Etiket: cilt hastalıkları

  • Bebeklerde Egzama Nedir? Nasıl Geçer?

    Bebeklerde Egzama Nedir? Nasıl Geçer?

    Ebeveynlerin yaklaşık %20’si bebeklerinde egzama ve diğer cilt hastalıklarından muzdariptir. Bebeklerde egzama nedir? nasıl geçer makalemiz bebeğinde egzama
    olan anne ve babalara yardımcı olmak için hazırlanmıştır. Egzama ciltte kırmızılık, döküntü, pullanma şeklinde kendini gösteren deri
    hastalığıdır. Yaygın olarak kollarda ve bacaklarda, bedenin diğer bölgelerinde hatta yüzde görülebilir.

    bebeklerde_egzama (1)
    Süt, yüksek asit içeren meyveler, bazı koruyucular ve renklendirici maddeler, yumurta ve deniz ürünleri egzamayı tetiklediği bilinen yiyeceklerdir.
    Bebeğinizin beslenmesine dikkat edin ve ne yediğinde egzamasının arttığını gözlemleyip bu yiyeceklerin tüketimini azaltın.

    bebeklerde_egzama (2)
    Bazı giysiler, bebek losyonları, kullandığınız deterjanlar da egzamaya neden olabilen etkenlerdendir.
    Tecrübe ederek bebeğinize neyin dokunduğunu belirleyin.

    Bebeklerde Egzama Nasıl Geçer? Makalemizi Okumak İçin Tıklayınız

     

    bebeklerde_egzama (3)
    Bebeğinizi banyo yaptırırken çok sıcak su yerine daha ılık suyu tercih edin, böylece cildinin çok kurumasını önleyebilirsiniz.

    bebeklerde_egzama (4)
    Çocuğunuzun kimyasalla temasını en aza indirgemek için, şampuanlama ve sabunlama işini banyo bitimine doğru yapın.

    bebeklerde_egzama (5)
    Bebeğinizin cildini nemlendirmek, egzama oluşumunu önlemek için doğal bebe losyonları kullanın.

    bebeklerde_egzama (6)
    Bebeğinize cildin hava almasına izin veren pamuklu giysiler giydirin.
    Yün, jarse gibi kumaşlardan uzak durun.
    Bebeğinizin giysilerini yıkarken organik deterjan kullanın.

    bebeklerde_egzama (7)
    Aldığınız pek çok tedbire rağmen egzama geçmediyse üniversite hastanesinin bir cildiye uzmanına başvurup gerekli tetkikleri yaptırın.

    bebeklerde_egzama (8)
    Egzamalı bölgelere doktorunuzun verdiği hafif kortizonlu kremleri kullanabilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Uçuk Tedavisi İçin Bitkisel Yöntemler

    Uçuk Tedavisi İçin Bitkisel Yöntemler

    Uçuk herpes ismindeki virüsün yol açtığı bir enfeksiyondur. Uçuk tedavisi için bitkisel yöntemler makalemizde uçuktan kurtulma yollarına yer verdik.
    Kadınlarda da erkeklerde de görülebilen kimi zaman ağrı ve kaşıntıyla seyreden bir sağlık sorunudur. Kırmızı içi sıvı dolu kabarcıklar şeklinde göz çevresinde, ağız ve dudak civarında ve genital bölgede görülebilir.
    Bu virüs öpüşme, cinsel ilişki, dokunma ve kişisel eşyaların kullanım yolluyla geçebilir. Peniste, kalçada, vajina çevresinde, anüs ve dış genital bölgede görülebilen uçuklarda olabilir.
    Uçuğun Nedenleri
    Öpüşme
    Korunmasız anal, oral ya da vajinal seks
    Cilt teması
    Birden fazla partnerle ilişki
    Ultraviyole ışınlarına maruz kalma
    Genital bölgede cerahi operasyon
    Kabarcıklar veya yaralara dokunmak
    Hastalık, stres, menstruasyon, yorgunluk ve çeşitli ameliyatlarda uçuğa neden olabilir.

    Uçuk Belirtileri
    Ateş
    Ağrılı idrara çıkma
    Kendini kötü hissetme
    Vajinal akıntı
    Kalça, uyluk, yüzde kırmızı kabarcıklar

    Zeytinyağı
    Zeytinyağı en iyi cilt nemlendiricileri arasındadır.
    Antioksidan açısından zengin yapısıyla, uçukları tedavi etmekde etkildir.
    Bir çay zeytinyağını bir tencerede ısıtın içine biraz lavanta yağı ve balmumu katın.
    Soğumaya bırakın.
    Soğuduktan sonra uçuklu bölgeye uygulayın.

    Siyah Çay
    Siyah çay tanen açısından son derece zengindir.
    Anti viral ve anti inflamatuar özellikleri ile bilinir.
    Kaynar suya poşet çayı atın ve soğuyunca uçuk olan bölgeye uygulayın.
    5 dakika bekletin.
    En iyi sonuç için günde iki üç kez bu yönteme devam edin.

    Ekinezya
    Ekinezya anti viral özelliklere sahip bir bitkidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
    Ekinezyanın çiçeği, yaprağı ve kökleri uçuk için tam bir şifa deposudur.
    Çay olarak içilebilir, hap şeklinde tüketilebilir.

    Karbonat
    Karbonat uçuktan kurtulmak için en etkili yöntemlerden biridir.
    Uçukta oluşan ağrı ve kaşıntıyı hafifletir.
    Nemli bir pamuğu karbonata batırıp, uçuklu bölgelere uygulayın.
    Bu yöntem uçukların kurumasına yardımcı olacaktır.

    Bitkisel Çaylar
    Bitkisel çay cilt hastalıklarını önleyen etkili yollardandır.
    Ağrı tedavisi, kaşıntı gibi uçuk kaynaklı sorunlar için limon, zencefil, tarçın ve papatya
    çayları kullanabilirsiniz..

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Güneş yanığına neler iyi gelir?

    Güneş yanığına neler iyi gelir?

    Haziran-Temmuz- Ağustos aylarında ülkemize yoğun bir şekilde gelen güneş ışınları, deri üzerinde ağrı, sızı ve kızarıklık gibi reaksiyonlara yol açmakta ve bu reaksiyonların en ciddisi de yanık olmaktadır.

    Güneş ışınlarının deri üzerinde yol açtığı tüm bu durumların kısa sürede geçmesi için ve en sık rastlanan güneş yanığının tedavisi için şu önerilere kulak verin…

    Güneş Yanığına Neler İyi Gelir?

    Güneş yanığının şiddetini dindirmek ve sorunun bir an evvel geçmesini sağlamak için serin bir duş almak, buzdolabında muhafaza edilmiş nemlendirici kremler kullanmak, yanığın ciddiyetine göre kortizonlu kremler güneş yanıklarına çok iyi gelmektedir. Güneş yanığının husule geldiği bölgeye soğuk tutmak hem ağrının hem de acının dinmesine fayda sağlar.

    Bazı kişiler güneş yanığına yoğurt sürmeyi tercih ederler, ancak uzmanlar güneş yanığına yoğurt sürmenin hiçbir yararı dokunmadığının altını çiziyor ve bu yöntemi önermiyorlar. Çünkü güneş yanığına yoğurt sürmek tıbbi açıdan zararlı bir durumdur. Güneş yanığına maruz kalan kişi yukarıda ki önerilerden birini denemelidir. Geçmiş olsun.

    Güneş yanığı nasıl geçer?
    Tedaviyi güneş yanığının evresine göre planlamak gerekir. Birinci derece yanık denilen kızarıklık evresinde acı vardır. Acıyı dindirmek için soğuk pansuman iyi gelir. Ancak, bunu soğuk suyla yapmak çok iyi bir fikir değildir. Çünkü su cildi kurutabilir.

    Yoğurt gibi sürülebilecek kremler var piyasada. Gümüş silfodiyazin ya da lanolin içerikli veya bitkisel aloe veralı yanık önleyici kremleri yanık oluşmuş olmasına rağmen sürmek faydalıdır.

    Birinci derece yanıkta sıvı kaybı ortaya çıktığı için ağızdan alınan sıvı oranını yükseltmekte fayda vardır. Kese yapmak ya da tahrişe neden olacak kıyafetler giymek sakıncalıdır. Ağrıyı azaltan antienflamatuar amaçlı parasetamol ilaç içilebilir.

    Aspirin çocuklarda özellikle güneş yanığında tehlikelidir, kullanılamaz. Kan dolaşımını sulandırıcı ve hızlandırıcı etkisi güneş yanığıyla örtüştüğünde tehlikeli sonuçlar doğabilir.

    Antienflamatuar ilaç içmek ve cildi yoğurt kıvamında bir kremle nemlendirmek, güneş yanığına karşı birinci basamak tedavidir. Bu tedavi şekli devam ettiği sürece yanık iki üç gün içinde geçecektir.

    Güneş Yanığı Ve Kızarıklığı Yaşayanlar Ne Yapmalı?

    2. derece güneş yanığı nasıl tedavi edilir?
    Bu yanık türü su toplamalı yanık olduğu için birinci derece yanıkta uygulanan tedaviyi daha sıklaştırmak gerekir. Günde bir yerine iki tane ağrı kesici alınabilir. Vücuda alınan su oranını daha yüksek tutmakta fayda var.

    Sürülen kremlerin yanına kortizon içerikli kremler ilave edilir ilk günlerde. Kortizonlu krem, antienflamatuar özellikli, yani ödemi dağıtan bir kremdir. Herhangi bir kortizonlu kremi Bepanten gibi bir kremle karıştırarak ilk gün birkaç kere sürmek, yanık bölgede yatıştırıcı etki sağlar.

    Daha sonra yatarken gümüş silfodiyazinli ya da aloe veralı jel kıvamlı bir krem sürülerek uyunabilir.

    Güneş yanıkları cilde kalıcı zarar verir mi?
    Güneş yanıkları deriye kalıcı zarar verir. Çünkü güneş yanığı ultraviyole yanığıdır aslında. Ozon tabakası ultraviyole C’yi bloke ettiği için, zararı azalır. Ama şu bir gerçek ki artık ozon tabakası da hasarlı olduğu için yeterince filtre edemiyor.

    Ultraviyole A ve C, direkt cilt altına inebilen bir radyasyondur. Dolayısıyla orada bir hasar verdiği zaman, belki yirmi sene sonra çıkan bir benin bile tetikçisi olabilir. Bu nedenle ben muayenesi yaparken, çocukluğunuzda ciddi bir güneş yanığı hikayeniz var mı diye soruyoruz hastalarımıza.

    Benler belli bir büyüklüğe kavuşur, daha sonra koyulaşır, biz yaşlandıkça onlar da yaşlanır ve renkleri açılır ya da bazıları aynen kalır ve bir çıkıntıymış gibi durur. Bazıları özellikle güneş yanığı zeminindeyse, kötüye çevirebilir ve bu 20-30 yıl sonra da ortaya çıkabilir. O nedenle güneş koruyucu krem kullanmak çok önemlidir. Ultraviyole, yani radyasyon yüzünden kalıcı hasar veren güneş yanığının zemin hazırladığı en önemli şey, ben kanseridir. Dolayısıyla güneş yanığını ciddiye almak gerekir.

    Güneş yanığı sonrası kaşıntı nasıl giderilir?
    Güneş yanığının iyileşme evresinde cilt kendini atarken kaşıntı gelişmeye başlar. İlk zamanlarki ağrının yerini kaşıntı alır. Kaşıntıyı gidermek için ağızdan alınan, antihistaminik denilen kaşıntı kesici ilaç kullanılabilir.

    Kaşıntıyı engellemek önemlidir, çünkü kaşınan yere tırnaklardan, ellerden mikrop taşınabilir ve cilde enfeksiyon yükü bindirilmiş olur.
    Kortizonlu bir kremi nemlendirici bir kremle karıştırarak günde bir veya iki kez sürmekle kaşıntı baskılanabilir. Bu sayede cilt, enfeksiyona karşı korunmuş olunur. Arkasından sadece nemlemdiriciyle yola devam edilir.

    Kaşıntıya karşı bir başka faktör de suyu artırmaktır. Deri kurudukça kaşıntı tetikleniyor olabilir. İçilen su miktarını artırmak gerekir. Ayrıca üstten sürülen nemlendiriciye önem vermekte de fayda vardır.

    Güneş yanığından soyulmamak için ne yapmalıyız?
    Güneş yanığının mutlaka soyulmayla sonlanacağını hepimiz biliyoruz. Yanan bölgede kuruma reaksiyonudur soyulma. Kuruyan bölgeyi iyi nemlendirirsek sorulmayı geciktirebiliriz. Tamamen soyulmayı engellemek diye bir kavram yoktur. Çok iyi nemlendirmek, soyulmayı sadece geciktirir.

    Bir iki hafta sonra hafif bir kese peeling yapıldığında duşta ölü deriler atılır. Doğrusu geciktirmek ve ölü derilerin duşta atılımını tetiklemektir. Çünkü kişi kendisi soyduğu zaman enfeksiyon olabilir.

    Soyulmayı önlemek için badem yağı kullanılabilir. Aloe veralı bitkisel ürünlerden faydalanılabilir. Badem yağı içerikli olan tıbbi amaçlı solüsyonlar ve ayrıca gliserin-vazelin-üre (üre kaşıntıyı engelleyen doğal maddedir) karışımlı nemlendiriciler soyulmayı bloke edecektir.
    Keseyi bir hafta sonra yapmakta fayda var. Erken yapılırsa deride yamalı bir görünüm olabilir ya da çizik olursa enfeksiyon oluşabilir.

     

  • Cilt Kuruluklarından Korunma Yolları

    Cilt Kuruluklarından Korunma Yolları

    Yaşa bağlı olmaksızın meydana gelen cilt kurulukları birçok nedenden dolayı oluşabilir. Ciltteki pullanma ve sıkıntı verici bir gerginlik hissine neden olan kuru ciltlerden kurtulmanın yollarını merak ediyorsanız işte aradığınız cevaplar…

    Kuru cilt; tüm vücudumuzu bir film tabakası şeklinde örten hücrelerden oluşan stratum korneum denilen tabakadaki suyun kaybı sonucu oluşur. Bu tabaka suyunu kaybedince esnekliğini kaybeder, çatlar ve pullanır.

    Stratum korneum su tutan maddeler içerir ve cildin daha cildin alt kısımlarından suyun sızmasını engeller. Hücreler ve yağdan oluşan bir film tabakası içeren stratum korneum tarafından su tutulur ve ciltten buharlaşması engellenir.

    Kuru, pullu cildi tetikleyen faktörler nelerdir?

    Kuru cilt herhangi bir yaşta ve bir çok nedenden dolayı oluşur. Kuru cilde neden olan koşullar:

    – Kuru hava, özellikle kış aylarındaki düşük nem,

    – Düşük nem bulunan yerler, özellikle merkezi ısıtmanın olduğu kapalı alanlar, ateşe veya ısıtıcı fanlara yakın oturma,

    – Rüzgara maruz kalma,

    – Sık yıkanma, duş alma ve yüzme, özellikle bol klorlu aşırı sıcak ve soğuk suda yüzme,

    – İdrar söktürücü ilaçlar,

    – Kalıtsal faktörler ve artan yaş ile sebum (yağ) gibi doğal nemlendiricilerin azalması,

    – Atopik egzama, sedef ve ihtiyosis gibi cilt hastalıkları,

    – Metabolik faktörler, tiroid bezinin yeterince çalışmaması veya aşırı kilo kaybı

    – Sabun, deterjan ve çözücülere maruz kalma.

    Ciltten su kaybı en sık hangi durumlarda olur?

    Ciltten su kaybını arttıran diğer önemli bir faktör, ciltten banyo esnasında kaybedilen sıvıdır. Sıcak su ile yıkanma ve sabunlar, ciltteki koruyucu yağ tabakasını azaltırlar. Banyoda azalan yağ eğer dışardan uygulanan bir nemlendirici ve yağ ile dengelenmezse; ciltten su kaybı artar ve banyodan sonraki bir saat içinde, cilt normalde olduğundan daha kuru bir hal alır. Deterjanlar ve çözücüler de benzer şekilde, cildin yağ tabakasını kaldırarak cildi kuruturlar.

    Cilt pullanması nasıl oluşur?

    Cilt pullanması stratum korneum dediğimiz cilt yüzeyinden hücrelerin gözle görülebilir şekilde ayrışması ile oluşur. Normal ciltte bu süreç gözle görülmez, çünkü hücreler tek tek dökülür. Pullu ciltte cilt hücreleri birbirlerinden ayrılamazlar ve bu da gözle görülebilen kepeklenmeye neden olur. Bu durum kuru ciltte herhangi bir nedenle gelişebilir; ayrıca seboreik egzama, sedef ve ihtiyosis hastalığında cilt hücrelerinin yapısı bozuktur ve birbirlerinden kolay kolay ayrılamazlar.

    Kuru ciltten korunmanın yolları nelerdir?

    Herhangi bir nedenle kuruluğa eğilim gösteren cildin, sabun ve su ile teması azaltılmalı ve nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Sıcak sudan ve aşırı su temasından kaçının. Sıcak su cildin doğal yağlarını ortadan kaldırır ve cildi kurutur.

    Banyo sıklığını azaltın. İki günde bir veya daha seyrek banyo yapın ve yıkanma sıklığınızı azaltmak için kirlenmemeye dikkat edin.

    Banyo ve duş süresini kısa tutun. Kısa bir duş ve banyo cildi nemlendirir, fakat cildi havlu ile ovuşturmak veya ciltten suyun buharlaşması deriyi kurutur. Bu nedenle banyo ve duş süresi uzatılmamalı ve ılık su ile yıkanılmalıdır.

    Duştan sonra cildinizi havlu ile ovuşturmayın. Bunun yerine cilde havlu ile hafifçe dokunarak kurulanılmalıdır.

    Hafif sabunlar kullanın. Sabunlar cildi kurutur. Hafif, fakat fazla yağ içeren sabunlar veya sabunsuz temizleyiciler (pH seviyesi cildinizin pH seviyesine uygun (5.5) dermokozmetikler) kullanılmalıdır. Bu arada sabun kullanımını da minimale indirilmelidir.

    Banyodan sonra cildiniz hemen nemlendirin. Banyodan sonra cilt halen nemli iken, nemlendirici losyon ve kremleri uygulayınız. Banyo sonrasında cildinizi tamamen kurularsanız, cildin doğal nemi de buharlaşarak deriden uzaklaşır. Nemlendirici losyon ve kremler, gün içinde ihtiyaç olduğunda kullanılmalıdır. Çok şiddetli kuruluk olduğunda laktik asit veya üreli nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Cilt kuruluğu cilt hastalıklarına neden olabilir mi?

    Bazı kişilerde cilt kuruluğu, dermatit (egzama) denen cilt hastalığına neden olabilir. Dermatit cildin inflamasyonuna verilen addır. Bu durum alt bacaklarda egzema craquele; gövde, kollar ve bacaklarda ise numular dermatite neden olur. Bazen de ciltten herhangi bir döküntü olmadan kaşıntı görülebilir. Bu duruma yaşlılığa bağlı kaşıntı veya kış kaşıntısı denir. Dermatit geliştiğinde dermatoloji uzmanları kortizon içeren kremleri reçete ederler. Kortizonlu kremler dermatit bulunan alanlara uygulanır. Dermatit iyileştiğinde uygulamaya son verilmeli, daha sonra dermatitin yenilenmesini engellemek amacıyla nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Cildin iyi nemlendirilmesi cilt kuruluğunu düzeltir, eğer cildiniz tüm kurallara uyulmasına rağmen iyileşmiyorsa dermatoloji uzmanına başvurunuz.

  • Genital Bölge Siğilleri

    Genital Bölge Siğilleri

    Kondiloma aküminata olarak da adlandırılan cinsel bölgedeki siğiller Human Papiloma Virüsün (HPV) yaptığı bir enfeksiyondur. Seksenden fazla HPV türü olmasına rağmen bunlardan çok azı (özellikle HPV tip 6 ve 11) genital siğile neden olur. Diğer tipleri el, ayak veya vücudun diğer alanlarında enfeksiyona neden olur. HPV 16 ve 18 dış genital bölgede, makat bölgesinde ve rahim ağzında kanser gelişimine neden olabilir. Bu nedenle hastalığa yakalanan kişilerin bayan partnerleri enfeksiyonun varlığını saptamak üzere bir Kadın Doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Cinsel bölgede enfeksiyona yol açan diğer HPV tipleri kansere nadiren yol açar. Cinsel bölgedeki siğiller cinsel temasla bulaşır, nadiren cinsel bölgede enfeksiyon bulunan anneler normal doğum esnasında enfeksiyonu bebeklerine bulaştırabilir.

    Cinsel bölgedeki siğiller hamile bayanlarda ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle ( kanser, AİDS, organ nakli, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımı ) bozulanlarda problem oluşturabilir. HPV enfeksiyonuna yakalananların çok azında cinsel bölgede siğil gelişir. Çoğu kişi taşıyıcı olup, cinsel bölgesinde hiç bir zaman siğil gelişmez, fakat enfeksiyonu cinsel partnerlerine bulaştırabilirler. HPV ile temastan sonra enfeksiyon gelişme süresi birkaç ayı alır, bazı kişilerde ise yıllar sonra enfeksiyon gelişir.

    Cinsel bölgedeki siğiller nasıl görünürler?

    Siğiller tipik olarak deri renginde pürtüklü yüzeye sahiptir. Büyük veya küçük, tek veya gruplar halinde görülebilir. Dış genital bölgede, vajinada ve de makat bölgesinde görülebilir.

    Cinsel bölgedeki siğiller tedavi edilmeli midir?

    İnsanların çoğu siğillerini tedavi ettirmek istemektedir, çünkü hastalar siğillerden hem kozmetik olarak rahatsız olmaktadır, hem de cinsel partnerlerine hastalığı bulaştırmak istememektedir. Bazen de siğiller kaşınabilir, kanayabilir ve bu bölgenin temizliğini zorlaştırabilir ve bu nedenle tedavisi gerekir.

    Siğillerin tedavi edilmesi enfeksiyonun bulaşmasını engeller mi?

    Başarılı bir tedavi HPV enfeksiyonunun tamamının ortadan kalktığını garanti etmez, tedaviden sonra kişi muhtemelen daha az bulaştırıcıdır.

    Siğiller nasıl tanınır?

    Bir çok siğile muayene ile tanı konulur. Bazı olgularda doktor siğilleri belirginleştirmek amacı ile cinsel bölgeye sulandırılmış sirke sürebilir. Bazı olgularda ise tanı koymak için şüpheli alan cerrahi olarak çıkartılıp patolojik incelemeye yollanır.

    Siğiller nasıl tedavi edilir?

    Siğillerin tedavisi zordur ve bütün tedavi seçeneklerinde tekrarlama olasılığı vardır. Tedavi şekli siğilin sayısına , bulunduğu bölgeye ve diğer faktörler göre değişir. Siğiller cerrahi veya kimyasal yollarla tedavi edilebilir. Cerrahi tedaviler basit cerrahi çıkartma, koter, dondurma tedavisi velaser tedavisi şeklinde yapılabilir. Bu tedaviler ağrılı olabilir, az miktarda kanamaya neden olabilir ve iyileşme esnasında bakteri enfeksiyonları gelişebilir. Kimyasal tedavide asitler, ( bikloroasetik asit ve triklorasetik asit) 5-fluorourasil krem (kanser tedavisinde kullanılan bir ilaç) ve podofilin kullanılabilir. Bu kimyasalların tahriş edici özellikleri vardır ve normal deride yanıklara yol açabilirler. Tüm bu kimyasal ve cerrahi yöntemler HPV ye etkili olmadığından hastalık tekrar edebilir.

    Virüse etki eden bir ilaç interferon alfadır. Bu ilacın kullanımı yan etkilerinden (baş ağrısı, halsizlik ve ateş) ve enjeksiyon yoluyla uygulanmasından dolayı yaygın değildir.

    Son zamanlarda hastaların kendi kendilerine uygulayabileceği tedaviler (Podofilox gel ve imiquimod krem) geliştirilmiştir. Podofilox siğil hücresinin gelişimini durdururken, imiquimod HPV ye karşı bağışıklık sistemini lokal olarak uyarır. Her iki tedavide virüsü tedavi eder, fakat lokal tahrişe neden olabilir. Ama sistemik yan etkileri yoktur. Podofiloksun antiviral etkisi veya bağışıklık sistemin güçlendirici etkisi olmadığından tedaviden sonraki üç ayda hastaların üçte birinde tekrarlama görülür. Imiquimod ise bağışıklık sistemini harekete geçirerek etkili olduğundan, tedavi sonrası takip edilen hastaların sekizde birinde tekrarlama görülür.

    Araştırılan yeni tedavi yöntemleri var mıdır?

    Yeni tedaviler üzerinde çalışılmaktadır. En önemli çalışmalardan birisi HPV aşısıdır. Aşı hem tedavi de, hem de siğil ve kanserden korunmada kullanılabilecektir. HPV aşısı, bazı ülkelerde kız çocuklarını ilerde rahim ağzı kanserine karşı korumak için koruyucu aşı takvimine alınmıştır. Aşı Mart 2007 itibari ile Türkiye’de de piyasada bulunmaktadır.

    Siğil çok eşlilerde sık görülür

    Siğilin çok seksüel partnerli durumlarda olma ihtimali yüksektir. Tek eşlilikte olma ihtimali çok nadirdir. Kişi bu lezyonun başlamasıyla bir problem olduğunu düşünüp hekime müracaat eder. Yoksa tek başına bu yara veya siğil dediğimiz doku hiçbir zaman bir problem yaratmaz.

    Temelde sayısı çok arttığı zaman estetik bir problem yaratır. Yıkanırken, genital temizlik yaparken kanamasıyla kendini gösterir. Tek başına ağrı, sızı yaratan bir problem değildir.

    Hastalıktan nasıl korunulabilir?

    Doktorlar kondom kullanımı ve HPV enfeksiyonlu hastaların tedavi edilmesi ile hastalığın azaltılabileceğini düşünmektedir. Bununla birlikte hiçbir metot hastalığı kesin olarak engelleyemez. Kondom kullanılsa bile, hastalık kondom kullanılan alanların dışında da görülebildiğinden, tam koruma sağlamaz. Tek eşlilik hastalığın geçişini azaltır.

    İlgili Konular ;

    Genital Siğil Hakkında.Genital Siğil Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
    Hamilelikte Genital Siğil
    Genital Siğil İçin krem kullanma
    Jinekoloji
    Rahim ağzı kanseri

  • İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz’ a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları içinde en sık görülenidir…

    Belirtileri: Küçük çocuklarda kuru, pullu cilt.

    Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar. Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler, dizler ve ellerdir. Genellikle, kışın daha kötü olur. İhtiyoz, atopik dermatitle bağlantılı olabilir.

    İhtiyoz - Balık Pulu Hastalığı Nedir? | 1

    Tedavisi:

    Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı olabilir.

  • Nasırlar İçin Bitkisel Tedavi

    Nasırlar İçin Bitkisel Tedavi

    Nasırlar, kendisi küçük ama acısı büyük sorunlar.. Genellikle hatalı ayakkabı seçimi, kan dolaşımı yetersizliği nedeni ile oluşurlar. Ayak tabanları, topuklar, parmaklar ve parmak eklemlerinde sıkça görülürler. Yüzeysel olanlar nispeten daha az acı verse de içe ya da dışa bir piramit şeklinde büyüyen bu doku bozuklukları hayatı zindan edebilir.

    Nasırların tedavisinde beslenme yönteminin pek etkisi olmamakla birlikte dolaşımı bozacak ve tansiyonu arttıracak gıda alınmaması, vitamin ve minerallerin ihmal edilmeyerek bol sebze ve meyve yenilmesi önerilir.

    Nasırların hayati tehlike oluşturması söz konusu değildir. Ancak verdiği acı dayanılmazdır. Tabi şeker hastalarında durum biraz değişiktir. Kan dolaşımının bozulması ciltte yaralara neden olabilir ve şeker hastalarında cildin kendini yenileme süreci çok yavaş işler.

    Bir şeker hastalığı hastası, bazı problemleri karşılayacaktı, eğer onların eli veya ayaklarında mısır yüzeyleriyse. Kanın dolaşımı, daha çok probleme hangisinin sebep olduğu daha azdır. Orada, kaçınmış olabilen güçlüklerin şansları olabilir.

    Nasırın bitkilerle tedavisinden önce nasırlardan korunmak için neler yapacağımıza bakalım;

    Ayak nasırlarında ilk olarak nasır yaptığından şüphelenen ayakkabının giyilmesini kesmek gerekir. Genellikle ayakkabının giyilmesi durdurulunca nasır kendiliğinden düzelir. Ayaklar hergün yıkanmalı ve talk pudrası sürülmelidir. Dar ayakkabılar ve yüksek ökçe/ topuklar ayak basınçlarına neden olur, dolayısıyla nasır gelişir. Nasırlarda doğru çorap seçimi de önemlidir. Pamuklu ve çok sıkmayan çoraplar tercih edilmeli ve bu çoraplar hergün değiştirilmelidir. Ayaklar yıkanırken bir ponza taşı ya da ayak törpüsü ile temizlenirse nasırların oluşma ihtimali oldukça düşer. Ponza ve törpü uygulamasından sonra antiseptik bir madde ile ayak yıkanmalıdır. Ayakların yıkandıktan sonra krem sürülerek nemlendirilmesi de önemlidir. Çıplak ayakla kuma yürümek ponza gibi etki yaratır ve ölü derileri döker. Nasır oluşmaması için sürekli aynı konumda kalınmamalı arada bir duruş değiştirilmelidir. Nasırların en büyük nedeni yukarıda da söylediğimiz gibi basınçtır. Nasır oluşumunu önlemek için 2 çift ayakkabı edinilmeli ve bunlar hergün değiştirilmelidir. 2 gün üstüste aynı ayakkabıyı giymek pek çok ayak sorununa neden olur. Ayak tabanında nasır oluşmaması için sert tabanlı ayakkabılar giyilmemeli ve böyle ayakkabılarımız varsa yumuşak astarlarla desteklemeliyiz.

    Nasırları sökmek için kullanılacak tarifler ise şöyledir:

    Bir tutam meyankökünü öğüterek içine 1 çay kaşığı limon suyu eklenir ve bir hamur yapılır. Nasır olan bölge bu hamurla gece yatmadan önce acı vermeyecek kadar sertçe ovulur. Bir kaç gün devam edilmelidir.

    Taze bir limon dilimi nasırın üzerine bağlanır ve gece boyunca orada tutulur.

    Papaya meyvesinin suyu günde 3 defa nasırlı bölgeye sürülür.

    Bir ada soğanı kavrularak ya da fırında pişirilerek nasıra bağlanır. Gece kalır ve sabah çıkarılarak ayaklar yıkanır.

    Günde 2-3 kez incirden elde edilen sütle masaj yapılır. Bir süre devametmek gerekecektir.

    Tebeşir tozu bir kaç damla su ile hamur yapılarak nasırın üzerine bağlanır.

    Taze ananas dilimi bağlanarak gece boyunca tutulur.

    Bir pamuk parçası elma sirkesi ile ıslatılarak 10 dakika kadar nasırın üzerinde bekletilir. Bir kaç damla zeytinyağı sürülür ve kurumasu beklenir. Ayak hemen yıkanmamalıdır. Pamuklu bir çorap giyilerek bu şekilde bir kaç saat beklendikten sonra yıkanır. Bi hafta sonra nasır soyulacak duruma gelir.

    Ayak ılık tuzlu suda yıkandıktan sonra ponza ile ovulur ve saf hint yağı sürülür. Günde 3 defa tekrarlanır.

    Aspirine alerjisi olmayanlar 5 tableti ezerek yarım çay kaşığı su ve 3-4 damla limon suyu ile hamur yaparak nasıra bağlar ve bir kumaş ile iyice sarılır. 15 dakika sonra açılarak ponza ile hafifçe ovulur ve yıkanır.

    Nasırlar kesinlikle kesilmemelidir. Özellikle şeker hastası iseniz bu çok acı verici sonuçlara neden olabilir.

  • Anne sütüne en yakın keçi sütü

    Anne sütüne en yakın süt olan keçi sütünün, yeni doğan bebeklerin beslenmesinin yanı sıra bir çok hastalığın tedavisine de yardımcı olduğu bildirildi.

    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Koçak, laktoz oranı bakımından yüksek proteinlere sahip olan keçi sütünün değerli besin ögelerini içerdiğini söyledi.

    Keçi sütündeki yağ asitlerinin bazı rahatsızlıklara iyi geldiğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, bu sütün organizmada iltihaplanmayı önlediği gibi diş ve kemik gelişimi için de iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu kaydetti.

    Doğal homojenize olan sütün, vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süt olduğunu bildiren Prof. Dr. Koçak, şöyle devam etti:

    100 gram anne sütünde kalsiyum oranı 32, inek sütünde 119, keçi sütünde 134 miligramdır. Keçi sütündeki bakteri miktarı ve yağ oranı diğer hayvanlardan daha azdır. Laktoz oranı bakımından yüksek proteinlerine sahip olması nedeniyle keçi sütü değerli besin ögelerini içeriyor. Yeni doğan bebekler, anne sütü alamadığı dönemlerde ihtiyaç duyacağı besin elementlerini en iyi keçi sütünden alabilir.

    Keçi sütünden yapılmış ürünlerin Avrupa’da ”özel sağlık marketlerinde” özel fiyatlarla satıldığını ve bebeklere anne sütünün alternatifi olarak verilebileceğini bildiren Prof. Dr. Koçak, ”Ancak bazı kişiler tat anlamında sevmeyebilir, onlara ağır gelebilir. Örneğin koyun sütü ya da peyniri de tat ve koku anlamında herkes tarafından tercih edilmeyebilir” dedi.

    CİLT HASTALIKLARINDA YARARLI AMA İLAÇ DEĞİL

    Keçi sütünün serum proteinlerinin alerjik özelliği olmamasından dolayı sindirim sistemi rahatsızları ile bazı cilt hastalıkları için tedavi edici olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, ”Ama ne olursa olsun, aşırıya gidip abartılmaması lazım. Keçi sütü ilaç değildir. Yani hiç bir gıda tek başına tedavi edici özelliğe sahip değildir. Ne olursa olsun abartmayalım. Öncelikle her türlü rahatsızlıkta ilaçla tedavi yolunu seçilmelidir” dedi.

    1. FRANÇOIS’YI İYİLEŞTİRMİŞ

    Tarihte de keçi sütünün bazı faydalarına rastlandığını bildiren Prof. Dr. Koçak, ”16. yüzyılda 1. François rahatsızlanmış ve hastalığına hiç kimse çare bulamamış. O dönemde Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemişler. Kanuni kendi doktorunu ve yanında keçisini göndermiş. Keçinin sütünü ve yoğurdunu her gün içen François bir süre sonra eski sağlığına kavuşmuş ve Fransa’da yoğurt, ilaç niyetine kullanılmaya başlamış. Tıp kitaplarında da keçi sütünün iyileştirici gücüne yönelik çeşitli eserler yer alır” diye konuştu.

    NtvmsnbcLogoSmall