Etiket: cinsel hayat

  • Aldatıldığınızı Önceden Fark Edebilirsiniz!

    Aldatıldığınızı Önceden Fark Edebilirsiniz!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “TEHLİKE ÇANLARI İLİŞKİNİZ İÇİN ÇALIYOR OLABİLİR!”

    Sevgililerin, aynı evi paylaşanların, sözlülerin, nişanlıların, evlilerin, hemen hemen herkesin aldatılmak ve aldanmak gibi korkuları olabiliyor. İnsanlar sezgilerine göre partnerlerinin kendilerini aldatıp aldatmadıklarına karar veriyorlar, bu nedenle bazen yanılıyorlar ve pişman oluyorlar, bazen de doğru karar alıp uygulayamıyorlar. Bu iki ayrı kararın ortak bir sonucu oluyor; hayal kırıklığı. Bu tür bir hayal kırıklığı yaşanmaması için CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, aldatma eyleminin en belirgin özelliklerini sıraladı…

    TEHLİKE ÇANLARI İLİŞKİNİZ İÇİN ÇALIYOR OLABİLİR!

    Aldatmanın önceden tahmin edilebilir bir durum olduğuna dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Araştırmalar kadınların aşk arayışı,erkeklerin ise daha çok cinsel doyumsuzluk nedeniyle eşlerini aldattığını ortaya koyuyor. Ancak neden ne olursa olsun çift devekuşu gibi kafasını kuma gömmediğinde ilişkilerinde yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu fark edebilir ve tehlike çanlarının sesini duyabilir.” dedi ve aldatmaya dair tehlike çanlarının hangi koşullarda çalmaya başladığı konusunda şu bilgileri verdi:

    • – “Her seferinde dışarı çıkmak için bahaneler uyduruyorsa eve geç geliyorsa,
    • – Cep telefonuna, tabletine veya bilgisayarına şifre koyduysa ve bunları sizden gizliyorsa,
    • – Facebook, Twitter, MSN gibi sosyal paylaşım ağlarında daha çok vakit geçirmeye başladıysa,
    • – Sık sık seyahate çıkıyorsa,
    • – Ara sıra ona ulaşamıyorsanız ve cep telefonunu açmıyorsa,
    • – Sizinle birlikte olmasının yaşamını ve işini engellediğini düşünüyorsa,
    • – Durup dururken spora başlayıp, kendine, kıyafetlerine ve iç çamaşırlarına daha önce göstermediği bir özen gösteriyorsa,
    • – Kredi kartı harcamalarında bir artış varsa,
    • – Birebir konuşmalarınızda başka şeylerle uğraşıyor ve gözünüzün içine bakmıyorsa,
    • – Size soğuk ve ukalâ bir şekilde davranıyorsa,
    • – ‘Bana hükmetmeye mi çalışıyorsun?’ diye tepki göstermeye başladıysa,
    • – Size şefkatli davranmayı bıraktıysa,
    • – Sizinle birlikte duş almıyorsa,
    • – Yatarken artık size sarılmıyor, hatta sizinle aynı yatakta yatmamak için TV karşısında uyumaya başladıysa ya da partnerinizde uykusuzluk sorunu başladıysa,
    • – Cinsel hayatınız nedensiz bir şekilde bitmişse,
    • – Sorumluluklarını art arda unutmaya başladıysa,
    • – Her seferinde, yalnız kaldığınızda ve yapacak bir işiniz olmadığında siz yokmuşsunuz gibi davranıyorsa,tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.”

    EVLİLİK TERAPİSİ İŞE YARAYABİLİR…

    Uzun yıllar süren tecrübeler sonucu yukarıda sıralanan maddelerin aşkın bittiğini gösteren birer işaret olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenDr. Keçe; “Bu nedenle çiftler ilişkilerinde açıkça görünen bu gerçekleri örtbas ederek görmezden gelmeye çalışmamalıdır. Bu maddelerdenen az 7‘i fark edildiğinde, sevgiliden, ilişkiden ya da yuvadan olunmak istenmiyorsa, çok gecikmeden bir evlilik terapistinden randevu almak gerekiyor.” dedi.

  • Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Doğurganlık simgesi olan rahim her kadın için son derece önemli bir organ. Ancak bazı hastalıklar var ki bu durumda tek çözüm rahmin operasyonla alınması olabiliyor. İşte bu noktada her kadın şu endişeye kapılıyor: Rahmin alınması menopoza yol açar mı?

    Kas dokusundan zengin bir yapıya sahip olan rahim, hamile olunmayan dönemde armut şeklinde 8-9 santim uzunluğunda ve 60 gram ağırlığında oluyor. Hamilelik döneminde bebeği taşıyacak şekilde büyüyor ve doğum eylemi başladığında kaslarının kasılması ve rahim ağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin dünyaya gelmesi sağlanıyor. Rahim bu doğurganlık özelliğinden dolayı her kadın için son derece önem taşıyan bir organ. Ancak bazı sağlık sorunlarında rahmin histerektomi adı verilen operasyonla alınması gerekebiliyor. İşte bu noktada her kadının zihnine şu soru takılıyor: Rahmin alınması menopoza girmeme neden olur mu? Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen menopozun yumurtalıklarda bulunan yumurta hücrelerinin azalması ve hormon üretmemesiyle ilgili bir durum olduğunu belirterek bu soruya şöyle yanıt veriyor: Menopozu belirleyen, yumurtalıklardan salgılanan östrojen ve progesteron hormonlarıdır. Rahim yumurtalıklarda üretilen hormonlara cevap vererek gebeliğe hazırlık yapıyor. Kadın yumurtalığında olgunlaşmamış yumurta hücrelerinin bitmesi ile de adet kanamaları sona eriyor ve menopoz dönemi başlıyor. Dolayısıyla ameliyat sırasında yumurtalıkları alınmayan ve menopozu başlamamış, yani halen hormon üretimi olan yumurtalığa sahip kadınlar menopoza girmiyor. Ancak rahmin alınması sırasında yumurtalıkları da birlikte alınan kadınlarda ise menopoza girmek kaçınılmaz oluyor.

    Rahmin alınması cinsel hazzı etkiliyor mu?

    Rahmin alınması sonrası cinsel yaşamın kalitesinin her hastaya göre değiştiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen şunları söylüyor: Histerektomi sonrası cinsel hazzı etkileyen faktörler arasında histerektomi nedeni ve ameliyat öncesi var olan ağrılı cinsel ilişki ile kasık ağrısı gibi nedenler yer alıyor. Rahim alındığında, ameliyattan önce var olan kasık ağrısı gibi cinsel ilişkiyi olumsuz etkileyen faktörler ortadan kalkıyor. Hastalarda rahim alındığı için cinsel ilişikide orgazm sırasında rahmin kontraksiyonları olmamasına rağmen, bazı hastalar cinsel ilişkiden daha fazla zevk almaya başlıyor. Bunun bir başka nedeni de kanamalarının olmaması ve gebe kalma endişesinin yaşanmaması. Ayrıca rahmin tamamının veya üst kısmının cerrahi olarak alınması ile rahim ağzının bırakılmasının cinsel açıdan bir fark yaratmadığı saptanmış.

    Rahmin alınmasına hangi sorunlarda karar veriliyor?

    Kadınlarda en sık karşılaşılan iyi huylu tümörler olan miyomlar şikayete yol açmazlarsa sadece takip etmek yeterli geliyor. Ancak bazıları büyüyerek düzensiz veya aşırı kanamalar, kansızlık, kasık ağrısı, sancılı ve bol adet görme ya da mesane gibi komşu organlarda bası şeklinde yakınmalara yol açabiliyor. Bunun sonucunda ameliyat gereksinimi doğuyor. Çocuk isteyen veya rahminin alınmasını istemeyen hastalarda sadece miyomlar çıkarılıyor ve rahim dikilerek, alınmıyor. Rahim içine doğru büyüyen ve kanama yapan miyomlar histeroskopi ile alınabiliyor. Rahim alınmasında sorun olmayan ve çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda miyom için histerektomi ameliyatı yapılıyor. Hastalarda ağrı ve infertilide şikayetlerine neden olan endometriozis genellikle laaproskopik cerrahi ve ilaç tedavisi ile rahim ve yumurtalıklar alınmadan tedavi ediliyor. Ancak çocuk yapma isteği olmayan ve ağrıları fazla olan hastalarda histerektomi yapılabiliyor. Rahim sarkmasında hastanın şikayetine bağlı olarak ameliyat kararı veriliyor. Rahim ve yumurtalık kanseri ile kronik kasık ağrılarında da rahmin alınması gerekebiliyor.

    Kaç tip histerektomi ameliyatı var?

    Rahim alma ameliyatı karından (Abdominal Histerektomi), vaginal yoldan (Vaginal Histerektomi) ve Laparoskopi (Kapalı Ameliyat) ile yapılabiliyor. Ameliyatta alınan rahim kısımlarına göre şöyle adlandırılıyor:

    *** Total histerketomi: Rahmin tamamı cerrahi olarak alınıyor.

    *** Subtotal histerektomi: Rahmin üst kısmı cerrahi olarak alınıyor, serviks (rahmin boynu ve ağzı) bırakılıyor.

    *** Histerektomi ve Bilateral Salpingooferektomi: Rahim ile birlikte tuba ve yumurtalıklarda birlikte çıkarılıyor.

    Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen, histeroktemi ameliyatlarını şöyle anlatıyor:

    Vaginal Histerektomi: Cerrahi açıdan uygunsa histerektomi yapmak için en uygun yol, rahmin vajinal olarak alınması. Bu ameliyatta rahim vajnal olarak yapılan kesiler ile alınıyor. Karından herhangi bir ameliyat yapılmasına gerek kalmıyor. Karından kesi olmadığı için de hastanın iyileşme süreci daha rahat ve hızlı oluyor. Ayrıca hasta daha az ağrı çekiyor. Ancak her hasta vajinal histerektomi yapılmaya uygun olmayabiliyor. Rahmin sarkması, miyomlara bağlı rahmin büyüklüğü ve daha önce geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıklar vajinal histerektomi için karar verdiriyor.

    Abdominal Histerektomi: Karın üzerine yapılan bir kesi ile karın boşluğu açılarak yapılıyor. Sezaryen ameliyatlarında yapıldığı gibi kesi alt karın bölgesinden uygulanıyor. Bazen bu ameliyat göbek altından (bazen üstüne de) aşağıya doğru dik olarak yapılan bir kesi ile uygulanıyor. Bu tür kesiler ile yapılan ameliyatlarda iyileşme süresi daha uzun oluyor.

    Laparoskopik Histerektomi: Kapalı ameliyatlar olarak adlandırılan bu ameliyatlarda, karın içerisine trokar adı verilen 5-10 milimetre çapında, ortası boş, küçük boruların yerleştirilmesi ve bu trokarlardan başta içeriyi görmek için kamera ve diğer cerrahi aletlerin girmesi ile yapılıyor. Cerrahi işlem ekrana kameradan ulaşan görüntü ile gerçekleştiriliyor. Esas amacı, karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Böylece iyileşme süresi kısalıyor, hasta daha az ağrı duyuyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönüyor. Karın içerisinde yapılan cerrahi işlem abdominal olarak yapılan histerektomi ile benzer özellik sergiliyor. Burada da rahim tamamen veya tüp ile yumurtalıklarla birlikte alınabiliyor ya da rahmin sadece üst kısmının alınıyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik Cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan bir yöntemi. Laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Burada ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımı ile cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor.

    En çok hangi yöntem tercih ediliyor?

    Vaginal olarak yapılabilecek bir histerektomiyi vaginal olarak yapmak en iyisi. Ancak vaiinal olarak uterusun alınması uygun değilse, diğer yöntemler uygulanıyor. Cerrahın tecrübesi hangi tip ameliyat yönteminde fazla ise o yöntemi benimsiyebiliyor. Eğer şartlar uygunsa, laparoskopik cerrahi tercih ediliyor. Laparoskopinin esas amacı karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Bu sayede iyileşme süresi kısalıyor, daha az ağrı duyuluyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönülüyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan gelişmiş bir yöntemi olarak artık sıkça tercih ediliyor. Bu yöntemde laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımıyla cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor. Sonuç olarak hastanın şartları ve cerrahın tecrübesi ile her hasta tam olarak değerlendirildikten sonra yöntem konusunda karar veriliyor.

  • Yatakta Herkes Kendi Tatmininden Sorumludur !

    Yatakta Herkes Kendi Tatmininden Sorumludur !

    CİSED: “HERKES KENDİ CİNSEL TATMİNİNDEN SORUMLUDUR!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “KİMSE KİMSEYİ YATAKTA TATMİN ETMEK ZORUNDA DEĞİL!”

    Beslenmek, su içmek ve nefes almak yaşamın, seks yapmak ise ilişkinin bir gerekliliğidir. Seks, görev veya mecburiyet değildir. Bu nedenle, zoraki yapılmamalı, istekle ve bazen kendiliğinden olmalıdır. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşıdaki insanla bütünleşirken kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bunun için kişinin kendini bir şey yapmaya mecbur hissetmemesi ve performansıyla ilgili endişe duymaması gerekir. “Çift birbirini tatmin etmek zorunda mı?”, “Cinsel hayatın monotonlaşması kader mi?”, “Çiftin başaramama korkusundan kurtulmasının bir yolu var mı?” veya “Pasif kalma modeli ile sorumluluk alma modelinin farkı nedir?” Bu sorulara yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…İşte, aldatmayı önleyecek, yetersizlik ve tatmin edememe korkusuyla monotonlaşan ve tutkusunu kaybeden çiftin, aşk ve seks hayatını yeniden hareketlendirecek ve ilişkilerindeki tutkuyu canlandıracak altın değerinde tavsiyeler…

    KİMSE KİMSEYİ YATAKTA TATMİN ETMEK ZORUNDA DEĞİL!

    “Başaramama korkusu” adı verilen performans anksiyetesinin önemine değinen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çiftin ilişkisinde kıvılcım ve cinsel tutkunun yok olmasının en önemli nedenlerinden biri başaramama, tatmin edememe, yetersiz kalma gibi düşünce ve duygulara yol açabilen performans anksiyetesidir. Birbirini tatmin etmeye çalışan veya yeterince tatmin edemediğini düşünen çift zamanla ilişkisinin sıkıcı olduğunu düşünmeye, cinsellikten soğumaya ve zamanla erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel isteksizlik, orgazm olamama, uyarılma bozuklukları gibi cinsel işlev bozuklukları yaşamaya başlayabilir. Bunları yaşamamanın tek yolu, cinselliği görev ve baskı aracı olarak görmemektir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu nedenle, kimse kimseyi yatakta tatmin etmek zorunda değildir. Herkes kendi cinsel tatmininden sorumludur. Buna sorumluluk alma modeli denir, bunun zıttı pasif kalma modelidir. Herkesin cinsel istek, uyarılma ve tatmin olma konusunda kendisine yardımcı olan kendisine özgü birşartlar zinciri vardır. Herkesin şartlarını talep etme ve isteme hakkı vardır; ancak çoğu kişi kendisini, partnerinin cinsel olarak uyarması gerektiğine ve tatmin olmasının partnerinin elinde olduğuna ve istediği şekilde uyarılmazsa veya tatmin olmazsa hem kendinin hem de partnerinin eksik olduğuna inanır. Cinsel terapistler olarak, kişiyi cinsel olarak harekete geçiren kuvvetin bilinçli veya değil, kendisi olduğunu vurguluyoruz. Böylece, kişi istek ve arzularını ifade etmek ile bunları bastırmak arasında bir seçimde bir tercihte bulunabilir, kendine odaklanıp ortaya koyduğu cinsellikten zevk alabilir ve ayrıca partnerinin ve kendinin bilincine varabilir. Diğer bir değişle, kişinin içinde cinsel istek uyandırmak partnerinin değil, onun kendi görevidir. Kişi partnerinin hissetmek istediği cinsel arzuyu hissedebilmesi için ancak ona destek olabilir. Bunu ise, ruhunu ve bedenini bir armağan olarak sunarak ve onun isteklerini gerçekleştirmeyi seçerek yapabilir. İç çamaşırlar, mumlar ve hoş sözler güzeldir; ancak ilk aşama bunlar olmamalıdır. Öncelik, kişinin kendisidir. Bunlar ise daha sonra gelir. Bu bakış açısı, cinsel isteğin sorumluluğunu olması gerektiği yere, yani kişinin kendi omuzlarına yükler ve kontrolünün partnerinin elinde olmadığını anlamasına yardımcı olur. Çünkü kontrolü kaybetme duygusu bilinçdışı düzeyde çok korkutucudur. Pasif kalma modeli, kişinin partnerini veya ilişkisini suçlamasına neden olur. Sorumluluk alma modeli ise kişinin ilişkisinden zevk almasın, var olan sorunların üstesinden gelmesini sağlar ve çiftin birbirini aldatmasını engeller” dedi .

    KADININ ZAMANI GELDİĞİNDE KENDİNİ KASMASI GEREKİYOR…

    Sorumluluk alma modeli nin önemine değinen CİSED Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Erkek, kadınla sevişirken ruhunu ve bedenini koşulsuz bir armağan olarak ona sunar. Kadın, bu armağanı kabul eder. Bundan sonrası kadının işidir. Kadın reddedilmeyi ve başarısız olmayı göze alarak erkekten, kendini cinsel açıdan uyaracak davranışlarda bulunmasını ister. Kadının talep etme, erkeğinde reddetme hakkı vardır. Erkek kadının taleplerini gerçekleştirmek isterse yapar ama bunu yapmak zorunda da değildir. Kadın, orgazm olmayı kolaylaştırmak için erkeğin bedenini kullanmasından, klitorisini sürtmesinden, fantezi kurmasından ya da kendini kasmasından yine kendi sorumludur. Dolayısıyla, cinsel tatmininden de yine kendi sorumlu olur. Erkek kadını boşaltmak, orgazma ulaştırmak veya tatmin etmek zorunda değildir. Kadının boşalması için sadece penise ihtiyaç yoktur. Bu değişik şekillerde başarılabilir. Sorumluluk alma modeli, kadına sorumluluk yüklerken erkeği özgürleştirir ve böylece çift olarak tatminkâr bir cinsellik yaşanmış olur” dedi.

    ERKEĞİN AŞK KASLARINI GEVŞEK TUTMASI GEREKİYOR…

    Pasif kalma modeli nin cinsel işlev bozukluklarına yol açabildiğine değinen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Kadın, erkeğe sevişirken ruhunu ve bedenini koşulsuz bir armağan olarak sunar ve erkek de bunu kabul eder. Bundan sonrası erkeğin işidir. Erkek reddedilmeyi ve başarısız olmayı göze alarak kadından kendini uyaracak şeyleri ister. Erkeğin talep etme, kadının da reddetme hakkı vardır ve kadın bunları yapmak isterse yapar ama zorunlu değildir. Erkek kadının bedenini kullanarak, penisini sürterek veya vajinaya sokarak, zamanı gelince daha çok haz alabilmek adına boşalması denetleyerek, aşk kaslarını boşalana kadar gevşek tutarak, kendi boşalmasından, orgazmından ve cinsel tatmininden kendi sorumlu olur. Kadın, erkeği boşaltmak, orgazma ulaştırmak veya tatmin etmek zorunda değildir. Erkeğin boşalması için sadece vajinaya ihtiyacı yoktur. Bu değişik şekillerde de başarılabilir. Sorumluluk alma modeli, erkeğe sorumluluk yüklerken kadını özgürleştirir ve böylece çift olarak tatminkâr bir cinsellik yaşanmış olur” dedi.

  • Cinsel hayatı geliştirmenin sırları

    Cinsel hayatı geliştirmenin sırları

    Dr. Sari Locker, seksi olmanın yollarını ve bunları geliştirmenin sırlarını anlatıyor.

    Muhteşem bir cinselliğe ulaşmanın en kısa yolu, muhteşem seks isteyen bir partnere sahip olmaktır. Dr. Sari Locker, Türkiye’de ‘O Kitaplar’dan çıkan ‘Muhteşem Seks’ adlı kitabında, şöyle diyor: “Bekarsanız, araştırmaya bir partner bularak ve sizin için neyin iyi olduğunu dikkate alarak başlayın. Eğer bir ilişkiniz varsa, partnerinizle sahip olmayı istediğiniz seks hayatını yaratabilirsiniz.

    Mahmure’deki habere göre, uzun süreli bir seks partneri bulmak her zaman kolay değildir. Bazen, ilk başta sizi çeken, harika bir seks partneri olabileceğini düşündüğünüz kişinin aslında bir fiyasko olduğu ortaya çıkabilir.

    Seksi sizin için nelerin zevkli hale getirdiğini öğrenmek ve bir partneri, sizin için nelerin iyi kıldığını bilmek biraz zaman ve çaba gerektirir.

    Uyumlu bir cinsel partnerle birlikte olmak, daha ciddi bir ilişkinin ve muhteşem seksin yolunu açabilir.”

    ‘İdeal sevgili’ bulmak

    Dr. Sari Locker, bekar insanlardan duyduğu en büyük şikayeti aktarırken, “Hepsi kendileri için doğru olan birisini bulamamaktan yakınıyor. Bir partner bulmak kolay değildir.

    Tek tesellinin çikolata olduğu, kederli, yalnız gecelerden herkes kendi payına düşeni alır. Ama umudunuzu kaybetmeyin. Dışarıda bir yerlerde sizin için (yeterince) doğru birileri var.

    Yalnızca bakmaya devam edin. Uyumlu partner arayışınızda, zamana ve çaba sarf etmeye ihtiyacınız var. Mümkün olduğunca çok insanla tanışarak işe başlayın” diyor.

    Nasıl tanışabilirsiniz?

    – Lise ya da üniversitede

    – İş yerinde

    – Arkadaşlar ya da aile aracılığıyla

    – Bir kulüpte, spor faaliyetinde ya da etkinlikte

    – İnternet, kişisel ilan ya da çöpçatan servisi aracılığıyla

    – Bir barda ya da partide

    – Tesadüf eseri

    8 konuya dikkat edin

    Zeka: Birbiriniz için yeterince zeki olmanız gerekir.

    Duygu: Hakkında aynı değerlere sahip olmanız gerekir.

    İş: Benzer iş ahlakına sahip olmalısınız.

    Aile: Birbirinizin ailesini kabul etmeli ve gelecekte nasıl bir aileye sahip olmak istediğiniz konusunda benzer fikirlere sahip olmak ilişkinin önünü açabilir.

    Yaşam: Ne kadar ve nasıl sosyalleşmek istediğiniz konusunda benzer görüşlere sahip olmanız gerekir.

    Para: Bu konuda aynı değerleri paylaşmalısınız.

    Seks: Cinsel olarak aynı şeyleri sevmeli ve birbirinizle seks yapmaktan hoşlanmalısınız.

  • Disparöni nedir ? Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı nedir ?

    Disparöni nedir ? Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı nedir ?

    Genel seks acısı olan disparöni, vajinanın istemsiz sıkılığından kaynaklanan seks acısı ve giriş sorunu olan vajinismusu tetikleyebilir.

    Disparöni
    Disparöni basitçe ‘acılı cinsel birleşme’ anlamına gelen tıbbi bir terimdir. Her türlü cinsel acıyı tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir. Giriş sırasında, cinsel birleşme sırasında ve/veya cinsel birleşme sonrasında cinsel acı hissedilebilir. Klitoris, labia ya da vajina vb. gibi kadının cinsel organının herhangi bir yerinde acı hissedilebilir. Hissedilen acı, keskin, batan, yanan, vuran, kramplar şeklinde ya da başka şekillerde tanımlanabilir.

    Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı
    Cinsel acının (disparöni) birçok nedeni vardır ve vajinismus da bunlardan biridir. Vajinismus özel olarak, vajinanın pubococcygeus (PC) kaslarından ötürü istemsiz sıkılığı olarak nitelendirilir. Cinsel birleşme çabalarında, vajinal sıkılık cinsel rahatsızlığa, yanma, sıkılık, acı ya da giriş yapamamak gibi rahatsızlıklara neden olabilir.

    Vajinismus disparöninin bütün diğer formlarıyla da yakından bağlantılıdır çünkü herhangi bir genel seks acısı vajinismusu tetikleyebilir. Bu durumlarda vajinismus özgün acı sorununa ek olarak komplikasyon yaratan bir rahatsızlık ve acı durumu haline gelir ve özgün sorun çözümlense ya da kontrol altına alınsa da tipik olarak devam eder. Hatta bir kadın, özgün sorunun hâlâ çözülmediğine inanarak vajinismusun devam eden sorununu özgün acı sorunuyla karıştırabilir.

    “Vajinismus devam eden ve hiçbir fiziksel nedeni yok gibi gözüken her türlü cinsel acının var olduğu durumda buna katkıda bulunması mümkün olan sorun ya da belki de bunun ana nedeni olarak düşünülmelidir.”

    Vajinismustan ötürü örtüşen komplikasyonlar olduğunda cinsel acıyı teşhis ve tedavi etmek epey zor olabilir. Bu durum hem doktorları, hem de hastaları sıkıntıya düşürebilir. Örneğin, geçici bir enfeksiyonun (bir disparöni biçimi) vajinismusu tetiklediği bir kadını düşünelim. Belki de kadın doktora gittiğinde enfeksiyon yok olmuştu ama vajinismus devam ediyordu. Hasta artık özgün enfeksiyondan değil, vajinismustan ötürü acı duymaya devam ettiğinden, doktor acının nedenini keşfetmeye çalıştığında, görünürde hiçbir fiziksel neden olmayabilir. Ayrıca aslında farklı zamanlarda iki tane acıya neden olan sorun olduğundan kadının acıyı tanımlaması kafa karıştırıcı gözükebilir.

    Aynı zamanda iki değişik cinsel acı var olduğunda ve ikincisi de vajinismus olduğunda, uzmanların çoğu özgün tıbbi sorunun çözülmesini ve ondan sonra da vajinismusu tedavi etmek için gerekli adımların atılmasını önerir.

    Dikkat: Aslında durum hiçbir invasif prosedür olmadan çözümlenecek basit bir vajinismus durumu olduğu halde, doktorlar ve hastaları ameliyatlar ve tıbbi prosedürlerin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Özellikle de, invasif ameliyat bir tedavi seçeneği olarak sunulduğunda hastaların kadınların cinsel acı rahatsızlıklarını tedavi etmekte deneyimli doktorlardan ikinci bir görüş almaları gerekir. Vajinismus tedavisi normalde ameliyat içermez.

    Acı veren seksin olası nedenleri (disparöni)
    Seksin acı vermesinin birçok nedeni vardır:

    – Vulvodini/Vestubulodini (Vulvar Vestibulitis ya da Vestibulitis)
    – Pelvik Enflamasyon Hastalığı (PID)
    – Jenital ya da Pelvik Tümörler
    – Yumurtalık Kistleri
    – İdrar yolu iltihabı
    – İdrar Yolu Enfeksiyonu
    – İnterstisyel Sistit
    – Vajinal Atrofi (atrofik vaginit)
    – Vajinal Kuruluk
    – Yetersiz vajinal kayganlaştırıcı
    – Doğum Travması (doğumdan sonra)
    – Vulva Kanseri
    – Radyasyon Terapisi
    – Vajinal Enfeksiyonlar/Tahriş ediciler Maya ya da bakteriyel, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar, vb.
    – Cilt Hastalıkları – Liken Skleroz, Liken Planus, Egzama, Psoriyaz
    – Bazı ilaçların yan etkisi
    – Pelvik/Jenital bölgede zedelenme
    – Menopoz ve/veya yaşlanmayla bağlantılı olan yaşla ilgili belirtiler
    – Giysiler, kondomlar, doğum kontrolü köpükleri ve/veya sperm öldüren ilaçlara alerjik tepkiler
    – Acı veren pelvik muayeneler
    – Cinsel saldırıdan ötürü yaşanan travma
    – Kadın Sünneti (FGM)
    – Bartholin Kisti
    – Endometriyoz
    – Vajinismusun yukarıdaki durumlarla birlikte var olabileceğine ve bunlar çözümlendikten ya da kontrol altına – alındıktan sonra da varlığını sürdürebileceğine dikkat etmek önemlidir.

  • Kadınlar Neden Cinsellik İstiyor?

    Kadınlar Neden Cinsellik İstiyor?

    Yapılan bir araştırmaya göre kadınların cinselliği neden istedikleri belirlendi. İşte 237 farklı yanıttan bazıları…

    “Zevk alıp almayacağımı anlamak için birlikte oluyorum erkeklerle.” diyor 24 yaşında genç bir kadın. “Tekrar çıkmamın değip değmeyeceğini anlamak için.” diyor diğer biri. 19 yaşında bir genç kızsa “Ne zaman bir erkek beni üzse, başka bir erkekle birlikte oluyorum. Acıyla başetmeme yardımcı oluyor” diyor. 25 yaşında başka bir kadın şöyle söylüyor: “Bazen erkeğini senin için birşey yapsın diye mutlu edersin. Örneğin evi temizlemende yardım etsin diye.”

    Doğru erkeği bulma, hayal kırıklığıyla başa çıkma ya da ev işlerini yapması için rüşvet olarak cinsellik. Bunlar kadınların cinsellik istemelerinde öne sürdükleri sayısız nedenden sadece üçü.

    Sevgi mi üreme mi?

    Cinsellik üzerine sayısız araştırma yapılmış olmasına rağmen, kadınların birlikte olma motivasyonlarını araştıran çok az sayıda araştırma bulunmaktadır. Çünkü bunun zaten bilindiği düşünülür, özellikle de erkekler tarafından: Sevgilerini ifade etmek ya da çocuk sahibi olmak için.

    Gerçek hakikaten bu kadar basit mi? Kadınlar kendilerini gerçekten sadece bu yüce duyguların etkisi altında mı erkeğin kollarına bırakır?

    237 farklı neden!

    Teksas üniversitesinde yapılan bir çalışmada bunun hiç de böyle olmadığı gösterilmiş. Bu üniversiteden Buss ve Meston adlarında iki psikolog, kadınların cinsellik serüveninin bir envanterini çıkarmaya karar vermişler ve çalışmaya katılanlara bu yönde bir çok soru yöneltmişler. İlk yaptıkları çalışmada katılımcılara doğrudan “bunu” neden yaptıklarını sormuşlar ve cinsel ilişki motiflerinin inanılmaz bir farklılık gösterdiğini tespit etmişler. 237 farklı neden belirlenmiş. Yanıtlar “Sıkılıyordum” gibi banal nedenlerden, “Tanrıya yakın olmaya çalışıyordum” gibi spirituel yanıtlara ve “Onu mutlu etmeye çalışıyordum” gibi naif, sevecen nedenlere kadar uzanıyor. Bazıları “Beni aldattığı için onu cezalandırmak istedim” derken, bazıları “Onu kontrol edebiliyor olmak hoşuma gidiyor” gibi iktidar hırsı kokan nedenler ileri sürüyor. Kimi kadın mazoşistçe “Kullanılıyor olmak istedim” derken, bazıları da romantik bir şekilde “Onunla o anda bir olmak istiyordum” diyor. Bazı kadınlar ise rakip gördükleri kadına üstünlük sağlamaya çalışıyor: “Hoşlandığı adamla yattım, böylece benim daha çekici olduğumu görsün istedim.” Kilo vermek için cinsellik yaşayan kadınlar da var. Duruma göre bir cinsel ilişki sırasında 100 – 250 kalori harcanıyor çünkü. Bazılarıysa migren ya da menstruasyon sancılarını azalttığı için seviştiklerini belirtiyorlar. Kimisi antidepresan niyetine sevişirken, kimisi de uyku ilacı olarak kullanıyor cinselliği.

    Merak da başka bir neden: Başka bir erkekle birlikte olmak nasıl birşey acaba? Bir siyahla, bir İtalyanla, bir Fransızla? ya da bakir bir erkekle? Acıma bile bir neden olabiliyor. “Çok üzgün görünüyordu” diyor örneğin bir kadın.

    “Kavgaları bitirmek için”

    Genç kadınlar içinse “artık bilinmezliğe bir son verme” isteği de bir neden olabiliyor. Genç bir kadın evlendiği adamı cinsel olarak hayal kırıklığına uğratmamak için mümkün olduğu kadar çok deneyim kazanmaya çalıştığını söylüyor. En çok söylenen neden ise cinselliğin eşler arasındaki çatışmaların ve kavganın bitirilmesi için devreye sokulması. Sanki kadınların cinselliğe neden olarak kullanamayacakları hiç bir gerekçe yok gibi.

    Haz ve zevkin çok ötesinde…

    Çalışmanın bu aşamasından sonra araştırmacılar bütün dünyadan binin üzerinde kadına benzer sorular yöneltmişler ve bulgularını da bir kitapta toplamışlar. Sonunda da cinselliğin kadınlar için haz ve sevginin çok ötesinde birşey olduğu sonucuna varmışlar. Dişi cinselliği değerli ve yararlı bir “kapital” ve hayatın herhangi bir anında amaca yönelik olarak kullanılabilecek önemli bir silah. Bu can sıkıntısıyla başa çıkmak da olabilir bir başka kadını altetme isteği de.

    Haz isteği, duyguları geçti!

    Duyguların kadın cinselliğinde sanıldığı ve erkeklerce umulduğu kadar önemli bir rol oynamadığı gerçeği uzun süre gözardı edildi. Bu aslında bir erkek klişesiydi, özellikle erkeklerin umutsuzca inanmak istedikleri: Kadın için aşk ve cinsellik birbirinden ayrılmaz iki şeydi. Oysa son yıllarda özellikle kadınlar tarafından hazzın önemi ön plana çıkarılmaya başlandı. Buss ve Meston’un yaptığı çalışma ne aşkın ne de hazzın önemini tartışmak niyetinde değil aslında. Yalnızca diğer motifleri de ortaya çıkarmaya çalışıyor.

    Her zaman en çok dile getirilen beş neden şunlar:

    1. Bana çok çekici geliyor

    2. Bedensel olarak haz almak istiyorum

    3. İyi hissettiriyor

    4. İlgi göstermek istiyorum

    5. Sevgimi göstermek istiyorum

    Bu nedenler hemen hemen her ilişkinin başlangıcında geçerli olan nedenler. Oysa ilişkinin devamında giderek önemlerini yitiriyorlar. “Bekarken kendim için sevişirdim. Evlendikten sonra kocamı mutlu etmek için sevişiyorum.” diyor 26 yaşındaki bir katılımcı.

    Yürütülen bilimsel çalışmanın yaptığı ilk iş, bu erkek klişesine son vermek oluyor. Kadınların erkeklerle birlikte olabilmesi için aşık filan olmaları gerekmiyor. çalışmaya katılan kadınların verdiği yanıtlar bu inancın kendilerine güveni eksik erkekler tarafından ortaya atıldığını çok açık gösteriyor. “Yalnızca cinsellik üzerine kurulu bir kaç ilişkim oldu” diyor örneğin 27 yaşında bir kadın. “Duygular hiç rol oynamıyordu – belki yalnızca biraz korku, ya bu herif daha çok isterse!”

    Kadınlar artık erkekleri hazdan sarhoş olabilmek için, bir macera yaşayabilmek ya da cinsel performanslarını arttırmak için de yatağa atıyorlar. ya da tıpkı erkekler gibi sayı merakından. 26 yaşında bir kadın “üniversite yıllarında fetihlerimin sayısından gurur duyuyordum” diyor örneğin.

    Bırakın aşkı, haz olmadan bile sevişmesi mümkün kadınların. 48 yaşında yıllardır evli bir kadın bakın ne anlatıyor: “Belli bir süredir evliyseniz, itiraf etmek gerekir ki cinsellik hiç de o kadar haz verici değildir artık. Neden mi sevişiyorum o halde? Bunu kocama borçlu olduğumu düşündüğüm için. öylece yatıyorum yatakta, o gün yapmam gerekenlerin listesini çıkarıyorum. Arada kıpırdıyorum ki uyuyakaldığım düşünülmesin ve bitince de, harikaydı hayatım, diyorum.”

    Cinsellik uzun süre, aslında gerçekte olduğu şeyin çok dışında, evliliğin gereklerinden biri olarak algılandı. Gerçekte ne mi? Karşılıklı alıp vermenin, yani alışverişin bir parçası. Gerçekten de cinsellik, erkeğini mutlu etmenin bir aracı olmaktan çok, birçok kadın için kendini vermeden, belli bir amaca ulaşmak için kullanılan bir şey de. “Kocamla, yapmak istemediği birşeyi yapsın diye seviştiğim çok olmuştur.” diyor 31 yaşında bir kadın. Bu, hafta sonu anne-baba ziyareti ya da bir sonraki tatilin planlanması olabileceği gibi, çimlerin biçilmesi ya da çöpün dışarı bırakılması gibi çok basit birşey de olabilmekte.

    Altın değerinde bir kapital

    Yapılan çalışmada kadınların verdiği yanıtlardan, bu “alışveriş stratejisi”nin yalnızca evlilik ilişkisiyle sınırlı olmadığı, kadınların cinselliği kendi kariyer planlamalarında da başarıyla kullandıkları ortaya çıkmaktadır. Dişi cinselliğinin belli toplumlara ve belli zaman dilimlerine özgü birşey olmadığını sosyal antropologlar yaptıkları araştırmalarla göstermişlerdir. Yani dünyanın her yerinde ve binlerce yıldır durum aynı. Kadın cinselliği altın değerinde bir kapital.

    Erkekler ise bu pahalı kapitale ulaşabilmek için ne gerekliyse yapmaya hazırlar. Ama yalnızca erkekler değil böyle bir yarış içinde olanlar. Kadınlar da erkekleri için savaşıyorlar. Üstelik bu savaş oldukça vahşi ve acımasız. Buradaki mücadelenin çok daha sert olduğunu anlamak için şunu göz önünde bulundurmak yeter. Erkek için mesele cinsel eylemle sınırlı kaldığı halde, bütün güvenli doğum kontrol yöntemlerine rağmen 9 ay süren bir hamileliğin yükünü gözardı etmemek gerek.

    Üstelik seçim sırasında kadın yalnızca iyi genlere sahip güçlü bir erkeği değil, aynı zamanda iyi bir baba ve sadık bir eş olabilecek erkeği de ayırdedebilmek zorunda.

    Farklı dönemlerde farklı seçimler

    Kadınlara bir çalışmada farklı özellikte erkek fotoğrafları gösterilmiş. Aynı kadınlar hamile kalma olasılıklarının fazla olduğu dönemlerle, böyle bir olasılığın olmadığı dönemlerde farklı erkekleri beğenmişler. Yumurtanın döllenme döneminde güçlü, kaslı, çekici erkekleri seçerlerken, diğer dönemlerde daha sakin, iyi ve sadık bir eş, iyi bir baba olabileceklerini düşündükleri, o kadar da erkeksi olmayan erkekleri yeğlemişler.

    Evlilik için hangi erkek?

    Kadınlara eşinizden beklentileriniz nelerdir diye sorulduğunda ve bu beklentiler alt alta yazıldığında şu liste çıkıyor ortaya: “Zeki, esprili, kendine güvenen, duyarlı, iyi görünen, duygusal dalgalanmaları olmayan, çekici bir erkek. Bunun dışında iyi para kazanmalı ve çok zamanı olmalı.” Böyle birini tanıyan var mı ?

     

    womenist

  • Seks hayatınızı hareketlendirin

    Seks hayatınızı hareketlendirin

    İlişkinizde heyecan mı istiyorsunuz? Cinsel hayatınızı hareketlendirmek mi istiyorsunuz? İşte size birkaç öneri:

    1.İhtiyaçlarınızın farkına varın!

    Biz kadınlar daha azıyla yetinmeye çok meraklıyızdır. Hep memnun etmek isteriz ve hatta reddetmekten korkarız. Konu sekse gelince de aynısını yapar, ihtiyaç duyduklarımızdan vazgeçiveririz. Tamam, her ilişkide uzlaşma yoluna gitmek gerekir elbette ama ihtiyaçlarımızı göz ardı etmek aslında her şeyi mahveder. Sonuç ya mutsuz bir ilişki olur ya da partnerimize karşı içimizde hınç besleriz. Kısacası; cinsellik anlamında neleri istediğimizi, nelere ihtiyaç duyduğumuzu bilmemiz gerekir.

    2.İhtiyaçlarınızı ve duygularınızı partnerinizle paylaşın!

    Partnerinize yatakta ne istediğini soramıyorsanız ya da siz beklentilerinizi söyleyemiyorsanız aynı yatağı da paylaşmayın o zaman. Kendiniz rahat hissetmediğiniz ortamda keyifli bir seks de yaşayamazsınız. Ne istediğinizi, ne istemediğinizi açıkça söyleyin. Partnerinizin sizin aklınızdan geçenleri tahmin etmesini bekleyemezsiniz. İyi bir seks hayatı için iyi iletişim kurmak şarttır.

    3.Vücudunuzla barışık olun!

    Vücudunuza dokunmaktan çekinmeyin. Neyin size iyi geldiğini, neyin kötü geldiğini sizden iyi kimse bilemez. Ayrıca sürekli kilolarınızı ve fiziğinizi dillendirip kendinizi üzüp durmayın. Kendinizle ilgili sürekli olumsuz konuşmaktan da vazgeçin. Kilolarınızı, selülitlerinizi, kırışıklıklarınızı bırakın bir kenara, yoksa hayatınızı mahvedersiniz. Hayatın tadını çıkarmaya bakın, yoksa seksin de keyfine varamazsınız.

    4.Seksi asla bir ödül olarak kullanmayın!

    Sakın ola bir erkeği seks yapmamakla cezalandırmayın ya da bunu bir ödül olarak sunmayın. Erkekler seksle kontrol edilmekten hiç hoşlanmazlar. Onları küçük çocuk gibi görmekten vazgeçin. Ona kızdığınızda, sinirlendiğinizde olgunca konuşmayı tercih edin. Aksi takdirde, seks bir keyiften çok “çıkar ilişkisine” dönüşür ve bu da mutluluğunuza ket vurur.

    5.Odanızda evcil hayvan barındırmayın!

    Evcil hayvanları çok seviyor olabilirsiniz ama onların yeri kesinlikle yatak odanız değil. Minik dostlarımız kıskançlık da yapabilirler ya da sürekli oyun oynamak isterler. Köpekler havlayabilir, kediler yatağınıza çıkabilir ve çevrenizde gezinebilir. Minik dostlarınızı yatak odanızın dışında bırakın ve seks hayatınızı partnerinizle baş başa yaşayın.

    6.Mizahı hayatınızın bir parçası yapın!

    Seks elbette iki kişi arasındaki mahrem bir iletişimdir ama aynı zamanda keyif aracıdır. Sekste bazen her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir, bazı engeller çıkabilir karşınıza. İşte böyle zamanlarda seksle ilgili de espri yapabilmek, bu konuyla ilgili dertleri mizahi yolla ele almak sizin işinizi kolaylaştıracaktır. Kendinizle dalga geçmekten korkmayın. Seksin de bazı komik anları vardır, bunu da unutmayın. Partnerine deli gibi aşık olman, sekste tamamen ciddi olmanı gerektirmez.

    7. Partnerinizle ilgilenin!

    Çiftlerin birbirini mutlu ve memnun etmeye çalıştığı seksler en iyileridir. Seksteki hazzın en önemli noktası ortak paylaşımdan geçer. Fiziksel olarak yanında olan birinin aklının başka bir yerde olduğunu hissetmek her şeyi mahvedebilir. Sizi şahane bir partner yapacak özellikler seksteki pozisyonlarınız değildir. Sekse ne kadar kendinizi verdiğiniz ve partnerinizi ne kadar düşündüğünüzdür önemli olan.

  • Rahim alınması ve cinsellik

    Rahim alınması ve cinsellik

    Her yıl milyonlarca kadının karşı karşıya kaldığı jinekolojik kanserler hastaların sağlıklarını olduğu kadar psikolojilerini de ciddi ölçüde etkilemektedir. Kadınların pek çoğu kanser tedavisinin ardından cinsel yaşamlarının sona erdiğini düşünmektedir. Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ve ilişki açısından kadınlar açısından önemli etkilere sahiptir. Peki geçirilen jinekolojik kanserin ardından cinsel yaşam nasıl olmalıdır? Nelere dikkat edilmelidir?

    Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Banu Göker Özdemir, jinekolojik kanserler ve sonrasında yaşanan cinsel sorunlarla ilgili bilgi verdi.

    Psikolojik Travmalar

    Kanser bu hastalığı yaşayanlarda olduğu kadar yakınları ve ailesinde de çok büyük psikolojik travmalara neden olan oldukça ciddi bir durumdur. Bu durumda kişinin ailesi ve yakınları hastaya destek olmalıdır.

    Kanser tanısı konulduktan sonra her dönemde hastanın psikososyal ihtiyaçları olabilmektedir. Kanser hastalarında hastanın yaşam süresini artırmak olduğu kadar yaşam kalitesini de artırmak önemlidir.

    Son yıllarda kanser tanısında ve tedavisinde çok büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Yapılan çalışmalar hastanın sadece yaşam süresini uzatmaya yönelik değil aynı zamanda hayat kalitesini de arttırmaya yönelik olmuştur. Hayat kalitesinin arttırılması ile anlatılmak istenen kişinin duygusal, fiziksel ve psikososyal iyilik halinin sağlanmaya çalışılmasıdır. Bugün tüm dünyada giderek artan sayıda kanserden iyileşmiş hastanın bulunması bu konunun önemini arttırmaktadır. Türkiye’deki rakamları tam olarak söyleyemiyoruz ama Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün 6 milyona yakın kanser tedavisi görmüş ve iyileşmiş insan bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca kanserden kurtulan kadınların oranı erkeklerin 3 katı olduğu bilinmektedir.

    Kanserli bir hastanın fiziksel rahatsızlıkları beraberinde pek çok psikolojik rahatsızlığı da beraberinde getirmektedir. Kanser tanısı konmuş tüm hastalar umutsuzluk ve ölüm korkusu yaşamakta, depresyon, posttravmatik stres, anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik sorunlara karşı karşıya gelmektedir.

    Cinsel Hayat Göz Ardı Ediliyor

    Kanserli hastalarda seksüel hayat göz ardı edilmekte, konuşulmamakta ve konuşulmaya dahi değer bulunmamaktadır.

    Jinekolojik kanserler doğrudan olarak hastanın jenital ve üreme organlarını etkileyen bir durumdur, bu durumunda hastanın seksüel yaşamını doğrudan etkileyeceğini söylemek mümkündür. Bu nedenle tüm kanserlerde görülmekle beraber özellikle jinekolojik kanserlerde cinsel yaklaşım ve davranış çok dramatik bir şekilde etkilenir. Kadın hayatı boyunca cinsel yaklaşım gelişir ve meydana gelen herhangi bir majör değişiklikte kendisi, görünümü ve ilişkileri hakkındaki fikirleri değişir.

    Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ile ilişkili olması açısından kadınlar yönünden çok önemli etkilere sahiptir. Bazı kadınlarda yaşanan duygusal ve fiziksel zorluklar o kadar fazladır ki bu kadınların eşleri veya partnerleri ile olan tüm cinsel aktiviteleri sona erer.

    Kanser hastalığının kendisi ve yapılan kanser tedavileri sonucu hastaların  ile 90’ı cinsel problem yaşadığı bildirilmektedir. Jinekolojik kanserli olgularda ise bu rakamın ile 100 arasında değiştiği bildirilmektedir.

    Vücuttaki Değişiklikler Cinsel Hayatı Bitiriyor

    Jinekolojik kanser tedavisinde yapılan işlemlerin tümü kadının cinsel hayatını gerek fiziksel gerek de psikolojik olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Burada en kötü etki oluşturan faktör, kadının vücut imajının değişmesi, utanma duygusunun gelişmesi ve kendine olan güvenin azalmasıdır. Tedavilere bağlı aşırı kilo verme, karında bulunan torba, saçların dökülmesi, aşırı yorgunluk, bitkinlik kansızlık gibi durumlar etkilidir.

    Rahmin Alınması Cinselliğin Bitişi Gibi Algılanıyor

    İyi veya kötü huylu nedenlerden dolayı olsun genellikle her yaştan ve her sosyokültürel seviyeden kadınların büyük bir çoğunluğu rahmin alınmasını‘kadınlık’ özelliğinin yitirilmesi ile özdeşleştirmektedirler. Kadın doğurganlığını kaybetmesinden sonra cinsel olarak aktif olamayacağı yanılgısına düşmektedirler. Bununla birlikte hemen hemen yapılan tüm çalışmalar rahmin alınması sonrası seksüel bozukluk gelişmediğini göstermektedir. Kadın fiziksel olarak halen cinsel olarak aktif olabilir, çünkü tahmin edildiğini aksine rahmin ve rahim ağzının kadının cinsel ilişkiye girmesinde veya cinsel tatmine ulaşmasında hiçbir rolü yoktur. Rahmin kadın hayatındaki bu anlamda tek rolü çocuk doğurmak için gerekli olan bir organ olmasıdır.

    Eşlere Büyük Görev Düşüyor

    Kanserli hastalarda cinsellik konusunda iletişim bozukluğu çok önemli bir sorundur. Tedavi esnasında ve sonrasındaki dönemlerde meydana gelen fiziksel kısıtlamaların anlatıldığı üzere aşılamayacak sorunlar olmadığı bilincine varmak sorunu çözmek için ilk aşamayı oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan çalışmalar sonucu artık birçok kanser türünün iyileşebilir olduğunun görmekteyiz. Burada en önemli görev eşlere düşmektedir. Genellikle hayatını tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya gelmiş bir hasta bu konuyu konuşmaya değer bulmamakta veya kendisinin ayıplanacağı düşünerek konuşmamayı tercih etmektedir. Her çift kendi durumları göz önünde bulundurularak hastalığının tedavisini yapan doktorlarından danışma almalıdır. Gerektiği durumlarda çiftlerin bu konuyla ilgili uzmandan danışma almaya yönlendirilmelidir.

    Cinsel Yaşamı Etkileyen Hastalıklar Sonrası Tedavi Yöntemleri

    Yumurtalıkların alındığı durumlarda ise henüz üreme çağında olan bir kadın cerrahi olarak menopoza girmektedir. Bu da beraberinde vücutta ösrojenin üretiminin durmasına neden olmaktadır. Ayrıca yumurtalıkların alınmadığı fakat kemoterapi veya radyoterapi uygulanan olgularda bu tedavilerin yan etkisi olarak erken menopoz gelişebilir. Burada östrojen eksikliğine bağlı olarak tıpkı sağlıklı menopoza girmiş kadınlarda da olabileceği gibi vajinal kuruluk, isteksizlik ve ilişkiye girmekte zorluk yaşanabilir. Bu sorunlar uygun olduğu takdirde östrojenli kremler, mümkünse hormon tedavisi veya ilişki esnasında uygulanan kayganlaştırıcı jeller kullanılabilir. Ayrıca karına veya vajinal bölgeye uygulanan radyoterapi sonrasında vajinal daralma meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda ise vajinayı genişletecek aletlerle bu sorun giderilebilir.

    Kanserle ilgilenen her branştan hekimlerin amacı sadece hastanın hayatını kurtarmak değil, tedavi süreci ve tüm hayatı boyunca hayatını sağlıklı bir insan gibi sürdürmesine destek olmaktır.

  • Hazzın 10 Altın Öğretisi…

    Hazzın 10 Altın Öğretisi…

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “CİNSELLİK YATAĞA SIĞMAZ!”

    Monotonlaşan bir cinsel hayat, uzun ömürlü birlikteliklerin baş düşmanıdır. Peki cinsel hayatı bu halden kurtarmanın ve hazzı arttırmanın yöntemleri var mıdır? Cinsel terapistler bu soruya “Evet” yanıtını veriyorlar.

    Cinsel hazzı arttırmak mümkün mü?”, “Monotonlaşan cinsel hayatımızı renklendirebilir miyiz?”. Çiftlerin en çok sordukları bu 2 soruya yanıt, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe’den geldi. Meslek hayatı boyunca evlilik ve çift terapilerinde kendisine en çok sorulan soruları masaya yatıran Dr. Keçe, danışanlarına sunduğu önerileri paylaştı.

    “CİNSELLİK YATAĞA SIĞMAZ”

    Dr. Keçe’ye göre mutlu bir cinselliğin önündeki en büyük engel salt penis-vajina birlikteliği. Çiftlerin cinsellik algılamasında bu olgunun başarıyı veya başarısızlığı belirlediğini kaydeden Dr. Keçe, bilinenin aksine cinselliğin bir yatakla sınırlandırılamayacak kadar uzun ve çok boyutlu bir süreç olduğuna dikkat çekiyor. Partnerlerinden sıkılan, cinsellikten eskisi kadar heyecan ve haz alamayanların birtakım tabuların esiri olduklarını ve bu yüzden seksi renklendirmekten kaçındıklarını söyleyen Dr. Keçe, “Cinsellik güvenli ortam, uygun zaman ve uygun partner üçgeninde hayat bulur. Bu üçgenin sınırlarında ayıp, günah veya yasak yoktur. Çiftlerin bunu anladığı gün, tabular ve cinsel mitler ortadan kalkacak, cinsellikte yaşanan monotonluk çift için tarihe karışacaktır” diyor.

    Dr. Keçe, hazzın doruklarına ulaşmak, cinselliği sıkıcılıktan kurtarmak için çiftlere 10 altın öneride bulunuyor:

    1-CİNSELLİĞE GİYİNİKKEN BAŞLAYIN

    İyi bir cinsel ilişkinin hazırlığı ve duygu yoğunlaşması yatağa girmeden başlar. Çünkü cinsel istek bedende değil zihinde başlar. Uygun ortam için illa ki mum ışığında romantik bir yemek gerekli değildir. Bunun yerine yapılacak küçük bir jest, sevgi sözcükleri ile yazılmış bir mesaj veya sıcak bir bakış, gülüşme yeterli olabilir. Çiftlerin birbirini hissedebilmeleri çok önemlidir.

    2-SEKSİ AYRICALIKLI BİR DURUM GİBİ ALGILAMAYIN

    Cinsellik hayatta ayrı bir yeri olan, kendine özgü bir olgu değildir. Genellikle kişiler sekse sıra dışı anlamlar yükleyerek, onu kutsal veya özel olarak algılar. Oysa cinsellik yaşamın gerçek değerlerinden biridir. Kişinin yaradılışının, davranışlarının ve karakterinin bir parçası olan cinsellik, bu boyutuyla ilişkileri de etkilemektedir. Yapılacak en iyi şey ise, sekse biraz kafa yormak ve yaşanılan ilişkilerde cinselliğin kalitesini arttırmak için yöntemler aramaktır.

    3-CİNSELLİKTE “BİRİMİZ HEPİMİZ İÇİNDİR” KURALINI UNUTUN

    Cinsellikte “Önce O” diye bir kavram yoktur. Düşüncelerin ve tavırların “Önce ben” olarak değiştirilmesinde bir sakınca yoktur. Hatta biraz bencil olmakta da yarar var. Çünkü taraflar anın ve hazzın tadını çıkarmak için ne kadar kendine konsantre olursa, ortaya çıkacak olan haz o kadar artar. Yani temel prensip, “Herkes kendi hazzından sorumludur” olmalı. Kadınlara nazaran erkekler bu durumu daha çabuk onaylarlar. Kadın ise pasif bir rol üstlenmeye meyillidir. Ancak bunun sonu mutlaka hayal kırıklığı ile bitecektir. Çünkü kadının bu pasif rolü boyunca gösterdiği suskunluk yüzünden erkeklerin partnerini mutlu edip edemediğine dair kafasında soru işaretleri oluşur. Ortada soru işaretlerinin gezdiği her olgu huzursuzluk kaynağıdır. Yapılacak en iyi tutum ise “Onu mutlu edebiliyor muyum?” sorusunu akıllardan çıkarmak, cinsel ilişkiyi incelemek, analiz etmek yerine hazza konsantre olarak yaşamaktır.

    4-PARTNERİNİZLE YALNIZ KALMA ANLARINI KOLLAYIN

    Çiftler birbirlerine yeterince vakit ayıramamaktan, birlikte yalnız kalamamaktan şikayet ederler. Bu nedenle de cinsel yaşamlarında sorunlar belirir. Günlük hayatın stresi, iş, çocuklar, aile üyeleri, arkadaş ilişkileri derken çiftler birbirlerini ihmal edebilirler. İlişki süresi uzadıkça cinsellik de yapılacaklar listesinin gerilerine düşer. Şu bir gerçek ki, bir çift yatak odası dışında günün birkaç saatinde dahi yalnız kalamıyorsa, cinsellikten mucize beklemeleri de boşuna olacaktır. Tehlike çanları çalmadan, çiftlerin birbirlerine vakit ayırmaları, durumu kurtarmak için değil, adeta imkanlar yaratarak bunu yapmaları zorunludur.

    5-YATAK ODANIZIN SINIRLARINI YIKIN

    Cinsellik, bir alışkanlık olmayı hak etmez. Doğası gereği duygularla ve heyecanla beslenmesi gereken değişiklik isteyen cinsellik, haftanın belli günlerinde yapılması gereken bir alışkanlık haline geldiği anda çekilmez bir hal alır. Zamanla sıkıcı olan cinsellik de sonunda çiftler için sorun yumağı haline gelir. Bu halden kurtulmak için, haftanın her günü hep aynı saatte ve aynı yerde cinsellik yaşamaktan vazgeçilmeli. Ayrıca cinsellik denince akla artık bir tek yatak odası gelmemeli. Evliler için evden farklı bir yere, örneğin bir otele gitmek iyi bir fikir olabilir. Sevişmeye hep aynı partnerin başlaması gibi tavırlar da cinselliğe sıkıcılık katabilir. İşin özünde şu var ki tekrar, sonunda monotonluğu doğurur. Cinselliğine canlılık getirmek isteyenler için vazgeçilmez olan, önce tekrardan vazgeçmektir.

    6-FANTEZİ KURUN, KURDURUN

    Fantezi, her iki kişinin de kabul ediyor olması halinde cinselliği renklendirmenin en güzel yöntemlerinden biridir. Bu teknik cinsel terapi süreçlerinde de kullanılır. Zihindeki fantezi çalışmaları ile çiftlerin hayal gücünü kullanmaları sağlanır. Unutmayın, fanteziler hayallerle sınırlıdır. Cinsellik de sınırsız bir hayal gücü ile beslenir.

    7-KAVGALI SEVİŞMEYİN

    Kavga halindeki erkek ve kadın birbirlerine bedenlerini sunmak zorunda hissederek, duygularını düşüncelerini, korkularını ve beklentilerini ifade etmeyi engellerler. Oysa çatışmaları sonlandırmanın çaresi cinsellik değildir. Çiftler önce duygularını, beklentilerini ve hayal kırıklıklarını birbirleri ile paylaşmalı. Taleplerini dile getirerek ve karşılıklı konuşarak çatışma sebeplerini anlamalı ve gerçek çözüm yollarını keşfetmelidirler. Zaten cinsellik bu sürecin sonundan kendiliğinden gelecektir. Seks, barışmak için yapılan bir görevden ziyade, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır.

    8-SİHİRLİ FORMÜLLERLE DEĞİL AKLINIZLA SEVİŞİN

    Kişiler, partnerinde ve kendilerine cinsel hazzı arttıracak bir sihirli formül olduğuna inanırlar. Bunlar da bir nevi tabudur. Seksin dinamiğinde mekanik yollarla yapılan uyarmanın çabuk ve yüksek hazzı beraberinde getireceğine yönelik inanış doğruyu yansıtmaz. Böylelikle önemli olan bir unsur da göz ardı edilir. Bu da kişinin, partnerinin bedeninden çok zihnine hitap etmesi gerektiğidir. Bilinenin aksine vücudun haz merkezi cinsel organ değil beyindir. Beyin, koku, ses, dokunuş veya erotik bir cümle ile aldığı küçük duyumları tahrik unsuru olarak bedene iletir. Cinselliğin kimyası da bu şekilde başlar ve işler.

    9-DUYGULARINIZI SAKLAMAYIN, PAYLAŞIN

    İlişkilerdeki temel sorunların başında iletişimsizlik gelir. Bu durum elbette cinselliği de etkiler. Kadın ya da erkek genelde ayıp, günah ve yasak üçgeni içinde, ne istediğini, ne hissettiğini açıkça söylemekten çekinir. Cinsel ilişki esnasında konuşmamak gibi meşhur bir cinsel mit vardır. Oysa duyguları konuşmak, ilişki anında duyulan hazzı kelimelerle paylaşmak her zaman erotik bir olgudur.

    10-SEVİŞMEK İÇİN KEYFİNİZİ BEKLEMEYİN

    Seks görev olarak da başlıyorsa bir zararı yoktur. Yapılan araştırmalar, görev olsun diye cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğunun, bu aktiviteyi büyük zevk alarak noktalayabildiğini ortaya koyuyor. Öyleyse cinsel aktivite, görev olarak başlayıp zevkle bittiği sürece amacına ulaşmış demektir. İlerde yaşanması muhtemel cinsel işlev bozukluklarının önüne geçmek için cinsel isteği beklemeye gerek yoktur. İstenmese de seks yapılabilir. Seks yapmak ille de penis-vajina birlikteliği ile sınırlı değildir. Bazen sevişmek, okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak uyumaya çalışmak da seks yapmaktır.

  • Sevişirken aklınız nerede?

    Sevişirken aklınız nerede?

    Son zamanlarda seks sizin için yapılması gereken bir işe dönüştüyse, sevişirken elinizi çenenize koyup, “Acaba yarın ne giysem?” diye düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz!

    Kadınlar artık o kadar çok meşgul ki, bütün her şeyi planlamaları gerekiyor. Bazen seksi bile! O yüzden, sevişirken, bazen yeterince odaklanamayan ve o ana kendini kaptırıp gidecekken, çok alakasız bir şeyi düşünerek konsantrasyon güçlüğü yaşayan kadınlar var. Ayrıca akşama kadar çalışan bir kadının, eve geldiğinde tek düşündüğü şey çoğu zaman seks değil, kendini en yakın kanepeye atmak ve derin bir uyku çekmek oluyor.

    Çünkü yorgunluk ve stres onu başka bir şeyi düşünmekten alıkoyuyor. Tamam, abartmayalım; her kadın çok yorulmuyor olabilir. Ama yapılmasını gereken rutin işler ve stres, bir kadının kafasını yeterince meşgul edebilir. Hatta bazen, yarın ne giyeceğini bilmemek bile, bir kadın için büyük bir sorun olabilir!

    Aslında böyle basit göründüğüne bakmayın çünkü bu ilgisizliğin altında ciddi problemler yatabiliyor. Sevişme sırasında günlük hayatı, rutin işleri devamlı olarak düşünen ve cinsel beraberliğe ilgisiz davranan kadınlarda bazı nedenler etkili olabiliyor.

    Organik anlamda sorun yaşayan, örneğin hormonsal eksikliği olan kadınlarda zihinsel ve dolayısıyla vajinal uyarılmada bir azalma meydana geldiğini belirten Hattat Hastanesi Cinsel Wellness Kliniği Direktörü Dr. Ece Hattat, “Bu durumda kadın cinselliğe odaklanamaz ve baka düşünceler içinde olabilir. Günlük işlere daldığını düşünen kadın, hormonsal bir eksiklik yaşıyor olabileceğini fark etmez. İş, aile, çocuk, okul, ilişkisi gibi sebeplerle yoğun stres yaşayan kadınlarda da cinsel uyarılma azalabilir. Bu anlamda stres, hem cinsel isteği yöneten hormonları azaltarak, hem de psikolojik etkiyle cinselliğe odaklanmayı güçleştirerek, cinsel tatmini azaltır.”diyor.

    Kadınlar, kendilerini bazen olumsuz duygulara da kaptırabiliyor. Örneğin partneri erken boşalma yaşayan kadınlar, “Sadece kendini tatmin etmek istiyor!” diye ve partneri sertleşme sorunu yaşayan kadınlar, “Kilo aldım”, “Partnerimi tatmin edemiyorum”,”Eskiden olduğu gibi çekici değilim” gibi düşünceler içinde olabiliyor.

    Dr. Ece Hattat tüm bu saydıklarımızın dışında, kadınların cinsel mitler nedeniyle de cinsellik sırasında olumsuz mesajlara odaklanabileceğini söylüyor: “Bu şekilde seks yapmak doğru değil!”, “Kendimi rahat bırakırsam benim ahlaksız olduğumu düşünecek”, “Cinsel aktiviteyi ben yönetmeliyim” gibi düşünceler, kadınları tatminkar bir cinsellikten uzaklaştırıyor.

    Kadınlarda cinselliğin duygusal yakınlık kısmı çok önemli.”Eşim duygusal yakınlık göstermiyor”,”Sadece seks istediğinde beni umursuyor”, “Kulağıma romantik bir şeyler söyleseydi” tarzı düşünceler oluşabiliyor. Cinsel isteksizlik, cinsel uyarılma sorunları, orgazm problemleri veya ağrı hastalıkları yaşayan kadınlar ise, “Hiçbir şey hissetmiyorum”,”Galiba orgazma hiç ulaşamayacağım”,”Ne zaman bitecek?”, “Canım yanıyor!” gibi düşünceler, var olan cinsel problemleri daha da arttırıyor.”

    “Kendini röntgenleyen kadınlar var”

    Sevişme sırasında, “kendini gözetleme” denilen bir tablo da ortaya çıkabiliyor. Bu sırada kadın veya erkek, sürekli kendini takip etme, cinselliği sanki dışarıdan biri gibi gözetleme eğiliminde oluyor. Zevk almadığını, orgazm olmadığını, sıradaki pozisyonu düşünerek kendini ve partnerini izleyen kadınlar, cinselliğe kendini tam olarak veremiyor. Haliyle konsantrasyonları bozuluyor, cinsel uyarılma ve orgazm ihtimali azalıyor. Doktor Ece Hattat’a göre, tüm bu sorunların üstesinden gelme yolları ise şöyle: Kadınların kendi cinsellikleriyle ilgili duygu ve düşüncelerini farkında olmaları, partnerlerinin istek ve arzularını anlayabilmeleri ve cinsellik konusunda iletişimden kaçınmamaları.