Etiket: cinsel yaşam

  • Kusursuz bir seks hayatına sahip olmanın yolları

    Kusursuz bir seks hayatına sahip olmanın yolları

    Kusursuz bir seks hayatına sahip olmanın yolları:

    Çalışmalara erken başlayın
    Seks yatağa girdiğinizde başlamaz, bunu unutmayın. Bu yüzden sabah uyandığınızda dudağına bir öpücük kondurmanız, işteyken ona kışkırtıcı bir mesaj atmanız ve başbaşa yiyeceğiniz şık bir akşam yemeği ortamı iyice hazırlayacak ve yatağa girdiğinizde tüm günün verdiği sabırsızlıkla daha şehvetli bir gece geçireceksiniz.

    Spontane olun
    ‘Her Salı akşamı saat 11’da yatakta buluşalım’ gibi kural koymak seks konusuna tamamen aykırıdır. Rutine bağlanan bir seks hayatı hem heyecanın yitirilmesine, hem de yavaş yavaş yok olmaya mahkumdur. Planlanmadan ve beklenmedik anlarda yaşanacak şehvet dolu bir seks ise tutkuyu ayakta tutacak ve partnerinizi heyecanlandıracaktır.

    Her zaman güzel görünün
    Güzel derken bakımlı ve özenli olmaktan bahsediyoruz. Bakımlı olmak sadece seks için değil, kendinizi iyi hissetmeniz için de önemli elbet. Ama içinize giyeceğiniz özensiz bir iç çamaşırı yerine siyah dantelli seksi bir çamaşır, sizin de kendiniz seksi hissetmenizi, dolayısıyla ona da seksi gözükmenizi sağlayacaktır.

    Koku deyip geçmeyin
    Süreceğiniz parfüm gerçekten de çok önemlidir. Güzel bir koku taşıdığınızda partneriniz size daha da yaklaşmak isteyecek, o yaklaştıkça da kimyasal reaksiyonlar devreye girecektir. Çünkü parfümlerin içeriğinde bulunan bazı esanslar hormonları harekete geçirmeye çok elverişlidir.

    Dokunmaya özen gösterin
    Dokunmak, yani teninizin onun tenine teması duruma göre farklı boyutlarda tahrik edici olabilir. Ama bu dokunuşu sürekli ve niyeti belli edercesine yaparsanız tamamen ters de tepebilir. Koltukta beraber televizyon izlerken omzuna hafifçe dokunmanız veya size bir şey anlatırken hiç beklemediği bir anda eline veya yanağına dokunmanız onu etkileyecektir.

  • Sağlıklı cinsel hayat

    Sağlıklı cinsel hayat

    Prezervatif kullanmanız, seksle ilgili başınıza gelebilecek bütün hastalıklardan korunabileceğiniz anlamına gelmiyor. Uçuklar, enfeksiyonlar ve daha pek çok hastalıktan korunmak için önerilerimize kulak verin.

    Uçukları Kontrol Edin Genellikle uçuklara sebep olan virüsle (HSV-1), genital enfeksiyonlara yol açan virüs (HSV-2) birbiriyle bağlantılıdır. Yani ağzında uçuğu olan bir erkeğin size oral seks yapması, sizde de uçuklar çıkmasına sebep olabilir. Jinekolog Nigel Scott, genital enfeksiyonlara sahip kişilerin yüzde 60’ının bu yolla enfeksiyon kaptığını söylüyor. Uçuk, tende belirdiği andan, tamamen temizlenip yok olduğu ana kadar bulaşıcıdır. Yani partneriniz ilk acıyı ya da kaşıntıyı kendinde hissettiği anda oral seksten kaçınmalı ve hemen medikal tedaviye başlamalı.Ayrıca partneriniz bu tedaviye ek olarak vücudu içten de güçlendirmek için bolca brokoli yemeli.

    Ohio Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin son araştırmalarında, brokolinin içeriğindeki maddelerin uçuk virüslerinin çoğalmasını engellediği ve sonrasında uçuk çıkmasını önlediği belgelenmiş. Yine de uçuk enfeksiyonu kaparsanız paniklemeyin. Her virüs türünün etkisi, en çok görüldüğü yerde en şiddetli biçimde hissedilir. Yani eğer oral yolla genital bölgenize bir enfeksiyon bulaşırsa belirtiler bu bölgede ilk anda acı verici olacak ama korkmayın, tedaviden sonra etkisini kaybedecektir. Balayı Sistiti Seksten sonra ortaya çıkan idrar yolları enfeksiyonlarına, doktorların verdikleri isim bu. Balayı sistiti tanım olarak bir üriner sistem enfeksiyonudur.

    Cinsel yaşamın başlamasıyla ve uzayan ilişki süreleri ile birlikte vajinanın hemen önünde ona bitişik olarak yer alan dış idrar yolunun tahriş olmasıyla ortaya çıkar. Cinsel ilişki sırasında bölgede var olan bakteriler, idrar kanalına doğru itilir, bu sırada ilişki ile zaten tahriş olan idrar kanalı da bakterilerin kolayca yerleşip üreyebilecekleri uygun ortamı hazırlar. İdrar kanalı içine yerleşip üreyen bakteriler, bir-iki gün içinde hastalık semptomlarının ortaya çıkmasına neden olur. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, balayı sistiti bir mesane (idrar torbası) kökenli sistitten çok, idrar kanalı orijinli bir hastalıktır. Seksten önce ve sonra tuvalete giderek, genital bölgenizi önden arkaya doğru silerek riskleri azaltabilirsiniz. Güneşli Aylarda Sekse Dikkat! Uzmanlar güneşli aylarda seksin, genital siğillere yol açan HPV virüsüne yakalanma riskini iki kat artırdığını söylüyor. UV ışınları, bu virüsle savaşan hücreleri etkisiz hale getiriyor. Prezervatif, HPV virüslerine karşı koruma sağlıyor ama yeni araştırmalara göre bu korunma oranı ancak yüzde 70’te kalıyor. Kadın kondomları ise çok daha geniş bir alanı kapladıkları için daha etkili bir koruma sağlıyorlar.

    İngiliz Kanser Araştırma Merkezi’nden Dr. Anne Szarewski bunun sebebini virüsün sadece peniste değil genital bölgenin tüm çevresinde yaşayabilmesiyle açıklıyor. Lezyonun üzerine uygulanan kremler ve ilaçlar çözüm olabilir. Bunlarla başarılı olunamadığı taktirde, yakma ya da dondurma yöntemleriyle öncelikle lezyonlar tedavi ediliyor. Lezyonların yok edilmesi, bu virüsün vücuttan tamamen atıldığı anlamına gelmiyor. Bu virüs lezyon yapmasa bile gidip rahim ağzı hücrelerine yerleşip orada değişikliğe yol açabiliyor. Suda Mikroplar Daha Çabuk Hücum Eder Amerika’da yapılan son araştırmalara göre ortalama kalitedeki bir spa banyosundan alınan bir kaşık suda bile iki milyon bakteri bulunuyor. Eğer bu tip yerlerde seks yapmaktan hoşlanıyorsanız cilt ve idrar yolu enfeksiyonlarına yakalanabilirsiniz. Aynı zamanda suda seks doğal kayganlaştırıcı salgılarınızı etkisiz hale getirdiği için bu mikropların vajina ağzından içeri girmesine yol açan küçük yırtıklar oluşmasına sebep olur. “Sulu, köpüklü, kokulu bir akıntıya sebep olan, vajina iltihabı denilen bir enfeksiyon da jakuzi kullanımıyla alakalıdır” diyor Kadın Doğum Uzmanı Patrick French. Bu bakteri, vücudunuzda doğal olarak yaşar ancak temiz olmayan su, vajinanızın doğal ortamına karıştığında aktif hale geçer. Ne yazık ki bu riskleri azaltmanın bir yolu yok, kuru yerlerde seks yapmak dışında. Epilasyon Meselesi Eğer jiletle epilasyon yapmaya karar verirseniz, sevgilinizin jiletini kesinlikle kullanmayın. Mikroplar, jiletin üstündeki kan zerrelerinde yaşayabilirler ve kullanım sırasında yanlışlıkla kendinizi keserseniz bu mikroplar size geçebilir. Aslında, ikiniz arasında o kadar çok mikrop geçişi olabilir ki bu durum prezervatifsiz seks yapmak kadar riskli sayılabilir. Örneğin karaciğer bozukluğuna yol açabilen ve can sıkıcı bir hastalık olan Hepatit B ve C önemli bir risktir. Profesyonel bir epilasyon merkezine gitmek çok daha doğru bir seçim olacaktır. Ama o zaman bile yapılan işlemi dikkatli izlemeniz gerekiyor.

    Her seferinde yeni bir spatula kullanılmıyorsa önceki müşterilerden gelen mikroplara maruz kalabilirsiniz. G-string’i Sadece Göz Zevkiniz İçin Kullanın Jinekolog Dr. Jill Maura Rabin, G-string tipi iç çamaşırlarını “kalın bağırsak ucu ile idrar yolları arasında bakteri taşıyan metro vagonları” olarak nitelendiriyor. Hiç şüphe yok ki çoğu uzman, G-string’lerin sistit gibi enfeksiyon risklerini artırdığına inanıyor. Teninize direkt temas eden G-string’ler, cinsel birleşme sırasında vajinanızı kayganlaştıran bezleri tahriş edebilir ve bu da kist ya da apseye yol açabilir. Yani bu iç çamaşırlarınızı yatak odanızda tutun ve giydiğinizde üzerinize tam oturduğundan emin olun. Rahatsız bir G-string‘in tahriş edip bakteri transferine ya da iltihaba yol açma riski daha fazladır. Eğer kist ortaya çıkarsa (vajina dudaklarında oluşan bir yumru), semptomları azaltmak için ılık suyla yıkayın. Acı vermeye başlarsa, bir apse oluşumu başlamış demektir, hemen jinekoloğunuza görünün.

  • Orgazm ipuçları

    Orgazm ipuçları

    Orgazm hissi nasıldır? Nasıl farklı şekillerde orgazm olabilirsiniz? Birlikte orgazma ulaşmanın en etkili yolları nelerdir? Hepsini ve daha fazlasını okuyun, öğrenin!

    Orgazm hissi nasıldır?

    Seçilen bir grup temsilci kadına orgazm olduklarında nasıl hissettiklerini sordum. “Problem yok”, hepsi coşkuyla karşıladı ve bir saat içinde maille yanıt vereceklerini söyledi. Ama umdukları kadar kolay değildi. “Bunu kelimelerle anlatmak gerçekten zor” dedi bir kadın. Ve haklıydı. Bu kadar güçlü ve büyük bir duygu için kelimeler yetersiz görünebilir. Ama hepsinden daha zoru onları ikna etmekti (buluştuğumuzda bir içecek ısmarlamaya söz verdim), işte onlardan gelenler;

    “Orgazm olmak için bir fantaziye konsantre olmak zorundayım. Ve sıklıkla gerçekte olmasını istediğim şeyler gibi olmaz. O andaki en favori fantazim erkek arkadaşımı bir pubda bir arkadaşıyla bazı kızlarla birlikteyken yakalamak.. Orgazm zamanım tam böyle bir düşünceye rastlıyor. Kendimi erkek arkadaşımın yanındaki kızın yerine koyuyorum ve neler hissettiğini düşünüyorum. Böylece orgazm olmam kolaylaşıyor.”

    Bazen orgazm olmakta zorlanıyorum. Gerçekten konsantre olma gereği duyarım. Eğer onu gerçekten istiyorsam, iyi ve uzun bir ön sevişmenin ardından ilişkiyi seçerim. Çoğu zaman ön sevilme sırasında tepe noktaya varabilirim. Böyle bir durumda ruhsal duygulardan çok fiziksel güç benim için rehberdir.”

    Favori orgazmım oral seks sırasındadır. O başladığı zaman, her noktada inanılmaz bir hassasiyet hissediyorum. O zaman klitoris çevresinde daha belirgin bir hassasiyet yaşanıyor. Herşey sıcaklığı hissettiriyor, zirvede olduğum zaman vajinamda titreme ve çarpma hissediyorum ve bir kaç saniye için harika bir hassasiyet yaşıyorum. Bazen 3 veya 4 şiddetli kasılma oluyor. Daha az yakınlaştığımız diğer zamanlar daha küçük dalgalanmalar yaşıyorum.”

    “İlişki sırasında inanılmaz bir hareketlilik varsa orgazm olabilirim. Bana sarılıp sert, ufak ve derin hareketler yapması orgazm olmamı kolaylaştırıyor. Bu duygulara ulaştığımda zirvede oluyorum. O zaman dalga dalga memnuniyet duygusu yayılıyor. Sıklıkla bu dalgalar uzun zaman sonra sona eriyor. Tüm kızlara bunu yaşamaya ve hissetmeye çalışmalarını öneriyorum. Merkeze odaklanmalarından daha güzel bir duygu..”

    Farklı şekillerde orgazm olmak
    Açgözlü bir kızsınız.. Sadece bir orgazmdan daha fazlasını niçin istemeyeceksiniz? Bekleyin, biliyorum.. Çünkü yapabilirsiniz! Doğa ana sizi gebelik, adet dönemleri ve yüksek topuklarla lanetleyebilir ama size bir hediye verdi: Birden daha çok yolla orgazm olabilme yeteneği.. Erkekler kadar çabuk orgazm olamazlar ancak tekrar kışkırtılmaları ve daha çok orgazm olmaları kolaydır. İşte farklı orgazm önerileri..

    “Orgazm parmak izi” nedir?
    Çoğu orgazm benzer şekilde olurken, bazı uzmanlara göre bireysel farklılıklar vardır ve her birimiz kendi “orgazm parmak izi”mize sahibizdir. Kadın orgazmı hakkındaki bir teori, 2 “basit” orgazm için farklı 2 yol, 2 klitoral ve ön duvar olduğunu söyler. Pudendal sinirleri klitorisi etkiler ve pelvik sinirleri vajina ve uterusa gider. Pudental sinirler daha derindir, bu kadınların vajinal orgazmdan daha fazla klitoral orgazma ulaşmalarını sağlar. Bu iki sinir aslında bel kemiği sinirlerini kaplar ve bu da kadınların klitoral ve ön duvar orgazmlarını neden birbirine karıştırdığının açıklar. Vajinal ve çeşitli orgazm çeşitlerini etkileyen birkaç faktör; vajinal kasları güçlendirmek, G noktasının ve diğer ilgili noktaların hassasiyetini artırmak, farklı noktaların motivasyonunu devam ettirmek ve orgazmı başlatmak. genel kural olarak, mastürbasyon, oral seks, ilişki gibi birçok yol ile orgazma ulaşılabilir. Bunun yanı sıra sizin de kişisel orgazm yollarınız olabilir.

    Kegel egzersizleri yapar mısınız?
    Kegel egzersizleri pelvise daha fazla kan pompalanmasını sağlar, harika bir canlılık verir. Egzersizler, daha güçlü kasılmalara neden olur, uzun ve daha keyifli bir orgazm yaşamanızı sağlar. Mutluluğunuzu kontrol etmenizi de sağlayan egzersizleri yapmanız yeterli. Saatlerinizi değil sadece dakikalarınızı ayırmanız yeterli ve herhangi bir yerde yapabilirsiniz. Basitçe idrar yolu kaslarınızı sıkıp bırakın. Bunu günde 3 kez 20 kere yapın.

    Uyarı tipleri arasındaki ilişki
    Farklı anlamlarda daha iyi orgazm olma şansına sahipsiniz. Örneğin ilişki sırasında partneriniz parlaklarını kullanarak G noktasına dokunup sizi daha farklı hissettirebilir.

    Orgazmı geciktirme yolları
    Doruk noktası olarak bilinir ve orgazmın hemen hemen kendinden geçiren noktasıdır. Buradan uyarılma noktasından düşmeye kadar bekleme ve tekrar tırmanma orgazm ile belli olur. Bu seksüel teknik heyecanın en yüksek noktasında kalmanızı sağlar. Sadece endorphinleir yükseltmez, bedeninize orgazmik memnuniyet bölgesinde kalmayı ve tekrar tekrar orgazm olmanızı da öğretir.

    Bilinen yollarda seyahat
    Beyniniz daha çok bilinen sinirlerden ilerler ve çaba göstermez hale gelir. Beyin orgazma en yakın yolu gösteren tabelları izler, orgazmı kolayca tetikler. Çoğumuzun “uyku öncesi” dönemidir: Dişlerimizi fırçalarız, yüzümüzü yıkarız, banyo yaparız yani beynimize uykuya hazır olmasının sinyallerini iletiriz. Dikkatinizi orgazmı tetikleyen şeylere verin. Örneğin ateşli dokunuşlarla beyninizi orgazma hazırlayabilirsiniz.

    Birlikte nasıl orgazm olunur?
    Burada hedef birlikte orgazm olmak: Birlikte orgazm sık karşılaşılan bir durum değildir, nadiren olur. Bunun sebebi kadın ve erkek için orgazmın aynı şey olmamasıdır. Erkek ilişki sırasında orgazm olurken, kadınlar sıklıkla oral seks sırasında orgazm olur. Zamanlama da diğer bir faktördür, yani birlikte orgazm genellikle erkeği çok daha yavaşlatır ve kadının orgazmını hızlandırır. Burada üzerinde durduğumuz konu ilişki sırasında, diğer yolları da gözardı etmeden (birlikte mastürbasyon ya da tepeden tırnağa oral seks) birlikte nasıl orgazm olunacağıdır. İlk önce erkeğin orgazm olmasını sağlayın, ikinci olarak birlikte orgazm olun. Çoğu erkek ikinci defasında daha kontrollü olacaktır.

    Orgazmının seyrini en iyi o bilir, en üst noktadayken daha çok kontrol edebilir. Bunu yapmanın en iyi yolu onu sayıya alıştırmak olabilir.
    Örneğin altıdan sonra daha sert bir efor sergileyip, durumu daha uzatabilir. Eğer sekiz diyorsa, biraz daha yavaşlamalı, surmalı ya da birlikteliği değiştirmelisiniz. Çoğu erkek matürbasyon boyunca pratik yaparak doğru hızı ve seviyeyi bulur. Sadece göreve odaklanma onları uzman hale getirir. Eğer her 7 – 8 harekette bir havada durup beklerseniz daha iyi olacaktır. Bu ona daha çok zevk almasını, kontrol etmeyi ve ilişkiyi yönlendirebilmesini sağlar.

    Köprü tekniğini deneyin. Bunu çoğu seks terapisti tavsiye ediyor. Klitoral uyarılma için basit teknik bulunduğunuz noktadan yükselme değil, orgazmdır. Orgazm refleksi için ön sevişmeyi uzun tutun. Birbirinize çok yakın olun. Klitoral uyarılma ve ilişki arasında bir “köprü” olacaktır. Diğer bir deyişle, erkek uyarılma ile klitorise doğru biçimde girer, daha sonra birleşme ana uyaran haline gelir.

    Pozisyonunuzu dikkatli seçin. Üstte kadın ya da erkeğin arkadan yaklaşması ön vajina duvarının uyarılması, orgazm şansınızı artırmanız için için en hoş pozisyondur. Bazı erkekler kadının üstte olmasının cinsel boşalmayı kontrol etmeyi kolaylaştırdığını, bazıları da tam tersini söyler. Hoşunuza giden iyi bir pozisyon alın ve ona aynı etki ile karşılık verin.

    Herşeyi bir defa deneyin. Vajinanın duvarına çarpmasını sağlayan bir pozisyon alın. Daha sonra arkadan klitorise ulaşmasını sağlayan bir başka poziyon deneyin. Kişisel uyarılmanızı sağlayacak ne varsa yapın, seksi konuşun, dokunun.

    Eğer partnerinizin tepe noktasına ulaşmasına az kaldığını ve henüz kendinizin o noktaya gelmediğini düşünüyorsanız, testislerini yavaşça aşağı çekin, orgazm seviyesini biraz aşağı çekmesine yardımcı olun ya da penisini ileri itip beklemesini sağlayın. (Bu bazı erkekleri tedavi ederken, bazıları için de huzursuz edici olabilir) Hiçbir eğlenceyi bırakmayın.

  • Cinsel isteksizlik

    Cinsel isteksizlik

    Kadınların sık sık yaşadığı cinsel işlev bozukluklarının başında cinsel ilgi ve istek duyumlarının azalması gelmektedir. Cinsel istek kişiden kişiye ve zamandan zamana değişiklik gösterebileceği için cinsel istek “normal” düzeyi henüz tanımlanamamıştır.

    Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu, DSM-IV’e göre, sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. Değerlendirme cinsel ilgi ve istek sorunu olan kişinin yaşı, yaşam koşulları, genel sağlığı ve sorun oluşmadan önceki cinsel isteği gibi etkenler de göz önüne alınarak yapılmalıdır.

    Cinsel istek bozukluğu kadınlarda puberte döneminden başlayarak devam eden primer bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde cinsel partnerle yaşanan genel ilişkideki sorunlar, depresyon gibi psikolojik bozukluklar, gebelik, doğum, psikolojik travma ya da ilaca bağlı belirgin bir neden veya durum sonucu sekonder bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, kadının sosyal çevredeki sorunu, evlilik dışı bir ilişki yaşaması, görücü usulü evlilik yapması, çözülmemiş çatışmalar yaşaması ve en önemlisi de mutsuz bir evlilik sürdürmesi cinsel isteğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun dışında, sorunu yaşayan kadının cinsel içerikli hayal ve düşüncelerinin, karşı cinse olan ilgisinin, mastürbasyon yapma sıklığının ve partneriyle yaşadığı ilişki sıklığının da cinsel isteksizlikte önemli bir payı vardır.

    Bazen kadınlar cinsel aktiviteye cinsel istekleri olduğu halde katılmayabiliyor ya da cinsel istekleri olmadığı halde katılabiliyor. Buradaki en temel neden, cinsel yaşamı olumsuz olarak etkileyen bir takım yanlış inançların varlığıdır. Özellikle “Sevişmeyi başlatan kadın azgın ve istenen bir kadın değildir!” cinsel mitine olan inancın, kadınların cinsel aktiviteye başlamalarına engel olduğu bir gerçektir. Ancak bu kadınlar eşleri tarafından başlatılan aktivitelerde yer alabilmekte, herhangi bir uyarılma veya orgazm sorunu yaşamamaktadır. Diğer taraftan, toplumumuzda halâ kadının kocasına karşı görevlerinden birinin, onunla cinsel ilişkiye sadece kocası istediği için girmesi gerektiğine olan inançtır. Bu durum da, özünde keyifli bir aktivitenin bir iş ve hatta bir işkence olarak görülmesine neden olmaktadır. Bu olumsuz düşünce ve inanışlar doğuştan var olan cinsel dürtülerin, zaman içinde geliştirdiğimiz cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve deneyimlerimizle nasıl biçimlendiğini göstermektedir.

    Cinsel istek azlığından şikayet eden kişinin yaşı dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biridir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte meydana gelen biyolojik değişim, cinsel istek azlığı yaratmaktadır. Özellikle, menopoz ve öncesi-sonrası oluşan hormonal değişim, vulvada ve vajende atrofi, vajinanın salgılarında azalma ve sonuçta vajinada kuruluğa ve hatta ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır. Bir kadının düzenli adet görmesinin birçok kültürde doğurganlığın ve dişiliğin tanımı olarak algılanması, menopozun da “kadınlığın kaybedilmesi” gibi düşünülmesine ve hatta buna bağlı olarak “bu yaştan sonra” cinselliğin yaşanmasının da hoş olmayacağı gibi olumsuz inançlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, cinsel istek azlığı söz konusu olsa bile bu dönemde sorun olarak algılanmamakta ve bu amaçla tedaviye başvurulmamaktadır.

    Cinsel istek azlığına sebep olan etkenlerden diğerleri de kullanılan ilaçlar (psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, tansiyon ilaçları), bazı bedensel hastalıklar (diabet, yüksek tansiyon gibi), alkol kullanımı, kanser tedavileri ve erken yaşam deneyimleri içinde herhangi bir cinsel taciz ve tecavüz öyküsünün varlığıdır. Cinsel içerikli travma öyküsü olan kadının daha sonraki her cinsel yaşantısını geçmişte yaşadığı tecavüz sahneleri ile bağdaştırması cinsel aktivitelerden ve yakınlaşmalardan uzak durmasına neden olmaktadır.

  • Cinsel ilişki aşamaları

    Cinsel ilişki aşamaları

    Cinsel ilişki dört aşamadan oluşuyor:

    İstek, uyarılma, orgazm ve çözülme dönemleri. Bunlara bağlı ortaya çıkan problemler farklı farklı olabiliyor.

    İstek bozuklukları, uyarılma bozuklukları, orgazm ve cinsel ağrı bozuklukları yaşanabiliyor.

    Kadında da, erkekte de bu bozukluklar var. Bugünden itibaren cinsel sağlıkta yaşanan sorunları ele alacağız.

    Cinsel sorunların psikiyatri içindeki yeri nedir?

    Bazen psikiyatrik sorunla uzmana gidiliyor ama altından bir cinsel sorun çıkıyor. Bazen de direkt cinsel sorunla gidiliyor uzmana ancak bunların yanında tabii ki, cinsel sorunlara zemin olan psikolojik sorunlar var.

    Cinselliği olumsuz etkileyen hastalıklar

    Depresyon, anksiyete, kaygı cinselliği olumsuz etkiliyor. Obsesif kompülsif bozukluklar, takıntılar ya da birtakım dini takıntılar da öyle. Örneğin; günah işlemeye yönelik endişeler oluşuyor ve bunlar insanı cinsellikten uzaklaştırıyor.

    Ayrıca eşler arasındaki ilişki sorunları nedeniyle de cinsel yaşam çok fazla bozulabiliyor, örneğin alkol bağımlılığında, hem eşler arasında sorun oluyor ve cinsellik evlilik bu soruna bağlı olarak etkileniyor ya da alkol direkt olarak damar yapısını bozduğu için cinsel sorun yaşanıyor.

    Tabii ki, kaygı bozukluklarında, sıkıntı, stres, kişinin yaşam güçlükleri, iş stresi, uyku sorunları varsa bunlar da kişinin cinsel isteğini azaltıyor ya da yok ediyor.

    Cinsel istek bozukluğu neden olur?

    Cinsel istek bozuklukları hipo aktif cinsel istek bozukluğu ve cinsel tiksinme bozukluğu olarak ikiye ayrılıyor.

    Bozukluk, cinsel isteğin olması ya da hiç olmamasıdır

    İsteksizliğin düzeyi önemlidir. Birincil ya da ikincil olarak ayrılır cinsel istek sorunu. Yaşamı boyunca hiç haz almamış olanlar ya da duymuş ama sonradan istemeyenler olarak sınıflandırılır.

    Cinsel istek sıklığını ilişki ile sınırlandırmıyoruz kesinlikle. İsteğin olması durumunu mastürbasyon, eşine istek duymak, fantezilerin olması ile değerlendiriyoruz. İsteksizlik, sadece bir partnere yönelik mi, yoksa genelde mi isteksizlik var buna bakıyoruz.

    Cinsel istek bozukluğu demek için mesela insanın hiç istemiyor olması lazım yoksa sadece eşine yönelik bir isteksizliği olabilir kişinin. Çünkü onunla ilişkisinde sorunlar vardır. O ise durumsal isteksizliktir.

  • Evlilikte cinselliğin rolü

    Evlilikte cinselliğin rolü

    Cinsel çekim iki insanın bir araya gelmesinde ve ilişkinin uzun dönem sürmesinde büyük rol oynuyor. Bu çekimi bir ömür boyu sürmesi beklenen evlilik süresince korumak ise çiftlere düşüyor. Cinsel uyumu korumanın püf noktalarını ve sağlıklı bir evlilikte cinsel yaşamın rolünü Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz anlattı.

    Uzun ve Sağlıklı Bir Evlilikte Cinsel Yaşamın Rolü Nedir?
    Sağlıklı bir evlilik için beklentilerinizin gerçekçi olması gerekir. Genellikle, hepsi olmasa bile, evliliklerden mitsel düzeyde beklentiler vardır. Eğer evlilik içindeki gerçeklikler bu mitlerle uyuşmaz ise eşlerden biri veya her ikisi birden çok büyük hata yaptıklarını düşünebilirler.
    İyi Bir Evlilik Romantik mi Olmalıdır?
    Bütün ilişkilerin inişleri ve çıkışları vardır. Bazen evlilikteki zorluklar romantik duyguların üzerini örtebilir. Bütün çiftlerin aşkı hissettikleri ve yine bütün çiftlerin hissetmedikleri zaman vardır. Ama bu sadece duygularda aşkı hissetmemek aşkın orada olmadığı anlamına gelmez. Evlenilen kişinin bir başkasını mutlu etmek için ne gücü ne de yeterli yeteneği vardır. Mutluluk kişinin kendi içinden gelir. Evlilik ilişkisinin, kişinin mutluluğu ve kendisini iyi hissetmesi için yardımcı ya da destekleyici rolü vardır ancak mutluluğun esas kaynağı değildir.
    Sadece Sevgi Bütün Sorunların Üstesinden Gelebilir mi?
    Evliliğin daima ilgiye ihtiyacı vardır. Evlilik ince örülen bir oya işi gibidir. Bir gecelik bir iş değildir. İnce detayları vardır ve hassas olmak gerekir. Eşler tutarlı ve sürekli bir şekilde birbirlerinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine hassas bir şekilde yaklaşırlarsa ve ilişki içerisindeki değişikliklere adapte olabilirlerse işte o zaman aşk ve sevgi süreklilik kazanır ve sorunlar daha kolay aşılır. Daha sağlıklı bir cinsel birliktelikte o zaman ortaya çıkar.
    Bir eş ne kadar zeki olursa olsun veya ne kadar güçlü kişisel özellikleri olursa olsun eşinin beyninden geçenleri okuyabilmek gibi bir yeteneği olamaz. Duygusal, fiziksel, sosyal ve finanssal ihtiyaç ve beklentiler açık bir şekilde sözel olarak iletilmelidir. Eşin gerçekçi bir şekilde o ihtiyacı veya beklentiyi karşılayabilme gücü varsa bunu gerçekleştirebilmek için önce böyle bir ihtiyacın ve beklentinin varlığından haberdar olması gerekir.
    Evlilikteki Çatışmalar Sevginin Az Olduğunu mu Gösterir?
    Evlilikte çatışmalar ve kargaşalar kaçınılmazdır ancak bu çatışmalar evliliğe zarar vermek zorunda değildir. Eşlerin geçmişlerine, büyüdükleri ortamlara ve yaşadıkları olaylara bağlı olarak farklı görüş açıları ve farklı duyguları vardır. Bu farklılıklar bir eşin doğru diğerinin yanlış olduğu anlamına gelmez; sadece eşlerin birbirlerinden farklı düşünce ve duygulara sahip oldukları anlamına gelir. Çatışmalar, eğer uygun bir şekilde çözülürse, ilişki için sağlıklı bile olabilir. Çünkü eşler birbirlerinden yeni fikirler ve yeni bakış açıları öğrenmiş olacaklar. Önemli olan iki farklı insanın uyum içinde birlikte yaşayabilmesidir.
    Bu bilgiler ışığında eğer eşler kendilerini iyi bir ilişkinin dinamikleri hakkında eğitmek için yeterince çaba ve zaman harcarlarsa ve ilişkilerinde etkili ve doğru iletişim tekniklerini kullanırlarsa yıllarca sürecek sağlıklı ve doyurucu bir ilişki yaşama olasılıklarını ve şanslarını yükseltmiş olacaklardır.

  • Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeyel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

    İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikden yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

    Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkda görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

    Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeyel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

    • Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

    • Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

    • Vulvar vestibulit sendromu.

    • Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

    • Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

    • Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

    • Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

    • Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyleşmesi.

    • Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

    • Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

    • Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

    • Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

    Ağrılı cinsel ilişki şikâyeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

    Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün!

  • Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Kansızlık kadınlarda cinsel isteksizlik nedeni. Her yüz kadından 70’ı kansızlık (anemi) sorunuyla baş etmeye çalışıyor. Halsizlikten, depresyona saç dökülmesinden görme kaybına kadar ciddi sorunları da beraberinde getiren kansızlığın kadınlarda libidoyu düşürdüğünü biliyor muydunuz?

    Vücutta düşen hemoglobinin hücrelere ve beyne yeteri kadar oksijen taşıyamamasının kişide arzu ve isteklerin körelterek cinsel isteksizliğe neden olduğunu söyleyen Medical Park Göztepe hastane Kompleksi’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Cafer Adıgüzel kadınların baş belası kansızlıkla ilgili merak edilenleri anlattı: oksijen kanda hemoglobin adı verilen bir proteine bağlanarak taşınır.

    Alyuvarlarda bulunan hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengi veren maddedir. Hemoglobinin normalden düşük olması ise kansızlık olarak isimlendirilir. Hemoglobinin düşmesi dokulara ve beyine yeteri kadar oksijen gitmesini engeller.

    Yetersiz oksijen ise fiziksel pek çok soruna yol açacağı gibi psikolojik olarak da kişiyi etkiler. Kişi kendini bitkin, depresif hisseder, arzu ve istekleri körelir. Bu durum cinsel hayatını da olumsuz etkiler. Kadınlarda cinsel isteksizliğin nedeni kansızlık olabilir.

    İşitme ve görme kaybına neden olur. Kansızlık en sık kadınlarda görülür. Regl dönemlerinin uzaması, hemoroid, kanamalı ülser, mide ve bağırsak hastalıkları, folik asit eksikliği, demir ve b12 vitamini eksikliği kansızlığın başlıca nedenlerindendir.

    Kansızlık tedavi edilmediğinde hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür.
    Halsizlik, yorgunluk, soluk bir cilt, asabiyet, uykusuzluk, konsantrasyon eksikliği, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme ve kırılma görülebilir. Kansızlık ileri derecelerde elde ve ayakta karıncalanma, depresyon, çarpıntı, kulak çınlaması, görme ve işitme kaybı gibi sorunları da beraberinde getirir.

    Anne karnında bebeğin gelişimini engeller.
    Kadınlarda özellikle hamilelik döneminde en sık karşılaşılan anemi türü demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdalarda, iyi pişmiş kuru baklagillerde, kurutulmuş meyvelerde (kayısı, üzüm v.s.), pekmezde, fındık, fıstık, tahin gibi gıdalarda, yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. Folik asit ve b 12 vitamini eksikliği de gıdalarla ilgili olan anemiye neden olur. Basur, mide, barsak sisteminde olan kanamalar ya da benzeri patolojiler nedeni ile kronik kan kaybı gelişmekte olan bebeğin annesinin depolarını tüketmesi de diğer bir nedendir. Hamilelik döneminde kansızlık sorunu ciddiye alınmadığında ve derinleştiğinde bebeğin gelişimini engelleyebilir.

    Aneminin nedeni iyi tespit edilmeli.
    Anemi tedavisinde birinci koşul, anemiyi yapan nedenin çok net ortaya konulmasıdır. Eğer kansızlığın nedeni demir eksikliğiyse hastada demir tedavisine başlanırken diğer taraftan demir eksikliğinin nasıl ortaya çıktığının bulunması büyük önem taşıyor.

    Mide bağırsakta kayıp söz konusuysa bu durumun nereden kaynaklandığı tespit edilip ortadan kaldırılması gerekir. Jinekolojik kayıpsa, bir jinekoloji uzmanıyla birlikte problemin çözülebilir. Kansızlık bir sonuçtur. Bu sonucu oluşturan sebep mutlaka aydınlatılmalı ve tedavi edilmelidir.

    Bu besinler kan yapıyor. Demir yetersizliğine bağlı anemi tedavisinde doğru bir beslenme düzeni oluşturmak büyük önem taşıyor. İşte kansızlığa iyi gelen besinler; karaciğer, kırmızı et, tavuk ve balıketi, yumurta, üzüm ve pekmez, kuru baklagiller, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru dut gibi kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı ), fındık, fıstık ve susam demir eksikliği ileri boyutta olan kişiler; süt, yoğurt ve ayran gibi kalsiyum içeren gıdaları yemeklerin yanına değil, ara öğünlerde tüketmelidir. Çünkü kalsiyumun demirin emilimini yavaşlatma özelliği vardır.

    Yemeklerle çay ve kahve tüketilmemelidir. C vitamini demir emilimini arttırır.

  • Çocuktan sonra evlilik ilişkisi

    Çocuktan sonra evlilik ilişkisi

    Çiftin hayatına bir bebeğin girmesi tüm ilişki dinamiğini değiştiren çok önemli bir yeniliktir. Psikolog Gonca Şenözen bu yeniliğin, evlilik ilişkisini ‘bebekten önce’ ve ‘bebekten sonra’ diye iki döneme ayırdığını belirtiyor. Bebeğin gelmesi ile birlikte çift, hayatının neredeyse her alanında bir değişim yaşar; evdeki her türlü düzen (uyku, yemek, hobiler, eve girip çıkan kişiler), akrabalık ilişkileri, sosyal roller, beklentiler, hedefler, cinsel yaşam ve özellikle kadınlar için fiziksel görünüm temelden etkilenir.

    Bu yazıda iki tarafında hayatında olan değişimleri ve bu değişimleri en iyi şekilde yaşamak için neler yapılması gerektiğini bulacaksınız. Unutmayın, ikili ilişki (karı-koca) ne kadar sağlam temellere oturursa, üçlü ilişki de (anne-baba-çocuk) o kadar sağlıklı olur.

    Bir bebeğin, erkeğin dünyasında yarattığı değişimi anlayabilmek için bebeğin, öncelikle kadının dünyasında yarattıkları anlamak gerekir:

    Hamilelik ile birlikte kadının fiziksel görünümü değişir. Birçok kadın doğumdan hemen sonra eski formuna kavuşmadığı için dış görünüşü ile ilgili bir güven kaybı yaşayabilir.

    Bebek ile birlikte çiftin sorumluluk duygusu artar. Bebeğin beslenmesi anne tarafından sağlandığı için bebek anneye daha bağımlıdır ve bu da annenin üstlendiği iş yükünü çok daha fazla arttırır. Bu tip bir sorumluluk, kadının şimdiye kadar kendi hayatı ile ilgili almış olduğu tüm sorumluluklardan daha farklıdır ve kimi zaman anne bu sorumluluğun yarattığı “mükemmeliyetçilik-suçluluk” kısır döngüsüne kapılır. Anne, ne yaparsa yapsın bebeğin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamadığı kaygısını yaşar ve hep daha fazlasını ve daha iyisini yapmaya çalışır. Anneliğinin kusursuz olmasına çalışır ki, bebeğinin bir eksiği kalmasın. Fakat anne-bebek ilişkisinde kusursuzluk mümkün değildir ve sadece anneye ait bir fantezi olarak kalır. Bebeğinde sıkıntılar farkeden anne, kendi annelik becerileri ile ilgili şüpheye düşer ve yetersizlik, suçluluk duyguları yaşamaya başlar. Anne ne kadar mükemmel olmaya çalışırsa, o kadar suçluluk duyma eğilimine girecektir. Bu kısır döngü, annenin yüksek dozda kaygı yaşamasına ve bu kaygının uzun sürmesi halinde de depresif bir moda yaklaşmasına neden olur.

    Annenin iş yükü belirgin şekilde artar. Normalden daha az ya da kalitesiz uyur. Bakım önceliği bebeğe ait olduğu için kendi bakımını ihmal edebilir. Sonuçta kendini yorgun ve bakımsız hissedebilir.

    İlk aylarda kadın evde ve erkek iştedir. Bu durum geleneksel kadın-erkek rollerini ve iş bölümünü ortaya çıkartabilir. Eğer kadın aktif bir iş yaşamına alışkınsa bu tip bir rolde zorlanabilir ve kendi ile ilgili tanımlamalarda kafa karışıklığı yaşayabilir. Eğer bu dönem annenin beklediğinden uzun sürerse anne, eve ve annelik kimliğine hapsolmuş hissedebilir ve bu durumdan sıkıntı duymaya başlar.
    Bebeğin yoğun ihtiyaçlarından dolayı kadın, kendi kimliğini sadece annelik ile özdeşleştirme ve buna indirgeme yanılgısını yaşayabilir. Bu sebeple kendi kadınlık ihtiyaçlarını göz ardı edebilir.

    Bebek ile birlikte akrabalık ilişkileri daha sıklaşır. Evin içine dışarıdan müdahaleler artabilir. Doğum öncesinde eşlerin ailesi ile yaşanan sıkıntılar bu dönemde artabilir.

    Kadında yaşanan tüm bu değişimlerin erkek üzerinde direk etkisi vardır. Erkek de eşiyle birlikte:
    Uykusuzluk ve yorgunluk yaşar.
    Günlük sorumlulukları artar.
    Yaşama ait öncelikleri yeniden şekillenir
    Ebeveyn kimliği öne çıkar.
    Müdahaleci akrabalara maruz kalır.
    Kendine daha az bakan ve daha kaygılı bir eşle karşı karşıya kalabilir. (Bu durum eşinin, annelik deneyimini nasıl aldığına göre değişir)
    Eşinin cinsel ilgisinin azalması ile birlikte cinsel yaşamı daha az aktif hale gelir.
    Çocuğun gelişinin pozitif karşılandığı durumlarda, eşle ilişki daha derinleşir, köklenir; gelecek planları daha netleşir; birliktelik hissi perçinlenir.
    Hem baba, hem anne kendi ebeveynleri ile ilişkilerini tekrar ele alırlar.

    Eğer mükemmeliyetçi ve yoğun kaygısı olan bir anne söz konusu ise baba, bebek ile ilgilenirken eleştirilere maruz kalabilir ve bebeğe bakma becerisinde yetersizlik hissedebilir. Bu durumda baba kendini anne-bebek ikilisinin dışında tutacak ve soyutlayacaktır. Baba bunu yaptıkça anne, babanın ilgisizliğinden yakınır ve bu durum anne-baba arasındaki ilişkinin yıpranmasına kadar gidebilir. Bebeğin doğumundan sonra eşler arasındaki ilişkinin kalitesini belirleyen en önemli faktör, doğumdan önceki ilişkinin kalitesidir. Eğer kadın-erkek arasında açık, dürüst, destekleyen, yapıcı, hedeflerin net konduğu bir ilişki söz konusu ise eşler doğumla ortaya çıkan değişimleri daha rahat tolere edebilir ve anne-baba rollerine daha kolay adapte olabilirler. Bu hem evlilik ilişkisini hem de eşlerin ayrı ayrı çocukla ilişkisini olumlu yönde etkiler ve daha sağlıklı çocuklar yetişmesine yardımcı olur.

    Bebeğin gelişinin evlilik ilişkisini zedelememesi için bunları uygulayın:
    Bir bebeğin sadece anneye değil, aynı zamanda bir babaya da ihtiyacı vardır. O yüzden baba, anne kadar iyi ilgilenemiyorsa bile çocuğun onunla vakit geçirmesine fırsat vermek gerekir. Böylece hem anne biraz dinlenmiş olur hem de baba ile çocuğun ilişkisinin gelişmesi sağlanır.

    Bebek tüm vakti alsa da anne-babanın bebek dışındaki bir konudan da sohbet edebilmeleri çok önemlidir. Bu durum çiftin sadece anne-baba değil, karı-koca olduğunu da hatırlatan bir durumdur. Çiftin karı-kocalık ihtiyaçlarını besler. O yüzden gün içinde en azından 15-20 dakikayı böyle bir sohbete ayırmak ilişki için çok faydalı olacaktır.

    Anneler eski yaşam şekillerini bebekten sonra devam ettiremezler; ama minimum da olsa kendilerine vakit ayırabilecek fırsatlar yaratmaları hem kendilerini iyi hissetmelerine neden olur, hem de aile içi ilişkileri daha sağlıklı tutar. Mükemmel anne olma fantezisi yüzünden birçok anne bu noktayı gözden kaçırmakta ve böylece hem kendilerini, hem eşlerini ilgiden mahrum etmektedirler. Böylece evlilik ilişkisinin yıpranmasına sebebiyet vermektedirler.

    Karı-koca yaşadıkları değişimleri ve sıkıntıları mutlaka açık şekilde birbirleri ile paylaşmalı ve en çok hangi noktada desteğe ihtiyaç duyduklarını birbirine söylemelidir. İkili ilişki (karı-koca) ne kadar sağlam temellere oturursa, üçlü ilişki de (anne-baba-çocuk) o kadar sağlıklı olacaktır.

    Kadınlar doğumdan sonra kendilerini eskisi gibi çekici hissetmeyebilir ya da cinsellik için enerji bulmakta zorlanabilirler. Oysa cinsel hayatın, evlilik kurumunu besleyen önemli kaynaklardan biri olduğunu unutmamak gerekir. Anne kimliğine saplanıp, cinselliği ve cinsel kimliği unutmanın ne kadına ne de erkeğe yararı vardır.

    Anne olmak demek kendi ihtiyaçlarımızı inkar etmek demek değildir. İyi anne, kendine de iyi bakabilen kişidir. Kendimize iyi bakmanın içinde eşimizle ilişkimize özen göstermek, eş ve kadın kimliğimizi unutmamak yatar.

  • Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınlarda cinsel istek önce beyinde başlar. Bazı sinir yolları aracılığıyla omurilikten geçerek cinsel organlara ulaşır. Bunun sonucu tahrik olan kadınların vücudunda birtakım değişiklikler meydana gelir. Fark edilen ilk değişim, vajinalarındaki ıslanma ve klitorislerindeki kabarmadır. Bunu, cinsel etkinlik devam ettiğinde vajinanın uzaması ve genişlemesi, cinsel bölgelerindeki sinirlerin uyarılması, vajinal dokularının kalınlaşması, klitorislerinin kanla dolması ve büyümesi izler. Daha sonra meme uçları sertleşir, memeleri büyür, iç dudaklar ve klitorisleri biraz daha şişer ve renk değiştirir, dış dudaklar yanlara çekilerek birleşmeyi kolaylaştırır. Boşalmaya yakın kasılma ve terlemeleri başlar, gözleri parlaklaşır, göğüsleri daha duyarlı olur, cinsel organlarının dış ve iç bölgelerindeki kan yoğunluğu artar, ciltleri kızarır, kalp atışları hızlanır, kan basınçları yükselir ve solunumları sıklığında artış gözlenir. Boşalıncaya kadar kasları gerilir, tenlerinde giderek artan bir duyarlılık olur. Buna rağmen, kadınlar boşalmak için son bir sıçrayışa ihtiyaç duyar ve bunun için istemli olarak kaslarını kasmaları gerekir. Boşalma anında da, başta vajinalarında ve rahimlerinde olmak üzere bedenlerinde sanki bir “SİLKİNME NÖBETİ” gibi bir dizi ritmik kasılmalar olur. Kadınlarda boşalmaya “GELME” adı verilir. Bu “gelme” eylemi erkeklerdeki boşalmayla benzerlik gösterse de, erkeklerdeki gibi gözle görülür bir meni çıkışı yoktur. Zevkli bir boşalma yaşanırken, kadınlar istemsiz sesler çıkararak yüzlerindeki ifadeleri değişebilir. Son safhada tüm bedensel fonksiyonları yavaşça tekrar normale döner ve sakinleşirler. Sonuç olarak, fiziksel ve ruhsal bir doyum yaşandıkları için her türlü gerginlik ve stresten arınırlar.

    Cinsel sorunların çoğu çiftlerin uyumsuzluğundan ve sağlıklı iletişim kuramamalarından kaynaklanır. Kadınlar cinselliğe karşı ilgisizlerse, sevişmekten kaçınabilir ya da ye­terince uyarılmadıkları için cinsel ilişki­nin acı verdiğinden yakınabilirler. Bu durumda erkeler, onları nasıl uyaracaklarını bilemez ve bu nedenle, kendilerini başarısız hisse­debilirler. Erkeklerin “elektrik ampulleri” gibi hemen yandıkları ve seks yapmaya hazır hale geldikleri, kadın­ların ise “ütü” gibi yavaş yavaş ısındıkları ve geç uyarıldıkları söylenir. Bu genelleme çoğu zaman doğrudur. Bir başka genelleme ise kadınların cinsel istekleri için yapılır: “Kadınların cinsel istekleri dalgalara benzer…”

    Kadınlar sevildiklerini ve değerli olduklarını bir erkeğin gözlerinde, sözlerinde ve davranışlarında gördüklerinde veya hissettiklerinde, hem kendilerine verdikleri değer hem de, cinsel istekleri tıpkı dalgalar gibi önce yükselir daha sonra yavaşça alçalır ve azalır… Diğer bir değişle, kendilerini gerçekten iyi hissettiklerinde cinsel açıdan zirveye çıkarlar ama birdenbire ruh halleri değişince dalgalar gibi dibe vurabilir, yani cinsel istekleri azalabilir. Ancak bu düşüş geçicidir. Dibe vurduktan sonra aniden ruh halleri yine değişebilir ve kendilerini yine iyi hissedebilirler. Bu durum da, otomatik olarak dalgalarının yükselmesine işarettir. “Bazen dibe vurmak gerekir yükselmek için…”

    Kadınların dalgaları yükselirken verecekleri bolca sevgileri, erotizmleri ve cinsel istekleri vardır. Ancak düşerken kendiiçlerindeki derin boşluğu hissederler ve bu nedenle, koşulsuz bir sevgiyle doldurulmasını ister, oldukları gibi kabul edilmeyi beklerler. Bu dibe vurma aynı zamanda kadınlar için “DUYGUSAL ARINMA” zamanıdır. Eğer kadınlar olumsuz duygularını bastırmış ya da geçmiş çocukluk yaşantılarında duygusal ve fiziksel travmalara maruz kalmışlarsa, iniş dönemlerinde geçmiş travmalarını tekrar etmeye, olumsuz duygularıyla beraber tatmin olmamış gereksinmelerini yeniden hissetmeye ve hissettirmeye başlar. Geçmiş hep tekrar eder… Mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır! Bu süreçte sorunlarından bahsetme ve seslerinin duyulup anlaşılması gibi ihtiyaçlarının yanı sıra sevilmek, ilgilenilmek, anlaşılmak, konuşmak ve saygı görmek gibi doğalarına özgü gereksinimlerinin de karşılanmasını beklerler. Çünkü kadınlar, kendilerini dinleyen ve anlayan, sahiplenme duygusu olan, dokunarak ve bakarak sevgilerini ifade eden anlayışlı erkekler isterler. Kadınların kendilerinin yenilgiye uğradıklarını düşündükleri ve savaşamayacak kadar aciz kaldıkları tek şey kendilerini değersiz hissetmeleridir. İşte size kilit noktası; kadınlar çoğu kez değerli ve sevilmeye layık olduklarını hissetmek isterler!Bunu hissettirebilmek için erkekler kadınların gururunu okşamalı, her akşam en az yarım saat ellerini tutup, gözlerinin içine bakarak sadece onları dinlemeli ve anladıklarını göstermeli, şefkatli olmalı ve her daim arkalarında olduklarını hissettirmelidirler.

    Kadınların dalgalanıp durulmaları tıpkı “DİPSİZ VE KARANLIK BİR KUYUYA DÜŞME” deneyimi gibidir. Kadınlar kuyularına indiklerinde farkında olmadan kendi bilinçdışlarına, terk edilme ve reddedilme gibi duygular içeren geçmiş travmalarına, karanlık ve karmakarışık duygularının içine çekilmiş olurlar. Dolayısıyla, birdenbire bir sürü belirsiz duygular yaşamaya başlayabilirler. Yapayalnız veya terk edilmiş olduklarını ya da hiç desteklenmediklerini düşünerek umutsuzluğa ve çaresizliğe kapılabilirler. Kadınlar kuyuya düştüklerinde, içlerindeki hassas küçük kız, eski duygularıyla bağlantıya geçer, birdenbire, tıpkı çocukluklarındaki gibi algılarlar hayatı ve erkekleri… Örneğin sanki babası onlara zaman ayıramayacak kadar meşgul olduğunda hissettiklerini yeniden hissetmeye başlarlar. Eski, çözümlenmemiş öfke ve güçsüzlük duygularıyla bağlantıya geçerler. Eğer hissettikleri acıyı paylaşma ve inceleme şansları olursa daha derin duyguları da su yüzüne çıkabilir. Böylece dibe vurup sonra kendilerini çok daha iyi hissederler, yakınlığa ve içtenliğe güvenmeyi öğrenirler. Kadınlar üzüntülü, heyecanlı, kafası karışık, bitkin ya da umutsuz olduklarında yalnız olmadıklarını hissetmek ister, koşulsuz sevgi ve saygı arar, duygularını paylaşmayı, anlayış ve değer görmeyi arzular ama en çok kendilerini dinleyecek birine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, dibe eriştikten hemen sonra, sevildiklerini, değerli olduklarını ve desteklendiklerini hissederlerse, otomatik olarak ruh halleri zamanla iyileşir. Hatta düşme eylemi kadar hızlı bir şekilde kendiliğinden yükselir, yeniden ilişkilerinde sevgiyle ışımaya ve cinsel istek duymaya başlayabilirler.

    Kadınların yakın ilişkilerinde sevgi verme ve alma yetenekleri genelde kendilerini nasıl gördüklerinin bir yansımasıdır. Kendilerini iyi bulmadıkları veya beğenmedikleri zamanlar, partnerlerine karşı cinsel istek duyamaz, hoşgörülü ve olumlu olamazlar. Dalgaları dibe vurduğunda yorgun, bezgin ya da duygusal açıdan çok tepkili olur, kendilerini daha zayıf ve daha fazla sevgiye ihtiyaç duyar bir halde bulurlar. Erkeklerin bu dönemlerde kadınların duygusal gereksinmelerini anlamaları ve seks yapmak için onları zorlamamaları çok önemlidir. Çünkü cinsel isteksizliğin çözümünde kadınların kendi bedenlerini tanımaları ve cinsel fanteziler kurmaları kadar partnerleriyle sağlıklı bir iletişim içinde olmaları ve ilişkilerini flört havasına sokmaları da büyük önem taşır. Kendini sevmeyen bir kadının cinsellikten zevk alması veya cinsel olarak istekli olması mümkün değildir.

    Cinsel isteksizliği olan kadınların öncelikle kendi vücutlarını ve cinsel organlarını tanımalarına yönelik aşk oyunlarıyla cinselliklerini yeniden keşfetmeleri gerekiyor. Çift olarak, erotik masaj ile duygulanımlarını arttırdıktan sonra, nelerden hoşlandıklarını veya hoşlanmadıklarını paylaşarak cinsel yaşamlarında iyileşme sağlayabilirler. Kadınların haftada en az üç kez cinselliği düşünmeleri, erotik kitaplar okuyarak, erotik filmler izleyerek ve erotik fanteziler kurarak cinselliğe olan ilgilerini arttırmaları, partneriyle yaşadıkları kışkırtıcı ve güzel deneyimleri hatırlamaları içlerinde cinselliği yeniden yaşama arzusunu uyandırabiliyor.

    Sonuç olarak, kadınlar cinselliklerini, aşkı ve hayatı ertelememeli, şu an ve şimdiyi hakkıyla yaşamalı, zamanın, hayatın, cinselliğin ve aşkın içinden bir şeyler kurtarmalı, huzuru kendi içlerinde, yüreklerinde bulmalıdır. Bir yerlerde tıkanıp kaldıklarında ve cinsel isteksizlik yaşadıklarında, yüzlerini doğaya dönmeli, severek üretmeli, yüreklerini ferahlatacak yeni yollar seçmeli, yeni cinsel tekniklerle tanışmalı ve yeni keşifler yapmalılardır. Hep hayalini kurup “Zamanı gelince yaparım!” diye erteledikleri ne varsa gerçekleştirmeyi denemelilerdir. Çünkü yeni şeyler yapmak ve severek üretmek ruha şifa verir…