Etiket: çiftler

  • Çiftler ne zaman boşanıyor?

    Çiftler ne zaman boşanıyor?

    Boşanan çiftlerin yüzde 40’ı evliliklerinin ilk beş senesinde, yüzde 24’ü ise 16. senenin ardından eşleriyle yollarını ayırdı

    Hukuk ve Hayat Derneği, geçen yıl yurt genelindeki boşanmaların nedenlerini, boşanan çiftlerin özelliklerini TÜİK’in boşanma verilerine göre değerlendirdi. Buna göre, 2011’de 592 bin 775 çift evlenirken, 120 bin 117 boşanma gerçekleşti.

    Boşanma davalarının yüzde 29,1’i iki aydan az sürdü. Yüzde 24,9’u 2-4 ay, yüzde 17,1’i 5-8 ay sürerken yüzde 5’i 25-35 ay, yüzde 3’ü ise 36 aydan fazla zaman aldı.

    Çiftlerin yüzde 40’ı ilk 5 sene içinde boşandı. Bir yıldan az süre evli kalanlar, boşananlar arasında yüzde 3,6’yı oluştururken çiftlerin yüzde 9,1’i ilk yılda, yüzde 7,7’si ikinci yılda, yüzde 7,3’ü üçüncü yılda, yüzde 6,7’si dördüncü yılda, yüzde 5,9’u ise beşinci yılda evliliklerini sonlandırdı. Evliliklerinin 6-10’uncu yılı arasında boşananlar yüzde 20,6 olurken yüzde 24,1’i evliliklerinin 16. yılından sonra eşlerinden ayrıldı.

    NEDEN GEÇİMSİZLİK

    Çiftlerin boşanma nedenlerinin büyük bölümünü “geçimsizlik” oluşturdu. Çiftlerin yüzde 96,7’si bu nedenle evliliklerini sonlandırırken bunu yüzde 2 ile ‘bilinmeyen’ nedenler izledi. 116 bin 153 çiftin boşanma nedenini geçimsizlik oluştururken 85 çift zina, 35 çift cana kast, 288 çift ise terk edilmeleri gerekçesiyle ayrıldı.
    Boşanan çiftlerdeki erkeklerin yüzde 22,1’i 30-34 yaş arasında. 26 bin 499 erkek bu yaşlarda eşlerinden ayrılırken 35-39 yaş arasında boşanan erkeklerin oranı 18,6 oldu. 25-29 yaş arasında boşananların oranı yüzde 15,5, 40-44 yaşlarında boşananların oranı yüzde 14 oldu.

    54 yaşın üzerindeki 10 bin 505 erkek, boşanan hemcinslerinin yüzde 8,7’sini oluşturdu. Kadınların yüzde 20,7’si 30-34 yaşlarında eşlerinden ayrıldı. 25-29 yaşlarında ayrılanların oranı yüzde 20.6, 35-39 yaşlarında boşananların oranı ise yüzde 15,5 olduğu belirtildi.

    BOŞANAN KADINLAR 54 YAŞ ÜSTÜ
    Geçen yıl boşanan kadınların 4 bin 852’sinin yani yüzde 4’ünün 54 yaşının üzerinde olduğu tespit edildi. Boşanan erkeklerin yüzde 27’si, kadınların yüzde 26,2’si lise mezunu çıktı. Boşananlar arasındaki üniversite mezunlarının oranı kadınlarda yüzde 16,3, erkeklerde ise yüzde 15,4 oldu.
    Boşanan kadınların yüzde 2’si okuma yazma bilmeyen, yüzde 3,3’ü ise ilkokul eğitimini terk eden kadınlardan oluştu. Erkeklerde ise boşananların binde 7’si okuma yazmaya bilmeyen, yüzde 1,7’si ise ilkokul eğitimini terk edenlerden oldu.

    Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Mehmet Kasap rakamların üzerindeki çalışmaların ardından boşanmaların nedenlerini ve çiftlerin özelliklerini daha net görme şansı yakaladıklarını belirtti. Boşanan çift sayısının üzüntü verici boyutlara ulaştığını söyleyen Kasap, “Boşanma davalarının beşte birinin ilk iki ayda sonuçlanması anlaşmalı boşanmaların daha sık yaşandığını gösteriyor” dedi.

    ÇÖZÜM GETİRİLECEK
    Ayrılan eşlerin büyük çoğunluğunun evliliklerinin ilk beş yılı içinde olduğuna dikkati çeken Kasap, şunları kaydetti: “Ayrıca açılan davaların kaçının yargılanma safhasına geçilmeden takipsiz bırakılmak suretiyle düşürüldüğüne dair istatistiklere ulaşmaya çalışıyoruz. Yine mahkeme tarafından hükmedilen nafakaların tahsil edilme oranlarına ulaşmak istiyoruz. Bu rakamlara ulaştığımızda çalışmamız daha da anlam kazanacak. Dernek olarak bu çalışmamızın paralelinde boşanma davalarında görülen sıkıntılarla ilgili anket çalışması da yürütüyoruz. Özellikle çocukların şahit olarak mahkeme salonlarında dinlenmesi ve nafaka konularında ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyoruz. Bu sıkıntılarla ilgili çözüm önerilerimiz de olacak.”

     

    Boşanmayı önleyen bilimsel formül

     

  • Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Pek çok hastalık cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açıyor. Bunların başında kalp-damar hastalıkları yer alıyor. Peki bu durum kadınlar için cinsel yaşamın sonu anlamına mı geliyor? Konunun uzmanları bu soruya, “Hayır” yanıtını veriyor.

    Metabolik hastalıklar, şeker hastalığı, kronik böbrek, kanser, felç, omurilik yaralanmaları, romatizmal sorunlar, parkinson, böbrek yetmezliği, tıbbi tedavi ve rehabilitasyon kronik hale gelen önemli hastalıklar olarak görülüyor. Kadınlar, yaşamlarını adeta kâbusa çeviren bu hastalıklar nedeniyle, cinsel yaşamlarında önemli sorunlar yaşıyor. Cinsel fonksiyon bozuklukları bu hastalarda; bedensel ve duygusal sorunlara, eşleriyle zorluklara, cinsel yaşamlarının daha az aktif olmasına ve cinsellikten daha az haz almalarına yol açıyor.

    RİSK YOK OLUYOR
    Kanser ameliyatları sonrasında hastaların yüzde 60’ının, kalp-damar hastalarınınsa yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon sorunları yaşadığı belirtiliyor. Memorial Hastanesi Cinsel Sağlık Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, özel rehabilitasyon ve tedavi programları sayesinde, hastaların yaşamları boyunca cinsel aktivitelerden uzak kalma risklerinin ortadan kalktığını söylüyor.

    Buna örnek olarak felçli hastaların yüzde 50’sinin uygun tedavi ve terapiler sayesinde orgazm yaşamaları gösteriliyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp-damar hastalıkları nedeniyle kadınların yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kaldığını söylüyor.Bu hastalarda en sık görülen cinsel sorunlar arasında azalmış cinsel istek, ağrılı cinsel ilişki, cinsel bölgede his kaybı ve orgazma ulaşma kabiliyetinde azalma bulunuyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp hastası kadınlara şu önerilerde bulunuyor:

    BU ÖNERİLERE KULAK VERİN
    – Cinsel beraberlik öncesi alkol almayın.
    – Seksten önce ağır yemek yemeyin.
    – Oda sıcaklığının düşük veya yüksek olmamasına dikkat edin.
    – Sinirli ve gerginken cinsel ilişkiye girmeyin ve ortamın sakin olmasına dikkat edin.
    – Eşiniz cinsellikte sizden daha aktif olsun.
    – Cinsel ilişkide rahat nefes alabileceğiniz pozisyonları tercih edin.
    – Kullandığınız kalp ilaçlarını ulaşmanızın kolay olacağı bir yere koyun.

    CİNSEL YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
    -Kanser tedavilerinde kullanılan ilaçlar, meme kanseri ve genital kanserlerde radyoterapi ve kemoterapinin yan etkileri, rahim ve yumurtalık kanserlerinde büyük ve ciddi cerrahi ameliyatlar sonrasında hastaların ani olarak menopoza girmesi.
    -Bağırsak kanseri ameliyatları sonrası hastanın vücudunda bir torbayla yaşamak zorunda kalması. Hastaların yüzde 60’ının kendilerini cinsel yönden çekici bulmamasına yol açıyor.
    -Rahim, rahim ağzı ve vajina kanserlerinde uygulanan ışın tedavileri.
    -Karnın alt bölgesinde ya da mesane kanseri nedeniyle uygulanan radyoterapiler. (Vajinal darlık ile karın içi yapışıklığa neden olduğundan cinsel birleşme ağrılı oluyor.)
    -Bazı yayılmış kanser türlerinde ameliyat sonrası meydana gelen yapışıklıklar. 
    -Şeker hastalığı, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik ve şişmanlık gibi nedenlerle ortaya çıkan metabolik sendrom.
    -Vücut kitle indeksindeki artış.
    -Diyabet.
    -Kronik böbrek hastalığı, kalp-damar hastalıkları, parkinson ve felç.

    HASTALAR CİNSEL İLİŞKİ YAŞAYABİLECEKLERİNİ BİLMİYOR
    Kronik ağrı, yorgunluk, azalmış özgüven, kullanılan ilaçların yan etkileri özellikle kadınların cinsel fonksiyon bozuklukları yaşamalarına neden oluyor.
    Hastalar hatalı olarak cinsel aktivitelerine dönmelerinin sakıncalı olduğunu düşünüyor. 
    Hastalar cinsel fonksiyonlarını tatminkâr şekilde yaşamak için hastalığın getirdiği duruma karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor.

    İKİ KAT MERDİVENİ ZORLANMADAN ÇIKIYORSANIZ SORUN YOK!
    Kalp hastalıklarına ek olarak; yüksek tansiyon, kan yağlarının değerlerinde yükselme, kalp damarlarının yüzeyini döşeyen dokuda hasar oluşması ve sigara kullanma durumu da varsa, cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşılaşma riski ciddi oranda artabiliyor. Cinsel ilişki sırasında kalp krizi geçirme riskinin spor esnasında oluşan riskten düşük olduğu belirtiliyor. Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, “Bir kadın iki kat merdiveni rahatça çıkabiliyorsa pratik olarak cinsel yaşamına devam etmesinde sakınca bulunmuyor” diyor.

    SİGARA VAJİNAYA GİDEN KAN AKIMINI AZALTIYOR
    Sigarada bulunan nikotin, kan damarlarını daraltıp kan akımını azaltarak uzun dönemde kan damarlarını hasara uğratıyor. Sigara ve cinsel sağlık konusunda yapılan araştırmaların çoğunun erkek cinselliğiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Kadınlarda sigara içimi sonucunda vajinaya, klitorise ve dudaklara giden kan akımı azalıyor. Bu durumun sonucunda kadınlarda cinsel uyarılmanın bozulabildiği belirtiliyor.

    OBEZ KADINLAR CİNSELLİKTEN UZAKLAŞIYOR
    Obez kadınlarda vücut görüntüsünü beğenmeme ve cinsel isteksizlik gelişebildiği gibi seks hormon düzeylerinde azalma da meydana gelebiliyor. Kilo verildiğindeyse seks hormonları artıp normal seviyeye geliyor. Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre obez kadınlar normal kilolulara göre eş bulmakta daha fazla zorlanıyor.

    HT

  • Hamilelikte cinselliğe bakış değişiyor

    Araştırmalara göre hamileliğin ilk 12 haftasında kadınların cinsel isteklerinde azalma oluyor. Bu durumla beraber hamilelik ve sonrasındaki süreç eşlerin hayatlarını her yönden olduğu gibi cinsel yönden de etkiliyor.

    VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Aslı Akkan, hamilelik boyunca yaşanan cinsel sorunların kolayca aşılabilmesi için çiftlerin birbilerine anlayış, şefkat, ilgi ve sevgiyle yaklaşması gerektiğini söylüyor.

    42-16877172Evlilik kurumunun ve çiftler arasındaki ilişkinin sağlığının test edildiği önemli noktalardan biri de çocuk sahibi olunmaya karar verilmesi, hamilelik ve hamilelik sonrası sürecin eşler üstündeki etkisidir. Hamilelik ve hamilelik sonrası süreç eşlerin duygusal süreçlerini etkilediği kadar, cinsel hayatlarını da etkilemektedir. Her ne kadar bu süreç cinsel hayatı eskisinden farklı kılacaksa da bu farklılığın bireylerin ilişkilerini etkilemesine ve zorlamasına en az düzeyde izin verilmesini sağlaması önemlidir.

    Hamilelik süresince jinekoloğu tarafından medikal, fizyolojik herhangi bir sorun görülmeyen ve cinsel hayatı yaşamasına izin verilen kadının, yaşadığı hormonal ve fiziksel değişiklikler cinsel isteksizliğine sebep olduğu kadar kadının kendi inanç sistemi de bu durumu tetikler. Araştırmalara bakıldığında sağlıklı bir hamilelik yaşamakta olan kadınların ilk 12 haftada cinsel isteklerinde azalma olduğu görülmekteidir. Yaşadığı fiziksel yorgunluk, bulantı, kilo alımı, rahat bir pozisyon bulamama gibi sebepler bu durumu açıklayabilmekle beraber, kadının kendindeki değişime adapte olma sürecinde yaşadığı kaygılar, bebeğime zarar verir miyim endişesi, ve fiziğindeki değişime bağlı olarak eşinin onu eskisi gibi istemeyeceği inancı da çok büyük rol oynamaktadır. Benzer düşünceler erkeği de etkilemektedir ve onu da cinsellikten soğutmaktadır. Hamilelik boyunca cinsellikle ilgili yaşanılabilecek bu çeşit sorunları engellemenin en önemli yolu ise çiftlerin bir birleriyle mümkün olan en açık şekilde konuşmalarıdır. Kaygılarını ve isteklerini dile getirdikleri zaman sağlıklı cinselliklerini neyin etkilediğini bulacaklar ve sorun odaklı çözüme ulaşacaklardır.

    Hamilelik süresince çiftlerin cinsel hayatlarında yaşayabilecekleri sorunlar doğum sonrası da devam edebilir ve bu konunun önemi unutulmamalıdır. Doktorunun izin verdiği zaman itibariyle kadının cinsel ilişkiye girmesinin herhangi bir sakıncası yoktur ancak cinsel ilişkiyi etkileyebilecek psikolojik faktörler yine ortaya çıkabilir. Doğum ve bebek bakımının kadın için son derece yorucu olması nedeniyle doğum sonrası ilişki sıklığında azalma beklenen bir durumdur. Ancak doğum sonrası depresyon veya başka sağlık problemi olmadığı taktirde genellikle doğumdan 3 ay sonra hamilelik öncesi cinsel ilişki sıklığına dönülmesi beklendiktir. Bebeğin bakım ihtiyaçları azaldıkça, uykusu düzene girdikçe cinsel aktivite de normale dönmeye başlar.

    Doğum sonrası fiziksel yorgunluk dışında cinselliği etkileyebilecek durumlar :

    Ağrı Korkusu : Bir çok kadının doğum sonrası ilişkiye girmekten çekinme nedenin ağrılı ilişkiden korkmaları ve kaygıları arttıkça da girdikleri ilişki sırasında disparoni (ağrılı cinsel beraberlik) ve vajinismus (vajinal kasların kasılması sonucu cinsel beraberliğin olamaması) gibi sorunlar yaşayabildikleri araştırmalarda gözlemlenmiştir.

    Estetik Kaygılar : Vücudundaki değişim ve/veya aldığı kilolar yüzünden kendini beğenmeyen kadının cinsellik sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul etmesi cinsel ilişkiden zevk almasını önleyebilir. Bununla bağlantılı olarak, eşini eskisi kadar bakımlı bulmayan erkek de cinsel yaşamdan uzaklaşabilir.

    Rol Değişimi : Çocukları olan kadar sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltmeye başlayabilir. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da birbirlerinden eskisi kadar ilgi görememenin yarattığı sıkıntı cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açabilir.

    Bu sorunların en az seviyede yaşanması ve ilişkiyi en az ölçüde etklilemesini sağlamak için çiftlerin, özellikle erkeğin eşine şefkat, ilgi, sevgi ve anlayış ile yaklaşması, beğenisinin devam ettiğini belli etmesi, kadının ise bu geçiş döneminin özelliklerini bilerek eski haline döneceğini sorun olmadığını bilmesi gereklidir. Ayrıca çiftlerin haftada l yada 2 kez bebek yanlarında olmadığı zamanlarda bir arada olmaya özen göstermeleri gereklidir. Bu birbirleri için ayrılmış özel zamanlarda ev ya da bebek hakkında konuşmayıp, kendileri ve bir birleri hakkında konuşmaları, eskisi gibi ortak paylaşımlar yaşamaları tavsiye edilebilir. Bunların yanı sıra okşamak, dokunmak veya kucaklaşmak gibi cinsel duyguları tetikleyebilecek davranışlarda bulunmak cinsel hayatlarının canlanmasına yardımcı olacaktır. Tüm bunlara rağmen sıkıntılar yaşanıyorsa bir uzmandan yardım almak da faydalı sağlayacaktır.

    Kaynak : NTV-MSNBC