Etiket: Cinsellik

  • 2014 cinsel trendler

    2014 cinsel trendler

    Günümüzde her şey zamana ayak uydururken moda ve güzellik gibi cinsellikte de trendler değişmeye başladı. ‘Yatakta trend mi olur?’ diye sormayın. Belki pozisyonlar yıllardır hep aynı kaldı ama cinsel kimlikler yavaş yavaş değişmeye başladı.

    Şöyle bir düşünün; ergenlik yıllarında sizin için başkaldırı demek ailenizin anlamadığı yüksek sesli müzikleri dinlemek, belki saçlarınızı hiç yıkamadan dolaşmak, belki de kotunuzu yırtmaktı. Fakat şimdilerde ergenler ne kotlarını yırtıyor, ne de saçlarını yıkamazlık yapıyor. Şimdiler de genç olmak, farklı şeyleri denemek demek. Ama bu farklı şeyler cinsellik boyutuna yani yatağa taşındığında her şey değişmeye başlıyor. Yedikule Psikiyatri Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan bunu şöyle açıklıyor: “Toplumsal olarak değişen birçok durum var. Artık çok tüketiciyiz ve bu durum maalesef ilişkilere de yansıdı. Yapılan en son araştırmalar son bir yıl içerisinde ülkemizde evlenen çiftlerin sayısının arttığını fakat aynı şekilde boşanma sayısının da yükseldiğini gösteriyor. İnsanlar hemen beraber olmaya başlıyor ve evleniyorlar fakat tüketmeye yönelik bir ilişki içinde olduklarından evlilik tüketmenin son noktası oluyor. Bu nedenle de evlilikten hemen sonra boşanma geliyor.”

    İlişkilerde roller de zamanla birlikte değişmeye başlıyor. Eskiden çok önemli olan bekaret kavramı artık özellikle büyük şehirlerde anlamını yitirmeye başlarken, erkekler de eskisinden farklı olarak daha tecrübeli kadınları tercih ediyor. Uzman Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan, “Bugünlerde 22-23 yaşlarındaki genç erkekler sevgilisinin bakire olduğunu duyunca onu terk edebiliyor. Çünkü ‘Cinselliği ben mi öğreteceğim, yaşamak istiyorum, başıma bela mı alacağım’ gibi düşünüyorlar” diyor.

    Cinsellik marka gibi taşınıyor

    İnsanların birbirine güvensizliği, huzurlu ortamdan uzaklaşma beraberinde cinsel yönelimlerin farklılaşmasını getiriyor. Şu an ilk yetişkinlik dönemindekiler evlenme, boşanma sürecini yaşarken, ergenlik dönemindekilere yani 12-18 yaş arasına baktığımızda cinselliği marka gibi taşıdıkları görülüyor. Kaplanhan, “Gençler internetteki sosyal paylaşım sitelerine ‘Bugün 8 kızla öpüştüm’ diye yazıyorlar. Onlar için bu bir marka. Şu an orta yaş dönemini yaşayan kişiler için ergenlik, çantalara yazı yazma, farklı müzikler dinleme, kot pantolonu yırtmaktı. Ama bunlar şimdiki gençleri tatmin etmiyor. Farklı olmak için yeterli gelmiyor. Cinsel yönelimleri marka gibi taşıyorlar ve farklılaşmış olmanın oluşturacağı dikkati üzerlerine çekme güdüsünün tatminini yaşıyorlar” diyor.

    Issız adamlar

    Jager kadınının karşılığı  olarak ‘ıssız adam’ gibi bir kavram oluştu. Erkekler bağlanmaktan ve düzenli ilişkiden korkuyorlar. Bu da onları yalnızlaştırıyor ve çaresizleştiriyor. Uzman Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan, “Bazı erkek hastalar 40 yaşına kadar hiç ilişki yaşamamış ya da tam ilişki yaşayacağı zaman korkmuş ve uzaklaşmış olabiliyor. Bu tip ilişkileri genelde obsesif kişiler yaşıyor. Obsesif kişiler kontrollü olmayı seviyor fakat ciddi bir ilişki yaşamak kontrolsüzlük anlamına geliyor. Bu nedenle evlilik bu erkekleri ürkütüyor. Evlilik kararının sorumluluğunu almak istemiyor ve böyle bir durumda ilişkiden hemen uzaklaşıyor. Kadınlar böyle bir erkekle karşılaştığında üstüne gitmemeli ve o erkeği ciddi ilişkiye hazırlamalı. Bireysel alanlarına zarar vermemeli. Dip dibe yaşanan bir ilişki olmamalı. Çünkü böyle bir erkeği çok fazla sıkmamak gerekiyor” diyor. Issız adamların aldatma eğilimli oldukları düşünülse de aslında karşısındaki kadına gerçekten duygusal olarak bir şey hissediyorsa, sosyal olarak da birlikte olmaktan keyif alıyorsa, cinsellikte doyuma ulaşıyorsa bu erkekler dışarı yönelmiyor. Sadece bazen yine korktukları için ilişki ciddiye doğru gidiyorsa kendilerini denemek adına başka kadınlarla birlikte olmayı deneyebiliyorlar.

    Body

    Bu da cinselliğe yeni giren kavramlardan biri. Bir ilişkide hem duygusal, hem sosyal, hem de cinselliğin birlikte yaşanması gerekiyor. Fakat ‘body’ denilen ilişkilerde duygusal ve sosyal paylaşım yaşanmazken cinsellik tüm boyutlarıyla yaşanabiliyor. Kadın ve erkek sadece cinsel tatmin amaçlı olarak beraber oluyor. Dışarıdan yakın iki arkadaş gibi görünebiliyorlar. Ama ciddi, tutkulu ve tatmin eden cinsellik bağımlı bir şekilde yürüyor. Body olarak tabir edilen bu ilişkilerin en tehlikeli yanı ise cinsel sağlık açısından yaşanıyor. Cinsel hastalıkların bulaşma riski artıyor. Aynı zamanda duygusal anlamda zorluklar yaşanmasına yol açıyor. Bu tür ilişki yaşayan kişinin duygusal yatırım yapacak biriyle karşılaşma ihtimali de azalıyor. Eğer kadın bu tarz bir ilişki istemiyor fakat aşık olduğu adam istiyorsa, ilişkide değersizlik, önemsizlik, ego gücünün zayıflaması, özgüvenin azalması, yalnızlaşma gibi sorunlar yaşamaya başlıyor. Yeni birine yönelemiyor. Karmaşa yaratıyor ve ruh sağlığında ciddi dalgalanmalar oluşuyor. Ruhsal çöküntü olabiliyor. Body tarzı ilişkiler yaşayan kişilerde border line özelliği yani uçlarda yaşama görülüyor. Narsist kişilik özelliği de bu kişilerde görülebiliyor.

    Cinsellikte yeni trendler

    ➭ Yestergay

    Önceleri gay ilişkiler yaşayan ama bir süre sonra bu ilişkilerden vazgeçerek heteroseksüel ilişkiler kuran erkeklere deniyor. Bu kişiler böyle bir yaşamdan sonra evleniyor ve bir daha başka erkeklerle birlikte olmuyorlar. Yestergay’in kadın versiyonuna ise hesbiyen deniyor.

    ➭ Bromantik

    Bromantik, erkekler arasında kullanılan bir terim. İki erkek kardeş gibi yakınken aralarında romantik bir ilişki de oluyor. Woromantik ise kadınlar için geçerli olan bir terim.

    ➭ Lipstick lezbiyen

    Dişi görünüp, dişilerle arkadaşlık kuran ve kendisini dişinin beğenmesinden daha hoşnut olan kişi anlamına geliyor. Araştırmacılar bu konuda ünlü şarkıcı Madonna’yı inceliyorlar. Çünkü Madonna hem erkek hem de kadınlar tarafından çok seksi bulunan bir isim.

    ➭ Mezuniyete kadar lezbiyen

    Yurt dışında oldukça yaygın olan bu cinsel tercihte kızlar lise boyunca kimseyle çıkmıyor, yatakhanede hep birbirleriyle vakit geçiriyor ve gruplar halinde dolaşıyorlar. Mezuniyete kadar böyle ilişkiler yaşıyor fakat mezuniyetten sonra normal ilişkiler kuruyorlar.

    ➭ Heteroflexible

    Bu cinsel tercihe sahip olan kişiler, o an kadın ya da erkek hangisi müsaitse onunla birlikte oluyorlar. Biseksülden farklılar çünkü “Şimdi canım kadınla birlikte olmak istiyor” diye düşünmeden o an kim müsaitse onunla birlikte oluyorlar.

    ➭ Pan seksüel

    Türkiye’de yaygın değil fakat yurt dışında özellikle Amerika’da çok görülüyor. Kadın, erkek, transseksüeller, travestiler gibi herkesle seks yapma isteği olan kişilere deniyor.

    Ayrılık da sevdaya dahil

    İlişkiler bittikten sonra bir yas sürecinin yaşanması gerekiyor. Uzman Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan,”Ayrılık sürecinde yeterince yas yaşamak gerekiyor. Bir ilişkinin ardından hemen body tarzı bir ilişki yaşamak ya da hemen yeni biriyle birlikte olmak sonraki ilişkinin sağlıklı olmasını engelleyebiliyor. Bir ilişki biterken o kişinin ardından yasını tutmak gerekiyor. Yas uzun olmamalı ama ayrılığı kabullenip, kendi kişisel tercihinizin, isteklerinizin farkına varmanız gerekiyor. Birinden ayrılıp, hemen başkası devreye girerse gerçekten kimi istediğinizin ayrımını yapamayabiliyorsunuz. Dürüstlük, çalışkanlık, zeka, cömertlik, iyilik özellikleri arıyorsanız bu süreci yaşayamazsanız. Bu prensiplerin hangilerini arıyorsunuz, hangi fiziksel özellikler sizi çekiyor bunun ayrımını yapamıyorsunuz. Bu nedenle ayrılıktan sonra yas süreci yaşanmalı” diyor.

    Formsanté Dergisi

  • Hamilelikte libido düşmesi

    Hamilelikte libido düşmesi

    Eşlerin birbirleriyle olan sağlıklı iletişimlerinde önemli ölçüde söz sahibi olan libido, cinsel istek ve arzuyu tanımlıyor. Bir enerji kaynağı olarak çiftlerin mutluluklarını olumlu etkileyen libido, hamilelik döneminde kadınlarda düşebiliyor. Kadınların yanı sıra bu dönemde erkeklerde de görülebilen libido düşmesi, çiftlerin iletişiminde bazı aksaklıklara neden olabiliyor.

    Uzm. Dr. Orhan Karaca hamilelikte düşen libidoyla ilgili çiftleri uyarıyor.

    Libido nedir?
    Günümüzde cinsel istek ve arzuyu tanımlayan bir terim olarak kullanılan libido, psikiyatrik terminolojide ise cinsel istek ve arzuya ek olarak, yaşama arzu ve isteğini de tanımlar. Libido, bir enerji kaynağıdır.

    İnsan vücudundaki tüm hareketler, bir dizi kimyasal ve elektriksel reaksiyonlarla ortaya çıkar. Bu reaksiyonları sağlayan bileşenler nörotransmitterler (seratonin, noradrenalin, dopamin…), hormonlar (testosteron, östrojen, progesteron,…), sinir dokusu ve salgı bezleridir (hipofiz, böbrek üstü bezi, gonadlar…). Libidonun kaynağında da bu zemin yer almaktadır. Her iki cinste de libidoyu belirleyen hormon testosterondur.

    Erkekteki testosteron miktarı kadındakinden daha yüksektir. Bu durum, erkeğin cinsel ilişkiye daha istekli olmasını sağlar. Kadın ise, güven ve etkileşim gibi faktörlere ihtiyaç duyabilmektedir. Bu değerlendirme tüm kadınlar ve erkekler için genellenemez, bireysel farklılıklar olabileceği unutulmamalıdır.

    Hamilelik döneminde erkeklerde libido düşmesi sık görülen bir durum mudur?
    Hamilelik döneminde her iki cinste de libido düşebilir, ancak bu düşüş kural olarak algılanmamalıdır. Cinsel konularda yaygın olan kalıplaşmış inanışlar (cinsel mitler), bunu etkileyen en önemli faktördür. Bu dönemde bebeğin düşeceği, hastalık kapacağı düşünceleri ile sık karşılaşılmaktadır. Böyle bir riskin olduğunu varsayan ve bu riski azaltmak isteyen çift, kaygılanır ve cinsel birliktelik yaşamak yerine bireysel tatmin ve alternatif arayışlar içine girebilir. Halbuki, buna gerek yoktur. Hamilelikte cinsellik bebeğe zarar verir düşüncesi, çiftin birbirinden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu düşüncenin yanlış olduğu bilinmelidir.

    Ayrıca her iki bireyin de gebelik süreci ve sonrası ile ilgili kaygıları, sorumluluk artışı, bu sorumluluğu abartılı algılama, umutsuzluk gibi faktörler de bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkiler. Bozulmuş moral, endişe, kaygı gibi duygusal değişiklikler, depresyon gibi hastalıklar libidoyu düşürebilmektedir.

    Anne adayının libidosunun düşmesindeki rolü nedir?
    Anne adayının kaygısı ve cinsel mitlerin birlikteliği, erkek tarafından reddedilme olarak algılanabilir. Reddedildiğini düşünen erkeğin de libidosu düşebilir. Anne adayının bilimsel temele dayanmayan bir düşünceyi benimsemesi ve hayatını bu çerçevede şekillendirmesi, çiftin hayatında ilk aşamada cinsel soruna, ilerleyen aşamada da iletişim sorununa neden olabilir.

    Libido düşmesinin nedenleri nelerdir?
    Libidonun dışavurumunun da nörokimyasal ve elektriksel bir zeminden kaynaklanır. Bu nörokimyasal ve elektriksel zemini bozan içsel ve dışsal her etken libidoyu etkiler. Libidoyu düşüren sebepler fiziksel ya da psikolojik bazı hastalıklar olabileceği gibi, hastalık denilemeyecek düzeydeki ruhsal değişimler de olabilir.

    Libidonun düştüğü hastalıkların başında depresyon gelir. Bunun dışında, aşırı kaygı ile giden bazı bozukluklar ve bunun tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da yine aynı nörokimyasal mekanizma üzerinden libidoyu azaltabilir.

    Psikolojik kaynaklı hastalık ve bozukluklar dışında bedensel kaynaklı kanser gibi bazı hastalıklar da nörokimyasal ve nörohormonal dengeyi bozarak ya da vücudun genel enerji düzeyini azaltarak, libidonun düşmesine neden olabilir.

    Bu sorun psikolojik mi yoksa fizyolojik midir?
    Sorunun kaynağı psikolojiktir. Çift zorlandığı durumlarda, profesyonel destek almaktan çekinmemeli, sorun derinleşmeden çözüm yolunun oluşturulmasına katkıda bulunmalıdır.

    Tedavi gerektiren bir rahatsızlık mıdır?
    Hamilelik döneminde bozulan cinsel yaşam nedeniyle iletişim bozukluğu, bireysel psikiyatrik bozukluk ve hastalıklar ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Bu durumda, çiftin hayat kalitesi belirgin ölçüde azalacağı için tedavi gerekir. Tedavi yöntemi ise, terapidir. Terapi ile çiftin kendi olumsuz düşüncelerini, iç sıkıntısını ve davranışlarını gözden geçirmesi, bunlara esneklik kazandırarak yaşamları üzerindeki olumsuz etkiyi giderebilmeleri mümkündür. Bu sayede, cinsellik daha iyi ve sağlıklı yaşanabilmektedir.

    Libido düşmesi konusunda bilimsel olmayan hiçbir düşünceye ve yargıya değer verilmemeli, bu düşüncelerin kişinin hayatını nasıl olumsuz etkilediği öğrenilmeli ve gerekli esneklik sağlanmalıdır. Bitkisel kaynaklı olduğu iddia edilen ürünlere bel bağlamanın zaman kaybı olabileceği de unutulmamalıdır.

  • Kadınlarda ağrılı cinsel ilişki

    Kadınlarda ağrılı cinsel ilişki

    Cinsel ilişki sırasında genital bölgede devamlı ve yineleyici ağrı olmasıdır. Kadınların önemli bir kısmı hayatlarının bir döneminde bu ağrıyı geçirir.

    Ağrılı cinsel ilişkide ağrı yüzeysel ve derin olmak üzere iki şekilde kendini gösterir. Yüzeysel ağrılar vajinal enfeksiyonlar, jinekolojik ameliyatlar, doğum lezyonları, ilişki öncesi yeterli uyarı ve dolayısıyla ıslanma olmadan girilen cinsel ilişki vb. nedenlerden kaynaklanabilir. Klinikte sık rastlanan durum vajinal kuruluktur.
    Derin ağrılı cinsel ilişki vajinadaki doğuştan anormallikler, sistit, üretra iltihapları, kronik enfeksiyonlar, perliste kitleler, bağırsak hastalığı ve genital organlarda sarkmalar neden olabilir.

    Cinsellikle ilgili kaygılar, olumsuz düşünce ve önyargılar, suçluluk duyguları, cinsel istismar öyküsü, evlilik ve ilişki sorunları, ağrı beklentisi, anksiyete, korku, öfke, eş reddi ve doğum ve gebelik korkusu diğer önemli nedenler arasındadır.

    Tedavide nedene ve danışanın durumuna uygun cinsel terapi uygulanır. Cinsel terapi, tıbbi nedenler, dışlandıktan sonra uygulanmalıdır. Eğer bir tıbbi neden düşünülüyorsa danışan uygun uzmana yönlendirilmelidir. Varsa ilişki problemleri ve evlilik problemleri halledilmelidir. Cinsel terapi ile çiftin cinsel aktivite etkileşimleri yeniden inşa edilerek kişinin yeterli cinsel uyarımı alması ve vajinal ıslanma sağlamaya yönelik etkileşime doğru çift yavaş yavaş yönlendirilmelidir. Psikodinamik nedenler söz konusu ise dinamik yönelimli cinsel terapi uygulanmalıdır.

    Ağrılı Cinselliğin Sebepleri için tıklayın !

  • Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?

    Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?

    Vajinismus toplum tarafından ilk gece korkusu cinsel ilişkiye girememe olarak da isimlendirirlir.

             Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerin bir kısmı öncelikle neye uğradıklarına şaşırırlar. Daha önce başlarına böyle bir şeyin geleceğini hiç düşünmemişlerdir.  Diğer bir kısmının  ise daha önceden ilk gece korkuları vardır. Hatta evlenme tarihi yaklaştıkça korkularda buna paralel olarak artar. Çiftler neden böyle bir sorun yaşadıklarına bir türlü anlayamazlar. Diğer bir gurup çift ise ilk başta vajinismus sorunu yaşadıklarını kabullenmekte zorluk çekerler. Diğer bazı çiftlerde eşlerden her biri bir diğerini suçlayabilir.

    Cinsel ilişkiye girememe(vajinismus) sorunu yaşayan kişi derinden bir üzüntü duyar. Ve ilk başlarda sık sık ağlarlar. Vajinismus sorunu yaşayan tek çift olduklarını düşünürler. Her cinsel ilişki denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından kendilerine olan güvenleri sarsılır. Hatta bu problemi hiçbir zaman çözemeyeceklerine  bile inanmaya başlarlar.

    Oysaki vajinismus cinsel terapiye mükemmel cevap verir. Cinsel ilişkiye girememe deneyimli bir cinsel terapist rehberliğinde kesinlikle çözülebilen  bir cinsel sorundur.

    Siz vajinismus sorunu mu yaşıyorsunuz? Bunu anlayabilmek için aşağıdaki tipik belirtileri gözden geçirerek  vajinimus  olup olmadığınıza  kendiniz karar verebilirsiniz

    • Cinsel ilişkinin hiç gerçekleşmemesi ya da ağrılı veya acılı olması.
    • Cinsel ilişkiye girmekten korkma kaçınma ve ilişkiye girememe.
    • O an geldiğinde vücudun tümünde ya da kalçalar ve bacaklarda kasılmaların olması.
    • Sıklıkla bacakların kapatılması ve kendini geri çekme.
    • Vajinismusun en temel belirtisi o an geldiğinde kişinin panik atak benzeri bir durum yaşamasıdır. Yani kişi eşini iter kasılır. Endişe korku kaygı duyar. Bilinç açık olsa da kontrolünü yitirir. Kontrol bilinç dışının eline geçer. Sanki kişi bilinç dışı tarafından negatif bir hipnoz transı haline getirilir. ( Keçe. 2008)
    • O an geldiğinde korku, titreme, terleme, bunaltı veya bayılacakmış hissi yaşama.
    • Cinsel ilişkide ağrı acı olacağı beklentisi.
    • Cinsel ilişkinin ya hiç gerçekleşmemesi ya da kısmen (penis başı ya da penisin yarısının girişi) gerçekleşmesi.
    • Her denemede aynı şeyle karşılaşma duvara çarpma ve girişin gerçekleşmemesi.
    • O an geldiğinde vajinada ağrı acı hissetme.
    • Başarısız cinsel ilişki denemelerinden sonra ağlama krizlerinin olması.
    • Diğer bazı kişilerde cinsel ilişki gerçekleşse bile ilişkinin ağrılı ve acılı gerçekleşmesi.
    • Kişinin cinsel ilişkiye girmeyi başarmayı çok istemesine rağmen bilemedikleri bir şekilde bir erteleme ve kaçınma davranışı ve tutumu göstermeleri.

    Bu sıkıntıları yaşayıp yaşamadığınızı gözlemleyerek vajinismus(cinsel ilişkiye girememe) sorunu yaşayıp yaşamadığınıza kendiniz karar verebilirsiniz. Çünkü ne yaşadığınızı en iyi siz bilebilirsiniz.

    Diğer taraftan yukarıdaki tipik belirtilerin hepsinin birden olması gerekmez. Örneğin vajinismus surunu yaşayan bazı danışanlarımın bayılma hissi ve korkusu yaşamalarına rağmen diğer bazılarında bu belirti hiç görülmez. Bazılarında o an geldiğinde titreme olurken bazılarında bu belirti hiç yoktur. Bazıları açık açık ağrı acı olacağından korkarken bazılarında bu korku yoktur ve sade o an geldiğinde kötü şeyler olacağından korkarlar.

    Eğer siz cinsel ilişkiye giremiyorsanız ya da kısmen cinsel ilişki gerçekleşiyorsa  ya da cinsel ilişki ağrılı ve acılı oluyorsa ve o an geldiğinde bu belirtileri yaşadığınızı deneyimliyorsanız vajinismus (cinsel ilişkiye girememe) sorunu yaşıyorsunuz demektir. Bu sorunu yaşayan çiftlerin bazıları zamanla çözüleceğine inanıp zamanın akışına kendini bırakırlar. Bazı vajinismus kocaları bu sorunun eşlerin kafasında halledebilecekleri bir sorun olarak görüp eşlerinin kendi kafalarında bu sorunu zamanla kendi kendilerine çözeceklerine inanırlar.

    Diğer bazı grup çift her başarısız denemeden sonra artık yavaş yavaş deneme motivasyonlarını kaybederler. Yavaş yavaş denemelerin arası açılır deneme sayısı düşer ve zamanla hiç denememeye ve bu sorunu konuşmamaya başlarlar. Diğer bir grup çift ise paniğe kapılıp ne yapacağını şaşırır, acele ve hızlı tedavi arayışına girerler. Oysa bu yaklaşımların hiç birisi verimli ve doğru değildir. Yapılması gereken sakin olup biraz araştırıp bilgilenmek ve ardından yukarıdaki belirtilerin kendilerinde olup olmadığını ayırt etmeye fark etmeye çalışmalarıdır. Eğer vajinismus sorunu yaşadıklarını düşünüyorlarsa hiç vakit kaybetmeden bir çift olarak deneyimli bir cinsel terapiste başvurmalıdırlar. Çünkü vajinismus zamanla kendi kendine çözülmez. Ve kişide görülen kasılma ve kaçınmalar onun elinde değildir ve kesinlikle kontrolü dışındadır. Diğer taraftan vajinismus bütün kadın cinsel fonksiyon bozuklukları içerisinde cinsel terapiyle en mükemmel şekilde çözülebilen bir problemdir.

    O an geldiğinde kişinin kendini kasması kaçınması bacaklarını kapatması   eşini elleri ile itmesi  ve bir korku hali yaşaması kişinin kesinlikle kontrolü dışındadır. Bu nedenle çift birbirini suçlamamalıdır. Bir çift olarak birbirlerini destekleyerek bir cinsel terapist   eşliğinde sorunun çözümü konusunda ilerlemek için ileriye yönelik adım atma konusunda karar birliğine varmalıdırlar.

    Vajinismus bir erteleme ve kaçınma rahatsızlığıdır. Çifti   bugün olmaz yarın, bu hafta olmaz öbür hafta, bu ay olmaz öbür ay  olur mantığı ile zaman kaybettirerek bir kısır döngünün içine sokar. Ne yazık ki bu geçen süre çiftin evlilik ilişkilerinin aleyhine işler. Zamanla cinsel ilişkiye girememe sorununa evlilik sorunları da eklenir. Çiftin yükü giderek ağırlaşır.

    Aynı zamanda vajinismus kişide özgüven sorununa neden olur. Özgüven kaybı hem kişinin zamanla bu problem hiç çözülmeyecekmiş gibi düşünmesine hem de evlilik problemlerine zemin hazırlar ve ilişkiyi yavaş yavaş olumsuz yönde etkilemeye başlar. Vajinismus çifti inanılmaz derecede üzen ve hırpalayan bir problemdir. İyi haber şu ki vajinismus çözümsüz değildir. Vajinismus cinsel terapi ile mükemmel bir şekilde çözülebilir bir problemdir.

    Acaba benim de iyi bir yaşantım olacak mı, bu sorunu çözebilecek miyiz? Diğer çiftler gibi keyifli bir cinsellik yaşayabilecek miyiz? diye kendinize soruyorsanız kesinlikle özlediğiniz bu yaşantıya kavuşacaksınız. Bunun için yapmanız gereken deneyimli bir cinsel terapiste başvurup onun rehberliğinde ilerlemenizdir.

    Biz Sentez Vajinismus Terapi Merkezi olarak çiftlerimize vajinismustan korkmamalarını mutlaka bir çözümün olduğunu bilmelerini ve terapi süreci boyunca bir çift olarak hareket etmelerini ve birbirlerini desteklemenin ne kadar önemli olduğunu bilmelerini tercih ve tavsiye ederiz.

    Güldane KAVGACI
    Aile ve Evlilik Terapisti & Cinsel Terapist

    Vajinismus Tecrübe ve Deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Libido düşüklüğü

    Libido düşüklüğü

    Kansızlık kadınlarda cinsel isteksizlik nedeni. Her yüz kadından 70’ı kansızlık (anemi) sorunuyla baş etmeye çalışıyor. Halsizlikten, depresyona saç dökülmesinden görme kaybına kadar ciddi sorunları da beraberinde getiren kansızlığın kadınlarda libidoyu düşürdüğünü biliyor muydunuz?

    Vücutta düşen hemoglobinin hücrelere ve beyne yeteri kadar oksijen taşıyamamasının kişide arzu ve isteklerin körelterek cinsel isteksizliğe neden olduğunu söyleyen Medical Park Göztepe hastane Kompleksi’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Cafer Adıgüzel kadınların baş belası kansızlıkla ilgili merak edilenleri anlattı: oksijen kanda hemoglobin adı verilen bir proteine bağlanarak taşınır.

    Alyuvarlarda bulunan hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengi veren maddedir. Hemoglobinin normalden düşük olması ise kansızlık olarak isimlendirilir. Hemoglobinin düşmesi dokulara ve beyine yeteri kadar oksijen gitmesini engeller.

    Yetersiz oksijen ise fiziksel pek çok soruna yol açacağı gibi psikolojik olarak da kişiyi etkiler. Kişi kendini bitkin, depresif hisseder, arzu ve istekleri körelir. Bu durum cinsel hayatını da olumsuz etkiler. Kadınlarda cinsel isteksizliğin nedeni kansızlık olabilir.

    İşitme ve görme kaybına neden olur. Kansızlık en sık kadınlarda görülür. Regl dönemlerinin uzaması, hemoroid, kanamalı ülser, mide ve bağırsak hastalıkları, folik asit eksikliği, demir ve b12 vitamini eksikliği kansızlığın başlıca nedenlerindendir.

    Kansızlık tedavi edilmediğinde hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür.
    Halsizlik, yorgunluk, soluk bir cilt, asabiyet, uykusuzluk, konsantrasyon eksikliği, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme ve kırılma görülebilir. Kansızlık ileri derecelerde elde ve ayakta karıncalanma, depresyon, çarpıntı, kulak çınlaması, görme ve işitme kaybı gibi sorunları da beraberinde getirir.

    Anne karnında bebeğin gelişimini engeller.
    Kadınlarda özellikle hamilelik döneminde en sık karşılaşılan anemi türü demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdalarda, iyi pişmiş kuru baklagillerde, kurutulmuş meyvelerde (kayısı, üzüm v.s.), pekmezde, fındık, fıstık, tahin gibi gıdalarda, yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. Folik asit ve b 12 vitamini eksikliği de gıdalarla ilgili olan anemiye neden olur. Basur, mide, barsak sisteminde olan kanamalar ya da benzeri patolojiler nedeni ile kronik kan kaybı gelişmekte olan bebeğin annesinin depolarını tüketmesi de diğer bir nedendir. Hamilelik döneminde kansızlık sorunu ciddiye alınmadığında ve derinleştiğinde bebeğin gelişimini engelleyebilir.

    Aneminin nedeni iyi tespit edilmeli.
    Anemi tedavisinde birinci koşul, anemiyi yapan nedenin çok net ortaya konulmasıdır. Eğer kansızlığın nedeni demir eksikliğiyse hastada demir tedavisine başlanırken diğer taraftan demir eksikliğinin nasıl ortaya çıktığının bulunması büyük önem taşıyor.

    Mide bağırsakta kayıp söz konusuysa bu durumun nereden kaynaklandığı tespit edilip ortadan kaldırılması gerekir. Jinekolojik kayıpsa, bir jinekoloji uzmanıyla birlikte problemin çözülebilir. Kansızlık bir sonuçtur. Bu sonucu oluşturan sebep mutlaka aydınlatılmalı ve tedavi edilmelidir.

    Bu besinler kan yapıyor. Demir yetersizliğine bağlı anemi tedavisinde doğru bir beslenme düzeni oluşturmak büyük önem taşıyor. İşte kansızlığa iyi gelen besinler; karaciğer, kırmızı et, tavuk ve balıketi, yumurta, üzüm ve pekmez, kuru baklagiller, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru dut gibi kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı ), fındık, fıstık ve susam demir eksikliği ileri boyutta olan kişiler; süt, yoğurt ve ayran gibi kalsiyum içeren gıdaları yemeklerin yanına değil, ara öğünlerde tüketmelidir. Çünkü kalsiyumun demirin emilimini yavaşlatma özelliği vardır.

    Yemeklerle çay ve kahve tüketilmemelidir. C vitamini demir emilimini arttırır.

  • Kadınlar ve seks hakkında çarpıcı gerçekler…

    Kadınlar ve seks hakkında çarpıcı gerçekler…

    Masters ve Johnson’ın 1950’lerde, 60’larda ve 70’lerde yürüttükleri cinsellik araştırmaları bir devrim niteliğindeydi. Peki günümüzde seks hakkında neler biliyoruz?

    1. Işık döngüleri doğurganlığı etkiler: Kadınlar yeni ay sırasında (gece karanlık olduğu zaman) regl olurken, dolunay sırasında (aydınlık olduğu zaman) da yumurtlama döneminde olurlardı. Ancak şimdi, yapay aydınlatmalarla ve parlak ekranlarla dolu bir dünyada, kadınlar biyolojileri ve doğaları arasındaki bağlantı ile uyum içinde değiller. Bazıları ay algısı (lunaception) olarak bilinen bir yöntemle, ay ışığına göre kendi yatak odalarındaki ışığı değiştirerek, yumurtlama dönemlerini değiştirmeye çalışıyorlar.

    2. Kadınlar seks yaptıktan sonra 5 ile 8 gün içinde hamile kalabiliyorlar: Araştırmalar, bazı spermlerin seks yaptıktan sonra, 5 günden 8 güne kadar olan bir sürede, aslında yumurta döllenmeden önce, servikal mukus’ta (rahim ağzındaki sıvı) yaşayabildiklerini gösterdi.

    3. Yüksek topuklu ayakkabılar giymek kadının orgazmını kötü yönde etkilemektedir: Yüksek topuklu ayakkabılar pelvik tabanda kasılmaya neden olur. Bu durum problem teşkil eder çünkü orgazm sırasında pelvik taban daha fazla kasılamaz. Dr. Fromberg,“Bir orgazm genellikle şu şekildedir; 0’dan başlayıp 60’a gider, eğer siz zaten 55’te iseniz (topuklu ayakkabı giyerek), tam bir deneyim yaşayamazsınız” diye açıkladı.

    4. Orgazm kadınların daha yaratıcı olmasını sağlar: Yapılan çalışmalar, orgazm yaşamanın; kadınların daha kendine güvenen, daha üretken ve daha yaratıcı olmalarını sağladığını gösterdi. Dahası, bu bir geribesleme döngüsüdür- kadınlar yaratıcı oldukları zaman tam bir orgazm yaşarlar.

    5. Doğum kontrol hapları libidoyu düşürür: Her hormonsal doğum kontrol yönteminin bu çeşit bir psikolojik yan etkisi vardır.

    6. Sandalyede oturmak kadınları uyarabilir: Buttox ve oturma kemikleri altındaki pudental sinirler vajina, klitoris anüs gibi dokuların uyarılmasını sağlar. Pudental sinir üzerine baskı yapan oturma şekli cinsel uyarılmaya yol açabilir.

    7. Ama bu aynı zamanda orgazmları azaltabilir: Diğer yandan, günün neredeyse tamamını bir sandalyede oturarak geçirmek, pelvik tabanı ve belin iki kasından biri ve tam vücut orgazmı için gerekli olan psoas kasını kısaltır. Bu kaslar çok fazla oturmaktan sıkıştığı zaman, kadınlar daha zor orgazm olmaktadır.

    8. Kadınlar 3 adet erojen bölgeye sahiptirler: Klitoris, g-noktası, rahim boynu. Bazıları, meme uçlarını da bu listeye eklemektedirler.

    9. Sinir uçları her kadının vajinasında farklı şekilde dağılmıştır: Bir kar tanesi gibi, sinir uçlarının vajinaya dağılımı bakımından her kadın diğerlerinden farklı ve eşsizdir. Bu da, her kadının orgazm yaşaması için farklı yöntemler geliştirmeye ihtiyacı olduğu anlamına gelmektedir.

    10. Bir kadının orgazm esnasında hissettiği kalp atışı aslında rahminin sperm toplamaya çalışması anlamana gelmektedir: Fromberg,“Dış dudakların sonunda yer alan yuvarlak bağlar orgazm sırasında döl yatağı vajinanın arkasında depolanmış meniyi çıkarma fırsatı bulabilmesi için rahmi ileri ve geri bir şekilde sarsar ki bu da doğurganlığı arttırmaktadır” dedi.

    11. Yeterli su tüketimi ile vücudun ihtiyacı olan sıvıya sahip olması daha iyi orgazm yaşamayı sağlar: Vücudun büyük çoğunluğu sudan oluşması sebebiyle, insan vücudunun yeterli sıvıya sahip olması daha iyi orgazm yaşamalarını sağlar.

    12. Her kadın orgazm olabilir: Neredeyse hiçbir kadın orgazm olmamak için doğmaz. Fromberg,”Kadınlar doğuştan orgazm olmaya programlıdırlar ancak herkes bu makinayı nasıl iyi kullanacağını öğrenemez” dedi.

  • Akıllı Telefon Yatak Odasına Girdi Cinselliği Bitirdi

    Akıllı Telefon Yatak Odasına Girdi Cinselliği Bitirdi

    Sosyal medya mecralarının yatak odalarına girmesinin insanların cinsel arzularını yavaş yavaş azalttığını ortaya çıktı.

    İngiltere’de yapılan bir araştırma Facebook ve Twitter gibi sosyal medya mecralarının yatak odalarına girmesiyle insanların cinsel arzularını yavaş yavaş azalttığını ortaya koydu.

    Yaşları 16 ila 44 arasında değişen 15 bin İngiliz arasında yapılan araştırmaya göre akıllı telefonların yaygınlaşması ve yoğun sosyal medya kullanımı ailelerin yatak odasını da etkiler hale geldi. Araştırmaya göre sosyal medyadan bahsedemeyeceğimiz 1990-91 ve 1999-2001 yılları arasında çiftler ayda 6 kez sevişirken, günümüzde ise bu rakam 4’e düşmüş durumda.

    Profesör Cath Mercer’a göre 90’lı yıllardan günümüze değişen bu tablodaki en büyük etken sosyal medyadan başkası değil. Zira kullanıcılar artık yatak odalarına telefonlarını alarak internete giriyor, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya hesaplarında saatlerini geçirmeyi yeğliyor.

    Ancak tek suçlu sosyal medya değil elbette; zira sosyal medya hesaplarının kullanımını yaygınlaştıran akıllı telefon ve tabletler de bu tabloda son derece önemli bir rol oynuyor.

  • Yataktaki Düşman

    Yataktaki Düşman

    The Guardian’ın haberine göre İngiltere’de yaşayanlar 2000 yılına oranla yüzde 20 daha az seks yapıyor.

    16-44 yaş arası nüfusun bir ayda seks yapma sayısı ortalama 6.3’ten 5’e kadar geriledi.

    Uzmanlar bu gerilemenin olası sebeplerini şöyle sıralıyor:

    * İlk sebep depresyon. Çiftlerin en çok şikayet ettiği konu bu.

    * Tablet bilgisayarlar, telefonlar, bilgisayarlar yatak odasında çiftin arasına sınırlar koyuyor, motivasyonu kaçırıyor.

    * İşsiz insanlar seks yapmak istemiyor. İki durum arasında inkar edilemez ve güçlü bir bağ var.

  • Seks sırasında “Bu normal miydi?”

    Seks sırasında “Bu normal miydi?”

    Kadınların seks konusuna tiksinti ile baktıkları günler çok gerilerde kaldı artık. İyi de oldu; çünkü apaçık ortada, söylemeye bile gerek yok, ama kadınlar sekse en az erkekler kadar ilgi duyarlar ve bu konuda en az onlar kadar rahattırlar.

    Ancak bazen, seks sırasında, cinsel açıdan kendine çok güvenen kadınlar bile rahatsız olacakları durumlarla karşılaşabilir. Bizi, “Az önce ne oldu öyle?”, “Bu normal miydi?” gibi düşüncelere sevk edebilen bazı sesler, kokular ve hisler vardır.

    Peki, seks sırasında kadınların başına gelen, ancak kimsenin merak etmediği ya da hiç bahsetmediği bu tipik durumlar nelerdir? Ve ne anlama gelir?

    İşte yanıtlar:

    1. Kurusunuz
    Yale Üniversitesinden Dr. Mary Jane Minkin, kadınların seks sırasında kuru ve asabi olmalarının çok normal olduğundan bahsediyor. Yapılan araştırmalarda, katılımcı genç kadınların üçte biri vajinal kuruluk yaşadıklarını rapor ediyor. Tatmin edici ve rahat bir seksin anahtarı ise kayganlaştırma. Minkin’e göre en iyi yöntem tabii ki ön sevişme. “Vibratörlerde işe yarayabilir” diye de ekliyor. Aklınızda bulunsun; marketlerde çeşitli kişisel kayganlaştırıcılar satılıyor. Eğer kuruluk, cinsel hayatınızı ciddi anlamda etkiliyor ve gün boyunca rahatsız olmanıza sebep oluyorsa, doktorunuzdan randevu alın. Birçok kadın vajinal kuruluk yaşıyor; ancak bu problemden doktorlarına bile bahsetmiyorlar.

    2. O “an”
    Hayır, orgazm değil; ama o an – seks başladıktan saniyeler ya da dakikalar sonra başlayan – sevişmenin ne yönde gelişeceğini – iyi ya da kötü – bir şekilde hissettiğiniz an. “Hastalarıma bundan bahsettiğimde ‘nereden bildiniz’ diye soruyorlar” diyor sağlık uzmanı Kimberley Resnick Anderson. Seks söz konusu olduğunda kadınlar bir çeşit “cinsel tarafsızlık” ile başlıyorlar, diye açıklıyor. “Bazen, cinsel aktiviteye başlar ve hemen ‘işte bu güzel olacak’ diye düşünürsün.” Başka bir anda ise, bir sonraki hareketin iyi ve keyifli olacağını; ancak, tam olarak istediğini elde edemeyeceğini hissedersin. Kadınlar, orgazm ihtimalini bir şekilde hissederler, diye belirtiyor Resnick Anderson.

    3. Çişiniz varmış gibi hissedersiniz
    Belirli seks pozisyonlarında çiş yapmaya ihtiyacınız var gibi hissedersiniz, bu son derece normal. Bu hisler genellikle kadınları cinsel boşalmaya götüren G noktasının uyarılmasından kaynaklanır. Boşalma idrar yolundan gelir, saydam renkli ve kokusuzdur. Şu da tamamen doğal ve normaldir ki kadınlar orgazm olurken aynı anda çişlerini yapabilirler. Bazı kadınlar kahkaha atarken, hapşırırken ya da orgazm olurken biraz çiş kaçırabilirler. Bu özellikler doğum yaptıktan sonra kazanılır. Ayrıca yaklaşan orgazm ve çiş dürtüsü arasında kafa karışması gayet kolaydır. Daha önce hiç idrarını tutamama sorunu yaşamamış kadınlar, yaklaşan orgazm sırasında çişleri varmış gibi hissediyorsa, bu vücudunun hassas kısımlarının beyine gönderdiği mesajları yanlış algılıyor olmasından kaynaklanır. Eğer seks sırasında çişinizin gelmesi korkusu, kendinizi tutmanıza neden oluyorsa, başlamadan önce tuvalete girmenizi öneririz.

    4. Çığlık atarsınız
    Tabi ki genel performans beklentisi seks sırasında çığlık atmaktır. 2011 yılında yapılan küçük bir araştırmaya göre seks yapanların yüzde 66’sı partnerlerinin boşalmasını hızlandırmak için inliyorken, yüzde 87’si de bunu partnerlerinin özgüvenlerini arttırmak için yapıyor. Ses çıkarmak yatakta ne istediğini anlatmak için muhteşem bir yol olabilir. Orgazm olmayı başarabilmek için ses çıkarmaya ihtiyacı olan çok kadın vardır. Çığlık atıyor taklidi yapmak ve zevk aldığınızı ve ne hissettiğinizi ifade etmek arasında fark vardır. Bazı kadınlar seks sırasında sessizdir, bazıları da sesli. Bu kadar basit.

    5. Gaz çıkartırsınız
    Vajinal gaz çıkartma ve gaz çıkarma aynı şey değildir. Vajinal gaz çıkarma sadece havanın vajinadan dışarı salınmasıdır fakat gaz çıkarmayla aynı sesi çıkartır. Bu durum, hava vajinada sıkıştığında meydana gelir. Bunu önlemek için fazla bir yol olmasa da belirli pozisyonlardan kaçınmak çözüm olabilir; ancak şunu belirtmekte yarar var, sık sık pozisyon değiştirmek, vajinal gaz çıkarma ihtimalini artırır. Yine de çok kafanıza takmayın. Seks gariptir; gaz çıkartır, bedenlerimizi birleştirir ve bazen hedefi kaçırırız. Kusursuz olmak imkânsız; yapacağınız en mantıklı şey gülüp geçmek ve işinize devam etmek.

    6. Dikkatiniz dağınık
    Kimi zaman seks yaparken, tamamen anı yaşıyorsunuz ve başka hiçbir şey düşünemiyorsunuz. Bazı anlarda ise kafanızda yaklaşık 12 milyon tane düşünce dolaşıyor. Kadınlar, günlük hayatlarında yaşadıkları yüzünden çok kolay biçimde dikkat dağınıklığı yaşayabiliyorlar. Kusurlu olduklarını düşünüp bunu kafalarına takıyorlar. Bazen yapacak bir şey yoktur. Yani şöyle ki, günlük hayatınızın olayları yatak odanıza giriyorsa, kendinizi hırpalamanıza gerek yok. Ancak, bu, sık sık karşılaştığınız bir durum haline geldiyse eğer, kendi kendinize yapabileceğiniz ve daha ilgili, odaklanmış hissettirecek dikkat toparlamaya yönelik yöntemleri deneyebilirsiniz.

    7. Baş ağrınız var
    Seks sırasında olan baş ağrısı, genellikle cinsel heyecan tırmandıkça, baş ve ense çevresinde oluşan can sıkıcı bir ağrıdır. Bazen ani bir ağrı olarak da gelebilir – özellikle orgazm sırasında. Çoğu endişeye mahal vermez; ancak ani başlayanlar daha ciddi bir durumun habercisi olabilir. Bazı ender durumlarda, cinsel birleşme anında, muhtemelen kan basıncındaki değişimler sebebi ile şiddetli bir baş ağrısı ortaya çıkabiliyor. Eğer böyle bir probleminiz varsa, merak etmeyin, deli değilsiniz. Ama doktorunuzdan bir randevu alsanız iyi edersiniz.

  • Çocuklara cinsel bilgi

    Çocuklara cinsel bilgi

    Dört yaşındaki oğlum, cinsel içerikli sorular sormaya başladı. Onunla nasıl konuşacağımı bilmiyorum. Oğluma cinsel eğitim vermeli miyim? 
    Zamanında ve sağlıklı koşullarda verilen cinsel eğitim; çocuğun cinsel kimliğini öğrenmesini ve benimsemesini sağlar. Oğlunuz; bebeğin nasıl dünyaya geldiğini, anne karnında neler olduğunu, çocukların nasıl doğduğunu, cinsiyetler arası farkları merak edebilir. Bu normaldir.

    SEKS EĞİTİMİ DEĞİL
    Cinsel eğitim verirken yapmanız gereken ise; zamanında, kaçınmadan, azarlamadan, oğlunuzun yaşına uygun bilgileri açık ve net bir şekilde ona öğretebilmenizdir. Cinsel eğitim ve seks eğitimi aynı şey değildir. Seks eğitimi, yetişkinlerin işidir. Cinsel eğitim ise çocukları da kapsayan daha geniş bir kavramdır. Bu nedenle, oğlunuz henüz somut düşünme döneminde yaşadığı için resimli kitaplar kullanmanız sağlıklı bir yöntem olacaktır.

    Sinirli baba olumsuz etkiler
    Kocam çok asabi ve beş yaşındaki oğlumuza çok sert davranıyor ve arkadaşlarıyla mukayese ediyor. Eşimin bu tutumu ileride oğluma zarar verir mi?
    Anne ve babaların hatalı davranışları, yetişkinlikte cinsel işlev bozukluklarına yol açabiliyor. Utandırma, suçlama, mukayese etme, dokunarak sevgisini göstermeme, adam yerine koymama, aşağılama gibi olumsuz davranışlar sergileyen ebeveynler; çocuklarının özgüvenlerinin gelişmesini engelleyebiliyor.

    SEVGİ ŞART
    Duygusal travmalara maruz kalan çocuklarda ileride; erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel soğukluk veya orgazm olamama sorunları görülebiliyor. Eşinizle, sert davranışları hakkında konuşmanızda ve onun oğlunuza sevgi ve şefkatini göstermesini sağlamanızda fayda var.

    SORUN YAŞAYABİLİR
    Oğlunuzun kendine güvenli ve sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi için; güven veren, anlayışlı, sevgi dolu ve olumlu bir çevre gereklidir. Bu çevreyi bulamayan çocuk, yetişkinlikte kendine güvensiz olabilir.

    “Leylek getirdi” demeyin
    4.5 yaşındaki kızım, dünyaya nasıl geldiğini merak ediyor. Bu durum beni panikletti. Ona “Seni leylekler getirdi” demek ne kadar doğru olur?
    Anne ve babalar; çocuklarına cinselliği nasıl anlatacaklarını bilemedikleri için paniğe kapılabilir, bu çok normaldir. Cinsellikle ilgili doyurucu cevaplar alamayan çocuklar ise, cinselliği ‘merak’ etmeye devam ederler. Sorularının cevabını, sağlıklı olmayan başka başka yollardan öğrenmeye çalışırlar. Bu da ileride, cinsel yaşamlarının olumsuz şekilde şekillenmesine neden olur. Anne ve babaların; çocuğun geleceğini şekillendirirken bir heykeltıraş gibi çalışması, her ayrıntının üstünde durması ve cinsel eğitime önem vermesi gerekir.

    DOĞRU BİLGİ VERİN
    Ailelere önerimiz; cinsel eğitim verirken, kendi kaygılarından arınarak doğru bilgileri içeren basit net ifadelerle, çocuğun sorduğu tüm sorulara cevap vermeleridir. Bu nedenle kızınızın gelecekte mutlu, başarılı ve sağlıklı olması için ona “Seni leylekler getirdi” yalanını söylememenizde fayda var.