar libidosunu artıracaktır.

    İstediğiniz: Dokunarak uyuyakalmak

    Sevgiliniz, sevişme sonrasında kendisini çok yorgun ve terli hissedebilir. Bu yüzden sarılıp uyumak onda klostrofobik bir etki yaratır. Eğer teninin teninize değmesini istiyorsanız, bunu yapmak sizin elinizde.

    – Klimayı iyice açın ve yatıştırıcı müzikle seks havasından sıyrılıp rahatlama kısmına geçin.

    – El ele tutuşun. Kulağa çok basit geliyor ama el ele tutuşmak onun yakınlaşma isteğini artıran oksitosin ve prolaktin hormonlarının salgılanmasını sağlar.

    – Dip dibe yatmak yerine, birbirinizden biraz uzak durarak yatakta yayılın. O yüzüstü yatarken, siz yanında yan dönerek uzanın. Sırtına elinizi koyun ve bacaklarınızdan birini onunkine dolayın.

  • Cinsel terapi nedir

    Cinsel terapi nedir

    Cinsel işlev bozukluklarından dolayı bozulan ruhsal dengeyi sağlamak, yeniden cinsel eğitim vermek, düşünce ve duygu alışverişi kurmak, çiftlerin veya bireylerin kendilerini tanımalarını sağlamak, cinsel çatışmaları çözümlemek, bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri azaltmak, çiftler arasındaki ilişkileri iyileştirip olgunlaştırmak için kullanılan tüm teknik ve yöntemlere cinsel terapi diyebiliriz.

    İnsan davranışı ve cinselliği bedensel, psikolojik ve sosyal koşullardan etkilenir. Cinsellik salt cinsel organlarla sınırlı değildir. Cinsellikle ilgili duygu, düşünce ve çoğu hatalı olabilen yerleşmiş inançlar vardır. Cinsel sorunların ve bozuklukların ortaya çıkışında kişinin bedensel ve psikolojik özellikleri ya da ikili ilişkilerin dinamikleri etkili olabilir. Doğal olarak cinsel sorunların tedavisi de onun gelişmesine neden olan etkene göre değişebilir. Kişi ile görüşülerek sorunu ortaya çıkaran, yerleşmesine neden olanlar birlikte incelenir. Kişiye ve sorununa etkin olacak ilaç veya psikoterapiler seçilir. Cinsel sorun, tıbbi veya biyolojik nedene bağlı gelişmişse tedavisi ilaç veya diğer tıbbi tedaviler olacaktır. Bu durumda böylesi bir tedaviyi ürologlar, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ya da psikiyatristler yaparlar. Eğer cinsel sorun, psikolojik faktörlere bağlı gelişmişse veya tıbbi bir nedene bağlı olarak gelişmiş olsa bile psikolojik etkenler durumu ağırlaştırmışsa cinsel terapi gereklidir. Cinsel terapi ise cinsel alanda kendini geliştirmiş ve eğitim almış psikologlar, hekimler ve psikiyatri uzmanları tarafından uygulanabilir.

    Cinsel terapinin tedavi ettiği cinsel işlev bozuklukları; vajinismus, erken boşalma, sertleşme bozukluğu, disparoni (kadında ağrılı cinsel ilişki), kadın ve erkekte cinsel istek bozukluğu, kadında uyarılma bozukluğu, kadın ve erkekte orgazm bozukluğudur.

    Cinsel terapide öncelikle cinsel işlev bozukluklarının kişinin iç dünyasındaki bir çatışmadan mı kaynaklandığı, yoksa kişiler arasındaki bir çatışmanın etkisiyle mi oluştuğu araştırılır. Çünkü cinsel işlev bozuklukları sosyokültürel baskılar, cinsellikle ilgili bilgi eksikliği, önemli bir psikiyatrik hastalığın bir sonucu, çarpıtılmış ve olumsuz düşüncelerimiz veya basit bir stres durumundan kaynaklanabilir.

    cinsel terapi
    cinsel terapi

    Cinsel terapinin amacı, çiftin cinsel iletişimin düzeltilmesi ve geliştirilmesi, cinsel performans baskısından kurtulma, korku ve utanç duygularının
    giderilmesi, cinsel hayatını geliştirmek ve cinsel sorunları çözüme ulaştırmaktır.

    Cinsel terapi kısa süreli ve soruna odaklı odaklı bir psikoterapi yöntemidir. Cinsel soruna yönelik bir psikoteröpatik yaklaşımlar içerir. Cinsel terapiye başvuran kişinin eşiyle başvurması önerilir. Çünkü bu tedavi başarısını daha da artırmaktadır. Cinsel terapide öncelikli olarak çocukluktan itibaren öğrenilmiş olumsuz ve yanlış inanışların düzeltilmesi amaçlanır. Bu yüzden; öncelikle her iki partnerle ayrı ayrı görüşülerek cinsel öykü ve cinsel sorun öyküsü alınır. Sorunun alanları belirlendikten sonra tedavi hedefleri çiftle beraber saptanır. Görüşmelerin sıklığı, süresi ve temel ilkeleri belirlenir. Her cinsel işlev bozukluğuna özgü özel teknikler egzersizler yoluyla kişiye öğretilir. Cinsel iletişim ve yakınlığın arttırılmasına yönelik çiftlerin birlikte uygulayabileceği ev ödevleri verilir. İlişkileri iyi olan, aralarında sevgi ve güven bulunan çiftlerde cinsel sorunların tedavisi daha kolay ve çabuk olmaktadır.

    İyi bir cinsel terapistin, klasik cinsel terapi tekniklerinin yanı sıra davranışçı, bilişsel, dinamik, varoluşsal, gestalt gibi bireysel psikoterapi tekniklerini ve çift terapisi tekniklerini de çok iyi bilmesi gerekir. Terapide olumlu sonuca ulaşma oranı %98’dir. Çift tedaviye kararlılıkla devam ettiğinde birbirlerine destek olduklarında çözüm kaçınılmazdır.

    Uzm. Psk. Elif ARI APAKGÜN tarafından yazılmıştır.

  • Evlenmek üzere olan çiftlerin cinsellikle ilgili en fazla fazla merak ettiği sorular

    Evlenmek üzere olan çiftlerin cinsellikle ilgili en fazla fazla merak ettiği sorular

    İlk gece korkusu nedir?

    İlk gece korkusu bizim toplumumuzda sıklıkla yaşanan bir korkudur, gerdek gecesi cinsel ilişkiye girme konusunda çiftin duyduğu endişeyi ifade eder. Toplumumuzda genel anlayış cinsel ilişkiyi tam anlamıyla yaşamak için evlilik sonrasını beklemektir, bu nedenle hem kadın hem de erkek ilk geceyi düşünerek heyecanlanır, bazen bunu büyütüp kafasına takabilir.

    Bu kabusu daha çok kadınlar mı yoksa erkekler mi yaşıyor?
    Toplumca sanki ilk gece korkusu sadece kadınlarda varmış gibi görünse de, aslında bu kaygıyı hem erkekler de yaşar, yani ilk gece korkusu sadece kadınlara özgü bir durum değildir. Türk toplumunda kızlık zarına abartılı bir önem verilmektedir. İlk gece kadın canının yanmasından, acı ve ağrı duymaktan ve kanama olmasından korkar. Kanama beklentisi hem kadında hem de erkekte vardır. Kadın ilk gece hem kanama olmasından, hem de olmamasından korkar, çünkü çocukluğundan itibaren ”kızlık zarı kanar” denilerek yetiştirilmiştir ve kanamaması da önemli bir sorundur. Toplumda sanki ilk gece kadının başına kötü bir şey gelecekmiş gibi davranılır, bu nedenle de kadın ilk gece korkusu yaşar. Erkeğin ilk geceye dair farklı kaygıları vardır, kadının canının yanmasından korkarken erkek de başarısız olmaktan korkar. Cinsel güç, cinsellikteki başarı erkeklikle özdeşleştirildiği için ilk gece ereksiyon sorunu ya da erken boşalma yaşamak erkeğin kabusudur. Hem kadının hem de erkeğin korkuları birleşince ilk gece çoğu çift için sıkıntılı bir şekilde yaşanır.

    Düğünden hemen sonra gerdeğe girmek gerekli midir? Balayı beklense ne olur?
    Yoğun geçen nikah- düğünden sonra çift yorgun olur, bir de o gece cinsel ilişkiye girme mecburiyeti olunca üzerlerinde baskı hissedebilirler. Daha geleneksel ailelerde anne- babaların, akrabaların da baskısı olabilir. Kapıda bekleyenler, telefon edenler olabilir. Bu konuda çifti rahat bırakmak gereklidir. Neyi ne zaman yaşayacaklarına onlar karar vermelidir. İlk gece çok yorgunlarsa sarılıp uyuyabilirler. Daha öncesinde cinsel olarak birbirini tanımayan, hiç başbaşa kalmamış ya da birbirini ilk defa çıplak gören çiftler olabilir, onlardan hemen o gece birliktelik yaşamalarını beklemek çok da doğru olmayacaktır. Sonuçta önemli olan kadın ve erkeğin birbirine ve cinselliğe alışmasıdır. O gece dinlendikten sonra ertesi gün herşey daha keyifli olacaktır.

    İki tarafta çok heyecanlıysa ne yapmaları lazım?
    Eğer kadın ve erkeğin daha önce cinsel bilgi ve deneyimleri yoksa, birbirlerini evlilik öncesinde fazla tanıma fırsatı da bulmadılarsa heyecanlı olmaları doğaldır. Bu heyecanın nedeni aslında ilk cinsel ilişkiyi gözlerinde çok büyütmeleri ve abartmalarıdır. Kadın ve erkek eğer çok heyecanlıysa önce konuşup birbirlerini rahatlatmalı, endişelerini ve kaygılarını birbirleriyle paylaşmalıdır. Çift cinselliği birlikte öğrenecekse, birbirine karşı açık olmalıdır. Kadın ve erkek eğer birbirlerine destek olur ve cinsel konularda bilgilenirlerse sorun olmayacaktır.

    Çiftlerin, gerçekten vajinusmus ya da iktidarsız oldukları ne kadar denemeden sonra anlaşılır?
    Bir sorun eğer belli bir süre boyunca her cinsel ilişkide sürekli ve yineleyici biçimde ortaya çıkıyorsa o zaman onu sorun olarak kabul edebiliriz. İlk cinsel ilişkide kadın korkularından dolayı kendini kasabilir ya da erkek aşırı heyecandan dolayı ereksiyon sorunu yaşayabilir, bu onların vajinismus ya da iktidarsız oldukları anlamına gelmez. Ancak kadın her ilişkide kendini kasıyorsa, eşini yanına yanaştırmıyorsa, erkek vajinaya her yaklaştığında sanki bir duvar varmış gibi vajina kasılıyorsa o zaman vajinismustan söz edebiliriz. Vajinismus diğer cinsel işlev bozukluklarına göre daha erken anlaşılabilir, biz çiftlere ilk bir hafta içinde ilişki gerçekleşmezse bunun nedenlerini araştırmalarını öneriyoruz. İktidarsızlık tanısı için de kişinin en az 5 ay boyunca her ilişkide ereksiyon sorunu yaşıyor olması gerekiyor. Ara sıra her insan ereksiyon sorunu yaşayabilir, bunu çok büyütmemek gerekir, ama sürekli hale geldiyse o zaman tedaviye başvurulmalıdır.

    Cinsellik hakkında konuşmak yararlı mıdır? Yoksa ilişkinin büyüsünü bozar mı?
    Cinsellikten konuşmak çift için çok yararlıdır. Bizim toplumumuzda her şey el yordamıyla yapılıyor, ortada sorun olmadığı sürece konuşmaya da gerek duyulmuyor. Oysa ki konuşmak için illaki sorun olması gerekmez. En özel şeylerini paylaşan çift bunları konuşmaya çekinir, biz her zaman konuşmayı öneriyoruz. Konuşmak cinselliğin en önemli adımlarından biridir. Kadın da erkek de cinsellikle ilgili isteklerini, arzularını, beklentilerini ve kaygılarını birbirine ifade ederse hem aralarındaki güven gelişir ve o zaman cinsel yaşamlarında daha mutlu olurlar.

    İlk gece doğum kontrolünde kim korunmalı?
    İlk gece kimin korunacağına çift evlilik öncesinde karar vermelidir. Biz her çiftin evlenmeden önce cinsel danışma ve rehberlik hizmeti alması gerektiğini savunuyoruz. Bu henüz ülkemizde yaygın bir durum olmasa da, aslında evlenmeden ve sorunlar yüzeye çıkmadan önce yardım almak çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Evlilik öncesi cinsel danışmanlık ne demektir? Çiftin evlenmeden önce ilk gece, cinsel ilişki, cinsel organların yapısı ve doğum kontrol yöntemleri ile ilgili bilgi alması demektir. Böylece çiftin ilk geceye yönelik kaygıları da azalacaktır. Çift birlikte bir jinekoloğa ve cinsel terapiste başvurarak, cinsel konularda bilgi alabilir. İlk gece kadın doğum kontrol apı kullanabilir, ancak doğum kontrol hapına belli bir süre önceden başlamak gerekir, bunun için bir uzmandan bilgi almak en doğrusu olacaktır. Ya da erkek prezervatif kullanabilir, buna çift birlikte konuşarak karar verebilir.

    Kadın adet dönemindeyse geciktirici kullanabilir mi?
    Geciktiriciler bilinçsiz kullanıldığında hormonal dengeyi bozabilir, kadın önce muayene olmalı ve kadın- doğum doktorunun önerisine göre hareket etmelidir.

    Erkek ve kadın bu gece hakkında bilmediklerini kimle konuşmalıdır? En doğrusu arkadaş mı, aile mi?
    Çok eskiden sağdıçlık denilen bir kurum varmış, sağdıç evlenmeden önce erkeğe ilk gece nasıl davranması gerektiğini anlatırmış. Ancak artık böyle gelenekler yok ve çoğu çift ilk gece hiç birşey bilmeden yatağa gidiyor. İnternet kullanımının artmasıyla internetten edinilen yanlış bilgiler ve porno filmlerdeki abartılı görüntüler de özellikle erkeklerin cinsellikten ve eşlerinden beklentilerini arttırabiliyor. Erkekler tabi ki bu konuyu onlara anlatabilecek birileriyle konuşmalı, bu arkadaş da olabilir bir aile büyüğü de olabilir. Toplumumuzda kadınlara bilgi veren daha az, çoğu kadın cinselliği kimse ile konuşamıyor. Anne ile ya da abla, kuzen ya da aile içinde evli olan bayanlarla konuşabiliyor ancak çoğu zaman onlardan edindiği bilgiler doğru ve sağlıklı olmayabiliyor. Benim önerim yine çiftin evlilik öncesinde bir cinsel terapistten bilgi ve danışmanlık almasıdır. Uzmanlara başvurmak için mutlaka sorun yaşıyor olmak gerekmez, sorunlar ortaya çıkmadan önemlerini almak daha doğru olacaktır.

    Çiftlerden biri ilişki istemiyorsa, diğer taraf hiç talepkar olmamalı mıdır?
    Çiftlerden biri ilişki istemiyorsa bunun nedeninin araştırılması gerekir. Bu kişinin kendisiyle ilgili bir sorun mu yoksa eşinin ona karşı davranışı ve yaklaşımı ile mi ilgili, bunların değerlendirilmesi gerekir. Diğer eş eşine nasıl yaklaşması gerektiğini bilmeli, sorunun ne olduğunu sormalı ve çift duygularını birbirileriyle paylaşmalıdır. Bir tarafın ‘’ben ilişki istemiyorum’’ diyerek işin içinden sıyrılması da doğru değildir, diğer tarafın zorlaması da doğru değildir. Eğer ortada bir sorun varsa onun çözümü bulunmaya çalışılmalıdır.

    Utangaçlık ile hiç istememenin sınırı nedir? O sınırı kim çizebilir?
    Utangaçlık farklı bir şeydir, cinsel ilişkiyi istememe ise uzun vadede bir cinsel işlev bozukluğudur. Bu ikisini aynı cümlede değerlendirmek doğru olmaz, çünkü utandığı için cinsel ilişkiyi istememe gibi bir duruma rastlamıyoruz aslında. Özellikle kadın cinsellik konusunda ne kadar tutucu yetişmiş olursa olsun, ilk gece de dahil fazla utangaçlık yaşamıyor. Aslında kadının cinselliğe olan tavrını erkeğin davranışları belirliyor. Erkek karısına yatakta nasıl yaklaşacağını, nasıl davranacağını, onun ruhunu nasıl okşayacağını bilmelidir. Eğer erkek eşine doğru bir şekilde yaklaşırsa utangaçlık söz konusu bile olmuyor.

    En doğrusu, çiftlerin kendi aralarındaki uyumu sağlamaları için evlenmeden deneme yapmaları mı?
    Toplumumuzda evlilik öncesi ilişki çok hoş karşılanmadığı için, ”evlenmeden önce deneyin” deme hakkına sahip değiliz. Cinsel sorun yaşayan çiftlere baktığımızda bir genelleme yapmak da mümkün olmuyor. Bazen 5-10 yıl flört etmiş bir çift de sorun yaşayabiliyor, hiç birbirini tanımadan evlenen, evlenmeden önce el ele bile tutuşmamış çiftler de bize başvurabiliyor. Cinsel sorunlar çok boyutlu; kişisel özellikler, duygular, düşünceler, algılar, çiftin ilişkisinin samimiyet, sevgi, saygı düzeyi hepsi cinselliği etkiliyor. Çiftlere evlenmeden önce kendi ahlaki yargı ve sınırları içersinde birbirilerini tanımalarını önerebiliriz. Cinselliği belirli sınırlarda yaşayabilirler, bu zaten bir ihtiyaçtır, dürtüdür, çok fazla bastıramazsınız. Bastırdığınızda daha olumsuz sonuçlar ortaya çıkar. Çift evlilik öncesi konuşmalı, birbirini cinsel açıdan tanımaya çalışmalı, bu konuda bilgi edinmelidir. Neyi, ne kadar yapacaklarına kendileri karar veriler zaten.

    Psk. Gülüm BACANAK tarafından yazılmıştır.

  • Cinsel gücü artıran baharat

    Cinsel gücü artıran baharat

    Yemeklere koku ve tat katmak amacıyla kullanılan kişniş, cinsel gücü artırıyor. Dr. Ömer Coşkun, bu baharatın günde 1 tatlı kaşığı düzenli olarak tüketildiğinde cinsel sorunları düzeltebileceğinin altını çizdi.

    Dr. Coşkun, bazı dönemlerde erkekte veya kadında, cinsel isteksizlik, soğukluk ve organların görev yapamaması gibi birçok sıkıntıların meydana geldiğini ifade ederek, “Özellikle bayanlarda cinsel isteksizlik günümüzde çok görülebiliyor. Bu sebeplere bağlı boşanmalar, şiddetli geçimsizlik, çiftlerde huzursuzluk gibi birden fazla sorunlara neden olabiliyor. Peki, hem erkekte hem de bayanda cinsel isteği hangi besinle artırabiliriz? Benim insanlara en çok tavsiye ettiğim gıdalardan birisi kişniştir” dedi.

    Hem erkekte hem kadında cinsel gücü artırıyor

    Dr. Ömer Coşkun, kişniş bitkisinin hem erkekte hem de bayanlarda cinsel gücü belirli bir zamandan sonra artırdığına dikkat çekerek, “Günde bir tatlı kaşığı düzenli kullanıldığında çiftlerin cinsel sorunları düzelebilir. Kişnişi toz halinde tercih ederseniz kullanımı ve etkisi daha çabuk gösterir. İçindeki uçucu yağın da yüksek oranda coriandrol ile düşük oranda geraniol, borneol, pinen gibi birçok etken maddeler belirli bir zaman sonra etkisini gösterir. Bu sayede çiftler arasındaki cinsel isteksizlik sona ermiş olur” diye konuştu.

    İHA

  • Kadınları cinsellikten soğutan 10 neden

    Kadınları cinsellikten soğutan 10 neden

    Sekse ilginiz azalmaya başladıysa, cinsel isteksizlik yaşıyor ama bunu kendinize bile itiraf etmeye çekiniyorsanız, bunun bir sebebi olmalı!

    Yorgunum, hemen uyuyalım”, “Başım ağrıyor” gibi cümleleri sık kurmaya başladıysanız, ilişkiniz kopma noktasına gelmeden bunun altında yatan nedeni keşfetmeye ne dersiniz? Cinsel hayatınızda soğukluğa neden olabilecek sebeplerle yüzleşmeye hazırsanız, başlayalım!

    CİNSEL SORUNLAR 
    Uzm. Psk. Oya Çelik, “Kadında cinsel yanıt döngüsü istek, uyarılma, plato, orgazm ve çözülme olmak üzere beş evreden oluşur. İstek evresi cinselliği başlatan ve şekillendiren en önemli evre. Dolayısıyla isteğin azalması ya da tamamen ortadan kalkması durumu diğer evrelerde de bozulmayı beraberinde getirir” diyor ve ekliyor: “Vajinismus gibi ağrı bozukluklarında, cinsellik korku ve acı verici algılandığından cinsellikten kaçınma ve cinsel isteğin azalması söz konusu olabiliyor. Vajinismus hastalarının birçoğu duydukları ağrı ve korkular nedeniyle cinsellikten kaçınıyor.” Uzm. Klinik Psikolog Başkak ise konu ve çözüm hakkında şunları söylüyor: “Danışmanlık verdiğimiz çiftlerde kadınlar terapiye kadar cinselliğin olmadığı bir yaşama mecburmuş gibi durumu kabullenmiş oluyorlar. Seksi uzak durulması gereken bir dehşet anı gibi düşünmeleri de cinsel soğukluğa yol açıyor. Vajinismus hipnoterapi ile ortalama altı yedi seansta tamamen çözülebilmekte. Anorgazmi (orgazm olamama) da çok yaygın bir cinsel soğukluk sebebi. Birçok sebebe bağlı olmakla birlikte cinselliği, cinsel hazzı kendi bedeninde tanıyamamış ve cinsel hazza dair bir deneyimden yoksun kadınlar için cinsellik sadece başkası için katlanılması gereken anlamsız bir süreç. Çok yüksek bir orana sahip olan orgazm bozukluğu sorunu da hipnoterapi ile çok çabuk çözülebiliyor.”

    STRES 
    Stres ve depresyon tüm yaşamı olumsuz etkilediği gibi seks hayatında da sorunlara sebep olabiliyor. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Uzm. Psk. Oya Çelik, “Ekonomik güçlükler, hastalık ve ölümler, yoğun iş yaşamının getirdiği olumsuzluklar gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar dönemsel olarak cinsel isteği azaltabiliyor. Örneğin; iş stresi yaşayan, ekonomik koşulları konusunda yoğun kaygı duyan bir bireyin dikkatini bedenine, cinselliğe ve partnerine yöneltmesi güç olabiliyor. Yaşamın üzücü olayları uzun süreli streslere, depresyon ve tükenmişlik gibi psikolojik sorunlara da sebep olabiliyor. Bu sorunlar da cinsel ilgiye etki edebiliyor. Böylesi durumlarda öncelikle içerisinde olunan sıkıntılı sürecin atlatılması için girişimlerde bulunulması gerekiyor” diyor.

    KULLANILAN İLAÇLAR 
    Böbrek üstü bezlerinin fazla ya da az çalışması, tiroid hormonlarının azlığı, depresyon, anksiyete bozuklukları gibi fiziksel ve psikiyatrik hastalıklar da cinsel isteği azaltabiliyor. Ayrıca bu hastalıklarda kullanılan ilaçlar da cinsel isteğin azalmasına neden olabiliyor. Uzm. Klinik Psikolog-Hipnoterapist Mehmet Başkak, “Bütün ilaçlar faydalarının yanı sıra yan etkiler de içeriyor. Özellikle bünyeyi duyarsızlaştırmaya, uyuşturmaya dayalı ilaçlar kullanıldığında cinsel hayatta ciddi sorunlar yaşanabiliyor. Hekimler ile ilaçların yan etkilerini konuşmak, bu ilaçların yan etkilerini öğrenmek ve gerektiğinde değiştirilmesini sağlamak gerekebilir” diyor. Uzm. Psk. Oya Çelik ise cinsel isteğin azalmasına neden olan etkenin bir hastalık ya da ilaç olması durumunda cinsel istek bozukluğu tanısı konulmadığını, öncelikle var olan hastalığın tedavisinin tamamlanması ya da ilacın değiştirilmesi gerektiğini, daha sonra ihtiyaç duyulursa cinsel terapinin uygulandığını söylüyor.

    PARTNERIN CİNSEL SORUNLARI 
    Partnerin erken boşalma, sertleşme zorluğu, cinsel isteksizlik, boşalma güçlükleri gibi sorunlar yaşaması bir süre sonra sizin de uyarılma ve tatmin konularında sorunlar yaşamanıza sebep olabiliyor. Uzm. Psk. Oya Çelik, “Partnerinde cinsel işlev bozukluğu olan kadınlardan sıklıkla ‘Başlangıçta çok hevesli ve istekliydim ancak sorun tekrarladıkça benim de isteğim azaldı, artık ben de çok yaklaşmıyorum. Sonunda aynı şey olacaksa cinsellik olsa ne olur, olmasa ne olur’ gibi söylemler duyabiliyoruz. Eşlerden birindeki cinsel sorun sıklıkla diğer kişide de cinsel sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor” diyor. Uzm. Klinik Psikolog Başkak “Erkeklerdeki sertleşememe, erken boşalma gibi cinsel sorunlar, kadınlardaki beklentiyi karşılayamadığından bir süre sonra cinsel ilişkiye karşı yorgunluk, bıkkınlık, sıkılma şeklinde etkiler oluşturabiliyor ya da yarım kalan cinselliğin olumsuzluğu bilinçaltı düzeyde ilişkiye karşı soğukluk geliştirmelerine sebep olabiliyor” diyor.

    KISA SÜRELİ ÖN SEVİŞME 
    Partnerin sonuç odaklı ve empatiden yoksun davranması, ön sevişmenin her seferinde hızlıca geçilmesi de kadınlarda zamanla cinsel soğukluk yaratabiliyor. Ön sevişme kadını da, erkeği de ruhsal ve fiziksel olarak cinsel birleşmeye hazırlaması açısından önemli. Doyurucu bir cinsellik için de aceleye getirilmemesi şart.

    VÜCUDUNU BEĞENMEME 
    “Doğumdan sonra aldığım kiloları veremedim”, “Emzirme döneminden sonra göğüslerim sarktı” gibi düşüncelerle kendinizi beğenmez hale gelmeniz, ardından da “Artık beni çekici bulmuyor” düşüncesine kapılmanız cinsel hayatınızı olumsuz etkiliyor olabilir. Uzm. Psk. Çelik, kadınların bedenleri ile ilişkilerinin genellikle erkeklere oranla daha zayıf ve olumsuz olduğunu ve bunda popüler kültürün etkisinin de büyük olduğunu söylüyor. “Özellikle medyadan yansıtılan ideal kadın vücut ölçüleri ve yapısı, kadınların sıklıkla kendilerini televizyonda gördükleri kadınlarla kıyaslamalarına ve beğenmemelerine neden oluyor. Bunun bir sonucu olarak kendini beğenmeyen, çekici olmadığını, cazibesini yitirdiğini düşünen kadın kendisini cinselliğe ve partnere rahat bir şekilde bırakamaz. Kendi bedeninden haz almayan bireyin partner ile ilişkiden haz alması güç ve bu cinsel ilgi ve isteği azaltıyor. Kendisi ve bedeninden hoşnut olan, kendisini seven, sayan ve güvenen kişi, kendisini cinselliğe daha rahat bırakacak ve karşısındakine de bu olumlu duygularla yönelecek. Kısacası bireyin kendisini nasıl bulduğu, kendisi ile ilgili ne hissettiği cinsel yaklaşımını da belirleyecek” diyor.

    GEBELİK KORKUSU 
    Uzm. Psk. Oya Çelik: “Bilinçli ya da bilinçdışı bir şekilde gebe kalmayı istememek cinsellikten kaçınmayı getiriyo r. Kadın anneliğin getireceği sorumluluklara hazır olmama, doğumdan korku, çocuğun getireceği ilişki dinamiklerindeki değişime yönelik endişe gibi çok çeşitli nedenlerle gebe kalmak istemediğinde cinsel ilişkiden kaçınma için isteğini de ketleyebiliyor. Bu durum özellikle eşin çocuk isteyip kendisinin istemediği durumda daha belirgin bir ruhsal çatışmaya neden oluyor. Böylesi durumlarda bu endişelerin ortaya çıkarılıp çözümlenmesi cinsel isteğin tekrar oluşması için yeterli olacak.”

    İLİŞKİ SORUNLARI
    “Kadınların cinsel isteği erkeklere göre daha kırılgandır” diyen Uzm. Psk. Oya Çelik, ilişkinin genel gidişinin cinselliği de etkilediğini söylüyor. Yani eğer eşinize kızgınsanız, kırgınsanız ya da ilişkinizdeki güç dengesinden memnun değilseniz, bu durum cinsel hayatınızı da etkiliyor olabilir.

    UYKUSUZLUK VE YORGUNLUK 
    Uykusuzluk ve yorgunluk sadece konsantrasyonu olumsuz etkilemekle kalmıyor. Uzm. Klinik Psikolog- Hipnoterapist Mehmet Başkak, yoğun çalışma temposunun, eve taşınan işlerin, gece hayatı ile ortaya çıkan yorgunluğun vücut direncini düşürdüğünü ve bundan cinselliğin de etkilendiğini söylüyor.

    BAKIMSIZ ERKEK 
    Zaman geçtikçe ilk buluşmadaki özeni ilişkilerde bulmak zorlaşıyor. Sizin ilişkinizde de durum bu şekilde mi? Eşinizin dişlerini fırçalama alışkanlığı olmaması, özel bölge temizliğine özen göstermemesi, tütün, alkol, ter kokması sizi cinsel ilişkiden uzaklaştırıyor olabilir. Böyle bir durumda yapmanız gereken şey, kırıcı olmadan konuyu gündeme getirmek.

    Formsanté 2016 – Haziran sayısı
    Burçin Öztınaz

  • Cinsellik yaşanmayan evlilikler

    Cinsellik yaşanmayan evlilikler

    “Babam çocuklarıyla aynı sofrada oturmazdı, biz hep mutfakta yer sofrasında yerdik, değil annemle koyun koyuna yatmak odalarının kapısının önünden bile geçemezdik. Annem beş çocuğun hangi birini uyutsun? Uykusu gelen gider kendi yatardı. Öyle hadi ders çalış kızım diye peşimizde koşan da yoktu. Ben eczacı oldum, ablam diş hekimi, iki kardeşim öğretmen, en küçük kardeşimiz doktor. Birbirimizin eski kitaplarını okurduk. Şimdiki gibi her sene eğitim sistemi değişmediği için kitaplar da değişmezdi.

    Şimdi ise her şeyimiz çocuklarımız oldu. Bütün hayat planımızı onlara göre yapıyoruz. İlk kızım oldu , tam beş yıl beraber yattım, oğlum olduğunda onu aldım yanıma, kızım da babasıyla yatmaya başladı. Gece seslerini ya duyamazsam diye endişeleniyorum. Eşim de halinden memnun, bebek ağladığında uyanmamış oluyordu böylece. Şimdi kızım 9 yaşında hala babasıyla yatıyor, o olmadan ders çalışmıyor, uyumuyor. Oğlumsa bacağıma yapışık bir vaziyette yaşıyor. Anaokuluna gitmek istemiyor, çok ağlıyor.

    Eşimle birbirimizi seviyoruz ama cinsellik aklımıza gelen en son şey. Bazen iki üç ayda bir beraber oluyoruz, bazen altı ayı buluyor. Bunun bir sıkıntı yaşatacağını düşünmüyorduk ama çocuklar büyüdükçe yalnızlaştık. Uğraşı alanımız daraldı, birbirimizden koptuk sanki, şimdi nasıl tekrar bağlayacağız bilmiyorum? “

    Bu ve benzeri öykülerle o kadar sık karşılaşıyorum ki, çiftler çocuk odaklı yaşamaya başladıklarında birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Eğer sürekli kavga etmiyorlarsa bu tehlikeyi fark etmiyorlar.

    Haftada kaç cinsel ilişki normal? Sorusu da sık sorulan sorulardan . Elbette sağlıklı bir çift için sayı vermek çok zor. Çiftin karşılıklı isteğine ve bu durumdan memnuniyetine bağlı olarak cinsel birliktelik sıkları değişebilir. Her gün de olabilir, haftada iki üç gün de… Bazen iş yoğunluğu, bazen hastalık veya can sıkıcı bir olay çiftlerin cinsel isteğinde azalma yapabilir.

    Ancak yukarıdaki danışan örneğinde olduğu gibi, ayrı odalarda ayrı yataklarda yatan çiftler , birbirlerine karşı cinsel arzularını sürekli bastırmak zorunda kalırlar. Doyuma ulaşmadıkları zaman da basit konulardan tartışma yaşarlar veya başka bir ilişki arayışı içine girerler.

    ÖNERİLERİM:

    • Ne olursa olsun aynı yatakta yatmaya özen gösterin
    • Sürekli bir şekilde çocuklarınızla yatmayın
    • Yatak odanızın kapısını kilitleyin
    • Mümkünse eğer ebeveyn banyosu olan evleri seçin
    • Birbirinize özel zaman ayırın
    • Cinsel isteğinizi belli edin, konuşmaktan çekinmeyin
    • Birlikte duş alın
    • Cinsel beraberliğiniz olmasa bile birbirinize dokunarak yatın
    • Çocukları bırakacak yeriniz olursa haftada bir gün baş başa kalın
    • Yatak odasında günlük konuları tartışmayın, kavga etmeyin

    Dr. Psk. Obengül EJDER tarafından yazılmıştır.

  • Kadınlarda görünen cinsel işlev bozuklukları ve nedenleri

    Kadınlarda görünen cinsel işlev bozuklukları ve nedenleri

    Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluklarını değerlendirilirken, özellikle yaşanılan ilişkinin cinsellik dışı boyutları da göz önünde bulundurulmalıdır. Esiyle mutsuz olan, istemeden evlendirilmiş olan, eşinden psikolojik, fiziksel veya duygusal olarak şiddet gören, aldatılan, esi tarafından anlaşılmadığını hisseden ve esi ile cinsellik dışında başka bir paylaşımı olmayan, ilişkiden beklentileri karşılanmayan kadınlarda oldukça sık görülür.

    Ayrıca cinsellik hakkında tecrübesizlik,abartılmış ilk gece hikayeleri,travmatik cinsel yaşantılar,kızlık zarı ile ilgili korkutucu anlatımlar, eşler arası uyumsuzluk,değerli hissedilmeme,ilişkisel problemler gibi daha birçok neden belirtilmiştir.

    Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları şu şekilde tanımlanmaktadır;

    Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu:
    Kadınlarda cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel birleşmenin rahat bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli olan vajinal ıslanmanın sürekli ve yineleyici bir biçimde yetersiz olması durumudur. Bu bozukluk, kişilerde sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.

    İnhibe Kadın Orgazmı:
    Kadınlarda orgazm bozukluğu, normal bir cinsel uyarılmayı izleyerek orgazmın sürekli olarak gecikmesi ya da yokluğu olarak tanımlanmaktadır. Orgazm sorununun daha çok çiftlerin orgazm ile ilgili bilgi ve beklentileriyle, erkeğin kendi gücünü ve performansını sorgulama tutumuyla oluşabildiği gözlenmektedir.

    Orgazm bozukluğu yaşayan bayan ise, aynı geç boşalan erkek gibi, orgazm refleksini serbest bırakma konusunda çeşitli derecelerde problem yaşamasına rağmen cinsel açıdan isteklidir.

    Kadında cinsel uyarılma bozukluğu tanısının konulabilmesi için kadınlarda rahat bir cinsel birleşmeye olanak tanıyan vajinal ıslanmanın sürekli olarak yetersiz olması gerekmektedir. Ayrıca klinisyenin, kadının yaşı, cinsel deneyimi ve aldığı cinsel uyarıların yeterliliği açısından baktığında orgazm olma yetisinin beklenenden daha az olduğu yargısına varması temeline dayanmalıdır. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.

    Bu bozukluğun önemli psikolojik nedenleri arasında tutucu değer yargıları, suçluluk duyguları, cinsel travmalar, yetersiz cinsel bilgi ve deneyim, duygusal hazırladığının ya da eşle olan duygusal iletişimin yetersizliği, yetersiz ön sevişme ve cinsel uyarı, eşteki erken boşalma ya da ereksiyon güçlüğü nedeniyle yetersiz cinsel birleşme süresi sayılabilir.

    Kadındaki orgazm bozukluğu, yaşamın önceki dönemlerinde yokken sonradan da ortaya çıkabilir. En sık rastlanan nedenleri arasında, eşler arası uyumsuzluk, evlilik içi sorunlar, cinsel travma, çeşitli jinekolojik ve sistemik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı.

    Kadın cinsel uyarılma bozukluğu tüm cinsel yakınmalarla başvuran kadınlar arasında %20-35 oranında saptanmıştır. Otuz yasından sonra daha sık rastlandığı söylenmekle birlikte en çok 50-59 yasları arasında görülmektedir. Uyarılma fazıyla ilişkili işlev bozukluğu olan kadınlarda sıklıkla orgazm sorunları da bulunmaktadır ve görece mutlu evli çiftlerden oluşan bir grupta kadınların %33’ünün cinsel heyecanı sürdürmede zorluk yasadıkları bulunmuştur. Cinsel uyarılma bozukluklarının nedenleri arasında performans korkusu ve ‘kendini seyretme’ davranışı önemli bir etkendir.

    Disparoni (Ağrı bozukluğu):
    Cinsel ağrı bozukluğu, cinsel ilişki öncesi, sırasında ya da sonrası sürekli ya da yineleyici bir genital ağrının olması olarak tanımlanmaktadır. Disparoni tanısının konulabilmesi için ağrının, vajinal ıslanma eksikliğinden veya vajinismustan kaynaklanmıyor olması gerekir.

    Kadınlarda ağrı vajen girişinde hissediliyorsa etiyolojide uyarılma eksikliği, hafif bir vajinismus durumu, vajinal enfeksiyon ve bartholini kisti gibi nedenler araştırılmalıdır. Eğer ağrı cinsel birleşmenin süresi uzadıkça azalıp kayboluyorsa uyarılma eksikliğine bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır.

    Vajinismus:
    Erkeklerde benzeri bulunmayan, kadınlara özgü bir sorun olan vajinismus, vajina girişini koruyan kaslar, herhangi bir penetrasyon girişiminde bulunulduğunda spazmodik tepki vermeye şartlanmıştır. Bu bozukluk bu yüzden cinsel birleşmeyi imkânsız kılar.

    Vajinismus, vajinanın dış üçte birindeki kaslarda birleşmeyi engelleyecek biçimde, sürekli ya da yineleyici istem dışı kasılmalar olarak tanımlanabilir. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da eşler arasında sıkıntıya neden olmaktadır.

    Bu kasılma istemsiz, yani kadının bilinçli kontrolü dışında gerçekleşen bir kasılmadır. Bu kasılmaya tüm bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, adeta bir kitlenme, korku, cinsel birleşmeden kaçınma, girişin olmayacağı inancı eşlik eder. Nadiren, cinsel birleşme olmaktadır ancak kasılma sürdüğünden, cinsel birleşme ağrılı ve sıkıntılıdır. Vajinismus, genellikle cinsel yaşamın, daha doğrusu cinsel birleşme denemelerinin başlamasıyla birlikte, çok daha seyrek olarak ise jinekolojik muayene, kürtaj, zorlu ya da komplikasyonlu geçen doğumlardan veya benzeri deneyimlerden sonra gelişmektedir.

    Bu sorun kadının hem kendi kadınlığında eksiklik olduğunu düşünmesine hem de eşine karşı suçluluk hissetmesine neden olur. Erkek de, eşine karşı öfke duyabilir, ya da istenmeme, reddedilme olarak yaşadığı için kırgınlık, ereksiyon güçlüğü yaşayabilir. Bazen eşlerin bekaret konusunda şüphe duymalarına neden olabilir. Sıklıkla adli olaylara, boşanmaya, tecavüz girişimi ya da fiziksel şiddet davranışlarına neden olur.

    Cinsel İstek Azlığı:
    Genel olarak, kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Hatta ülkemizde, kadınlar arasında en sık görülen cinsel işlev bozukluğudur. Bunun en temel nedeni, cinsellik ile ilgili mitlerin yaygınlığıdır. Toplumumuzda, cinselliğin, yalnızca erkeklere özgü olduğu, erkeklerin cinselliği istemeye, ondan zevk almaya ve doyuma ulaşmaya hakkı olduğu şeklinde yaygın bir inanç bulunmaktadır. Bu inanca göre, cinsellik kadınlar için bir “haz” ve “doyum” aracı değil bir “görev” dir .

    Genel isteksizlik yaşayan bayan, aynı ereksiyon sorunu çeken erkek gibi genel uyarıma tepki vermez, yani ıslanma ve genital vazokonjesyon belirtilerini göstermez.

    Tedavisi var mıdır?

    Öncelikle ilk değerlendirme için cinsel işlev bozuklukları konusunda deneyimli bir jinekoloji uzmanına başvurulmalıdır. İlk değerlendirme sorunun psikolojik, ilişkisel, duruma bağlı ya da fiziksel kaynaklı olup olmadığını ayırma açısından oldukça önemlidir. Cinsel İşlev Bozukluklukları fizyolojik bir neden bulunamadıysa Cinsel Terapi yöntemi ile tedavi edilebilmektedir.Cinsel terapi, cinsel soruna (cinsel işlev bozukluğu) odaklı psikoterapötik yaklaşımlar içerir. Bilgilendirme, yanlış inanışları düzeltme amaçlanır. Her cinsel işlev bozukluğuna özgü özel teknikler öğretilir. Süresi, ortalama 1-4ay arasında olmaktadır. Çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilmesine karşın, haftada en az bir görüşme yapılması idealdir.

    Uzm.Psk.Damla KANKAYA