Etiket: burun

  • Ultrasonik Rinoplasti : Burun estetiğinde ultrasonik kemik şekillendirme

    Ultrasonik Rinoplasti : Burun estetiğinde ultrasonik kemik şekillendirme

    Op. Dr. Emre İlhan Burun estetiği ameliyatlarında biz cerrahları en çok zorlayan aşamalardan biri kemiklerin şekillendirilmesidir. Bu aşamada kontolün sağlanması klasik kemik kesme yöntemleri ile çok zordur ve başarılı bir burun estetiğinin olmazsa olmazıdır.Osteotomi denilen kemiklerin kesilmesi işlemi için günümüzde pek çok farklı yöntem kullanılmaktadır.Sıklıkla kullanılan yöntemler burun kemiklerinin çekiç ve keski ile kesilmesi,motor sistemleri ile kesilmesidir.Günümüzde bu işlem için hala klasik yöntemler olan osteotom (keski) ve çekiç kullanılması ile burun kemiklerinin kırılması çokca tercih edilmen bir yöntemdir. Osteotomi için artık çok daha zarif ve ince yeni bir yöntem var.Bu yöntemin ismi ultrasonik kemik kesme ve şekillendirme yöntemi.Yani:Ultrasonik Rinoplasti.

    Osteotomi (kemik kesme ve kırma) hastanın ameliyat sonrasında yüzünde oluşan şişlik ve morlukların en büyük sebebidir. Şişlik ve morlukların oluşma sebebi burun kemikleri kesilirken bu bölgedeki damarlarda zedelenme olması ve doku içine bu damarlardan olan kanamalardır. Ultrasonik Rinoplasti sayesinde ameliyat sırasında kemikler görerek ve milimetrik olarak ölçülerek çok zarif ve çok kontrollü bir şekilde kesilebiliyor.Bu yöntem burun kemiklerinin yüzle birleştiği bölgedeki damar yapılarına hiç zarar vermediği için bu yöntemi uyguladığımız hastalarda morarmanın neredeyse hiç olmadığını ve göz çevresinde sadece hafif bir sararma olduğunu gözlemliyoruz. Bu güne kadar binlerce ameliyat yapmış bir burun uzmanı olarak şunu söyleyebilirim ki hastalarımızın burun estetiği ameliyatları ile ilgili en çok korktukları şey şişlik ve morluklardır. Yüzdeki bu morluklar hastanın iyileşme sürecini uzatarak sosyal yaşama erken dönmesini engeller. Ultrasonik rinoplastide ise bu aşama kullandığımız ultrasonic aletler sayesinde hasta için son derece konforlu geçmektedir. Bu teknikle ameliyat ettiğimiz hastalarda morarmanın hiç olmadığını,renk değişiminin ve şişliklerin en aza indiğini gördük.

    Ultrasonik rinoplasti dünyada burun estetiği ameliyatlarında çok az kişi tarafından bilinen ve yeni kullanılan bir teknik. Bu yönetm Amerika’da FDA onayı almış ve son derece güvenle kullanılmaktadır. Ben bu yöntemi New York’da en son katıldığım uluslarası kongrede Dr.Greywoode isimli bir burun cerrahının konferansında dinledim ve yine Fransa ve Almanya da çok az sayıda neredeyse tüm dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda seçkin rinoplasti cerrahı taraından kullanıldığını öğrendim.Yöntem asıl olarak beyin ameliyatlarında kemiklerin kesilmesi sırasında beyin dokularına zarar vermeyecek bir yöntem olarak geliştirilmiş ve daha sonra çene cerrahisine adapte edilmiş.Çok sayıda rinoplasti yapan bir cerrah olarak ,bugüne kadar hep bu ameliyattaki eksik parçanın kemiklerin şekillendirilmesinin daha zarif yapacak ve çevre dokulara zarar vermeyecek kontrollü bir alet olduğuna inandım.Ayrıca hastaları en çok korkutan ve zorlayan morluk ve şişliği çözecek bir yöntem arayışında oldum.Bu yönetmi öğrendiğim anda bunun rinoplasti ameliyatının geleceği olduğuna inandım ve Türkiye’ye geldiğimde bu yönetemle çalışan bir sistem edindim rinoplasti ameliyatı için bıçak uçlarını hastarımda kullanmaya başladım.Bu yönetmin getirdiği hasta konforu ve sonuçlara yansıyan kontrol ve zarafeti hastalarım yararına kullanmaya başladım.Şu ana kadar gördüklerimiz bizleri çok etkiledi ve yöntemle ilgili Ar-Ge çalışmalarına da başladık.

    Ultrasonik rinoplastinin en büyük avantajı kullanılan ultrasonic bıçağın çevrede ki yumuşak dokulara zarar vermemesi. Kemik üzerindeki cilt,damar yapıları ve kemiğe bitişik kıkırdak dokular ultrasonic bıçak kullanılırken kesinlikle zarar görmemektedir. Bu durum hastaların şişliklerinin ve morluklarının daha az olmasını kesin olarak açıklıyor.

    Ultrasonik keskiler ve törpüler günümüzde beyin cerrahisi başta olmak üzere tıbbın pekçok alanında kullanılmaktadır.Yapılan beyin ameliyatlarında kafatası kemiklerinin kesilmesi için kullanılan bu yöntem beyin dokusuna kesinlikle zarar vermemektedir. Diş hekimleri de artık implant başta olmak üzere çene kemiği ile ilgili ameliyatlarda ultrasonic aletleri kullanmaktadırlar.

    Klasik osteotomi yöntemlerinde kullanılan keski ve çekiçlerle kontrollü kırık hattı oluşturmak mümkün değildir. Ultrasonik rinoplastide ise kemikleri düz hatlarda istediğimiz açılarda kesebiliyoruz. Bu da estetik açıdan yaptığımız işe yansıdığı için artık burun yanlarındaki kemikleri daha iyi inceltebiliyoruz. Kemiklerin kontrollü kesilmesi ile ultrasonic olarak ameliyat ettiğimiz hastaların burunları daha zarif ,ince ve doğal hatlara sahip oluyor. Burun sırtının daha ince görünmesi ve tabiri caizse kalemle çizilmiş gibi zarif sonuçların elde edilebilmesi biz cerrahların ameliyat sonuçları ile ilgili daha fazla kontrollü olmamızı sağlıyor. Tıbbın her bölümünde olduğu gibi burun ameliyatlarında da her geçen gün yeni gelişmeler görülüyor Benim tüm amacım dünyada kullanılan yeni teknolojilerin gerisinde kalmadan kişisel tecrübe ve becerilerim doğrultusunda hastalarım için en iyisini yapabilmek. Binlerce burun estetiği yapmış bir cerrah olarak şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki ultrasonic rinoplasti hem hasta konforu hemde estetik açıdan diğer yöntemlerden daha üstün.

    Özetle Ultrasonik Kemik Şekillendirlmesi Avantajları:

    • Yumuşak doku travmasını sıfıra indiriyor.Böylece morluk şişlik neredeyse hiç olmuyor.
    • Çok kontrollü kesiler sayesinde kalemle çizilmişçesine hatlar oluşuyor.
    • Daha zarif burun sırtı burun ucu geçişi sağlıyor.
    • Keski ve çekiç yöntemi veya mikromotor sistemleri ile oluşabilen kontrol dışı kemik kırıklarını tamamen önlüyor.Böylece burun kemiği ile yüz kemikleri arasında oluşan basamak şeklindeki kötü görünüm yaratan bozuklukları önlüyor.
    • Yumuşak dokulara çevredeki kan damarları ve kıkırdaklarda zedelenmeye neden olmadığı için ameliyat sonrası dönemde iyileşme daha hızlı oluyor ve bu sayede hastalar günlük hayatlarına çok daha hızlı dönebiliyor.
    • Milimetrik olarak ölçülebilen kemik şekillendirilmesi ile daha öngörülü sonuçlar elde edilebiliyor.Ve bu da sonuçların daha tatminkar olmasını sağlıyor.Hasta tatminini arttırıyor.
    • Rinoplasti sonrası görülen komplikasyon ve istemeyen durumları azaltıyor.

    ULTRASONİK RİNOPLASTİ İLE KALEMLE ÇİZİLMİŞ GİBİ ZARİF,İNCE,DOĞAL HATLAR……..

    Sosyal medya hesapları
    Facebook
    Twitter
    Youtube
    Blog

  • Hangi yüz kusuru nasıl gizlenir?

    Hangi yüz kusuru nasıl gizlenir?

    İşte yüz kusurlarını örtmenizde size yardımcı olacak bazı ipuçları…

    Yüz kusularınızı gizlemek için yapmanız gerekenler…

    Pigment lekelerini kapatmak için

    Önce hafif bir arındırma yapın. Cilt tonunuza çok yakın bir kapatıcıyı lekelerin üzerine hafifçe vurarak uygulayın. Bu işlemi lekeler hafifleyene dek uygulayın. Kapatıcıyı uygularken lekelerin sınırını belirginleştirmemek için etrafına doğru biraz taşırın. Daha sonra fondöteninizi ve pudranızı uygulayın.

    Kızarıklık ve sivilceleri kapatmak için

    Yeşil renkte bir kapatıcıyı kızarıklık veya sivilcelerin üzerine hafifçe yayarak sürün.

    Kırışıklıkları gizlemek için

    Cilt tonunuzdan 1-1,5 ton açık bir kapatıcıyı kırışıklık boyunca sürün. Kapatıcıyı parmağınızla veya bir fırçayla yayıp teninize yedirin. Daha sonra fondöteninizi ve pudranızı uygulayın.

    Burnunuz uzunsa

    Burun ucunuza koyu renk fondöten uygulayın. Fondöteniniz kompakt fondöten olursa ve nemli süngerle uygularsanız çok daha iyi sonuç alırsınız. Fondöteni sınır yapmayacak şekilde iyice yedirdikten sonra küçük dokunuşlarla pudralayın.

    Burnunuz genişse

    Gölge ve ışığı kullanın: burnunuzun üzerine (burun kemiğiniz boyunca) daha açık tonda; burun kanatlarınıza ise daha koyu tonda fondöten sürün. Parmağınızla fondöteni iyice yayın ve 2 ton arasındaki sınırları yedirip yok edin, mat bir pudrayla pudralanın.Çeneniz çok küçük ve içeri doğruysa

    Çenenize açık renk bir fondöten sürün. Bu çenenizin hacmini artıracaktır. Koyu ve parlak renkte rujlar kullanmayın, dikkati başka yerlerde toplamak için göz makyajınıza önem verin.

    Çeneniz çok çıkıksa

    Çenenizin ucuna koyu renk bir fondöten uygulayıp pudralayın. Dudaklarınızı öne çıkaracak canlı renkte rujlar tercih edin, böylece çeneniz belirginliğini yitirecektir.

    Yuvarlak yüzü uzun göstermek için

    Yüzünüzün daha ince görünmesi için, şakaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve çene altınıza büyük bir allık fırçası yardımıyla bronz allık sürün. Daha açık renk pudrayla alnınızı, burnunuzu ve çene ucunuzu vurgulayın.

    Göz çevresindeki çizgileri kapatmak için

    Kapatıcı bir kalemle veya ince bir fırçayı kapatıcınıza bulayarak çizgilerin üzerinden dikkatle geçin ve parmak uçlarınızla üzerlerine hafifçe vurarak cildinize yedirin. Bu arada kapatıcınızın fondöteninizden daha açık tonda olmasına özen gösterin.

    Yorgun ve uykusuzsanız

    Alt kirpiklerinizi rimellemeyin; aksi taktirde daha yorgun görünürsünüz.

    Dudaklarınız çatlamışsa

    Ruj sürmeden önce nemlendirin ve çok koyu tonlar kullanmayın.

  • Yüzünüzün şekli karakterinizi belirliyor…

    Yüzünüzün şekli karakterinizi belirliyor…

    Yıllarca beden ve psikoloji arasında bağlantı kurmaya çalışan Çinli bilginler, yüz okuma sanatı ‘fizyonomi’yi geliştirerek yüz hatlarına göre karakter tiplerini sınıflandırdı.

    Burun, çene, kaş, göz ve dudaklara bakarak kişilik özellikleri tahmini yapmaya ne dersiniz? Alın, burun, çene, kaş, göz ve dudaklar kişilik özellikleri hakkında bilgi veriyor.

    Alın

    Kişilerin düşüncelerini geliştirme yöntemi hakkında bilgi veriyor.

    Geniş alın

    Güçlü bir hayal gücü ve entellektüel kişilik yapısını simgeliyor.

    Dar alın

    Kişinin dikkatli, zamanlamaya önem veren, matematiksel yetenekleri kuvvetli biri olduğunu anlatıyor. Bombeli bir alna sahip kişiler ise inisiyatif sahibi, uyumlu, paylaşımcı olarak kabul ediliyor.

    Gözler

    Hayata bakış açısını ve stres karşısında ki davranış şeklini anlatıyor.

    Çukur gözler

    Ciddi ve gizemli oluyor.

    Yakın gözler

    Titiz, kararlı ve detaycı kişilik yapısına sahip oluyor.

    Büyük gözler

    Açık sözlülüğü, kibarlığı ve sözüne güvenirliliği yansıtıyor.

    Küçük gözler

    Dikkatini kolay toparlamayı ve kapalılığı simgeler ve hayata iyimser bakmayı sevmez.

    Patlak göz

    Hayata karşı hevesli ve alıngan oluyor.

    Burun

    İş hayatındaki tercihleri ve para konusuna bakışı simgeliyor.

    Geniş burun

    İş hayatında kendine güvenen ve sosyal yapısı olan kişiyi simgeliyor.

    Dar burun

    Kontrolcülüğü ve garanticiliği simgeliyor.

    Büyük burun

    İdealistliği ve lider olma isteğini temsil ediyor.

    Küçük burun

    İnsanlarla iyi iletişim kurabilme yeteneğine sahiptir.

    Yuvarlak ve şiş burun

    Para konusunda başarıyı ve tasarruf düşüklüğünü gösterir.

    Dudaklar

    Düşünceleri ifadeyi simgeliyor.

    Geniş dudaklar

    Kişinin cömert olduğunu gösterir.

    İnce dudaklar

    Az ve öz konuşmayı, hırsı ve muhafazakarlığı gösteriyor.

    Aşırı büyük alt dudak

    Kişinin tembel ve zevke düşkün olduğunu anlatıyor.

    Çene

    Kendini savunma yöntemini ve saldırganlık düzeyini belirliyor.

    İkiye ayrılmış çene

    Kararsızdır.

    Yuvarlak çene

    Enerjikliği ve tez canlılığı yansıtır.

    İleriye doğru çıkık çene

    İnatçılığı ve hoşgörüsüzlüğü simgeler.

    Geniş çene

    Otoriterliği, acımasızlığı ve enerjiyi simgeliyor.

    Sivri çene

    Çabuk sinirlenen yapıyı gösteriyor.

    Yüz şekli

    Kişinin duygusal ve zihinsel düzeyini belirliyor.

    Kemikli yüze sahip olanlar

    Çalışmayı seven ve ürkek kişileri yansıtır.

    Zayıf yüzler

    Derin düşünceli ve dikkatli olan kişilerdir.

    Aşırı uzun yüzlü

    Kibirli olurlar.

    Şişman yüzlü

    Maddiyatçı, eğlenceye, rahatına düşkün olur.

    Kaşlar

    Hayata dair önemli kararların nasıl alındığı hakkında bilgi veriyor.

    Aşağıya doğru kaşlar

    Kişinin ilişkilerini ciddiye aldığını ve sahiplendiğini gösteriyor.

    Kalkık kaşlar

    Hırslı biri olduğunu ve kolay sinirlendiğini gösteriyor.

    Uzun kaşlar

    Güçlü ve mücadeleci kişilik yapısına sahiptir.

    İnce kaşlar

    Kolay vazgeçen ve esnek yapıya sahiptir.

    Birleşik kaşlar

    Maceracıdır.

    Düz kaşlar

    İyimserdir.

    Kulaklar

    Çevredekileri etkileme ve onlardan etkilenme düzeyini belirliyor.

    Büyük kulaklar

    Müziğe olan yeteneğini yansıtır.

    Normal kulaklar

    Ciddiyeti yansıtır.

    Başa yapışık kulaklar

    Toplum kurallarına bağlılığı simgeler.

    Büyük ve kepçe kulaklar

    Konuşmayı çok sevdiğini simgeler.

  • Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Uzman Dr. Elif Güveloğlu, hem bağışıklığı artıran hem de hastalıkları kolay geçirmeye yarayan formülleri Ceyda Erenoğlu’na anlattı. İşte o formüller:

    Taze zencefil ve meyve

    Malzemeler:
    Yarım kibrit kutusu kadar çiğ zencefil
    Yarım nar (dış kabuğu soyulmuş, iç zarları ile birlikte)
    1 elma
    1 kivi
    1 mandalina veya portakal (kabuklu)

    Hazırlanışı
    Tüm malzemeyi kabuklarıyla birlikte katı meyve sıkacağından geçirin. Çocuklara verilecekse yarısını ballı su ile karıştırın.

    Zencefil çayı

    Malzemeler:
    1 kibrit kutusu taze zencefil (ince ince dilimlenmiş)
    1 avuç kurutulmuş ıhlamur çiçeği
    1-2 kabuk tarçın
    8 – 10 karanfil tanesi

    Hazırlanışı
    Porselen bir demliğe tüm malzemeyi koyun ve üzerine kaynar su boşaltarak alttaki çaydanlığın buharı ile en az 20-25 dakika siyah çay demler gibi demleyin.

    Zencefilli-ballı limonata

    Malzemeler:
    5 adet kalın kabuklu ve kabuğu işlem görmemiş doğal limon
    Yarım demet taze nane
    1 kibrit kutusu taze zencefil
    İyi kalite doğal bir süzme bal (arzu edilen miktarda)

    Hazırlanışı
    İlk olarak bir cam kabın içine limonata için gerekli olacak kadar içme suyu koyun ve bu suyun içine, rendenin en ince tarafı ile hem limon kabuklarını hem de taze zencefili rendeleyin. Sonra mikserde iyice incelttiğiniz nane yapraklarını da suya atın ve yarım saat bekletin. Ardından suyu süzüp arzu edilen miktarda bal ile tatlandırın. Eğer bala alerjiniz var veya balın kalitesinden emin değilseniz şeker ekleyin.

    Nar kabuğu çayı

    Malzemeler:
    İnce doğranmış bir adet taze nar kabuğu

    Hazırlanışı
    Doğranmış nar kabuklarını porselen demliğe koyun ve üzerine yarım litre kaynar su boca ettikten sonra 10-15 dakika demleyin. Günde 2 su bardağına kadar içebilirsiniz. Tadı acı olsa da etkili bir mikrop öldürücüdür. 5 yaşından itibaren çocuklara da verebilir, acı gelirse kaynar su ekleyebilirsiniz.

    Kuşburnu çayı

    Malzemeler:
    1 avuç kuşburnu
    Yarım litre içme suyu

    Hazırlanışı
    Kuşburnu demleme süresi uzun bir çay olarak biliniyor. Kuşburnu meyvelerini kestane dilimleri gibi bıçakla tek tek ikiye ayırın. Ardından porselen bir kaba koyup üzerine soğuk içme suyu ilave edin ve kaynayan bir çaydanlığın üzerine oturtun. Yarım saat kadar bu şekilde demlenmeye bırakın. Kaynar su kuşburnu meyveleri ile doğrudan temas etmediği için bu yöntemle kuşburnundaki C vitamininden ve diğer antioksidanlardan daha fazla yararlanırsınız.

  • H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    “H3N2 virüsü olarak belirlenen grip hastalığını yenmek için bitki çaylarından faydalanın”

    Çok sayıda insanı yataklara düşürüp ateş ve halsizliğe neden olan H3N2 virüsü mevsimsel grip hastalığı olarak biliniyor. Virüs, girdiği vücudu mikroplara karşı savunmasız halde bırakıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, antibiyotik kullanmadan H3N2 virüsünü yenmek için adaçayı, ıhlamur, zencefil, karabiber ve karanfil çaylarının tüketilmesinin yararlı olacağını belirtiyor.

    Hastanelerin dolup taşmasına neden olan H3N2 virüsüne karşı bitkilerin gücünden faydalanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Doğal 5 savaşçı yardımıyla H3N2 virüsünü yenebilirsiniz. ” diyor.

    Ihlamur
    Grip denilince ilk olarak aklımıza gelen bitkilerden biri de “ıhlamur” dur. Yapılan çalışmalarda ıhlamur içerisindeki bileşenlerden bazılarının (flavonoit) iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterirken, bazı bileşenlerin (müsilaj) de boğazı yumuşatması neticesi boğazda tahrişi önlediği ve bu suretle soğuk algınlığı şikayetlerinin hafifletilmesinde tedaviye yardımcı olduğu görülmüştür.
    Adaçayı
    Ağız ve boğaz iltihaplarında etkili olduğu bilinen bir başka bitki ise “adaçayı”dır. Özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğaz iltihaplarında (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çay şeklinde (kesinlikle kaynatılmadan) adaçayı ile hazırlanan gargaranın bu amaçla kullanılması önerilmektedir.
    Zencefil
    Soğuk algınlığı ve gribin önlenmesi ve tedavisinde yararlı olacak bu iki bitkinin yanı sıra zencefil rizomlarının yararları, beklenen etkinin desteklenmesi bakımından önemlidir. Bilimsel çalışmalar zencefil içerisindeki bazı bileşenlerin (gingerol, şogaol) kuvvetli iltihap giderici etkisi bulunduğunu ortaya koymaktadır.
    Karanfil
    İçerisinde bulunan uçucu özellikteki öjenol, ağız ve boğaz mukozası yangılarında yangı giderici; bakteri, mikromantar veya virüslerin yol açtığı ağız ve boğaz enfeksiyonlarında antiseptik olarak ve ağrı hissini hafifletici etkisi söz konusudur. Bu nedenle, özellikle öjenol taşıyan Seylan tarçını kabuğu ile birlikte mikroorganizmalar üzerinde etkisi nedeniyle soğuk algınlığında çay olarak içilmesi ya da yoğun derişimli çayının (%5-10) gargara olarak uygulanması yararlıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda uçucu yağının antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir.
    Karabiber
    Top ve toz formlarındaki karabiber meyveleri ile hazırlanan çayın gargara şeklinde boğaz enfeksiyonlarında yararlı olduğu bilinmektedir. Bilhassa boğazda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği süreçte uygulanması durumunda daha etkili olabilmektedir. Ayrıca yürütülen çalışmalarda bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici, kanserleşmeyi önleyici etkileri bildirilmektedir. Karabiber meyvesinin bileşenlerinden biri olan piperinin biyolojik etkileri son yıllarda dikkat çekmektedir.

    Turşu kurun, boza ve kelle-paça çorbası için’

    H3N2 virüsü Türkiye’de son 1 ayda nüfusun %2’sini enfekte etti. Hastalık ağır seyrediyor, uzun sürüyor ve yakaladığını adeta ‘paçavraya’ çeviriyor. Peki gripten korunmak, yakalandığında bir an önce iyileşmek için neler yapılmalı? Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, “Kilit nokta vücut direncini güçlendirmek” diyor.

    Son günlerde, halk arasında ‘paçavra’ hastalığı olarak da bilinen grip nedeniyle hastanelerin yolunu tutanların sayısında ciddi artış var. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bir ayda toplumun %2’sini etkileyen H3N2 virüsünün yeni bir virüs olmadığını, bu nedenle de bir salgın beklenmediğini açıkladı ancak herkes hastalıktan korunmanın yollarını arıyor.

    Aşırı derecede halsizlik, yorgunluk ve kırgınlık yapan hastalık; ateş, öksürük, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle seyrediyor ve uzun sürüyor. Sadece gripte değil, tüm hastalıklarda tedavilerin daha pahalı ve zahmetli olduğu göz önünde bulundurulduğunda koruyucu yöntemlerin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş da bu noktaya parmak basıyor. Buradaki en önemli kuralın güçlü bağışıklık sistemi olduğunu vurgulayan Dr. Aktaş’ın söyledikleri: “Bağışıklık sistemi vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve savunan ordumuz gibidir. Üstelik sanıldığı gibi sadece mikroplara karşı korumuyor, iç ve dış tüm sağlık bozucu ajanlara karşı koruyor. Her gün karşılaştığımız ve vücudumuzda meydana gelen onca hastalık etkenine rağmen hastalanmadan sağlıklı yaşamamızı bağışıklık sistemimize borçluyuz, bağışıklık sistemimiz olmasaydı, yaşamamız mümkün olmazdı.”

    Fakat bağışıklık sistemi her zaman başarılı olamıyor ve insanlar hastalanıyor. Bu hastalıklardan biri de özellikle kış aylarında artış gösteren ve salgın korkusu yaratan grip. Sadece grip salgını dönemlerinde korunmaya çalışmanın yanlış olduğunu söyleyen ve “Hayatın her döneminde bağışıklık sistemini güçlü ve dengeli tutmak gerek. Bunun için öncelikle genel tedbirleri almak önemli” diyen Dr. Aktaş, güçlü bir savunma sistemine sahip olmak için önerilerini şöyle sıralıyor:

    GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIĞIN ALTIN KURALLARI
    1. Sigara içmeyin.
    2. Alkol kullanmayın.
    3. Günde 40 dakika egzersiz yapın. Ağır egzersiz değil, yürüyün.
    4. İşlenmiş gıdaları hayatınızdan çıkarın, doğal gıdalarla beslenin.
    5. Şekeri hayatınızdan çıkarın, bağışıklık sisteminizi zehirliyor.
    6. Hazır mayalardan uzak durun, vücudunuz hazır mayaları sindiremiyor, ekşi mayaya dönüş yapın.
    7. Probiyotiklerinizi takviye edin. Bunun için fermente gıdalarla beslenin, ev yoğurdu yapın, turşu kurun, boza için.
    8. Bunlarla birlikte bağışıklık sisteminizi güçlendiren bitki çayları içebilirsiniz.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEYEN BİTKİ ÇAYI
    • 1 tatlı kaşığı yeşil çay,
    • 1 tatlı kaşığı ekinezya,
    • 1 tatlı kaşığı ıhlamur,
    • 250 cc. kaynar su.
    Bunları kapaklı bir porselen fincanda yaklaşık 30 dakika demleyip için.

    Grip olduktan sonra kısa sürede iyileşmek için yapılması gerekenler neler? Dr. Ümit Aktaş’ın doktorun önereceği tıbbi tedaviye ek olarak iyileşmeyi hızlandıracak ve bir an önce normal hayata dönmeyi kolaylaştıracak önerileri ise şunlar:

    “GRİPSENİZ BOL BOL KELLE-PAÇA VE İŞKEMBE ÇORBASI İÇİN”

    • Mutlaka istirahat edin.
    • Bol miktarda sıvı tüketin.
    • Bulunduğunuz mekânı sık sık havalandırın.
    • İçeceğiniz çorbalar iyileşmenizde son derece etkili olacaktır: Bol bol kelle paça, işkembe ve tarhana çorbası için. Bunlar, bağışıklığınızı destekleyen fermente gıda içeren çorbalardır.
    • Kapari turşusunu bolca tüketin. Kapari antiviraldir, virüsleri öldürür.
    Aşağıdaki çayı taze olarak hazırlayıp her gün en az 5 fincan için. Sizi rahatlattığını göreceksiniz.

    ŞİKAYETLERİ AZALTAN GRİP ÇAYI
    • Limon kabuğu,
    • 1 tatlı kaşığı adaçayı,
    • 1 tatlı kaşığı zencefil,
    • 250 cc. kaynar su,
    Dr. Ümit Aktaş, grip çayının da bitkilerin etken maddelerinden daha fazla yararlanmak için kapaklı ve porselen fincanda demlenerek içilmesini tavsiye ediyor.

  • Belli Olmayan Estetik

    Belli Olmayan Estetik

    Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) Başkanı ve Plastik ve Estetik Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel, estetikte geçmiş senelerdeki abartılı isteklerin yerini  doğal ve sağlıklı görünüm talebinin bıraktığını belirtti. Yücel, artık estetiğin belli olmayanının makbul sayıldığını ifade etti.

    Anlaşılmayan estetiğin artık “iyi estetik” olarak değerlendirildiğini aktaran Yücel, şöyle devam etti:

    “Estetik ameliyatlarda doğallık, sağlık, güzellik ve çabuk iyileşme en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Artık eskiden olduğu gibi abartılı değişiklikler yapılmıyor. Daha önceki yıllarda örnek vermek gerekirse sadece şekil düzeltilmeye çalışılıyordu, fonksiyon gözardı ediliyordu. Özellikle burun estetiği olanların rahat nefes almaları beklenen bir durum değildi. Şimdi ise fonksiyona en az görünüm kadar önem veriyoruz. Eğer burun estetiğinden sonra hastalar eskisinden daha iyi nefes alamıyorlarsa bu başarılı bir ameliyat olarak kabul edilmiyor.”

    Yücel, günümüzde estetik cerrahi talep eden hastaların büyük bölümünün çalışan, sosyal hayatın içerisinde yer alan insanlar olduğunu, bu nedenle ameliyat sonrasında şişlik ve morlukların çabuk düzelmesi, hastanın kısa sürede normal görünümünü kazanarak işine ve sosyal hayatına geri dönebilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

    Yücel, yeni tekniklerin cerrahi operasyon sonrasında daha hızlı iyileşmeyi sağlamaya yönelik olduğunu dile getirdi.

    “Kişilik özellikleri ve etnik yapı”

    Yücel, geçmişte yapılan burun estetiği ameliyatlarında burnun kaldırıldığını ve ucunun inceltildiğini, bunun da hastaların büyük bölümünün nefes almasını zorlaştırdığını söyledi.

    Daha önce burun ameliyatı sonrasında şişlik ve morlukların çok uzun sürdüğünü belirten Yücel, şöyle konuştu:

    “Şimdi ise buruna şekil verilirken hastanın yüz yapısı, kişilik özellikleri ve etnik yapısı göz önünde tutuluyor. Özellikle kadın ve erkeklerdeki yaklaşım tamamen farklı olmalı. Erkeklere kadınsı bir burun yapmamaya özen gösteriyoruz. Herkese aynı burunu yapmamaya çalışıyoruz. Ameliyat öncesinde bilgisayar simülasyonları yaparak burunun son halini belirliyoruz. Amaç hastanın ameliyatlı olduğunun anlaşılmaması.”

    Yücel, göz kapaklarını yüzden bağımsız düşünme döneminin de sona erdiğini, üst kapağa yönelik bir işlem yaparken sıklıkla kaş ve alına da bir müdahale yaptıklarını dile getirdi.

    Göz altıyla ilgili bir işlem yaparken orta yüz ve yanak bölgesinde de bir gençleşme hedeflediklerini ifade eden Yücel, şöyle devam etti:

    “Eskiden amaç fazla ciltte torbalara yol açan yağları çıkartmaktı. Bu da içeri çökük gözlere neden oluyordu. Şimdi ise göz çevresine çok katmanlı yaklaşım yapıyoruz. Bu da sağlık açısından önemlidir. Cerrahi öncesinde göz küresinin etrafı, kemik çatı, şakaklar, kaş altları, orta yüz ve yanak bölgesini yağ enjeksiyonlarıyla güçlendiriyoruz.”

    “Kişi yedikleri ve içtiklerine dikkat etmeli”

    Yücel, hastaların vücudunun birçok yerine estetik yaptırdığını ifade ederek, “Karnındaki yağlanmadan rahatsız olanlar gerdirme işlemi yaptırabiliyor. Çok acı çekileceğine dair kötü bir efsaneye sahip. Gayet sağlıklı bir yöntemle karındaki fazla olan yağlanmayı da ortadan kaldırabiliyoruz. Ayrıca estetik yöntemle vücuttan çıkarılan yağ tekrar vücudun başka bir yerinde yapılacak estetik operasyonda kullanılabiliyor” diye konuştu.

    Yücel, estetik ameliyatların ardından kişinin yediklerine ve içtiklerine dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.  (AA)

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Türkiye’de her üç kişinden biri bas ağrısından şikayetci. Araştırmalara göre 250 ye varan değişik baş ağrısı çeşidi var. Bugün eczanelerde hatta market ve bakkalar da baş ağrısına karşı kullanılacak çeşitli ilaçlar var. Bu ilaçların doktor gözetiminde kullanılması gerekmekte.

    Peki ilaç almadan baş ağrımızı kendi kendimize tedavi etmeye çalışsak nasıl olur ? İşte size baş ağrınızı ilaçsız geçirmek için 10 ipucu :

    1. Çok uzun süre aç kalmak baş ağrısının sebeplerinden biridir, çünkü açlık kan şekerinizin düşmesine neden olur. Düzenli ve dengeli beslenmek ve tabiki doğru gıda ve besinler ile beslenmek gerekir. Bol miktarda Magnezyum baş ağrılarınızın önüne geçebilir. Çok fazla yağlı ve şekerli gıda tüketimi baş ağrısının en büyük sebeplerinden biridir. Araştırmalara göre abartmadan kahve içimi baş ağrılarınızı hafifletebilir çünkü kafein kan dolaşımını dengeler.
    2. Sabahları baş ağrısıyla uyanıyorsanız, bu diş ve çenenizle ilgili bir sorununuz olduğunu gösterebilir. Diş ağrıları kendini baş ağrısı şeklinde hissettirebilir. Diş doktorunuzu düzenli olrak ziyaret etmeniz bu ihtimali ortadan kaldıracaktır. Ağız ve diş sağlığının düzenli bir şekilde yapılması, bu sebeple meydana gelebilcek baş ağrınızın önüne geçecektir.
    3. Bütün gün masa başında veya bilgisayar karşısında oturan kişilerde bel, özellikle boyun ağrıları baş ağrılarına sebep olabilir. Böyle bir sorun yaşıyorsanız fön makinanız size yardımcı olabilir. Fön makinanızı sıcak ayarına getirerek, boynunuzdan omuzlarınıza daireler çizerek bir kaç dakika masaj yapın. Yararını göreceksiniz. Ama en önemlisi masa başı veya bilgisayar karşısında doğru pozisyonda oturmalısınız.
    4. Çok uzun süreli uyumak, az uyumak kadar baş ağrısına sebep olacaktır. Hafta sonları düzensiz veya uzun süreli uykuların sonucunda oluşan baş ağrıları çok sık görülen bir sorundur. Uyku saati düzeninizi hafta sonları dahil bozmayın. Düzenli uyku saatleri sadece baş ağrılarınız için değil, sağlıklı bir vücut içinde size çok yararlı olacaktır.
    5. Farkında olmadığınız göz bozuklukları baş ağrısının sebeplerinden biridir. Kitap okurken baş ağrısı çekiyorsanız ve bazen okumakta zorlanıyorsanız bir göz doktoruna gitmenizde fayda var. Düzenli olarak göz doktoruna muayene olmak göz bozuklukları sebebiyle oluşabilecek baş ağrılarınızın önüne geçecektir.
    6. Her insandan fazla stres değişik belirtiler gösterir. Kimisinde mide ağrısı şeklinde, kimisinde boyun ağrısı kimisinde de baş ağrısı şeklinde kendini belli eder. Mümkün olduğunca stresden uzak durmalısınız ?
    7. Az su içmek kan pıhtılaşmasına sebep olur ve oksijen emilimini azaltır. Oksijen alımının azalması baş ağrılarının büyük sebeplerinden biridir. Su içmek için susamayı beklemeyin, çünkü susama hissi vücudunuzun size olan uyarısıdır. Uyarı gelmeden su tüketerek vücudunuzun su ihtiyacını karşılayın. Ortalama bir insanın günde 2 litre su tüketmesi gerekmektedir.
    8. Yukarıdaki madde de belirttiğimiz gibi oksijen alınımının azalması baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biridir. Sigara içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak, havasız veya kirli havası bulunan yerlerde bulunmak, nefes aldığınızda yeterli oksijen almamanıza sebep olacaktır. Eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmaklı ve yukarıda bahsettiğimiz ortamlardan uzak durmalısınız.
    9. Soğuk Jel kompress ile boyuna ve omuzlara yapılan masaj baş ağrılarınızı hafifletir. Önce soğuk jel kompresi şakaklarınıza, alnınıza ve omuzlarınıza birer dakika tutun sonra 3 dakika ara verin, tekrar birer dakika soğuk kompresi uygulayın. Daha sonra nane yağıyla şakaklarınıza masaj yaparsanız nefesiniz açılacaktır. Bu size dinlenmişlik hissi verecek, rahatlatacak ve kaslarınızı gevşetecektir. Eğer naneye karşı alerjiniz varsa nane yağı masajını uygulamamalısınız.
    10. Haftada en az 3 kez yarım saat temiz havada bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak baş ağrılarına iyi gelecektir.

    Eğer yukarıda saydıklarımızın faydasını görmezseniz eczanelerde reçetesiz satılan ağrı kesicilerde kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise ayda en fazla 10 adet ve 3 gün üst üste bu ağrı kesicileri kullanmamaktır. Sürekli olarak alınan ağrı kesiciler baş ağrılarınızı kronikleştirebilir.

  • Burundaki Siyah Noktalar Nasıl Yok Edilir?

    Burundaki Siyah Noktalar Nasıl Yok Edilir?

    Siyah noktalar özellikle burun üstüne konuşlanmıştır. Burunda olan siyah noktalar temizlense de sık sık yeniden doğar. Bu durum kaçınılmazdır. Kesin bir çözümü yoktur.
    Hepsi etkili ve faydalıdır.

    Biyolog ve Kozmetolog Pervin Bulgak Türk Kahvesi Peeling Maskesi
    Malzemeler :
    1 tatlı kaşığı Türk Kahvesi
    1 tatlı kaşığı sısma zeytinyağı
    Malzemeleri karıştırıyoruz. Bu kremsi maskeyi göz çevrelerimiz hariç, siyah nokta bulunan kısımlara dairesel hareketler ile uyguluyor, peeling işlemi yapıyoruz. Sonra da yüzümüzü soğuk su ile yıkıyoruz. Soğuk su cilt için çok önemli bir güzellik ürünüdür.

    Burundaki Siyah Noktalar İçin Ev Yapımı Maske
    Malzemeler :
    1 kaşık süt
    1 kaşık toz jelatin alıyoruz
    Kase
    Maske fırçası
    Bu siyah nokta soyucu ev yapımı bir maskedir. Hazır satılan ve siyah nokta çıkaran maskelerden çok daha faydalıdır. Yapılması da son derece kolaydır.
    Malzemeleri kasede karıştırıyoruz, mikrodalga fırında veya normal fırında yüksek ısıda 1 dakika bekletiyoruz. Varsa eğer maske fırçası yardımı ile siyah noktalı bölgeye sürüp 15 dakika bekletiyoruz. Yüzümüzde soyulabilir bir maske haline gelecektir, soyulabilir bir maske haline geldiğinde onu bir ucundan tutup tamamen kaldırıyoruz, çıkarıyoruz ve bütün siyah noktalar o kaldırdığımız jelatinin üzerine yapışıyor. Sürülebilir kıvamda olması önemli. Isısını ve kıvamını kontrol ettikten sonra sürüyoruz.
    Bildiğiniz gibi siyah noktalar, çene ve burun bölgesinde olmaktadır. Çıkardığınızda siyah noktalar üzerinde oluyor. Hafif kalın olacak şekilde bal kalınlığında sürüyoruz. Çok çabuk donar. Donduğunda kaldırınız.
    Bunu her gün yapmamız doğru değil haftada 1 yapılmalıdır.

    Ev yapımı maske tarifleri için tıklayın…

  • Estetik burun ameliyatında revizyona son

    Estetik burun ameliyatında revizyona son

    “DOĞAYA VE DOĞALA DÖNÜŞ”

    Geliştirdiği pek çok burun ameliyatı tekniği dünyanın en prestijli estetik cerrahi dergilerinde yayınlanan Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlker Manavbaşı, revizyon korkusunun ortadan kaldırıldığı burun estetiği ameliyatlarına imza atıyor. İlker Manavbaşı aynı zamanda, dünya çapında 99 üyesi olan The Rhinoplasty Society Derneği’nin en genç üyesi…

    Estetik burun ameliyatı planlama ve uygulama aşamasında son yıllarda ciddi gelişmeler gösterdi. Güzellik trendleri değiştikçe genel beğeniler de buna uygunluk gösteriyor. On beş-yirmi yıl öncesine kadar uygulanan ameliyat teknikleri aşağı yukarı her hasta için aynı olduğundan bütün hastaların burunları birbirine benzerken sokakta gezen, bir kafede oturan kadınları birbirinden ayırmak neredeyse imkansızdı. Eskinin bu kopya ameliyatlarından sonra günümüzde daha doğal sonuçlar elde edilmeye başlandı. Bu sonuçların alınmasında en önemli etkenlerden bir tanesi de hastanın yüzüne, cinsiyetine ve vücut yapısına uygun burun ameliyatı planlaması oldu. Bu sayede “estetik görünüm” kavramı da belirgin olandan daha doğal ve uygun görünene doğru kaydı. Burnu oluşturan parçalar değerlendirilirken yüzün alt üniteleri de bu değerlendirmede göz önüne alınmalı.

    Güzelliğin bütünü oluşturan parçaların uyumundan geçtiğini bilen Dr. İlker Manavbaşı, tüm hastaları için ayrıntılı resim çalışmaları yapıyor. Resim ve modelleme yapılması artık estetik burun ameliyatı (rinoplasti ameliyatı) muayenesinin ilk basamağını oluşturuyor. İlker Bey; ameliyat öncesi yapılan çizimlerin ve modellemelerin ameliyatta uygulanmasını sağlayan teknikler geliştirerek, bu aşamaya kişisel katkı sağladı.

    10 yılı aşkın bir süredir estetik burun ameliyatları yapan Op. Dr. İlker Manavbaşı bu süre zarfında ameliyat olup sorunları devam eden ya da istediği fonksiyonel ve estetik sonuçları elde edemeyen sayısız hastayla karşılaştı.

    Sorunların kaynağını bulmak üzere araştırmalarına başladığında, başarılı ameliyat sonuçlarının burnun doğal yapısını koruyarak yapılan ameliyatlardan sonra elde edildiği sonucuna vardı. “Doğal olan”ı ve “doğanın verdiğini koruma” anlayışını benimseyen Op. Dr. İlker Manavbaşı’nın bu prensiplere bağlı kalarak geliştirdiği burun ameliyatı teknikleri ile Aesthetic Plastic Surgery, Plastic Reconstructive Surgery ve Journal of Plastic Reconstructive and Aesthetic Surgery dergilerinde yayınlanmış 6 adet burun estetiği makalesi bulunuyor.

    Burun Estetiğinde Klipsleme Yöntemi

    Op. Dr. İlker Manavbaşı’nın burun eğriliklerini düzeltmeye yönelik geliştirdiği ameliyat teknikleri dünyanın en saygın plastik cerrahi dergilerinden Journal of Plastic Reconstructive and Aesthetic Surgery’de “The use of titanium clips in septal surgery for correction and strengthening” adı altında yayınlanmıştır.

    Son yedi yıldır bu felsefeyle çalışmalarını sürdüren Op. Dr. İlker Manavbaşı, işe burnun temeli olarak görülen orta direği ve pek çok burun eğriliğinin kaynağı olan septumun düzeltilmesi ile başladı. Geliştirdiği “Klipsleme” yöntemi ile son 6 yıldır, düzeltilmesi neredeyse imkansız olarak kabul edilen burunlarda son derece başarılı sonuçlar elde etti. Bu konuyla ilgili çalışmalarını, dünya çapında pek çok kongrede sunmak üzere davetler aldı. Bu vakaların sonuçlarını içeren İngilizce yayını ise, dünyanın en saygın dergilerinden Journal of Plastic Reconstructive and Aesthetic Surgery isimli dergide 2012 yılında yayınlandı.

    Doğal Yapıya Dönüş

    Op. Dr. İlker Manavbaşı’nın bir sonraki çalışması ise burun sırtında estetik ameliyatları sonrasında oluşan düzensizliklerin önlenmesi oldu. Geleneksel burun ameliyatlarında kemeri oluşturan kıkırdak kısım çıkartılırken, İlker Bey ise bu kısmı kendi geliştirdiği dikiş atma tekniği ile burun içine kıvırarak burnun doğal yüksekliğini ve genişliğini korumaya yönelik bir yaklaşım sergiliyor. İlker Bey bu tekniği 2008 yılında İtalya’da bir sunumunda anlattı. Sunumu dinleyen Aesthetic Plastic Surgery dergisinin editörü Amerikalı Plastik Cerrah Prof. Dr. Thomas Biggs, İlker Bey’in çalışmasını aynı isimli dergide yayınladı.