Etiket: cinsel terapi

  • Cinsel terapi nedir

    Cinsel terapi nedir

    Cinsel işlev bozukluklarından dolayı bozulan ruhsal dengeyi sağlamak, yeniden cinsel eğitim vermek, düşünce ve duygu alışverişi kurmak, çiftlerin veya bireylerin kendilerini tanımalarını sağlamak, cinsel çatışmaları çözümlemek, bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri azaltmak, çiftler arasındaki ilişkileri iyileştirip olgunlaştırmak için kullanılan tüm teknik ve yöntemlere cinsel terapi diyebiliriz.

    İnsan davranışı ve cinselliği bedensel, psikolojik ve sosyal koşullardan etkilenir. Cinsellik salt cinsel organlarla sınırlı değildir. Cinsellikle ilgili duygu, düşünce ve çoğu hatalı olabilen yerleşmiş inançlar vardır. Cinsel sorunların ve bozuklukların ortaya çıkışında kişinin bedensel ve psikolojik özellikleri ya da ikili ilişkilerin dinamikleri etkili olabilir. Doğal olarak cinsel sorunların tedavisi de onun gelişmesine neden olan etkene göre değişebilir. Kişi ile görüşülerek sorunu ortaya çıkaran, yerleşmesine neden olanlar birlikte incelenir. Kişiye ve sorununa etkin olacak ilaç veya psikoterapiler seçilir. Cinsel sorun, tıbbi veya biyolojik nedene bağlı gelişmişse tedavisi ilaç veya diğer tıbbi tedaviler olacaktır. Bu durumda böylesi bir tedaviyi ürologlar, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ya da psikiyatristler yaparlar. Eğer cinsel sorun, psikolojik faktörlere bağlı gelişmişse veya tıbbi bir nedene bağlı olarak gelişmiş olsa bile psikolojik etkenler durumu ağırlaştırmışsa cinsel terapi gereklidir. Cinsel terapi ise cinsel alanda kendini geliştirmiş ve eğitim almış psikologlar, hekimler ve psikiyatri uzmanları tarafından uygulanabilir.

    Cinsel terapinin tedavi ettiği cinsel işlev bozuklukları; vajinismus, erken boşalma, sertleşme bozukluğu, disparoni (kadında ağrılı cinsel ilişki), kadın ve erkekte cinsel istek bozukluğu, kadında uyarılma bozukluğu, kadın ve erkekte orgazm bozukluğudur.

    Cinsel terapide öncelikle cinsel işlev bozukluklarının kişinin iç dünyasındaki bir çatışmadan mı kaynaklandığı, yoksa kişiler arasındaki bir çatışmanın etkisiyle mi oluştuğu araştırılır. Çünkü cinsel işlev bozuklukları sosyokültürel baskılar, cinsellikle ilgili bilgi eksikliği, önemli bir psikiyatrik hastalığın bir sonucu, çarpıtılmış ve olumsuz düşüncelerimiz veya basit bir stres durumundan kaynaklanabilir.

    cinsel terapi
    cinsel terapi

    Cinsel terapinin amacı, çiftin cinsel iletişimin düzeltilmesi ve geliştirilmesi, cinsel performans baskısından kurtulma, korku ve utanç duygularının
    giderilmesi, cinsel hayatını geliştirmek ve cinsel sorunları çözüme ulaştırmaktır.

    Cinsel terapi kısa süreli ve soruna odaklı odaklı bir psikoterapi yöntemidir. Cinsel soruna yönelik bir psikoteröpatik yaklaşımlar içerir. Cinsel terapiye başvuran kişinin eşiyle başvurması önerilir. Çünkü bu tedavi başarısını daha da artırmaktadır. Cinsel terapide öncelikli olarak çocukluktan itibaren öğrenilmiş olumsuz ve yanlış inanışların düzeltilmesi amaçlanır. Bu yüzden; öncelikle her iki partnerle ayrı ayrı görüşülerek cinsel öykü ve cinsel sorun öyküsü alınır. Sorunun alanları belirlendikten sonra tedavi hedefleri çiftle beraber saptanır. Görüşmelerin sıklığı, süresi ve temel ilkeleri belirlenir. Her cinsel işlev bozukluğuna özgü özel teknikler egzersizler yoluyla kişiye öğretilir. Cinsel iletişim ve yakınlığın arttırılmasına yönelik çiftlerin birlikte uygulayabileceği ev ödevleri verilir. İlişkileri iyi olan, aralarında sevgi ve güven bulunan çiftlerde cinsel sorunların tedavisi daha kolay ve çabuk olmaktadır.

    İyi bir cinsel terapistin, klasik cinsel terapi tekniklerinin yanı sıra davranışçı, bilişsel, dinamik, varoluşsal, gestalt gibi bireysel psikoterapi tekniklerini ve çift terapisi tekniklerini de çok iyi bilmesi gerekir. Terapide olumlu sonuca ulaşma oranı %98’dir. Çift tedaviye kararlılıkla devam ettiğinde birbirlerine destek olduklarında çözüm kaçınılmazdır.

    Uzm. Psk. Elif ARI APAKGÜN tarafından yazılmıştır.

  • Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel isteksizlik, kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Cinsel isteksizlik kadınların ortalama %33’ünde görülür. Oranlar yaşa bağlı olarak artmaktadır.

    Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?
    1- Fiziksel Faktörler:Yaşlanma ve menopoz, cinsellikten uzun süre uzak kalmak, kullanılan bazı ilaçlar, alkolizm, böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar, multipl skleroz, Parkinson gibi nörolojik problemler, ameliyatla rahmin alınması, hormonal dengesizlikler, doğumdan sonraki lohusalık ve emzirme dönemleri, cinsel organlarının yapı ve fonksiyonlarının bilinmemesi, rahim ağzı enfeksiyonları, vajinal mantar, trikomonas gibi vajen enfeksiyonları, vajen akıntıları, yaşa bağlı hormonal yetersizlikten kaynaklanan kuruluk, ameliyat sonrası meydana gelmiş yapışıklıklar gibi cinsel hayatı etkileyecek jinekolojik rahatsızlıklar, ilişkide ağrı hissetmedir.
    2- Psikolojik Faktörler: Vaginismus, aşırı stres, eşler arasındaki geçimsizlikler ve çatışmalar, homoseksüellik, evlilikle ilgili problemler, beden şekli ile ilgili kaygılar, bıkkınlık, cinsel travmalar, tecavüz, ailede birinin ölümü, çocuk doğumu, taşınma gibi önemli yaşam olayları, ilişkiye gerekli özenin gösterilmemesi, cinsel ilişki ile bazı olumsuz anıların yerleşmesi, cinsel ilişkide bulunmanın bir suç veya günah olarak algılanması, anksiyete ve depresyondur.

    Nedenleri toparlayacak olursak, bir kısmı erkeklerin sebep olduğu, bir kısmı kadınların kendilerinden gelen ve bir kısmı da çevre ile ilgili nedenlerdir. Kadınların yaklaşık %1’de gerçekten fiziksel bir problem vardır.Geri kalan %99’luk kesimin problemi tamamen psikolojiktir.

    Tedavi
    Tedavi, neden olan faktörün ortaya konmasından sonra mümkündür. Tedavinin amacı eşler arasında bir uyum oluşturulması ve aralarındaki bozulan iletişimin yeniden düzenlenmesidir. Eğer eşlerden birinde belirgin düzeyde cinsel istek azlığı varsa istek düzeyini arttırmaya çalışmak gerekir. Bazen de eşlerden birinde aşırı isteklilik ve talepler varsa dengeyi sağlamak açısından bu istek ve talepleri azaltmak gerekebilir. Bu nedenle tedaviye “çift” olarak hastalar kabul edilmelidir. Herhangi bir organik hastalık saptanamamışsa isteksizliğin nedeni psikolojiktir. Bu durumda çiftlerin birlikte psikiyatrik yardım alması gerekmektedir:

    Cinsel Terapi
    Aile Terapisi,
    Bedensel egzersizler,
    Cinsel egzersizler,
    Cinsel hayatta kısa ayrılıklardan sonra bir araya gelme, eğitim amaçlı erotik videolar seyretme, kıyafet değişikliği, tavırlardaki bir değişiklik, mekan değişikliği gibi küçük değişiklikler ve fanteziler yapılması vb. cinsel yaşama yeniliklerin kazandırılması,
    İlaç tedavisi: Testosteron hormonu, viagra, antidepresan ilaçlar, feromonlar ve Opti-S’xtiva yani kadınlar için yulaftan yapılma viagra benzeri bitkisel afrodizyaklar.
    Cinsel İsteksizlik Hakkında Bilinmeyenler

    Yapılan araştırma sonuçlarına göre seks; stres, yorgunluk ve baş ağrısıyla savaşır ve bu sayede bünyeyi de rahatlatır.
    Bazı kadınların kendiliğinden cinselliğe ilgileri yoktur fakat eşlerinin yaklaşımına fizyolojik bile olsa yanıt verir, uyarılır ve orgazm olurlar.
    Kadınlarda aşk cinsel isteği artıran bir etkendir.
    – Cinsel isteksizlik kadının kısır olması demek değildir. Çünkü kadınlar hiç cinsel birleşme yapmadan da gebe kalabilirler.
    – Genel olarak bütün kadınlar yeterli bedensel ve ruhsal uyarmalarla hazırlandıkları takdirde cinsel birleşmeden zevk alabilirler.
    – Kadınların büyük çoğunluğu cinsel isteksizliklerinin gerçek nedenini kocalarının beceriksizliğinde ararlar. Oysa, çoğu kez durumdan erkek kadar, hatta ondan daha fazla, kadın sorumludur.
    – Cinsel isteksizlik genellikle çiftler arasındaki sorunları yansıtır.

  • Cinsel isteksizlik

    Cinsel isteksizlik

    Kadınların sık sık yaşadığı cinsel işlev bozukluklarının başında cinsel ilgi ve istek duyumlarının azalması gelmektedir. Cinsel istek kişiden kişiye ve zamandan zamana değişiklik gösterebileceği için cinsel istek “normal” düzeyi henüz tanımlanamamıştır.

    Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu, DSM-IV’e göre, sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. Değerlendirme cinsel ilgi ve istek sorunu olan kişinin yaşı, yaşam koşulları, genel sağlığı ve sorun oluşmadan önceki cinsel isteği gibi etkenler de göz önüne alınarak yapılmalıdır.

    Cinsel istek bozukluğu kadınlarda puberte döneminden başlayarak devam eden primer bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde cinsel partnerle yaşanan genel ilişkideki sorunlar, depresyon gibi psikolojik bozukluklar, gebelik, doğum, psikolojik travma ya da ilaca bağlı belirgin bir neden veya durum sonucu sekonder bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, kadının sosyal çevredeki sorunu, evlilik dışı bir ilişki yaşaması, görücü usulü evlilik yapması, çözülmemiş çatışmalar yaşaması ve en önemlisi de mutsuz bir evlilik sürdürmesi cinsel isteğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun dışında, sorunu yaşayan kadının cinsel içerikli hayal ve düşüncelerinin, karşı cinse olan ilgisinin, mastürbasyon yapma sıklığının ve partneriyle yaşadığı ilişki sıklığının da cinsel isteksizlikte önemli bir payı vardır.

    Bazen kadınlar cinsel aktiviteye cinsel istekleri olduğu halde katılmayabiliyor ya da cinsel istekleri olmadığı halde katılabiliyor. Buradaki en temel neden, cinsel yaşamı olumsuz olarak etkileyen bir takım yanlış inançların varlığıdır. Özellikle “Sevişmeyi başlatan kadın azgın ve istenen bir kadın değildir!” cinsel mitine olan inancın, kadınların cinsel aktiviteye başlamalarına engel olduğu bir gerçektir. Ancak bu kadınlar eşleri tarafından başlatılan aktivitelerde yer alabilmekte, herhangi bir uyarılma veya orgazm sorunu yaşamamaktadır. Diğer taraftan, toplumumuzda halâ kadının kocasına karşı görevlerinden birinin, onunla cinsel ilişkiye sadece kocası istediği için girmesi gerektiğine olan inançtır. Bu durum da, özünde keyifli bir aktivitenin bir iş ve hatta bir işkence olarak görülmesine neden olmaktadır. Bu olumsuz düşünce ve inanışlar doğuştan var olan cinsel dürtülerin, zaman içinde geliştirdiğimiz cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve deneyimlerimizle nasıl biçimlendiğini göstermektedir.

    Cinsel istek azlığından şikayet eden kişinin yaşı dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biridir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte meydana gelen biyolojik değişim, cinsel istek azlığı yaratmaktadır. Özellikle, menopoz ve öncesi-sonrası oluşan hormonal değişim, vulvada ve vajende atrofi, vajinanın salgılarında azalma ve sonuçta vajinada kuruluğa ve hatta ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır. Bir kadının düzenli adet görmesinin birçok kültürde doğurganlığın ve dişiliğin tanımı olarak algılanması, menopozun da “kadınlığın kaybedilmesi” gibi düşünülmesine ve hatta buna bağlı olarak “bu yaştan sonra” cinselliğin yaşanmasının da hoş olmayacağı gibi olumsuz inançlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, cinsel istek azlığı söz konusu olsa bile bu dönemde sorun olarak algılanmamakta ve bu amaçla tedaviye başvurulmamaktadır.

    Cinsel istek azlığına sebep olan etkenlerden diğerleri de kullanılan ilaçlar (psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, tansiyon ilaçları), bazı bedensel hastalıklar (diabet, yüksek tansiyon gibi), alkol kullanımı, kanser tedavileri ve erken yaşam deneyimleri içinde herhangi bir cinsel taciz ve tecavüz öyküsünün varlığıdır. Cinsel içerikli travma öyküsü olan kadının daha sonraki her cinsel yaşantısını geçmişte yaşadığı tecavüz sahneleri ile bağdaştırması cinsel aktivitelerden ve yakınlaşmalardan uzak durmasına neden olmaktadır.

  • Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ÇİFTE ÖZEL BİR TEDAVİ PROGRAMI UYGULANMALI!”

    Boşalma ve orgazm, tıptaki son gelişmelere rağmen hala bilinmezliklerle dolu iki ayrı terimdir. Dolayısıyla, Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Tarif edilmesi zor olan bu geri bildirimlerden boşalma bedensel bir rahatlamayken, orgazm bu bedensel rahatlamaya ruhun da eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Boşalma sorunları kadınlarda anksiyeteye ve bunun sonucunda oluşabilecek depresyona, kendine güvensizliğe ve kişinin kendisine olan saygısını yitirmesine yol açabilmektedir. Boşalamayan veya orgazm olamayan kadın beyninde bunu takıntıya dönüştürmekte, boşalma bozukluklarına neden olmaktadır. Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları üzerinde araştırma yapan Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, boşalma ve orgazm sorunlarının kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının başında geldiğinin altını çizerek, tedavi yollarına dikkat çekti…

    EN ETKİLİ YÖNTEM: CİNSEL TERAPİ PROGRAMI!

    Tedavinin ilk aşamasının, cinsel terapistin kişiyle veya çiftle ilk görüşme yapması olduğuna değinenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk görüşmenin sonunda cinsel terapist kişiye veya çiftecinsel eğitim videoları ve kitaplarıverir yani bibliyoterapi yapar. Daha sonra cinsel terapist kişiyi veya çifti değerlendirme görüşmelerine alır. Bu süreçte cinsel öykü alınır, çeşitli testler ve ölçekler kullanmanın yanında gerektiğinde jinekolojik muayene de önerebilir. Böylece yaşanan sorunun nedeni keşfedilir ve olası çözüm yolları kişiye veya çifte sunulur. Çift kendilerine özel olarak hazırlanan tedavi planını kabul ettiğinde cinsel terapi süreçleri başlatılır. Cinsel terapi aşamasında kadının veya çiftin yaşantısı, geçmişi, geçmişteki birliktelikleri, genel olarak cinsel hayatı, partneri ile uyumu gibi boşalma ve orgazm olamama sorununa neden olabilecek alt başlıklar saptanmaya çalışılır.” dedi.

    EN BÜYÜK NEDEN CİNSEL BİLGİSİZLİK!

    Cinsel terapi süreçlerinin önemine değinen CİSED Genel Psikiyatri Uzmanı Yrd. Başkanı. Dr. Cebrail Kısa;“Yapılan tıbbi araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre, boşalma ve orgazm sorunlarının en sık görülen nedeni cinsel bilgisizlik olduğu için cinsel terapi evresinde kişiye ve çifte cinsel ilişki, cinsellik ve cinsel organlarla ilgili bilgi verilir ve cinsel eğitim videoları eşliğinde bilişsel yeniden yapılandırma yapılır. İlişkideki mevcut iletişim sorunları çözümlenir ve çiftin ilişkisi flört havasına sokulur. Ardından kadının boşalmasını veya orgazm olmasını engelleyenduygularıyla bağlantıya geçmesi ve onları söze koyması sağlanır. Daha sonra ise kişinin önce bireysel olarak kendi vücudunu tanımasına sonra çiftin birbirinin vücudunu tanımasına yönelik aşk oyunları adında çalışmalar yapılır. Buradaki amaç, cinsellikle ilgili önceden gelen yanlış ve eksik bilgilerin temizlenmesi ve yerine doğru bilgilerin getirilmesidir.” dedi.

    İLAÇ KULLANIMI VE KLİTORİS BÜYÜTME ÇÖZÜM DEĞİL!

    İlaç kullanımı ve klitoris büyütme gibi tedavi yöntemlerinin boşalma ve orgazm sorunlarını önleyici birer tedavi şekli olduğu söylense de, cinsel terapistlerce kullanımının önerilmediğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “İlaçlar sorununu kökünden halletmeyecektir. İlaç kullanımı geçici boşalmalara neden olacağından, sonrasında ciddi cinsel sorunlara ve depresyona neden olabilir. Klitoris büyütme operasyonu ise klitoral uyarma yani mastürbasyon eylemine kadını daha duyarlı hale getirecek ama cinsel birliktelik (penetrasyon) sonucu oluşacak olan vajinal boşalmaya ve vajinal orgazma çok faydası olmayacaktır.” dedi.

    CİNSEL TERAPİDE AMAÇ KESİN SONUÇ ALMAKTIR!

    Aşk kaslarını kullanmayı öğrenmenin boşalma ve orgazmı kolaylaştırdığını ifade eden CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Kesin sonuçlu tedavide, kadının erojen bölgeleri yani duyarlı bölgelerine (meme uçları, klitoral bölge, kulak ve boyun çevresi, kasık bölgeleri, bacak iç kısımları, vb.) yoğunlaşma tekniklerine yönelten cinsel terapi programına ihtiyaç vardır. Ancak bu teknik, klitoral uyarı ile boşalan ama cinsel ilişki sırasında boşalamayan kadınlarda genellikle etkisizdir. Böyle durumlarda aşk kaslarını çalıştırma egzersizleri yani Kegel egzersizleri ile duyarlılığını arttırmak mümkündür.” dedi.

  • Cinsel fonksiyon bozukluğu

    Cinsel fonksiyon bozukluğu

    Cinsel fonksiyon bozukluğu mu yaşıyorsunuz, bunu söylemekten ya da doktora gitmekten kaçınıyor musunuz? Bitkisel tedavi yollarını da denediniz ve sonuç alamadınız. Son çare doktora gittiniz. Ancak görünürde herhangi bir probleminiz yok. Peki hiç kan şekerinizi, kolesterolünüzü ve kan basıncınızı ölçtürdünüz mü?

    Erkeklerde görülen cinsel fonksiyon bozukluklarının önemli nedenlerinden biri olan diyabeti İç Hastalıkları Bölümü, Obezite ve Diyabet Polikliniği Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol’la konuştuk…

    Erkeklerde görülen birçok cinsel problemin altında insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon ve kolesterol gibi nedenlerin yattığını ancak kişinin şikayetini dile getirmekten çekindiği için bunların çok geç fark edildiğini dile getiren Uzm. Dr. Erol; ‘Hastalarımız genellikle Üroloji Bölümüne başvurduktan sonra hekimlerimizin yönlendirmesiyle bize geliyor. Aslında erkeklerde görülen birçok cinsel problemin temelinde damar sertliği yatıyor. Ne yazık ki damar sertliğinin sadece kalbi etkilediği gibi yanlış bir kanı var. Ancak damar sertliği vücuttaki bütün damar sistemini olumsuz yönde etkiliyor. Damar sertliğinin oluşmasına ise insülin direnci, diyabet, kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon ve sigara neden oluyor.

    Özellikle diyabet artık bütün dünyada damar sertliği ile eşdeğer olarak kabul ediliyor. Bu yüzden diyabet eşittir damar sertliği diyebiliriz. Diyabeti olan bir kişiyi koroner kalp hastası olarak da kabul ediyoruz.

    Kalp damar hastalığına aday kişinin vücudundaki tüm damarlar gibi genital bölgede yer alan damarları da bu süreçten etkileniyor. Bu nedenle iktidarsızlığın en büyük nedenlerinden birinin damar sertliği olduğunu söyleyebiliriz.’ diye konuştu.

  • Türkiye’de Her On Erkekten Yedisi Süpermen!

    Türkiye’de Her On Erkekten Yedisi Süpermen!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ERKEN BOŞALMA ÇİFTİN CİNSEL UYUMSUZLUĞUDUR!”

    Erkeklerin cinsel hayatlarındaki en büyük kâbuslarından biri de hiç kuşkusuz erken boşalmadır. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her on erkekten yedisinin hayatının bir döneminde erken boşalma sorunu yaşadığını söylüyor. Peki, erken boşalma tanısı nasıl konuluyor? Erken boşalmanın tanı kriterleri neler? Erken boşalma bir hastalık mı? Erken boşalmanın bir tedavisi var mı? İşte yanıtları…

    ERKEN BOŞALMA TANI KRİTERLERİ…

    Erken boşalmanın, erkeğin boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolünün olmaması durumu olduğunu ifade edenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, çok az bir uyarılmayla, kişinin istemesinden önce, vajinaya girme öncesi, girer girmez ya da hemen sonra boşalma olması erken boşalmaolarak tanımlanıyor. Erken boşalmanın en iyi profesyonel tanımı;yaşadığı cinsel ilişkilerin çoğunda, erkeğin ne zaman boşalacağı üzerine gönüllü ve bilinçli kontrolünün olmamasıdır. Diğer bir değişle, erken boşalmada önemli olan süre değil, boşalma refleksi üzerinde dolaylı olarak istemli bir denetimin olup olmamasıdır. Denetimsizliği tanımlamada ‘erken’ sözcüğü uygun olmadığından, ‘erken boşalma’ yerine ‘denetimsiz boşalma’ya da ‘ istemsiz boşalma’ terimlerinin kullanılması daha uygun olacaktır. Bu nedenle, erken boşalma her ne kadar cinsel bir hastalık veya yetersizlik gibi görülse de, aslında bir hastalık olmayıp, cinsel bir uyumsuzluk, cinsel işlev bozukluğudur. Çünkü cinsel ilişkide en önemli şeylerden biri çiftin uyumudur.” dedi ve Dr. Keçe erken boşalma tanı kriterlerini şu şekilde açıkladı: (1) Penis vajina birlikteliğinin 7 dakika ve üstünde sürdürülememesi, (2) Yaşanan seksüel aktivitelerde bayan partnerin tatmin olmaması, (3) O an geldiğinde erkeğin kendini tutmak istemesine rağmen denetimsiz ve istemsiz bir şekilde boşalma refleksi üzerinde dolaylı bir kontrolünün olmaması, (4)Yenileyici ve tekrarlayıcı bir biçimde her cinsel ilişkide denetimsiz boşalmanın gerçekleşmesi, (5) Haftada 1 veya 2 cinsel birleşmeden oluşan düzenli bir cinsel hayata rağmen yukarıdaki sorunların altı aydan sonra da devam ediyor olması…”

    ERKEKLERİN 3 BÜYÜK KORKUSU…

    Erken boşalan erkeklerin geçmişlerinde cinsel travma öyküleri olabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Genellikle geçmiş cinsel travma öyküleri olan erken boşalan erkekler;boşalma için aceleci olur,geçmiş cinsel performanslarından utanç duyar, partnerlerinin yaşanan cinsellikten haz almadığı endişesi içindedir,duyulara ve dokunmanın verdiği hazza odaklanamaz,cinsel açıdan deneyimsizdir, kendilerine güvenmezler, cesaretleri eksiktir ve zamanla cinselliğe karşı korku geliştirirler. Erken boşalanerkeklerin 3 büyük korkusu oluyor.Bunlar; ‘Ya penisim sertleşmezse!‘, ‘ Ya önsevişme sırasında vajina içine girmeden penisim inerse!‘ ve ‘Ya partnerim boşalmadan erken boşalırsam!‘ şeklindedir. Bu şekilde başarısız olmaktan korkan erkek kendini gerçekleştiren kehanet örneğinde olduğu gibi, korktuğu şeyleri çaresizlikle yaşamaya başlar. Oysaki ön sevişmeyi boşalmadan uzun süre sürdürebilen bir erkek, vajinal ilişkiyi de o kadar süre devam ettirebilir.” dedi .

    TÜRKİYE’DE HER ON ERKEKTEN YEDİSİ SÜPERMEN!

    Erken boşalmanın erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluğu olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; ” Türkiye’de neredeyse her on erkekten yedisi Süpermen. Çünkü ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her on erkekten yedisi hayatının bir döneminde erken boşalma sorunu yaşıyor. Diğer bir değişle, Süpermen gibi hızlılar ve çabuk boşalıyorlar. Buna rağmen erkekler erken boşalma için tedavi arayışında bulunmuyor, çaresiz oldukları için cinsellikten zamanla soğuyorlar ya da sertleşme sorunları yaşamaya başlıyorlar. Oysaki boşalma kontrol edilebilen bir reflekstir ve erken boşalmanın %100 tedavisi vardır. Tedavi yolu ise cinsel terapidir.” dedi.

     

  • İçeride neler oluyor ?

    İçeride neler oluyor ?

    Cinsel sorunların çözümünde terapi kelimesi her zaman geçer. Peki birçok sorunda olduğu gibi cinsel sorunlarda da etkili olan terapiler sırasında kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu merak ediyor musunuz? Cevabı, yazımızda gizli…

    Cinsel sorunların tedavisinde sıklıkla duyduğumuz cinsel terapi kelimesi kulağa aşina gelse de içeriğinde neler olduğunu birçoğumuz merak ediyor. Cinsel terapi kiminle, nasıl yapılıyor, cinsel sorunların tedavi edilmesi için verilen ödevler arasında neler bulunuyor gibi soruların cevabını siz de merak ediyorsanız cinsel terapist Doç. Dr. Ercan Özmen’in anlattıklarını dikkatle okumanızı tavsiye ediyoruz.

    CİNSEL TERAPİ KİMLERE UYGULANIYOR?
    Doç. Dr. Ercan Özmen cinsel terapinin cinsel sorunları tedavi etmeye yönelik olduğunu ve ilaç yerine davranış terapilerinin etkili olduğu bir yöntemin esas alındığını belirtiyor. Cinsel terapilerin en iyi yanı, kısa süre içinde etkili sonuçlar alınabilmesi. Terapi yapılmasının nedeni ise cinsel sorunların aslında tek kişinin sorunu olmaması ve karşı tarafın cinsel yaşamını da etkilemesi olarak açıklanıyor. Cinsel sorunlar erkeğin ya da kadının sorunu olarak görülmüyor. Doç. Dr. Ercan Özmen, “Hastalar bireysel olarak gelseler de düzenli bir partnerleri varsa onlarla da görüşülmesi gerekiyor. Çünkü cinsel sorunların büyük bir çoğunluğunun altında psikolojik kökenli nedenler olabiliyor. Yanlış öğrenilmiş birtakım düşünceler ve hatalı beklentiler de cinsel yaşamı olumsuz yönde etkiliyor. Terapide öncelikli olarak yanlış bilgiler düzeltiliyor. Doğru bilgiler veriliyor. Bu bilgilerin içinde karşı cins ile iletişimin nasıl kurulacağı ya da anatomik, fizyolojik ve davranışsal bilgiler de oluyor” diyor.

    İletişim cinsellikte de önemli
    Çiftler arasındaki iletişim sorunu cinsel hayatı da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Terapilerin en önemli yanı ise çiftlere iletişim sorunlarını aşmaları için destek olmak oluyor. Çünkü cinsel sorun yaşayan kişi bir süre sonra cinselliği haz veren bir birleşme değil zorunluluk olarak görmeye başlıyor. Cinsel isteksizlik, erken boşalma ve vajinismus gibi çok sık görülen sorunlar için cinsel terapiler oldukça etkili. Bu terapilerde verilen ev ödevleri ise çiftlerin cinsel hayatlarını canlandırmaya yönelik oluyor.

    VAJİNİSMUS
    Vajinismus; vajinadaki istemsiz kasılmalar anlamına geliyor ve dolayısıyla cinsel birleşmeyi engelleyen bir durum olarak ortaya çıkıyor. Vajinismus daha çok katı bir ailede yetişen, yanlış bilgilerle büyüyen (cinsel birleşmenin acı vereceği gibi) kişilerde görülüyor. Bilinçaltındaki bu kaygılar da cinsel birleşme sırasında istemsiz kasılmalara yol açıyor. Bu tür sorun yaşayan hastalara verilen ödevler için Doç. Dr. Ercan Özmen şöyle diyor: “Öncelikle bu düşüncelerin yanlış olduğunu göstermek için örnekler veriyoruz: Vajinanın ne kadar esnek olduğunu balona benzeterek anlatma gibi… Aynı zamanda vajinanın içine girecek şeylerin endişeye yol açmaması gerektiği de öğretiliyor. Bunun için ise verilen egzersizler arasında kendi parmağını vajinaya sokma gibi ödevler bulunuyor. Bu durumun kötü bir şey olmadığıyla kişinin yüzleşmesi gerekiyor. Vajinismus sorunu için yapılan tedavilerden iki ay yani dört görüşmeden sonra sonuç alınabiliyor” diyor. Bu ödevlerle sadece vajinismus çözülmüyor aynı zamanda korktuğu için yıllarca cinsel birleşmeden uzak kalan kadının zevk alması için sevişme ödevleri, masaj ödevleri de veriliyor.

    CİNSEL İSTEKSİZLİK
    İstek sorunu genellikle zevk alamamanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu sorunun altında ise genelde uyarılma ve orgazmla ilgili sebepler oluyor. Doç. Dr. Ercan Özmen, “Cinsel isteksizlik sorununun altında depresyon gibi başka nedenler yoksa kişiye yine anatomik bilgiler, resimler gösterilerek kendi kendini uyarma ödevleri veriliyor. Çiftlerin bu ödevleri önce tek başlarına, sonra da partnerleriyle yapmaları öneriliyor. Çiftler zevk almaya başladıkları andan itibaren istekleri de geri geliyor. Önce haz almak öğretiliyor, istek ise hazzın peşinden geliyor” diyor.

    ÖNCE DOKUNMA ÖĞRENİLMELİ
    Cinsel terapilerde önemli olan cinsel ilişkiyi kısıtlayıcı düşünceleri ortadan kaldırmak oluyor. Cinsel birleşme olmadan da insanlar haz alabiliyorlar. Burada dokunma ve sevişme devreye giriyor. El teması özellikle kadınlar için çok önemli. Terapilerde dokunmanın öğrenilmesi için masaj ödevleri de veriliyor.

    Erken boşalma
    Erken boşalma sorunu için yapılan terapilerde erkeğin boşalmayı kontrol etmesi öğretiliyor. Boşalmayı engellemek için birçok egzersiz yaptırılıyor. Doç. Dr. Ercan Özmen, uyarılmayı kontrol edebilmek mastürbasyonun önemli bir egzersiz olduğunu belirtiyor.

    Partner olmaması
    Cinsel terapilerde görülen en büyük sorunlardan biri de kişinin partnerinin olmaması. Cinsel sorunu yüzünden ilişkiden kaçınan kişinin sorunlarının düzeltilmesi daha zor olabiliyor. Partner olmayınca aslında terapi de olmuyor. Bu durumda sadece bireysel yapılabilecek egzersizler veriliyor.

    Pornografi bağımlılığı
    Pornografi bağımlılığı da cinsel terapi ile tedavi edilebiliyor. Pornografi bağımlısı olan bir kişi aslında alkol bağımlısı gibi tüm gününü bu uğraşla geçiriyor ve sosyal, mesleki hayatı bu sorun nedeniyle sekteye uğruyor. Pornografi bağımlılığının temel sebeplerinden bir tanesi pornografinin uyarıcı olması oluyor. Pornografi bağımlılığı dürtü bağımlılığı olarak da düşünülebilir. Terapide pornografi bağımlısı olan kişinin en çok uyarıldığı öğeler belirlenerek partneriyle bu öğeler paylaşılıyor. Rol-play denilen bazı fanteziler gerçek hayata uygulanabiliyor.

    BU NOKTALARA DİKKAT
    Doç. Dr. Özmen, vücutta erojen bölgeler bulunduğunu söylüyor ve “Kadınlarda göğüsler, bacak, boyun, omuz gibi bölgeler erkeklerde ise genital bölgeler olabilir” diyor. Fakat her bireyin farklı erojen bölgeleri olabiliyor. Bunların öğrenilmesi, araştırılması ise terapi sürecinin bir parçası. Sadece o bölgelerin bulunması değil, ne tür dokunuşlarla uyarıldığı da önemli. Bazıları okşayarak bazıları bastırarak, masaj tarzında uyarılmaya yatkın olabiliyor. Çiftlere terapilerde önce vücutlarına sonra birbirlerine dokunmaları öğretiliyor. Özellikle erkekler için görsellik ön planda oluyor. Uyarıcı ve görsel unsurların belirlenmesi de gerekiyor. Tütsü, parfüm gibi bazı kokular da uyarıcı olabiliyor. Bunların da konuşulması cinsel hayatı etkiliyor. Fanteziler uyarıcı olduğu için etkili bir şekilde kullanılması gerekiyor. Bazen de çiftlere cinselliği öğrenmeleri için kitap tavsiye edilebiliyor” diyor.

    formsante

  • Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Yatakta ‘başım ağrıyor’ cümlesinin sadece kadınların sığındığı bir bahane olduğu düşünülse de erkekler de çoğu zaman cinsellikten kaçıyor.Onların yataktan kaçma sebepleri ise çoğu zaman biz kadınlardan farklı oluyor.

    Erkeklerin her zaman cinselliğe hazır olduğu düşüncesi aslında onların sırtındaki ağır bir yük gibi. Çünkü erkekler de bazen cinsellikten soğuyabiliyor, cinsel ilgisi ya da isteği azalabiliyor. Bu sorun sadece partnerle ilgili olabilirken bazen de ruhsal ve fiziksel nedenlerden kaynaklanıyor. CETAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğiticisi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Polikliniği’nde görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Erkeklerde cinsel isteksizlik aslında sanıldığından daha önemli bir sorun. Bu sorunları dört grupta toplayabiliriz. Birincisi herhangi bir neden yokken kişide cinsellikle ilgili isteğin kaybolması. İkincisi başka bir cinsel sorun olmasından dolayı cinselliğe yönelik ilgi ve isteğin zaman içinde kaybolması. Bunların içinde ilk sırada sertleşme bozukluğu, ikinci sırada da erken boşalma sorunu görülüyor. Üçüncü sıklıkta ise eşine ait cinsel bir sorun olması geliyor. Dördüncü grup başka bir hastalığa ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak ilgi ve isteğin kaybolması durumu oluyor” diyor.
    Uzun süre alkol ve madde kullanıma bağlı olarak da cinsel istek azalabiliyor.

    CİNSEL SORUNLAR
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Sertleşme sorunu yaşayan erkek için, cinsellik keyif veren bir şeyken ‘Acaba tekrar sertleşme olacak mı?’ gibi bir müsabaka haline gelebiliyor. O andan itibaren cinsellik kaygı vermeye başlıyor, çünkü her olumsuz deneme kişide ciddi sıkıntılara yol açıyor. Özellikle erkek cinselliğine önem veren, erkeğin temel kimliğini cinsellikle tanımlayan kültürlerde sertleşmeyle ilgili sorunlar olması gerektiğinden daha fazla ruhsal sıkıntılara neden oluyor. Bu da beraberinde cinsellikten kaçınmayı getiriyor. Her dört erkekten birinde görülen bir başka sorun da erken boşalma. Erkeklerde cinsellikten kaçınmanın önemli faktörlerinden biri de bu sorun oluyor. Çünkü zamanla cinsellikle ilgili algıların değişmesi özellikle kadın cinselliğinin öne çıkmasıyla, her iki tarafın da doyum alması önemli hale geldi. Erken boşalma ise bu duruma bir engel. Kişi bunu çok dert ederse cinsellikten kaçınma olabiliyor” diyor.

    Bir neden olmayabilir
    Eşiniz bir neden yokken cinsel ilişkiden kaçıyorsa bunun belirli bir nedeni olmayabiliyor. Bazı erkekler cinselliği normal şekilde yaşarken bir anda cinsel ilgilerini kaybedebiliyor. Kadınlarda daha fazla görülen bu durum sonradan ortaya çıkabileceği gibi cinselliğe aktif olarak başlanan ergenlik döneminden itibaren de görülebiliyor. Bu sorunun altında yatan sebepler arasında cinsellik konusunda katı kurallarla yetiştirilme, cinselliğin ahlak dışı olarak kabul edilmesi olabiliyor. Kişinin heteroseksüel ilişki yerine homoseksüel ilişkiye yönelmesi ve bunu yaşayamıyor olması da cinsel isteksizliğe yönlendirebiliyor.

    Cinsel mitler
    Yaşanılan toplumdaki cinsel tabular, mitler, cinsellikle ilgili inanışlar da erkeğin cinsel hayatını etkiliyor. ‘Cinselliği erkek başlatır, erkek cinselliği her zaman ister’ gibi inanışlar erkekte cinselliğe yönelik birtakım yükler getiriyor. Bu yükler bir süre sonra cinsellikten uzaklaşmasına neden olabiliyor. Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır inancı cinselliğin başarı göstermesi gereken bir yarışma gibi tanımlanmasına neden oluyor.

    Hastalıklar
    Kalp damar, diyabet, psikiyatrik sorunlar gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da cinsel istek kaybına neden olabiliyor. İlaç kullanımı dışında hormonal bozukluklar, yaralanmalar sonucu gelişen durumlar ve metabolizma hastalıkları da cinselliği etkiliyor. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Kişinin yaşam zorlukları, ilişki sorunları ve psikiyatrik rahatsızlıklara bağlı ilgi, istek kaybı da olabiliyor. Ani bir kayıp, kişinin işlerinde yaşadığı maddi kayıplar, stresli durumlar, ilişkide yaşanan ciddi bir aldatılma, huzursuzluk da kişinin cinselliğe ilgisini etkiliyor. Psikiyatrik hastalıklar içinde ise depresyon başta olmak üzere doğrudan cinsel isteğin kaybına neden olabiliyor. Cinsel saldırıya maruz kalma, ağır ruhsal hastalıklarda da bu durum söz konusu” diyor.

    Partnerin sorunları
    Eğer birlikte olduğu kadın cinsel bir sorun yaşıyorsa erkekte bir süre sonra cinsel ilgisizlik görülebiliyor. Kadının cinsel isteksizliği, uyarılma sorunu, ağrılı cinsel ilişki, orgazm olamaması ya da vajinismus erkekte de cinsel isteksizliğe neden olabiliyor.

    İkili ilişkilerde yaşanan sorunlar
    Eşler arasında herhangi bir iletişim sorunu varsa bundan ilk etkilenecek nokta cinsellik oluyor. Cinsellik kendi içinde de bir iletişimdir. Eğer çiftlerin birbirlerinden beklentilerinde sorun olduysa, küsme gibi bir durum ortaya çıktıysa cinsellik bazen bu sorunu aşabilse de bazen de ilk etkilenen alan olabiliyor. Aldatma gibi bir sorun yaşanıldığında ise cinsellik kişinin karşı tarafla paylaşacakları açısından sıkıntı vermeye başlıyor. Çünkü kişi ihanete uğradığını düşündüğünde cinsel istek kaybı yaşayabiliyor.

    Ne yapılabilir?
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Her çiftin kendilerince geliştirmiş olduğu bir iletişim dilinin olması gerekiyor. Cinsel terapilerde çiftler arasındaki iletişimin yetersiz olduğunu görüyoruz. Cinsellikte iletişim yeterli değilse cinsel sorun da ortaya çıkıyor. Toplumdaki inanışlardan biri konuşmanın cinselliğin büyüsünü bozduğu yönündedir, oysa bu doğru bir düşünce değil. Cinsellikte iletişim tekniklerinde çiftlerin sevişme sırasında sözel ya da bedensel olarak mesaj verebileceklerini öğretiyoruz. Bu mesajın sağlıklı olduğunu belirtiyoruz. Çiftler cinsellik sırasında neden konuşmaz? Çünkü cinsellik alınganlığa açık bir alan, yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Sorunlar reddedilme gibi anlaşılabiliyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ayıp gelebiliyor” diyor.

    İletişim nasıl kurulabilir?
    Çiftler bazen kendini haklı göstermek istiyor. Tartışmanın da bazı kuralları oluyor. Her iki tarafın da belirli bir süre konuşma süresi olmalı. Kendi haklılığını değil, kendi yanlışını görmek üzerine konuşmak gerekiyor. Beş dakikalık bir konuşmada “Ben bu sorunda şu noktalardan dolayı doğru yapmamış olabilirim” demek, yani karşı tarafı suçlamayarak konuşmak gerekiyor.

    formsante

  • Vajinismuslu kadın şanslıdır !

    Vajinismuslu kadın şanslıdır !

    Vajinismuslu kadınlar şanslıdır

    Vajinismusun her evli on çiftten birinde görüldüğüne dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Düğün mevsimini geride bıraktığımız şu dönemde, ilk denemede ve sonrakilerde bir türlü cinsel ilişki kuramadıkları için bize başvuran, cinsel danışmanlık veya cinsel terapi programına aldığımız pek çok vajinismuslu çift sorunlarını geride bırakmanın mutluluğunu yaşamaktadır. Vajinismus şikâyeti ile bize başvuran bu çiftler, aslına bakacak olursanız, yeni evlenen çiftler içerisinde en şanslı grubu oluşturuyorlar. Çünkü bu çiftler, açık davranarak sadece sorunlarından kurtulmuş olmakla kalmıyorlar; cinsel terapi sürecinde tam bir cinsel eğitim almış da oluyorlar. Biz, cinsel ilişkiyi sadece penisin vajene girmesi olarak değil; kadın ve erkeğin karşılıklı bedensel, zihinsel ve ruhsal doyumunu sağlayan doğal bir mucize olarak görüyoruz. Çiftlere özel yürütülen cinsel terapi sürecinde kadın ve erkeğin hem kendilerini hem de eşlerini tanıması, bedenlerini keşfetmesi, cinsellikle ilgili yanlışlarını düzeltmesi, bilmediklerini öğrenmesi sağlanıyor. Cinsel terapi sürecinden geçmiş çiftler üzerinde yaptığımız araştırmalar bize gösteriyor ki böyle bir yeniden yapılanma sürecinden geçen çiftlerin evlilikleri, iletişim boyutları ve cinsel yaşamları geçmemişlere oranla daha olumlu seyretmektedir. Bu çiftler, gerçek cinsel mutluluğu daha çabuk yakalıyorlar ve biz olmayı daha iyi başarıyorlar. Şimdi siz karar verin; vajinismuslu kadınlar mı daha şanslı, yoksa her şeyin yolunda gittiği sanılan ama cinsel sorunlarının üstünü örten kadınlar ya da çiftler mi?” dedi.
    Vajinismus zamanla geçmez, uygun bir tedaviyle geçer
    Vajinismuslu hastaların genelde kaderlerine küstüğü ifade eden CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Yeşil; “Hatta bu kadınlarımızın bir kısmı cinsel ilişkiyi adeta bir tecavüzü yaşar gibi yaşamaktadır. Çoğu çift, bu sorunun vajenin cinsel ilişkiye alışık olmamasından kaynak landığını düşünüp zamanın geçmesini bekler. Ama düşünülenin aksine vajen zaten esnek bir organdır. Sağlıklı bir cinsel ilişkide kadın yeterince uyarılıp penis-vajen birlikteliğine hazır hale geldiğinde ilk seferde bile rahat bir ilişki olabilir. Vajinismuslu kadınlarda ise fiziksel bir engel olmamasına rağmen, vajinadaki kasların kendi kontrolü dışında yani istemsiz kasılması sonucu, cinsel ilişki mümkün olmamakta ya da zor ve ağrılı bir şekilde gerçekleşmektedir. Buna kadının zihin altı (bilinçdışı) dediğimiz süreçleri, yanlış ya da eksik bilgileri neden olabiliyor. Beden, bir tehlike olarak algıladığı cinsel ilişkiden kendini refleks olarak korumaya çalışıyor. Oysa mutluluk veren bir sevişme eşleri daha huzurlu, daha mutlu ve çevrelerine karşı daha sevecen yaparken, birbirlerine daha çok bağlar, yakınlaştırır ve onları bütünleştirir. Vajinismus sıkıntısını yaşayanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini ve gitmeyeceğini bugün olmasa bile iki-üç yıl içerisinde fark etmekte ve çare aramaya başlamaktadırlar. 20 yıldır bu sorunla yaşayan kadınlarımız olduğunu gördük. Yaşam süreci içinde geliştireceğimiz ve renklendireceğimiz cinselliğimiz için şayet yolun başında eğitim alırsak bu bize en 4–5 yıl kazandırır. Yaşadığımız her an önemlidir, geçen zamanı bir daha geri getiremeyiz. Cinsel terapi için baş vuran hastalarla biz birlikte bir yolculuğa çıkarız. Bu yolculukta cinsel terapist önden giderek kişiye ışık tutar, o ışığı takip eden hasta aydınlığa ulaşır. Aydınlığa ulaşan hastaları daha renkli, daha mitlerden arınmış, daha çok hazza odaklı bir cinsel yaşam bekler. Vajinismus zamanla geçmez; uygun bir tedaviyle geçer.” dedi.
  • Muayenehanede veya ofiste gerdek olmaz, olamaz…

    Muayenehanede veya ofiste gerdek olmaz, olamaz…

    Tedavi olurken tecavüze uğrayan kadınlar var

    Vajinusmusun Türkiye’de pek çok çiftin hayatını kararttığını ve bu nedenle çok istismar edildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismuslu çiftlerde uygulanabilecek doğru bir cinsel terapi; sadece penisin vajene girmesinin başarılması ile değil, çiftin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşantıya kavuşması ile de ilgilenen bir terapi yaklaşımıdır. Böyle bir cinsel terapi, cinselliğin mekanik bir sürece dönüşmesini sağlıklı bulmaz. Oysa muayenehanede cinsel birlikteliği yaşatmak, çoğu zaman sorumluluğu üzerlerinden atmak düşüncesine sahip kişilerin uygun bulduğu bir yöntem olarak cinselliği mekanik bir eyleme dönüştürür. Uygulanan bu yöntem geçici başarıya odaklıdır. Zaten korku, güven sorunu olan ve cinselliğe yönelik olumsuz duygu ve düşünceleri olan bir bireyi muayenehane gibi güvensiz bir ortamda cinsel ilişkiye yönlendirmek bu bireyin bilinçdışı süreçlerinde yıpranmalara, daha çok suçluluk ve utanma duygularının ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu duygular içerisinde olan bireylere uygulanan bu yöntem bir çeşit tecavüz olarak dahi algılanabilir. Yani tedavi olurken tecavüze uğrayan kadınlar var. Bozulan ruhsal dengeyi sağlamak, cinsel eğitim vermek, düşünce ve duygu alışverişi kurmak, çiftlerin veya bireylerin kendilerini tanımalarını sağlamak, cinsel çatışmaları çözümlemek, bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri azaltmak, çiftler arasındaki ilişkileri iyileştirip olgunlaştırmak, gevşeme, güven duyma, konuşma, dokunma, aşk oyunları, kendine güvenme ve kendine yardım tekniği konusunda bilgilendirmek gibi birçok kavramı içinde barındıran cinsel terapi ile muayenehanede gerdek arasında uçurumlar vardır. Kadın ve erkek arasında sevginin ve zevkin bir paylaşımı olan cinsellik, birlikte yaşanacak bir hazzı esas almalı ve ideal bir ortam içerisinde yaşanmalıdır. İdeal ortam, muayenehane gibi hastalığı öne çıkaran ve çiftin sığındığı bir yer ol maktan çok; cinsel aktiviteleri destekleyen ve ego güçlerinin en iyi şekilde kullanımına fırsat tanıyan akılcı bir ortam olmalıdır. Bu ortam cinsel egzersizleri yapmayı sağlayacak tüm kaynakların en ideal şekilde hasta için düzenlenip kullanıldığı bir atmosferi tanımlamalıdır. Bu nedenle çiftler bu uygulamaları evlerinde, kendi rahat, güvenli ve ideal ortamlarında yapmalıdır. Telefonlar kapatılmalı, ışıklar rahatsız etmeyecek bir seviyeye getirilmeli, odanın ısısı dengelenmeli, kapılar kilitlenmeli, yani özel ve rahat bir mekân yaratılmalıdır. Kişiler ruhsal yönden rahat, huzurlu ve mahremiyet duygusu içerisinde olmalıdır. Muayenehaneler, ne kadar uygun yapılandırılmış olurlarsa olsunlar, bireyselliğe, mahremiyete, duygusal güvenliğe saygının ihlal edilebileceği ortamlardır. Bu nedenle CİSED olarak bu tür tek seanslık tedavileri uygun ve etik bulmuyoruz ve halkımıza da tavsiye etmiyoruz.Buradan halkımıza sesleniyoruz: “Muayenehanede veya ofiste gerdek olmaz!” Bunu yapanlara lütfen inanmayınız. Cinsel terapistler, hekimler, psikologlar hastanın mahremiyetine saygı duyulmalı ve hiçbir şekilde cinselliğe bizzat aracılık yapamamalıdır.” dedi.
    Tedavi yöntemleri toplumsal yapımızı dikkate almalıdır
    Uygulanan tedavi yöntemlerinin toplumsal yapımızı dikkate alarak belirlenmesi gerektiğini savunan CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Yeşil; “Tek seansta, kadına sakinleştirici, kas gevşetici ve ağrı giderici ilaçlar, kayganlaştırıcı ve lokal uyuşturucu kremler ve pomatlar verildikten sonra, hekim muayenesinde ve onun telkinleri ve gözetimi altında gerdeğe girilmesi Türk örf ve adetlerine ve tıbbi etiğe uygun bir tedavi yöntemi değildir. Bu tür uygulamaları daha önce de kınamıştık. Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinde ve ABD’de doktorun gözü önünde cinsel ilişkiye girme ve sorunları yerinde tespit ederek çözmeyi hedefleyen cinsel tedavi merkezleri olduğunu biliyoruz. Fakat burası Türkiye; Batı dünyası ile bir kültür ve anlayış farkımız var. Etik açıdan uygun araştırmalar sonucu elde edilmiş olsa bile bilimsel bilginin uygulanmasında bundan yararlanacak insanların sosyal ve kültürel değerlerinin göz önüne alınması gereklidir. Diğer ülkelerdeki uygulamalar, muayenehanede cinsel ilişkiyi haklı gösterecek birer bilimsel kanıt ya da teşvik unsuru olarak asla kullanılmamalıdır. Türk ruh sağlığı profesyonelleri olarak kendi toplumsal yapımıza, örf ve adetlerimize uygun tedavi yöntemlerini tercih etmeliyiz. Çünkü Cinsel Haklar Bildirgesi’ne göre; cinsellik her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olan mahremiyet, duygusal ifade gibi temel insan ihtiyaçlarının doyumuna bağlıdır. Cinsel haklar özgürlüğe, onura ve her bir insanoğlunun eşitliğine dayalı evrensel insan haklarıdır. Cinsel haklar tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve toplumlar tarafından savunulmalıdır. Cinsel sağlık bilimi bu cinsel hakların tanındığı ve saygı duyulduğu ortamlarda uygulanmalıdır. Niyeti ne olursa olsun her çeşit cinsel zorlama ve istismar cinsel özgürlüğün dışındadır. Cinsel mahremiyet hakkı, başkalarının cinsel haklarına müdahale edilmediği sürece cinsel yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını içerir. Bundan dolayı cinsel tedavilerin etik ilkelerinin oluşturulması ve istismarın önlenmesi, cinsel sağlık bilimi ile ilgilenenlerin mesleki uygulamaları için cinsel terapistin ve hastanın haklarını korumayı amaçlayıcı standartların getirilmesi gerekir. Ayrıca cinsel eğitim, danışmanlık, cinsel terapi ve cinsellik araştırmaları için etik kuralların olması ve bu etik kurallara her zaman uyulması gerekmektedir. Aksi durumlarda tedaviye muhtaç insanlarımız, bu tedavileri uygulayan profesyoneller ve cinsel sağlık bilimi zarar görebilir.” dedi.