Etiket: cinsel yaşam

  • Cinsel uyum testi

    Cinsel uyum testi

    Cinsel uyum, mümkün olduğunca sık seks yapmak anlamına gelmiyor. Komple bir cinsel ve duygusal mutluluk için birbirinizin ihtiyaçları ve arzularını yerine getirme konusunda sorumluluk almanızı gerektiriyor cinsel uyum. Bu, tabii söylendiği kadar kolay değil.

    Şimdi hazırsanız cinsel uyum testini çözün.

    Kendinize karşı dürüst olun ve soruları öyle yanıtlayın.

    Cinsel uyumunuzun “düşük”, “ortalama” ya da “mükemmel” sıfatlarından hangisini hak ettiğini bulun.

    Onun vücudunda çirkin ya da sevimsiz bulduğunuz belli bölümler var mı?
    a. Evet, vücudunda çirkin bulduğum belli bölümler var.
    b. Vücudunun hangi bölgesi olduğuna bağlı.
    c. Hayır, tüm vücudunu çekici buluyorum.

    Zevkten inlendiğinde bu sizi rahatsız ediyor mu?
    a. Evet, beni rahatsız ediyor.
    b. Bazen biraz daha ağırbaşlı olmalı.
    c. Hayır, bunu kendim için daha da tahrik edici buluyorum.

    Topluluk içinde sizi öpmesinden ve size sarılmasından hoşlanıyor musunuz?
    a. Hayır, bunun uygunsuz olduğunu düşünüyorum.
    b. Evet, fakat nerede ve kimlerin arasında olduğumuza bağlı.
    c. Evet, bunu seviyorum. Bana dünyanın en mükemmel kadını olduğumu hissettiriyor.

    Onun her önerisine evet yanıtını vermek zorunda olmadığınız için kendinizi rahat hissediyor musunuz?
    a. Hayır, çünkü o benden her şeye evet dememi bekliyor.
    b. Bu erkeğine bağlı.
    c. Evet, ben özgür bir kadınım!

    Hoşlandığınız şeyleri ondan isteme konusunda kendinizi rahat hissediyor musunuz?
    a. Hayır, buna cesaret edemiyorum.
    b. Evet, ama fantezilerimi hiçbir zaman davranış olarak gerçekleştirmiyoruz.
    c. Evet, karşılıklı olarak isteklerimizi birbirimizden rahatlıkla talep edebiliyoruz.

    Seks hayatınızla ilgili bir sorun olduğunu düşündüğünüzde bunu onunla rahatlıkla tartışabiliyor musunuz?
    a. Hayır, çok utanıyorum.
    b. Evet, ama bunun için bütün cesaretimi toplamam gerekiyor ve kendimi tedirgin hissediyorum.
    c. Evet, bu konuda hiç sorunumuz yok, birbirimize karşı açığız.

    Seks modunda olduğunuzu hissettiğinizde daima bunu partnerinize söylüyor musunuz?
    a. Hayır, seksi onun başlatmasını bekliyorum.
    b. Her zaman değil. Benim bir nemfomanyak olduğumu düşünmesini istemiyorum.
    c. Evet, derhal söylüyorum.

    Vücudunuzun çekici ve güzel olduğunu düşünüyor musunuz?
    a. Hayır, bu seks yaparken beni gerçekten çok rahatsız ediyor.
    b. Vücudumun hangi bölgesi olduğuna bağlı.
    c. Tabii ki, ben seksi bir kadınım.

    Orgazma ulaştığınızda bunu onun anlamasını sağlıyor musunuz?
    a. Hayır, asla sesimi çıkarmıyorum.
    b. Her zaman değil, bunu kendime saklıyorum.
    c. Tabii ki, ona da başardığını göstermek istiyorum.

    Fantezilerden hoşlanıyor musunuz?
    a. Hayır, hiçbir zaman fantezi geliştirmiyorum.
    b. Bazen zevk alıyorum ama bunun asla çıldırtıcı bir şey olduğunu düşünmüyorum.
    c. Evet, fantezileri seviyorum, cinsel isteğimi fazlasıyla uyandırıyor.

    A’lar çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: düşük

    Sekste kendinizi müthiş konforlu hissetmiyorsunuz. Bu, firijit olduğunuz anlamına gelmiyor, takıntı haline getirmeyin. Seksle ilgili daha keşfedeceğiniz çok şey var, o nedenle biraz maceraya açık olun.

    Çift olarak birbirinize karşı pek açık değilsiniz. Peki ama neden? Belki hala çok genç ve deneyimsizsiniz. Zaman içinde sekste daha rahat hale gelebilirsiniz. Ama süreci hızlandırmak için yatakta kendinizi ifade edin!

    Belki de vücudunuzla ilgili bir sorununuz var. Vücudunuzu sevmeyi öğrenmelisiniz. Sürekli kendinizi saklamaya çalışmanız hiç de seksi bir şey değil bir erkek için. Vücudunuzun ne kadar seksi ve etkileyici olduğunu düşünün.

    Belki de sorun sizin değil, onun vücudu? Eğer vücudunu korkutucu buluyorsanız onu yavaş yavaş keşfetmeye çalışın. Bunun için sizi yönlendirmesini sağlayın. Neleri sevdiğini öğrenin ve yeni şeyler deneyin, ama asla kendinizi rahat hissetmediğiniz bir şeyi yapmayın.

    Hiçbir zaman kendinizi rahat hissetmediğiniz bir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Sadece kendinize biraz daha fazla güvenmeniz gerekiyor. Cinsel uyum zamanla kendi kendine gelecektir!

    B’ler çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: ortalama

    Seks, ilişkinizin önemli bir parçası, ama hala keşfetmediğiniz yönleri var. Bu nedenle henüz tam bir cinsel uyumunuz olduğunu söyleyemesek de bu uyumun derecesini artırmak sizin elinizde.

    Cinsel uyumu yakalama yolunda iyi bir noktadasınız. Güçlü ve zayıf yanlarınızı ele alın. Saplantılarınızı def etmek ve performansınızı geliştirmek için kendinize şu soruları sorun: Vücudunuz hakkında gerçekten ne düşünüyorsunuz? Onu sevgiliniz için bir hediye olarak mı görüyorsunuz? Partnerinize daima ne istediğinizi, nelerin sizi tahrik ettiğini anlatıyor musunuz? Onun vücuduna karşı kendinizi rahat hissediyor musunuz? Erotik fantezileriniz var mı?

    Bu soruları sadece kendinize sormakla kalmayın, partnerinizle de paylaşın. Böylece sizin zayıf ve güçlü taraflarınızdan haberdar olmasını sağlayın. Sonra da zayıf taraflarınızı birlikte nasıl geliştirebileceğinizi tartışın.

    C’ler çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: Mükemmel

    Çok etkileyici! Cinsel uyumunuz süper! Yani hiçbir saplantınız yok ve seks esnasında tamamıyla kendinizi rahat hissediyorsunuz. Her ikiniz de nelerin sizi tahrik ettiğini, birbirinizden ne istediğinizi iyi biliyorsunuz.

    Seks sizin için tamamen doğal bir şey. Vücudunuzla barışık, seks konusunda rahatsınız ve birbirinizle nasıl iletişim kurulacağını iyi biliyorsunuz. Cinsel fantezilerden de zevk alıyorsunuz. Bunlar kesinlikle ilişkinize negatif etki bırakmıyor.

    Uyumlu bir seks hayatından fazlasına sahipsiniz ve bu, birlikte bir gelecek için iyi bir işaret. Seks yapmak sizin için neredeyse bir sanat! Seks hayatınızı her zaman geliştirebilirsiniz, çünkü siz olabildiğiniz kadar mutlu olduğunuz sürece, ilişkiniz daha iyi bir noktaya gelecektir.

  • Cinsel Uyumu Yakalamanın Yolları

    Cinsel Uyumu Yakalamanın Yolları

    Cinsel uyumu yakalamak için neler yapılmalı? Cinsel uyum için neler yapılmalı ? Sağlıklı bir seks hayatı için birkaç püf noktası…

    Uzman Psikolojik Danışman Hülya Topal anlatıyor: “Cinsel ilişkide sadece kendinizi ya da eşinizi düşünerek hareket ediyorsanız, bu her şekilde eksik bir ilişki yaratacaktır. Cinsel birleşme, her iki taraf için de zevk alınacak, uyum içerisinde ortak duyguların ve sonuçların elde edildiği bir süreç olmalıdır. Aksi takdirde bir tarafa zevk verirken, bir taraf acı çekebilir veya hiçbir şey hissetmeyebilir. Buna bağlı olarak duygu durumunda farklılaşma görülebilir. Mutsuzluk, hayal kırıklığı, öfke, karamsarlık, başka arayışlar vb. duygular cinsel ilişkinize gölge düşürebilir.”

    Doğru bir uyum için neler yapılmalı?
    Uyum; birlikte daha güçlü olmak ve daha iyi sonuçlar alma çabasıdır. Uyum yaşamanın her aşamasında önemliyken, cinsellikte çarpıcı bir öneme sahiptir.

    Hem kendinizi hem de eşinizi tanıyın: Öncellikle kendinizin ve eşinizin bedenini tanıyın. Kendinizle barışık olun. Kendini tanımayan ve kendi ile ilgili olumlu ve olumsuz düşüncelerin farkında olmayan biri, cinsellikte de rahat olmaz.

    İletişim kurun: Karşılıklı konuşarak cinsellikle ilgili kafanızdaki kaygılarınızı, korkularınızı, üzüntülerinizi, geçmiş sıkıntılarınızı, cinsellikle ilgili beklentilerinizi ve hayallerinizi paylaşmalı ve bunları uygun bir dille iletebilmelisiniz. Kendinizin ve eşinizin algı sistemlerini (görsel, işitsel, dokunsal gibi) fark edebilmeniz ve ona bağlı iletişim kanallarını aralamalısınız.

    Kendinizi sevin ve güvenin: Kendinizi sevmezseniz, başkasının da sizi seveceğine inanmanız zorlaşır. Kendinizi güvende hissedin ki, partneriniz de güvenli olarak, sağlıklı ve mutlu bir cinsellik yaşasın.

    Partnerinize karşı sevgi ve saygı besleyin: Eşlerin birbirlerine karşı saygı ve sevgileri olmadığı takdirde, mutsuz sağlıksız bir cinsel hayatları olur. Gün içinde güzel jest ve mimikler kullanmak, güzel ve anlamlı bir bakış, bir çiçek vermek ya da telefonla hal hatırı güzel aşk sözcükleri ile ifade etmek, sevgi ve ilgiyi ifade eden yollardan bazılarıdır.

    Birbirinize zaman ayırın: Bir şeye biçtiğiniz değer, ona ayırdığınız zamanla ilintilidir. Eşinizle yeni tanıştığınızda birbirinize ayırdığınız zaman belki daha çokken; sonraları çocuk, iş, arkadaşlar, günlük sorunlara odaklanıp birlikte daha az vakit geçirmeye başlamış olabilirsiniz. Eşinizle birbirinize ayırdığınız zaman ilk günkü gibi olmalıdır.

    Tartışmaktan çekinmeyin: Çiftler arasındaki farklılıklar kaçınılmazdır ve tartışma ilişkinin doğal parçasıdır. Eşinizle, her zaman aynı fikirde olmasanız bile, sağlıklı bir şekilde tartışmalı ve duygularınızı paylaşmalısınız. Bu, aranızdaki bağı güçlendirir.

    Sık sık dokunun: Dokunmak insan doğasında var olan bir duygudur ve birey için bir ihtiyaçtır. Dokunmanın vermiş olduğu rahatlık, karşınızdakine güven, destek, koruma, şefkat ve tabii ki heyecan verir.

    Esnek ve değişime açık olun: İnsanlar, fizyolojik ve psikolojik değişimlere bağlı olarak sancılı veya sancısız değişim ve gelişim geçirebilirler. Partnerinizin geçirdiği değişime uyum sağlamanız ya da birlikte değişebilmeniz, size başarılı bir ilişki sürdürebilmeniz için fayda sağlar.

    Spor yapın ve iyi beslenin: Alkol ve kafein tarzı içeceklerden sakınmalısınız, çünkü bunlar cinsel hayatınızı olumsuz etkiler. Ayrıca, düzgün ve esnek bir vücuda sahip olmak için spor yapmalısınız. Örneğin, eşinizle birlikte yaptığınız sabah yürüyüşleri, genel anlamda sağlığınız ve cinsel yaşamınız için son derece önemlidir. Çünkü sinir sisteminiz, salgı bezleriniz ve iç organlarınız arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Cinsel ilişkinizde bu küçük ayrıntılara dikkat ettiğinizde aranızdaki uyumun arttığını fark edeceksiniz.

  • Yaşlanınca cinsel yaşam bitmez…

    Yaşlanınca cinsel yaşam bitmez…

    Genel kanının aksine uzmanlar vurguluyor: “Cinsellik doğumla başlayan, ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır.”

    Her yaşın cinselliğinin farklı olduğunu belirten Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Koçak, “Sağlıklı bir yaşlıda cinselliğin olmadığını ya da olmaması gerektiğini düşünmek, yemek yemenin, uyumanın yaşlılıkta gereksiz olduğunu düşünmek gibidir. İnsan yaşamında yeri olan böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi değildir. Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklıdır. Cinsel birleşme bu yaşlarda artık üreme amaçlı yaşanmaz. Yaşlılıkta cinsellik, daha çok birlikte rahatlama, gevşeme ve haz paylaşma amacına yönelik olarak kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin bir aracı olabilir’ diyor.

    Gençlik Dönemindeki Cinsellik Önemli

    İleri yaşlarda tüm bedensel işlevler gibi cinsel işlevlerde de fizyolojik değişiklikler olduğunu vurgulayan Koçak, bu değişiklikleri bilmeyen ya da kabul edemeyen kişiler için çeşitli cinsel sorunlar ve doyumsuzlukların ortaya çıkabildiğini belirtti.

    Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken sürenin uzadığını, sertleşmenin ortaya çıkışının daha çok zaman aldığını, kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlığın azaldığını ve ciltte incelmelerin ortaya çıktığını aktaran Koçak, şu bilgileri verdi:

    “Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır. Fiziksel çekicilik azaldığında cinsel yaşamın da biteceğini sanılmamalı, sağlıklı ve güvenli bir ilişkide cinsel doyuma ulaşmanın tek yolunun da cinsel birleşmeden ibaret olduğu düşünülmemelidir. Yaşlılıkta ortaya çıkabilecek fiziksel cinsel sorunlar yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir.”

    İleri yaşlarda cinsel etkinliğin ortadan kalkmasının nedeninin genellikle cinsel bir partnerin (eş) yokluğu ya da araya giren fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar olduğunun altını çizen Koçak, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, iltihaplar, cinsiyet hormonları yetersizliği, romatizma gibi kronik fiziksel hastalıklar, tansiyon ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarla sigara ve alkolün cinsel sağlıkta bozukluklara yol açabildiğini söyledi.

    Yaşlandıkça Cinsel İsteksizlik Olabilir

    Bazen yaşlıların, kaybolmayan cinsel ilgileri nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyabildiklerini, cinsellikle ilgili doğal ilgileri ile toplumun kendilerinden beklediği cinsellikten uzak, ciddi ve güvenilir davranışlar arasında çatışma yaşayabildiklerini vurgulayan Koçak, şöyle konuştu:

    “Yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, cinsel istek ve aktivitenin sağlıklı yaşlanmanın bir gereği olduğunu bilmeye, yaşla oluşan fizyolojik değişiklikleri ve cinsel davranışını etkileyen hastalık ve tedavileri tartışmaya ihtiyaçları vardır. Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir. Bu normal bir durumdur. Önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Cinsel doyum ilişki sıklığından çok, cinselliğin sevgi ve şefkat, dokunma, birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir.”

  • Zamanla cinsel isteksizlik sorunu başlar

    Zamanla cinsel isteksizlik sorunu başlar

    Karın bölgesinde oluşan fıtıkların en sık görülen türü olan kasık fıtığı ağrı oluşturarak günlük aktiviteleri sınırlamasının yanı sıra cinsel yaşamı da olumsuz etkileyebiliyor. Örneğin, cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açmak gibi…

    Karın iç organların bir kısmının doğumsal veya sonradan oluşan zayıf noktalardan karın dışına çıkmasına fıtık deniliyor. Karın duvarı fıtıkları, yüzde 80 gibi rakamla en sık kasıkta ortaya çıkıyor. Her 100 kişiden 1-2’sinde görülen kasık bölgesindeki fıtık tedavi edilmezse zamanla büyüyebiliyor. Bunun sonucunda ağrı oluşturarak hayat standartlarını ciddi boyutlarda düşürebiliyor.

    Cinsel İlişkide Ağrı Nedeni

    Fıtık tedavi edilmezse büyüyor ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin ağır şeyler kaldırmak, öksürmek, ıkınmak, uzun süre oturmak ya da ayakta kalmak fıtık bölgesinde ağrıya neden oluyor. Fıtık aynı zamanda cinsel fonksiyonları da olumsuz etkiliyor. Örneğin her iki cinsiyette de cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabiliyor. Ayrıca oluşan şişlik kişileri estetik yönden rahatsız ederek özgüven eksikliği oluşturabiliyor. Bu faktörlerin etkisiyle de zamanla cinsel isteksizlik sorunu başlayabiliyor.

    Hayatı Tehdit Edebiliyor

    Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hakan Gök tanı konduğunda fıtığın en yakın zamanda ameliyatla onarılması gerektiğini belirterek nedenlerini şöyle sıralıyor: “Çünkü geç kalındığında zayıf olan alan genişlediği için onarımı daha zor olduğu gibi fıtığın tekrarlama riski de artıyor. Ayrıca fıtığın içine giren bağırsağın boğulmasıyla, şiddetli ağrının yanı sıra delinme sonucu oluşan enfeksiyon gibi hayatı tehdit edebilecek komplikasyonlar oluşabiliyor. Bunun aksine erken tanı ve tedaviyle hasta kısa sürede normal hayatına dönebiliyor.”

    Aşırı Kilo ve Sigara Riski Artırıyor

    Fıtık herkeste görülebiliyor. Ancak; aşırı kilolularda, ileri yaştakilerde, bağ dokusu hastalığı olanlarda, sigara içenlerde ve diyaliz hastalarında risk artıyor. Kesi fıtıkları ise ameliyat yaralarının çeşitli etkenlerden ötürü tam iyileşmemesi nedeniyle zayıflamasına bağlı oluşuyor. b kolay teşhis ediliyor. Karın ön duvarı ya da kasıkta derinin altında bir şişlik ve dolgunluk fıtığın tipik belirtilerini oluşturuyor.

    Laparoskopik Yöntem Büyük Konfor Sağlıyor

    Fıtığın tek tedavisi var, o da cerrahi yöntem. Laparoskopik yöntemle uygulanan operasyonda karın bölgesi, içine özel bir iğne yardımıyla vücut için zararsız bir gaz olan karbondioksit verilerek şişiriliyor. Ardından karın duvarının uygun bir yerine 1 santim gibi küçük bir kesiden endoskop denilen ince bir teleskop benzeri alet sokularak karın içi görüntüleniyor. Endoskop bağlı olduğu kamera yardımıyla görüntüyü bir televizyon ekranına aktarıyor. Fıtık kesesi içine giren organlar yerlerine yerleştirildikten sonra sentetik bir yama zayıf olan yere tespit edilerek onarım tamamlanıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hakan Gök operasyonun fıtığın yerine ve büyüklüğüne göre 15 dakika ile 60 dakika arasında tamamlandığını belirterek, hastaların bir gün sonra taburcu olabildiklerini ve 3-5 günde de rutin işlerine dönebildiklerini söylüyor.

  • Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hızla Yayılıyor

    Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hızla Yayılıyor

    CİSED: “CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR KORKMAYIN, UTANMAYIN, KENDİNİZİ VE SEVDİKLERİNİZİ KORUMAK İÇİN ÖNLEM ALIN!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR HIZLA YAYILIYOR!”

    Bilinen en büyük gerçeklerden biri, pek çok insanın cinsel olarak aktif olmsına rağmen, seks hakkında çok az biliyor olmasıdır. Bu durum oldukça şaşırtıcıdır. Özellikle Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) hakkında çok yanlış olan ama doğru bilinen cinsel mitler (hurafeler, yalanlar) var. Genellikle cinsel ilişki yoluyla insandan insana bulaşan mikroorganizmaların (mikrop) neden olduğu genital yol (üreme organları) enfeksiyonları CYBH olarak adlandırılır. CYBH’lar virüs, bakteri ve parazitlerden kaynaklanıyor veHPV, Siğil, Uçuk, HIV (AİDS), Hepatit B, C, Bel Soğukluğu, Frengi gibi hastalıklar sadece cinsel yolla bulaşmıyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada geldiğine işaret ettiği CYBH’lar hakkında bilgiler verdi ve bu hastalıklar hakkında bilinen en çarpıcı cinsel mitlere açıklık getirdi. İşte en çok doğru bilinen yanlışlar:

    CYBH’LAR HAKKINDA EN ÇARPICI CİNSEL MİTLER…

    • CİNSEL MİT 1- CYBH’LAR VAJİNAL VE ANAL SEKSLE BULAŞIR, ORAL SEKSLE BULAŞMAZ!
    • CİNSEL MİT 2- CYBH’LAR CİNSEL ORGANLARA DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA ANLAŞILIR!
    • CİNSEL MİT 3- CYBH’LAR TEDAVİ EDİLDİKTEN SONRA TEKRAR AYNI HASTALIĞA YAKALANILMAZ!
    • CİNSEL MİT 4- PREZERVATİF CYBH’LARA KARŞI %100 KORUMA SAĞLAR!
    • CİNSEL MİT 5- CYBH’LAR SADECE UMUMİ TUVALETLERDE BULAŞIR!
    • CİNSEL MİT 6- CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞIR!
    • CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR HIZLA YAYILIYOR!

    CYBH’ların hızla yayıldığına dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Oral seksin CYBH’ları önlediğine, vajinal ve anal seksin ise önlemediğine dair olan yanlış inanç çiftlerin kafasını karıştırıyor. Halkımız bu mite asla inanmamalıdır. Kasık ve genital bölgenin temizliğine önem verilmezse CYBH’ların pek çoğu oral seksle bulaşabiliyor. Örneğin; pek çok insan klamidya ve gonore (bel soğuklu) enfeksiyonları kapabiliyor. Aynı şekilde, pek çok insan görünüşte herhangi bir şeye benzetemediği ya da nedenini bilmediği uçuk veya kabartılı hastalıklara yakalanabiliyor. Bu tür enfeksiyonlara yakalanan bir kişi oral seksle genital herpes kapmış olabilir. Bu nedenle kasık bölgesinin temizliğine dikkat etmek oldukça önemli. CYBH’ları önlemek için önce temiz olmak ve hijyen koşullarına uymak, daha sonra vajinal ve anal seks yaparken mutlaka kondom yani prezervatif kullanmak gerekiyor. Birden fazla partnerle gerçekleştirilmeyen, genital organların ve kasık bölgesinin temizliğine dikkat edilerek yapılan oral seks, vajinal ve anal sekse göre CYBH’ların bulaşması açısından daha güvenlidir, ancak düşükte olsa oral seksle hastalık bulaşma riski vardır. Bu nedenle gerektiğinde oral seks yaparken de prezervatif takılmasında fayda var.” dedi.

    CYBH’LARI DIŞARIDAN BAKILARAK ANLAŞILMAZ…

    CYBH’ların cinsel organlara dışarıdan bakılarak anlaşılamayacağına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Aslında, CYBH hakkında vajina ya da erkek cinsel organına dışarıdan bakılarak kesin bir hastalık taraması yapılamaz, ancak bazı hastalıkların belirtileri bir hekim tarafından fark edilebilir. CYBH’larda (HPV, AİDS, klamidya, vb.) genellikle başlangıçta herhangi bir belirtiye rastlanmaz ama son derece bulaşıcı da olabilirler. CYBH’lardan korunmak için, tek eşli ya da partnerli bir yaşam tercih edilmeli, yeni birlikteliklerde karşı tarafın bu konuda sorgulanmalı ve yeni bir cinsel ilişkide ise prezervatif kullanılmalıdır. Ayrıca hastalık bulaşan kişilerin cinsel ilişkide bulundukları kişileri uyarmaları hem kendilerinin hem de karşı tarafın tedavisini sağlamaları gerekiyor. Evlerde ise diğer bireylerin aşılanarak korunması, hastalık taşıyan kişilerin hijyenik ürünlerini (Makas, jilet, diş temizliği aletleri) atması veya her kullanımdan sonra dezenfekte etmesi de çok önemli.” dedi.

    KORKMAYIN, UTANMAYIN, ÖNLEM ALIN…

    CYBH’lardan herhangi birine yakalanmış birinin bir daha aynı enfeksiyona yakalanabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Bugün için 40’dan fazla cinsel yolla bulaşan hastalık olduğu biliniyor. CYBH’lar tedavi edildikten sonra, korunmasız cinsel ilişkilerden veya kontrolsüz kan nakillerinden sonra hastalık tekrar aynı kişiye bulaşabiliyor. Diğer bir değişle, vücut CYBH’lara karşı bağışıklık kazanmaz. Tedavi edilmeyen partnerden tekrar bulaşma riski vardır. Bu nedenle,partnerinde test ve tedavi sürecine girmesi şart. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korkmayın, utanmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için önlem alın.” dedi.

    PREZERVATİF TAM KORUMA SAĞLAMAZ…

    Prezervatifin kişiyi CYBH’lardan koruduğunu ama %100 korumadığına dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Prezervatif koruma sağlıyor fakat güvenliği garanti edilemez. Çünkü bazı mikroplar prezervatiften geçmese de deri parçaları veya genital kıllı bölgelerde bulunabiliyor. Örneğin; Herpes virüsü prezervatif varken bile geçebiliyor. Bu bilgiyle amacımız prezervatif kullanımını baltalamak değil. Prezervatifin yine de kullanılması şart. Ancak pek çok kişi prezervatif kullanımında da hatalar yapıyor. Örneğin; cinsel ilişkiye başladıktan sonra prezervatif takanların oranı %51, sekse başlarken prezervatif takıp, ilerleyen dakikalarda çıkaranların sayısı %45’dir. Bunlar CYBH’ları artıracak hatalardır. Buna ek olarak paketleme ya da son kullanma tarihini geçmiş prezervatif kullanılması da diğer hatalardır.” dedi.

    CYBH’LAR SADECE SEKS YOLUYLA BULAŞMIYOR…

    Umumi tuvalette seks yapıldığında CYBH kapılacağı, başka mekânlarda kapılmayacağına dair yanlış inancın gençleri kötü etkilediğine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “CYBH’lara neden olan mikroplar insan vücudu dışında uzun süre yaşayamazlar. Bu mikropların bulaşması için kan teması veya cinsel temas gerekiyor. Eğer kalça ya da genital bölgede herhangi bir kesik ya da açık yara yoksa ve tuvalete korunmasız herhangi bir cinsel temas yapılmıyorsa CYBH’lar kişiye bulaşmaz. Ayrıca CYBH’lar sadece seks yoluyla bulaşmaz. CYBH’lar kan ve ten temasından, başkasının kullandığı tuvaletten, iç çamaşırından, ıslak yüzeylerden kişiden kişiye geçebiliyor. Hepatit (Sarılık) ve Siğil (HPV) virüslerinin çok hızlı bir şekilde bulaşıyor. Bazen cinsel temas olmasa bile, mikroplar deri çatlaklarından, hasta birinin kullandığı tırnak makası, diş fırçası, jilet gibi hijyenik kullanım ürünlerinden, hamam, sauna gibi ıslak yüzeylerden ve tam steril edilememiş cerrahi, diş ve dövme aletlerinden, manikür pedikür işleminden rahatlıkla bulaşabiliyor. Hatta HIV enfeksiyonu, hepatit B, sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu), herpes (uçuk) ve klamidya adı verilen hastalıklar gebelik süresince veya doğum sırasında anneden bebeğine de bulaşabiliyor.” dedi.

    CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞMIYOR…

    Cinsel hayatı olan herkesin, hastalıklardan korunma yöntemlerini bilmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Eskiden CYBH’ların sadece hayat kadınlarından bulaştığına inanılırdı. Ancak CYBH’lar sadece hayat kadınlarında bulunmaz, korunmasız seks yapan herkes bu hastalıkları taşıyabilir veya bulaştırabilir. Sonuç olarak basın bültenimizin amacı vatandaşlarımızı seksten vazgeçirmek ya da korkutmak değil. Eğer kişiler cinsel aktivite sırasında prezervatif ya da başka önleyicileri doğru ve tutarlı bir şekilde kullanıyorsa, olması gereken önlemleri alıyor demektir. Böylece tüm risklerin farkında olunur. Sağlıklı ve mutlu cinsel yaşamın anahtarı doğru karar alma, tek eşli olma, kişinin kendisini ve partnerini korumasıdır.” dedi.

  • Cinsel fonksiyon bozukluğu

    Cinsel fonksiyon bozukluğu

    Cinsel fonksiyon bozukluğu mu yaşıyorsunuz, bunu söylemekten ya da doktora gitmekten kaçınıyor musunuz? Bitkisel tedavi yollarını da denediniz ve sonuç alamadınız. Son çare doktora gittiniz. Ancak görünürde herhangi bir probleminiz yok. Peki hiç kan şekerinizi, kolesterolünüzü ve kan basıncınızı ölçtürdünüz mü?

    Erkeklerde görülen cinsel fonksiyon bozukluklarının önemli nedenlerinden biri olan diyabeti İç Hastalıkları Bölümü, Obezite ve Diyabet Polikliniği Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol’la konuştuk…

    Erkeklerde görülen birçok cinsel problemin altında insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon ve kolesterol gibi nedenlerin yattığını ancak kişinin şikayetini dile getirmekten çekindiği için bunların çok geç fark edildiğini dile getiren Uzm. Dr. Erol; ‘Hastalarımız genellikle Üroloji Bölümüne başvurduktan sonra hekimlerimizin yönlendirmesiyle bize geliyor. Aslında erkeklerde görülen birçok cinsel problemin temelinde damar sertliği yatıyor. Ne yazık ki damar sertliğinin sadece kalbi etkilediği gibi yanlış bir kanı var. Ancak damar sertliği vücuttaki bütün damar sistemini olumsuz yönde etkiliyor. Damar sertliğinin oluşmasına ise insülin direnci, diyabet, kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon ve sigara neden oluyor.

    Özellikle diyabet artık bütün dünyada damar sertliği ile eşdeğer olarak kabul ediliyor. Bu yüzden diyabet eşittir damar sertliği diyebiliriz. Diyabeti olan bir kişiyi koroner kalp hastası olarak da kabul ediyoruz.

    Kalp damar hastalığına aday kişinin vücudundaki tüm damarlar gibi genital bölgede yer alan damarları da bu süreçten etkileniyor. Bu nedenle iktidarsızlığın en büyük nedenlerinden birinin damar sertliği olduğunu söyleyebiliriz.’ diye konuştu.

  • cinsellik ve seks hakkında bilgi alın

    cinsellik ve seks hakkında bilgi alın

    Bilinen en büyük gerçeklerden biri, pek çok insanın cinsel olarak aktif olmsına rağmen, seks hakkında çok az biliyor olmasıdır. Bu durum oldukça şaşırtıcıdır. Özellikle Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH)hakkında çok yanlış olan ama doğru bilinen cinsel mitler (hurafeler, yalanlar) var. Genellikle cinsel ilişki yoluyla insandan insana bulaşan mikroorganizmaların (mikrop) neden olduğu genital yol (üreme organları) enfeksiyonları CYBH olarak adlandırılır.

    CYBH’lar virüs, bakteri ve parazitlerden kaynaklanıyor ve HPV, Siğil, Uçuk, HIV (AİDS), Hepatit B, C, Bel Soğukluğu, Frengi gibi hastalıklar sadece cinsel yolla bulaşmıyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada geldiğine işaret ettiği CYBH’lar hakkında bilgiler verdi ve bu hastalıklar hakkında bilinen en çarpıcı cinsel mitlere açıklık getirdi.

    İşte en çok doğru bilinen yanlışlar:

    CYBH’LAR HAKKINDA EN ÇARPICI CİNSEL MİTLER…

    CİNSEL MİT 1- CYBH’LAR VAJİNAL VE ANAL SEKSLE BULAŞIR, ORAL SEKSLE BULAŞMAZ!

    CİNSEL MİT 2- CYBH’LAR CİNSEL ORGANLARA DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA ANLAŞILIR! CİNSEL MİT

    3- CYBH’LAR TEDAVİ EDİLDİKTEN SONRA TEKRAR AYNI HASTALIĞA YAKALANILMAZ! CİNSEL MİT

    4- PREZERVATİF CYBH’LARA KARŞI yüzde 100 KORUMA SAĞLAR! CİNSEL MİT

    5- CYBH’LAR SADECE UMUMİ TUVALETLERDE BULAŞIR! CİNSEL MİT

    6- CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞIR!

    CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR HIZLA YAYILIYOR!

    CYBH’ların hızla yayıldığına dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Oral seksin CYBH’ları önlediğine, vajinal ve anal seksin ise önlemediğine dair olan yanlış inanç çiftlerin kafasını karıştırıyor. Halkımız bu mite asla inanmamalıdır. Kasık ve genital bölgenin temizliğine önem verilmezse CYBH’ların pek çoğu oral seksle bulaşabiliyor. Örneğin; pek çok insan klamidya ve gonore (bel soğuklu) enfeksiyonlarıkapabiliyor. Aynı şekilde, pek çok insan görünüşte herhangi bir şeye benzetemediği ya da nedenini bilmediği uçuk veya kabartılı hastalıklara yakalanabiliyor. Bu tür enfeksiyonlara yakalanan bir kişi oral sekslegenital herpes kapmış olabilir.

    Bu nedenle kasık bölgesinin temizliğine dikkat etmek oldukça önemli. CYBH’ları önlemek için önce temiz olmak ve hijyen koşullarına uymak, daha sonra vajinal ve anal seks yaparken mutlaka kondom yani prezervatif kullanmak gerekiyor. Birden fazla partnerle gerçekleştirilmeyen, genital organların ve kasık bölgesinin temizliğine dikkat edilerek yapılan oral seks, vajinal ve anal sekse göre CYBH’ların bulaşması açısından daha güvenlidir, ancak düşükte olsa oral seksle hastalık bulaşma riski vardır. Bu nedenle gerektiğinde oral seks yaparken de prezervatif takılmasında fayda var” dedi.

    CYBH’LARI DIŞARIDAN BAKILARAK ANLAŞILMAZ…

    CYBH’ların cinsel organlara dışarıdan bakılarak anlaşılamayacağına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Aslında, CYBH hakkında vajina ya da erkek cinsel organına dışarıdan bakılarak kesin bir hastalık taraması yapılamaz, ancak bazı hastalıkların belirtileri bir hekim tarafından fark edilebilir.

    CYBH’larda (HPV, AİDS, klamidya, vb.) genellikle başlangıçta herhangi bir belirtiye rastlanmaz ama son derece bulaşıcı da olabilirler. CYBH’lardan korunmak için, tek eşli ya da partnerli bir yaşam tercih edilmeli, yeni birlikteliklerde karşı tarafın bu konuda sorgulanmalı ve yeni bir cinsel ilişkide ise prezervatif kullanılmalıdır. Ayrıca hastalık bulaşan kişilerin cinsel ilişkide bulundukları kişileri uyarmaları hem kendilerinin hem de karşı tarafın tedavisini sağlamaları gerekiyor. Evlerde ise diğer bireylerin aşılanarak korunması, hastalık taşıyan kişilerin hijyenik ürünlerini (Makas, jilet, diş temizliği aletleri) atması veya her kullanımdan sonra dezenfekte etmesi de çok önemli” dedi.

    KORKMAYIN, UTANMAYIN, ÖNLEM ALIN…

    CYBH’lardan herhangi birine yakalanmış birinin bir daha aynı enfeksiyona yakalanabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Bugün için 40’dan fazla cinsel yolla bulaşan hastalık olduğu biliniyor. CYBH’lar tedavi edildikten sonra, korunmasız cinsel ilişkilerden veya kontrolsüz kan nakillerinden sonra hastalık tekrar aynı kişiye bulaşabiliyor. Diğer bir değişle, vücut CYBH’lara karşı bağışıklık kazanmaz. Tedavi edilmeyen partnerden tekrar bulaşma riski vardır. Bu nedenle,partnerinde test ve tedavi sürecine girmesi şart. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korkmayın, utanmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için önlem alın” dedi.

    PREZERVATİF TAM KORUMA SAĞLAMAZ…

    Prezervatifin kişiyi CYBH’lardan koruduğunu ama yüzde 100 korumadığına dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Prezervatif koruma sağlıyor fakat güvenliği garanti edilemez. Çünkü bazı mikroplar prezervatiften geçmese de deri parçaları veya genital kıllı bölgelerde bulunabiliyor. Örneğin; Herpes virüsü prezervatif varken bile geçebiliyor. Bu bilgiyle amacımız prezervatif kullanımını baltalamak değil. Prezervatifin yine de kullanılması şart. Ancak pek çok kişi prezervatif kullanımında da hatalar yapıyor. Örneğin; cinsel ilişkiye başladıktan sonra prezervatif takanların oranı yüzde 51, sekse başlarken prezervatif takıp, ilerleyen dakikalarda çıkaranların sayısı yüzde 45’dir. Bunlar CYBH’ları artıracak hatalardır. Buna ek olarak paketleme ya da son kullanma tarihini geçmiş prezervatif kullanılması da diğer hatalardır” dedi.

    CYBH’LAR SADECE SEKS YOLUYLA BULAŞMIYOR…

    Umumi tuvalette seks yapıldığında CYBH kapılacağı, başka mekânlarda kapılmayacağına dair yanlış inancın gençleri kötü etkilediğine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “CYBH’lara neden olan mikroplar insan vücudu dışında uzun süre yaşayamazlar. Bu mikropların bulaşması için kan teması veya cinsel temas gerekiyor. Eğer kalça ya da genital bölgede herhangi bir kesik ya da açık yara yoksa ve tuvalete korunmasız herhangi bir cinsel temas yapılmıyorsa CYBH’lar kişiye bulaşmaz. Ayrıca CYBH’lar sadece seks yoluyla bulaşmaz. CYBH’lar kan ve ten temasından, başkasının kullandığı tuvaletten, iç çamaşırından, ıslak yüzeylerden kişiden kişiye geçebiliyor. Hepatit (Sarılık) ve Siğil (HPV) virüslerinin çok hızlı bir şekilde bulaşıyor. Bazen cinsel temas olmasa bile, mikroplar deri çatlaklarından, hasta birinin kullandığı tırnak makası, diş fırçası, jilet gibi hijyenik kullanım ürünlerinden, hamam, sauna gibi ıslak yüzeylerden ve tam steril edilememiş cerrahi, diş ve dövme aletlerinden, manikür pedikür işleminden rahatlıkla bulaşabiliyor. Hatta HIV enfeksiyonu, hepatit B, sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu), herpes (uçuk) ve klamidya adı verilen hastalıklar gebelik süresince veya doğum sırasında anneden bebeğine de bulaşabiliyor” dedi.

    CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞMIYOR…

    Cinsel hayatı olan herkesin, hastalıklardan korunma yöntemlerini bilmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Eskiden CYBH’ların sadece hayat kadınlarından bulaştığına inanılırdı. Ancak CYBH’lar sadece hayat kadınlarında bulunmaz, korunmasız seks yapan herkes bu hastalıkları taşıyabilir veya bulaştırabilir. Sonuç olarak basın bültenimizin amacı vatandaşlarımızı seksten vazgeçirmek ya da korkutmak değil. Eğer kişiler cinsel aktivite sırasında prezervatif ya da başka önleyicileri doğru ve tutarlı bir şekilde kullanıyorsa, olması gereken önlemleri alıyor demektir. Böylece tüm risklerin farkında olunur. Sağlıklı ve mutlu cinsel yaşamın anahtarı doğru karar alma, tek eşli olma, kişinin kendisini ve partnerini korumasıdır.” dedi.

  • Cinsel yaşam

    Cinsel yaşam

    Cinsellik insan doğasının bir parçası. Kadın, erkek hepimizin kendine özgü bir cinsel yaşamı var. Her ne kadar doğamızın bir parçası olsa da cinsellikle ilgili tabular günümüzde de var. Maalesef cinsel sorunlar konuşulmuyor. Konuşulmayan cinsel sorunlar birbiri üzerine ekleniyor. 4 günlük dizimizde cinsel sorunlar, genel olarak kadın ve erkeğin cinselliğe bakış açısı, cinsel hastalıklar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve çocuklarda cinselliğin gelişimi gibi konulara yer vereceğiz.

    Çözümü eşinizle birlikte arayın
    Araştırmaların sonucuna göre evli olan çiftlerin yüzde 75′inden fazlası cinsel sorunlarını eşleriyle konuşmaktan kaçınıyor ve doktora başvurmak için yıllarca bekliyorlar

    Cinsellik hepimizin yaşamının önemli bir parçası. Her birimiz cinsellik sonucu dünyaya gelmiş olsak da cinsellikle ilgili pek çok konu hala tabu. Bu nedenle ilk bilgilerimizi kulaktan dolma ediniyoruz. Herhangi bir sorun yaşadığımızda da doktora gitmek en son aklımıza gelen şey.

    Yapılan araştırmalar bireylerin cinselikle ilgili sorunlarını eşleri ile paylaşmadıklarını ortaya koyuyor.
    Kadınlarda en sık görülen sorun vaginusmus iken, erkekler daha çok sertleşme problemi yaşıyor.
    Araştırmaların sonucuna göre evli olan çiftlerin yüzde 75′inden fazlası cinsel sorunları eşleriyle konuşmaktan kaçınıyor ve doktora başvurmak için yıllarca bekliyorlar. Cinsel sorunlar, evliliklerin ve birlikteliklerin sağlıklı bir biçimde sürdürülmesini engelleyen en önemli etkenlerden biri.

    Korklu rüya
    Hem özel yaşamı, hem de sosyal yaşamı olumsuz etkileyen sorunları yaşayan kişiler toplumsal tabular nedeniyle hekime başvurmakta zorlanıyorlar.
    Araştırma sonuçlarına göre, erkeklerde en sık görülen sorunlar sertleşme bozukluğu ve erken boşalma. Erkeklerin yüzde 48′inde sertleşme bozukluğu ve yüzde 40′ında da erken boşalma sorunu gözleniyır.
    Kadınlardaki cinsel sorunlarda ise ilk sırada yüzde 65 ile vajinusmus yer alıyor. Vaginusmusu yüzde 19 ile “cinsel istek azlığı” , yüzde 9 ile “orgazm bozuklukları” izliyor. Araştırma sonucuna göre, cinsel sorunu olanların yüzde 75′i evlilerden oluşuyor. Başvuran kişilerin ortalama evlilik süresi ise yedi yılı buluyor.

    Araştırmaların en çarpıcı sonuçlarından birisi uzmana başvuran kişilerin eğitim düzeyinin Türkiye ortalamasının üzerinde olması.
    Uzmana geç başvurmanın altında da cinsel sorunların kabul edilmemesi yatıyor. Çiftler yaşadıkları işlev bozukluğunu zorlu yaşam koşulları, iş stresi, yetişme koşulları ya da eşlerinin hataları ya da anlayışsızlığı gibi kendilerinin dışındaki etkenlere bağlamaya çalışıyorlar.

    Ortada bir cinsel sorun olduğu kabullenildikten sonra da uzun süre sorunun eşler arasında bile konuşulamadığı, tedavi ya da çözüm arayışına girilememiş olduğu gözleniyor.
    Uzun süre tedavisiz kalan ve yıllar boyu sürüp giden sorunların çiftin yaşamında yeni sorunlara yol açacağı bir gerçek. Bunların başında kişinin kendisinde ya da eşinde başka cinsel işlev bozukluklarının da tabloya eklenmesi geliyor. Bu da sorunun ağırlaşması anlamına geliyor. Çiftin ilişkisinin ve iletişiminin bozulması ve çeşitli evlilik sorunlarının ortaya çıkması, giderek kişide ya da eşinde depresyon gibi çeşitli psikiyatrik hastalıkların belirmesi de yine sık görülen ek sorunlar arasında yer alıyor.

    Vakit kaybetmeyin
    Uzmanlar cinsel işlev bozukluklarının çeşitli bedensel hastalıklar, ilaç, sigara ve alkol kullanımı ile depresyon gibi çeşitli psikiyatrik hastalıklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor. Çoğu zaman cinsel sorunlarda, birçok zaman birden fazla bedensel ve psikolojik etkenin bir arada bulunduğunu belirten uzmanlar, “Cinsel sorun yaşayan kişi ya da çiftlerin zaman yitirmeksizin hekime ya da tıbbi merkezlere başvurmaları ve çok yönlü, multidisipliner bir muayene, tetkik ve değerlendirmeden geçmeleri gerekiyor” diyor.

    Sorun yaşla birlikte artar
    Erkekte cinsel ilişki için gerekli ve yeterli sertleşmeyi sağlayamama ve/veya sürdürememe sorunu görülebilir. Yaşla bu sorun artar ancak yaşlanmanın mutlak sonucu değildir. Sosyal, psikolojik ve bedensel yaşama ciddi olumsuz etkileri olabilir. Türkiye de 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 69′u bu sorunu kısmen ya da tamamen yaşıyor. Genel nüfusta bu oran yüzde 10-20 civarında. Risk faktörlerinin en önemli ve sık olanları:Yaşlanma, damar sertliği, şeker hastalığı kalp, böbrek, karaciğer hastalıkları, bazı ameliyatlar Omurilik yaralanmaları, uyuşturucu, alkol, sigara ve bazı tıbbi ilaçlar ayrıca aşırı stres, depresyon, kötü bir çocukluk dönemi, cinsel bilgisizlik, geçmişte yaşanmış cinsel taciz, genelev ya da benzeri deneyimdeki başarısızlık, eş ile yaşanan uyumsuzluk olarak sıralanabilir.

    Evlilik yaşamını tehdit ediyor
    Kadınlarda en çok rastlanan sorunların başında ise vaginusmus geliyor. Toplumumuzda aslında kadınlarda cinsel istek azlığı, orgazm güçlükleri ya da cinsel doyumsuzluk gibi yakınmalar vajinismusa oranla daha sık görülüyor. Ancak vajinismusun en sık başvuru nedeni olmasının kaynağında çiftin çocuk sahibi olma arzusu yatıyor. Kadınlarda vajina girişindeki kasların psikolojik nedenlerle kasılması sonucu cinsel birleşmenin gerçekleşememesi ile karakterize “vajinismus’ evlilik yaşamını ciddi biçimde tehdit ediyor ve bu nedenle de hekime başvuruyu çabuklaştırıyor.

    Psikolojik ya da fiziksel
    Cinsel istek genellikle cinsel yanıt döngüsünün ilk evresi olarak değerlendirilir. İstek sadece psikolojik bir durum gibi görünse de sıklıkla hormonal dengesizlik ya da tedavi gibi fiziksel durumlardan etkilenmektedir.
    Cinsel isteği azaltan fiziksel faktörler yaşlanma, bazı ilaçlar, ağrı, alkolizm, böbrek yetmezliği, kronik hastalıklar, nörolojik durumlar ve hormonal dengesizliklerdir.

    Psikolojik nedenler arasındaki stres, kişilerarası ilişkilerdeki sorunlar, beden imgesiyle ilgili kaygılar, anksiyete ve depresyon isteği azaltabilir. İlişki ile ilgili sorunlar (güç çekişmesi, çatışma, düşmanlık), cinsel travma (tecavüz), önemli yaşam olayları (ailede birinin ölümü, çocuk doğumu, taşınma gibi) ve cinsel ilişki ile bazı olumsuz anıların eşleşmesi gibi durumlar da önemlidir.
    Bazen cinsel istek azalması bir ilişkideki bozulmanın işareti olabilir. Öfkeli, korkulu ya da zihni dağınık kişiler genellikle cinsel yakınlık için istek duymazlar. Cinsellikten uzun süre uzak kalmak da cinsel dürtüyü bastırabilir. Cinsel isteğin az olması kadınlarda cinsellikle ilgili en yaygın şikayetlerdendir.

    Kadınların yaklaşık yüzde 33′ünün hayatlarının bir döneminde cinsel ilgi ya da istek azalmasıyla karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir. Yaş gruplarına göre sıklık değişmektedir. 18-24 yaşları arasındaki kadınların yüzde 32′si cinsel istek azlığından etkilenirken bu oran 30-34 yaş grubunda yüzde 29.5 ve 35-39 yaş grubunda %37.6′dır.

  • Uykusuzluğa karşı seks

    Uykusuzluğa karşı seks

    Uyuma zorluğunun pek çok nedeni olabiliyor: Kimi zaman aşırı stres ve yorgunluk, kimi zaman ise psikolojik ya da duygusal faktörler, uykusuzluk sorununu tetikleyebiliyor. Alman doktor Michael Feld’e göre hemen uyku haplarına sarılmak yerine doğal yöntemlerle de düzenli ve rahat bir uyku düzenine kavuşmak mümkün. 

    “Bu yöntemlerden en kolay ve etkin olanlarının başında seks geliyor” diyen Dr. Feld, düzenli seks hayatının uykusuzluğun panzehiri olabileceğini kaydediyor. Aylık kadın dergilerinden Emotion’a konuşan Dr. Feld, “Seks, uykuya dalmayı kolaylaştırır. Çünkü bu esnada salgılanan mutluluk hormonları insanı sakinleştirip, rahatlatır” diyor.

    ‘Televizyonda yemek programı seyredin’

    Alman uzmanın uykusuzluğa karşı tavsiyeleri bununla sınırlı değil elbette. Dr. Feld, şimdiye kadarki yaygın görüşün aksine televizyon izlemenin de uykuya dalmaya yardımcı olabileceğini belirtiyor. Tabii izlenen program ne kadar sıkıcı ise uykuya dalmak da o derece kolaylaşıyor. Aile hekimi Michael Feld, en sıkıcı programlardan biri olduğunu söylediği yemek tarifi veren programların uykusuzluğa çare olabileceğini kaydediyor. Feld, meditasyon ve ışık tedavisi gibi yöntemlerin de ileri derece uykusuzluk çekenlere yardımcı olabileceğini belirtiyor.

    HORLAMAYA KARŞI ÖNLEMLER

    Horlamak uykuyu bölen önemli unsurlardan biri. İstatistikler, horlama sorununa erkelerde daha sık rastlandığını gösteriyor. 40 yaşının üstündeki her iki erkekten biri horlarken ve bu şikayet, her yedi kadından birinde görülüyor. Ancak Dr. Michael Feld, 65 yaş üstü her iki cinsin de aynı sıklık ve aynı yüksek sesle horladığını kaydediyor. Feld, sırtüstü yatmamak, akşamüzeri yağlı yememek ve alkol almamak gibi tedbirlerin horlamayı engelleyebileceğini söylüyor. Alman uzman, horlamanın erkeklerde iktidarsızlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında da bulunuyor.

    Ancak sadece fiziksel faktörler uykusuzluğa yol açmıyor. Doktor Michael Feld “Uykusuzluk sorununun sadece yüzde 50’si fiziksel kaynaklı. Örneğin sırt ağrısı gibi. Diğer yüzde 50’si ise bizim etrafımızdaki sorunları nasıl değerlendirdiğimize bağlı, yani psikolojik kaynaklı” diye konuşuyor. “Kim, sorunları biraz daha hafife alırsa daha kolay uyuyabiliyor” diyen Feld, özellikle kontrol saplantısı olanların uykusuzluktan şikayetçi olduğunu vurguluyor.

    Alman aile hekimi Michael Feld, modern yaşam biçiminin, uykusuzluk şikayetlerini tetiklediğini belirtiyor ve “Bugünkü çalışma hayatımız, 1980’li yıllara oranla çok daha stresli. Cep telefonu ve e-postalar ile hemen her yerde ulaşılabilir olmak, iş ortamından uzaklaşmayı, başka düşüncelerle meşgul olmayı zorlaştırıyor” diye konuşuyor ve ekliyor: İş stresinden uzaklaşmak sadece düzenli bir uyku için değil, mutlu ve sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için de çok önemli!

    Deutsche Welle Türkçe

  • Yataktaki IQ’nuz kaç?

    Yataktaki IQ’nuz kaç?

    Normalde çok zekiyim diye etrafta gururla gezinenlerden olsanız da iş mahrem konulara geldiğinde sınıfta kalabilirsiniz. Eğer cinsel zekanızdan emin değilseniz testimizi çözün ve seks IQ’nuzun kaç olduğunu belirleyin.

    Hepimiz seksin vücudumuz için ne kadar yararlı olduğunu biliyoruz. Seks kan basıncını ayarlarken, iyi bir uyku çekmenize yardımcı oluyor, depresyonu engelliyor ve partnerinizle aranızdaki bağı güçlendiriyor. Peki bu bilgilere sahipken seks zekanız ne kadar ileri düzeyde olabilir, hiç merak ettiniz mi? İşte size bu testle zekanızı ölçme şansı. Testi yapın ve IQ’nuzu öğrenin.

    1. Kadınların yüzde kaçı sıklıkla orgazm oluyor?
    a. Yüzde 30
    b. Yüzde 50
    c. Yüzde 70
    2. G noktası diye bir şey var mı, yoksa sadece bir efsane mi?
    a. Kesinlikle var
    b. Hayal gücü
    c. Kimse bunu bilemez

    3. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan en sık görüleni hangisi?
    a. Klamidya
    b. Bel soğukluğu
    c. Herpes

    4. Bu hastalıklar arasından hangi ikisi tedavi edilemiyor?
    a. Klamidya ve bel soğukluğu
    b. Herpes ve HPV
    c. Frengi ve Hepatit A

    5. Seks hakkında konuşmak için en uygun zaman ne zaman?
    a. Seksten hemen sonra yatakta uzanırken
    b. Sabah çayınızı yudumlarken
    c. Yataktan uzakta rahatsız edilmeyeceğiniz herhangi bir zamanda

    6. Çiftler ne sıklıkta seks yapıyor?
    a. Haftada bir defa
    b. Haftada iki ya da dört defa
    c. Haftada dört ya da daha fazla

    DOĞRU YANITLAR

    1.c
    Yapılan araştırmalara göre kadınların yüzde 59- 82’lik kısmı orgazm oluyor ve yüzde 70’i düzenli olarak orgazm yaşıyor. Eğer siz hala orgazm olamamaktan şikayetçiyseniz orgazm olmanın zamanla öğrenilebileceğini söyleyebiliriz. Uzmanlar özellikle orgazm olamayan kadınların kendi vücutlarını keşfetmeleri gerektiğini belirtiyorlar. Ayrıca partnerinize karşı yakınlık duymamak ya da yanında rahat olamamak da orgazm olup olmamayı etkiliyor. Her kadının farklı şekilde orgazm olabileceğini de unutmamak gerekiyor. Bazı kadınlar sadece oral seksle bazıları da belirli pozisyonlarda orgazm olabiliyor.

    2.c
    G noktası var ya da yok ama gerçek olan şu ki; vajinanın da penis gibi bazı hassas noktaları bulunuyor. Bu noktalar sinirleri etkiliyor ve bazı kadınlar bu noktalardan diğerlerine göre daha çok uyarılabiliyorlar. G noktasının vajina duvarının önündeki 5-7 santimetrelik bir alan olduğu düşünülüyor. Yani G noktanızı bulun ya da bulmayın aslında önemli olan vücudunuzu tanımak ve hangi bölgelerinizden etkilediğinizi bilmek! Bunu da önce siz keşfedebilir sonra da partnerinize öğretebilirsiniz.

    3.a
    Klamidya için boşuna sinsi bir hastalık demiyorlar. Kadınların yüzde 75’inde erkeklerin de yüzde 50’sinde görülen bu rahatsızlık hiç belirti vermeden ilerliyor. Seks sırasında salgılanan sıvılarda bulunan bir virüs nedeniyle ortaya çıkan bu hastalık prezervatif ile korunulmadığında çiftlerden birbirine bulaşıyor. Bu nedenle klamidyadan şüphelenildiğinde mutlaka test yaptırmak gerekiyor. Aksi takdirde bu virüs tedavi edilmediğinde kısırlığa bile neden olabiliyor.

    4.b
    Herpes ve HPV virüsü dokunarak geçen virüsler olduğu için prezervatif kullanmak bu virüslerde pek işe yaramıyor. HPV’nin birçok farklı tipi bulunuyor ve bunlardan bazıları tedavi edilmediğinde rahim ağzı kanserine neden olabiliyor. HPV’nin şu an için kesin bir tedavisi bulunmuyor. Fakat bazen vücut bağışıklık sistemi güçlüyse kendiliğinden virüsü yenebiliyor. Herpes ise uçuğa neden olan virüs tarafından genital bölgede ortaya çıkıyor. Yorgunluk, ateş ve tuvalette genital bölgede yanma belirtileri arasında yer alıyor. Tekrarlama olasılığı yüksek olan bu virüs bazen hiç belirti vermeyebiliyor. Cilde de sıçrayabilen bu virüs partnerinizi de etkileyebiliyor.

    5.c
    İletişimin cinsellikte önemli olduğunu biliyoruz fakat bazen partnerinizle ya da yeni tanıdığınız biriyle açıkça cinsellik hakkında konuşmak zor olabiliyor. Bu nedenle cinsellik hakkında doğru şekilde konuşmayı bilmeniz gerekiyor. Sorunlarınızı konuşurken duyguları incitmeden, kırıcı olmadan konuşmaya dikkat etmelisiniz. Cinselliği yatağın dışında konuşmak hem daha güven verici oluyor hem de sorunları daha kolay anlatmanızı sağlıyor.

    6.b
    Yapılan araştırmalar çiftlerin haftada en fazla üç defa seks yaptığını ortaya koyuyor. Fakat tabii bu haftanın her günü seks yapanlar ya da yılda toplam iki defa cinsel birleşme yaşayanlar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    Formsante Dergisi