Etiket: cinsel yaşam

  • Mutlu Evliliğin 16 Formülü

    Mutlu Evliliğin 16 Formülü

    Eşinizle mutlu bir evlilik sürebilmeniz için bazı hususlara ve kurallara dikkat etmeniz gerekmektedir. Mutlu bir evliliğe sahip olmak için uygulamanız gereken kuralları makalemizden öğrenebilirsiniz…

    1) Eşinize karşı güler yüzlü olun. Onun yanında mümkün olduğu kadar neşeli ve pozitif olmaya çalışın. Unutmayın ki, hiç kimse sürekli somurtan bir eşe kimse sahip olmak istemez.

    2) Eşinize karşı her zaman özenli olun. Her zaman bakımlı görünün. Güzel kokun, temiz olun ve en güzel kıyafetleri önce kendiniz sonra eşiniz için giyin. Kendiniz ve eşiniz için iyi giyinmeyeceksiniz de kimin için giyineceksiniz!

    3) Açken, yorgunken, aşırı kızgın iken, araba kullanırken ve başkalarının yanında tartışmaya girmeyin. Çünkü kişi aç ve yorgunken daha tahammülsüz olur. Aşırı kızgın iken de daha sonra pişman olabileceği birçok şey ağızdan kaçabilmektedir. Araba kullanırken tartışma konusunda da söylenecek tek şey: Hem kendi güvenliğinizi hem başkalarının güvenliğini tehlikeye atmaya gerek yok…

    4) Romantik ortamlar yaratın, çocuklar olmadan baş başa kalmanın yollarını arayın.

    5) Eşinizin ailesi ile iyi ilişkiler kurun. Arkadaşlarıyla iyi geçinin. Yakınlarına yakın davranın. Unutmayın ki aile ve yakın çevrenin görüşleri kişinin üzerinde çok önemli bir etkiye sahiptir.

    6) Eşinize gününün nasıl geçtiğini sorun. Sıkıntı ve sorunlarını paylaşın.

    7) Özellikle sıkıntılı zamanlarında eşinizin yanında olduğunuzu ve onu her zaman desteklediğinizi hissettirin.

    8 ) Onun düşünce ve duygularına saygı gösterin. Unutmayın, herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. Tıpkı herkes gibi düşünmek zorunda olmadığınız gibi.

    9) Onun kendine güvenini artırmak için komplimanlar yapın. Eşiniz komplimanları başkalarından değil sizden duysun.

    10) Onunla geçirdiğiniz zamanın keyifli geçmesine özen gösterin…. Sıkıcılık ve tek düzelik evliliğin en büyük düşmanıdır bun hep aklınızda tutun.

    11) Eşinize karşı her zaman nazik ve kibar olun. Görgü kurallarına dikkat edin. Eşinizin gözünde siz bir hanımefendi (beyefendi) olun hep…

    12) İlişkinizle ve duygularınızla ilgili eşinizle konuşun. Ancak bunun dozunu iyi ayarlayın. Unutmayın ki erkekler, eşleri kendileriyle ilişkileri hakkında konuşurken “sorun mu var?” endişesi yaşarlar. Kadınlar ise konuşmaktan zevk alırlar. Bu yüzden dozajı iyi ayarlayın.

    13) Özellikle başkalarının yanında eşinizi asla eleştirmeyin. Aksine başlarının yanında eşinizi övün. Ne kadınlar ne de erkekler, başkalarının yanında kendilerini eleştiren eşlerini kolay kolay affetmezler.

    14) Cinselliği bir ceza olarak kullanmayın. Yatakları ayırmak evlilik için yapılacak en büyük hatadır.

    15) İyi bir cinsel yaşam sağlayın… Mutlu evliliğin en önemli şartı iyi ve düzenli bir cinsel yaşamdır. Yapılan bir araştırmaya göre iyi bir cinsel yaşama sahip hiç bir çift boşanmamakta…

    16) Ve son olarak, mutlu olmak istiyorsanız, mutlu bir eş seçin. Ve eğer mutsuz bir eşiniz varsa, kendi mutluluğunuz için onu mutlu etmenin yollarını arayıp bulun.

    Uzm. Meral ÖZTÜRK

  • Çocuğa cinsellik nasıl anlatılır?

    Çocuğa cinsellik nasıl anlatılır?

    “Nasıl bir üslupla ne anlatılmalı, ne ölçüde açıklanmalı, sorularının hepsi cevaplandırılmalı mı, fazla bilgi tehlikeli olur mu, anlatacağımız bilgiler onu ürkütür mü” gibi düşünceler ailelerin bu konuşmayı geciktirmesine neden olabilir.

    Çocuk, bedenini keşfettiği dönem olan 2 yaşından itibaren cinsellikle ilgili sorular sormaya başlayabilir. Özellikle 3 yaştan itibaren 2 cins arasındaki farklılıklar üzerinde durur, buna yönelik sorular sorar. Bu dönemdeki ilgi tamamen merak ve öğrenmeyle alakalıdır. Ailelerin çocuğa cinsellikle ilgili bazen gereksiz, bazen eksik bilgiler vererek konuyu hızlıca kapatması ve cevapların çocuğu tatmin etmemesi sıkıntılı anların yaşanmasına sebep olabilir. Çocuk aklında soru işareti kaldığı zaman çevreden gördükleriyle kendi kendine yorum yapar ki bu da çoğu zaman doğru olmayan ve ürkütücü olayları tetikler. Verilecek cevabın doğruluğu kadar ebeveynin o anki tavrı da oldukça önemlidir. Kararsız, isteksiz, net olmayan, sinirli cevaplar ya da konuyu komik bulup gülmek çocuğun zihninde değerlendirilir. Çocuk kendi değerlendirmesi sonrasında korkabilir, üzülebilir veya kafası karışabilir; hatta 2. bir defa soru sormaktan vazgeçebilir. Bu durumu ayıp, kötü ya da olumsuz olarak düşünüp merakını ve içgüdülerini bastırma yoluna gidebilir. Sorduğu soru anlamsız bile olsa, seviyesine yakın, dürüst ve doğal bir tavırla yanıtlanmalıdır. Açık ve sade sözcükler kullanmalı, eğer yabancı terimler kullanmak ebeveyn için kolaylaştırıcı olacaksa ‘’vajina’’, ‘’penis’’ gibi kelimeler tercih edilmelidir.

    “Ben annemin karnına nasıl girdim?”

    Çocuk, “Ben nasıl dünyaya geldim?’’ diye sorduğunda aile bu sorunun cevabını verirken daha az zorlanır. 3 yaş sonrasında, “Ben annemin karnına nasıl girdim?” diye sorduğunda ise aile paniğe kapılabilir. Bu sorunun cevabında cinsel ilişkiden bahsetmek gerekmektedir. Aile bundan kaçınabilir. Bu noktada aileye en önemli tavsiyemiz, çocuğunuza güzel bir şekilde aşkı, sevgiyi anlatmaktır. Anne ile babanın âşık olmasından, yaşadıkları güzel, mutlu duygulardan bahsedilmelidir. Bu olaylar hikaye, masal, öykü gibi anlatılırsa çocuk keyif alır ve mutlu olur. Dünyaya gelme kavramını daha iyi anlar. Öncelikle ‘bebekler nasıl olur, ben nereden geldim’ gibi sorular ilk sorulardır. Çocuklar bu soruları meraklarını gidermek için sorarlar. Cinsellikle ilgili değildir. Özellikle yaz aylarında çocukların cinsellikle ilgili sorular sorması daha kolaydır. Bazen sizi cinsel ilişki anında görebilir ya da yakalayabilir. Bu durum sizi korkutmasın. Böyle durumlarda onunla konuşmanız uygun olacaktır. En uygunu böyle bir durumla karşılaşmadan önce onunla bu konuları konuşmaktır. “Bu konu çok tatsız, birkaç cümleyle geçiştirilmeli’’ imajının yaratılmaması gerekir.

    Ayrıca çocuklar arkadaşlarıyla da bu konuda diyalog halindedirler. Bazı çocuklar ailelerinin bu konuları anlattığını ve bildiklerini söyleyerek “ailem bana güveniyor’’ görüntüsü verirler. Anne karnında 9 ay kaldığını, gelişimini tamamladığında dünyaya geldiğini onun anlayacağı şekilde anlatmaya çalışırken hayvanların doğumlarından yararlanabilirsiniz. Bunlar onun ilgisini çekecektir. Eğer sezaryenle doğum yaptıysanız doğum izinizi ona rahatlıkla gösterebilirsiniz.

    Çocuğunuzu mutlaka cinsellik hakkında bilgilendirin

    Günümüzde çocuklar okula başlamadan, okuma-yazma öğrenmeden önce internetle tanışıyor ve kullanmaya başlıyorlar. Bu sayede pek çok şeyi de hızlı bir şekilde öğreniyorlar. Çocukların internet ve bilgisayar kullanımı belirli süre sınırlandırmalarla desteklenmelidir. Fakat bu esnada internette kötü niyetli kişiler çocuklar için cinsel tehlikeler yaratabilir. Siz çocuğunuza bilmesi gerekenleri anlayacağı bir şekilde anlatırsanız, onu internette karşısına çıkacak tehlikelerden de korumuş olursunuz.

    Bilgilendirme yaparken abartıdan kaçının, zayıf ihtimallerle olabilecek şeyleri bile anlatmayın. Bunları anlatmanız onu ürkütecek, cinsiyetinden ve cinsellikten soğumasına neden olacaktır. Böylesi bir durumu düzeltmek için ise çok uğraşmanız gerekir.

    Ailelerin televizyon konusunda dikkatli olmaları gerekir. Çocuğunuzun uyku saatini iyi ayarlamalısınız. 2-6 yaş arası çocuklar 20:00-21:30 saatleri arasında uyumuş olmalıdır. Bu saatlerden önce tv’de gösterilen programlardaki cinsel içerikler daha az ve ölçülüdür. Psikologlar bu gibi durumlarda yaşanan sorunlar konusunda ailelere yardımcı olabilmektedir.

    Sonuç olarak; çocuğunuz cinsellikle ilgili soru sorduğunda onu dinleyin. Anlatırken olumlu konuşabilirsiniz, fakat yüz ifadeniz olumsuz bir elektrik veriyorsa, bunun hiçbir anlamı olmaz. Çocuğun güveni sarsılır ve korkabilir. Onun aklındaki karmaşaları giderin, sıkıntıya düştüğünüzde ise psikologlardan yardım alın.

    Genellikle ilk sorular cinsiyet farklılıklarına yönelik olur;

    Soru:Kızların niye pipisi yoktur?
    Cevap:Kızlarla erkekler ayrı yaratılmışlardır.Kızların pipisi olmaz çünkü büyüyünce kızlar anne olurlar.Pipisi olsaydı anne olamazlardı.

    Soru:Annelerin niye memesi olur?

    Cevap:Anneler bebeklerini beslesinler diye göğüsleri vardır ve orada bebekleri beslemek için süt olur.

    Soru:Ben nasıl oldum?(Ya da bebekler nasıl olur gibi sorular)

    Cevap: Annenin içindeki yumurtayla (ya da tohumla),babanın yumurtası (tohumu)birleşince bebek oluşur.Bebekler de annelerinin karnındaki yuvada büyürler.

    Soru:Annelerin karnı neden şişer,karnında ne var?
    Cevap:Çocuklar annelerinin karnında büyürler.Annenin karnında seni koruyacak bir yuva var,sen büyüyüp geliştiğinde hastaneye gittik ve doktorlar seni oradan çıkardılar.

    Soru:Çocuk anneden nasıl çıkar?(Ya da doğmak ne demek?)
    Cevap:Annelerde çocuğun dışarı çıkması için bir delik vardır.Bebekler çok küçüktür ve annedeki o delikten kolayca dışarı çıkabilir.

    Soru: Bu balonu şişirebilir miyim? Bu ne işe yarar? (Prezervatif için)
    Cevap:O balon değil ve şişmez.Biz şu an başka bir çocuk sahibi olmayı düşünmüyoruz.Bu yüzden babanla beraber yatarken,tohumlarımız birbirine karışmasın ve bebek olmasın diye baban bunu kullanıyor.

    Soru:Eğer bebek yapmayacaksanız neden birlikte yatıyorsunuz?
    Cevap:Anne babalar sadece bebek yapmak için beraber yatmazlar.Biz birbirimize sarılarak uyumayı seviyoruz.

    Soru:Bu kadın ve adam ne yapıyorlar?(Televizyonda bir sevişme sahnesini gören çocuğun sorusu)
    Cevap:Birbirlerine sarılmak ve kucaklamak istemişler.Kucaklaşıp öpüşüyorlar.

    Soru:Fahişe ne demek?
    Cevap: Bazı kadınlar tanımadıkları erkeklerle aynı yatakta yatarlar ve bunu para karşılığı yaparlar.Bu davranış hoş karşılanmaz ama onlar bu işi meslek olarak yaparlar.

    Soru: Aşk yapmak (ya da sevişmek) ne demek?
    Cevap: Kadın ve erkek ya da anne baba birbirine dokunmak, kucaklaşmak ve öpüşmek ister. Birbirlerini bu şekilde sevmek isterlerse buna sevişmek denir.

    Soru: Benim vücudum niye büyüklerinki gibi değil?
    Cevap: Çünkü henüz küçüksün. Büyüdüğünde vücudunda büyüyecek ve büyüklerin vücudu gibi olacak.(Bu tip sorularda çok ayrıntıya girmeye gerek yok.)

    Soru: Büyüklerin vücudunda niye tüyler var,niye benim tüylerim yok?
    Cevap: Sen büyüdüğünde vücudun da büyüyecek ve bazı değişiklikler olacak.Vücudun bazı hormonlar üretecek ve o hormonlar senin vücudunda tüyler oluşturacak.

    Soru:Ben de büyükler gibi öpüşebilir miyim(ya da sevişebilir miyim)?
    Cevap:Çocuklar büyükler gibi böyle şeyler yapamazlar.Bunun için büyümeniz gerekir.Büyüdüğün zaman bir erkeği (ya da kadını) sevebilirsin ve onunla öpüşebilirsin.

    Soru:Doğum yapmak ne demek?Nasıl doğum yapılır?
    Cevap:Annenin karnında büyüyen bebeğin dışarı çıkmasına doğum yapmak denir. Annenin bacaklarının arasındaki bir delikten bebek dışarı çıkar.Bebekleri doktorlar dışarı çıkartabilir. Bazen annenin ameliyat edilmesi gerekir.Bunun için doktorlar annenin karnında küçük bir delik açarak bebeği dışarı çıkartırlar.

    Soru:Doğum yaparken annenin canı yanar mı?
    Cevap:Doğum yaparken anneler biraz ağrı duyabilirler,canları yanabilir.Ama bu kısa sürer ve anne bebeğini kucağına alınca bütün ağrıları biter.Doğum yapmak güzel bir olaydır,herkes çok mutlu olur.

    Soru:Seks ne demektir?Seks yapmak ne demektir?
    Bu çok önemli ve anne babayı çok zorlayan bir sorudur.Çocuklar genellikle 6-7 yaş civarındayken bu tip sorular sorarlar.3-4 yaşındaki bir çocuk sorsa da ayrıntılı olarak açıklamak yaşını ve anlama düzeyini aşacağı için gereksizdir. Yaşı daha büyük olan çocuklar artık cinselliğin ne olduğu konusunda bazı düşüncelere sahiptir.Bu düşüncelerinin doğru ya da yanlış olduğunu test etmek amacıyla bu tür soruları sormaya başlayan çocuklar konuyu gerçekten öğrenmek isterler.O nedenle cinsel ilişki doğru olarak anlatılmalıdır.Böyle değerlendirildiğinde yaş düzeyleri göz önüne alınarak iki ayrı cevap verilebilir.

    Cevap 1 (Küçük yaş grubu için):Kadın ve erkek ya da anne ve baba birlikte oldukları zaman birbirlerine dokunmak ve kucaklaşmak isteyebilirler. Birbirlerini öpebilirler. Birbirlerine sarılarak ve dokunarak yatabilirler.Seks yapmak böyle bir şeydir.
    Cevap 2 (Büyük yaş grubu için): Anne ve baba ya da kadın ve erkek birbirlerini çok sevdikleri zaman birbirlerine dokunmak ve sarılmak isterler. Beraber oldukları zaman babanın penisi annenin vajinasına girer.Bu seks yapmaktır.Sadece anne babalar yapabilirler.

    Bu sorular aslında tehlikeli sorulardır.Çocuktan böyle bir soru geldiğinde konu uzatılmadan ve kaçak cevaplar verilmeden net olarak açıklanmalı ama ayrıntılı konuşmalara girilmemelidir.

    Soru:Kızlar neden ayakta tuvaletini yapamaz?Neden erkekler ayakta çiş yapabilirler?
    Cevap:Çünkü kızların pipisi(penisi) yoktur.Erkeklerin pipisi olduğu için onların tuvalete oturmasına gerek yok.Ayakta da yapabilirler.

    Çocuğun cinsel sorularını cevaplarken ayıp ya da yasak kavramının ardına sığınılmaması gerektiği unutulmamalıdır.Ayıp ,bizim konuya yüklediğimiz bir anlamdan başka bir şey değildir.Çocuklar için ayıp yoktur ve onlar gerçekten de öğrenmek için sorarlar.Yanıtından emin olmadığınız ya da cevaplarken sıkılacağınız sorular için bazı kaynaklardan araştırma yapmak yararlı olur.Bu konuda çocukların sorularına nasıl yanıtlar verilebileceğine dair hazırlanmış çok güzel kitaplar var ve anne babalar sıkıntılarını aşmakta bu kitaplardan yararlanabilirler.

  • Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!

    Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!

    Cinsellik sizin için sadece eşinizi ya da sevgilinizi mutlu etmek için yerine getirilen bir görevse, orgazm kelimesini sadece dergilerde okuduğunuz yazılardan tanıyorsanız üzgünüz ama  Ödülünüz ise yatakta ömür boyu mutsuzluk… 

    Küçük kızınıza hiç düşünmeden söylediğiniz “Çok ayıp” kelimesinin tüm hayatını etkileyeceğini bilseniz yine söyler misiniz? Cevabınız ne olacak bilmiyoruz ama “Evet” ise vay o kadının haline… Hayatı boyunca yatağa girmekten korkacak olan o kadın, sevdiği adam mutlu olsun diye elinden geleni yapacak ama kendisi bir kere bile mutlu olamayacak. Sebep ise çoğu zaman sizin söylediğiniz o basit cümle olacak.
    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği’nden Psikolog Burcu Atatür, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Toplumumuz cinsellik konusunda sakatlanmış bireyler yetiştiren bir toplum. Kadınlarımız küçük yaşlardan itibaren cinsel duygu ve dürtülerini yok saymaya programlanıyor. Kendi bedenlerine dokunmaktan aciz, vajinalarını üçüncü bir şahıs kabul eden, bakmaya bile tahammülü olmayan kadıncıklar. Cinselliğin ayıp, yasak, günah ve pis bir şey olduğu inancıyla yetişen bir kadının da, evlendiğinde aniden tüm bu beyin programını silmesi ve eşiyle keyifli ve tatminkar bir şekilde, mekanik olarak değil, tam anlamıyla sevişebilmesi elbette mümkün olamıyor.”
    Özgür kadın, özgür cinsellik başta kadını korkutuyor. Üzerinde ahlakı yanlış yere konuşlandırmış olmanın verdiği büyük bir suçluluk duygusu bulunuyor. Cinselliği seviyor, istiyor, yaşıyor ve hatta zevk de alıyorsa, “Namussuz muyum, kötü kadın mıyım?” diye düşünmeye başlayabiliyor.

    Vajinismus en önemli sorun
    Kırsal, kentsel, her bölge ve coğrafyadan, kadınların çoğu kendilerine, bedenlerine, dişiliklerine yabancı oluyor. Üzerlerine giydirilmiş roller içerisinde boğulmadan hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Evlat rolü, eş rolü, anne rolü, ev-iş kadını rolleri, tüm bunlar gerçekte öncelikle bir birey ve kadın olduklarını unutturup en temel hak ve özgürlüklerini onlardan alıyor. Bu en temel özgürlük ise bir kadın için varolma ve varetmek anlamına geliyor. Psikolog Burcu Atatür, “Psikolojik olarak bakarsak bu kadınların kendini gerçekleştiremeyen tüm bireylerin yaşadığı sorunları yaşama ihtimalleri var. Ancak cinsel açıdan bakıldığında öncelikle vajinismus sorunu görülüyor. Yani yıllarca büyük bir özenle korudukları kızlıklarından evlenince bir anda vazgeçemiyorlar, dolayısıyla zihinleri ve bedenleri bir korku refleksi şeklinde eşleriyle cinsel ilişkiye girmeyi reddediyor. Diğer en sık gördüğümüz sorun ise, orgazm olamama. Onun da altında, kendi bedenlerine bakmayı bile kadınlarımıza yasaklamış zihniyet yatıyor” diyor.

    Korku ile utanç birleşiyor
    Cinsellikle ilgili temel sorunlar, kadınların korku ve utanç duygularından kaynaklanıyor. Bilgilendirmeden yoksun yetiştirildiği, bildikleri de büyük ihtimalle yalan yanlış temellere dayandığı için cinsel terapistler, vajina deliğinin nerde olduğunu bilemeyen eğitimli genç kadınlarla bile karşı karşıya kalabiliyor. Korku duygusu vajinismustan cinsel isteksizliğe, orgazm olamamaya veya ağrılı cinsel ilişkiye kadar birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken cinsellik saklandığında, potansiyelinin binde birine dahi ömür boyu ulaşamamış, duygu ve istekleri dondurulmuş, hazları engellenmiş kadınlar yaratılmış oluyor. Bu kadınlar da böyle bir yoksunlukla çocuk sahibi olup, o çocukları da aynı duygularla yetiştiriyorlar.

    Günümüz kadını da zor durumda
    Günümüz modern kadınının cinsellik konusunda daha iyi durumda olduğu düşünülse de Psikolog Burcu Atatür bunun böyle olmadığını söylüyor ve “Gözlemlerime dayanarak, günümüz modern kadınının neredeyse daha fazla cinsel sorun yaşadığını söyleyebilirim” diyor.

    Kadın kadına engel oluyor
    Çoğunlukla kadını engelleyenlerin başında yine kadın geliyor. Kısıtlanmış kadın, kendinden sonra gelen kadınlara da aynı tarzda davranıyor. Engellenen kadın engelliyor, hatta daha büyük bir hırsla. Yargılanan kadın yargılıyor ama hep hemcinsini.

    Cinsellik bir bütün olmalı
    Psikolog Burcu Atatür, “Kadın her şeyden önce doğası gereği üretici,yaratıcıdır.Çok büyük bir sevgi kaynağıdır. Kadın yarattığı zeminde erkek var edebilir. Yani biri ortamı sağlar diğeri o ortama yaşam kurar. Cinsellik ise tüm bu olayların çekirdeğinde yer alıyor. Ama bedensel değil, ruhsal bütünlük içindeki cinsellik önemli.
    Bunu tam anlamıyla yaşayabilmek için en başta kadının kendini, bedenini, arzu ve isteklerini bilmesi, bulması, tanıması ve ifade edebilmesi gerekiyor” diyor.

    MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPMALI?
    “Cinsellik bir yere kadar dürtüsel olsa da, bir noktada öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir davranış. Daha kendine dokunamayan, kendisiyle sevişemeyen bir kadından partneriyle sevişip mutlu olabilmesini, zevk alıp zevk verebilmesini beklemek yanlış olur. Bu konuda günümüzde yazılı ve görsel bilgilendirme materyali gitgide artıyor. Birçok dernekle birlikte, hastanelerde veya özel olarak çalışan cinsel terapistler, psikiyatristler, psikologlar bu kişilere yardım edebiliyor. Ancak buradaki önemli bir sorun, kişilerin bu konuda rahatlıkla gidip yardım alamayacak zihinsel, ruhsal ve sosyolojik yapıda olmalarıdır. Kadın kendine sanki ilk defa karşılaşıyormuş gibi en baştan, meraklı, özgür ve tanımaya açık gözlerle yeniden bakmalı. Aynanın karşına geçip kendini ilk defa görüyorlarmış gibi incelemeli. Cinsellik en başta dokunmaktan geçiyor. Çiftler gerek kendi bedenlerine, gerek birbirlerinin bedenlerine, acelesiz, şefkatle, özenle, merakla, istekle, tutkuyla dokunmalı ve tecrübelerini, hayallerini birbirlri ile paylaşmalılar.

    Psikolog Burcu Atatür, “Bence hepimizin kafası çok karışık, gerçekten arada sıkışıp kalmış bir halimiz var. Kadınlarımız da, yanlış bir şey yapmış küçük kız gözleriyle, kendi bedenlerini hem keşfedip yaşamaya hem de iç sıkıntısı duymaya devam ediyorlar. Kendileri bile kendilerinden ve namuslarından şüphe ettiklerinde ne haklarını koruyabiliyor ne de fikir ve duygularını ifade edebiliyorlar. Yine sonuçta mutsuz evlilikler, renksiz cinselliklere razı olup, çerçeveden çıkmamaya çalışıyorlar” diyor.

    Kadınların eğitimli olmaları ve modern hayatlar yaşamaları, cinsel problemlerini dile getirmelerini engelleyebiliyor. Sevişme esnasında zihinleri çok meşgul oluyor ve kendilerini akışa bırakmaya izin vermiyorlar. Çok fazla kontrol dürtüsü, hepimizin içinde olan uyumlanma becerisi ve arzuların ifadesini sınırlandırıyor hatta bastırıyor. Diğer bir deyişle kendini sürece koyuveremiyor. Eğitimli ve bu işi beceremiyor da diyemiyor. Böylece bir kısır döngü içerisinde, gitgide tatminsiz, mutsuz, huzursuz bireyler olarak yalnızlaşmaya devam ediyorlar.

    Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!
    Hayatında hiç orgazm olmamış bir kadının hiç mutlu olmamış olduğu söylenemez ancak hayatında hiç gerçek bir orgazm yaşamamış bir kadının, gerçek potansiyeline ve varoluşuna ulaşamadığı söylenebilir. Yıllardır bastırılmış, saklanmış, ayıplanmış, günahla karıştırılmış bu konu, ne kadar gün yüzüne çıkarılır, öğrenilir, öğretilirse birey, kadın, çocuklar ve toplum o derece sağlıklı olur.

    Tedavi
    Bu tür terapilerin temeli cinsel bilgilendirme oluyor. Cinsel terapinin bir diğer püf noktası da “çift bilinci”. Cinsel problem, genellikle kişinin problemi olmaktan çok çiftin problemi oluyor. Elbette kişisel problemler, psikolojik yapılanma, ailesel-çevresel problemler, çocukluk travmaları da büyük rol oynuyor ama sonuçta cinsellik çift kişilik bir olgu. Cinsel birleşme, iki ayrı kişinin ruhsal, zihinsel, bedensel bir bütün olma hali. İki kişiden birinde yaşanan bir sorun büyük ihtimalle bu bütünlenme aşamasında bir veya birkaç yerde yaşanan tıkanıklıkla ilgili oluyor. Sonuç olarak cinsel problemlerle uzmana başvuran kadınlara, düzenli bir partnerleri varsa, beraber gelmeleri öneriliyor. Ardından, çift, kadın ve erkek yapısı hakkında bilgilendiriliyor, kendilerini keşfetme yolları gösteriliyor, aralarındaki iletişim ve sevgi akışı iyileştiriliyor ve çifte ihtiyaç duydukları noktalarda destek veriliyor.

    ERKEKLER BU KONUDA NASIL DAVRANMALI ?
    Psikolog Burcu Atatür, “Erkekler öncelikle bilgisizliklerini kabul etmeliler. Sormaya başlamalılar. Erkeklerin üzerindeki yük de çok ağır. Çünkü kadınların bekaretine bu kadar önem verilen bir ülkede evli çiftin cinsel tatmininin sorumluluğu doğal olarak erkeğin omuzlarına kalıyor. Ancak erkeklerin de bu konuda pek bilgi sahibi olmadıklarını görüyoruz. El yordamıyla bir şeyler öğreniyorlar. Kendilerini eşlerine saklayanlar da var. Hele öyle bir durumda, her iki taraf da gözleri kapalı birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Bilmediğini kabul etmek ve yardım istemek, destek istemek bu kadar zor olmamalı. Artık ulaşılabilecek kaynaklar var ve gün geçtikçe de artacak. Yeter ki erkekler, bilgisizliği başarısızlığa denkleştirmesinler. Özellikle kadın bedeni ve cinselliği ile ilgili bilgiler, bilim çevrelerinde her geçen gün yenileniyor ve çeşitlendiriliyor” diyor.

    “Cinsellik ilişkinin merkezinde olmalı. Göz ardı edilmemeli çünkü ilişkiyi tek başına götürebilecek veya bitirebilecek kadar güçlü…”

    Formsante

  • Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Öyle çiftler var ki; dışarıda ayrı dünyaların insanı gibi dururken yatağa girdiklerinde çekim güçleri dillere destan oluyor. İster ten uyumu ister cinsel çekim gücü deyin bu kişiler birbirlerinden kalben kopsa da cinsel yönden kopamıyor. Peki nedir bu birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Yeni tanıştığınız bir erkeğin üzerinizde yarattığı ilk etkiyle elinizi tuttuğunda hissettiğiniz şey aynı değilse, birine çok güçlü duygular beslemeseniz de birlikte yatağa girdiğinizde tüm dünya duruyor, duygular bir yana bedenler bir yana dağılıyorsa siz de bir vücuda bağımlı olabilirsiniz demektir. Günümüzde çok fazla yaşanan sadece cinselliğe bağımlı ilişkilerin altında da bu bağımlılık yatıyor. Ten uyumu denen şey çoğu zaman birbirinden kopamayan çiftler yaratıyor. Normal ilişkilerde bu durum kabul edilebilir ve istenilen bir şey olsa da sadece cinselliğe bağlı ilişkilerde durumu karmaşık hale getirebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Cinsel Terapist/ Hipnoterapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan tenlerin kimyası olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor; “Kimya, fizik, matematik adı ne olursa tenlerin bir ruhu var. Bu bir iletişim şekli ve kullandığı dil dokunmak! Onun kimyasının tek bir formulü var: Cinsel+ruhsal+fiziksel uyum = çekim.”

    Ten uyumu nasıl anlaşılıyor?
    Peki cinsel yaşam üzerinde bu kadar etkili olan vücutları birbirine bağımlı hale getiren ten uyumu olup olmadığını nasıl anlayacağız? Op. Dr. Gökçen Erdoğan “Birbirimizden ayrılamayız ya da onun nefesini hissetmeden yaşayamam diyen çiftler var. Karşınızdakinin dokunmasına karşı koyamazsınız, onunlayken hayatın akıp gitmesi umurunuzda olmaz, seversiniz sonuna kadar bağlanırsınız, yaşamla tüm bağınız o olur, onsuz hayat asla düşünmezsiniz, elini elinizde dudağını dudağınızda hissedersiniz. En önemlisi de hayatınızın cinsel alanı sadece ona tahsis edilmiş olur. Birbirinizin cinsel anlayışına hitap edersiniz, yatakta yaptığı her şey size hoş, sizin yaptığınız her şey ona müthiş gelir, bitmesini istemezsiniz kısacası cinsel olarak onunla var olmak istersiniz. Bu filmde başrolde aşk vardır, filmin yönetmeni ise ten uyumudur” diyor.

    Biriyle bir ilişki yaşarken başka birini sadece cinsel olarak arzulamanın altında yatan sebepler neler?
    Eğer ciddi bir ilişki yaşarken farklı birine de cinsel çekim duyuluyorsa ya ilk ilişki tatmin etmiyor ya diğer kişi çok etkileyici oluyor. Eğer ilk ilişki tatmin etmiyorsa onu doyurmak ya da değiştirmek için elinizden geleni yapmanız gerekiyor. İlk olarak partnerinizle konuşabilirsiniz. Yatak odasına heyecan katacak konuşmalar yapabilirsiniz.

    Ten uyumu olmadan da aşkın olabileceğini söyleyen Op. Dr. Erdoğan, aşkta bağımlılık yaratan kısmın ten uyumu olduğunun altını çiziyor ve toplumda aşk yaşayanların sadece yüzde 10’unun ten uyumu olduğunu söylüyor.

    Cinsel olarak fiziksel çekim aslında ilk başta hissedilebiliyor. O kişiye daha farklı dokunur onu daha farklı öpersiniz. Op. Dr. Gökçen Erdoğan’a göre ilk dokunduğunuzda içiniz bir tuhaf olur. Tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz, özellikle de genital bölgenizde bir hareketlenme olur, onu ister onu arzularsınız, dudaklarınız kurur.

    Sadece cinsellik varsa…
    Günümüzde sadece cinselliğe bağlı ilişkilerin yaşanmasındaki en önemli sebep tekdüzeliğin dışına çıkmak, farklılık ve heyecan aramak oluyor. Fakat işin daha içsel yönüne bakıldığında karşılık beklemeden yaşanan, sorumluluk hissettirmeyen mutlu olma arzusu da var. Hep aynı kişiyle olmanın verdiği monotonluk insanları bu tür ilişkilere itiyor. Op. Dr. Gökçen Erdoğan, “Hem kadının hem de erkeğin heyecanlanma lüksü var. İçinde endişe ve yakalanma korkusu barındıran tek olay kaçamak tek gecelik bir ilişki oluyor. Fakat bu ilişkiler ilk başta fark edilmese de bağımlılık yapabiliyor. İki taraf bu durumu kabulleniyorsa ilişki normal kabul edilebiliyor, fakat eğer bu sürekli hal alır ve alışkanlık yaparsa işin psikolojik boyutunu araştırmak gerekiyor” diyor.

    Ten uyumu duygusallık olmadan yaşanan ilişkilerin temel sebebi olabiliyor. Ama ten uyumunu yakalamak zor. Yakalandığında ise bırakmak zor oluyor. Çünkü fiziksel, cinsel ve ruhsal uyumun toplamı oluyor. Bu da yaşamınızda, beyninizde, kalbinizde, cildinizin altındaki kan damarlarında ve sinirlerde yani tüm vücudunuzda hissediliyor.

    Hormonlarla ilişkisi var
    Her insanın teni farklı. Ten uyumu ve cinsellik arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırmada feromon adı verilen moleküller keşfedildi. Aşkı bile kontrol eden bu zerrecikler burundan havayla beraber alınarak beyne iletiliyor ve bir ten haberleşmesi oluyor. Bu maddeler sayesinde kişinin ruh hali ve davranış şekilleri değişiyor. Örneğin yumurtlama dönemindeki kadınların etrafa yaydığı feromonlar erkeklere daha çekici geliyor. Feromonlar, vücudumuzun salgıladığı hormonlardan sadece biri.

    formsante

  • Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Pek çok hastalık cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açıyor. Bunların başında kalp-damar hastalıkları yer alıyor. Peki bu durum kadınlar için cinsel yaşamın sonu anlamına mı geliyor? Konunun uzmanları bu soruya, “Hayır” yanıtını veriyor.

    Metabolik hastalıklar, şeker hastalığı, kronik böbrek, kanser, felç, omurilik yaralanmaları, romatizmal sorunlar, parkinson, böbrek yetmezliği, tıbbi tedavi ve rehabilitasyon kronik hale gelen önemli hastalıklar olarak görülüyor. Kadınlar, yaşamlarını adeta kâbusa çeviren bu hastalıklar nedeniyle, cinsel yaşamlarında önemli sorunlar yaşıyor. Cinsel fonksiyon bozuklukları bu hastalarda; bedensel ve duygusal sorunlara, eşleriyle zorluklara, cinsel yaşamlarının daha az aktif olmasına ve cinsellikten daha az haz almalarına yol açıyor.

    RİSK YOK OLUYOR
    Kanser ameliyatları sonrasında hastaların yüzde 60’ının, kalp-damar hastalarınınsa yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon sorunları yaşadığı belirtiliyor. Memorial Hastanesi Cinsel Sağlık Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, özel rehabilitasyon ve tedavi programları sayesinde, hastaların yaşamları boyunca cinsel aktivitelerden uzak kalma risklerinin ortadan kalktığını söylüyor.

    Buna örnek olarak felçli hastaların yüzde 50’sinin uygun tedavi ve terapiler sayesinde orgazm yaşamaları gösteriliyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp-damar hastalıkları nedeniyle kadınların yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kaldığını söylüyor.Bu hastalarda en sık görülen cinsel sorunlar arasında azalmış cinsel istek, ağrılı cinsel ilişki, cinsel bölgede his kaybı ve orgazma ulaşma kabiliyetinde azalma bulunuyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp hastası kadınlara şu önerilerde bulunuyor:

    BU ÖNERİLERE KULAK VERİN
    – Cinsel beraberlik öncesi alkol almayın.
    – Seksten önce ağır yemek yemeyin.
    – Oda sıcaklığının düşük veya yüksek olmamasına dikkat edin.
    – Sinirli ve gerginken cinsel ilişkiye girmeyin ve ortamın sakin olmasına dikkat edin.
    – Eşiniz cinsellikte sizden daha aktif olsun.
    – Cinsel ilişkide rahat nefes alabileceğiniz pozisyonları tercih edin.
    – Kullandığınız kalp ilaçlarını ulaşmanızın kolay olacağı bir yere koyun.

    CİNSEL YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
    -Kanser tedavilerinde kullanılan ilaçlar, meme kanseri ve genital kanserlerde radyoterapi ve kemoterapinin yan etkileri, rahim ve yumurtalık kanserlerinde büyük ve ciddi cerrahi ameliyatlar sonrasında hastaların ani olarak menopoza girmesi.
    -Bağırsak kanseri ameliyatları sonrası hastanın vücudunda bir torbayla yaşamak zorunda kalması. Hastaların yüzde 60’ının kendilerini cinsel yönden çekici bulmamasına yol açıyor.
    -Rahim, rahim ağzı ve vajina kanserlerinde uygulanan ışın tedavileri.
    -Karnın alt bölgesinde ya da mesane kanseri nedeniyle uygulanan radyoterapiler. (Vajinal darlık ile karın içi yapışıklığa neden olduğundan cinsel birleşme ağrılı oluyor.)
    -Bazı yayılmış kanser türlerinde ameliyat sonrası meydana gelen yapışıklıklar. 
    -Şeker hastalığı, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik ve şişmanlık gibi nedenlerle ortaya çıkan metabolik sendrom.
    -Vücut kitle indeksindeki artış.
    -Diyabet.
    -Kronik böbrek hastalığı, kalp-damar hastalıkları, parkinson ve felç.

    HASTALAR CİNSEL İLİŞKİ YAŞAYABİLECEKLERİNİ BİLMİYOR
    Kronik ağrı, yorgunluk, azalmış özgüven, kullanılan ilaçların yan etkileri özellikle kadınların cinsel fonksiyon bozuklukları yaşamalarına neden oluyor.
    Hastalar hatalı olarak cinsel aktivitelerine dönmelerinin sakıncalı olduğunu düşünüyor. 
    Hastalar cinsel fonksiyonlarını tatminkâr şekilde yaşamak için hastalığın getirdiği duruma karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor.

    İKİ KAT MERDİVENİ ZORLANMADAN ÇIKIYORSANIZ SORUN YOK!
    Kalp hastalıklarına ek olarak; yüksek tansiyon, kan yağlarının değerlerinde yükselme, kalp damarlarının yüzeyini döşeyen dokuda hasar oluşması ve sigara kullanma durumu da varsa, cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşılaşma riski ciddi oranda artabiliyor. Cinsel ilişki sırasında kalp krizi geçirme riskinin spor esnasında oluşan riskten düşük olduğu belirtiliyor. Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, “Bir kadın iki kat merdiveni rahatça çıkabiliyorsa pratik olarak cinsel yaşamına devam etmesinde sakınca bulunmuyor” diyor.

    SİGARA VAJİNAYA GİDEN KAN AKIMINI AZALTIYOR
    Sigarada bulunan nikotin, kan damarlarını daraltıp kan akımını azaltarak uzun dönemde kan damarlarını hasara uğratıyor. Sigara ve cinsel sağlık konusunda yapılan araştırmaların çoğunun erkek cinselliğiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Kadınlarda sigara içimi sonucunda vajinaya, klitorise ve dudaklara giden kan akımı azalıyor. Bu durumun sonucunda kadınlarda cinsel uyarılmanın bozulabildiği belirtiliyor.

    OBEZ KADINLAR CİNSELLİKTEN UZAKLAŞIYOR
    Obez kadınlarda vücut görüntüsünü beğenmeme ve cinsel isteksizlik gelişebildiği gibi seks hormon düzeylerinde azalma da meydana gelebiliyor. Kilo verildiğindeyse seks hormonları artıp normal seviyeye geliyor. Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre obez kadınlar normal kilolulara göre eş bulmakta daha fazla zorlanıyor.

    HT

  • Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Yatakta ‘başım ağrıyor’ cümlesinin sadece kadınların sığındığı bir bahane olduğu düşünülse de erkekler de çoğu zaman cinsellikten kaçıyor.Onların yataktan kaçma sebepleri ise çoğu zaman biz kadınlardan farklı oluyor.

    Erkeklerin her zaman cinselliğe hazır olduğu düşüncesi aslında onların sırtındaki ağır bir yük gibi. Çünkü erkekler de bazen cinsellikten soğuyabiliyor, cinsel ilgisi ya da isteği azalabiliyor. Bu sorun sadece partnerle ilgili olabilirken bazen de ruhsal ve fiziksel nedenlerden kaynaklanıyor. CETAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğiticisi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Polikliniği’nde görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Erkeklerde cinsel isteksizlik aslında sanıldığından daha önemli bir sorun. Bu sorunları dört grupta toplayabiliriz. Birincisi herhangi bir neden yokken kişide cinsellikle ilgili isteğin kaybolması. İkincisi başka bir cinsel sorun olmasından dolayı cinselliğe yönelik ilgi ve isteğin zaman içinde kaybolması. Bunların içinde ilk sırada sertleşme bozukluğu, ikinci sırada da erken boşalma sorunu görülüyor. Üçüncü sıklıkta ise eşine ait cinsel bir sorun olması geliyor. Dördüncü grup başka bir hastalığa ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak ilgi ve isteğin kaybolması durumu oluyor” diyor.
    Uzun süre alkol ve madde kullanıma bağlı olarak da cinsel istek azalabiliyor.

    CİNSEL SORUNLAR
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Sertleşme sorunu yaşayan erkek için, cinsellik keyif veren bir şeyken ‘Acaba tekrar sertleşme olacak mı?’ gibi bir müsabaka haline gelebiliyor. O andan itibaren cinsellik kaygı vermeye başlıyor, çünkü her olumsuz deneme kişide ciddi sıkıntılara yol açıyor. Özellikle erkek cinselliğine önem veren, erkeğin temel kimliğini cinsellikle tanımlayan kültürlerde sertleşmeyle ilgili sorunlar olması gerektiğinden daha fazla ruhsal sıkıntılara neden oluyor. Bu da beraberinde cinsellikten kaçınmayı getiriyor. Her dört erkekten birinde görülen bir başka sorun da erken boşalma. Erkeklerde cinsellikten kaçınmanın önemli faktörlerinden biri de bu sorun oluyor. Çünkü zamanla cinsellikle ilgili algıların değişmesi özellikle kadın cinselliğinin öne çıkmasıyla, her iki tarafın da doyum alması önemli hale geldi. Erken boşalma ise bu duruma bir engel. Kişi bunu çok dert ederse cinsellikten kaçınma olabiliyor” diyor.

    Bir neden olmayabilir
    Eşiniz bir neden yokken cinsel ilişkiden kaçıyorsa bunun belirli bir nedeni olmayabiliyor. Bazı erkekler cinselliği normal şekilde yaşarken bir anda cinsel ilgilerini kaybedebiliyor. Kadınlarda daha fazla görülen bu durum sonradan ortaya çıkabileceği gibi cinselliğe aktif olarak başlanan ergenlik döneminden itibaren de görülebiliyor. Bu sorunun altında yatan sebepler arasında cinsellik konusunda katı kurallarla yetiştirilme, cinselliğin ahlak dışı olarak kabul edilmesi olabiliyor. Kişinin heteroseksüel ilişki yerine homoseksüel ilişkiye yönelmesi ve bunu yaşayamıyor olması da cinsel isteksizliğe yönlendirebiliyor.

    Cinsel mitler
    Yaşanılan toplumdaki cinsel tabular, mitler, cinsellikle ilgili inanışlar da erkeğin cinsel hayatını etkiliyor. ‘Cinselliği erkek başlatır, erkek cinselliği her zaman ister’ gibi inanışlar erkekte cinselliğe yönelik birtakım yükler getiriyor. Bu yükler bir süre sonra cinsellikten uzaklaşmasına neden olabiliyor. Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır inancı cinselliğin başarı göstermesi gereken bir yarışma gibi tanımlanmasına neden oluyor.

    Hastalıklar
    Kalp damar, diyabet, psikiyatrik sorunlar gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da cinsel istek kaybına neden olabiliyor. İlaç kullanımı dışında hormonal bozukluklar, yaralanmalar sonucu gelişen durumlar ve metabolizma hastalıkları da cinselliği etkiliyor. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Kişinin yaşam zorlukları, ilişki sorunları ve psikiyatrik rahatsızlıklara bağlı ilgi, istek kaybı da olabiliyor. Ani bir kayıp, kişinin işlerinde yaşadığı maddi kayıplar, stresli durumlar, ilişkide yaşanan ciddi bir aldatılma, huzursuzluk da kişinin cinselliğe ilgisini etkiliyor. Psikiyatrik hastalıklar içinde ise depresyon başta olmak üzere doğrudan cinsel isteğin kaybına neden olabiliyor. Cinsel saldırıya maruz kalma, ağır ruhsal hastalıklarda da bu durum söz konusu” diyor.

    Partnerin sorunları
    Eğer birlikte olduğu kadın cinsel bir sorun yaşıyorsa erkekte bir süre sonra cinsel ilgisizlik görülebiliyor. Kadının cinsel isteksizliği, uyarılma sorunu, ağrılı cinsel ilişki, orgazm olamaması ya da vajinismus erkekte de cinsel isteksizliğe neden olabiliyor.

    İkili ilişkilerde yaşanan sorunlar
    Eşler arasında herhangi bir iletişim sorunu varsa bundan ilk etkilenecek nokta cinsellik oluyor. Cinsellik kendi içinde de bir iletişimdir. Eğer çiftlerin birbirlerinden beklentilerinde sorun olduysa, küsme gibi bir durum ortaya çıktıysa cinsellik bazen bu sorunu aşabilse de bazen de ilk etkilenen alan olabiliyor. Aldatma gibi bir sorun yaşanıldığında ise cinsellik kişinin karşı tarafla paylaşacakları açısından sıkıntı vermeye başlıyor. Çünkü kişi ihanete uğradığını düşündüğünde cinsel istek kaybı yaşayabiliyor.

    Ne yapılabilir?
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Her çiftin kendilerince geliştirmiş olduğu bir iletişim dilinin olması gerekiyor. Cinsel terapilerde çiftler arasındaki iletişimin yetersiz olduğunu görüyoruz. Cinsellikte iletişim yeterli değilse cinsel sorun da ortaya çıkıyor. Toplumdaki inanışlardan biri konuşmanın cinselliğin büyüsünü bozduğu yönündedir, oysa bu doğru bir düşünce değil. Cinsellikte iletişim tekniklerinde çiftlerin sevişme sırasında sözel ya da bedensel olarak mesaj verebileceklerini öğretiyoruz. Bu mesajın sağlıklı olduğunu belirtiyoruz. Çiftler cinsellik sırasında neden konuşmaz? Çünkü cinsellik alınganlığa açık bir alan, yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Sorunlar reddedilme gibi anlaşılabiliyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ayıp gelebiliyor” diyor.

    İletişim nasıl kurulabilir?
    Çiftler bazen kendini haklı göstermek istiyor. Tartışmanın da bazı kuralları oluyor. Her iki tarafın da belirli bir süre konuşma süresi olmalı. Kendi haklılığını değil, kendi yanlışını görmek üzerine konuşmak gerekiyor. Beş dakikalık bir konuşmada “Ben bu sorunda şu noktalardan dolayı doğru yapmamış olabilirim” demek, yani karşı tarafı suçlamayarak konuşmak gerekiyor.

    formsante

  • Vajinismuslu kadın şanslıdır !

    Vajinismuslu kadın şanslıdır !

    Vajinismuslu kadınlar şanslıdır

    Vajinismusun her evli on çiftten birinde görüldüğüne dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Düğün mevsimini geride bıraktığımız şu dönemde, ilk denemede ve sonrakilerde bir türlü cinsel ilişki kuramadıkları için bize başvuran, cinsel danışmanlık veya cinsel terapi programına aldığımız pek çok vajinismuslu çift sorunlarını geride bırakmanın mutluluğunu yaşamaktadır. Vajinismus şikâyeti ile bize başvuran bu çiftler, aslına bakacak olursanız, yeni evlenen çiftler içerisinde en şanslı grubu oluşturuyorlar. Çünkü bu çiftler, açık davranarak sadece sorunlarından kurtulmuş olmakla kalmıyorlar; cinsel terapi sürecinde tam bir cinsel eğitim almış da oluyorlar. Biz, cinsel ilişkiyi sadece penisin vajene girmesi olarak değil; kadın ve erkeğin karşılıklı bedensel, zihinsel ve ruhsal doyumunu sağlayan doğal bir mucize olarak görüyoruz. Çiftlere özel yürütülen cinsel terapi sürecinde kadın ve erkeğin hem kendilerini hem de eşlerini tanıması, bedenlerini keşfetmesi, cinsellikle ilgili yanlışlarını düzeltmesi, bilmediklerini öğrenmesi sağlanıyor. Cinsel terapi sürecinden geçmiş çiftler üzerinde yaptığımız araştırmalar bize gösteriyor ki böyle bir yeniden yapılanma sürecinden geçen çiftlerin evlilikleri, iletişim boyutları ve cinsel yaşamları geçmemişlere oranla daha olumlu seyretmektedir. Bu çiftler, gerçek cinsel mutluluğu daha çabuk yakalıyorlar ve biz olmayı daha iyi başarıyorlar. Şimdi siz karar verin; vajinismuslu kadınlar mı daha şanslı, yoksa her şeyin yolunda gittiği sanılan ama cinsel sorunlarının üstünü örten kadınlar ya da çiftler mi?” dedi.
    Vajinismus zamanla geçmez, uygun bir tedaviyle geçer
    Vajinismuslu hastaların genelde kaderlerine küstüğü ifade eden CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Yeşil; “Hatta bu kadınlarımızın bir kısmı cinsel ilişkiyi adeta bir tecavüzü yaşar gibi yaşamaktadır. Çoğu çift, bu sorunun vajenin cinsel ilişkiye alışık olmamasından kaynak landığını düşünüp zamanın geçmesini bekler. Ama düşünülenin aksine vajen zaten esnek bir organdır. Sağlıklı bir cinsel ilişkide kadın yeterince uyarılıp penis-vajen birlikteliğine hazır hale geldiğinde ilk seferde bile rahat bir ilişki olabilir. Vajinismuslu kadınlarda ise fiziksel bir engel olmamasına rağmen, vajinadaki kasların kendi kontrolü dışında yani istemsiz kasılması sonucu, cinsel ilişki mümkün olmamakta ya da zor ve ağrılı bir şekilde gerçekleşmektedir. Buna kadının zihin altı (bilinçdışı) dediğimiz süreçleri, yanlış ya da eksik bilgileri neden olabiliyor. Beden, bir tehlike olarak algıladığı cinsel ilişkiden kendini refleks olarak korumaya çalışıyor. Oysa mutluluk veren bir sevişme eşleri daha huzurlu, daha mutlu ve çevrelerine karşı daha sevecen yaparken, birbirlerine daha çok bağlar, yakınlaştırır ve onları bütünleştirir. Vajinismus sıkıntısını yaşayanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini ve gitmeyeceğini bugün olmasa bile iki-üç yıl içerisinde fark etmekte ve çare aramaya başlamaktadırlar. 20 yıldır bu sorunla yaşayan kadınlarımız olduğunu gördük. Yaşam süreci içinde geliştireceğimiz ve renklendireceğimiz cinselliğimiz için şayet yolun başında eğitim alırsak bu bize en 4–5 yıl kazandırır. Yaşadığımız her an önemlidir, geçen zamanı bir daha geri getiremeyiz. Cinsel terapi için baş vuran hastalarla biz birlikte bir yolculuğa çıkarız. Bu yolculukta cinsel terapist önden giderek kişiye ışık tutar, o ışığı takip eden hasta aydınlığa ulaşır. Aydınlığa ulaşan hastaları daha renkli, daha mitlerden arınmış, daha çok hazza odaklı bir cinsel yaşam bekler. Vajinismus zamanla geçmez; uygun bir tedaviyle geçer.” dedi.
  • Evlilik Hayatına Alışma İpuçları

    Evlilik Hayatına Alışma İpuçları

    Bir çift olarak günlük rutine alışmak zaman alabilir. Evlenmeden önce beraber bile yaşıyor olsanız, bekarlık günlerinize özlem duymanız gayet normaldir. Bazıları, evliliğin ilk aylarında çok fazla fikir ayrılığı yaşarlar.

    Eşler başından itibaren her şeyin doğru gitmesini istediklerinden, pireyi deve yapabilirler, en önemsiz konular bile büyük bir sorun haline dönüşebilir. Çoğu problemin kökeninde, aslında evliliğin ne olduğuna dair beklentilerin farklı olması yatar.

    Eşlerden biri evde birlikte geçirecekleri yakın ve rahat anların hayalini kurarken, diğeri ise kariyerine daha çok odaklanmak isteyebilir.

    Yeni başlangıç yapmak…

    Bir evlilikte en sık yaşanan anlaşmazlık konularından bahsedecek olursak, aşağıdakileri sıralayabiliriz:

    Para: Tartışmaların en büyük nedenlerindendir. Para, bir şeylere ne kadar değer biçtiğimizi ve neden ne kadar etkilendiğimizi gösterir.

    Ev işleri: Aslında bu konuda yapılan tartışmalar önemsiz gibi görünse de, altında saygı, sevgi ve adalet gibi nedenler yatar.

    Cinsellik: Yeni evlenenlerin iyi bir seks hayatı olduğu düşünülür. Oysa, çoğu zaman bu böyle olmaz. Pek çok çift, seks için ya meşguldür, ya da cinsel problemlerle uğraşıyordur. Bunların bir alternatifi de seksin sıradanlaşması korkusudur.

    Yakınlık: İlişkinin ilk zamanlarında yakınlaşmak için gerekenleri günlük hayatınızın parçası haline getirmek önemlidir. Hayat meşguliyetlerle doludur ama bir bağ kurmanın olumlu yanlarını geliştirdikçe, bunlar tüm evliliğiniz boyunca sizinle kalır.

    İletişim: Birbirinizden ne kadar farklı olursanız olun, iyi iletişim becerileri, sorunları çabuk bir şekilde çözmenize yardımcı olur.

  • Bedeni Boşalıp Ruhu Aç Kalanlar Var!

    Bedeni Boşalıp Ruhu Aç Kalanlar Var!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. A. CEM KEÇE: “BOŞALMA KONTROLÜNÜ ÖĞRENMEK ARABA KULLANMAYI ÖĞRENMEK GİBİDİR…”

    Ülkemizde cinsel yaşamı aktif olan her on erkekten yedisinde görülen erken boşalma sorunu sinsice yaklaşan bir tehdit olarak yatak odalarını vuruyor. Çünkü Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinegöre, bir cinsel uyum bozukluğu olarak bilinen erken boşalma zamanla cinsel isteksizliğe ve partner ilişkisinde telafisi imkansız sorunlara yol açabiliyor.

    BEDENİ BOŞALIP RUHU AÇ KALANLAR VAR!

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe’ye göre “Bedenim boşalsa bile ruhum hala aç, boşalsam bile seks ihtiyacımı gideremiyorum, tam tatmin olamıyorum ve cinsel doyuma ulaşamıyorum. Tekrar seks yapmak istiyorum ama partnerim bunu her zaman kabul etmiyor ya da her zaman ikinciyi yapamıyorum ve partnerimle sorunlar yaşıyorum…” diyen erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Erken boşalmanın, en kolay ve en başarılı çözülebilen cinsel bir uyum bozukluğu olduğunu ifade eden Dr. Keçe; “Her insanın içinde her problemi çözecek yetenek, bilgi ve güç vardır. İstemek, doğru ve gerekli egzersizleri yapmak, cinselliğin evrensel kurallarına uymakla her problem çözülebilir.” diyor.

    BOŞALMA KONTROLÜNÜ ÖĞRENMEK ARABA KULLANMAYI ÖĞRENMEK GİBİDİR…

    Bir kişinin yaşaması için nefes almaktan sonra en önemli şeyinin yemek yemek olduğunu ve yemek yemenin bir süreliğine kontrol edilebildiğini veya geciktirilebildiğini söyleyen Dr. Keçe; “Seks yapmayı ve boşalma kontrolünü doğuştan bildiğimizi sanırız. Hatta zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannederiz. Oysaki nasıl okuma, yazma okulda öğreniliyorsa, seks de boşalma kontrolü de tecrübe kazandıkça sonradan öğrenilir. Öğrenme sürecinde deneyim çok önemlidir. Nasıl acemi bir şoför ilk başlarda zorluk çekerse, insanlar da boşalma kontrolünü öğrenme sürecinde benzer sıkıntılar çekerler. Kişi yemek hazır olmadığında bekleyebilmekte, misafir veya müşteri geldiğinde veya toplantı gerektiğinde çok aç olduğu halde yemek yemeği erteleyebilmekte veya başlamış olduğu yemeği yarım bırakabilmektedir. Demek ki insanoğlu daha zorunu yapabiliyorsa daha kolayını daha basitçe yapabilir. Erken boşalma tedavisi sol elle yemek yemeyi öğrenmiş birine sağ elle yemek yemeyi öğretmek gibidir. Bu süreci araba kullanmayı öğrenmeye de benzetebiliriz. Araba kullananlar bilirler ki, kırmızı ışık yandığında yaya geçidinin önünde durmak gerekir. ‘Çok süratliydim duramadım veya yerler kaygandı, yorgundum veya fren balatalarım zayıftı, bu yüzden duramadım’ diye bir açıklama veya mazeret olamaz, çünkü kullanıcı koşullara göre arabasını yönetmek zorundadır. Kişi durması gerektiği yerde duramıyorsa yani erken boşalıyorsa; ya arabayı durdurmayı bilmiyordur ya olumsuz alışkanlıkları ağır basıyordur ya da yaşadığı olaya farklı anlamlar yüklüyordur.” diyor.

    ÇİFTE ÖZEL EĞLENCELİ AŞK OYUNLARI SİZLERİ BEKLİYOR…

    Erken boşalmanın üstesinden gelmek için ilk önce kişinin kendi yolunu bulması gerektiğini söyleyen CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Kişi cinselliği partnerle tecrübe edilen bir paylaşım olarak yaşamayı öğrenmelidir. Boşalmayı kontrol etmeyi öğrenmek için çeşitli yollar denenir; seks yaparken başka şeyleri düşünmek, geciktirici kremler, prezervatifler gibi. Bunlarla başarı elde edilemediğinde ilaçlar kullanılır. İlaçlarla çözüm alamayanlar ise bir karar vermek zorunda kalırlar. Yani ya bu sorunla yaşamayı seçeceklerdir ya da cinsel terapi alarak bu sorundan kalıcı olarak kurtulacaklardır. Çünkü boşalma denetiminin öğretildiği ve cinsellik konularında bilişsel yeniden yapılandırmanın yapıldığı cinsel terapi, erken boşalmanın kesin çözüm yoludur. Cinsel terapi hatalı cinsel davranışların ve alışkanlıkların değiştirildiği, boşalma kontrolünün sağlanmasına yönelik bilgilendirmelerin yapıldığı, aşk oyunları adı altında kişiye veya çifte özel eğlenceli egzersizlerin planlandığı hoş bir süreçtir. Bu süreçte önerilen aşk oyunlarıyla erkekler partnerlerinin de yardımıyla boşalma kontrolünü öğrenirler, daha kaliteli ve sağlıklı bir cinsellik yaşamaya başlarlar ve kalıcı olarak iyileşirler. Bu iyileşme zamanla araba kullanmayı veya yüzmeyi öğrenmek gibi kalıcı bir hale gelir.” diyor.

    PEKİ AMA NASIL?

    Boşalma kontrolünü öğrenmenin bir süreç işi olduğunu ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Boşalma kontrolü aniden öğrenilen bir durum değildir. Boşalma kontrolünü isteme, boşalma kontrolünü öğrenme ve boşalma kontrolünün devam ettirilmesi birbirini izleyen süreçlerdir. Sağlıklı ve mutlu bir cinselliğin püf noktaları ise bunların ardından gelmektedir. Boşalma kontrolünü öğrenmenin başında olan erkekler öncelikle kendi kendilerine daha sonra da partnerleriyle boşalma kontrol alıştırmalarına başlamalıdırlar. Bu çok önemlidir. Çünkü bayan partner erkeğe öğrenme sürecinde çok yardımcı olur. Ayrıca zor durumlarda vereceği talimatlarla öğrenme aşamasındaki erkeğe hayati destek sağlar. Boşalma kontrolü öncelikle penisin duyumlarına odaklanma, partnere ve dokunuşlarına alışma dönemini gerektirir. Bu alışma sürecinde öncelikle tamamen rahat ve gevşemiş bir halde mastürbasyon ile denemeler yapılmalıdır. Denemelere yeni başlayan erkel mastürbasyon ile hem durup-başlamayı hem de bedensel duyumlarına odaklanma alıştırmalarını sıkça yapmalıdır ki yatakta partneriyle bu konularda rahat davranabilsin ve paniğe kapılmasın. Birkaç hafta böyle bu şekilde alıştırma yapan erkek daha sonra partneriyle denemeler yapmalıdır. Partnerinin yardımıyla boşalma kontrolünü öğrenmeye çalışan erkek hem yüksek uyarılma düzeylerinde kendini kontrol etmeyi hem de bu süreci keyifli hale getirmeyi başaracaktır. İyi bir seks partneri olmanın püf noktalarından biri partnerle uyumlu sevişebilmektir. Ayrıca erkek sevişmenin ve dokunmanın hazzına odaklandığı kadar partnerinin de ihtiyaçlarını kontrol etmelidir.” diyor.

  • Sevişirken aklınız nerede?

    Sevişirken aklınız nerede?

    Son zamanlarda seks sizin için yapılması gereken bir işe dönüştüyse, sevişirken elinizi çenenize koyup, “Acaba yarın ne giysem?” diye düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz!

    Kadınlar artık o kadar çok meşgul ki, bütün her şeyi planlamaları gerekiyor. Bazen seksi bile! O yüzden, sevişirken, bazen yeterince odaklanamayan ve o ana kendini kaptırıp gidecekken, çok alakasız bir şeyi düşünerek konsantrasyon güçlüğü yaşayan kadınlar var. Ayrıca akşama kadar çalışan bir kadının, eve geldiğinde tek düşündüğü şey çoğu zaman seks değil, kendini en yakın kanepeye atmak ve derin bir uyku çekmek oluyor.

    Çünkü yorgunluk ve stres onu başka bir şeyi düşünmekten alıkoyuyor. Tamam, abartmayalım; her kadın çok yorulmuyor olabilir. Ama yapılmasını gereken rutin işler ve stres, bir kadının kafasını yeterince meşgul edebilir. Hatta bazen, yarın ne giyeceğini bilmemek bile, bir kadın için büyük bir sorun olabilir!

    Aslında böyle basit göründüğüne bakmayın çünkü bu ilgisizliğin altında ciddi problemler yatabiliyor. Sevişme sırasında günlük hayatı, rutin işleri devamlı olarak düşünen ve cinsel beraberliğe ilgisiz davranan kadınlarda bazı nedenler etkili olabiliyor.

    Organik anlamda sorun yaşayan, örneğin hormonsal eksikliği olan kadınlarda zihinsel ve dolayısıyla vajinal uyarılmada bir azalma meydana geldiğini belirten Hattat Hastanesi Cinsel Wellness Kliniği Direktörü Dr. Ece Hattat, “Bu durumda kadın cinselliğe odaklanamaz ve baka düşünceler içinde olabilir. Günlük işlere daldığını düşünen kadın, hormonsal bir eksiklik yaşıyor olabileceğini fark etmez. İş, aile, çocuk, okul, ilişkisi gibi sebeplerle yoğun stres yaşayan kadınlarda da cinsel uyarılma azalabilir. Bu anlamda stres, hem cinsel isteği yöneten hormonları azaltarak, hem de psikolojik etkiyle cinselliğe odaklanmayı güçleştirerek, cinsel tatmini azaltır.”diyor.

    Kadınlar, kendilerini bazen olumsuz duygulara da kaptırabiliyor. Örneğin partneri erken boşalma yaşayan kadınlar, “Sadece kendini tatmin etmek istiyor!” diye ve partneri sertleşme sorunu yaşayan kadınlar, “Kilo aldım”, “Partnerimi tatmin edemiyorum”,”Eskiden olduğu gibi çekici değilim” gibi düşünceler içinde olabiliyor.

    Dr. Ece Hattat tüm bu saydıklarımızın dışında, kadınların cinsel mitler nedeniyle de cinsellik sırasında olumsuz mesajlara odaklanabileceğini söylüyor: “Bu şekilde seks yapmak doğru değil!”, “Kendimi rahat bırakırsam benim ahlaksız olduğumu düşünecek”, “Cinsel aktiviteyi ben yönetmeliyim” gibi düşünceler, kadınları tatminkar bir cinsellikten uzaklaştırıyor.

    Kadınlarda cinselliğin duygusal yakınlık kısmı çok önemli.”Eşim duygusal yakınlık göstermiyor”,”Sadece seks istediğinde beni umursuyor”, “Kulağıma romantik bir şeyler söyleseydi” tarzı düşünceler oluşabiliyor. Cinsel isteksizlik, cinsel uyarılma sorunları, orgazm problemleri veya ağrı hastalıkları yaşayan kadınlar ise, “Hiçbir şey hissetmiyorum”,”Galiba orgazma hiç ulaşamayacağım”,”Ne zaman bitecek?”, “Canım yanıyor!” gibi düşünceler, var olan cinsel problemleri daha da arttırıyor.”

    “Kendini röntgenleyen kadınlar var”

    Sevişme sırasında, “kendini gözetleme” denilen bir tablo da ortaya çıkabiliyor. Bu sırada kadın veya erkek, sürekli kendini takip etme, cinselliği sanki dışarıdan biri gibi gözetleme eğiliminde oluyor. Zevk almadığını, orgazm olmadığını, sıradaki pozisyonu düşünerek kendini ve partnerini izleyen kadınlar, cinselliğe kendini tam olarak veremiyor. Haliyle konsantrasyonları bozuluyor, cinsel uyarılma ve orgazm ihtimali azalıyor. Doktor Ece Hattat’a göre, tüm bu sorunların üstesinden gelme yolları ise şöyle: Kadınların kendi cinsellikleriyle ilgili duygu ve düşüncelerini farkında olmaları, partnerlerinin istek ve arzularını anlayabilmeleri ve cinsellik konusunda iletişimden kaçınmamaları.