Etiket: cinsel istek

  • Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Kansızlık kadınlarda cinsel isteksizlik nedeni. Her yüz kadından 70’ı kansızlık (anemi) sorunuyla baş etmeye çalışıyor. Halsizlikten, depresyona saç dökülmesinden görme kaybına kadar ciddi sorunları da beraberinde getiren kansızlığın kadınlarda libidoyu düşürdüğünü biliyor muydunuz?

    Vücutta düşen hemoglobinin hücrelere ve beyne yeteri kadar oksijen taşıyamamasının kişide arzu ve isteklerin körelterek cinsel isteksizliğe neden olduğunu söyleyen Medical Park Göztepe hastane Kompleksi’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Cafer Adıgüzel kadınların baş belası kansızlıkla ilgili merak edilenleri anlattı: oksijen kanda hemoglobin adı verilen bir proteine bağlanarak taşınır.

    Alyuvarlarda bulunan hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengi veren maddedir. Hemoglobinin normalden düşük olması ise kansızlık olarak isimlendirilir. Hemoglobinin düşmesi dokulara ve beyine yeteri kadar oksijen gitmesini engeller.

    Yetersiz oksijen ise fiziksel pek çok soruna yol açacağı gibi psikolojik olarak da kişiyi etkiler. Kişi kendini bitkin, depresif hisseder, arzu ve istekleri körelir. Bu durum cinsel hayatını da olumsuz etkiler. Kadınlarda cinsel isteksizliğin nedeni kansızlık olabilir.

    İşitme ve görme kaybına neden olur. Kansızlık en sık kadınlarda görülür. Regl dönemlerinin uzaması, hemoroid, kanamalı ülser, mide ve bağırsak hastalıkları, folik asit eksikliği, demir ve b12 vitamini eksikliği kansızlığın başlıca nedenlerindendir.

    Kansızlık tedavi edilmediğinde hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür.
    Halsizlik, yorgunluk, soluk bir cilt, asabiyet, uykusuzluk, konsantrasyon eksikliği, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme ve kırılma görülebilir. Kansızlık ileri derecelerde elde ve ayakta karıncalanma, depresyon, çarpıntı, kulak çınlaması, görme ve işitme kaybı gibi sorunları da beraberinde getirir.

    Anne karnında bebeğin gelişimini engeller.
    Kadınlarda özellikle hamilelik döneminde en sık karşılaşılan anemi türü demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdalarda, iyi pişmiş kuru baklagillerde, kurutulmuş meyvelerde (kayısı, üzüm v.s.), pekmezde, fındık, fıstık, tahin gibi gıdalarda, yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. Folik asit ve b 12 vitamini eksikliği de gıdalarla ilgili olan anemiye neden olur. Basur, mide, barsak sisteminde olan kanamalar ya da benzeri patolojiler nedeni ile kronik kan kaybı gelişmekte olan bebeğin annesinin depolarını tüketmesi de diğer bir nedendir. Hamilelik döneminde kansızlık sorunu ciddiye alınmadığında ve derinleştiğinde bebeğin gelişimini engelleyebilir.

    Aneminin nedeni iyi tespit edilmeli.
    Anemi tedavisinde birinci koşul, anemiyi yapan nedenin çok net ortaya konulmasıdır. Eğer kansızlığın nedeni demir eksikliğiyse hastada demir tedavisine başlanırken diğer taraftan demir eksikliğinin nasıl ortaya çıktığının bulunması büyük önem taşıyor.

    Mide bağırsakta kayıp söz konusuysa bu durumun nereden kaynaklandığı tespit edilip ortadan kaldırılması gerekir. Jinekolojik kayıpsa, bir jinekoloji uzmanıyla birlikte problemin çözülebilir. Kansızlık bir sonuçtur. Bu sonucu oluşturan sebep mutlaka aydınlatılmalı ve tedavi edilmelidir.

    Bu besinler kan yapıyor. Demir yetersizliğine bağlı anemi tedavisinde doğru bir beslenme düzeni oluşturmak büyük önem taşıyor. İşte kansızlığa iyi gelen besinler; karaciğer, kırmızı et, tavuk ve balıketi, yumurta, üzüm ve pekmez, kuru baklagiller, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru dut gibi kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı ), fındık, fıstık ve susam demir eksikliği ileri boyutta olan kişiler; süt, yoğurt ve ayran gibi kalsiyum içeren gıdaları yemeklerin yanına değil, ara öğünlerde tüketmelidir. Çünkü kalsiyumun demirin emilimini yavaşlatma özelliği vardır.

    Yemeklerle çay ve kahve tüketilmemelidir. C vitamini demir emilimini arttırır.

  • Ruhunuza Kışı Yaşatmayın

    Ruhunuza Kışı Yaşatmayın

    Ruhu ısıtan ve insana pozitif enerji yükleyerek yüzünü güldüren güneş ışınlarının yokluğu nedeniyle, insanlar da mevsimsel depresiflik belirmeye başladı bile. Kış mevsiminde günlerin kısalması, güneş ışınlarının azalması ve insanların zorunlu olarak kapalı ortamlarda kalması insan psikolojisi üzerinde negatif etki bırakıyor. Özellikle kadınları etkisi altına alan kış depresyonu sonucu dinlenemeyen, uykusunu alamayan, kendini karamsar hisseden kadınların cinsel isteği zamanla azalabiliyor.

    DEPRESYON VE CİNSEL İSTEKSİZLİK BİRBİRİNİ TETİKLİYOR…

    Kış depresyonu ile birlikte gelişen cinsel istek azalması uyarılma ve orgazm sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Kadın partneriyle cinsel birleşme yaşasa bile zevk alamamaktan şikâyet edebiliyor. Bu durumda kadın, kendi yetersizliğinden kaynaklanan bir problem olduğu düşüncesiyle daha çok depresyona giriyor. Dolayısıyla, depresyon cinsel sorunlara yol açabilirken, cinsel sorunlarda kadının içinde bulunduğu depresif hali ağırlaştırabiliyor. Kış ayının verdiği karamsarlık nedeniyle mutsuz olan kadın, daha önce var olmayan cinsel sorunların ortaya çıkması nedeniyle cinsel hayatının sona erdiğini düşünerek depresyonu çok daha ağır derecede geçirebiliyor. Bu tür vakalarda cinsel isteksizlik nedeniyle başaramama korkusu yani performans anksiyetesi yaşayan kadın, depresyon tedavi edilmesine rağmen cinsel işlev bozukluğu yaşamaya devam edebiliyor.

    KIŞ DEPRESYONU BULAŞICIDIR!

    Yapılan araştırmalar sonucunda, özellikle ailelerde ve birlikte yaşayan çiftlerde depresyonun bulaşıcı olma olasılığının çok daha fazla olduğu tespit edildi. Eşlerden birinin kış depresyonuna yakalanması gerek iletişim yönünden gerekse cinsel yaşamda gelişen aksaklıklardan dolayı tüm aileyi etkileyebiliyor. Bu durumda partnerin sabırlı, anlayışlı ve yönlendirici olması gerekiyor. Eşine yardım eden erkek ona verdiği cesaretle partnerini ciddi sonuçlar oluşturabilecek bir durumdan kurtarabilir.

    BÜYÜK YANLIŞ: İLAÇ KULLANIMI

    Kış depresyonuna yakalanan kişinin, özellikle kadın partnerin, duygusal olarak aileden ve cinsellikten uzaklaşmasını engelleyebilmek için erkeğe büyük bir görevler düşüyor. Erkek partnerine ne kadar ilgili, alakalı ve anlayışlı davranırsa kış depresyonu illeti o kadar kolay bitiyor. Bunun dışında olabildiğince güneşe çıkılmalı, kişi yüzünü ve sırtını sıcağa ve güneşe vermeli, rahatlamak için doğal yağlarla vücuduna masaj yapmalı, bol bol temiz hava almalı, spor yapılmalı, arkadaşlarıyla ya da partneriyle moral verici aktiviteler yapmalı, hafif müzik dinlenmeli, bol bol gülmeli, protein ve omega-3 içerikli besinler alınmalıdır. Kış depresyonu ile baş edebilmek adına alınan ilaçlar duygusal etkileşimin ve cinsel yaşamın bir numaralı düşmanıdır. Bu nedenle hekim tavsiyesi olmadan depresyon ilaçları kullanılmamalıdır. Ayrıca günümüzde depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların pek çoğu yan etki olarak cinsel isteksizliğe ve cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açmaktadır. Erkeklerde sertleşme probleminin en başında gelen depresyon ilaçları erkek ve kadında cinsel istekte azalma, orgazm yoğunluğunda düşme ve duygusal çakışmalara neden olmaktadır. Size önerdiklerimizin haricinde depresyonla başa çıkmanın en hızlı ve kolay yolu bir terapistten yardım almaktır.

  • Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınlarda cinsel istek önce beyinde başlar. Bazı sinir yolları aracılığıyla omurilikten geçerek cinsel organlara ulaşır. Bunun sonucu tahrik olan kadınların vücudunda birtakım değişiklikler meydana gelir. Fark edilen ilk değişim, vajinalarındaki ıslanma ve klitorislerindeki kabarmadır. Bunu, cinsel etkinlik devam ettiğinde vajinanın uzaması ve genişlemesi, cinsel bölgelerindeki sinirlerin uyarılması, vajinal dokularının kalınlaşması, klitorislerinin kanla dolması ve büyümesi izler. Daha sonra meme uçları sertleşir, memeleri büyür, iç dudaklar ve klitorisleri biraz daha şişer ve renk değiştirir, dış dudaklar yanlara çekilerek birleşmeyi kolaylaştırır. Boşalmaya yakın kasılma ve terlemeleri başlar, gözleri parlaklaşır, göğüsleri daha duyarlı olur, cinsel organlarının dış ve iç bölgelerindeki kan yoğunluğu artar, ciltleri kızarır, kalp atışları hızlanır, kan basınçları yükselir ve solunumları sıklığında artış gözlenir. Boşalıncaya kadar kasları gerilir, tenlerinde giderek artan bir duyarlılık olur. Buna rağmen, kadınlar boşalmak için son bir sıçrayışa ihtiyaç duyar ve bunun için istemli olarak kaslarını kasmaları gerekir. Boşalma anında da, başta vajinalarında ve rahimlerinde olmak üzere bedenlerinde sanki bir “SİLKİNME NÖBETİ” gibi bir dizi ritmik kasılmalar olur. Kadınlarda boşalmaya “GELME” adı verilir. Bu “gelme” eylemi erkeklerdeki boşalmayla benzerlik gösterse de, erkeklerdeki gibi gözle görülür bir meni çıkışı yoktur. Zevkli bir boşalma yaşanırken, kadınlar istemsiz sesler çıkararak yüzlerindeki ifadeleri değişebilir. Son safhada tüm bedensel fonksiyonları yavaşça tekrar normale döner ve sakinleşirler. Sonuç olarak, fiziksel ve ruhsal bir doyum yaşandıkları için her türlü gerginlik ve stresten arınırlar.

    Cinsel sorunların çoğu çiftlerin uyumsuzluğundan ve sağlıklı iletişim kuramamalarından kaynaklanır. Kadınlar cinselliğe karşı ilgisizlerse, sevişmekten kaçınabilir ya da ye­terince uyarılmadıkları için cinsel ilişki­nin acı verdiğinden yakınabilirler. Bu durumda erkeler, onları nasıl uyaracaklarını bilemez ve bu nedenle, kendilerini başarısız hisse­debilirler. Erkeklerin “elektrik ampulleri” gibi hemen yandıkları ve seks yapmaya hazır hale geldikleri, kadın­ların ise “ütü” gibi yavaş yavaş ısındıkları ve geç uyarıldıkları söylenir. Bu genelleme çoğu zaman doğrudur. Bir başka genelleme ise kadınların cinsel istekleri için yapılır: “Kadınların cinsel istekleri dalgalara benzer…”

    Kadınlar sevildiklerini ve değerli olduklarını bir erkeğin gözlerinde, sözlerinde ve davranışlarında gördüklerinde veya hissettiklerinde, hem kendilerine verdikleri değer hem de, cinsel istekleri tıpkı dalgalar gibi önce yükselir daha sonra yavaşça alçalır ve azalır… Diğer bir değişle, kendilerini gerçekten iyi hissettiklerinde cinsel açıdan zirveye çıkarlar ama birdenbire ruh halleri değişince dalgalar gibi dibe vurabilir, yani cinsel istekleri azalabilir. Ancak bu düşüş geçicidir. Dibe vurduktan sonra aniden ruh halleri yine değişebilir ve kendilerini yine iyi hissedebilirler. Bu durum da, otomatik olarak dalgalarının yükselmesine işarettir. “Bazen dibe vurmak gerekir yükselmek için…”

    Kadınların dalgaları yükselirken verecekleri bolca sevgileri, erotizmleri ve cinsel istekleri vardır. Ancak düşerken kendiiçlerindeki derin boşluğu hissederler ve bu nedenle, koşulsuz bir sevgiyle doldurulmasını ister, oldukları gibi kabul edilmeyi beklerler. Bu dibe vurma aynı zamanda kadınlar için “DUYGUSAL ARINMA” zamanıdır. Eğer kadınlar olumsuz duygularını bastırmış ya da geçmiş çocukluk yaşantılarında duygusal ve fiziksel travmalara maruz kalmışlarsa, iniş dönemlerinde geçmiş travmalarını tekrar etmeye, olumsuz duygularıyla beraber tatmin olmamış gereksinmelerini yeniden hissetmeye ve hissettirmeye başlar. Geçmiş hep tekrar eder… Mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır! Bu süreçte sorunlarından bahsetme ve seslerinin duyulup anlaşılması gibi ihtiyaçlarının yanı sıra sevilmek, ilgilenilmek, anlaşılmak, konuşmak ve saygı görmek gibi doğalarına özgü gereksinimlerinin de karşılanmasını beklerler. Çünkü kadınlar, kendilerini dinleyen ve anlayan, sahiplenme duygusu olan, dokunarak ve bakarak sevgilerini ifade eden anlayışlı erkekler isterler. Kadınların kendilerinin yenilgiye uğradıklarını düşündükleri ve savaşamayacak kadar aciz kaldıkları tek şey kendilerini değersiz hissetmeleridir. İşte size kilit noktası; kadınlar çoğu kez değerli ve sevilmeye layık olduklarını hissetmek isterler!Bunu hissettirebilmek için erkekler kadınların gururunu okşamalı, her akşam en az yarım saat ellerini tutup, gözlerinin içine bakarak sadece onları dinlemeli ve anladıklarını göstermeli, şefkatli olmalı ve her daim arkalarında olduklarını hissettirmelidirler.

    Kadınların dalgalanıp durulmaları tıpkı “DİPSİZ VE KARANLIK BİR KUYUYA DÜŞME” deneyimi gibidir. Kadınlar kuyularına indiklerinde farkında olmadan kendi bilinçdışlarına, terk edilme ve reddedilme gibi duygular içeren geçmiş travmalarına, karanlık ve karmakarışık duygularının içine çekilmiş olurlar. Dolayısıyla, birdenbire bir sürü belirsiz duygular yaşamaya başlayabilirler. Yapayalnız veya terk edilmiş olduklarını ya da hiç desteklenmediklerini düşünerek umutsuzluğa ve çaresizliğe kapılabilirler. Kadınlar kuyuya düştüklerinde, içlerindeki hassas küçük kız, eski duygularıyla bağlantıya geçer, birdenbire, tıpkı çocukluklarındaki gibi algılarlar hayatı ve erkekleri… Örneğin sanki babası onlara zaman ayıramayacak kadar meşgul olduğunda hissettiklerini yeniden hissetmeye başlarlar. Eski, çözümlenmemiş öfke ve güçsüzlük duygularıyla bağlantıya geçerler. Eğer hissettikleri acıyı paylaşma ve inceleme şansları olursa daha derin duyguları da su yüzüne çıkabilir. Böylece dibe vurup sonra kendilerini çok daha iyi hissederler, yakınlığa ve içtenliğe güvenmeyi öğrenirler. Kadınlar üzüntülü, heyecanlı, kafası karışık, bitkin ya da umutsuz olduklarında yalnız olmadıklarını hissetmek ister, koşulsuz sevgi ve saygı arar, duygularını paylaşmayı, anlayış ve değer görmeyi arzular ama en çok kendilerini dinleyecek birine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, dibe eriştikten hemen sonra, sevildiklerini, değerli olduklarını ve desteklendiklerini hissederlerse, otomatik olarak ruh halleri zamanla iyileşir. Hatta düşme eylemi kadar hızlı bir şekilde kendiliğinden yükselir, yeniden ilişkilerinde sevgiyle ışımaya ve cinsel istek duymaya başlayabilirler.

    Kadınların yakın ilişkilerinde sevgi verme ve alma yetenekleri genelde kendilerini nasıl gördüklerinin bir yansımasıdır. Kendilerini iyi bulmadıkları veya beğenmedikleri zamanlar, partnerlerine karşı cinsel istek duyamaz, hoşgörülü ve olumlu olamazlar. Dalgaları dibe vurduğunda yorgun, bezgin ya da duygusal açıdan çok tepkili olur, kendilerini daha zayıf ve daha fazla sevgiye ihtiyaç duyar bir halde bulurlar. Erkeklerin bu dönemlerde kadınların duygusal gereksinmelerini anlamaları ve seks yapmak için onları zorlamamaları çok önemlidir. Çünkü cinsel isteksizliğin çözümünde kadınların kendi bedenlerini tanımaları ve cinsel fanteziler kurmaları kadar partnerleriyle sağlıklı bir iletişim içinde olmaları ve ilişkilerini flört havasına sokmaları da büyük önem taşır. Kendini sevmeyen bir kadının cinsellikten zevk alması veya cinsel olarak istekli olması mümkün değildir.

    Cinsel isteksizliği olan kadınların öncelikle kendi vücutlarını ve cinsel organlarını tanımalarına yönelik aşk oyunlarıyla cinselliklerini yeniden keşfetmeleri gerekiyor. Çift olarak, erotik masaj ile duygulanımlarını arttırdıktan sonra, nelerden hoşlandıklarını veya hoşlanmadıklarını paylaşarak cinsel yaşamlarında iyileşme sağlayabilirler. Kadınların haftada en az üç kez cinselliği düşünmeleri, erotik kitaplar okuyarak, erotik filmler izleyerek ve erotik fanteziler kurarak cinselliğe olan ilgilerini arttırmaları, partneriyle yaşadıkları kışkırtıcı ve güzel deneyimleri hatırlamaları içlerinde cinselliği yeniden yaşama arzusunu uyandırabiliyor.

    Sonuç olarak, kadınlar cinselliklerini, aşkı ve hayatı ertelememeli, şu an ve şimdiyi hakkıyla yaşamalı, zamanın, hayatın, cinselliğin ve aşkın içinden bir şeyler kurtarmalı, huzuru kendi içlerinde, yüreklerinde bulmalıdır. Bir yerlerde tıkanıp kaldıklarında ve cinsel isteksizlik yaşadıklarında, yüzlerini doğaya dönmeli, severek üretmeli, yüreklerini ferahlatacak yeni yollar seçmeli, yeni cinsel tekniklerle tanışmalı ve yeni keşifler yapmalılardır. Hep hayalini kurup “Zamanı gelince yaparım!” diye erteledikleri ne varsa gerçekleştirmeyi denemelilerdir. Çünkü yeni şeyler yapmak ve severek üretmek ruha şifa verir…

  • 7 kere dokunun 1 kez seks yapın

    7 kere dokunun 1 kez seks yapın

    Seks ve zevk almanın birbirine karıştırıldığı günümüzde, sürekli olarak duyduğumuz “önsevişme” ifadesinin anlamı hala net bir şekilde bilinmiyor.

    Yanlış anlamlandırmadan kaynaklı olarak, erkek, kadına sadece seks yapmak için dokunuyor, diğer zamanlarda dokunmasını esirgiyor ve bu bir döngü şeklinde çiftin hafızasına kazınıyor. Dolayısıyla, çift dokunmalar sonrasında gerçekleşen sekse odaklandığı için dokunmanın verdiği hazzı tam olarak yaşayamıyor ve seks tam bir bütünlük duygusuna ulaşamıyor, bir şeyler yarım kalıyor. Oysa çiftin cinsel haz ve heyecan yaşayabilmesi için havaya girmeleri çok önemli. Ancak, pek çok çift seks hayatlarını rutinleştirerek cinselliği bir görev haline getiriyor. Burada göz ardı edilen nokta, dokunma, sevişme ya da seks sırasında, ne tür davranışların hangi sıra ile yapılması gerektiği hakkında belirlenmiş kalıpların olmamasıdır. Bu nedenle çiftlere önsevişmenin gerçek anlamına odaklanarak birbirlerini sevmelerini ve “Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!”felsefesini hatırlatarak 7 kere dokunup 1 kez seks yapmalarını öneriyorum.

    KADINA ÖZEL VE DEĞERLİ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN, ALICI GÖZLE BAKIN…

    İlişkiye hazırlanmada etken faktörlerden biri olan önsevişmeyi, cinsel içgüdüleri arttırmak için heyecan verici bir eyleme dönüştürmek mümkün. Peki, bu doğru bir şekilde nasıl yapılabilir? Görsel hafızanın güçlü olduğu yani görsel olarak cinsel uyarımlar alarak cinselliğe hazırlanan erkeklerin aksine kadınlar, dokunsal ve hissel uyarımlar yaşayarak cinsel isteklerini harekete geçirebiliyor. Bu nedenle, cinsel hazzı artırmaya yönelik yapılan ‘dokunma, okşama, iltifat etme, küçük mesajlarla kadına güzel ve değerli olduğunu, arzulandığını hissettirme, ona alıcı gözle bakma’ erkeğin kadını sekse hazırlaması için gereklidir. Cinsel yaşamda hazırlık süreci, tahrik olma, uyarım süreci, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç olduğundan, seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar dokunmalara daha çok yer verilmesi gerekiyor.

    SEVİŞMEK HER ZAMAN, SEKS ZAMAN ZAMAN…

    Günümüzde halen kadın cinselliği karmaşık yapısını korumaya devam ediyor. Bunu bilen pek çok erkek, bu düşüncenin arkasına sığınarak, cinselliğin karşılıklı olduğunu ve cinsel birleşme sırasında kadına da görevler düştüğünü savunuyor fakat cinsel ilişki sırasında kadının uyarılması gerektiği bilincini göz ardı ediyor. Rutine dönüşmüş olan önsevişme birkaç saniyelik soyunmalardan, öpüşmelerden, klitoris uyarılarından ibaret değil. Nasıl ki, erkek için hazzını harekete geçiren ve cinsel isteğinin zirve yapmasını sağlayan heyecan verici görsel şovlar cinsel yaşamda önemli bir yer tutuyorsa, cinsel içgüdüleri harekete geçirmede ve cinsel isteği artırmada etken olan heyecan verici dokunuşlar da kadın için önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle, ‘sevişmek her zaman seks zaman zaman’ felsefesini cinsel yaşama uygulamak gerekiyor. Dokunmaların çok olduğu bir cinsel yaşamda heyecana yer verildiği için cinsel istek artacak ve doyurucu bir seks yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, kalıplaşmış olan ‘dokunma sonrası seks’ bilincinin yıkılması, kadının odak noktasını değiştirecek ve hiç olmadığı kadar istekli, heyecanlı ve mutlu olmasını sağlayacaktır.

    Sevişmeli mi, sevişmemeli mi?

    CİNSEL DOYUMUN ANAHTARI: “7 KERE DOKUN 1 KEZ SEKS YAP!”

    Çift birlikte şehvetli ve doyurucu bir cinsel birleşme yaşamak istiyorsa, birbirinin tarafında olması şart. Bunu başarabilmek için biraz fedakârlık yapmak gerekiyor. Fedakârlık bir zorunluluk değildir, bir armağandır. Sekste kimse kimse için bir şey yapmak zorunda değildir, herkes kendi tatmininden sorumludur. Çift birbirinden isteklerde bulunabilir, bu istekler yerine geldiğinde çift unları bir armağan gibi kabul etmelidir. Erkeklerin sabah sertleşmelerinden dolayı sabah seksini bir hayli sevdikleri aşikârken, kadınların sabah seksine çoğu zaman kapalı oldukları bilinmektedir. Bunun nedeni, sertleşmiş halindeki erkeğin boşalma odaklı sekse yönelmesi ve kadının uyarılma olmaksızın sekse yönelmek istememesidir.

    Bu durumun çatışma yaratmaması için erkekler bir değişiklik yapmalı ve partnerlerini dokunuşlarla uyandırmalı fakat bu uyarım sonunda seks olmamalıdır. İlk denemede kadının yüzünde bir tebessüm belirmesi ya da erkeğe doğru dönmesi gibi bir geri bildirim almak muhtemeldir. İkinci dokunma, banyoda yaptığı bir eylem sırasında, üçüncü dokunma giyinirken ya da kahvaltı yaparken ve dördüncü dokunma evden ayrılırken olabilir.

    Kadınlar hissel olarak uyarıldığı için dokunma şiddeti ve dokunmanın yapıldığı bölgeler oldukça önem teşkil eder. Bu nedenle, erkelerin dokunacakları ve öpecekleri yerler kadın erojen bölgeleri, kalçalar, bacaklar, göğüsler, dudaklar, boyun, omuzlar, klitoris ve saçlar olmalıdır. Akşam olduğunda dokunmaların devam ettirilmesine özen gösterilmelidir. Çift birbirini gördüğünde ‘Seni özledim!’ düşüncesini yansıtan bir öpücük sırasında, beşinci olan ‘Seni istiyorum!’ dokunmasını erkek ihmal etmemelidir. Arzulandığını hisseden ve dokunmalar sonucu uyarılan kadın, erkekle cinsel ilişki yaşamak için an kollamaya başlar bile.

    Altıncı dokunuşu erkek TV izlerken ya da soyunurken kendine özel tavırlarla süsleyerek yapabilir. Kadın neler olduğunu çözmeye çalışırken, gözünü erkekten ayıramayışını kullanarak, erkek son dokunmayı yatmadan öncesine taşıyabilir ve bunu seks öncesi sevişmeye dönüştürebilir.

    Erkek aldığı zevke ve kadının cinsel isteğine göre yedi dokunuştan sonra uygulayacağı seksi gecenin keyifli saatlerine ya da güzel bir günaydın seksine saklayabilir. Görüldüğü gibi sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın sırrı 7 kere dokun 1 kere seks yap felsefesidir.

  • Yatak odasının ateşini yükseltin

    Yatak odasının ateşini yükseltin

    Cinsellik en temel ihtiyaçlarımızdan biri. Kadını kadın gibi, erkeği erkek gibi hissettiren bir şey. Bir bütünleşme hali… Yatak odanızın ateşini yükselterek hem fizyolojik hem de psikolojik doygunluğa ulaşabilirsiniz.

    Her ne kadar içgüdüsel bir davranış ve en temel ihtiyaçlarımızdan biri olsa da yatak odasında bazen aradığımız mutluluğu veya doyumu yakalayamıyoruz. Önünüzde iki seçenek var: Doyumsuz bir cinsel hayatı kabullenip her gün aynı yemeği yiyebilirsiniz ya da size verdiğimiz muhteşem önerilerle yatak odasının fitilini yakabilirsiniz. Ena Therapia’dan Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, cinsellikle ilgili tüm yanlış anlayış ve kanıların aksine tarih öncesi döneme gittiğimiz zaman insanların birlikte olabildiğini vurguluyor ve soruyor: Tarih öncesi dönemde kim kime nasıl öpüşeceğini veya sevişeceğini öğretmiş? Kimse! Uzman Psikolog Akyıldız, hem kadının hem de erkeğin temel ihtiyaçlarından biri olan cinsellik konusunda yaşanılan sorunların pek çok etkene bağlı olduğunu söylüyor. Bazen de çok fazla okumanın veya bilmenin, içgüdüsel davranışlarımızdan bizi uzaklaştırabildiğini ekliyor. Başarı, performans kaygısı, mükemmeliyetçi kişilik yapısı gibi etkenler de yine kişi üzerinde cinsel ilişkiye girerken sıkıntı yaratabiliyor. Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, işin en temelinden başlayıp kadını cinselliğin doruğuna taşıyacak muhteşem önerilerini formsanté okurları için anlattı.

    CİNSEL AÇLIĞINIZLA YÜZLEŞİN
    Toplumumuzun muhafazakar yapısı yüzünden çiftler cinsel isteklerini çoğunlukla dile getiremiyor. Özellikle kadınlar “Acaba beni yanlış anlar mı?” kaygısı yaşıyor. Uzman Psikolog Akyıldız cinselliğin, erkek kadar kadının da en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bir sürü açlık çeşidi var. Zihinsel, fiziksel, bedensel ve psikolojik açlık. Fiziksel açlıklarımızın arasında yemek yemek, su içmek, uyumak olduğu gibi cinsel ilişkiye girmek de var. Bir kadın o kadar güzel cinsel deneyim yaşar ki yüzüne coşku, enerji ve ışıltı yansır. Çünkü kadın, kadın olduğunu hisseder. Bazen de o kadar uzaklaşır ki başka noktalarda onu tamamlamaya çalışır. Boşluk doldurmaya ve farklı uğraşlar bulmaya çalışır kendine. Bu bazen sigara, bazen yiyecek, bazen de alışveriş olabilir. Kadının her şeyden önce cinselliği yaşamaya hakkı vardır ve bunu önce kendine söylemeli.” Uzman Psikolog Akyıldız, bir kadının rahatlıkla partnerine “Deli gibi sana dokunmak ve seninle birlikte olmak istiyorum” diyebilmesi gerektiğini anlatıyor. İnsanların dünyaya geldiği dönemi düşünmemizi öneren Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, “Kim kime nasıl öpüşmeyi, sevişmeyi ve nasıl kadın-erkek olmayı öğretmiş?” sorusunu soruyor. Cevap olarak ise doğayı seyretmemizi öneriyor. Doğa kanunlarının bize her şeyi öğrettiğini, kumruların, kuşların ve köpeklerin hepsinin içgüdüsel olarak bunu yaptığını belirtiyor: “İçimizdekileri bastırmamakta fayda var. Kadınlar, cinselliğin yemek yemek, su içmek gibi olduğunu unutmamalı.”

    Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, kadının cinsel ilişki çağrısına erkekten yanıt alınamadığı durumların da olabileceğini söylüyor. Uzmanımız bu durumda kadının erkeği tehdit edercesine değil ama onu seksten mahrum bıraktığında neler olabileceğini anlatmasını öneriyor. Kadının içinde bulunduğu durumu anlatmak için ise şu cümleleri kullanabileceğini söylüyor: “Neden böyle yapıyorsun? Ben seni çok özlüyorum, sensiz kendimi eksik hissediyorum. Temel ihtiyaçlarım olmayınca başka yollar deneyeceğim, eğer kadın olduğumu hissettiremezsen farklı yerlerden bunu karşılamaya çalışacağım. Herkes bunu yapıyor ama ben yapmak istemiyorum. Beni yanlış yollara yönlendirme, beni kaybedebilirsin.” Yazının başında söylediğimiz gibi cinsellik en temel ihtiyaçlardan; bir taraf diğerini mutlu edemiyorsa doğa kanunlarının işlemesi normal. Mesela deli gibi açsınız ama çatal ve bıçak yok. Ne yaparsınız? Ellerinizle yemeye başlarsınız çünkü insansınız; yemezseniz ölürsünüz.”

    TAHRİK UNSURLARINI BELİRLEYİN
    Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, herkesin bir tarzı olduğunu söylüyor. Mesela hayata meydan okuyarak bakan kadının tahrik olduğu tarz, “Böceğim, bitanem” değildir. Tam tersi çok narin ve kırılgan bir kadını tahrik eden erkek formatı da “Seni deli gibi arzuluyorum, akşam eve geldiğimde beni hazır bekle” değildir. Tarzların denk düşmesi ve tencere-kapak gibi uyumlu olması çok önemli. Uzman Psikolog Akyıldız, vücudumuzda tahrik olduğumuz bölgelerin son derece değişken olduğunu söylüyor. Diyelim her şeyi kendi başına yapmaya alışmış bir kadın var, bu kadına bel bölgesinden destek verir gibi dokunulması kadının seksi hissetmesine sebep olabilir. Çünkü kadın onu vücut sinyali olarak şöyle algılar; “Söylemese bile ne kadar desteğe ihtiyacım olduğunun farkında ve o beni tamamlıyor”. Uzman Psikolog Akyıldız, “Hepimiz doğduğumuz aileden kadın-erkek ilişkilerini öğreniriz. Kadın genelde ‘İstemem ama yan cebime koy’ der, bu ailesinden öğrendiği bir davranıştır aslında. Cinselliğin bir kalıbı yoktur önemli olan sizin ruhunuzun ne istediğidir” diye açıklıyor.

    “SENİN İÇİN HAİN PLANLARIM VAR…”
    “Canım ya ben çok yorgunum, bugün yapmak istemiyorum” cümlesi size de aşina geldi mi? Partneriniz, söylediği gibi yorgun olabilir veya birlikte olmak istemeyebilir. Bu durum bir-iki kere hatta üç kere tolere edilebilir ama bir süre sonra kadın “Neden istenmiyorum?” diyecektir. Uzman Psikolog Akyıldız, kadının hemen kendi vücuduna bakmaya başlayacağını, sorunun kendisinden kaynaklandığını düşüneceğini söylüyor ve ekliyor: “Halbuki cinsellik kesinlikle şekille ilgili değildir. Kadın, öyle bir durur ki karşısında hiçbir erkek dayanamaz. Kim olduğunuzu ve ne istediğinizi bildiğiniz, eksiklerinize değil de artılarınıza konsantre olduğunuz sürece kimse size öyle değersiz bir kadınmışsınız gibi davranamaz.” Kadının tüm isteklerini erkeğine söylemesi gerektiğini belirten Uzman Psikolog Akyıldız, “Hayatım ben seni çok fazla hissetmek istiyorum, dokunmak istiyorum. Uzun zamandır ateşli bir gecemiz olmadı. Senin için hain planlarım var” gibi cümlelerin kullanılabileceğini belirtiyor.

    DİZGİNLERİ ELİNİZE ALIN
    Cinsel ilişkide konuşmak en önemli kısmı oluşturuyor. Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, kadının cinsel ilişkiyi yönlendireceğini bilmesinin de önem taşıdığını söylüyor ve ekliyor: “Şöyle düşünelim; ben erkeğim, karşımda da dünyanın en güzel kadını var. Ama her şeyiyle kontrol bende. Ben istersem öperim, istersem dokunurum, istersem koltukta sevişirim. O kadının hiçbir şekilde kontrolü yoksa ve tüm dizginler benim elimdeyse, cazibe bunun neresinde? Kadınlar kontrolü tamamen erkeğe bırakırsa, erkek ‘Adrenaline ihtiyacım var’ deyip farklı yollara başvurabilir.”

    MASUM SEKS OYUNLARININ TAM SIRASI
    Yatak odasında ateşli ve şehvetli ilişkiyi sağlayabilmenin bir yolu da ufak oyunlar oynayabilmekten geçiyor. Oyunların asıl fonksiyonunun karşındakini şaşırtabilmek olduğunu anlatan Akyıldız, “Şaşırtmak çok önemli. Çocuklar genelde ne yapar? Bir şey ister, olmuyorsa farklı formüller dener. İlla istiyorum der, o da olmuyorsa avazı çıktığı kadar ağlar. Şaşırtarak dikkati çeker. Hayatta herkesin yaptığını aynen yaptığınızda kimseyi şaşırtamaz, dikkati çekemezsiniz” diye ekliyor.

    EROTİK SAHNELERİ HATIRLAYIN
    Öğrenme, duyarak veya yazarak değil görerek gerçekleşiyor. Türkiye de cinselliğin öğretildiği veya gösterildiği bir toplum değil. Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, bu durumda cinsel içerikli filmlerden yararlanılabileceğini şu şekilde anlatıyor: “Einstein demiş ki ‘Bir insanın zekasının göstergesi hayal gücüdür’. Yani gözlerinizi kapattığınızda gözünüzün önüne gelen filmlerden yola çıkabilirsiniz. İzlediğiniz filmlerden hangisinin en erotik sahnesi gözünüzün önüne geliyorsa belli ki o bölümler sizi cinsel ilişki sırasında motive eden ve tahrik eden sahneler.” Sizi heyecanlandıran filmi bulmak için gözlerinizi kapatın ve düşünmeye başlayın. “Ya ben de onlarınki gibi cinsel ilişki yaşamak istiyorum” dediğiniz filmdeki kadın ve erkeğin neler yaptığını bir kağıda not alın. Daha sonra not aldığınız bu sahneleri partnerinizle birlikte deneyin.

    G NOKTASI VE ORGAZM
    Uzman Psikolog Esin Nur Akyıldız, kadında ve erkekte orgazm oldukları bir nokta olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Erkek cinsel organının pozisyonla birlikte dokunduğu, paralel düştüğü bir nokta vardır. Zaten o pozisyon denk düştüğünde ‘Ah bu pozisyon, benim pozisyonumdu’ deriz. Onu bulabilmek için farklı farklı şeyleri deneyerek, tecrübe etmek gerekir. Bunların hepsi hem konsantrasyon, hem tarz, hem de kendinizi ne kadar şehvetli hissettiğinizle alakalı. Tüm bu faktörleri bir iksir gibi düşünebiliriz.”
    Orgazm sıkıntısı yaşayan kadınlara ise G-Shot isimli bir uygulamanın yapılabileceğini söylüyor. G-Shot uygulamasıyla, kadının genital bölgesinin içine silikonsu bir yapı enjekte ediliyor. Bu silikon yapı sayesinde titreşim kadına daha kolay ulaşıyor ve kadın daha hızlı orgazm olabiliyor.

    EN GÜÇLÜ SEKS ORGANINIZ: BEYİN
    Yapılan araştırmada bir kadından çimenlik alanda uzanıp sadece kendi nefesiyle mastürbasyon yapması isteniyor. Kadın kendi nefesiyle orgazm olabiliyor. Akyıldız, en güçlü seks organının beyin olduğunu söylüyor. Konsantrasyon eksikliği olan kadınların cinsel ilişki sırasında yapabileceği şeyler:
    1- Müzik dinlemek.
    2- Konuşmak.
    3- Göz kontağında kalmak.

    DANTEL Mİ JARTİYER Mİ?
    Kadının aynaya baktığı zaman “Hakikaten seksi bir kadınım” demesi gerekiyor. Uzmanımız, kadınlara iç çamaşırı satan bir dükkana gitmelerini öneriyor. Böylece dantelli modellerden mi yoksa jartiyerden mi hoşlandığınızı belirleyebilirsiniz. Akyıldız, “Aynaya baktıklarında ‘İşte ben buyum’ diyebilecekleri hale gelsinler. Önce kendi şehvetlerine inanırlarsa bunu partnerlerine aktarırlar. Bütün olay bizim ne kadar inandığımızla ilgili. Her şey kadının beyninde bitiyor” diye ekliyor.

    Formsanté Dergisi

  • Adam ve Erkek Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı Çiftleri Yoruyor!

    Adam ve Erkek Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı Çiftleri Yoruyor!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “NE ADAMLIK NE ERKEKLİK NE DE CİNSEL MUTLULUK PENİSTE SAKLI DEĞİLDİR!”

    Asırlardır çok büyük anlamlar yüklenen penis, kadınların erkekler konusunda tercihinde olduğu kadar erkekler arasındaki güç gösterilerinde de oldukça büyük önem arz ediyor. Doğru bilinen yanlışlar nedeniyle, pek çok kadın ve erkek tabularını yıkamadığı için hem cinsel yaşamlarında hem de sosyal hayatlarında hüsrana uğruyorlar. Oysa ne adamlık ne erkeklik ne de cinsel mutluluk peniste saklı değil… Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, penise yüklenen yanlış düşünceler nedeniyle adamlığı ve erkekliği peniste arayan kadın ve erkekleri aydınlattı…

    PENİSLE ERKEK OLUNMAZ!

    Toplumsal genel yargıların ve kültürün çok yanlış bir şekilde hem adamlığı ve erkekliği penisle eşleştirdiğine hem de cinselliğin ayıp, yasak ve günah olarak kodlayarak gizlenmesine çanak tuttuğuna dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Hal böyle olunca, erkeklerin davranış biçimlerini belirleyen ana özellikleri olan sertlikleri, adamlıkları, saygınlıkları, erkeksilikleri, güçlülükleri, dobralıkları ve koruyuculukları, kendilerini cinsel yönden ispatlamaya çalışmayla bir tutuldu. Bu yanlış ‘Erkek cinsel gücünün simgesi penistir!’ düşüncesiyle günümüze kadar geldi. Fakat erkeklik ve adamlık kavramları hiç de böyle değil…” dedi.

    ADAM DEDİĞİNİZ…

    Adam olmanın kriterlerini anlatan CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Can Yücel‘in de dediği gibi, erkek dediğiniz kadınını elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Kadın bilecek ki, emin ellerdeyim. Adam diyebildiğiniz adamın yanında rahat olacaksınız. Adam dediğiniz ince olacak, kadınını onun kadar düşünecek. Adam dediğiniz ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verebilecek. Vurdulu kırdılı, küfürlü davranışlar sergileyen, maço tavırlı kişi değildir adam. Adam dediğiniz, kadınının ruhunu okşamasını bilecek, romantik olacak, kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek ve güzel günleri unutmayı marifet saymayacak. Kadını sırf onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyip kuşandığında, hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak. Adam dediğiniz cesur olacak fakat bu cesurluğunu kadınına karşı değil,‘Seni seviyorum!’ derken korkmayarak, başka şeylerin ardına gizlenmeyerek yapacak. Adam dediğiniz,‘Özüyorum!’ diyorsa gelecek,‘Kaybetmek istemiyorum!’ diyorsa kaybetmeyecek. Adam olan ‘Seviyorum!’ dedikten sonra bir sonraki perdede kaçmayacak…” dedi.

    PENİSİN BOYU DEĞİL İŞLEVİ ÖNEMLİ!

    Toplumsal ve ahlaki değerlerin yerleşmesinde önemli yer tutan penis boyu tabusunun, “erkek”, “erkeklik” “adam”, “adamlık” ve “güçlü adam” kavramlarıyla özdeşleştiğini söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Yine insanlık bu tabunun ve fetişe dönüşen organın penceresinden olaylara bakma aptallığına kapıldı. Çünkü erkek soyunduğunda sahnede olan kendisi değil penistir. Penis boyutu günümüzde iyi eğitim almış kişiler arasında bile güç ve otoritenin göstergesi olarak kabul edilebiliyor. Çünkü penis boyu çok yanlış bir şekilde erkek cinselliğiyle özdeşleşti ve cinsel hazzın garantisi olarak algılandı ve erkeklik gücü daha doğrusu bir güç sembolü haline geldi. Aslında bu durum doğru değil ve penisin bir standardı yok. Çünkü kadında döllenmenin olabilmesi için erkeğin spermlerinin kadın vajinasının arkasına ulaşabilmesi gerekiyor. Bunun için ise 10 cm ve üzerinde bir penis boyu yeterli oluyor. Ama unutulmaması gereken şudur: Cinsellikte penisin boyundan çok işlevi önemlidir’.Yüzyıllardan beri penis boyu ile erkeklik gücü arasında bir bağlantı kuruldu. Böylece erkeğin penisi ne kadar büyükse yatakta da o kadar iyi olacağı düşünüldü. Oysaki penis boyu cinsel ilişkide çok da önemli değil. Çünkükadının asıl zevk kaynağı vajinanın 1/3’lük giriş kısmı ve klitorisidir. Dolayısıyla, penisin uzunluğu ile işlevi arasında herhangi bir bağlantı olmadığı gibi erkeklik, güç, sertlik, adamlık, saygınlık, dobralık ve koruyuculuk gibi karakteristik özellikler arasında da herhangi bir bağlantı yok.” dedi.

    SEKS ZİHİNDE BAŞLAR VE DEVAM EDER!

    Nasıl ki erkeklerin seks algısı genellikle zihinlerinde oluşturdukları görsel şovlardan ibaretse, kadınların da cinsel isteği zihinlerinde birleştirdikleri algılardan geldiğine değinen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Diğer bir değişle, tahrik olmak ve cinsel istek duymak beynin zevk merkezlerinin hareketliliğiyle meydana geliyor. Bu durum erkeklerde daha basittir. Kadınlarda ise bu cinsel istek, arzu ve ardından gelen boşalma veya orgazm sadece penise değil, klitorisin uyarısına ve erkeğin sağladığı güven, sevgi ve şefkat duygusuna bağlı. Bu da âşık oldukları ve kendilerine âşık olan, seven ve arzuladığını hissettiren erkeklerin partnerlerini daha kolay boşalttıkları veya orgazma ulaştırdıklarına bir işaret. Bu nedenle, penis boyunu ya da enini büyütmek için tıbbi yöntemlere, ilaç kullanımlarına ya da geç boşalmak için spreylere başvurmaktansa, kadının beyninde yer edebilme, samimi davranışlar sergileme, kadını rahat ve güvenilir hissettirme, anlayışlı, yol gösterici, şefkatli ve ilgili olabilmeyolunda erkekler kendilerini geliştirmelidir. Ayrıca, erkekler önce kadınların duygularına hitap etmeli, daha sonra kadın vücudunu tanımalı, onların erojen bölgelerini keşfetmeli, dokunmanın verdiği hazza odaklanmalı, onların bedenlerinin en önemli haz noktası olan klitorisin işleyişini öğrenmelidir. Kadın zihnine hükmetmeden, sadece penisin boyutlarıyla sağlanabilen cinsellik tek taraflıdır. Ayrıca, unutulmamalıdır ki, kadın cinselliği, boşalması veya orgazmı oldukça karmaşık ve gizemlidir, rahatlıkla taklit yapılabilir bir karşı bildirimdir.” dedi.CİNSEL TERAPİ CİNSEL SORUNLARA ÇÖZÜM OLUYOR!

    Cinsel terapinin cinsel sorunlara çözüm olduğunu söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Erkek ya da kadın, çoğu cinsel işlev bozukluklarının temelinde yanlış inanışlar (cinsel mitler, hurafeler), cinsel bilgisizlik ve deneyimsizlik yatar. Ayrıca erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel isteksizlik gibi erkek cinsel işlev bozuklukların veya yaşanmakta olan mutsuz cinsel ilişkilerin altında yatan nedenlerin başında, erkeğin kadın bedenini tanımaması, penisinin uzunluğu ile ilgili olumsuz düşüncelere kapılması, abartılı beklentilere girmesi, başarısız olmaktan korkması, kendisine güvenmemesi, penis boyu ve genişliğini takıntı yapması, penisi erkekliğin ve adamlığın simgesi olarak görmesi geliyor. Bu sorunların geçici çözüm yolları ilaç tedavisi, spreyler ve tıbbi müdahalelerken, kalıcı çözüm yolu ise yaşanan sorunların nedenlerinin belirleneceği ve ona göre bir tedavi planının uygulanacağı cinsel terapidir. Cinsel terapi ile cinsel sorunlar yüzde yüz tedavi edilebilir .” dedi.

  • Hamilelikte Cinsellik Sınırlı Mı?

    Hamilelikte Cinsellik Sınırlı Mı?

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır.

    Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu.

    Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç
    Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir. Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler
    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli
    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir.

    Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin
    Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

  • Gebelikte cinsel yaşamı sınırlamayın

    Gebelikte cinsel yaşamı sınırlamayın

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

  • İstek ve Arzularını İfade Eden Herkes Sapık veya Kötü Kadın Değildir!

    İstek ve Arzularını İfade Eden Herkes Sapık veya Kötü Kadın Değildir!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “MUTSUZ ÇİFTLERİN SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR!”

    Çiftlerin cinsel ilişki sırasında belli etmedikleri ama akıllarında olan pek çok endişesi oluyor. Kusursuz bir cinsel birleşmeyi hayal eden çiftler sevişme sırasında, kendilerinden kaynaklanabilecek herhangi bir sebepten dolayı işlerin ters gitmesi endişesinin yanında, cinsel istek ve arzularını ifade ettiklerinde, duygularını gösterme biçimleri yanlış anlaşıldığında “sapık” veya “kötü kadın” gibi algılanmaktan korkuyorlar. Bu nedenle isteklerini ve arzularını bastırıyorlar ve zamanla birbirlerinden soğuyorlar. Bu durum aldatmalara, kavgalara, aile içi şiddete ve boşanmalara yol açabiliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri bastırılan ve ifade edilmeyen cinsel istek ve arzuların nelere yol açtığını ve bu durumun üstesinden gelebilmenin yollarını anlattı. İşte çarpıcı başlıklar:

    MUTSUZ ÇİFTLERİN SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR…

    Toplum kurallarının, kültürün, ahlaki değerlerin ve sosyal çevrenin, bireylerin ve çiftlerin cinsel yaşamları üzerinde büyük bir etkisi olduğunu söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bu nedenle, hem erkeklerin hem de kadınların cinselliğe olan ilgileri değişkenlik gösteriyor. Milenyum çağında olmamıza rağmen, çocukluk dönemi baskı altında geçen, cinselliğin ya da cinsel istek ve arzuların ifade edilmesini ayıp veya günah olduğunu düşünen kadın ya da erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü cinsel arzu ve isteklerin açığa çıkarılması erkekler için sapık, kadınlar için ise ahlaksız veya kötü kadın gibi algılanma korkusu nedeniyle mümkün olmuyor. Oysaki cinsel istekler, arzular ve fanteziler, çiftin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için var ve mutlu birlikteliklerin yaşanması, çiftin birbirinden uzaklaşmaması, aldatmaların yaşanmaması, beden ve ruh bütünlüğünün korunabilmesi için oldukça önemli. Bu nedenle zihinde şekillenen cinsel isteklerin ve arzuların davranışlarla ifade edilmesinin yanında, açık bir iletişimle paylaşılması da gerekiyor.” dedi.

    SUSMAYI TERCİH EDİYORLAR…

    Cinsellikle ilgili yanlış beklentiler ve inançların kadınların cinselliğe karşı tutumunu ve cinsel davranışlarını olumsuz bir şekilde etkilediğini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Kadının cinsel arzularını ve partnerinden istediklerini ifade etmesinin ahlaksızlık olduğuna inananların oranı yüzde 61‘dir. Yani toplumun önemli bir kısmı hala kadınların cinsel isteklerinin olamayacağına, cinsel yaşama aktif olarak katılım gerçekleştiremeyeceklerine, haz alan, haz veren ve paylaşan taraf olmaması gerektiğine inanıyor . Bu nedenle, kadınlar cinsel istek ve arzularını ifade ederlerse ahlaksız kadın veya kötü kadın olacaklarını ya da reddedileceklerini düşünüyorlar ve bu yüzden susmayı tercih ediyorlarEşinden uzun bir ön sevişme veya oral seks talep eden, banyoda sevişmek veya değişik pozisyonlarda seks yapmak isteyen kadınlar ahlaksız veya kötü değildir Ahlaksız veya kötü kadınlar; ahlak sahibi olmayan, dürüst davranmayan, kötü huylu, evrensel ahlak kabullenmesine karşı gelen kişilerdir. Sonuç olarak, kadınlar cinsel istek ve arzularını partneriyle paylaşamıyorlar, partnerinden isteklerini talep edemiyorlar. Bu durum çiftin cinsel yaşam alanlarının daralmasına, alınabilecek hazların yitirilmesine, kadının kendi idealini yaşayamamasına yol açıyor. Böylece çift zamanla birbirinden soğuyor, tartışmalar artıyor, aile içi şiddet yaşanıyor ve en önemlisi de aldatma oranları yükseliyor.” dedi.

    ERKEK CİNSEL İSTEK VE ARZULARINI İFADE EDERSE “SAPIK” OLMAZ!

    Her ne kadar görünüşte erkeklerin cinsel duygularını, isteklerini ve hislerini açıkça ifade edebildiğine inanılsa da, durum hiç de göründüğü gibi olmadığına değinen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Yapılan araştırmalara göre, erkeklerin akıllarından geçenlerle eyleme döktükleri arasında uyuşmazlık var. Türkiye’de, cinsel arzu beklentilerini dile getiremeyen, getirdiği takdirde “sapık” olarak algılanacağına inanan erkek sayısı yüzde 43oranında. Bu düşüncenin altında yüzyıllık iyi ve kötü ayrımı yatmaktadır. Özellikle kadınlar tarafından da benimsenen bu düşünce erkeklerin cinsel arzularını ifade etmesiyle sapıklık eyleminin aynı derecede tutulmasından kaynaklanıyor.Eşinden erotik masaj yapmasını isteyen, oral seks talep eden, değişik pozisyonlarda seks yapmak isteyen erkekler sapık değildirCinsel sapıklar; çocuklarla, hayvanlarla veya ölülerle seks yapma gibi cinsellik açısından aykırı eğilimleri olan kimselerdir, tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal kişilerdir. Yanlış inanışlar ve kadınların olumsuz tutumları nedeniyle cinsel isteklerini bastırmaya yönelen erkekler, bu tabuya aykırı bir kadın figür gördüklerinde evlilik dışı ilişkilere daha kolay yönelebiliyorlar. Mutsuz oldukları için daha kolay kavga çıkartabiliyorlar ve şiddet uygulayabiliyorlar.Bu nedenle çiftler arasında çıkan tartışmaların, cinsel soğukluğun ve aldatmaların sır gibi saklanan gerçeklerinden biri açık iletişimin olmamasıdır.” dedi.

    PARTNERİNİZE KARŞI AÇIK OLUN!

    Sağlıklı cinsel yaşamın partner ilişkisinin en önemli parçalarından birisi olduğunu söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Doğası gereği birbirinden farklı olan kadın ve erkeğin cinsel yakınlık ihtiyaçları da birbirinden farklı olabiliyor. Cinsel duygu, düşünce, istek, arzu ve talepler partnerle paylaşılması gereken en önemli bilgilerdir. Çünkü cinsellik; hayatın bir gerçeği, beden ve ruh sağlığının en temel olgularından biridir. Bu nedenle,rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olan cinselliğitadabilmek için çiftin her konuda olduğu gibi cinsellikte de birbirine dürüst olması, cinsel arzu ve isteklerini paylaşması gerekiyor.” dedi.

    TEKRAR FLÖRT HAVASINI YAKALAYIN!

    İlişkinin ilk çeyreğinde duyulan romantik kalp atışlarını devam ettirmenin çiftin elinde olduğunu söyleyen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Cinsel yaşamın monotonlaşmasının önüne geçebilmek için aşk oyunlarına yer vermek gerekiyor. Aşk yaşamı hareketlendirebilmek için; birlikte duş almak, yatmadan önce seks yapmak, öpüşmek, dokunmak, fantezileri paylaşmak, birlikte aynı anda yatmak, küçük ama baştan çıkarıcı jestler yapmak (erotik masaj, seksi iç çamaşırlarıyla dans etmek, vb.), iletişimi canlı tutmak, baş başa vakit geçirmek, konuşurken sevgi sözcüklerine daha fazla yer vermek çoğunlukla yeterli olacaktır.” dedi.

    İSTEK VE ARZULARINIZI PAYLAŞIN!

    Cinsel istek ve arzuların dile getirilmesiyle ulaşılan cinsel mutluluğun kişinin yaşam kalitesinin en önemli belirleyicilerinden birisi olduğunu söyleyen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan ; “Aşk ve cinsel yakınlık için güçlü bir cinsel özgüven gerekiyor. Özgüvenin sağlanabilmesi için çiftin isteklerini ve problemlerini ertelememesi, tabuların üzerine gitmesi, güçlü ve saydam bir bağ oluşturması, arzu ve isteklerini ya da sorunlarını karşılıklı olarak açık bir şekilde konuşmaktan çekinmemesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, mutlu cinsellik ancak kadın ve erkeğin karşılıklı tatminiyle mümkün oluyor. Ancak her konuda olduğu gibi cinsellikte de problemler çıkabiliyor. Önemli olan bu problemleri dile getirerek çözebilmektir. Bu nedenle, her birey, partnerine mutlubir cinsellikten beklentisinin ne olduğunu açıkça anlatmalı. Bu konuda dikkat edilmesi ve özen gösterilmesi gereken en önemli noktalar; reddedilmeyi göze alarak istek ve arzuları talep etmektalep edilen ve yerine getirilen arzu ve istekleri bir armağan gibi görmek, dünyanın en güzel armağanını almış gibi mutlu olmak ve bunu partnere göstermektir. Ayrıca yerine getirilmeyen istek ve arzular karşısında küsüp, tavır almamak ve karşı tarafı olduğu gibi kabullenebilmek de gerekiyor. Çünkü cinselliğin koşulsuz sevgi ve kabulle yaşananı makbuldür.” dedi.

  • Yaşlara göre cinsel hayat

    Yaşlara göre cinsel hayat

    Kadınların  cinsel hayatları her yaş döneminde  farklı bir boyut kazanır. İşte kadınların her yaş dönemindeki cinsel hayatı…

    20′li Yaşlar

    Cinsellik bu yaşlarda hayatın olmazsa olmazları arasındadır. Evliliklerin gerçekleştirildiği bu dönemde cinsel ilişki yaygındır. Özellikle bu yaş grubundaki kadınlarda, eğer ailelerinde cinsellikle ilgili bir rahatlık yoksa vajinusmus, erkeklerde ise boşalma bozuklukları sık görülür.

    30′lu Yaşlar

    Bu dönem, cinsel uyarılma ve çekicilik açısından kadınların altın çağıdır. Kadınların cinsel yaşamları çok hareketlidir. Ancak genellikle bu yaşlarda çocuk sahibi olan çiftlerin cinsel yaşamları kısa bir süreliğine sekteye uğrar. Gebelik planlaması ve doğum sonrasında hem sosyal hem da hormonal bazı değişiklikler cinsel yaşamı olumsuz etkiler. Doğumun gerçekleşmesi çiftlerde genellikle ruhsal çatışmaları alevlendirir. Emzirme döneminde prolaktin hormonunun yüksek olması kadınlarda isteksizliğe yol açar. Kadınlar, hormonal değişikliklere bağlı vajina derisindeki incelemeler yüzünden cinsel birleşme sırasında ağrılar yaşayabilir. Ancak emzirme dönemi bittikten sonra prolaktinin cinsel yaşamdan yeniden zevk almaya başlar.

    40′lı yaşlar

    Orgazm sıklığında azalma olmasına karşın, kadınlar bu yaşlarda daha deneyimli olurlar. Bu da psikolojik açıdan aldıkları hazzı artırır. Erkekler ise bu yaşlarda ilk uyarılma, boşalma, orgazm sonrası yeniden uyarılmayı daha iyi kontrol etmeye başlarlar. Ancak 40′lı yaşlarını süren pek çok erkek için bu dönem panikle eş anlamlıdır. Bu dönemde hipertansiyon, damar hastalıkları, nörolojik bozukluklar, sigara, alkol gibi nedenlerle cinsellik olumsuz etkilenebilir. Özellikle ereksiyon kaybı 40 yaşındaki erkeklerin yarısında az, orta ve yoğun olmak üzere farklı şiddetlerde görülür. Bu nedenle bu yaş grubundaki erkekler, seksi hayatlarının önemli bir dönüm noktası gibi düşünürler. Bu yaşların en büyük fantezisi ise genç bir partnerle birlikte olmaktır.

    50 Yaş ve Sonrası

    50′li yaşların ortalarında kadınlar genellikle menopoza girdikleri için östrojen seviyeleri düşer, vajinal mukozaları incelir, vajinal ıslanmalarında azalmalar olur. Memelerindeki uyarılma, dikleşme azalır. Daha seyrek orgazm yaşarlar, orgazm sırasındaki doyumları kısa sürer. Ancak menopoza girmiş kadınlarda cinsel istek tamamen ortadan kaybolmaz. Erkeklerde ise yaşlanmayla birlikte cinsel istekle ilgili testesteron hormonunda kademeli bir düşüş gözlenir. Vücuttaki genel işlev azalmasının bir sonucu olarak ereksiyon kapasitesi azalır. Cinsel yanıt döngüsünde birçok evrenin süresi ve daha uzun süre ve yoğun uyarı gerekir. Ancak düzenli cinsel aktivite sürdüren erkekler yaşlanmanın tüm etkilerinden daha az zarar görürler. Araştırmalara göre, 70′li yaşlarda erkeklerin yarısı, kadınların da yüzde 20′ye yakını cinsel ilişkiye devam edebiliyor.