Etiket: cinsel hayat

  • Yeni Yıla Güvenli Seks İle Girilmeli

    Yeni Yıla Güvenli Seks İle Girilmeli

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “2013 KÂBUSUNUZ OLMASIN!”

    Yeni yılda neler yapacaksınız? Büyük olasılıkla alkol alıp, eğlenecek ve belki de gecenin ilerleyen saatlerinde seks yapacaksınız… Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinin yaptığı araştırmalar sonucu aralık ve ocak ayının ve özellikle yılbaşı tatilinin cinsel aktivitelerin tavan yaptığı bir dönem olduğu ortaya çıktı… Birçok kişiye güzel ve eğlenceli bir yılbaşı tatilde en mantıklı aktiviteler eğlenmek ve seks gibi geliyor. Çoğu kişi 2-3 günlük yılbaşı tatilinde iş, okul ya da üniversite dışında olacağı için yeni yıla partnerleriyle girmek istiyor. Günlük işler, iş yoğunluğu ve stresi olmadan yaşanacak 2-3 günde yıl boyu biriken stresi atmak veya negatif enerjiyi boşaltmak için seksle meşgul olunması çoğu kişiye çok normal gelebiliyor. Ancak, enerjilerinin büyük bir kısmını seks yaparak, alkol ve uyuşturucu kullanarak atmak isteyen kişilerde “korunmasız seks” yaşamak, “istenmeyen gebelikler” ve “cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmak” gibi bazı beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. İşte çarpıcı başlıklar:

    YILBAŞI GECESİ KORUNMASIZ SEKS YAPMA ORANI ARTIYOR…

    CİSED ‘in yaptığı araştırmalara göre yılbaşı gecesinden sonra istenmeyen gebeliklerin ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların artış gösterdiğini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Aralık ve ocak ayında meydana gelen istenmeyen gebeliklerin normalden daha yüksek sayılara ulaşması, yaptığımız araştırmaların ortaya koyduğu bir kanıt olarak karşımıza çıkıyor. Her yılın ilk çeyreğinde görülen gebelik oranlarının yılbaşından sonra zirveye çıkması ve aynı şekilde, her yılın üçüncü çeyreğinde evlenmemiş kadınların hamile kalma oranlarının artması diğer bir kanıttır. İstenmeyen gebeliklerin haricinde, CİSEDolarak her yılın ilk çeyreğinde frengi, bel soğukluğu, herpes, klamidya ve trichomoniasis gibi birçok cinsel yolla bulaşan hastalığın tavan yaptığını da görüyoruz. Bunun yanı sıra, cinsel sağlık klinikleri ve hastanelerde yılın ilk çeyreğinde AİDS testlerinin yapılma oranının arttığını da görmekteyiz. Bu bulgular, aralık ve ocak aylarında diğer aylara göre daha az önlem alındığını göstermektedir.” dedi.

    YENİ YILA GİRMENİN HEYECANI HALKIMIZI YANLIŞ İŞLER YAPAMAYA TEŞVİK EDEBİLİYOR…

    Yeni yıla girmenin heyecanıyla çiftlerin vurdumduymaz bir ruh haline girebildiklerine dikkat çeken Dr. Keçe; “Kış tatilinde meydana gelen korunmasız seks neden bu zamanlarda zirveye çıkıyor? Çünkü belki de, insanlar yılbaşı tatili içinde çok daha neşeli ve stressiz oluyorlar. Belki de bu zaman zarfı insanların çok daha fazla hoşgörülü ve tutkulu olduğu bir zamandır. Ofis partileri, okul kutlamaları, festivaller, insanların daha çok birlikte olması, mevcut ilişkiler, eski sevgililerin bir araya gelmesi ya da yeni tanışmalar, kontrolsüz alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi pek çok bahane ön plana çıkabiliyor. Aslında bu bulguların tek bir açıklaması olabilir; yüksek alkol ve uyuşturucu tüketimi, korunmasız ve riskli cinsel davranışlar. Aynı zamanda, sadece yılbaşı haftası içinde insanlara çok özel hazırlanmış cinsel aktivite içeren eğlenceler beklenmedik ve istenmeyen gebeliklere fırsat sunabiliyor. Eğer halkımız 2012 yılını sorunsuz ve şanslı olarak kapatmak istiyor ve yeni yıla sağlıklı ve mutlu bir şekilde girmek istiyorsa, kendilerine ve partnerlerine bir iyilik yapmalı, korunarak seks yapmalı, kontrolsüz alkol ve uyuşturucu kullanımından uzak durmalıdır. Aksi takdirde yeni yıl kâbusa dönüşebilir.” dedi.

  • Cinsel Yaşamın Katili: Horlama

    Cinsel Yaşamın Katili: Horlama

    Uzmanlar horlama ve uyku apnesi olan kişilerde cinsel fonksiyon bozuklukları olabileceğine dikkat çekiyor…

    Cinsel işlev bozukluklarından depresyona, trafik kazasından iş kazasına, hipertansiyondan çarpıntıya kadar birçok şikayetin temelini uyku bozuklukları oluşturabiliyor. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Bahadır Baykal konu ile ilgili önemli bilgiler verdi.

    Horlamayı basit bir semptom olarak kabul etmek çok doğru değildir. Hastalarımızın önemli bir kısmında genellikle uykuda solunum durması denilen uyku apnesi ile iç içe geçmiş bir rahatsızlık mevcuttur.

    Uyku apne sendromu ya da hastalığı uyku sırasında tekrar eden nefes durmalarıyla kendini belli eden bir hastalıktır. Gece uykuda nefes durması saatte 5-15 kez oluyorsa hafif, 15’ten fazla görülüyorsa ağır uyku apnesi olarak değerlendirilir. Şiddetli horlama, uyku apne sendromunun en sık görülen belirtilerinden biridir. Bazen komşuların duyabileceği şiddette olabilen horlamanın kısa aralıklarla kesilmesi apnelerin, bir başka deyişle vücudun nefessiz kaldığını gösteriyor.

    Belirtileri neler?

    Uyku apne sendromunda; sabahları yorgun uyanma, ağız kuruluğu, baş ağrısı, gündüz aşırı uyku hali, kilo vermede güçlük çekme, depresyon, unutkanlık, dikkat eksikliği, kolay sinirlenme, iş veriminde azalma ve cinsel isteksizlik ile erektil disfonksiyon gibi sorunlar görülebiliyor. Uzun dönemde ise; yüksek tansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği, kalpte ritim bozuklukları, felç ve ani ölüm riski artıyor.

    Ben kendi hasta grubundaki kilolu hastalarımı, mutlaka belli bir diet programı ile kilo vermeye teşvik ediyorum. Ayrıca uyumadan önce uyku ilacı veya alkol almamalarını istiyorum. Ancak gerçek anlamda tedavi, tıkanıklığa yol açan nedenin ortadan kaldırılmasıyla sağlanıyor.

    Son yıllarda yapılan araştırmalar horlamanın ve beraberinde uyku apnesinin çiftlerin cinsel hayatını, dolayısıyla da aile ilişkilerini olumsuz yönde etkilediğini ortaya çıkarıyor. Gerek ülkemizde gerekse dünyada pek çok çift yataklarını ayırmak zorunda kalıyor.

    İngiltere’de 1000 çift üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; horlamanın rahatsızlık yaratması ile beraber, çiftler ilk önce yatakları ayırıyor. Elbette bu durum çiftlerin cinsel hayatlarını olumsuz etkiliyor. Mutsuz ve sağlıksız bir cinsel yaşam süren çiftler en küçük bir sorunda şiddetle tartışıyor ve bu durum boşanmaya kadar devam edebiliyor.

    Bu durum horlayan kişinin de sağlığını olumsuz etkilemektedir. Horlaması ve uyku apnesi nedeniyle sürekli uykusu bölünen ve yeterli dinlenemeyen kişiler, dikkatlerini belirli bir olaya uzun süre yoğunlaştıramıyor.

    Önemli bir noktada uyku apneli horlayan her 3 erkekten 2’sinde erkeklik hormonu etkilenmiştir. Elbette bu kişilerde testosteron dediğimiz erkeklik hormonu belirli oranda azalabileceği için cinsel açından sorunlar yaşanabilmektedir… Ancak hastalar uyku apnesi tedavisi olduktan sonra bu anlamda sorunları çözülüyor . Zaten çalışmalarda uyku apnesinin yarattığı cinsel fonksiyon bozukluklarının tedavi ile büyük ölçüde düzelebildiğini gösteriyor.

    Horlayan uyku apneli hastalarda aynı zamanda depresyon ortaya çıkabilir.Elbette bu durum kendini libido azalması şeklinde gösterebilir.

    Eşi horlayan ve uykuda apnesi (soluk durması) olan kadınlarla yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre; eşlerin % 81′i uykularından hoşnut olmadıklarını, bu nedenle de gündüzleri yorgun ve mutsuz hissettiklerini söylemektedirler. Hasta eşlerinin %70′i yataklarını ayırmayı ve başka bir odada uyumayı tercih ederken, bir kısmı uyumak için alkol aldığını bu durumunda uyku kalitesini daha da olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir.

    50 yaşın üzerinde erkeklerin %50’sinde horlama, %10′unda da uyku apnesi vardır. Yani en iyi ihtimalle bile her 2 çiftten birisi uyku sorunu yaşamaktadır.

    Cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayan hastaların nedeni araştırılırken mutlaka uyku apnesi ve horlama ile ilgili muayene ve testler yapılmalı ve tedavisi düzenlenmelidir.

    Toplumun yüzde 5’inde görülen Uyku Apnesi uyku sırasında tekrar eden nefes durmalarıyla kendini belli eden bir hastalıktır,bu durum kişinin uyku kalitesini bozduğu için bireyin hem sosyal hem de iş verimini oldukça düşürüyor.

    Uyku apnesi erkeklerde halk arasındaki yaygın deyimiyle ‘sertleşememe’, bilimsel ismiyle ‘erektil disfonksiyon’ bozukluğuna yol açarken, kadınların cinsel yaşamlarını da adeta kabusa çevirebilmektedir. Bu sorundan şikayet eden kadınlar, normal popülasyona göre iki kat daha az orgazm oluyor. Üstelik bu kadınlarda eşlerine karşı cinsel isteksizlikte gelişebiliyor artıyor. Orta veya ağır uyku apnesi hastalığı olan kadınlar, hemen hemen daima uykuya meyilli oldukları ve depresyon yaşadıkları için kendilerini eşlerine tam olarak konsantre edemiyorlar.ayrıca kan akımının azalması da cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açabiliyor.

    Elbette cinsel fonksiyon bozukluklarını tek başına uyku apne hastalığına bağlamamak gerekiyor. Ancak bu hastalık tablosu, erkeklerin yanı sıra kadınlarda da cinsel işlev bozukluğuna yol açıyor. Çünkü ağır uyku apnesi, en olmadık yerlerde uykunun gelmesi, yorgunluk ve yaşamdan keyif almamak gibi psikolojik sorunların yanı sıra genital bölgeye giden kan akımının azalmasına yol açıyor. Tüm bu etkenler nedeniyle uyku apne sendromunun dolaylı olarak cinsel hayatı olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz.

    Size özel uyku testi

    1. Yeterli süre uyumama rağmen gün içinde yorgun ve uykulu oluyorum.

    2. Haftada 2-3 gece uykuya dalmakta güçlük çekiyorum.

    3. Akşam saatlerinde veya yatağa girdiğimde bacaklarımda isimlendiremediğim bir huzursuzluk hissediyorum.

    4. Uyuyamayacağım fikri akşam saatlerinden itibaren beni endişelendiriyor.

    5. Yatakta sürekli bacaklarımı hareket ettirmek zorunda kalıyorum.

    6. Gece içinde nefes alamama hissi ile uyanıyorum.

    7. Horlamamın yan odalardan duyulacak kadar şiddetli olduğu söyeniyor.

    8. Uykuda nefesimin durduğu söyleniyor.

    9. Gece içinde en az bir kez tuvalete gitmek zorunda kalıyorum.

    10.Geceleri baş, boyun veya göğsümde terleme oluyor.

    11.Sabah yorgun ve başağrısı ile uyanıyorum.

    12. Geceleri bacaklarıma kramp girebiliyor.

    13.Toplantılarda, okurken veya TV seyrederken uyuyakalabiliyorum.

    14. Uykululuk nedeniyle eskisi kadar uzun süre araba kullanamıyorum.

    15.Gün içinde zaman zaman dayanılmaz uykululuk atakları yaşıyorum.

    16.Çok sık rüya görüyorum.

    17. Geceleri uykudan bağırarak ve korku ile uyandığım söyleniyor.

  • Sosyal Medya Cinselliği Engelliyor

    Sosyal Medya Cinselliği Engelliyor

    İngiltere’de yapılan bir araştırma, sosyal medyanın, cinsel hayatı ciddi şekilde engellediğini ortaya koydu.

    İngiltere’de yapılan bir araştırma, sosyal medyanın çiftlerin cinsel hayatını ciddi şekilde engellediğini ortaya koydu.

    Daily Mail gazetesinin haberine göre, bundan 10 yıl öncesinin aksine, çiftlerin yatakta dahi diz üstü bilgisayarlar ya da tabletleri aracılığıyla Facebook ya da Twitter’a girmeye devam ettikleri belirtiliyor.

    Araştırmaya göre tipik yetişkinler bundan 10 yıl öncesinde ortalama 22: 30 sularında yatağa gidip uyurken, şimdilerde yetişkinlerin %46’sı yaklaşık 90 dakika boyunca online kalarak sosyal medyada vakit geçirmeyi tercih ediyor. Bu grubun %15’i partnerleriyle daha az seks yapıyor.

    Uykudan önce kimi sosyal medyada zaman geçirirken, kimi de online TV şovları izlemeyi tercih ediyor. Alışverişler için fiyat karşılaştırma siteleri de interneti uykuya değişenlerin favorileri arasında sayılıyor.

    SOSYAL MEDYA ALIŞKANLIKLARI DA DEĞİŞTİRİYOR

    Plymouth Üniversitesi tarafından, İngiliz Güvenli İnternet Merkezi işbirliğince yapılan araştırmaya, 16-24 yaş arası 865 kişi katıldı. Onda biri, internette tanıştıkları insanlarla birlikte olduğunu söyledi. Yarısı, web kamerası ile internet üzerinden cinsel ilişkiye girdiğini belirtti.

    Araştırmayı yürüten profesör, Andy Phippen’a göre “Bu araştırma teknolojinin insan ilişkileri açısından ne kadar doğal bir yön kazandığının göstergesi. İnsanlar önüne gelenle birlikte olabilmek için daha çok cesaret kazanıyor. Sadece ilişkiye girecekleri bir insan arıyolarsa bunu gece klüpleri veya başka yerlerde bulmalarındansa, internette bulmaları daha kolay”.

    Fakat insanların farkında olmadıkları şey ise, cinsel birlikteliğin ötesinde, arkadaş olarak bile görüşseler onları bekleyen tehlike… Çok uç örnekler arasında bir çok öldürülmüş kadın bulunuyor.

  • Vajinismusa Tedavi

    Vajinismusa Tedavi

    Evli kadınların kabusu haline gelen vajinismus sorununun çözümü için hazırlanan cinsel terapi kitabı, evliliklerinde sorun yaşayan çiftlerin de biliçlenmesini sağlayacak.

    Türkiye’de cinsel hayatı olan her on kadından birinin kabusu haline gelen vajinismus sorunu tarihe karışacak. Halk arasında “Evli Bakirler” olarak da bilinen vajinismuslu kadınlar ve eşleri için yeni bir vajinismus tedavi kitabı çıktı. Vajinismusa son verebilmek için resimli cinsel terapi el kitabı olan Mühürlü Beden, Türkiye’nin en ünlü cinsel terapistlerinden biri olan Dr. Cem Keçe ve Jinekolog Dr. Yasemin Yıldız tarafından kaleme alındı. Cinsel bilgilenme ve kendi kendine yardım kitabı olan Mühürlü Beden’i kamuoyuna tanıtan ve tavsiye eden Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği (PSİKODER) terapistleri, vajinismus ve evli bakirelerle ilgili çiftlerin cinsel bilinçlenmesi ve farkındalığı için yararlanabilecekleri bilgileri gözden geçirdi.

    Bedeninizdeki mührü söküp atın!

    Vajinismus tedavilerindeki bilimsel ve farklı yaklaşımların önemine değinen PSİKODER Yönetim Kurulu Üyesi Psikoterapist Serap Güngör, “Evli olmanıza rağmen hala bakire misiniz? Evli ve mühürlü bir bedene mi sahipsiniz? Bir kaçınma ve erteleme durumu olan vajinismusla ilgili doğru bilinen yanlışları merak mı ediyorsunuz? Cinsellikle ilgili uydurmalar hayatınızı mı karartıyor? Vajinismus, ilk gece, cinsellik, evlilik ve yakın ilişkiler üzerine bilimsel gerçekleri ve önerileri ele alan bu kitabı okuduktan sonra hurafelerinizden kurtulacaksınız, partnerinizle olan iletişiminizden daha fazla keyif alacak ve bedeninizdeki mührü söküp atacaksınız. Çünkü evli bakire olmak artık kader değil” dedi.

    Cinsel bilgilendirme ve kendi kendine yardım kitabı niteliğinde

    Kamuoyunu bilgilendirmek için daha çok vajinismus tedavi kitabının yazılmasının önemine değinen PSİKODER Genel Sekreteri Psikoterapist Kemal Özcan ise, “Vajinismusun tanısından nedenlerine, tiplerinden tedavi seçeneklerine kadar, vajinismusla ilgili merak edilen her konuda, en bilimsel ve en güncel bilgileri aktaran kitap, vajinismus için cinsel bilgilenme ve kendi kendine yardım kitabı olarak, cinsel hayatı ebeveynlerinin ve toplumun değer yargılarının etkisinde, hatta kontrolü altında olan gençlere ve yetişkinlere bekledikleri yardım elini uzatıyor” değerlendirmesini yaptı.

     

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

     

  • Cinsel soğukluğa “sıcak tavsiyeler”

    Cinsel soğukluğa “sıcak tavsiyeler”

    Evli ya da uzun süre birlikteliği olan çiftler cinsel isteksizliğin faturasını genellikle partnerlerine veya stresli yaşam koşullarına çıkarırlar ama uzmanlara göre cinsellik için her zaman isteğe gerek yok

    Doğru şeyler yapıldığında beden cinselliğe her zaman hazır olabilir ve kişi istemese de seks yapabilir.

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerine göre, cinsellik kişinin istediğine bağlı bir durum değil. Çünkü beden adeta bir makine gibi “uygun mekan, uygun partner ve uygun uyarı” ile her zaman cinselliği hazır hale gelebilir.

    Terapistler, cinselliğin, diğer tüm güdüler gibi bazen içgüdüsel bazen de beyin tarafından salgılanan hormonlarla başlayan kompleks bir süreç olduğunu hatırlattı.

    Seks dürtüsünü harekete geçiren ve hareketli tutan en önemli unsurun testosteron miktarı olduğunu ifade eden terapistler, kadınlarda bu hormonun vücuttaki oranın erkeklere göre çok daha az olduğunu vurguluyorlar.

    Ancak yorgunluk ve stres, testosteron miktarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Hurafelerden (mitler) dolayı çiftlerin cinsel hayatının sosyal, kültürel ve durumsal gerçeklere dayalı olarak şekil değiştirdiğine dikkat çeken CİSED terapistlerine göre, bu durum ilişkilerde tehlike çanlarının çalmasına da yol açabiliyor.

    Cinsel terapistler, çiftlerin “Seks doğal olarak başlamalı, isteğin yoksa ne yapabilirsin ki?” inanışlarının, cinsel ve ilişkisel sorunları içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini kaydederken, çok çarpıcı tespitler yaptılar:

    GÖREV DİYE ALGILAMAK YANLIŞ DEĞİL!

    “Uzun birlikteliklerde yıllar içinde her şeyde olduğu gibi cinsel olarak uyarılma şekilleri de değişebilir. Doğru yöntem ise duruma uygun olarak kişinin yeni bir cinsel yaklaşım geliştirmesidir. Şunu da kabullenmek gerekiyor:

    “Cinsel istek cinsel temas başlamadan önce sizi yakıp tutuşturan türden olmasa bile çoğu zaman olay başladıktan sonra gelişecek ve alacağınız zevk eskisinden farklı olmayacak. Yani uygun mekan, uygun partner ve uygun uyarı ile cinsellik seks görev olarak da başlıyorsa bir zararı yok. Görev olsun diye cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğu bu aktiviteyi büyük zevk alarak noktalayabiliyor. Öyleyse cinsel aktivite, görev olarak başlayıp zevkle bittiği sürece amacına ulaşmıştır.”

    İSTEMESENİZ DE YAPIN!

    Cinsel terapistler, “İlerleyen yıllar içinde çiftin sekse karşı körelmeye başlayan ilgiyi canlandırabilmesinin anahtarı düşüncelerindedir” diyor. Bu konuda önemli uyarıları var:

    “Sürekli cinsel teması başlatmaya çalışan ve sürekli reddedilip gururu kırılan kişi, bir zaman sonra partnerine bunu sormamayı tercih ediyor. Bu da ilişkilerin uzun vadede ciddi hasarlar almasına neden olabiliyor. İlerde yaşanması muhtemel cinsel işlev bozukluklarının önüne geçmek için cinselliği istemeyi beklemeyin, istemeseniz de seks yapın. Seks yapmak demek ille de penis-vajina birlikteliği değildir. Bazen sevişmek, okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak uyumaya çalışmak da seks yapmaktır. Çünkü cinsellik, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilmedir. Ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır.”

    Peki cinsel soğukluktan yakınan çiftler bunun üstesinden nasıl gelebilir?

    Sıcak tavsiyeler ;

    -Öncelikle mevcut cinsel sorunu, düşük istekli bireyin sorunu olmaktan ziyade ortak sorununuz olarak görmeye çalışın.
    – Cinselliğe yaklaşım tarzınızı değiştirin. Bir kere başladı mı zevkin kendiliğinden geleceğini düşünüp, kabul edip ona göre davranmanız şart.
    – Gün içinde zaman buldukça seksten alacağınız zevki düşünün. Geçmişte sizi etkileyip aklınızda kalmış olan bir cinsel ilişki hatırasını ya da sizi hakikaten uyaran bir fanteziniz varsa onu düşünün.
    – Cinsel teması başlatmadan önce 5 dakikalık bir motivasyon yapın. Hayal dünyanıza başvurun ve aklınızda cinsel fanteziler kurun. Partnerinizle paylaşılmasında sakınca olmayacak olan cinsel fantezilerinizi paylaşın.
    – Aşk kaslarınız için Kegel Egzersizleri adı verilen uygulamaları yapın. Yani erkekte makat, yumurtalıklar ve kasıkları, kadınlarda vajina çevresini kapsayan aşk kaslarınızı belli bir disiplin içinde peş peşe kasıp yavaşça gevşetin.
    – Cinsel ilişki sırasında sadece dokunmanın ve sevişmenin verdiği hazza, alacağınız zevke odaklanmanız gerekli. Asla eşinizden karşılanmayan beklentilerinizi veya onun bu beklentilerinizi yerine getirmeyerek sizi nasıl çileden çıkardığını düşünmeyin.
    – Cinsel istek günlüğü tutun. Cinsel açıdan uyarıcı televizyon şovları ile filmlerdeki sahneleri not edin. Romantik/erotik içeriğe sahip kitapları okuyun ve kendi erotik fantezilerini oluşturun.
    – Nefes ve gevşeme egzersizleriyle arada bir kendinizi ödüllendirin.
    – Arada bir cinsel birleşmeyi kendi kendinize yasaklayın.
    – İlişkinizde yeniden bir flört etme dönemi yaratın. Daha fazla keyif alacağınız veya yakınlaşacağınız sıcakkanlı davranışları arttıracak metotları araştırın. Sarılmalar, elle şakalaşmalar, küçük öpücükler, el ele tutuşmak, televizyon izlerken birinin diğerinin kucağına oturması, kol kola yürüyüş yapmak gibi davranışlar sıcakkanlı davranışlara örnek verilebilir.
    – Partnerinizle birlikte cinselliğe bakış açınızı ve cinsel davranış özelliklerinizi konuşun ve yanlış davranış kalıplarınızı düzeltmeye çalışın.

  • Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “SEKSTE ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR!”

    Çiftin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçasıdır. Çünkü cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Cinsel enerjiyle savaşmak yerine, ona dostça yaklaşarak çift olmak gerekir. Kendini tanıyan ve bedenin gerekçelerini kavrayan bir kişi cinselliğin, çift olmanın ve evrenin gerekçesini de kavrar. Sevgi, sabır, şefkat, saygı, onur ve sadakat, insanın göze görünür olan diğer nitelikleri kadar seksin den birer parçasıdır. Kadın, erkekten daha aşağı değildir olmadığı ve olamayacağı için biri diğerine zıt algılanmamalıdır. Bu nedenle, Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, çift olmanın yaşamın daha derin zevklerini yansıtan birliğin ifadesi olduğunu ifade ettiler ve duygu odaklı seksin sırlarını paylaştılar.

    ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR…

    Mutluluğun doruğuna ulaşmanın yolunun sevişme tekniklerinden değil, çiftin birbirine saygı duyması, güvenmesi, teslim olması ve kalplerini açmasından geçtiğinin ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sadece yatakta değil, hayatın her alanında özelliklesekste, karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır. Bunun için ise zihin boşaltılmalı, düşünceler sekse odaklanmalıdır. Yani zihni boşaltıp dokunmanın verdiği hazza odaklanmak gerekiyor. Çift, cinsel ilişki arzularını birbirine ifade edebilmek için seks konuşabilmeli, birbirinin duygularına karşılık verebilmeli ve ilişkilerinde flört havasını devam ettirebilmelidir” dedi.

    BİRLİKTE DUŞ ALIN…

    Seks yapılacak mekânın kutsal bir odaya dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Özellikle çift seks yaptıktan sonra, duş almak isterse bunu birlikte yapmalıdır. Böylece çift, tüm dünyevi kirlerini, endişelerini ve gerginliğini üzerinizden atmış olur. Daha sonra çift, ruhlarını ve bedenlerini birbirine sunmak için kesin karar vermeli ve fiziksel birleşmeye geçmelidir. Ayrıca, güzel yemekleri ve içecekleri paylaşmak, birbirine erotik masaj yapmak, özel ve seksi kostümler giymek ve seksi oyunlar oynamak da duygulu seksin bir parçasıdır” dedi.

    AŞK KASLARINI VE NEFESİNİ KONTROL EDEN NEFSİNİ DE KONTROL EDEBİLİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seksin yolunun gevşemekten ve nefes alma tekniklerini öğrenmekten geçtiğini ifade edenCİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Aşk kaslarına ve nefes akışına hâkim olan bir çift duyularını kontrol edebilir, değişik sevişme pozisyonları deneyebilir, boşalmamak için kendini tutabilir ve saatler süren bir teslimiyet içinde sevişebilir. Nefes alma, gevşeme ve kas egzersizleriyle çift, cinsel enerjiyi bedenlerinde dolaştırmayı öğreneceği için egolar ortadan kalkar ve gerçek bir birleşme yaşanır. Bu süreçte çift, nefes alış-verişini birbirine uydurmalı ve derin göz teması kurmalıdır. Böylece, sadece bedenleri değil, ruhları ve cinsel enerjileri de birleşmiş, birbirinin bedenini istek ve hayranlıkla keşfetmiş olurlar. Yani aşk kaslarını ve nefesini kontrol edebilen bir çift nefsini de kontrol edebilir” dedi.

    BOŞALMAK HEDEF OLMAMALI…

    Sevişmenin hedefinin boşalmak veya orgazma ulaşmak olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çift sadece orgazma odaklandığında, sevişmenin getirdiği başka hazlardan mahrum kalır. Bu nedenle, sevişmeye hedef konulmamalı, sadece bedensel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da bileşilmelidir. Bunu kolaylaştırmak için çift birbirine farklı bir gözle bakmayı denemeli, birbirinin güzelliğini ve görkemini görmeye çalışarak, kutsal olanın yansımasını fark etmelidir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır ” dedi.

  • Toplum Bastırılmış Cinselliğini Şarkılarda ve Kliplerde Buluyor!

    Toplum Bastırılmış Cinselliğini Şarkılarda ve Kliplerde Buluyor!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “EROTİK ŞARKILAR ERKEN YAŞTA CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEYE YOL AÇABİLİYOR!”

    Müzik piyasasında büyük bir durgunluk yaşanırken, argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran sözler içeren müzik albümlerinin çok satmasının beraberinde getirdiği tartışma her geçen gün büyüyor. Birer sosyal medya fenomeni olan ama haklarında bir şey bilinmeyen Gam Gam Style ve Elvan Dalton parçaları son günlerde gündemde uzunca yer buldu, birçok muadili piyasaya çıktı. Ekranlarda yoğun görmemizden ve radyolarda çokça çalınmasından dolayı insanlar “Nedir bu Gam Gam Stlye ve Elvan Dalton?” diye sormaya başladı. Ağır argolu, oynak ritimli Elvan Dalton şarkısının videosunuYoutube’da yaklaşık 6 milyon insan tıkladı. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran şarkılara ve video kliplerine olan ilginin artmasının nedenlerini açıkladı…

    TOPLUM BASTIRILMIŞ CİNSELLİĞİNİ ŞARKILARDA VE KLİPLERDE BULUYOR!

    Olayı toplumsal ve kültürel erozyon olarak tanımlayan CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Son dönemde cinselliği uluorta gözler önüne seren, küfürlü sözlere sahip şarkılar ve video klipler sükse yapıyor. Müzik piyasasında büyük bir durgunluk yaşanırken argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran şarkılara ve video kliplerine ilginin artması, toplumun kendi bastırılmış cinselliğini bu şarkılarda bulmasından ve cinsel şiddetin her geçen gün artmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde cinselliğin hala bir tabu olduğunu kabul edersek, adı sanı duyulmayan genç türkücülerin albümlerinin yok satması durumu hiçte şaşırtıcı değil. Esprili bir cinselliği çağrıştıran bu tür albümler; cinsellikle ilgili yaşanan sorunların, kültürel yapımızı ve sosyal ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemesinden dolayı çok satıyor. Türkiye’de cinsellik ve cinsel sorunlar konusunda bilgi ve bilinç düzeyi çok düşük. Bu nedenle de, cinsel sorunlar çok az konuşuluyor ve genellikle çözümsüz kalıyor.” dedi.

    ELVAN DALTON’U DAHA ÇOK VAROŞLAR DİNLİYOR!

    Şehirlerin varoşlarında öfkenin her geçen gün arttığına dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bastırılırmış her türlü duygu patlama noktasına gelmek üzere. Şarkıların toplumun aynası olduğu söylenir. Varoş insanları konuşamadıkları ve sağlıklı bir alana aktaramadıkları duygularını cinsellik içeren şarkılarda fark ediyor. Çünkü‘Benim adım Elvan Dalton, ben gezerim balkon balkon. Gelirimde koynuna girerim ama kobrayı dolarım boynuna…’ veya ‘Yakacaksın sobayı, ısıtacan odayı, saat beşe gelince göreceksin pompayı…’ sözlerinde, insani derinlik ve gelişmişlik açısından kültürel bir erozyonun etkisi gizlidir.” dedi.

    YERLİ GAM GAM STYLE ÇOCUKLARA VE GENÇLERE KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR!

    Çocuklar ve gençlerin cinsellik içeren albümlerdeki basitliği ve taklitçiliği sezemediklerini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sanatsal hiçbir değeri olmayan ve birkaç günde internetin, TV kanallarının ve radyoların etkisiyle Türkiye’nin gündemine oturan albümler çocuklarımıza ve gençlerimize güzel geliyor, sevmeye başlıyorlar. Ama tehlikeli olan ise çocukların ve gençlerin değer yargılarındaki olumsuz değişimdir. Bu tür albümler kolay şeyleri, değersiz şeyleri, kolay yoldan elde edilen şeyleri sevmeye yöneltiyor ve kötü örnek oluyor. Bir işin eğitimini almak, onlar için hiçbir değer ifade etmiyor.” dedi.

    CİNSEL İÇERİKLİ ŞARKILAR VE VİDEO KLİPLER NE YAPIYOR?

    Cinsel ifadelerin ve görüntülerin yer aldığı müzikleri dinleyen gençlerin erken yaşta cinsel ilişkiye girme ihtimalinin iki kat fazla olduğu ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “ABD’de yapılan bir araştırma, düzenli olarak cinsel ifadelerin yer aldığı müziği dinleyen gençlerin erken yaşta cinsel ilişkiye girme ihtimalinin diğerlerine göre iki misli olduğu belirlendi. Bununla birlikte bu tarz müzik dinlemenin erken yaşta cinsel ilişkiye girmeye doğrudan katkısı olduğunu söylemek bilimsel olarak zor olsa da, aralarında bir bağlantı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu nedenle anne ve babalar bu gerçeği göz önünde bulundurmalı, çocuklarıyla cinselliği, bu tarz şarkıları ve sözlerini konuşmalıdır.” dedi.

    70’Lİ YILLARDAKİ SEKS FURYASI GİBİ…

    Argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümlerin 70’li yıllardaki seks furyasını hatırlattığını söyleyenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Türk sinemasının 1974-1980 seks filmleri ve karanlık dönemi sayılan araya parça giren yıllardaki Parçala Behçet, Yırt Kazım gibi filmlerin isimlerinden çağrışımların bulunduğu argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümlerde bir yenilik, yaratıcılık yok. Bu nedenle zamanla kendilerini baltalar hale gelecekler. Bu nedenle yasaklamak yerine her şeyi zamanın teskin edici etkinse bırakmak lazım. Ancak ceza gelmiyor diye‘Arabada beş, evde on beş hoşuma da giderse ağaya beleş…’ sözleriyle işin suyunu çıkarmamak lazım. Burada görev RTÜK’ten önce sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya düşüyor.” dedi.

    EĞİTİM ŞART!

    Cinsel şiddetin önlenebilmesinde, kültürel ve toplumsal yozlaşmanın önüne geçilmesinde eğitimin önemine dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Eğitim sadece okullarda verilen derslerden ibaret değildir. Eğitimin insanın doğduğu andan itibaren başlar. Çünkü hiç kimse cinsel şiddete maruz kalmak istemez, hiç kimse cinsel şiddeti hak etmez, hiçbir davranış cinsel şiddet için neden olarak gösterilemez, her tür cinsel şiddet kanunlar ve toplum önünde suçtur, hiç kimse cinsel şiddet uygulamak üzere doğmaz, onlar zamanla bu hale getirilir. Cinsel şiddeti cinsel mitler, yanlış kültürel değerler ve eğitimsiz toplum yaratır. Okullarda çocukların terbiye edilmesi için şiddet uygulanması hoş karşılanıyor, sayıları artık azalsa da erkeklere askerde şiddet ve şiddetin erkeklik için ne kadar gerekli olduğu öğretilebiliyor. Argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümler gibi gerek sesli ve görüntülü yayınlarda, gerekse internet dünyasında cinsel şiddet olaylarının yaygınlığı, bu tür eğilimlere hazır kişilerde, şiddet eğilimlerini ortaya çıkartabiliyor. Bu bakımdan, medyanın cinsel şiddete, toplumsal ve kültürel yozlaşmaya yönlendirebilecek her türlü yayından kaçınması ve bu konuda çok daha bilinçli bir tutum sergilemesi zorunludur.” dedi.

  • Orgazmik baş ağrısı hakkında her şey

    Orgazmik baş ağrısı hakkında her şey

    Bu yüzden cinsel hayatı bitenler mi ararsınız, eşine artık korkarak yaklaşanları mı?

    Orgazmik baş ağrısı hakkında her şeyi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş ile Ankara Özel TOBB ETÜ Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Zülküf Önal’a sordum…

    – Orgazm sırasında yaşanan şiddetli baş ağrısının nedeni ne?

    Prof. Dr. M.Z.Önal: Bir çok nedeni olabilir. Baş ağrısına yönelik olarak hastanın öyküsü ve muayenesi, nedeni konusunda oldukça yararlı olabilir. Fakat bazen ileri tetkik yöntemlerine başvurmak zorunda kalabiliriz. Ancak nedeni olmayacağı gibi; hipertansiyon, boyun fıtığı, Arnold-Chiari malformasyonu, subaraknoid kanama gibi nedenler de sayılabilir. Bu tip ağrılar sıklıkla migren grubu içinde değerlendirilir.

    – Bildiğimiz baş ağrısından farklı ve çok şiddetli olduğunu söylüyor hastalar. Tıp nasıl tarif ediyor bu ağrıyı?

    Prof. Dr. M.Z.Önal: Bu ağrıların, gerçekten korkutucu şiddette olduğunu ifade ediyor hastalar. Hastalar beyinlerinin içinde bir şeylerin patladığı hissine kapılabiliyor. Ağrı aniden başlayan, başın genellikle tek tarafında, ancak iki tarafında da hissedilebilen, zonklayıcı, hastanın hareket etmesi ile şiddetinin arttığını gözlediği, bulantı ve kusmanın eşlik edebildiği bir ağrı olarak tarif ediliyor.

    – Ne kadar sürüyor ağrı?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Bir dakika da sürebilir, bir gün de… Fakat çoklukla 1-3 saat arası devam ediyor.

    – Sadece orgazm sırasında mı oluyor peki?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Cinsel ilişki sırasındaki orgazm sırasında görülebileceği gibi mastürbasyon sırasındaki orgazmda da ortaya çıkabilir.

    – Peki neden ülkemizde hiç bilinmiyor bu hastalık?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Yaşam boyu görülme şansı yüzde 1. Yani 100 kişiden 1’i hayatında orgazm sırasında böyle bir baş ağrısı yaşamış oluyor, fakat çoğu kez başarısızlık duygusu veya başka nedenlerle bu sorun paylaşılmıyor.

    – Bir nöroloji uzmanı olarak, orgazmik baş ağrısı şikayetiyle çok sık karşılaşıyor musunuz?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Çok hasta gelmiyor. Birincisi çok sık değil, ikincisi bu hastaların büyük çoğunluğu hekime başvurmuyor. Psikiyatrist olan bir hastam, bu nedenle seksüel aktiviteden uzaklaşıp depresyona girmiş, eşiyle sorun yaşamıştı. Hastanın psikiyatrist olması bile, kendisini yetersiz görmesini engellemiyor.

    – Daha çok kimler karşılaşıyor bu sorunla? Erkeklerde daha çok görüldüğü doğru mu gerçekten?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha sık ve 30’lu yaşlarda en fazla, fakat daha erken veya daha ileri yaşlarda da görülebilir. Erkeklerde neden sık görüldüğü bilinmiyor. Başka bazı baş ağrısı hastalıklarında da erkek egemenliği söz konusu. Örneğin migren kadınlarda 3 kat fazla iken, ona kardeş bir baş ağrısı hastalığı olan küme baş ağrısı ise erkeklerde 4 kat fazladır.

    Prof. Dr. M.Z.Önal: Aslında kadınlarda daha sık görülüyor. Ancak kadınların orgazmla sonlanan birliktelikleri çok seyrek olduğu için daha az gibi görülebiliyor. Ayrıca bu konu biraz da tabu niteliğinde olduğu için, ağrıyı tetiklediğini düşündüğü orgazm sürecini yaşayan kadınlar, bu ağrılardan muzdarip ise orgazm olmamaya çalışıyor.

    – Peki orgazmik baş ağrısını yaşayan kişi, ‘o an’ ne yapmalı?

    Prof. Dr. M.Z.Önal: Ağrı sonrası doktora gitme şansı varsa tek gideceği adres bir nöroloji uzmanı olmalı. Ayrıca nadiren beyinde o sırada bir kanama olursa, kişi zaten komaya girer ve yakınları tarafından acilen hastaneye kaldırılır. Bu durum ölüme neden olmamışsa, var olan bir anevrizmanın cerrahi veya girişimsel radyolojik tedavisi ile sonlanır.

    Prof. Dr. M. Ertaş: Bu baş ağrısına bir beyin damar hastalığının yol açıp açmadığını bilemeyeceği için, yeniden bir ilişki denememeli.

    – Hikayesini yazdığım hasta, yabancı kaynaklardan orgazmik baş ağrısının olası bir beyin kanamasının habercisi olduğunu okumuş, bu yüzden çok korkuyordu. Böyle bir risk var mı gerçekten?

    Prof. Dr. M.Z.Önal: Bu tip baş ağrıları beyinde anevrizması olanlarda daha sık görülebiliyor. Bu nedenle mutlaka beyin damarlarının anjiyografik incelemesi yapılmalı. Beyindeki anevrizmalar kanamaya meyilli yapısal değişikliklerdir. Baloncuk olarak da bilinir.

    Prof. Dr. M. Ertaş: Keza, bir beyin su kaçağı ağrısı da bu şekilde kendini gösterebilir. Bu nedenle çoğu kez beyne yönelik tetkik yapmak gerekir.

    – Hasta tedavi olmak için nasıl bir yöntem izlemeli peki?

    Prof. Dr. M.Ertaş: Eğer altta yatan başka bir hastalık ihtimali dışlandı ise, cinsel ilişki öncesinde, örneğin bir saat önce yüksek dozda güçlü antiromatizmal ağrı kesici ilaç kullanımı etkili olabilir. Eğer yeterli etki sağlanmıyorsa migren önleyici tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da yararlı olabilir.

    – Hastaların nelere dikkat etmesi gerekiyor? Cinsel hayatı bu yüzden biten hastalarınız var mı?

    Prof. Dr. M. Ertaş: Cinsel hayatı biten çok insan oluyor, ayrılığa kadar uzanabiliyor. Çünkü o kadar şiddetli bir ağrı ki, tekrar bir cinsel deneyimden korkar hale geliyor hasta ve giderek aseksüel bir davranışa bürünebiliyor. Ardından yetersizlik, başarısızlık duygusu ve sonuçta depresyona kadar uzanıyor.

    Posta / Özsel Tortop

  • Kendinizi ve Partnerinizi Bir Parça Endişe İçinde Bırakın!

    Kendinizi ve Partnerinizi Bir Parça Endişe İçinde Bırakın!

    Zıt kutuplar birbirini çeker!” fizik kanununun tersine, ruh ikizi; aynı özün parçası olan ve aralarında kuvvetli bir bağ olan iki ruh anlamına gelir. Bu nedenle, ruh ikizini bulma sevdası gençlik yıllarından başlayan bir arayıştır. Hemen hemen herkes kendisini, kendisinden daha iyi anlayacağını umduğu ruh ikizini aradığını söyler. Ruh ikizini bulduğunu savunan bazı kişiler ise şaşırtıcı bir şekilde evliliklerindeki heyecan bittiği için kısa zaman içerisinde ayrılma kararı alır. O zaman, sürekli olarak aynı dili konuşan, aynı zihniyete sahip ve anlaşamama durumu söz konusu bile olmayan evliliklerde, “Heyecan bitti!” diye yakınmak neden? İşte bunun cevabını Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri sizler için araştırdı…

    MUTLU BİRLİKTELİĞİN SIRRI NEDİR?

    Pek çok mutlu, başarılı ve uzun süreli ilişkilerin birbirinin zıttı olan kişiler arasında kurulabildiğine dikkat çekenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Kişi kendisinden bir tane daha bulursa, anlık mutluluklardan başka bir mutluluk yaşaması genellikle olanaksızdır. Doğru ilişki, frekansların tuttuğu fakat birbirini tamamlayan duygu ve korkulara sahip kişilerin bir arada kalabilmesidir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevgi, samimiyet, tutku ve saygıolursa mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir seks hayatı olur. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi;duygusal açıdan karşı cinsle bütünleşirken, kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bu tür bir kendini geliştirmenin altı ana bileşeni; ‘açık iletişim kurma, güç ve iktidar savaşlarından vazgeçme, partnere dokunma, suçlamak yerine sorumluluk alma ve endişelerin üzerine gitme‘ şeklinde sıralanabiliyor. Aksi takdirde, evliliğin henüz ikinci ayında çiftler sıkıcı, monoton, tutkunun olmadığı, adrenalinden yoksun ve bitme noktasına gelen ‘uyku dönemine‘ girebiliyor.” dedi.

    KENDİNİZİ VE PARTNERİNİZİ BİR PARÇA ENDİŞE İÇİNDE BIRAKIN!

    Endişenin bazen işe yaradığına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Bir düşünün, ‘Neden en büyük aşklar kavgayla başlar?’ ya da ‘Neden zıt kutuplar birbirini çeker?’ atasözleri vardır? Buradan da anlaşılacağı gibi kişinin bilinmeyene olan zaafı söz konusudur. İnsanlar karşı cinste gizem arar ve onları bir arada tutan sihirli kelimeler; ‘merak‘, ‘ endişe‘, ‘gizem‘, ‘arzu‘ ve ‘tutku‘dur. Gizem, evliliğin ve doğanın bir kanunu, cinsel yaşamın ise olmazsa olması olan ‘arzu ve tutku‘yu bir araya getirir. Bunlar her yerde ve her zaman vazgeçilmezimiz olmuştur. Birisi olmazsa, diğeri anlamsızlaşır. Diğer bir değişle, her şey tek düze bir hal alır. Çift yanlış anlaşılma, hayal kırıklığı, ka­bullenmeme, çatışma, reddedilme ya da kaybetme gibi yoğun duygulara eşlik eden risklerle baş edebilecek kadar katı olmalıdır. Bu bağlamda, kişi bir ilişki yokluğuna ne ölçüde dayanabilirse, o ölçüde iyi olabilir. Bu ölçüt, çiftin cinselliği hangi yoğun­lukta yaşayacağını belirleyen temel dinamiktir. Her ne kadar ÂdemveHavva‘dan sonra içgüdüsel olarak ruh ikizi arayışına girilse de, kalp gözü zıtlıkların uyumundan yanadır. Gece ve gündüz, cennet ve cehennem, günah ve sevap, mutluluk ve hüzün, bunlardan biri olmasa genellikle diğerinin anlamı mı da olmaz.” dedi.

    SEVGİ YETMEZ ENDİŞE ŞART!

    Yakın ilişkilerde sadece sevginin yeterli olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çiftin birbirini bir parça endişe içinde tutması gerekirEndişe, bedensel belirtilerin eşlik ettiği normal dışı birtedirginlik ve korku halidir. Endişeyi anksiyetekaygı, sıkıntı veya bunaltı olarak da adlandırabiliriz. Endişe yaşayan kişi bu durumu kötü bir şey olacakmış hissihoş olmayan bir kaygı hali ya da nedensiz bir korkuşeklinde ifade edebilir. Yakın ilişkilerde çiftin birbirini hafif endişe içinde hissetmesi gerekir. Endişe baharatlardan karabiber gibidir. Yokluğu tat vermezken, fazlası lezzeti kaçırtır. Çift aramaya, sevmeye ya da tutkularını riske atmaya devam edebilmek için kendini ve partnerini bir parça endişe içinde tutmalıdır. Yani, her telefona çıkmadığında, nerede olduğuna dair merak uyandırdığında, gizemli davrandığında, cepte keklik olmadığını gösterdiğinde, normal bir yüzük gibi değil pahalı bir tek taş gibi kaybedilince çok üzüntü duyulacak bir kişi olduğunu hissettirdiğinde, karşısındakini bir parça endişe içinde tutmuş olur. Somut olarak ‘Kiminlesin’” diye sorulunca‘Ayşe ile beraberim’”yerine, ‘Arkadaşlarla beraberim!’, demek, ‘Kim o arkadaşlar?’ diye sorulunca ‘Sen tanımazsın, şimdi kapatmak zorundayım, görüşürüz!’ deyip, telefonu nazikçe kapatınca gizem, merak ve endişe olur, bu cinsel tutkuyu devam ettirir. İnsan yasak, ayıp ve günah olanın yanında gizemli olana ve endişeyle merak uyandırana cinsel ilgi duyar ve onu kaybetmek istemez.” dedi.

    MERAK İYİDİR!

    İlişkilerde merak duygusunun olması gerektiğini savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Yıllardır aranılan ruh ikizi bulundu diyelim. Her şey çok güzel gidiyor. Sürekli olarak ortak bir noktada buluşuluyor. Çift, birbirinin sevdiği şeyleri seviyor ve nefret ettiklerinden nefret ediyorsa, bu her şeyi yoluna koyabilir mi? Bu durumda, ne tartışacak bir fikir, ne arzu uyandıran bir cinsel yaşam, ne ilişkiyi canlandıran kıskançlık krizleri, ne de merak edilecek bir konu olur. Bu nedenle, merak iyidir. Dolayısıyla, tek düze yaşamın kapıları ölümsüz evliliklere ve mutlu bir cinsel yaşama açılan doğru kapı değildir.” dedi.

  • Cinsel yaşamınızı test edin

    Cinsel yaşamınızı test edin

    Kadınlarda cinsel isteğin gelişiminde fiziksel faktörlerin yanında duygusal ve psikolojik faktörler de önemli bir rol oynuyor. Romantik sözler, duygusal bir yaklaşık kadını cinsel olarak motive ediyor. Birçok kadın bunun eksikliğini hissettiğini belirtiyor. Türk kadınları evlilik ve cinsel hayata genellikle cinsel bilgi eksikliği içinde girdiklerinden, çoğu zaman cinselliği eşlerinin başlatıp, sürdürmesini bekliyor.

    Oysa cinsel iletişim olmadığında, partnerler birbirlerinin istek ve arzularını anlayamıyor. Bu da uzun vadede isteksizlik yaratıyor. Bunun yanında çeşitli hastalıklar, ilaçlar, hormon sorunları, yaşam tarzı yanlışları da cinsel isteği düşürebiliyor. İşte Hattat Klinik Kadın Cinsel Fonksiyonu Araştırma Bölümü Başkanı Dr. Ece Hattat tarafından hazırlanmış olan ve kadınları en olumsuz etkileyen cinsel fonksiyon problemlerinden “Cinsel İsteksizlik” riskinizi kolaylıkla test edebileceğiniz bir test.

    SORULAR

    1. Cinsel isteksizliğiniz cinsel hayatınızın başından beri var mıydı?
    EVET / HAYIR

    2. Cinsel ilgi ve isteğinizdeki düşüş sonradan mı oluştu?
    EVET / HAYIR

    3. Cinsel ilgi ve isteğinizdeki düşüş size rahatsızlık veriyor mu?
    EVET / HAYIR

    4. Erotik rüya veya cinsel fantezilerinizde düşüş var mı?
    EVET / HAYIR

    5. Yeterli önsevişmeye rağmen kuruluk, kayganlık sağlayamama, orgazm zorluğu gibi cinsel sorunlar yaşıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    6. Cinsel birleşmede zevk alamama veya ağrı gibi cinsel sorunlar yaşıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    7. Eşinizle aranızda duygusal sorunlar var mı?
    EVET / HAYIR

    8. Yaşadığınız cinsel sorunlar eşinizle aranızda ilişki problemlerine neden olmaya başladı mı?
    EVET / HAYIR

    9. Yaşadığınız cinsel sorunlar nedeniyle kendinizi mutsuz, yetersiz, özgüveni azalmış veya çekiciliğini yitirmiş hissediyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    10. Aşağıdaki hastalıklardan biri veya bir kaçına sahip misiniz?
    EVET / HAYIR

    *damar hastalıkları (şeker hastalığı, kalp-damar sorunları, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi)

    *idrar yolu enfeksiyonları

    *jinekolojik rahatsızlıklar (adet düzensizliği, polikistik over, endometriozis gibi)

    *hormonsal sorunlar (tiroid, prolaktin seviyelerinde düzensizlik gibi)

    *nörolojik problemler (MS, Parkinson, omurilik felci, bel fıtığı gibi)

    *bağışıklık sistemi hastalıkları (iltihaplı bağırsak hastalıkları, skleroderma, lupus, romatoid artrit gibi)

    *-kronik hastalıkları (böbrek, karaciğer hastalıkları gibi)

    11. Aşağıdaki ilaçlardan bir veya birkaçını kullanıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    * Doğum kontrol hapı veya başka hormon ilaçları

    * Psikiyatrik ilaçlar (antidepresanlar, gevşeticiler, uyutucu ilaçlar gibi)

    * Kalp ilaçları (tansiyon, ritim bozuklıuğu, kolesterol ilaçları gibi)

    * Kortizon preperatları

    * Ülser ilaçları

    * Migren ilaçları

    12. Alkol, sigara veya uyuşturucu kullanıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    13. Kilo fazlalığınız var mı?
    EVET / HAYIR

    14. Hareketsiz bir yaşamınız mı var?
    EVET / HAYIR

    15. Stres, depresyon veya anksiyete içinde misiniz?
    EVET / HAYIR

    16. Partnerinizin cinsel sorununun (sertleşme problemi, erken boşalma gibi) sizin cinsel tatmininizi düşürdüğünü düşünüyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    17. Şu anda hamile, yeni doğum yapmış veya emziriyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    18. Menopoza girdiniz mi?
    EVET / HAYIR

    19. Yakın zamanda önemli bir cerrahi operasyon geçirdiniz mi?
    EVET / HAYIR

    20. Vücudunuzun nasıl göründüğünden memnun musunuz?
    EVET / HAYIR

    DEĞERLENDİRME
    Yukarıda sorulardan beş veya daha fazlasına EVET cevabını veriyorsanız mutlaka bir uzmana başvurmalısınız.

    VAJİNİSMUS TESTİ

    Kadın cinsel fonksiyonlarında fiziksel faktörlerin yanında duygusal ve psikolojik faktörler de çok etkilidir. Ülkemizde kadınlarda en sık görülen cinsel sağlık sorunlarının başında vajinismus geliyor.

    Vajinismus, evliliğin ilk yıllarında çocuk sahibi olmaya engel bir sorun teşkil ettiği için de çok stres verici. Sıklıkla görülen bir durum vajinusmus sorunu yaşayan çiftlerin bu olumsuzluğu kabullenip hiç doktora başvurmaması.

    İlk girişimdeki başarısızlıktan sonra her çift genellikle sorunun geçici olduğunu ve çözüleceğini düşünüyor. İşte Hattat Klinik Kadın Cinsel Fonksiyonu Araştırma Bölümü Başkanı Dr. Ece Hattat tarafından hazırlanmış olan, kadınları en olumsuz etkileyen cinsel fonksiyon problemi “Vajinismus” riskinizi kolaylıkla test edebileceğiniz bir test.

    SORULAR

    1. İlk cinsel beraberlikte kadının canının çok yanacağına inanıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    2. İlk cinsel beraberlikte çok yoğun kanama olması beklenir mi?
    EVET / HAYIR

    3. İlk cinsel beraberlikten korkuyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    4. Eşinizle beraber olduğunuzda cinsel birleşme öncesi kendinizi gergin hissediyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    5. Cinsel birleşme öncesinde veya sırasında ağrı veya rahatsızlık duyuyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    6. Cinsel birleşme öncesinde veya sırasında bacaklarınızda, kalçanızda veya vajina girişinde kasılmalar oluyor mu?
    EVET / HAYIR

    7. Cinsel ilişki esnasında penisin vajinaya girişini tamamen engelleyecek kadar kendinizi kasıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    8. Cinsel birleşme öncesinde veya sırasında kendinizi geri çekiyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    9. Cinsel birleşme yaşamanıza rağmen cinsel birleşmeye başlarken veya devam ettirirken ağrınız oluyor mu?
    EVET / HAYIR

    10. Cinsel isteksizlik yaşıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    11. Ön sevişme sürecinin hem sizin hem de partneriniz için zevkli ve doyurucu olmaktan uzak mı?
    EVET / HAYIR

    12. Cinsel birleşme öncesinde kayganlık sağlamada zorluk yaşıyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    13. Eşinizle aranızda duygusal sorunlar var mı?
    EVET / HAYIR

    14. Yaşadığınız cinsel sorunlar eşinizle aranızda ilişki problemlerine neden olmaya başladı mı?
    EVET / HAYIR

    15. Yaşadığınız cinsel sorunlar nedeniyle kendinizi mutsuz, yetersiz, özgüveni azalmış veya çekiciliğini yitirmiş hissediyor musunuz?
    EVET / HAYIR

    DEĞERLENDİRME
    Yukarıda sorulardan dört veya daha fazlasına EVET cevabını veriyorsanız mutlaka bir uzmana başvurmalısınız.

     HT

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim