Etiket: cinsel hayat

  • Doğum Sonrası Cinsellik Ne Zaman Başlamalıdır?

    Doğum Sonrası Cinsellik Ne Zaman Başlamalıdır?

    Doğum sonrası cinsellik ne zaman başlamalı diye merak ediyorsanız, cinsel ilişkiye doğum sonrası başlangıç zamanı çoğu çift için 6 haftadan sonrasıdır.

    Genel anlamda bu süre, annenin biyolojik ve duygusal olarak kendini hazır hissetme durumuna göre belirlense de, ilk 1 ayda cinsel ilişki yaşayabilen çift sayısı çok azdır. Üç aya kadar çoğu çift cinsel ilişki denemesi yapar ancak doğumdan sonra ilişki için 6 aya kadar beklemeyi tercih etmiş çiftler de vardır.

    Normal Doğum Sonrası Cinsel İlişki

    Normal doğum sonrası meydana gelen lohusalık döneminin bitişine kadar cinsel ilişkiye girmemek en doğrusu olacaktır. Bunun nedeni doğumda çıkan plasentanın yarasının halen kapanmamış olmasıdır.

    Doğum sonrası cinsel ilişki
    Doğum sonrası cinsel ilişki

    Kanama ve akıntı durmadan ilişkiye girmek, enfeksiyon, acı, ağrı riskini arttırır. Düzenli jinekolog muayenesi ile yaranın durumunu öğrenmek faydalı olacaktır. Bunun yanında normal doğumdan sonra cinsel ilişki sonrası kanama görülebilir. Kanamanın aşırı olması durumunda mutlaka doktora başvurulmalıdır. Doğum sonrası ilk cinsel ilişki Tıklayın !

    Sezaryen Doğum Sonrası Cinsel İlişki

    Sezaryenden sonra lohusalıkta cinsel ilişki,normal doğuma göre daha zordur. Resmi bir ameliyat olan sezaryen, annenin karnında kesiye neden olacağından ilişki sırasında şiddetli sancılara ve ağrıya neden olur.

    Doğum Sonrası Cinsellik Ne Zaman Başlamalıdır? | 1

    Sezaryen doğum yapıldıysa mutlaka en az 6 hafta beklenmelidir, ancak süre daha da uzayabilir. Doğum sonrası yalnız yara değil, yorgunluk, stres ve bebeğe alışma süreci de olduğundan annenin cinsel ilişki konusunda sıkıştırılması, cinsel ilişkiden soğumaya neden olabilir. Doğumdan Sonra Seks İçin Öneriler yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Düzenli Cinsel Hayatın Bilinmeyen Faydaları

    Düzenli Cinsel Hayatın Bilinmeyen Faydaları

    Mutlu bir cinsel hayat duygusal olduğu kadar fiziksel sağlığınız içinde çok sağlıklıdır. Düzenli cinsel hayatın bilinmeyen faydaları var. Kadın ve erkeğin sağlığı açısından olumlu etkileri nelerdir?

    Düzenli Cinsel Hayatın Bilinmeyen Faydaları

    Düzenli ve mutlu bir cinsel hayat kişileri psikolojik olarak olumlu etkiliyor. Yapılan araştırmalar ise düzenli bir cinsel hayatınız olmasının bedensel sağlığınız açısından da olumlu etkileri olduğu yönünde.

    Düzenli Cinsel Hayatın Faydaları

    • Kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde faydalıdır. Felç riskini azaltır.
    • Vajinal kuruluğu önler.
    • Kadınların adet sancılarının azalmasına yardımcı olarak daha rahat bir adet dönemi geçirmenizi sağlar.
    • Adet düzensizliği olan kadınlarda adet döngüsünün düzene girmesini sağlar.
    • Cinsel ilişkide salgılanan hormonlar ile daha genç kalmış olursunuz.
    • Kadınların kendilerini daha seksi hissetmesine neden olur. Mutluluk hormonunun salgılanmasını yardımcı olur.
    • Cinsel ilişki sırasında ortama 400 kalori harcamış olursunuz. Kilo verdirir.
    • Vücudunuzun forma girmesine yardımcı olur.
    • Erkeklerde ilerleyen yaşlarda görülen prostat riskini azaltır.
    • Yapılan araştırmalar cinsel ilişkinin koku duyusunu geliştirdiğini söylüyor.
    • Salgılanan hormonlar ağrıların azaltılmasına yardımcı olur.
    • Cinsel ilişki sırasında salgılanan hormonlar ile bağışıklık sisteminiz daha güçlü bir hale gelir.
    • Erkeklerde salgılanan testosteron hormonu kemik sağlığının korunmasına yardımcı olur.
  • Mükemmel Oral Seks Tüyoları

    Mükemmel Oral Seks Tüyoları

    Mükemmel Oral seks “blowjop” bir çok kişinin cinsel yaşamına renk katmak için kullandığı bir yöntem. Genel olarak bir tabu olarak görüldüğü için bu konuda en doğru bilgileri sizin için araştırdık ve mükemmel oral seks tüyolarını oluşturduk.

    Oral seksin tarihi oldukça eskiye dayanır. Ancak bu konuda doğru ve sağlıklı bilgi bulmak oldukça zordur. Oral seks tanım olarak cinsel organların ağız ile uyarılmasıdır. Taraflardan biri oral seks istemiyorsa zorlama olmamalıdır.

    Mükemmel Oral Seks Tüyoları

    Oral sekste hamilelik riski yoktur.

    Kızlık zarına zarar vermez.

    Partnerde olan bulaşıcı hastalıklar açısından tehlikeli olabilir.

    Oral sekste cinsel organların temizliğine dikkat edilmelidir.

    Oral sekste tarafların karşılıklı memnuniyeti önemlidir, bunu unutmayın.

    Erkeğin penisini tamamen ağza almadan önce biraz heyecan yaratın.Kulak memelerini, boynunu, dudaklarını öperek ve minik dil darbeleriyle yumuşak ve olabildiğince sakin hareketlerle boynundan göğsüne, oradan da uyluklara kadar ilerleyin.

    Penisin ucuna dudaklarınızı değdirip çekin. Ağzınızı açarak penisi kavrayın. Burada en önemli kozunuzun ağzınız ve diliniz olduğunu unutmayın. Penisi ağız kaslarınızı çok sıkmadan emin.

    Testisleri yumuşak hareketlerle okşayabilir, penisle anüs arasında kalan bölge ve kasık bölgesini ellerinizle ürpertebilirsiniz.

    Sadece penisi değil, testisleri, kasıkları ve penisle bacakların birleştiği kıvrım bölgelerini yalayın.

    Penisin en uç, yani baş kısmı çok hassastır. Dişlerinizi kullanmayın.

    Oral seks sırasında partnerinizin gözlerine bakmayı unutmayın.

    Oral seks tüyoları için Tıklayın!

    Dilinizi dışarı çıkararak penis ucunda dairesel hareketler çizin.

    Penis oldukça hassas bir organdır. Isırıklarınıza dikkat etmeniz son derece önemlidir.

    Ağzınızın içini vajina olarak düşünün ve ona göre hareketler yapın.

    Erkeğe oral seks yapmak, ellerin, dudakların, dişlerin ve hatta saçların koordineli olarak çalışmasını gerektirecek kadar komplike bir iştir.

    Siz ve partneriniz son derece özel olduğu için oral seks içerikleride size göre değişiklik gösterecektir.

  • Cinsellikle ilgili uydurmalar

    Cinsellikle ilgili uydurmalar

    Cinsellikle ilgili düşünce ve duygularımızda ne tür beklentiler ve yargılar taşıyoruz? Acaba bu beklentiler ve yargılar cinselliğin doğasına uygun mu yoksa cinsel mitlerle çarpıtılmış mı?” bu soru çok can alıcıdır ve kafamızda çözemediğimiz cinsel sorunlarımızı anlamamıza giden önemli bir yoldur.

    CİNSEL MİTLER – CİNSELLİKLE İLGİLİ UYDURMALAR
    Türk Dil Kurumu verilerine göre; geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, Tanrı, Tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayali, alegorik bir anlatımı olan halk hikayelerine “mit” denir. Ama ülkemizde mit denilince akla ilk önce Milli İstihbarat Teşkilatı gelir. Cinsel mit deyince de akla cinsel konularda toplumun genelince doğru kabul edilen, toplumun fertlerinin birbirine aktarmasıyla yayılan, abartılı ve yanlış inanışlarımızı araştıran bir teşkilat gelmelidir. Aslında bu varsayım çok da yanlış değildir. Çünkü cinsel mitlerde, gizli kalmış kapılar ardındaki cinsellikle ilgili kaygılarımızı, korkularımızı, endişelerimizi veya yargılarımızı yansıtırlar ve bir istihbarat teşkilatı gibi beynimizde örgütlenmişlerdir. Geleneksel olarak kulaktan kulağa yayılan, toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren gerçek bilimsel verilerle bağlantılı olmayan cinsel mitler, olumsuz düşüncelerdir ve cinselliğin doğasına uygun değildir. Yanlış olan bu cinsel inanışlara halk değimiyle cinsellikle ilgili “uydurma”,“hurafe” veya “kurmaca” denir.

    Cinsel işlev bozukluklarının temelinde yatan cinsel bilgisizlik veya yanlış bilgilenmenin bir sonucu olan cinsel mitler; değişik kültür ve toplumlarda önemli benzerlikler gösterir. Cinsel mitler genellikle toplum içinde kabul görür. Bu nedenle birçok insan yarım yamalak bilgilerle cinselliği yaşarken, kimisi de doğru bildiklerinin aslında birer uydurma olduğunu yıllar sonra öğrenebiliyor.

    Cinsel mitlerin en önemli nedeni; cinselliğin toplumun değer yargılarıyla yakından ilişkili olması ve cinsellikle ilgili konuların açıkça konuşulmaması, tartışılmaması ve üzerinde yeterli bilimsel çalışılmaların yapılmamasıdır. Bu bilinmezlik korkuyu körükler, nedeni bilinmeyen korkular abartılı olarak kulaktan kulağa dolaşır ve cinsel mitler oluşmaya başlar. Cinsel mitler, oluşturdukları abartılı ve gerçekçi olmayan cinsel beklentiler, suçluluk ve yetersizlik hisleri, kaygı ve başarısızlık korkularıyla cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlarlar.

    Peki bu cinsel mitler neden bu kadar önemli? Çünkü cinsel mitler; cinsel sorunların oluşmasında bir neden olarak ve oluşan cinsel sorunların artarak devamında çok önemlidir. Ayrıca cinsel mitler kişilerin cinsel kimliklerinin oluşmasında önemli yer tutar. Zamanla cinsel ilişkiyi belli biçimlere zorlar, cinsel ilişkinin kalitesini düşürür.

    Cinsel mitler konusundaki başarılı çalışmaları ile tanınan Bernie Zilbergeld, toplumlarda cinsel mitlerin yaygınlık ve etkileri ile bunların cinsel işlev bozukluklarıyla ilişkisini ilk araştıranlardan biridir. Zilbergeld “Erkek Cinselliği” adlı eserinde; “Cinselliği iki insanın birbiriyle bağlantı kurmasının ve eğlenmesinin bir yolu olarak görerek ne kadar haz ve yakınlık yaratıldığını sormaktansa, bunu bir performans olarak görüp ereksiyonun ne kadar sert olduğunu, ne kadar uzun sürdüğünü ve kadının kaç kez orgazm olduğunu sorarız. Sorunlar ortaya çıktığında ise bize yardımcı olması için mekanik yardımlardan ve önerilerden medet umarız, aynı arabalarız ve diğer makinelerimize nasıl bakacağımızı el kitaplarından öğrendiğimiz gibi. Bu ne kadar olursa cinselliğin sıkıcı ve çirkin olma ya da bir bozukluğun ortaya çıkma olasılığı o kadar yüksek olacaktır” demiş ve eksik, daha da kötüsü hatalı bilgi aktaran arkadaş çevresi, basın yayın organlarında ki sorumsuz bazı haberler, fıkralar, şakalar, pornografik yayınlar büyük kardeşler, gazete, dergi, kitap gibi yayınların cinsel mitlerin toplumun genelinde kabul görmesine katkıda bulunduğunun altını çizmiştir. Zilbergeld toplumların kültürlerine ek olarak, cinse özel cinsel kültürden söz etmekte ve toplumda cinsellikle ilgili yerleşik cinsel mitlerin cinsel işlev bozukluğunun oluşumunda ve devamında çok önemli bir yeri olduğunu belirtmiştir. Ayrıca pornografik yayınlar da cinsel mitlerin pekişmesini sağlar. Yine bilinenin aksine, cinsel mitler eğitim düzeyi yüksek gruplarda, hatta doktorlar arasında bile çok yaygındır. Zilbergeld tarafından ortaya konan cinsel mitler diğer cinsel terapistlerce de ilgi görmüş, genişletilmiş ve yaygın olarak her iki cinste de kullanılmaya başlanmıştır. Bu cinsel mitlerin değiştirilmesi kişilerin cinsel sorunlarının çözümünde ilk adım olacaktır.

    En Önemli Cinsel Mitler
    1-Erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdır.
    En yaygın mittir. Sertleşme bozukluklarıyla ilişkili cinsel mitlerden biridir ve erkekleri çok ağır bir yük altında bırakır. Örneğin yeni evli bir çift, ilk gece genellikle erken boşalma sorunu yaşar. Eğer bu mit egemense erkek boşaldıktan hemen sonra yeniden sertleşme olmadığında büyük bir ümitsizliğe, kaygıya ve “kendimi tam bir erkek hissetmiyorum” gibi ciddi oranda başarısızlık ve yetersizlik duygusuna kapılabilir. Zamanla cinsel ilişkiyi erkeklik ile özdeşleştiren genç, her cinsel ilişkiye “yine erken boşalırsan, yine tekrar sertleşmezse” diye başlar ve kendini erkekliğinin test edildiği bir sınavda hissetmeye başlar. Kişinin kendine olan saygısını ve güvenini olumsuz etkileyen ve travmatik olarak algılanan bu durum, oluşturduğu aşırı kaygı ve başarısızlık korkusu ile psikojenik sertleşme bozukluklarına zemin hazırlar. Bu herkesin zor katlanacağı bir durumdur ve sonuç: Anksiyete, depresyon, şiddetli geçimsizlik vb.

    2-Cinsellikte erkek yöneticidir, her şeyi bilir. Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır.
    Cinsel aktiviteyi başlatma ve yönlendirme yükümlülüğünün erkeğe ait olduğunu ifade eden, cinsel kimlik ve toplumsal rollerle ilişkili olan bu mitte; erkek ve kadın kendine biçilen rolün dışına çıkamaz ve cinsellik konusunda kendilerini geliştirme imkanından mahrum kalırlar ve böylece kadınların geleneksel edilgen rolünün devamına yol açar. Ayrıca bu cinsel mite göre, cinsel ilişki isteğinin bir kadın tarafından dile getirilmesi kadın için ahlaksızlık veya hafifliktir. Oysa yapılan son araştırmalar kadının başlattığı bir cinsel eylemin her iki cinsiyet için de daha uyarıcı olduğunu göstermektedir.

    3-Kadın cinselliği karmaşık ve gizemlidir. Erkek cinselliği açık ve basittir.
    Bu mit, erkeklerin cinsellik konusunda çok rahat olmasını, cinsel ilişkinin en iyi şekilde nasıl yapılacağını çok iyi bilmesini ve bunu sık sık yapmasını gerektirir. Bu durum erkeklerde çok büyük bir baskı oluşturur. Ama tam tersi erkek cinselliği basit ve yalın değildir. Kadın cinselliğinin karmaşık ve gizemli olması miti, cinsellikle ilgili düşüncelerin toplumun kadınların ezilmişlik ile ilgili genel kabulünü yansıtmasının bir göstergesidir.

    4-Erkekliğin, cinsel performansın ve cinsel gücün göstergesi sık sık cinsel ilişki de bulunmaktır.
    Eşlerin cinsel istek düzeyleri farklı olabilir. Sık sık ilişkiye girme miti eşler arasında sorunlara ve ciddi çatışmalara yol açabilir.

    5-Cinsellik penisin vajinaya girmesinden ibarettir.
    Cinselliğin amacını sadece penisin vajinaya girmesi ile sınırlayan bu cinsel mit, cinselliğin yalnızca neslin devamına yönelik olması gerektiğine ilişkin bazı tutucu dinsel görüşlerle de paralellik gösterir. Ön sevişme olmaksızın yapılan cinsel birleşme ile sınırlı kalan cinsel eylemler kadınlarda uyarılma
    yetersizlikleri ve orgazm olamama sorunlarına da zemin hazırlar.

    6-Cinsellik için mutlaka ereksiyon gereklidir.
    Bu mit sayesinde çiftler dokunmanın verdiği hazzı almada eksiklik yaşarlar. Ayrıca penis sertleşmeden parmakların ufak bir yardımıyla girişi gerçekleştirebilir. Çinliler buna “yumuşak giriş tekniği” demektedir. Bu sayede erkek hem kendine hem de partnerine cinsel haz verebilir. Yumuşak giriş tekniği bu cinsel mitin kökünden yıkılmasında önemli bir yöntemdir. Bu sayede erkeğin sertleşmeyi sağlayamadıkça bir kadınla cinsel ilişkiye giremeyeceği ve girişin gerçekleşebilmesi için penisin sert olması önyargıları ortadan kalkacaktır. Çünkü hiç kimse her an sertleşmeyi sağlayabileceğini garanti edemez. Yumuşak giriş tekniği partner ne zaman cinsel ilişkiye istekli olursa erkeğe de o zaman sevişme olanağı verir.

    7-Erkekler duygularını belli etmez.
    Bedensel, zihinsel ya da ruhsal bitkinlik gibi nedenlerden dolayı isteksiz olan bir erkek bu duyguları partneriyle paylaşamaz ise başarısızlıkla sonuçlanacak cinsel birleşmeler sonunda kendini her geçen gün daha da kötü hissetmeye başlayabilir. Bu nedenle erkeklerde her türlü duyguyu yaşayabilir ve paylaşabilir. Bu durum doğaldır.

    8-Cinsellikte başarılı olmak çok önemlidir.
    Cinsellikte başarılı olmak yerine cinsel haz almaya odaklanmak doğru bir davranış olacaktır. Çünkü başarılı olmanın kriterleri kişiyi açmazlara sürükleyebilir.

    9-Sevişme sırasında konuşulmaz.
    Konuşmak cinsellikte çok ama çok önemlidir, konuşmayan ve duygularını bu nedenle paylaşamayan çiftlerin cinsel sorunlar yaşaması kaçınılmazdır.

    10-Kadınlar cinsel ilişkiden çok zevk alırlar.
    Cinsel ilişkiden haz almak duruma, mekana, partnere, cinsel kimliklere göre değişebilir. Kadınların kendilerini cinsel ilişkiden zevk almak zorunda hissetmeleri alacakları hazzı azaltıp, yaşadıkları sorunları arttıracaktır.

    11-Cinsellik hakkında keşfedecek yeni şeyler yoktur. Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez.
    İçgüdüsel ve biyolojik temeli olmakla birlikte cinsel tutum ve davranışların önemli kısmı öğrenme ile gelişir. Bu nedenle yeterli bilgi ve beceri düzeyine sahip olabilmek için, cinsellik hakkında keşfedilecek yeni şeylerin sınırı yoktur. Yapılan araştırmalar kendi cinsel bilgi düzeyini yeterli olarak nitelendirenlerin çoğunda cinsel bilgi ve beceri düzeyinin çok düşük olduğunu ortaya çıkarmıştır.

    12-Penis sertleştiğinde boşalmalıdır.
    Penisin sertleştiğinde hemen cinsel ilişkiye girilmesi, sertleşmenin kaybolup bir görevin yerine getirilmemesi endişesini körükler. Bu da sertleşme olunca ilişkiye girilmesini hızlandırır ve bu hız boşalmayı da hızlandırır. Erken boşalmanın nedenlerinden olan bu cinsel mit pek çok erkeğin endişe ve suçluluk duymasına yol açmaktadır. Oysa telaşsız ve heyecansız bir rahatlık içinde derin derin nefes alıp vermek, penisi ilişki sırasında on saniyeyle otuz saniye arası bir süre geri çekmek, işaret parmağı ve orta parmağı erbezi torbasının altıyla makat arasındaki noktaya üç dört saniye bastırmak, böylece boşalma refleksini geçiştirmek ve bu sayede boşalmanın geciktirilmesi cinsel ilişkiden alınan hazzı arttıracaktır.

    13-Cinselliğin temel amacı orgazm olmaktır, orgazm bitince cinsellik de biter.
    Bu mit çok can yakmıştır. Cinselliğin amacı haz almaktır. Cinsel haz almak, özensiz, acele ve sırf tatmin olmak için yapılan cinsel birleşmeden daha önemlidir.

    14-Erkekler kadınlara nasıl zevk verileceğini bilir.
    Erkekler kadınlara nasıl zevk verileceğini doğuştan bilmek zorunda değillerdir. Bu tecrübe ve deneyimle öğrenilebilecek bir davranıştır. Kadınlarda erkekleri istekleri ve rahatsızlıkları konusunda uyarmalı ve sık sık konuşarak yönlendirmelidir. Kısaca cinsellik bir cinsin tekelinde değildir, her iki cins için eşit sorumluluk ve görevler vardır.

    15-Erkeğin penisinde sertleşmenin kaybı eşini çekici bulmadığı anlamına gelir.
    Cinsel ilişki sırasında erkeğin penisinin sertliğini kaybetmesinin onlarca nedeni olabilir. Bu durumu partnerin çekici bulunmamasına bağlamak var olan sertleşme sorunlarını arttırabilir, çözümünü zorlaştırabilir.

    16-Birbirlerini seven çiftler sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini çok iyi bilirler.
    Bu cinsel mit çiftleri baskı altına almanın ötesinde öğrenmeyi ve tecrübe kazanmayı da geciktirir.

    17-Dokunma, okşama, öpüşme vb. tüm fiziksel yakınlaşmalar cinsel birleşme ile sonuçlanmalıdır.
    Bu cinsel birleşme öncesi alınması gereken hazlardan çiftleri mahrum bırakır. Oysa dokunma, okşama, öpüşme gibi cinsel aktiviteler en az cinsel birleşme kadar önemlidir.

    18-Mastürbasyon kirli ve zararlıdır.
    Bilinen en eski ve yaygın cinsel mitlerden biridir. Kişide suçluluk ve pişmanlık duygularına yol açar. Bu cinsel mit, mastürbasyon yapmanın körlük gibi bedensel veya delilik gibi ruhsal hastalık veya yıkımlara yol açtığı, sapıklık olduğu, alışkanlık yaptığı şeklindeki önyargılardan köken alır. Yine pek çok insan cinsel işlev bozukluklarının mastürbasyon yapmanın bir sonucu olduğunu düşünür. Aksine mastürbasyonun zararlı değildir, cinsel işlev bozukluklarına yol açmaz, cinselliğin haz verici olarak öğrenilmesini sağlamak için cinsel terapilerde kullanılır, alışkanlık yapmaz, bedensel ve ruhsal yıkımlara yol açmaz. Bu nedenle mastürbasyon sonrası oluşan utanç ve suçluluk duyguları çok yersizdir. Ayrıca mastürbasyonun erişkinlikte ve ileri yaşlarda da sürmesi ve evli kişilerin de mastürbasyon yapması doğaldır. Bir tercih meselesidir.

    19-Sevişmenin kuralları vardır ve değişmez.
    Sevişmenin kuralları yoktur. Kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Öğrenilebilir bir davranıştır.

    20-Sürekli heyecanın tırmandığı bir sevişme orgazmla sonlanır.
    Hayal kırıklıkları yaratan ve kişilerde yetersizlik hissi doğuran bir diğer cinsel mittir. Her sevişme orgazmla sonuçlanmayabilir. Bu çok doğal bir durumdur. Çünkü orgazmın öznel bir duygudur. Her insanda farklı algılanabilir. Bir öpücük, dokunuş ve okşama da heyecanlı ve güzel bir cinselliğin yaratıcıları olabilir. Önemli olan, kişinin yüksek düzeyde cinsel gerginlik ve coşkudan sonra rahatlama hissi duyup duymadığıdır. Özensiz, acele ve sırf tatmin olmak için yapılan cinsel birleşmede orgazm olmak iyi bir cinsel birleşme anlamına gelmez. Ayrıca orgazm olamayan bir kişi asla yetersiz olduğu duygusunu yaşamamalıdır. Çünkü orgazm öğrenilmesi gereken cinsel bir işlevdir. Bir kişinin defalarca ilişkide bulunmadan, bu sırada kendini ve partnerini iyi tanımadan orgazm olması beklenmemelidir.

    21-Cinsel ilişki sırasında karşılıklı mastürbasyon yanlıştır.
    Bilinenin aksine cinsel ilişki sırasında da karşılıklı mastürbasyon uyarıcı bir eylemdir. Hatta cinsel birleşme ile orgazm olamama sorunu olanlarda cinsel ilişki sırasında yapılan karşılıklı mastürbasyon çok yararlıdır. Ayrıca eşcinsellerde tek başına veya karşılıklı mastürbasyon güvenli bir cinsel etkinlik olarak da önerilmektedir.

    22-Cinsel birleşme sırasında fantezi kurmak yanlıştır. Cinsel fanteziler ahlak dışı, sapık ve sadakatsiz davranışlardır.
    Cinsel yaşamın en önemli renkli öğeleri arasında yer alan cinsel fantezilerin zararlı, hatta bir çeşit sapıklık olduğu inanışı oldukça yaygın bir cinsel mittir. Bu cinsel mitin etkisiyle bazı kişiler cinsel fantezileri nedeniyle suçluluk, korku ve endişe duyabilirler. Bilinenin aksine, cinsel uyarılma yalnızca görme, dokunma, ses ve koku gibi duyular aracığıyla olmaz. Kafamızda kurduğumuz hayallerinde cinsel uyarılma üzerinde çok öneli etkileri vardır. Cinsel fantezilerin var olan partner ve her zamanki cinsel ilişki tarzından farklı olması kişilerin suçluluk duymasının en önemli nedenlerinden biridir. Ama unutulmamalıdır ki; cinsel fantezi kurmak, bunun gerçek yaşamda olmasını istemek anlamına gelmez. Fantezilerin içeriğinin olağan dışı olması doğal ve yaygın bir durumdur. Nancy Friday tarafından derlenen ve bu alanda önde gelen derlemelerden biri olan “Benim Gizli Bahçem” adlı kitap kadınların cinsel fantezileriyle ilgilidir ve Türkçe çevrisi de vardır.

    23-Erkeğin penisinin boyu çok önemlidir.
    İlkel çağlardan bu yana erkeklik gücünün simgesi sertleşmiş büyük bir penistir. Pornografik yayınlarla da pekiştirilen bu cinsel mit, kadınların tatmin olabilmesinin ancak büyük bir penis ile mümkün olabileceği önyargısına neden olmaktadır. Pek çok erkek kendi cinsel organının boyutlarını etraftan duyduğu abartılı tanımlamalarla karşılaştırarak yetersizlik hissi ve endişe duyabilir. Bir erkeğin penisinin küçük olması onun cinsel anlamda yetersiz olduğu anlamına gelmez. Aksine büyük penis çoğu kez kadınlara acı verir. Ayrıca penis sertleşmemiş haldeyken de cinsel haz alınabilir. Hatta cinsel bilgi ve becerinin kişi ve partnerinin haz alması ve doyuma ulaşmasında penis boyundan çok daha önemlidir.

    24-Cinsel ilişki sırasında erkekler geri çekilirse hamile kalınmaz.
    Bu cinsel mit her geçen gün istenmeyen hamileliklerin oluşmasını arttırıyor. Birçok güvenilir yöntem varken bu riskli yöntemi seçmek yine cinsellikle ilgili öğrenilmesi gereken çok şeyin olduğunun bir kanıtıdır.

    25-Önceden tanınan bir insanla cinsel ilişki kurulacaksa prezervatif kullanımına gerek yoktur.
    Bir insanı önceden tanımak, temiz görünmesi ve güzel kokması onun cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle güvenli cinsellik için mutlaka prezervatif kullanın.

    26-Sevişmek cinsel birleşme demektir.
    Sevişmek sadece cinsel birleşme değildir. Haz almak ve duyguları paylaşarak rahatlamak için de bir yoldur.

    27-Sevişme ancak iki tarafın birlikte orgazm olması ile güzeldir.
    Bu cinsel mit cinsel birleşme sırasında orgazm olamayan kişilerin yetersizlik ve endişe duymasına neden olabilir. Yapılan son araştırmalar cinsel birleşme esnasında orgazm olmanın, öğrenme ve kazanılan deneyimle zaman içinde sağlanabildiğini göstermektedir.

    28-Cinsellik doğal bir süreçtir ve iki insan birbirini severse cinsel hayatları iyidir.
    Bu mite sahip çiftler bir sorun yaşadıklarında, sorunu çözmekten çok var olan sorunu, birbirlerine karşı sevgilerini sınadıkları bir sınav gibi görmeye başlarlar. Oysa cinsellik her iki taraf için de öğrenilen bir süreçtir.

    29-Hamileyken kurulan cinsel ilişki bebeğe zarar verir.
    Bu cinsel mit yüzünden hamilelik döneminde çiftler, bireysel tatminlerini ön plana çıkarıyorlar ve eşler mastürbasyon yaparak cinsel doyuma ulaşmaya çalışıyorlar. Tabi aynı sorun doğum sonrasında da devam ediyor. Bu cinsel mit kadının ilişki sırasında enfeksiyon kapacağı ve emzirme yoluyla hastalığını bebeğine bulaştıracağı cinsel mitini de daha sonra beraberinde getirebiliyor. Bu durum eşlerin cinsel yaşamdan uzaklaşmalarına neden oluyor. Gerçekte ise; Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı bir hekim tarafından aksi söylenmedikçe, gebelik sırasında ilk 6 ay cinsel birleşmenin bir sakıncası yoktur ve orgazm kasılmalarından dolayı bebek kafa travması veya beyin sarsıntısı geçirmez. Dolayısıyla hamilelik ve doğum sonrasında cinsel yaşamla ilgili duyduğunuz her cinsel mite inanmayın.

    30-Oral yolla yapılan cinsel aktivite pis bir eylemdir.
    Oral cinsel aktivite hijyen kurallarına uyulduğunda ve her iki partner tarafından kabul edildiğinde uygulanmasında sakınca bulunmayan ve uyarma düzeyi çok yüksek olabilen bir etkinliktir. Özellikle uyarılma zorluğu çeken bireyler oral cinsel ilişkiden yararlanabilir.

    31-Cinsel birleşme insanı yorar ve tüketir.
    Bu cinsel mit, Taocu cinsellik akımının boşalmayı bir düzen ve denetim altına alma düşüncesinin ve “insan bir kez boşaldı mı, sönmüş bir balona ya da otomobil lastiğine döner” felsefesiyle yarattığı, cinsel birleşmenin çok enerji tüketen ve bazı durumlarda bedensel sağlık için zararlı olabilecek bir etkinlik olduğu önyargısından kaynaklanır. Bu mit nedeniyle oluşan aşırı kaygı erkeklerde sertleşme bozuklukları ve cinsel istek azalmasına zemin hazırlar.

    32-Yaşlıların cinsel ilişkide bulunması uygun olmaz.
    Eş, sağlık, statü gibi pek çok kayıpla karşı karşıya kalan yaşlı insanların zayıf, çaresiz ve yetersiz olduğu, cinsel ve fiziksel yakınlaşmaya istekli ve yeterli olmadığı kanısı oldukça eski ve yaygın bir cinsel mittir.

    33-Eşcinseller kadınlardan nefret eder, onları rakip olarak görür.
    Bilinenin aksine eşcinsel erkekler heteroseksüel kadınlarla çok sıkı dostluklar kurabilir. Yapılan araştırmalarda birçok erkek eşcinselin ilk açıldığı arkadaşının bir kız arkadaşı olduğu görülmüştür.

    Cinsel işlev bozukluklarına neden olabilecek etmenler tutucu ve kısıtlayıcı yetiştirme tarzı, cinsel eğitimsizlik, iletişim eksikliği, ana-babanın erken yaşlarda ölümü ya da boşanması, özel gizliliğe saygı, ikincil seks karakterlerine tepki, utanma, aşağılanma, hayal kırıklığı, travma, taciz, ilk deneyimle ilgili özellikler, mastürbasyonla ilgili tutum, homoseksüel ilgi, dini çatışmalar vb hazırlayıcı, sadakatsizlik, çocuk doğumu, aşırı beklentiler, eşle ilgili sorunlar vb. başlatıcı ve performans anksiyetesi, yakınlık korkusu, iletişim sorunları vb. sürdürücü etmenler olarak ele alındığından, cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde bu hazırlayıcı, başlatıcı ve sürdürücü etmenlerin ortadan kaldırılması esas olmalıdır. Cinsel mitler cinsel işlev bozuklukların oluşumunda hem hazırlayıcı, hem başlatıcı ve hem de sürdürücü niteliği ile çok önemli yer tutar. İşte bu nedenle de cinsel mitlerin değiştirilmesi ve yerine doğru bilgilerin aktarılması kişilerin cinsel sorunlarının çözümüne katkıda bulunur.

    Cinsel mitlerin tedavisi var mı? Evet var. Tedavi olarak ilaçtan ziyade, eşler arasında cinsel uyumu oluşturmayı amaçlayan cinsel terapi öncelikli olarak kullanılır. Cinsel mitler ve yol açtığı sorunlar konusunda var olan sorunun kimden kaynaklandığının çok iyi bilinmesi, her iki tarafın itici gelmesi muhtemel yönlerinin cinsel terapist yardımıyla saptanması ve bu konuda çiftin kendilerini geliştirmesi çok önemlidir. Cinsel mitlerin yol açtığı cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde, cinsel terapistin toplumsal önyargılar ve cinsel mitlerle mücadelesinde, öncelikle kendisinin cinsel mitlerin etkisinden kurtulmuş olmasının, yeterli bilgi ve tecrübe birikimine sahip olmasının ve bu bilgi birikimini uygun, anlaşılır ve ikna edici bir biçimde danışanına aktarabilmesinin önemi açıktır. Örneğin erken boşalma problemi var ve erkek “cinsellikte başarılı olmak çok önemlidir” ve “erkekliğin, cinsel performansın ve cinsel gücün göstergesi fazla cinsel ilişki de bulunmaktır” mitine sahip. Kendini çok kötü hissediyor, yetersiz buluyor. Cinsel eğitim ve bilgilendirme yaparız. Partneriyle uzun uzun cinsel birleşmeleri içeren ve kendini kontrol edebildiği cinsel fantezileri kurmasını sağlayarak hayal dağarcığını genişletiriz. Onda psikolojik travmaya yol açacak mitlerin yanlışlığını görmesini sağlarız. Bu amaçla kişinin sosyokültürel düzeyine uygun biçimde; cinsellik için “uygun ortam, uygun zaman ve kişi” gereğini vurgularız. Cinselliğin aşamaları ve mekanizmalarının yanı sıra korku, kaygı, utanç, suçluluk gibi olumsuz duygulanımların cinsel uyarılmayı nasıl engellediği anlatırız. Ayrıca çeşitli bedensel ve ruhsal etkenlerin, hastalıkların, ilaçların, yorgunluk ve aşırı yüklenmenin cinsel hayata olumsuz etkilerinden söz ederek, zaman zaman cinsel istek ve uyarılmayla ilgili sorunlarla karşılaşılmasının doğal olduğunun altını çizeriz. Mükemmel uyumun karşılıklı fedakarlıkla gerçekleştirilebileceğini anlatırız. Sorun genellikle çözülür.

    Son tahlilde; cinsel mitlerin yerine doğruları koymalıyız ve gücü kişilere ya da kişisel durumlara göre değişebilse de, cinsel mitlerin insanı ağır psikolojik yük altında bırakan koca birer yalan olduğunu unutmamalıyız.

    Uzm. Psk. Dan. Cem KEÇE

  • Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları … Takıntılar (obsesyonlar), istem dışı akla gelen, kişiyi rahatsız eden, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, duygu veya dürtülerdir. Kişi çoğunlukla obsesyonunun mantıksız olduğunun farkındadır ancak yine de zihninden atmakta zorlanır. Çoğunlukla takıntılara kompülsiyon(zorlantı) dediğimiz bazı davranışlar eşlik eder. Kompülsiyonlar, kişinin takıntısından kaynaklanan sıkıntıyı gidermek için ona istinaden yaptığı veya yapmak zorunda hissettiği tekrarlayan davranışlar veya düşüncelerdir. Bu nedenle hastalık obsesif-kompülsif bozukluk olarak tanınır. Ülkemizde 2 milyon kişinin obsesif kompulsif bozukluğa (OKB) sahip olduğu belirtiliyor. Toplumda görülme sıklığı %4-5 olsa da, İstanbul da bu oran %7-8 (yaklaşık 250 bin kişi) olarak açıklanıyor.

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Takıntılar

    En çok rastlanan obsesyon bulaşma (herhangi bir hastalık veya tiksinilen bir nesneye temas vb.) ve bundan dolayı ortaya çıkan temizlenme kompülsiyonudur. Aşırı el yıkama bazen derinin tamamen tahrip olmasına dahi yol açabilir; kişi günün büyük bir kısmını yıkanarak veya bulaşma korkusuyla dışarı çıkmayıp kendini izole ederek evde geçirebilir. Sıklıkla rastlanılan bir diğer takıntı şüphe (ocak açık mı?, kapı kilitli mi?, her şey yerli yerinde mi? hata yaptım mı?) dir. Bu şüpheler ise kontrol kompülsiyonuyla beraberdir. Örneğin kapının kilitli olup olmadığını kontrol etmek için defalarca eve geri dönülebilir, ışığın açık kalıp kalmadığını kontrol için defalarca yataktan kalkılabilir veya verilen bir işi hatasız yapıp yapmadığından emin olmak adına aynı yazı yüzlerce kez kontrol edilebilir, bazı sözlerin söylendiğinden emin olana kadar defalarca tekrar edilebilir. Bunların dışında birçok obsesyon olabilir, örneğin cinsel, dini takıntılar (günahkar mıyım, değil miyim?), kötülük veya kötü bir şey yapacağından korkma takıntısı, kontrolü kaybedebileceğinden korkma, her şeyin yerli yerinde ve düzgün(simetrik) olması takıntıları da sık görülen takıntılardandır.

    Takıntılı kişilerde evlilik oranları daha düşüktür ve bu kişilerin sürekli ilişki kurmada yaşadıkları güçlükler, cinsel deneyimlerinin kısıtlı olmasına neden olmakta ve cinsel doyumsuzluk yaşamaktadırlar.

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları | 2

    Cinsel Takıntılar

    Takıntılı kişiler cinsel obsesyonlar konusunda çok yoğun sıkıntı, endişe, utanç duyarlar. Çünkü istemedikleri düşünceler istem dışı, olmadık zamanlarda aklılarına gelir ve kontrol edemezler. En yoğun görülen cinsel obsesyonlar:

    Cinsel yolla hastalık bulaşabilir kaygısı; kişi partnerinden yada ilk defa görüşüp cinsel ilişki yaşadığı yada yakınlaştığı durumlarda aids (hiv) yada cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara yakalandığı şeklindeki gerçek dışı düşünceler içerisine girer. Defalarca test yaptırsa da, ilişki esnasında korunmuş olsa da, olabilecek bütün olasılıkları çürütse de hastalık kapmadığına inanmakta zorluk çeker. Yada hastalık bulaşır endişesiyle ilişkiden ve cinsel eylemlerden tamamen uzak kalır.

    Eşcinsel olma ya da olduğunu düşünme; özellikle kimlik gelişiminin tamamlandığı inişli çıkışlı duygu durum ve davranışların sergilendiği ergenlik döneminde çok sık rastlanır. O dönemde çok sık lakap takma ve alay edilme gibi davranışlarla eğlenen gençler, obsesif kişilerde çok ağır etkiler bırakır. Özellikle erkek yada dişi kimliği üzerine vurgu yapılan, küçümsenen, “sen ne biçim erkeksin”, “topsun”, gaysin”, “lezbiyensin” gibi söylemlere maruz kalanlarda tamamlanmamış kimlik zarar görür ve kendi cinsel kimliğinden şüphe duymaya başlar. Akabinde de kendine kanıtlar arar, her bulduğu kanıtı kullanarak kendi kendini etiketler. “Zaten küçükken hep kızlarla oynardım”, “Kızlar benden hoşlanmıyor, beğenmiyor, hiç kız arkadaşım olmadı” gibi içsel konuşmaları kanıt olarak kullanır. Ayrıca çocukluk, ergenlik döneminde taciz, cinsel içerikli oyunlarda hemcinsi ile fiziksel bir yakınlaşma varsa “ben eşcinselim” obsesif düşüncesi pekişir. Bu düşünceye sahip kişiler hemcinsleriyle arkadaşlık yapmaktan kaçınabilir “ya ondan hoşlanıyorsam, hoşlanırsam” düşüncesiyle. Bazıları da kendine eşcinsel olmadığını kanıtlamak için o tarz eğilimlerde olanlarla yakınlaşır, ilişki yaşar. Cinsel dürtünün yoğun olduğu bu yaşlarda “haz” ile eylem birleşince “hemcinsimle sex yapmaktan yada yakınlaşmaktan zevk olayorum öyleyse ben zaten eşcinselim” diyerek cinsel kimlik karmaşasına girer.

    Yakınlarına karşı cinsel arzu duyma ya da aklından geçmesi kaygısı; obsesif bir erkeğin annesi yada kız kardeşiyle ilgili aklına gelen cinsel istek ve düşünceler, yada kızın babası veya erkek kardeşiyle alakalı cinsel düşünceleri, babanın veya annenin çocukları ile ilgili cinsel düşünceleri “sarılırsam uyarılırmıyım” endişeleri gibi normalde olmaması gereken kontrol edilemeyen obsesyonlar. Kişide çok yoğun utanç, suçluluk ve sıkıntı hissettirir. En yakınlarından uzak durmalarına, kaçınmalarına neden olur.

    Sperm bulaşırmı korkusu; sperm bulaşmış iç çamaşırının makine da yıkanırken annesi veya kardeşinin çamaşırlarına da bulaşır hamile kalırlarsa korkusu, veya masturbasyon yaptıktan sonra elini yıkamasına rağmen hala elinde sperm kalıntılarının kalabileceği ve birine temas ettiğinde onun hamile kalacağına ilişkin kaygılar.

    Cinsel ilişki esnasındaki kaygılar; cinsel ilişki esnasında haz ve zevke odaklanma yerine kişinin aklına gerçeklikten uzak kaygı verici düşünceler gelir. “Ya çişimi tutamazsam”, “gaz çıkarırsam”, ereksiyon sorunu yaşarsam”, “gülünç duruma düşersem” gibi düşünceler çok fazla görülür.

    Sapık olma korkusu; kendini kontrol edemeden “birine tecavüz edermiyim”, “tecavüzcü yada pedofili olurmuyum” kaygıları istem dışı akla gelir. Bu düşünce karşısında kişiler o kadar çok suçluluk, utanç ve gerilim hisseder ki kendini toplumdan soyutlayabilir.

    Cinsel Takıntılar İlişkileri Olumsuz Etkiler

    Takıntılarda özellikle kişiyi rahatsız eden düşünce ve imgelerde cinsel temaların yapılan araştırma sonuçlarında %30-35 düzeyinde olduğu görülmüştür. Bu cinsel obsesyonlar bireylerin ahlaki değerleri ile çatışmaktadır. Obsesyonlar ve kompulsiyonlar düşmanlık, şiddet ve cinsellik içeren dürtülerin bastırılması ve takibinde gelişen savunma düzenekleri zemininde değerlendirilebilir ve hastaların yaşamında cinsel ilişkiler ve evlilik alanında gözlemlenebilir. Bireyin kontrole yönelik tutumu, başarısızlık korkusu ile cinsellikten kaçınmayla sonuçlanabilir. Obsesif kompulsif semptomlarında bireylerin evlilik ve cinsel yaşamlarında sorun oluşturabilmekte ve bu belirtilerin cinsel yakınlık kurulmasına engel teşkil edebilmektedir.

    Obsesif kişilerde gözlenen hastalık bulaşma korkuları ve cinsel salgılardan kaçınma cinsel doyumsuzluğa neden olmaktadır. Monteiro(1987), Obsesif kompulsif örüntüye sahip kişilerde yaptığı bir çalışmada kadın hastaların yaklaşık %9 oranında anorgazmi (orgazm olamama) bulunduğu, %22’sinin cinsel istek fazı ile ilişkili sorunlar yaşadığını, erkekler de ise %25 oranında istek azlığı, %12 oranında ise erken boşalma olduğunu, %6’sında ise sertleşme bozukluğu bulunduğunu ortaya koymuştur ve bu kişilerin %39’unda cinsel doyumsuzluk saptamıştır.

    Cinsel Takıntıların Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel takıntılar, obsesif kompulsif bozukluğunun çok görülen türlerindendir. Bir kaygı bozukluğu sonucu olduğu için nedeni de çocukluk döneminde maruz kaldığı çevresel etkenlerden kaynaklanır. Daha çok;

    Biyolojik etkenler; serotonin eksikliği gibi,

    Çok titiz ve aşırı kuralcı ebeveyn tutumları; baskı, suçlanma vb.

    Kaygılı ve korumacı ebeveyn tutumları,

    Çocuğun yetiştiği çevrede birinin benzer örüntüler göstermesi,

    Bilinçdışı çatışmalar,

    Gelişim evresinde maruz kalınan travmalar neden olsa da, daha çok stres ve gerginlik durumlarında ilerleyen yaşlarda ortaya çıkar.

    Özellikle cinsel takıntılar suçluluk ve günahkarlık duyguları karşısında ödenen bir bedel gibi kendini gösterir. Bu takıntıları yaşayan kişi genelde ahlaki değerleri yüksek, daha tutucu bir ortamda yetişmiş kişilerdir. Değer yargılarına ters düşen bir düşünceyle boğuşmak kendilerine ödettikleri ağır bir cezadır.

    Cinsel Takıntıların Tedavisi

    Bir düşünce hastalığı olduğu için, düşünce bozukluklarının terapi sürecinde çalışılması ve düzeltilmesi gerekir. Tek başına kişinin bu sorunun üstesinden gelmesi çok zordur. Bu konularda deneyimli bir psikoterapistin rehberliği kişiyi güvende hissettirir ve iyileşmesini kolaylaştırır. Tedavisi zor olan OKB uzun bir süreç gerektirir. Psikoterapi ve ilaç tedavisinin birlikte olması daha iyi sonuçlar doğurmaktadır. Seçilecek psikoterapi yöntemi için sorunun nedenselliğinin, tetikleyicilerinin, gelişim sürecinin iyi anlaşılması ve analiz edilmesi gerekir. Sonrasında yapılan psikoeğitimsel seanslar tedavi süresini kısaltmaktadır. OKB vakalarında bütüncül terapi yöntemleri daha etkili sonuçlar vermektedir.

    Bilişsel davranışçı terapinin hipnoz, emdr, eft gibi bazı tekniklerle kombine uygulanması tedavi başarısını artırmaktadır. Bilinç dışı çatışmalara bağlı durumlarda daha uzun süre çalışılması içsel çatışmaların terapistle kurulan ilişkiyle çözülmesi gerekir.

    Feyzullah ALPMAN

    Uzm. Klinik Psikolog/Psikoterapist

  • Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    Doğumdan sonra bebeğinizle vakit geçirirken kendinizi ve partnerinizi ihmal edebilirsiniz. Bebekten sonra partnerinizle eski yakınlığınıza kavuşmak, yatak odanızı hareketlendirmek ve evliliğinizi renklendirmek için öneriler…

    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    En baştan başlayın
    Cinsel gücünüzü hamilelik süresince kaybetmiş olabilirsiniz. Bu yüzden en iyisi sıfırdan başlamak. Başlamak için ilk adım ise öpücük. Biraz ağırdan alın, gerisi zamanla doğal olarak gelecek.
    Yeni iç çamaşırları alın
    Bir kadını yeni iç çamaşırları kadar seksi hissettiren çok az şey vardır. Vücudunuzda saklamak istediğiniz bölgeler olabilir ancak partnerinizin bunu umursamayacağından emin olabilirsiniz. Yeni iç çamaşırlarınızı giyinince çzgüveninizin tavan yaptığını göreceksiniz.
    Düzenli olarak duş alın
    Bebekle beraber işlere yetişememeye başlayabilirsiniz. Hatta bütün zamanınızı bebeğinizle geçirirken kişisel temizliğinizi ihmal edebilirsiniz. Ancak dünyanın en iyi annesi olmaya çalışırken kendinizi unutmayın. Siz iyi hissederseniz eşiniz de iyi hisseder.
    Başbaşa dışarı çıkın
    Bebekten sonra evliliğinizi yeniden canlandırmak istiyorsanız düzenli olarak başbaşa romantik vakit geçirin. Bebeğinizi başka birileriyle yalnız bırakmak zor gelebilir ancak sevginize ve ilginize bebeğiniz kadar ihtiyaç duyan partnerinize zaman ayırmanız şart.
    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için | 3
    Geçmişi unutun
    Kabul edin, vücudunuz artık eskisi gibi değil. Bir daha asla çocuksuz bir kadının mentalitesine sahip olmayacaksınız. Biraz stresli ve uykusuz seksi bir annesiniz. Değişikliklerle yüzleşin ve yeni halinizi sevin. Siz severseniz partneriniz de sever.
    Partnerinize odaklanın
    Unuttuğunuz birşey var, aslında yanınızda çocuğunuzu büyütürken sizinle olacak birisi var. Bu zor günlerde sizi sevecek birisi. Günün sonunda yatağınıza yattığınızda orada olan kişi. Evliliğinizi yeniden renklendirmek için daha iyi bir sebep olabilir mi?
    Biraz bakım yapın
    Hamileyken kişisel bakımınızı ihmal etmiş olabilirsiniz ancak biraz parıldamanın zamanı geldi. İşe ilk olarak tüylerinizi temizleyerek başlayın.
    Kegel egzersizi yapın
    İster normal ister sezaryenle doğurun, doğum sırasında vajinal kaslar bir miktar gevşiyor. Tekrar güçlendirmek için her gün Kegel egzersizi yapın.
    İhtiyaçlarınızdan bahsedin
    Özellikle söz konusu evlilik olduğunda iletişim, anahtar. Partnerinize nasıl hissettiğinizi ve istediğinizi anlatın. Böylece sorunlarınıza beraber çözüm arayabilirsiniz.
    Teknolojiyi avantaja çevirin
    Eşinize gün içinde seksi mesajlar gönderin, ona eve gelince yapacağınız şeylerden bahsedin. Ya da seks oyuncaklarıyla yatak odanızı renklendirin. Bütün yapmanız gereken denemek.
    Spora başlayın
    Spora başladığınızda vücudunuz daha iyi görünmeye başlayacak, vücudunuz daha iyi görününce siz daha iyi hissetmeye başlayacaksınız, siz iyi hissedince ise partneriniz de iyi hissetmeye başlayacak.
    Kaynak: milliyet.com.tr / Pembenar
  • Yatakta seksi sözcükler…

    Yatakta seksi sözcükler…

    Eğer yatakta seksi sözcükler söylemek size göre değilse ve bu fikirden bile nefret ediyorsanız tabi ki hayır deme hakkına sahipsiniz.

    Fakat bu fikirden hemen vazgeçmeden önce bir deneyin.

    Birçok seksüel aktivite gibi bunu yapmayı öğrendiğinizde ve iyi olduğunuzu gördüğünüzde partnerinizi mutlu edebilirsiniz. Bu hareket size keyif verici ve hoş gelebilir.

    Bunu bir düşünün

    Onun kulağına birkaç kelime fısıldıyorsunuz ve o hızlı hızlı soluk alıp vermeye başlıyor. Konuşmaya devam ediyorsunuz ve o daha fazla tahrik oluyor. Sonunda sizi gerçekten istiyor ama siz “Henüz değil” diyorsunuz. Sizi daha fazla isteyene kadar konuşmaya devam edin.

    Ne demek istediğimi gördünüz mü? Bu öğrenmekten hoşlanacağınız bir şey. Eğer erkeğinizin sizinle tutkulu bir şekilde konuşmasını istiyorsanız ve o bunu bilmiyorsa ona bazı temel kuralları öğretin. Eğer yanlış yaparsa ona bunu söylemeyin ve kendini kötü hissetmesine neden olmayın.

    Neyi seviyor neyi sevmiyorsunuz paylaşın!

    Yetişkin olduğumuz için bu konu hakkında da yetişkin gibi konuşmak istiyoruz. Bu işin kuralı budur. İkiniz içinde neyin tahrik edici olduğunu bulmanız gerekiyor.

    Normal kelimelerden daha kaba kelimeler de hoşunuza gidiyor olabilir ya da tam tersi bazı kelimeleri partneriniz ağzından duymak size hiç hoş gelmeyebilir. Bunu onunla paylaşın aynı şekilde onun da paylaşmasını sağlayın. Seksi bulduğunuz sözleri de birbirinizle paylaşın. Ona bunu söylemekten çekinmeyin.

    Kelimelerin gücü

    Bazı çiftler kendi kelimelerini kendileri yaratmışlardır. Böylece başka insanların içinde de bunu konuşabilirler. Kalabalık bir ortamda ya da çocuklarının yanında bu cümleyi söylemek seksi bir yoldur.

    “Evet sana tam olarak bana ne yapmanı istediğimi anlatayım. İlk olarak beni tutkulu bir şekilde öpmeni istiyorum. Daha sonra elini karnıma koymanı ve daha sonra da pantolonumdan içeri sokmanı istiyorum.” Ne istediğiniz hakkında konuşmanız iyi bir başlangıçtır. Bunu yaptığınızda onun ne yapacağı konusunda ona yardımcı olmuş olursunuz. Bu konuşmayı daha da açık bir şekilde yapabilirsiniz. Bu onu mutlu edecektir.

    Bu konuşmanın en mükemmel tekniği onun yaptıklarından ipucu çıkartıp nasıl hissettiğinizi ona açıklamaktır. “Çok yorgunum” ya da “Bu çok güzel!” dediğinizde bunun sizi ne kadar bitkin ya da mutlu hissettirdiğini fark ettiniz mi? Aynı şey seks için de geçerlidir. Heyecanlı olduğunuzu belirtmeniz daha da heyecanlanmanıza neden olacaktır.

    Aynı zamanda bu tekniği partneriniz sizden uzaktayken, telefonda da kullanabilirsiniz. Telefonda seksi bir şekilde konuşun ve sanki yatak odasındaymışsınız gibi davranın. Ona fantazilerinizi anlatın. Bazı fanteziler hiçbir zaman uygulanmaz o yüzden telefon bunun için iyi bir araçtır. Tutkulu konuşmanın bir diğer avantajı da yaratıcı fikirlerin ve seçeneklerin ortaya çıkmasıdır.

  • Seviştikden sonra yapılacak en seksi şeyler

    Seviştikden sonra yapılacak en seksi şeyler

    Ön sevişmeyi çok uzun tutuyor, seks ise bulutların üzerinde uçuruyor. Bunların üstüne sevişme sonrasının sıradan olması çok saçma değil mi sizce de? Erkek arkadaşınızdan bir hamle beklemeye devam ederseniz, sonsuza kadar bu şekilde yaşayamak zorunda kalabilirsiniz. Yeni bir araştırmaya göre, kadınlar orgazm olduktan sonraki sürece çok fazla odaklanırken, bu hassas konu erkeklerin ilgi alanına pek girmiyor. Albright Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve aynı zamanda araştırmayı yöneten Susan Hughes “Bu konuya evrensel bir açıdan bakarsak, kadınlar bunu en önemli yakınlaşma işaretlerinden biri olarak görüyor.Erkekler ise içgüdüsel olarak yakınlaşma kısmını atlayıp hemen normal hayatlarına devam etmek istiyor” diyor. Artık karanlık mağaralarımızdan çıkıp bilinçlendiğimize ve erkekler daha çok sözümüzü dinlediğine göre istediğinizi ona söyleyebilirsiniz.

    İstediğiniz: Konuşmak

    Bağlılık hormonları olan oksitosin ve vasopressin sayesinde ikiniz de her zamankinden çok aşk dolu olursunuz. Ama erkek arkadaşınız yorgun olduğu için onun ilgisini çekecek veya onunla ilgili konuşma konuları seçerek çok fazla beyin gücü harcamaması konusunda ona yardımcı olabilirsiniz. Aşağıdakiler size yardımcı olabilir:

    – En sevdiği konuyu gündeme getirin: Seks. Sizi kendinizden geçiren hareketlerinden ve hatta vücudundan bahsedin, onları tekrar denemek isteyip istemediğini sorun.

    – Vücudundaki o yara izinin nasıl olduğu gibi bir konu açarak onun kendisi hakkında konuşmasını sağlayın. Veya ona iltifat edin. Sevgilinize odaklanarak, onun konsantrasyonunun daimi olmasını sağlayabilirsiniz.

    – Ona tropikal bir adada veya kalabalık bir şehirde mi yaşamak istediği gibi bir soru sorarak onunla oyun oynayın. Sorduğunuz sorular ne kadar rastgele olursa o kadar iyi olur. Amacınız karşılıklı hafif bir sohbet yaratmak değil mi zaten?

    Seks sonrası stratejik davranarak onu yeniden havaya sokabilirsiniz. Eğer hayaliniz ona sarılarak uyumaksa fonda hafif bir müzikle el ele tutuşmak sizi birbirinize yakınlaştıracaktır.

    İstediğiniz: Seksi okşamalarla onu baştan çıkarmak

    Orgazma ulaşmasının hemen ardından, kendisini oyun dışında kalmış hissederken, siz ise hâlâ istekli ve daha fazla orgazm olmak için hazır olabilirsiniz. Aşağıdaki senaryolardan birini canlandırarak hak ettiğinizi alabilirsiniz.

    – Bir şov gerçekleştirin. Kendinize dokunurken derin derin nefes alın. Bu sayede tahrik gücünüzü artırabilir ve sevgilinize ne kadar heyecanlı olduğunuzu belli edersiniz. Sonra ona davetkar bir şekilde gülerek görevi devralmasını sağlayın.

    – Oyuncaklardan faydalanın. Seks sonrası, bu tip oyuncakları denemek için en ideal zamandır. Üzerinize çikolata şurubu dökerek ondan dağınıklığı toplamasını isteyebilirsiniz. Erkekler böylesine seksi oyunlardan çok hoşlandıklarından dolayı, sevgiliniz de size itaat etmek konusunda çok rahat davranacaktır.

    – Duş alın. Sıcak su, kan akışını hızlandırır. Bu da sizi canlı ve heyecanlı tutar. Erkek arkadaşınızdan size duşta katılıp temizlenmek konusunda yardımcı olmasını isteyebilirsiniz.

    İstediğiniz: İkinci raund için onu teşvik etmek

    Sizin de bildiğiniz gibi, erkekler sevişmenin hemen ardından fazlasıyla hassas oluyor. Hatta onlara direkt olarak dokunmanızı bile istemeyebiliyorlar. Yavaşça başlayarak onu nasıl heyecanlandıracağınız ise tamamen size kalmış.

    – Yatağa atıştırmalık bir şeyler getirerek kan şekerinin yükselmesini bekleyebilirsiniz. Bu sayede ona dinlenmesi için zaman vermiş olursunuz. Bunu yeşil zeytin, üzüm veya küçük çikolatalarla yaparak modunun da yükselmesini sağlayabilirsiniz.

    – Yatak odasında çıplak dolaşarak görsel zevkine hitap edebilirsiniz. Cinsel arzular beyinde başlar ve çıplak vücudunuzu görmek bir görsel ipucu olduğundan dolayı fiziksel olarak tahrik olur.

    – Son olarak, onu dokunuşlarınızla çıldırtın. Küvete onunla birlikte girin, sırtı ve omuzları gibi hassas bölgelerini keseleyin. Bunu hemen sevişmenin ardından yapacağınız için vücut ısısı zaten yüksek olacaktır. Dolayısıyla onu hafif sıcak bir bezle rahatlatabilirsiniz. Sonrasında önünü döndürerek göğsüne masaj yapın. Bunu ağırdan alın ve aralarda onu ateşli bir şekilde öpün. Öpüşme esnasında salgılanan hormonlar libidosunu artıracaktır.

    İstediğiniz: Dokunarak uyuyakalmak

    Sevgiliniz, sevişme sonrasında kendisini çok yorgun ve terli hissedebilir. Bu yüzden sarılıp uyumak onda klostrofobik bir etki yaratır. Eğer teninin teninize değmesini istiyorsanız, bunu yapmak sizin elinizde.

    – Klimayı iyice açın ve yatıştırıcı müzikle seks havasından sıyrılıp rahatlama kısmına geçin.

    – El ele tutuşun. Kulağa çok basit geliyor ama el ele tutuşmak onun yakınlaşma isteğini artıran oksitosin ve prolaktin hormonlarının salgılanmasını sağlar.

    – Dip dibe yatmak yerine, birbirinizden biraz uzak durarak yatakta yayılın. O yüzüstü yatarken, siz yanında yan dönerek uzanın. Sırtına elinizi koyun ve bacaklarınızdan birini onunkine dolayın.

  • Testosteron aldatmaya bahane olabilir mi?

    Testosteron aldatmaya bahane olabilir mi?

    Erkeklerin aldatmasına sebep olarak hormonları gösterilir. Ancak testosteron aldatmada ne kadar sorumludur? Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat hormonların etkisini açıkladı.

    Aldatmada hormonlar ne kadar sorumludur? 

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat bu soruya şöyle cevap veriyor: “Cinsel arzuyu kontrol eden hormonların yanında aldatma duygusu kişinin sosyo-kültürel durumu, duygusal ve düşüncesel yapısı, karakterine de bağlı. Ancak son dönemde evlilik dışı yaşama olasılığı ve hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışmaya göre aldatmayla hormon seviyelerinin ilgisi olduğu gösterildi.  Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor.  Diğer faktörlere bakarsak eşiyle ilişki problemleri yaşayan,  ailede sorunları olan, eşi cinsel problem yaşayanlarda da bu olasılık sıklaşıyor.  İşinde stres yaşayan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı.  Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar kişisel, ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor.  Aile Sağlığı Araştırma Derneği olarak yaptığımız araştırmalarda cinsel sorunlar konusunda konuşmamanın da aldatma seviyelerini etkileyebileceğini görüyoruz.  Evliliklerinde cinsel sorun yaşayan çiftler cinsel sorunları hakkında birbirleriyle konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    “Uzun süreli ilişkilerde cinsel beraberlik sıklığının azalması normaldir.”

    Prof. Dr. Halim Hattat evliliğin cinsel isteği azaltmasının da bir kural olarak algılanmaması gerektiğini belirtiyor: “Uzun ilişkilerde spontan hislerde bir azalma görülebilir ancak her çift bunu yaşayacak diye bir sonuç yok. Burada önemli olan, cinsel isteğin duygusal, karşılıklı hisler, düşünceler kadar hormonlar, altta yatan organik nedenler, hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve yaşam tarzı faktörlerinden de etkilendiğinin bilinmesi. Örneğin 40’lı yaşlardaki bir erkek doğal olarak oluşan testosteron düşüklüğüne bağlı cinsel istek azalması yaşayabiliyor; ya da bir kadın menopoz sürecindeki hormonal değişimlerle cinsel isteğini kaybedebiliyor. Bu sorunlara başka cinsel sorunlar da eklenebiliyor. Bu durumda spontanlık azalabiliyor.

    Günlük yaşam koşuşturması da önemli bir faktör. Birçok kişiye işe gitmek, trafikte kalmak, çocuklarıyla ve eviyle ilgilenmek için bir gün bile az geliyor. Bu durumda çiftler duygusal, entelektüel ve cinsel anlamda birbirinden uzaklaşabiliyor. Çiftler sorunlarını konuşmayınca spontan hisleri daha da azalıyor. Burada hem biyolojik faktörleri, hem de psikolojik ve sosyal faktörleri göz önünde bulundurmak gerekiyor.  Ancak kendiliğinden gelişen cinsellik ve cinsel ilişki sıklığı azalıyor ve bu size rahatsızlık veriyorsa, mutlaka eşinizle konuşmalısınız. Bu konuda uzmanların da tavsiyelerle size yardımcı olabileceğini unutmayın.  Uzun süreli ilişkilerde cinsel beraberlik sıklığının azalması normaldir. Genç çiftlerde bile cinsel ilişki sıklığı zamanla düşebiliyor.  Ancak tatminkar, doyurucu, kaliteli ve sevgi dolu bir beraberlik durumda cinsel ilişki sıklığı azalsa da cinsel ilişkiden alınan doyum değişiklik göstermez.  Önemli olan sizin tatminkar ve zevk dolu bir cinsellik yaşayıp yaşamadığınızdır. Eğer bu noktalarda bir problem yaşıyorsanız, bir uzmana başvurabilirsiniz.
    Kaynak: Milliyet.com.tr

  • Kadınları cinsellikten soğutan 10 neden

    Kadınları cinsellikten soğutan 10 neden

    Sekse ilginiz azalmaya başladıysa, cinsel isteksizlik yaşıyor ama bunu kendinize bile itiraf etmeye çekiniyorsanız, bunun bir sebebi olmalı!

    Yorgunum, hemen uyuyalım”, “Başım ağrıyor” gibi cümleleri sık kurmaya başladıysanız, ilişkiniz kopma noktasına gelmeden bunun altında yatan nedeni keşfetmeye ne dersiniz? Cinsel hayatınızda soğukluğa neden olabilecek sebeplerle yüzleşmeye hazırsanız, başlayalım!

    CİNSEL SORUNLAR 
    Uzm. Psk. Oya Çelik, “Kadında cinsel yanıt döngüsü istek, uyarılma, plato, orgazm ve çözülme olmak üzere beş evreden oluşur. İstek evresi cinselliği başlatan ve şekillendiren en önemli evre. Dolayısıyla isteğin azalması ya da tamamen ortadan kalkması durumu diğer evrelerde de bozulmayı beraberinde getirir” diyor ve ekliyor: “Vajinismus gibi ağrı bozukluklarında, cinsellik korku ve acı verici algılandığından cinsellikten kaçınma ve cinsel isteğin azalması söz konusu olabiliyor. Vajinismus hastalarının birçoğu duydukları ağrı ve korkular nedeniyle cinsellikten kaçınıyor.” Uzm. Klinik Psikolog Başkak ise konu ve çözüm hakkında şunları söylüyor: “Danışmanlık verdiğimiz çiftlerde kadınlar terapiye kadar cinselliğin olmadığı bir yaşama mecburmuş gibi durumu kabullenmiş oluyorlar. Seksi uzak durulması gereken bir dehşet anı gibi düşünmeleri de cinsel soğukluğa yol açıyor. Vajinismus hipnoterapi ile ortalama altı yedi seansta tamamen çözülebilmekte. Anorgazmi (orgazm olamama) da çok yaygın bir cinsel soğukluk sebebi. Birçok sebebe bağlı olmakla birlikte cinselliği, cinsel hazzı kendi bedeninde tanıyamamış ve cinsel hazza dair bir deneyimden yoksun kadınlar için cinsellik sadece başkası için katlanılması gereken anlamsız bir süreç. Çok yüksek bir orana sahip olan orgazm bozukluğu sorunu da hipnoterapi ile çok çabuk çözülebiliyor.”

    STRES 
    Stres ve depresyon tüm yaşamı olumsuz etkilediği gibi seks hayatında da sorunlara sebep olabiliyor. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Uzm. Psk. Oya Çelik, “Ekonomik güçlükler, hastalık ve ölümler, yoğun iş yaşamının getirdiği olumsuzluklar gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar dönemsel olarak cinsel isteği azaltabiliyor. Örneğin; iş stresi yaşayan, ekonomik koşulları konusunda yoğun kaygı duyan bir bireyin dikkatini bedenine, cinselliğe ve partnerine yöneltmesi güç olabiliyor. Yaşamın üzücü olayları uzun süreli streslere, depresyon ve tükenmişlik gibi psikolojik sorunlara da sebep olabiliyor. Bu sorunlar da cinsel ilgiye etki edebiliyor. Böylesi durumlarda öncelikle içerisinde olunan sıkıntılı sürecin atlatılması için girişimlerde bulunulması gerekiyor” diyor.

    KULLANILAN İLAÇLAR 
    Böbrek üstü bezlerinin fazla ya da az çalışması, tiroid hormonlarının azlığı, depresyon, anksiyete bozuklukları gibi fiziksel ve psikiyatrik hastalıklar da cinsel isteği azaltabiliyor. Ayrıca bu hastalıklarda kullanılan ilaçlar da cinsel isteğin azalmasına neden olabiliyor. Uzm. Klinik Psikolog-Hipnoterapist Mehmet Başkak, “Bütün ilaçlar faydalarının yanı sıra yan etkiler de içeriyor. Özellikle bünyeyi duyarsızlaştırmaya, uyuşturmaya dayalı ilaçlar kullanıldığında cinsel hayatta ciddi sorunlar yaşanabiliyor. Hekimler ile ilaçların yan etkilerini konuşmak, bu ilaçların yan etkilerini öğrenmek ve gerektiğinde değiştirilmesini sağlamak gerekebilir” diyor. Uzm. Psk. Oya Çelik ise cinsel isteğin azalmasına neden olan etkenin bir hastalık ya da ilaç olması durumunda cinsel istek bozukluğu tanısı konulmadığını, öncelikle var olan hastalığın tedavisinin tamamlanması ya da ilacın değiştirilmesi gerektiğini, daha sonra ihtiyaç duyulursa cinsel terapinin uygulandığını söylüyor.

    PARTNERIN CİNSEL SORUNLARI 
    Partnerin erken boşalma, sertleşme zorluğu, cinsel isteksizlik, boşalma güçlükleri gibi sorunlar yaşaması bir süre sonra sizin de uyarılma ve tatmin konularında sorunlar yaşamanıza sebep olabiliyor. Uzm. Psk. Oya Çelik, “Partnerinde cinsel işlev bozukluğu olan kadınlardan sıklıkla ‘Başlangıçta çok hevesli ve istekliydim ancak sorun tekrarladıkça benim de isteğim azaldı, artık ben de çok yaklaşmıyorum. Sonunda aynı şey olacaksa cinsellik olsa ne olur, olmasa ne olur’ gibi söylemler duyabiliyoruz. Eşlerden birindeki cinsel sorun sıklıkla diğer kişide de cinsel sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor” diyor. Uzm. Klinik Psikolog Başkak “Erkeklerdeki sertleşememe, erken boşalma gibi cinsel sorunlar, kadınlardaki beklentiyi karşılayamadığından bir süre sonra cinsel ilişkiye karşı yorgunluk, bıkkınlık, sıkılma şeklinde etkiler oluşturabiliyor ya da yarım kalan cinselliğin olumsuzluğu bilinçaltı düzeyde ilişkiye karşı soğukluk geliştirmelerine sebep olabiliyor” diyor.

    KISA SÜRELİ ÖN SEVİŞME 
    Partnerin sonuç odaklı ve empatiden yoksun davranması, ön sevişmenin her seferinde hızlıca geçilmesi de kadınlarda zamanla cinsel soğukluk yaratabiliyor. Ön sevişme kadını da, erkeği de ruhsal ve fiziksel olarak cinsel birleşmeye hazırlaması açısından önemli. Doyurucu bir cinsellik için de aceleye getirilmemesi şart.

    VÜCUDUNU BEĞENMEME 
    “Doğumdan sonra aldığım kiloları veremedim”, “Emzirme döneminden sonra göğüslerim sarktı” gibi düşüncelerle kendinizi beğenmez hale gelmeniz, ardından da “Artık beni çekici bulmuyor” düşüncesine kapılmanız cinsel hayatınızı olumsuz etkiliyor olabilir. Uzm. Psk. Çelik, kadınların bedenleri ile ilişkilerinin genellikle erkeklere oranla daha zayıf ve olumsuz olduğunu ve bunda popüler kültürün etkisinin de büyük olduğunu söylüyor. “Özellikle medyadan yansıtılan ideal kadın vücut ölçüleri ve yapısı, kadınların sıklıkla kendilerini televizyonda gördükleri kadınlarla kıyaslamalarına ve beğenmemelerine neden oluyor. Bunun bir sonucu olarak kendini beğenmeyen, çekici olmadığını, cazibesini yitirdiğini düşünen kadın kendisini cinselliğe ve partnere rahat bir şekilde bırakamaz. Kendi bedeninden haz almayan bireyin partner ile ilişkiden haz alması güç ve bu cinsel ilgi ve isteği azaltıyor. Kendisi ve bedeninden hoşnut olan, kendisini seven, sayan ve güvenen kişi, kendisini cinselliğe daha rahat bırakacak ve karşısındakine de bu olumlu duygularla yönelecek. Kısacası bireyin kendisini nasıl bulduğu, kendisi ile ilgili ne hissettiği cinsel yaklaşımını da belirleyecek” diyor.

    GEBELİK KORKUSU 
    Uzm. Psk. Oya Çelik: “Bilinçli ya da bilinçdışı bir şekilde gebe kalmayı istememek cinsellikten kaçınmayı getiriyo r. Kadın anneliğin getireceği sorumluluklara hazır olmama, doğumdan korku, çocuğun getireceği ilişki dinamiklerindeki değişime yönelik endişe gibi çok çeşitli nedenlerle gebe kalmak istemediğinde cinsel ilişkiden kaçınma için isteğini de ketleyebiliyor. Bu durum özellikle eşin çocuk isteyip kendisinin istemediği durumda daha belirgin bir ruhsal çatışmaya neden oluyor. Böylesi durumlarda bu endişelerin ortaya çıkarılıp çözümlenmesi cinsel isteğin tekrar oluşması için yeterli olacak.”

    İLİŞKİ SORUNLARI
    “Kadınların cinsel isteği erkeklere göre daha kırılgandır” diyen Uzm. Psk. Oya Çelik, ilişkinin genel gidişinin cinselliği de etkilediğini söylüyor. Yani eğer eşinize kızgınsanız, kırgınsanız ya da ilişkinizdeki güç dengesinden memnun değilseniz, bu durum cinsel hayatınızı da etkiliyor olabilir.

    UYKUSUZLUK VE YORGUNLUK 
    Uykusuzluk ve yorgunluk sadece konsantrasyonu olumsuz etkilemekle kalmıyor. Uzm. Klinik Psikolog- Hipnoterapist Mehmet Başkak, yoğun çalışma temposunun, eve taşınan işlerin, gece hayatı ile ortaya çıkan yorgunluğun vücut direncini düşürdüğünü ve bundan cinselliğin de etkilendiğini söylüyor.

    BAKIMSIZ ERKEK 
    Zaman geçtikçe ilk buluşmadaki özeni ilişkilerde bulmak zorlaşıyor. Sizin ilişkinizde de durum bu şekilde mi? Eşinizin dişlerini fırçalama alışkanlığı olmaması, özel bölge temizliğine özen göstermemesi, tütün, alkol, ter kokması sizi cinsel ilişkiden uzaklaştırıyor olabilir. Böyle bir durumda yapmanız gereken şey, kırıcı olmadan konuyu gündeme getirmek.

    Formsanté 2016 – Haziran sayısı
    Burçin Öztınaz