Horlamadan kurtulmak için 6 doğal yol sayesinde siz de bu dertten kurtulacak artık horlamayacaksınız!
Horlama her yaşta görülebilen fiziksel bir sorundur.Yaşlı insanlar daha yüksek sesle ve şiddetle horlama eğilimindedir.
Uyku sırasında solunum yaparken havanın akışına engel bir durum varsa, yüksek ses ile sonuçlanır ve buna horlama denir.Hava akışı düzensiz, yetersiz uyku veya yataktaki yatış pozisyonu gibi nedenlerle rahat nefes alınamıyorsa bunlar hep horlama nedenidir. Horlamadan kurtulmak için 6 doğal yol sayesinde siz de bu dertten kurtulacak artık horlamayacaksınız!
Horlama zararsız gibi görünse de, kalitesiz uyku alımı, gün boyu agresiflik ve yorgunluk gibi sonuçlar doğurabilen bir etkendir.
Ayrıca odadaki diğer insanların uyku düzenini bozarak, huzurlu bir gece geçirmelerini engelleyen bir durumdur. Aşırı horlama böbrek, kalp beyin gibi hayati organların oksijen alınımını engelleyerek, çalışma fonksiyonlarını bozabilir. En doğru olanı biran önce bu problemden kurtulmaktır.
Size bildireceğimiz horlamadan kurtulmak için 6 doğal yola uyarak bu soruna çözüm bulabilirsiniz.
Yatış Pozisyonu Mühim Size önerimiz horlamak istemiyorsanız, asla sırtı üstü yatmayın.
Sırt üstü yattığınızda dil ve boğaz kasları gerginliği azalır, gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz.,ve bu gevşemeye bağlı olarak horlama görülür. Yüzüstü yatmakta sağlıklı bir pozisyon değildir.
Doktorların önerisi sağ avucunuz sağ yanağınızda olmak üzere, sağ tarafınıza yatmanızdır.
Horlamanızda önemli ölçüde azalmanın olduğunu göreceksiniz.
Horlamadan kurtulmak için 6 doğal yol
Reyhan Çayı
Birkaç fesleğen(reyhan) yaprağını ezin ve bir fincan ölçüde 2 dakika kaynatın.
1 tatlı kaşığı bal ekleyip, çayı süzmeden için.
Fesleğen tıkanıklığı açarak boğaz yolunuzu, soluk borunuzu açık tutar.
Horlamadan kurtulmak
Papatya Çayı
1 bardak sıcak suya kuru papatya atıp, demleyin ve bir tatlı kaşığı bal ekleyip sıcak sıcak için.
Papatya çayının sinirler üzerinde yatıştırıcı ve sakinleştirici etkisi vardır.
Stresi azaltıp, horlamayı keser.
Horlama Sorunundan Kurtulmak İçin Tavsiyeler
Horlama sorunundan kurtulmak istiyorsanız kesinlikle alkolü bırakmalısınız.
Alkol boğazın arkasında bulunan kasların düzgün bir şekilde çalışmasını engeller.
Düzenli spor yapmakta kasları güçlendiren ve horlamayı engelleyen şeylerdendir. Obezite de horlamanın en büyük nedenlerindendir.
Şayet kiloluysanız, kilo vermelisiniz.
Kilo verip, ideal kiloya ulaştığınızda horlamanızında geçtiğini göreceksiniz.
Uyumadan önce ağır yemeklerden kaçının, şayet açsanız açlığınızı narenciye ve sebze yiyerek bastırın.
Sağlıklı beslenmekte horlamaktan kurtulmakta etkilidir.
Horlamadan kurtulmak için 6 doğal yol
Zeytinyağı
Yatağa girmeden önce yalnızca bir çay kaşığı zeytinyağı içerseniz, boğaz kaslarınız kayganlık kazanır,
soluk borunuz açılır ve bu da horlamayı azaltır ya da engeller.
Böylece uykuda soluk alıp verirken, dokular artık titreyip ses çıkarmaz.
Horlamadan kurtulmak için 6 doğal yol
Süt Her gece yatmadan önce ılık bir bardak süt için.
Buna bir tutam zerdeçal tozu veya biber tozu ekleyin. Zerdeçal solunum yollundaki herhangi bir tıkanıklığı temizler, ve soluk borusunun açık olmasını sağlar.
Süt ise soluk borusunun büyük koruyucularındandı.
Böylece nefes alışverişiniz rahat ve kolay olur.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Üst solunum yolunun kısmi tıkanıklıklarına bağlı olarak gelişen horlama sosyal hayatı olumsuz etkileyen bir problem ikensolunumun tam olarak durması anlamına gelen apne çok ciddi bir sağlık sorunudur.
Horlama ve Uyku Apnesi Sendromu Nedir?
Üst solunum yolunun kısmi tıkanıklıklarına bağlı olarak gelişen sesli uyku; horlama, uyku sırasında solunumun durması ise apne olarak isimlendirilmektedir. Basit horlama sosyal bir problem iken apne mutlaka tedavi edilmesi gereken ciddi bir sağlık sorunudur.
Solunum havanın ciğerlerimize doğru akışı sırasında solunum yollarının cidarında oluşan çekilme (vakum) etkisi ile dar bölgelerde oluşan türbülansa bağlı olarak mukozal yüzeylerin karşılıklı çarpışması horlama sesini oluşturmaktadır. Hava yolları cidarındaki bu çekilme etkisine bağlı olarak hava pasajının daralması ile hava akışı azalmakta hatta kanalın tamamen çökerek kapanması ile solunum durabilmektedir.
Uyku sırasında burun ve ağız solunumunun 10 saniyeyi geçecek şekilde tam olarak durması apne, bir saatlik uyku sırasında oluşan apne sayısı Apne İndeksi (AI) olarak isimlendirilmektedir.
Uykuda akciğerlere giden hava akımının 10 saniyeden uzun süre ile %30-50 oranında azalması ile beraber solunum hareketinin azalması ya da kandaki Oksijen doygunluğunun (O2 saturasyonu) azalması hali ise hipopne olarak ifade edilmektedir.
Uykuda solunum durması hastalığının ciddiyetinin saptanmasında en fazla kullanılan değer olan AHI (Apne hipopne indeksi) değeri bir saatlik uyku sırasında oluşan apne ve hipopne sayılarının toplamını ifade etmektedir.
Uyku sırasında solunumda oluşan bu değişiklikler ile beraber beyin elektrik aktivitesi, kan oksijen düzeyi, kalp ritmi, kan basıncı, hava yolu basıncı, vücut pozisyonu gibi pek çok parametre polisomnografi testi (uyku analizi) ile takip edilerek problemin ciddiyeti tespit edilmektedir.
Genel olarak AHI değeri 5 in altında ve kan Oksijen doygunluğu %90 ın üzerinde olan hastalardaki problem basit horlama ya da üst solunum yolu direnç sendromu olarak kabul edilirken AHI değeri 5-30 arasında olanlar hafif, 30-50 arasında olanlar orta, 50 den fazla olanlar ise ağıruyku apnesi olarak kabul edilmektedir.
Kandaki oksijen doygunluğu göz önüne alındığında uyku sırasında kan oksijen doygunluğunda %85 in altına değerler saptanan hastalar orta, %60 tan düşük değerler saptanan hastalar ağır uyku apnesi olarak değerlendirilirler.
Görülme Sıklığı
Otuz yaş altındaki erkeklerde basit horlama oranı %10 iken 60 yaşın üzerindeki erkeklerde oran %60’a kadar çıkmaktadır. İdeal kilolarının %15 daha fazlasına sahip olan insanlarda horlama ve apne sıklığının arttığı gösterilmiştir.
Amerika’da 30-60 yaşları arasında erkeklerin %24’ünde kadınların %9’unda apne indeksi 5 ve üzerinde bulunmuştur.
Şikayetler ve Bulgular
Hastalığın şiddetine bağlı olarak değişen gündüz uyku hali vardır. Hastalar gece uyku zamanı ne kadar uzun olursa olsun gün içerisinde de uyku problemi çekerler. Gece uykuları iyi olmadığından sabahları dinlenememiş olarak kalkarlar. Apne indeksi ve/veya AHI çok yüksek olan hastalarda konuşma esnasında ve araba kullanma sırasında dahi uykuya dalma gözlenir. Sabah belirgin olup daha sonra hafifleyen baş ağrısı, gün boyu izlenen unutkanlık, dikkat azlığı, konsantrasyon bozukluğu eşlik eden başlıca bulgulardır.
Hastaların doktora başvurmasına neden olan en önemli şikayet ise horlamadır. Hastanın yatak partnerinin de görüşmede bulunması doğru bir hikaye alma açısından önem arz eder.
Uyku kalitesinin bozuk olması hastalarda anksiyete bozukluklarına, bilişsel yeteneklerde azalmaya, saldırganlığa ve depresyona da yol açabilmektedir. Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda cinsel fonksiyon bozukluklarına da sık rastlanır. Cinsel fonksiyon bozukluğunun altında yorgunluk, isteksizlik, psikolojik rahatsızlıklar ve uykusuzluk ile ortaya çıkan hormonal değişiklikler bulunmaktadır.
Gece sık idrara kalkma uyku apnesi sorunu olan hastalarda sıkça gözlenen bir bulgudur. Özellikle çocuklarda kanda karbondioksit miktarının artmasıyla mesane kasılma bozuklukları, sık idrar kaçırma, erişkinlerde ise sık idrara kalkmaya neden olur.
Bu hastalarda sıklıkla görülen yağ metabolizması bozulmaları sonucunda hastalar kilo almaya devam ederler. Kilo problemi arttıkça metabolizma değişiklikleri belirginleşerek hastanın kilo vermesini gittikçe güçleştirir. Göğüs ve ense kısmında belirgin olarak ortaya çıkan gece terlemesi bu tip hastalarda görülen diğer bulgudur.
Yüksek tansiyon, akciğer hipertansiyonu, kalp ritim bozuklukları, kalp damar rahatsızlıkları ve inme gibi problemlere de uyku apnesi sendromlu hastalarda sıkça rastlanmaktadır. Apne indeksi 20’nin üzerinde olan hastaların ölüm riski de normale göre çok yüksektir; dolayısıyla hastaların mutlaka tedavi edilmeleri gerekir.
Uyku Apnesi Tanısı
Uyku apnesi sendromu pek çok sistemi ilgilendirebilen bir rahatsızlıktır. Hastalara tanı koymada iyi bir hikaye alınmalı ve genel vücut muayenesi yanında gerekli olan durumlarda bu probleme neden olabilecek şeker hastalığı, tiroid yetmezliği gibi sistemik hastalıkları araştırmaya yönelik tahliller yapılmalıdır.
Uyku apnesi şüphesi ile başvuran hastada üst solunum yolunun ayrıntılı bir muayenesi gerekir. Muayenenin uyanıkken yapılması nedeniyle muayene ile uyku apnesi sendromu tanısı koymaktan çok apneye neden olabilecek burun içi, yumuşak damak, küçük dil (uvula), bademcikler, dil kökü gibi bölgelerde belirgin ya da şüpheli tıkanma ve çökmelerin ortaya konması amaçlanmaktadır.
Burundan bükülebilir bir kamera ile girilerek damak arkası ve dil arkası bölgelerin doğal pozisyonlarında değerlendirilmesi (fiberoptik larengoskopi) muayenenin en önemli aşamalarından birisidir.
Tanı amacı ile yapılan en önemli test uyku analizidir (polisomnografi). Polisomnografik inceleme yapmaksızın uyku apnesi sendromu tanısını koymak ve problemin derecesini anlamak mümkün değildir.
Uyku apnesi tanısı konulan hastalarda son zamanlarda giderek daha fazla tercih edilen bir değerlendirme yöntemi ise uyku endoskopisidir. Bu tetkik ile ameliyathane şartlarında gece uykusu anestezik ilaçlarla taklit edilirken burundan endoskop ile girilerek tıkanmanın seviyesi değerlendirilir. Cerrahi tedavi tekniğine karar verebilmek için son derece faydalı olan bu değerlendirme sırasında özellikle dil kökü kaynaklı problemi olan hastalarda ağız içi aparatların solunum yolunu açıcı etkisi de kontrol edilebilmektedir.
Uyku Apnesi Tedavisi
Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda tedavi hastalığın şiddeti ve tıkanmanın yerine göre çok farklı alternatifler içermektedir.
Horlama ve uyku apnesi sendromu hastalarının çoğunluğu normal kilolarının hayli üzerinde olan hastalardır. Kilo vermenin sadece diyetle yapılması mümkün olmayıp günlük aktivitenin de artırılması ve bu yaşam stilinin standart hale getirilmesi gerekmektedir; Hastalara mümkün olduğunca alkol kullanmamaları ve yatıştırıcı etkiye sahip ilaçlardan uzak durmaları tavsiye edilmelidir.
Sırt üstü yatış pozisyonunda şikayetlerin arttığı genellikle hasta yakınları tarafından da ifade edilmektedir. Yan pozisyon tavsiye edilen uyku pozisyonudur. Sırtüstü pozisyonunda yatmamak için sırta yastık koymak, pijamaya top dikmek gibi metotlar kullanılabilir.
Horlama tedavisi için yatmadan önce ağıza sıkılarak kullanılan ilaçlarda amaç boğaz bölgesinin yağlandırılmasıyla sürtünmeyi azaltmak; ve horlama sırasında oluşan gürültünün şiddetini düşürmektedir. Özellikle burun tıkanıklığı şikayeti belirgin olan hastalar uykuda burnu açık tutan bantlar ve benzeri aparatlardan fayda görmektedir. Başı yüksekte tutan ve burun tıkanıklığını azaltıp dil pozisyonuna olumlu katkıda bulunan özel yastıklar da bazı hastalarda horlamanın azaltılmasında etkili olmaktadır. Bu tür uygulamalar basit horlama olgularında rahatlıkla kullanılabilecekken uyku apnesine belirgin etkileri olmamaktadır. CPAP (continuous positive air pressure) Cihazı uyku apnesi sendromu hastalarında cerrah tedavinin en önemli alternatifidir. CPAP cihazı ile sağlanan pozitif basınçla nefes alma sırasında hava yolunda çökmeye neden olan negatif basıncın dengelenmesi ve hava pasajının açık tutulması sağlanır.
Cerrahiyi kabul etmeyen, cerrahiden yeterince fayda görmemiş veya çeşitli nedenlerle ameliyat yapılamayan hastalarda CPAP kullanılmalıdır. Ayrıca cerrahiye hazırlanan hastalarda da geçiçi olarak CPAP kullanılabilir.
CPAP’ın kullanımını kısıtlayan en önemli faktör hasta uyumudur. Cihazın her gece düzenli olarak kullanılması burun içinde ödeme, kurumaya ve kanamalara yol açabilir. Burun tıkanıklıkları da bu cihazın kullanılmasını zorlaştırır. Bu nedenle hastalarda CPAP kullanımı öncesinde burun içinde hava pasajını daraltan problemlerin cerrahi olarak düzeltilmesi gerekebilmektedir.
Son yıllarda çok sayıda ve çeşitte kullanıma giren ağız içi aparatları ile alt çenenin öne gelmesi boğaz ve dil kökünde hacmi artırırken dilin öne gelmesi ile dil kökü ve boğazın yanında damak arkası bölgede de genişleme sağlanmaktadır. Basit horlaması olan uygun hastaların bu tür apareylerden belirgin fayda görmesine karşın uyku apnesi sendromu olan hastalarda sadece ağız içi aparatlar kullanılarak problemin çözülmesi genellikle mümkün olmamaktadır.
Uyku Apnesinde Cerrahi Tedavi
Tıkayıcı uyku apnesinde probleme neden olan tıkanma alanı genellikle tek bir bölgeye lokalize olmayıp birkaç anatomik bölge farklı derecelerde olaya katılabilmektedir.
Uyku apnesi cerrahi tedavisinde genel olarak yumuşak damak ve dil kökü bölgelerindeki tıkanmaların çözülmesi amaçlanmaktadır
-Yumuşak Damağa Yönelik Ameliyatlar
Bu bölgede uygulanan cerrahilerde amaç küçük dil ve yumuşak damak arkasındaki hava pasajının hacminin artırılması ve dokulardaki çökme eğiliminin azaltılmasıdır. En sık cerrahi uygulanan bölge olmasına karşın hastaların sadece dörtte birinde problem sadece bu bölge ile sınırlıdır.
Hastaların yarısına yakın bir oranında damak ile beraber dil kökü ya da burun bölgesinde de sorun vardır. Sonuç olarak hastaların %75’inde az veya çok oranda yumuşak damak ve küçük dil problemi olduğu söylenebilir.
Yumuşak damağa yönelik yapılacak müdahaleye karar verirken uyku analizinin yanı sıra küçük dil (Uvula), yumuşak damak, boğaz arka yan duvarları (lateral farengeal bantlar) ve bademciklerin muayene ve uyku endoskopisi bulguları dikkatle değerlendirilmelidir.
Damak radyofrekans uygulamaları; Yumuşak damak dokusu içerisine verilen enerji ile mukoza altındaki dokularda ve damak kaslarında büzülme ve sertleşme ile iyileşen ısı hasarı oluşturulması prensibine dayanır. Sonuç olarak yumuşak damağın hava akımının yarattığı vakum ile titreme ve çökmeye meylinde azalma olur. İşlem ofis şartlarında lokal anestezi altında yapılabilmektedir (şekil 1).
Yumuşak damaktaki kalınlaşma ve sarkmanın sınırlı miktarda olduğu, genellikle horlama şikayeti olup belirgin apnesi olmayan hastalarda ya da hafif yumuşak damak problemi olup apneye neden olan asıl patolojinin diğer bölgelerde olduğu hastalarda tercih edilmektedir.
Yumuşak damağa radyofrekans uygulanması
Şekil 1. Yumuşak damağa radyofrekans uygulanması
Yumuşak damağa implant uygulaması (Pillar Implant): Pillar Prosedürü yumuşak damağın horlama sesinde etkili olan titreşimini ve havayolunu tıkamasına sebep olan gevşekliğini azaltmak için damağa üç adet küçük implant yerleştirilmesi işlemidir (Şekil 2). Bu implantlar yerleştirildiğinde, yumuşak damağa yapısal destek sağlarlar. Zamanla, vücudun doğal dokusunun bu implantlarla kaynaşması yumuşak damağın yapısal bütünlüğünü ve sertliğini artırır.
Pillar Prosedürü
Şekil 2. Pillar Prosedürü
Pillar prosedürü horlama ve apneye yönelik diğer ameliyatlarla birlikte de uygulanabilmektedir.
Küçük dilin kısaltılması (Uvulektomi): Aşırı horlama zamanla uvulanın ödemlenerek uzayıp kalınlaşmasına yol açabilir. Hastaların çok az bir kısmında horlama ve uyku apnesinin sebebi tek başına uzun ve/veya kalın bir uvuladır. Dolayısıyla son derece seçilmiş hastalarda tedavide sadece uvulektomi uygulanır.
Yumuşak damak ameliyatları (Uvulopalatofaringoplasti – UPPP): Yumuşak damak ameliyatları uyku apnesi sendromlu hastalarda en sık uygulanan cerrahilerdir. Temel olarak küçük dil (uvula), yumuşak damak ve bademciklerin (tonsiller) oluşturduğu hacmin küçültülmesi ve yumuşak damak arkasında kalan hava yolunun genişletilip gerginleştirilmesi amacı ile uygulanır. Bu amaçla ilk tanımlanan teknik klasik uvulupalatoplasti (UPPP) ameliyatı olmakla beraber günümüzde bu tekniğin uygulaması oldukça azalmış olup hastaların anatomik yapılarına ve problemin özelliğine göre birbirinden çok farklı içerikte müdahaleler yapılmaktadır.
Yumuşak damağa yönelik ameliyatlarının genel olarak basit horlama hastalarının %85’inde, uyku apnesi sendromlu hastaların %25-75’inde başarılı olduğu belirtilmektedir.
Klasik UPPP Ameliyatında çıkartılan dokular
Şekil 3. Klasik UPPP Ameliyatında çıkartılan dokular
-Dil Köküne Yönelik Ameliyatlar
Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda yumuşak damak ile birlikte en sık problem dil arkası bölgede saptanmakta ve birçok hastada her iki bölgeye de cerrahi müdahale yapılması gerekebilmektedir.
Özellikle kilolu ve vücut kütle indeksi (BMI) yüksek olan hastaların vücut ağırlığının %10’u kadar kilo vermeleri durumunda dil kökü bölgesinden kaynaklanan şikayetlerinde azalma olma ihtimali fazladır. Bu nedenle izole olarak dil kökünde problem saptanan hastalarda vücut kütle indeksinin yüksek bulunması durumunda ameliyat planlanmadan önce mutlaka kilo vermeye yönelik teknikler denenmelidir. Belirgin yumuşak damak patolojisi olan hastalarda orta veya şiddetli apne olması durumunda burun ve damağa yönelik cerrahi öncelikle yapılabilir. Her iki grupta da kilo vermeye yönelik çalışma döneminde gerekirse CPAP kullanılmalıdır.
Dil kökünün lazerle küçültülmesi: Ağız içinden uygulanan bir lazer yardımıyla dil kökünün orta hattında yumuşak doku çıkartılması işlemidir. Aynı zamanda dil kökü lenf dokusunun (dil bademcikleri), ve bazı gırtlak yapılarının küçültülmesi de uygulanabilir. Bu ameliyatlar sonrasında dokulardaki şişme ya da kanamaya bağlı hava yolunun tıkanması ihtimaline karşı geçici olarak boyundan hava yoluna tüp yerleştirilmesi (Trakeotomi) gerekir.
Dil kökü radyofrekans uygulamaları: Dil köküne radyofrekans uygulanmasıyla doku içinde gelişen hasarın sert iyileşme dokusu ile iyileşmesi sonucunda dil kökü hacminde azalma beklenir. Lokal anestezi ile ofis şartlarında da uygulanabilen bu yöntemin olumlu sonuçlarının izlenebilmesi için 4-6 seans tekrarlanma gerekliliği en önemli dezavantajıdır. Dil kökünde büyüme saptanan uyku apnesi hastalarında diğer cerrahilerle beraber aynı seansta uygulanabilir. Bu bölgede uygulanan diğer yöntemlere göre komplikasyon ihtimali belirgin olarak azdır.
Ağız tabanında dili öne çeken kasın ilerletilmesi: Dil kökü bölgesinde hava yolunun genişlemesini sağlayan bir operasyondur. Uyku esnasında kaslarda oluşan gevşeme ve REM uykusundaki tam hareketsizlik dilin geriye düşmesine yol açtığından dili öne çeken kasın gerilmesiyle dilin uyku esnasındaki geriye düşmesinin önüne geçilmiş olunur.
Dilin bağlı olduğu kemiğin (Hyoid) dikişle asılması: Dil arkasındaki bölgede hava yolunu genişletmek amacı ile yapılan bir ameliyattır. Dilin bağlı olduğu hyoid kemiğin dikişlerle alt çene kemiğine ya da boyundaki tiroid kıkırdağa bağlanması ve bu kemiğe yapışan kasların gerilmesiyle de dil kökü gerisinde kalan hava pasajının çökmesi engellenir.
Dil köküne askı dikişi uygulanması: Dilin geri düşmesini önlemek amacı ile yapılan bu ameliyat ile dil kökünden geçirilen bir dikiş çene kemiği içine tespit edilerek dilin geri düşmesi engellenir. Bu yaklaşımın en önemli komplikasyonu ameliyat sonrası dokularda şişlik (ödem) gelişmesidir. Erken dönem sonuçları iyi olmakla beraber zamanla dikişin doku içinde kayması ile başarı azalmaktadır.
– Üst ve alt çene kemiklerinin ilerletilmesi (Maksillomandibuler osteotomi ve ilerletme)
Yüzün orta bölgesinin, sert damak ve alt çene kemiğinin öne kaydırılmasını içeren ciddi bir operasyondur. Bu ameliyatta arka hava yolu genişletilmiş, dili önde tutan kas gerginleştirilmiş olur. Ayrıca ağız içi hacmi artırılmış olmaktadır.
-Burun Ameliyatları
Horlama ve uyku apnesi nedeniyle başvuran çoğu hastada burun içinde eğiklik ya da et büyümesi gibi bir problemler de tespit edilmektedir.
Damak ve dil kökünde belirgin patoloji saptanmayan hastalarda ve CPAP adaylarında burunda ciddi tıkanıklık olması durumunda öncelikle bu problem çözülmelidir.
Ağır uyku apnesi olan kan Oksijen doygunluğu çok düşük, kalp ritm problemleri bulunan, CPAP’i kullanmış fakat yeterince fayda görememiş hastalarda ve cerrahi sonrası dokulardaki şişmeye bağlı üst solunum yolu tıkanması riski olan hastalarda trakeotomi açılmalıdır.
Burun eti büyümesi çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilmektedir. Burun deviasyonu, alerjik nezle varlığı, kronik sinüzit, reflü, tiroid hormon bozuklukları, kronik sigara içiciliği, kötü hava koşulları gibi bir çok faktör burun eti büyümesine neden olabilmektedir.
Burun etlerinin büyümesi burun tıkanıklığı, nefes alamama, başağrısı, horlama, sabah yogun uyanma gibi bir çok şikayete sebep olabilmektedir.
Burun eti büyümesi sorununun ortadan kaldırılması, hastalarımızı oldukça rahatlatmaktadır ve mevcut şikayetleri ortadan kaldırmaktadır.
Bu sorunun çözümünde izlenecek ilk yol tabiî ki ilaç tedavisidir. Alerji ilaçları ve burun etini küçülten ilaçlar belli bir süre kullanılabilir.
İlaç tedavisiyle gerileme olmuyorsa bu durumda burun eti küçültme yöntemleri, farklı tedaviler şeklini almaktadır.
Bu konuyla ilgili tedavi yöntemleri de son zamanlarda oldukça değişmiş durumdadır. Burun etinin radyofrekansla küçültülmesi bunlardan birisidir. Burun eti büyümelerinin yaklaşık % 80 i radyofrekansla küçültülebilmektedir.
Lokal anestezi altında yapılabilen basit bir girişim olan radyofrekans yöntemi 5-10 dakika süren kısa bir işlemdir ve işlem sonrası hastalarımız aynı gün bile işlerine devam edebilmektedir.
Radyofrekans ile küçülmesi mümkün görülmeyen burun eti problemleri varsa, bu sorun endoskopik burun eti küçültme yöntemleriyle ortadan kaldırılabilir.
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, “Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüs türü mikropların neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyondur.” dedi.
Soğuk algınlığından burun, boğaz, kulaklar, östaki tüpü, nefes borusu, ses telleri ve akciğerlerin etkilendiğine değinen Haliloğlu, “Soğuk algınlığı en çok okul çağı çocuklarında görülür ve sıklığı yaşla azalır” dedi.
Soğuk algınlığının ilk belirtileri genellikle boğazda takılma hissi, burun akıntısı ve hapşırık.
Çocuklarda ise boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrıları ve iştahsızlık da görülebilir.
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, henüz soğuk algınlığına kesin etkili bir aşı bulunamadığını anlattı:
Soğuk algınlığına yakalanmamak için, hastalık belirtileri olan kişilerle hastalığın ilk ikinci ve dördüncü günleri arasında temas edilmemesi gerekir. Ancak, çoğu zaman bu mümkün değildir. Soğuk algınlığına yakalanan kişiler, henüz hasta olduklarını anlamadan bulaştırıcı döneme girmiş olurlar.
Soğuk algınlığına yakalanan çocuklar, özellikle burun temizliğinden sonra olmak üzere sık sık ellerini yıkamalı, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burunlarını kapamalıdırlar.
Soğuk algınlığı genellikle 7 ile 14 gün arasında iyileşir. Bazen sinüzit, orta kulak iltihabı, larenjit veya bronşit gibi komplikasyonlar nedeniyle hastalığın seyri uzayabilir.
Haliloğlu, soğuk algınlığının düzelmesinin zamana bağlı olduğunu açıkladı:
Bu süre içinde, hastanın istirahat etmesi ve bol sıvı gıda alması (su, meyve suları gibi) gerekir. Genellikle ağrı kesici, dekonjestan ve allerji karşıtı maddeler içeren soğuk algınlığı ilaçları, hastalığı iyileştirmezler; sadece kas ağrısı, burun tıkanıklığı ve baş ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olabilirler.
Boğaz ağrısının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi, öksürükle koyu balgam gelmesi veya öksürüğün 10 günden uzun sürmesi, 38 derece üzerinde ve birkaç günden uzun süren ateş olması, göğüs ağrısı, sık nefes alma, yutma güçlüğü, sıvı gıda alamama, kulak ağrısı, boyunda ağrılı şişlikler, dudak, deri veya tırnaklarında morarma belirtilerinden herhangi birinin görülmesi halinde doktora başvurulması gerekmektedir.
Soğuk algınlığından korunmak için bunları yapın:
Bağışıklık sisteminizi güçlendirin.
Dengeli beslenin. Meyve sebze ağırlıklı beslenin, fazla et tüketmeyin.
Hastalık riski yüksekse bol bol C vitamini alın. (Örneğin her gün 2 kivi, 1 greyfurt, 1 yeşil biber veya 2 kaşık lahana turşusu yemek gibi)
Hareket edin ve soğuğa karşı vücudunuzun dayanıklı olmasını sağlayın. (Yüzmek,saunaya gitmek, soğuk duş almak, temiz havada yürüyüş yapmak, değişik spor faaliyetleri)
Oda havasını iyileştirin. Hava nemlendiricileri kullanın veya saksı çiçeklerini temin edin. Odayı aşırı ısıtmayın, düzenli olarak havalandırın.
Hava cereyanının oluşmamasına dikkat edin.
Virüslerden korunun.
Soğuk algınlığı dönemlerinden kalabalık ortamlarda, kapalı mekanlarda bulunmayın. Hasta insanlarla öpüşmeyin, 1.5 metreden fazla yaklaşmayın.
Ellerinizi düzenli yıkayın.
Çok kalın veya ince giysiler giymeyin. Havaya göre giyinin.
Stres altındaki insanlar hastalanmaya daha elverişlidir. Her gün düzenli olarak dinlenin. Gevşeme egzersizleri yapın.
Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler Her yıl Dünya’da yarım milyon insan burun estetiği ameliyatı yaptırıyor. Ülkemizde de son derece rağbet gören burun estetiği ameliyatı ile ilgili en çok merak edilenleri Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan’a sorduk.
Burun estetiği ameliyatlarını kısaca tanımlar mısınız?
Burun estetiği ameliyatı yani rinoplasti burun dış yapısının yüzün diğer parçaları ile estetik olarak uyumlu hale getirildiği,aynı zamanda septum denilen burun orta direğini oluşturan kıkırdak yapısının düzeltilebildiği bir ameliyattır.
Hangi yaşlar arasında burun estetiği yaptırılabilir?
Bayanlarda 14-15 yaşından sonra erkeklerde ise 17-18 yaşından sonra burun estetiği yapılabilir.Bu ameliyat için üst yaş sınırı yoktur.
Burun estetiği yaptırmak için uygun bir zaman var mıdır?
Bu ameliyat her mevsimde yapılabilir.Özel bir zaman yoktur.
Estetik burun ameliyatı yaptığınız hastalarınız genellikle ne tür şikayetlerle başvuruyor?
Bu ameliyatı olmak için bana başvuran hastaların çoğunda hem nefes alma problemi hem de estetik problemler oluyor.Ancak sadece estetik problemlerle başvuranların sayısı da oldukça fazla.
Burun ameliyatı için başvuran hastalarınızın en sık şikayetçi olduğu estetik problemler nelerdir?
Burun estetiği için bana başvuran hastaların sıklıkla burun sırtında kemer olması,burun ucunun geniş kutu veya top gibi olması ,burunda bir tarafa doğru eğrilik olması ve burun ucunun sarkık olması gibi estetik şikayetleri oluyor.Genellikle bu problemlerin birkaç tanesi bir arada bulunuyor.
Hastalarınız genellikle ne tür burun yaptırmak istiyor?
Son yıllarda toplumda gelişen estetik görüşün bir sonucu olarak insanlar artık ‘ameliyatlı görünümlü’ burunlar yerine doğal görünümlü , karakterli , çok kalkık olmayan,burun sırtı çok oyuk olmayan burunlar istiyorlar.
Sizin en sık gözlemlediğiniz estetik bozukluk?
Benim gözlemlediğim estetik problemler arasında sık olanlar; burun kemerinin yüksek olması,orta burun çatısının güçsüz olması, ve burun ucunun düşük olması,yine burun ucu ile burun sırtının birbiriyle uyumsuz olması.
Ameliyat öncesinde hastaneye ne zaman yatmalıyım?
Hastaneye ameliyat günü ameliyattan 2-3 saat önce yatılması gerekli tahlil ve muayenelerin yapılması için yeterli oluyor.
Ameliyat öncesinde kan tahlillerini ne zaman yaptırmalıyım?
Kan tahlilleri ameliyat günü yine ameliyattan 2-3 saat önce hastaneye yattıktan sonra yapılıyor.
Ameliyat öncesinde aç kalmalı mıyım?
Ameliyatlarımı genel anestezi altında yaptığım için en az 6 saatlik açlık istiyorum.Eğer ameliyatınız sabah erken olacaksa gece saat 12 den sonra hiçbir şey yiyip içilmemelidir.Eğer öğleden sonra ameliyat olacaksanız 6-7 saat öncesinde hafif bir şeyler yenilebilir.
Ameliyat öncesinde kullanmayı kesmem gereken ilaçlar?
Devamlı kullandığınız ilaçlarınız varsa bunları ameliyattan önce mutlaka bilmeliyiz.Bu ilaçlar duruma göre ameliyat öncesinde kesilebilir veya devam edilebilir.Ancak ağrı kesici ve özellikle Aspirin türevi ilaçlar 1 hafta önceden kesilmelidir.
Ameliyatlarınızı lokal anestezi ile yapıyor musunuz?
Hayır lokal anestezi ile estetik burun ameliyatı yapmıyorum.Bunun nedeni hem hastanın hem de hekimin konforunun yüksek olması.Bu ameliyat %100 konsantrasyon gerektiren bir ameliyat olduğu için hastanın uyanık olmasının ve en küçük bir rahatsızlığının hekimin konsantrasyonunu bozacağını düşünüyorum.
Genel anestezi hakkında detaylı bilgi verir misiniz?
Uygulanacak olan cerrahi işlem sırasında yapılanları hissetmemeniz ve hatırlamamanız amacıyla size, genel anestezi uygulanacaktır.
Bu uygulamalar bilimsel ve etik olarak tüm dünyada kabul edilmiş uygulamalardır.
Sizi, operasyon için ameliyat öncesi ameliyata hazırlık amacıyla hazırlık bölümüne getirdiklerinde, ameliyat salonuna alınmadan önce, anestezistiniz uygun görecek olursa bir ilaç verilecektir. Bu ilaç, ağız kuruluğu, geçici unutkanlık ve uyku hali yapabilir.
Daha sonra ameliyat salonuna alınacaksınız ve bu sırada;
• Kalbinizin durumunu değerlendirmek için EKG elektrotları vücudunuza yapıştırılacak,
• Serum takılması için damarınıza özel bir iğne ile girilecek,
• Parmağınıza, kanın oksijenlenmesini gösteren bir cihaz takılacak,
• Kolunuza tansiyon aleti bağlanacaktır.
Bunların dışında anestezistinizin gerekli göreceği özel uygulamalar yapılabilir. Eğer yapılacaksa bu uygulamalar hakkında size detaylı bilgi verilecektir.
Damarınıza takılan iğneden verilecek ilaçlarla veya maskeden solutulacak oksijen ve anestezik ilaç karışımı ile uyumanız sağlanacak, gerekirse ilaçlarla solunumunuz durdurularak aletler yardımıyla kontrol edilecektir. Bu işlemleri hatırlamayacaksınız. Solunum kontrolü için gerekli görülürse soluk borunuza takılacak olan tüp yoluyla oksijen ve anestezik ilaç verilmesine devam edilecektir.
Bu işlemlerden sonra ameliyata başlanmasına izin verilecektir. Ameliyatınız süresince yaşamsal fonksiyonlarınız sürekli olarak izlenecektir. Gerektiğinde ilaç uygulama ve düzenlemeleri yapılacaktır. Yapılan tüm işlemler, “Anestezi İzleme Formuna” kaydedilecektir.
Operasyon bittikten sonra, size verdiğimiz oksijen dışındaki ilaçları uygulamayı keseceğiz. Bazılarının etkilerini ortadan kaldıran ilaçlar vereceğiz. Eğer takılmış ise boğazınızdaki tüpü çıkaracağız. Durumunuzu takip için uyanma odasına alacağız. İyice uyandığınıza karar verildikten sonra cerrahi kliniğe gönderileceksin.
Hastanede anestezi doktoru beni görecek mi?
Hastaneye yatıp kan tahlilleriniz yapıldıktan sonra anestezi doktoru gelip sizi muayene edecek, genel anestezi almaya uygun olup olmadığınızı değerlendirecektir.
Adetli olmam ameliyatımı etkiler mi?
Adetli olmanız bu ameliyatı olmanıza mani değildir.
Ameliyat öncesi sigara kullanımı zararlı mıdır?
Sigara kullanmanız hem genel anestezi sırasında akciğerlerinizi zorlayacak , uyanmanızı güçleştirecektir.Bu yüzden ameliyattan en az 15 gün önce bırakılmalıdır.Ameliyat sonrasında da yara iyileşmesini kötü yönde etkilediği için bir dönem kullanılmaması gerekir.
Ameliyat öncesi grip oldum, ne yapmalıyım?
Ameliyat öncesi soğuk algınlığı, grip gibi basit enfeksiyonlar bile ameliyat olmanıza engel teşkil eder. Tam iyileşme olduktan sonra ameliyat olmanız uygun olur.
Hastaneye gelirken yapmam gereken hazırlıklar var mı , nasıl bir kıyafet giymeliyim?
Hastaneye gelmeden önce ılık bir duş almanızda yarar var.Bunun dışında rahat bir kıyafet giymeli baştan geçmeli değil önden düğmelenen kıyafetleri tercih etmelisiniz,saçlar uzunsa örülmesi iyi olur.Makyaj yapılmamalı ayaklardaki ve ellerdeki ojeler çıkarılmalıdır.Takı takılmamalıdır.
Ameliyat sonrasında hastanede kaç gün kalırım,yanımda refakatçi olmasına gerek var mı?
Estetik burun ameliyatından sonra hasta aynı gün içinde narkozun etkisi tamamen geçtikten sonra taburcu edilebilir.Ancak ben hastalarımı genellikle 1 gece hastanede yatırıyorum.Hatanın yanında 1 refakatçi olması ,ihtiyaçlarını gidermesi açısından yararlı olacaktır.
Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan; Burundaki şekil bozukluklarının estetik kaygılardan ziyade, sinüzit, üst solunum yolu hastalıkları, uyku bozuklukları, akciğer ve kalp hastalıklarına varabilen ciddi sağlık problemlerine neden olabileceğini belirtti ve sinüzit ameliyatını kozmetik cerrahi ile birleştirerek, hastaları hem sağlığına hem de güzel bir yüze kavuşturduklarını ifade etti.
Burun estetiği ile sinüzit tedavisi
Op. Dr. Emre İlhan konu ile ilgili yaptığı açıklamada: “ Küçük yaşlarda gerçekleşen çarpma ve darbeler sonucunda burun kıkırdağında ezilmeler oluşur. Daha sonra burun kıkırdağı büyürken eğri olarak gelişir. Bunun sonucunda burun kemiğinde eğrilik oluşur ve bu durum nefes alma fonksiyonunu etkiliyor. Eğri bir burunda sinüs fonksiyonları ve burun fonksiyonları sağlıklı bir şekilde çalışmaz ve sinüzite yatkınlık söz konusudur. Bu durum kişinin gün içi aktivitelerinden uyku kalitesine sosyal hayatından iş hayatına kadar bir çok alanda etkisini gösterebiliyor.İlk zamanlarda kişinin hayata kalitesini etkileyen bu durum ilerleyen zamanlarda kişini, sağlığını da kötü yönde etkileyebiliyor. İleri dönemde ise burun tıkanıklığı kronikleşirse kalp ve akciğer sorunlarına kadar varan problemlere neden olabiliyor.Bu nedenle burun tıkanıklığı olan kişilere bu durum için bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmalarını öneriyoruz. Burun tıkanıklığı tedavileri basit bir ilaç tedavisinden burun kemiğinde yapılan düzeltmelere veya estetik amaçla yapılan düzeltmeleri de içeren rinoplasti ameliyatına kadar çeşitlilik gösteriyor. Hatta burun estetiği ameliyatı ile artık her hastada burun içi problemleri de çözülebiliyor.” dedi.
Güzellik ve sağlık bir arada
Op. Dr. Emre İlhan estetik yaptıracak hastalara, burunları ile ilgili herhangi bir operasyon yaptıracakları zaman operasyon öncesinde muhakkak bir Kulak Burun Boğaz uzmanına görünmelerini tavsiye etti ve burun içerisinde sadece estetik operasyonlarla çözülemeyecek problemler de olabileceğini, bu gibi durumlarda hastanın burun içindeki ve dışındaki problemlerin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini ve bu durumlarda burun estetiği ile burun içi problemlerinin de giderilmesi gerektiğini vurguladı.
Dr. İlhan sözlerine şu şekilde devam etti: “Nefes almayı etkileyen burun şekil bozukluklarının pek çok nedeni olabilir. Mesela burun ucunun çok düşük olması, burnun eğri olması, burnun çarpık ve “S” şeklinde olması, burun içindeki orta bölmeyi oluşturan kemiğin eğri olması, özellikle burun içinde burun kemiğini iten konka bullosa dediğimiz burun eti balonlaşması olması gibi… Saydığımız problemlerin hepsi burun şeklini olumsuz yönde etkileyerek, başta sinüzit ve üst solunum yolu enfeksiyonları olmak üzere ileri evrede akciğer ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık problemlerine neden olabilir Bu şikayetlerlerle bize başvuran hastarımıza tedavi amaçlı kombine ameliyatlar önerebiliyoruz. Burun içerisindeki sağlık problemini çözüp, burnu estetik olarak da düzeltiyoruz. Hastalarımızı hem sağlığına hem de estetik bir görünüme kavuşturuyoruz.” dedi.
En güzel burun, nefes alan burundur
Op. Dr. Emre İlhan; estetik operasyonlarda asıl amacın hastanın nefes alan, sağlıklı ve kendine yakışan güzel bir buruna sahip olması gerektiğini belirterek, “Normal şartlarda bize başvuran burun tıkanıklığı, sinüzit veya kronik sinüziti olan hastaların birçoğunda burun içerisinde ve dışındaki eğrilikler nedeniyle bir takım estetik işlemler öneriyoruz. Burun cerrahisinde burun kemiğine de, burun etine de valv bölgesi denilen bölgeye ve burnun her yerine bakıyoruz. Estetik operasyon sırasında hasta herhangi bir nefes şikayetiyle bize başvurmasa dahi burun içerisindeki, sağlıklı nefes almayı önleyen problemleri de tespit edip, çözüyoruz.” dedi.
Eğer horlama gibi bir sorunuz var ise daha fazla kendinize ve başkalarına eziyet etmeyin. Biran önce tedaviye başlayın.
Horlama uykuda solunum esnasında ortaya çıkan gürültülü ve rahatsız edici sestir. Horlamanın birçok nedeni vardır. Temel anlamda solunum esnasında ağızdan başlayıp, akciğere kadar olan bütün yol boyunca ki darlıklar, şişlikler ve anatomik bozukluklar horlamaya neden olabilir. Ayrıca horlamaya burun ve boğazda soluk alma esnasında ki daralmalar da asıl sebep olarak belirtilmektedir. Burada daralmalarda ki titreşimler horlamanın şiddetini artırır. Özellikle çok kilolu insanlarda ağız içi yapısında da şişme olduğu için horlama artar. Burunda ki kemik eğriliği, sinüzitler, polipler, burun etinin şişliği horlamayı arttırabildiği gibi, horlamada boğazda ki problemler daha ön planda rol oynar.
Yumuşak damağın büyük ve sarkık olması, küçük dilin bir cm den daha büyük olması, çok iri bademcikler, büyük geniz eti özellikle çocuklarda horlamaya bunların yanı sıra apre dediğimiz nefes durmasına neden olur. Horlama toplumda çok yaygın bir hastalıktır. İnsanların yaklaşık yüzde kırk beşi arada bir, yüzde yirmi beşi sıklıkla horlar. Erkekler de kadınlara oranla daha fazla görülür, bunda ki en büyük faktör hormon al faktördür. Kadınlarda da menopoz döneminden sonra horlama sıklığı artmaktadır. Horlama tedavisi temel olarak nedene eğilmelik yapılmalıdır. Yani burun kemik eğriliği varsa bu düzeltilmeli, burun etinde şişlik giderilmeli, kronik sinüzit ortadan kaldırılmalı polipler varsa temizlenmelidir. Aynı şekilde ağız içinde dil kökü küçültülmeli, eğer küçük dil büyükse kısaltılmalı, geniz eti ve büyük bademcikler ortadan kaldırılmalıdır. Ama yapılan bu tevdilerden sonra bazı hastalarda horlama tamamen sıfırlanmayabilir. Horlama tedavisinde altın standart uyku testidir. Ciddi hastalarda mutlaka ameliyat öncesinde bu test yapılmalı ve ona göre tedavi planlanmalıdır. Son yıllarda buna eklenen yeni bir yaklaşım vardır. Hasta ameliyat öncesi hafif uyutulur, horlamanın yeri saptanır ve horlama yerine yönelik cerrahi uygulanır. Bu başarı oranını yüzde doksanlara kadar yükseltmiştir. Horlama sorunu yaşayanların daima akşam yemeğini erken yemeleri ve yemekten üç, dört saat sonra uyumaları gerekmektedir. Birde alkol alımı horlamayı tetiklediği için azaltmaları tedavide etkilidir.
İlgili konular ;
– Horlama sorunu yaşayanların uyku düzeni nasıl olmalı?
– Horlamanın nedenleri nelerdir?
– Boğaz yapısındaki hangi sorunlar horlamaya neden olabilir?
– Horlama başka sağlık problemlerine yol açar mı?
– Horlamanın nedeni psikolojik olabilir mi?
– Yataktaki pozisyonumuz horlamayı tetikler mi?
– Yemek yeme ile horlama arasında ilişki var mı?
– Hamilelik döneminde horlama artar mı?
– Şişmanlar daha çok mu horlar?