Etiket: bilgi

  • Ev temizliği için pratik fikirler

    Ev temizliği için pratik fikirler

    Günlük hayatınızı kolaylaştıracak pratik bilgiler ile hayat daha rahat! İşte çok işinize yarayacak 40 püf noktası!

    1. YER TAHTALARINIZ IŞILDASIN
    Temiz yer tahtalarının en büyük düşmanlarından biri de sudur. Yerdeki küçük lekelerin iyice temizlenmesini istiyorsanız, suyun içine biraz sirke katarak yerleri silin. Zeminin anında pırıl pırıl olduğunu göreceksiniz.

    2. BEMBEYAZ DANTELLER
    Beyaz dantellerinizin çok daha beyaz görünmesi için onları ütülemeden önce kaynamış süte batırın.

    3. HASIRLARINIZI KORUYUN
    Hasır iskemleleri ve masaları, arada bir oksijenli su ile silerseniz, pırıl pırıl görünümlerini korunduklarına şahit olursunuz.

    4. DUVAR KAĞIDI LEKELERİNE SON
    Duvar kağıdı üzerindeki kurşun kalem, parmak izi ve kir lekelerini deterjanla silmeye kalkışmayın. Bu lekeleri bir silgiyle silerek kağıtlarınızı temizleyebilirsiniz.

    5. EVİNİZ MİS GİBİ KOKSUN
    Evinizin güzel kokması için yer silme suyuna birkaç damla parfüm damlatmanız yeterli olacaktır. Evinizin uzun süre mis gibi koktuğunu göreceksiniz.

    6. ETKİLİ KÜLLÜK TEMİZLİĞİ
    Sigara külünden kararmış tablaları limon suyuyla ovun. Ziftin kolayca temizlendiğini göreceksiniz. Ayrıca küllüklerdeki lekeleri, tuzlu limonla ovarak temizleyebilirsiniz.

    7. İNATÇI CAM LEKELERİ DERT DEĞİL
    İnatçı cam lekelerinden kurtulmak sandığınız kadar zor değil. Sakın bu lekeleri tel veya benzeri cisimlerle çıkarmaya çalışmayın. Orlonbez üzerine krem deterjan dökerek temizleyin. Böylece camı çizmemiş olursunuz. Ayrıca pencere camlarınızı pırıl pırıl yapmak için temizlik suyuna bir tutam tuz ilave edip camları bu su ile de silebilirsiniz.

    8. KOLTUK TOZUNA SON
    Elektrik süpürgeniz yoksa ve koltuklarınızın tozunu almanız gerekiyorsa, şu yöntemi uygulayın; tozunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacağından hem oda tozlanmaz, hem de koltuğunuz tertemiz olur.

    9. MİS KOKULU GİYSİLER
    Elbiselerinizin güzel kokmasını istiyorsanız, pamuğu kolonya veya parfümle ıslatıp dolabınıza asın. Bu çok basit yöntemle dolabınızdaki diğer giysiler de güzel kokacaktır.

    10. YENİ DİŞ FIRÇASINI DEZENFEKTE EDİN
    Yeni satın aldığınız diş fırçasını kaynar suda dezenfekte etmeden kullanmayın. Fırçanızı kaynar suda birkaç dakika tutmanız yeterli olacaktır.

    11. KAPI VE ÇERÇEVE TEMİZLİĞİ
    Ellerinizin beyaz veya açık renge boyanmış kapı ve tahtalar üzerinde nasıl kötü izler bıraktığını bilirsiniz. Tahta eşyalar böyle kirlendiği zaman yapacağınız işlem şundan ibaret: Çiğ bir patatesi ortadan ikiye bölün ve lekeli bölgeye hafifçe sürün. Lekeler yok olacak ve ahşap eski haline dönecektir. Ayrıca tahta eşyayı temizlemek için iki çorba kaşığı çayı kaynar su içine atın. Su soğuduktan sora renkli kapı veya tahta eşyayı sünger yardımıyla bu su ile iyice yıkayın. Yumuşak bir bezle de kurutun.

    12. ETİKET İZLERİNDEN KURTULMAK
    Yapışmış etiketleri üstlerine biraz yağ sürerek kolayca çıkartabilirsiniz. Bir başka yöntem ise fön makinesini etikete tutmak. Sıcak hava etiketin kolay çıkmasını sağlar.

    13. FİNCAN LEKELERİNİ ÇIKARMAK İÇİN
    Kahve ve çay lekesi oluşmuş fincanlarınızı, limon veya portakal kabuğuna az miktarda tuz döktükten sonra silerek temizleyebilirsiniz.

    14. FIRIN TEMİZLİĞİ İÇİN
    Fırının içini temizlemek için, içine geceden sıcak su ve amonyak dolu bir kap koyun. Sabah kapağını bir süre açık tutun, sonra süngerle silin.

    15. ÜTÜ NASIL TEMİZLENMELİ?
    Ütünüzün altı kirlendiyse, bir parça pamuğu sirkeye batırın; yavaş yavaş ovun. Kirden eser kalmadığını göreceksiniz. Ayrıca ütü sıcakken, altını bir iki damla zeytinyağı damlatılmış nemli bir bezle silerseniz, göz kamaştıracak bir temizlik elde edersiniz.

    16. KAHVE LEKESİ SORUN OLMASIN
    Üzerinize veya halıya kahve döküldüyse, lekeyi soğuk suyla ıslattıktan sonra hemen birkaç damla gliserin ile çitileyin.

    17. LİMON ETKİLİ BİR TEMİZLEYİCİ
    Değersiz olarak gördüğünüz limon kabuklarını güneşli bir yerde kurutursanız, iyi bir temizleme aracına sahip olursunuz. Bu kurumuş kabuklarla, özellikle isli ve yağlı mutfak eşyalarınızı, çelik eşyaları ve bıçakları ovarken, şaşırtıcı sonuçlar alabilirsiniz.

    18. ŞİŞE YAĞINI ÇIKARMAK…
    Yağlı şişeleri yağdan arındırmak için önce deterjanla yıkayın. Sonra durulanan şişenin içine sodalı su koyarak çalkalayın. Beş dakika kadar salladığınız şişenin içine bu sefer içine kahve telvesi ilave edin. Bir süre bu şekilde salladığınız şişenin kısa bir süre sonra yağlardan tamamen arındığını göreceksiniz.

    19. ELDEKİ CEVİZ LEKESİ
    Ellerinizi önce 1-2 dakika sirkeye batırılmış bir pamukla sonra da soğuk suyla temizleyin. Ardından soğuk suyla yıkayın. Ceviz lekesi tamamen çıkacaktır.

    20. SOĞAN KOKUSUNDAN KURTULMAK İÇİN
    Ellerinize sinen soğan kokusundan haşlanmış patatesle kurtulabilirsiniz. Ellerinizi haşlanmış patatesle ovun. Bu işlem kokuları alıp götürecektir.

    21. ÇEKMECE İÇİ NASIL TEMİZLENMELİ?
    Eğer çekmecelerinizi temizlerken içini boşaltmak istemiyorsanız, elektrik süpürgenizin ucuna ince çorap geçirin. Böylelikle tozları kolay yoldan temizlemiş olursunuz.

    22. BEYAZ TÜL PERDELERİNİZİ YIKARKEN…
    Perde ve tüllerinizin ilk günkü beyazlıklarına kavuşmasını istiyorsanız, yıkama suyunun içine iki yemek kaşığı toz şeker ekleyin. Beyazlıklarına hayret edeceksiniz!

    23. ÜTÜ ISISINI NASIL AYARLAMALI?
    Öncelikle ütülemeye en düşük ısıyla başlayın. Kumaş için gerektikçe ısıyı yükseltin. En yüksek derece ile bitirin. Karışık kumaşlarda ısıyı en narin kumaşa göre ayarlayın (Gerekirse ortalama bir sıcaklık ayarı kullanabilirsiniz.)

    24. BEMBEYAZ ÇARŞAFLAR
    Beyaz çarşaflarınızı yıkarken en büyük düşmanınız klorlu çamaşır sularıdır. Çünkü kumaşı hem yıpratır hem de sararmasına neden olur. Eğer beyazlatmaya ihtiyaç duyuyorsanız, oksijen-bazlı çamaşır suyu kullanın. Kullanım talimatında elde yıkanması gerektiği yazıyorsa öyle yapın. Yumuşak bir sabun kullanın. Sıkmayın, asın ve kurumaya bırakın. Çarşaflarınızı kuru, temiz yerlerde saklayın.

    25. BANYO TEMİZLEMEYE NEREDEN BAŞLAMALI?
    Önce çöp kutularını boşaltın. Ardından yerde ve köşelerde birikmiş kirleri, dökülmüş saç ve tüyleri süpürün. Klozeti ve musluğunuzu dezenfektan ürünle temizleyin. Musluğu temizlerken yanındaki aparatları da unutmayın. Son olarak da fayansları, duvarları ve tavanı silerken bütün iz ve kirleri çıkardığınızdan emin olun. Önce su tutup daha sonra kurulayarak daha kesin bir sonuç almanız mümkün. Son olarak banyonuzda bulunan aynaları temizlemeyi de ihmal etmeyin.

    26. KRİSTALLERİNİZ PARLASIN
    Kristallerin ışıl ışıl parlaması mümkün. Bunun için yapmanız gereken çok basit; kristallerinizi yıkadıktan sonra durulama suyuna biraz sirke ekleyin. Sonuca şaşıracaksınız.

    27. KOLTUKTAKİ ŞARAP LEKESİ
    Koltuğunuzun üstüne dökülen kırmızı şarap, tadınızı kaçırmasın. Çünkü bu lekelerden kurtulmanın bir yolu var. Ancak bunun için hızlı davranmanızı tavsiye ederiz. Şarabın döküldüğünü fark ettiğiniz anda lekenin üzerinde evinizde varsa az miktarda beyaz şarap dökün. Ya da şarabı emmesi için şarap kumaşa karışmadan ya da kumaş üzerinde kurumasına fırsat vermeden lekenin üstüne karbonat dökün. Karbonat yoksa tuzu deneyin. Daha sonra soğuk su ve süngerle lekeli yeri silin.

    28. YANMIŞ SÜT KOKUSU CANINIZI SIKMASIN
    Sütü ocakta unutup yakmak hepimizin başına gelebilecek bir kaza. Yanan sütün yaydığı kokuya tahammül etmek ise sabır işi. Bu sabrı göstermek istemiyorsanız, yapacağınız şey çok basit: Yanmış süt kokusundan kurtulmak için sütü ısıttığınız kabın üzerine ıslak bir bez koyun. Bunu vakit kaybetmeden yapın ki, bez kokuyu hemen emebilsin. Gerekirse bezi çeşme altında ıslatıp suyunu sıkarak kap üzerine birkaç kez örtün. Süt kokusunun yok olduğunu göreceksiniz.

    29. CAM KIRIKLARINI DERT ETMEYİN
    Evde cam bir eşyanız kırıldığında küçük parçaları kolayca toplayabilmek için ıslak pamukla kırıkların saçıldığı bölgeyi temizleyin. Neredeyse gözle görülmeyecek kadar küçük parçalar bile pamuğa takılacaktır.

    30. MANGAL IZGARASINI TEMİZLERKEN…
    Mangal ızgarasını temizlemeyi gözünüzde büyütmeyin. Izgara üzerine yapışmış artıklar için ızgara ılıkken nemli bir gazete kağıdına sararsanız, artıkların yumuşayıp kendiliğinden döküldüğünü göreceksiniz.

    31.SARIMSAK KOKMAYIN
    Bol sarımsaklı nefis bir mantının ardından vicdan azabı gibi üzerinize çöreklenen sarımsak kokusunu sorun etmeyin. Mantı keyfinin ardından ağız kokusu endişesiyle artık konuşmaya çekinmenize gerek yok. Elbette sarımsak kokusu dahil tüm kötü ağız kokularından korunmak için dişlerinizi iyice fırçalamalısınız. Ayrıca sarımsağın ardından maydanoz yaprağı çiğnemek de işe yarar.

    32. BALIK KOKUSUNDAN NASIL KURTULMALI?
    Dondurulmuş balığın kötü kokusunu almak için balığı kızartmaya başlamadan önce süte batırabilirsiniz. Kokudan eser kalmadığını göreceksiniz!

    33. LAHANA KOKUSUNA SON
    Lahananın sağlığımız için faydaları elbette saymakla bitmez. Ancak bu faydalı sebzenin pişerken etrafa saldığı koku, evimizin kötü kokmasına sebep olur ve canımızı sıkabilir. Ancak bu kötü kokudan kurtulmak mümkün. Bunun için lahanayı pişireceğiniz tencerenin içine küçük parçalar halinde kestiğiniz ekmek parçalarını atın. Ekmeklerin yemeğe karışmaması için ekmekleri küçük bir paketin içine koymanızı tavsiye ederiz.

    34. HALIDAKİ SİGARA LEKESİ
    Halıdaki sigara lekesini çıkarmanın en etkili yolu, lekenin oluştuğu yeri zımpara kağıdı ile yuvarlak hareketlerle silmektir. Daha sonra varsa halı yıkamada kullanılan bir deterjanla da ikinci silme işlemini gerçekleştirebilirsiniz.

    35. MİS KOKULU BİR GARDIROP
    Giysilerinizin hoş kokması için gardırobunuzun içine bir torba içinde sabun koyun. Gardırobunuzun kapağını sıkıca kapatın. Birkaç gün sonra tüm giysilerinize mis gibi sabun kokusu sinecektir.

    37. IŞIL IŞIL ÇAYDANLIKLAR
    Çaydanlığınızın içinde biriken kireç tortusundan kurtulmak için çaydanlığın içinde 15 dakika kadar sirke kaynatın.

    38. PARILTISIYLA KISKANDIRAN FAYANSLAR
    Banyo fayanslarınızın parlamasını istiyorsanız, onları sık sık temizlemeniz gerekir. Banyonuzdaki fayans ve seramikleri temizlemeden önce musluğu sıcak su yönünde çevirerek bir süre banyonun buharla dolmasını sağlayın. Buhar, kiri yumuşatacağı için işinizi kolaylaştırır. Temizlik yaparken mikrop öldürücü ürünler iyi birer seçim olacaktır. Ancak bu ürünleri kullanırken banyonuzun kapı ve pencerelerini açık bırakın ki, soluduğunuzda sağlığınıza zarar vermesin.

    39.MİS KOKULU EVLER
    Evinizin her zaman güzel kokmasını istemez misiniz? Kim istemez ki! Bunun için yapacaklarınız çok basit. Ancak öncelikle nasıl bir koku istediğinize karar vermiş olmanız gerekiyor. Lavanta, vanilya ya da turunçgillerin farklı etkileri var. Vanilyalı oda spreyleri ya da mumlar evinize huzurlu bir hava katar. Özellikle girişe kokulu mum koymak iyi bir fikir. Turunçgiller mutluluk hormonlarını etkiler. Portakal kabuğunu sehpa üzerine koyup yanına küçük bir mum yakarsanız, etrafa kokusu hemen yayılır. Lavantanın
    ise rahatlatıcı etkisinden faydalanmak için boş bir sprey kutusunun içine kaynar su ve lavanta yaprakları atarak bu doğal spreyi hemen istediğiniz odalara sıkabilirsiniz.

    40. TENCERE YANIĞI NASIL TEMİZLENİR?
    Yanan tencere can sıkıcı olabilir. Ancak nasıl temizleyeceğinizi bilirseniz, bu o kadar canınızı sıkan bir soruna dönüşmez. Bunun için tavsiyelerimize kulak verin. Öncelikle yanan tencereyi su ile doldurun. İçine bir miktar bulaşık deterjanı ekleyip kaynamaya bırakın. Fokurdamaya başladıktan sonra birkaç dakika daha tutup ocaktan alın. Tencereyi içindeki suyla birlikte bir saat kadar bekletin. Daha sonra bir sünger yardımıyla silerek tüm kalıntılardan arındırabilirsiniz.

     

    İnşaat Sonrası Temizlik Nasıl Yapılır? Tıklayın !

  • Google, neyim var benim?

    Google, neyim var benim?

    Fark ettiği her belirtide internetin başına geçip kendisine teşhis koymaya çalışanlardan mısınız? Dikkat! Boş yere evhama kapılabilir ya da önemli bir belirtiyi önemsiz sanıp erken teşhis şansını kaçırabilirsiniz…

    The Pew Research Center’ın yaptığı araştırma, 2012 yılında ABD nüfusunun yüzde 35’inin kendilerine teşhis koymak için internete girdiğini gösteriyor. Araştırmaya katılan 3 bin kişinin yüzde 41’i kendilerine koydukları teşhisi bir uzmana onaylattığını söylerken, katılımcıların üçte biri ise ikinci bir görüşe başvurmadığını belirtiyor. Yüzde 18’i ise bir uzmana gittiğinde kendi teşhislerinin yanlış olduğunu fark ettiğini söylüyor.

    Çalışmayı hazırlayanlar, araştırmanın amacının kimlerin internet üzerinden sağlık araştırması yaptığını ortaya koymak olduğunu söylese de tıp uzmanları sonuçların, kişilerin ruhsal sağlıkları hakkında endişe verici olduğunu ve bu açıdan da değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

    Devir, siber evham devri

    Northwestern Memorial Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Rahul K. Khare, “Sanal dünyada büyük bir bilgi kirliliği var. Herkes kanser olduğuna ve yakında öleceğine karar vermenin dört web sitesi uzağında duruyor. Burun akıntınızın soğuk algınlığına mı işaret ettiğini araştırırken ulaştığınız bilgiler sanal bir evhamı tetikleyebiliyor. Burun akıntısı, boğaz ağrısı, büyüyen lenf nodları gibi genel belirtileri ‘google’layan ve kanser olduklarına inanan kişilerin temeli olmayan kaygılara kapılması gittikçe yaygınlaşan bir durum… Lenf bezindeki şişliği doğrudan non-hodgkin lenfoma olduğuna yoranlar var” diyor.

    Bu bilgiler sizi çok şaşırtmamış olabilir çünkü bugün çevrenizdeki birçok insan hatta siz de doktora gitmeden önce Google’ın fikrini alıyorsunuz.

    Yaşayanlar anlatıyor

    “Kendi kendilerinin doktoru oldular”

    “Emekli olan anne ve babamın durumundan endişeliyim. İyice kendilerine döndükleri şu günlerde önce gazetelerdeki sağlık haberlerini okuyarak ve televizyonlardaki doktor programlarını izleyerek işe başladılar. Bir şeylere iyi geldiği öne sürülen ürünleri satın almaya başladılar. Ardından internete merak saldılar. Şimdi evimizdeki durum şu; o gün karnı ağrıyan Google’a şöyle yazıyor: ‘Karın ağrısı neyin belirtisi?’ Google da sağ olsun en hafifinden en ağırına bir sürü hastalığı sıralıyor. Bazen o kadar endişeleniyorlar ki onları ‘bilgisayar yasağı’ ile tehdit etmek zorunda kalıyorum. Geçtiğimiz günlerde aile hekimi de babama, ‘Her şeyi biliyorsanız niye doktora geliyorsunuz?’ demiş. Kalabalık aile toplantılarında da konular hep şöyle dönüyor; ‘Beyin fonksiyonları için şu bitkiyi alıyorum’, ‘Bence sen de ara öğünlerde şunu yemelisin’, ‘Geçen hafta televizyonda izledim, belki de biz tansiyon hastası değilmişiz.’ Onları dinlerken bir yandan gülüyor bir yandan da üzülüyorum.”

    Esma, 25, İstanbul

    Hiç değilse bunları yapın 

    Gerçekçi olmak gerekirse hissettiğimiz bazı belirtileri Google’a asla sormamamız mümkün değil. Gerek kendimiz, gerek çocuklarımız gerekse yakınlarımız için bir gün mutlaka ona danışıyoruz. Hiç değilse konudan çok uzaklaşmamak için Dr. Khare’nin şu önerilerine kulak verebilirsiniz.

    * Güvenilir sitelere girin

    Herkesin bir internet sitesi kurabileceğini ve ulaştığınız bilgilerin tıp eğitimi almamış kişilerce yazılmış olabileceğini göz önünde bulundurarak her şeyi okumamakla işe başlayın. Sağlık önerilerinin tanınmış, itibarlı isimlerden geldiğine dikkat edin.

    * Konudan uzaklaşmayın

    Araştırmanızı kendi konunuzla sınırlı tutun, bilgiden bilgiye atlamayın. Sadece kendinizde var olduğunu düşündüğünüz belirtilere bakın ve bunları okuduktan sonra bilgisayardan uzaklaşın.

    * Mutlaka uzmana onaylatın

    Eğer edindiğiniz bilgiler canınızı sıktıysa hiç vakit kaybetmeden ilgili doktora danışın ve endişelerinizi aktarın. Gerçekçi olmayan endişelerle hayatı kendinize zehir etmeyin.

    İddialı tedavi reklamları işleri zorlaştırıyor

    Televizyon programlarında, gazetelerde ve internet sitelerinde sağlık bilgisinden geçilmeyen ülkemizde durum nasıl? Memorial Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, bu konudaki sorularımızı yanıtladı.

    İnternetten sağlık bilgilerine ulaşma imkanı doğduğundan beri hastaların yaklaşımlarında farklılıklar görmeye başladınız mı? 

    Hastalar yakınmalarını bir arama motoruna yazdığında sayfalarca bilgiye ulaşabiliyor. Hekime geldiklerinde bu bilgiler ışığında hekimi yönlendirmeye çalışıyorlar ve gereğinden fazla tetkik talebinde bulunabiliyorlar. Hekim, tanı ve tedavinin yanında hastanın edindiği yanlış bilgileri düzeltmek, onu ikna etmek zorunda kalıyor.

    Hekimlerin bu konudaki en büyük sıkıntısı nedir?

    Günümüzde bilgisayar kullanmayı bilen hemen herkesin, sağlık ya da hastalık ile ilgili bir konuda bilgi edinmek istediğinde başvurduğu en önemli kaynaklardan birisi internet… Doktora başvurmadan önce internette araştırma yapan hastaların sayısı giderek artıyor. En büyük sıkıntı, internetteki yanlış bilgiler ve yönlendirmelerden kaynaklanıyor. Tabii ki internetteki tüm bilgiler yanlış değil ancak burada doğru kaynakların seçilmesi çok önemli. Ayrıca ilaç reklamları, iddialı tedavi ve tanı reklamları hasta ile hekim arasında tartışmalı durumlar yaratıyor. Hekim onaylamadığı ilaç veya yöntem hakkında hastayı doğru bilgilendirmek, ikna etmek zorunda kalıyor.

    İnternetten bu bilgilere ulaşmanın avantajları var mı?

    Hasta, kendisine bir tanı konduğunda bu konu ile ilgili bilgiye internetten ulaşabilir, bilgilenebilir. Hekimi kişiyi yeterince bilgilendirmemişse bunun yararı da olabilir.

    Kendi kendine sanal teşhis koymak hangi açılardan riskli olabilir?

    Sanal teşhis diye bir durum söz konusu olamaz. Bu hastaya boşuna zaman ve moral kaybettiriyor. İşin doğrusu öğrenilinceye kadar yaşamını kabusa döndürebiliyor, depresyona sokabiliyor. Hatta yakınmalarının önemli olmadığı hükmüne varıp, bazı hastalıklarda çok önemli olan erken tanı için değerli olan zamanı da kaybettirebiliyor.

    Bu konuda hastalarınıza önerileriniz ne oluyor? 

    Öncelikle hasta olan kişilerin hekimlerine başvurmasını öneriyoruz. Hastalar başvuracakları kurum veya hekimi internetten seçebilir ama hekimin hastayı görmesi çok önemli… Hastalığın tanısı hekimin hastayı kapıdan girerken görmesiyle başlıyor, muayene ve tetkiklerle tamamlanıyor. Muayene ve gerekli testler yapılmadan tanıya gidilmiyor.

    Şikayetlerimizle ilgili internette araştırma yapmanın doğru bir yolu var mıdır?

    Maalesef internette araştırma yapmanın doğru yolu şudur diyemiyoruz. Bu konuda derneklere, üniversitelere, resmi kurumlara, eğitim-öğretim işiyle uğraşan tüm sağlık çalışanlarına büyük görevler düşüyor. İnsanlara doğru bilgi aktarmak isteyen sağlık çalışanlarının, resmi kurumların, özel kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin ihtiyaçlara uygun, kaliteli, doğru bilgiler içeren web sitesi hazırlaması ve denetlenmesini sağlaması gerekiyor. Bu noktada hekim olarak bizlerin “Nitelikli bilgi isteyen bizi arasın, bulsun” deme gibi bir düşüncesi olmamalı… Bilgilerini halka anlayabileceği dilden ve ona ulaşabilir şekilde anlatmak, bir hekimin en önemli görevleri arasında bulunuyor.

    Bilmemek daha çok korkutuyor

    Olumsuz düşünmeye yatkınsanız, internet ortamında ulaştığınız bilgileri kötüye yorma ihtimaliniz artıyor. Yalan yanlış bilgiler sizi daha çok korkuya sürüklüyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi’nden Uzman Psikolog Tuba Erzan Kıran, bu tür evhamların bir alışkanlık haline dönüşebileceğini söylüyor.

    İnsanlar bedenlerindeki belirtilerin kanser olduğunu düşünmeye neden bu kadar meyilli?

    Kanser günümüzde belirtiler, tedavi gelişmeleri, korunma yolları, başa çıkma teknikleri gibi konularla sürekli karşımıza çıkıyor. Kaygı düzeyi yüksek olan bireyler en ufak bir bedensel duyumu bir hastalık belirtisi olarak yorumlayabiliyor. Hastalar bazen çok kolay atlatılabilecek bir fiziksel belirtiyi, hayati tehlikesi olan farklı hastalıklarla bağdaştırabiliyor. Bu, olumsuz düşünce süreçleriyle bağlantılı… Bu düşünce biçimleri de kalıtımsal faktörler, model alma, öğrenme ya da olumsuz yaşam deneyimlerinden kaynaklanıyor.

    Bir şey çıkar korkusu ile doktora gitmeyip, internette araştırma yapan ve ölümcül bir hastalığı olduğuna inananların durumu nasıl açıklanabilir?       

    Kronik hastalık kişinin yaşamında kırılma noktası yaratıyor, hayat kalitesinde belirgin değişimlere sebep olabiliyor. Bazı bedensel şikayetlerimizi çevremizle paylaşmaktan çekinip kendi kendimize bilgi edinmeyi tercih edebiliriz. Bilinmezlik, hele ki bedensel yakınmalarla gelen bilinmezlik insanı kaygıya sevk edebilir. Tanı almış olmanın verdiği kaygıdan ve korkudan uzak kalmak herkes için daha rahatlatıcı oluyor. Bu yüzdendir ki; kişiler yaşadıkları kaygıya ilişkin internette çokça araştırma yapıyor.

    Yanlış bilgilere dayanarak endişelenmenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri neler olabilir?

    Bireyin sağlığına ilişkin endişelerinin uzun süreli olması, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanı sıra kaygılarını azaltmak için, sık sık sağlık kuruluşlarına başvurmak ve çeşitli kaynaklardan hastalıklarla ilgili araştırma yapmak gibi çözüm arayışına giriyorlar. Tüm bunlar bireyin yaşadığı endişeye geçici bir çözüm oluyor ancak yoğun kaygıyı ortadan kaldırmıyor. Sürekli hissedilen kaygı, bireyin aile ve sosyal ilişkilerinde bozulmalara, iş performansında ya da günlük işlerin yerine getirilmesinde zorlanmalara yol açıyor.

    İnternetten edinilen bilgilerle kendi kendine teşhis koymak bir bağımlılık haline gelebilir mi?

    İnternette çok fazla vakit geçiren ya da internet bağımlılığı tanısına uyan kişiler, bedensel yakınmalarına dair bilgileri internet üzerinden edinme yönünde fazlasıyla eğilimli olabiliyor. Günümüzde en kolay bilgi edinme aracı olduğu için kaygımızı gidermek adına yaşadıklarımız ya da hissettiklerimizin ne anlama geldiğini internetten öğrenmeye çalışıyoruz. Oysa ki edindiğimiz bilgilerin “kendimiz için” ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu bilmemiz mümkün değil… Bu durum, yaşam kalitemizi bozabiliyor.

    Sağlık sorunlarını doktorla tartışma cesaretini bulmanın yolu nedir?

    Doktora gitme nedenimiz sağlık problemlerimizi dile getirmek olmasına rağmen bazen kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. Doktor muayenesinden sonra fark ediyoruz ki söylemeyi unuttuğumuz başka şikayetlerimiz de var. Bu tür durumları yaşamamızın nedeni heyecan, hastalığımıza dair duyduğumuz kaygı ve korku gibi duygular olabiliyor. Unutmamak gerekiyor ki doğru tedavi planına ulaflmak rahatsızlığımızı doğru ifade etmekle bağlantılı… Rahatsızlığımıza dair kafamızdaki soru işaretlerini gidermek tedaviye aktif katılımı sağlıyor. Muayene esnasında aklınızdakileri ifade etmekte zorlanıyorsanız doktorunuzla görüşmeden önce kafanıza takılanları not etmek faydalı bir yöntem…

    Formsanté Dergisi

  • Avuç içi okutma sistemi için kritik uyarı

    Avuç içi okutma sistemi için kritik uyarı

    “Biyometrik Kimlik Doğrulama” sistemi olarak adlandırılan “avuç içi okutma sistemi” özel hastanelerde uygulanmaya başladı. Bu uygulamayla hastaların kişisel bilgilerin korunamayacağı konusunda büyük endişeleri bulunduğunu belirten Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) “Kimse bu bilgileri vermek zorunda değil. Hastaneler de bilgileri vermeyeni muayene etmem, SGK da parasını ödemem kesinlikle diyemez” açıklaması geldi.

    Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), özel hastanelerden hizmet alımında yaşandığı tahmin edilen yaklaşık 700 milyon TL’lik suiistimali önlemek amacıyla uygulamaya koyduğu ve bugünden itibaren başlayan “Biyometrik Kimlik Doğrulama” sistemine göre gidilen SGK anlaşmalı her özel hastanede ve klinikte hastaların kimlik bilgilerinin yükleneceği “damar izi” özel bir cihazla tarama yaptırılarak kaydettirilecek. Hastane avuç içi ve bunun yanında parmak izini de okutturabilecek. Sağlık Bakanlığı’nın getirdiği bu uygulama ile kimlik tespiti vatandaşların elinden yapılacak ve artık kimlik numaraları dahi kullanmadan muayene olunacak.

    Ancak bu uygulamanın avantajları kadar dezavantajları olduğuna dikkat çekilirken, konu ile ilgili olarak OGÜNhaber’e konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, bu uygulamayla hastaların kişisel bilgilerin korunamayacağı konusunda büyük endişeleri bulunduğunu belirtirken, “Kimse bu bilgileri vermek zorunda değil. Hastaneler de bilgileri vermeyeni muayene etmem, SGK da parasını ödemem kesinlikle diyemez” diye konuştu.

    Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın yaptığı değerlendirmeler şöyle:

    “UYGULAMADAN ENDİŞELİYİZ”

    “Bu tür biometrik veriler doğrudan hasta verilerinin gizliliğine girer. Bilindiği gibi daha önce Sağlık Bakanlığı’nın hasta bilgilerinin hepsinin kendisine gönderilmesine dair kararı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Şimdi aynı isteğin evirip çevirip tekrar geri getirildiği görülüyor. Ayrıca daha önce insan hakları kurullarının verdiği kararlar vardı. Daha önce İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu bu hastanelerde parmak izi ile kimlik kontrolünün uygun olmadığını, yasaklanması gerektiğini açıklamıştı. Burada zaten esas problem, alınan bilgilerin gizli tutulamayacağı, daha sonra gerektiği zaman kötü amaçlar için kullanılabileceği endişesi. Burada da aynı şey geçerli. Önemli olan verilmesi istenmeyen kişisel bilgilerin gizliliği. Alınan bu sağlık verilerinin ileride hangi amaçla, nasıl kullanılabileceğinin bir garantisi yok.

    “KİMSE BİLGİLERİNİ VERMEK ZORUNDA DEĞİL”

    Bu yüzden şunu çok net ifade etmek gerekiyor; kişisel bilgiler gizlidir. Hastalar bu bilgileri kesinlikle vermek zorunda değiller. Yani eğer ‘Ben örnek vermiyorum’ derse kimse bunu zorla alamaz. Vermezsen muayene olamazsın gibi tehdit de asla geçerli değildir. Yani hastaneler avuç içi izi vermediği için muayene etmiyorum, SGK’da parasını ben ödemiyorum diyemez.

    Amaç olarak söylenen suiistimali önlemek meselesi ise, örneğin başkasının ismiyle tedavi olanları ya da ilaç alanları kontrol etmek aslında çok kolaydır. Hiç böyle yöntemlere ve kişisel sağlık bilgilerin alınmasına gerek kalmadan basit bir kimlik kontrolü işlemi ile kolayca halledilebilir.”

  • Cinsel bilgisizlik sorunlara neden oluyor

    Cinsel bilgisizlik sorunlara neden oluyor

    Türk toplumu yeterince cinsel bilgiye sahip olmadığından dolayı birçok cinsel sorun yaşıyor.
    Psikoterapist Selma Henrichs, toplumumuzda cinselliği konuşmanın bir tabu olmasından dolayı eksik bilgi sahibi olan kadınların vajinusmus, erkeklerin ise çok sık erken boşalma sorunu yaşadıklarını söyledi.

    Almanya’nın Köln kentinde pozitif psikoterapist ve bağımlılık uzmanı olarak çalışan Selma Henrichs, Türk toplumunun yeterince cinsel bilgiye sahip olmamasından dolayı birçok cinsel sorun yaşadıklarını ve bu sorunlarını da gizlediklerini belirtti. Vajinusmus ya da erken boşalma konularının hastalarında çok sık görüldüğünü belirten Henrichs, bu sorunların temelinde eksik ya da yanlış bilgilendirmenin yattığını söyledi.

    Konuşmakta zorlanıyorlar

    Cinsel konularda insanların konuşmakta zorlandığını hatta bir uzmana gitmeye çekindiklerini dile getiren Selma Henrichs, “Cinsellik toplumumuzda bir tabu olarak görünüyor. İnsanlarımız bu konuda ailede çok fazla eğitim almadıkları için anne babayla bu konuyu konuşamadığı için ilerde eşler arasında da bu konuda konuşmak, olabilecek bir sorunu çözmek zor oluyor. Evlilik terapisine gelen çiftlerde cinsellik evliliğin temek parçası olduğu için tabi ki bu konularda konuşuluyor, eşlerin cinsel hayattaki birtakım problemlerini de çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Burada gördüğüm insanlar diğer sosyal alanlardaki sorunlarını konuşmakta zorlanmazken olabilecek herhangi bir cinsel problemlerini söylemekte çok zorlanabiliyorlar” dedi.

    Sorunların temelinde yatan sebep

    Farklı sebeplerden dolayı kendilerine gelen birçok kişinin sorunlarının temelinde cinsel sorunların yattığının ortaya çıktığını da sözlerine ekleyen Henrichs şöyle konuştu: “Geliş sebepleri bu olmadığı halde birçok çiftte vajinismus sorunu görüyorum. Birkaç yıldır evli olmalarına rağmen aralarında hiçbir ilişki geçmediğini görüyoruz.

    Bu sorunu kendi aileleriyle konuşmak bile çok zor gelebiliyor. Burada sorun iki tarafında yanlış cinsel bilgilerinden dolayı kaynaklanıyor. Bizim toplumumuzda maalesef cinsel eğitim çok az, çevreden duyulan bilgiler de kişiyi yanlış yönlendirebiliyor. Kişilerde bir merak var ama bilgi yok, bazen o koruma çabaları ters tepkiler oluşturabiliyor. Örneğin genç kızlarda cinselliğe çok fazla merak oluşturup yanlış ilişkilere yönlendirebiliyor ya da aşırı derecede korku yaratıp vajinusmus gibi sorunlara yol açabiliyor, dolayısıyla tamamen cinsellikten soğuma ve frijite neden olabiliyor.

    Erken boşalma sorunu

    Erkeklerde erken boşalma sorununun çok yaygın şekilde yaşandığını da sözlerine ekleyen Selma Henrichs, şunları söyledi: “Yanlış cinsel bilgilendirmenin getirdiği sorunlar erkeklerde de farklı şekilde ortaya çıkıyor. Terapiler sonucu ne yazık ki birçok erkekte erken boşalma sorununun olduğunu görüyoruz.

    Türk erkeklerinin genelde ilk cinsel deneyimlerini bir birlikteliğin sonucu değil de duygusallıktan uzak bir şekilde rastgele dışarıda yaşamalarının sonucunda duygudan da yoksun bir birlikteliğin çok sağlıklı olmasını bekleyemeyiz. Burada kişi cinselliği doğrudan bir boşalma olarak gördüğü için bu da evliliğe kötü yönde yansıyor. Çünkü cinsellik evlilikte duygusallığın devamı niteliğindedir, dolayısıyla bu evliliği ayakta tutan temel öğelerdendir.

  • Cinsel Zeka Nedir?

    Cinsel Zeka Nedir?

    Seks hayatınızda cinsel zekanın önemi…

    Bilgi

    Bedenimiz, cinsel işlevsellik, sağlıklı cinsel yaşam, sağlığımız, hamilelik ve doğum kontrolü hakkındaki her şey.

    Rahatlık

    Cinselliği yaşarken, başlatmak ve karşılık vermek, tercihler ve fanteziler, partnerle cinselliği tartışmak, deneme cesaretine sahip olmak.

    Kendini tanıma

    Cinsel olarak ne hoşuma gidiyor? Seksten ne bekliyorum? Ne tür eşler ve ilişkiler tatmin edici? Gizli arzularını bilmek, uygun seçimler yapmak.

    Erotik görüş

    Yakın ilişkilerde ve hayatın geri kalanında cinselliğin rolünü anlamak, tutku kavramını anlamak, düşüncelerini cinsellikten uzak tutmamak, gelişmiş bir düş gücüne (fantezi) sahip olmak.

    İletişim becerileri

    Kur yapmayı öğrenmek, başlatmak, cinsel ilişkiyi kabul ya da reddetmek, belirli dokunuşları ve aktiviteleri talep etmek, cinsel eşinin tepkilerini ölçerek ortak duygular yaratmak, fiziksel sevişme dışında duygusal öğeleri kullanmak, eşlerin tercihlerini tartışmak, yatak dışında cinselliği tartışmak.

    Cinsel zeka’nın ne olduğu kitapta şöyle tanımlanıyor:

    “Cinsel zekaya sahip olmak, sadece cinsel davranışlarımızı etkileyen bütün biyolojik faktörleri, beyni ateşleyen sinirleri ya da kanımızda dolaşan hormonları bilmek anlamına gelmiyor. Cinsel zekanın anahtarı; kendimizi tanımaktır. Partnerimizle gerçek kimliklerimizi paylaşmak ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olma şansımızı arttırmak için, cinselliğimizi çarpıtan ve zarar veren kültürel hurafelerin ötesine geçmek, özgün cinsel arzularımızı ortaya çıkarmak, ihtiyacımız olan duygusal ve sosyal yetenekleri geliştirmek demektir.”

  • Burçların Korkuları

    Burçların Korkuları

    Akrep:
    Kin, tutku ve gücün simgesi Akrep burcu insanı, en çok gücünü ve iktidârını kaybetmekten korkuyor.

    Aslan:
    Yaratıcılığı ve etkileyiciliği ile bilinen Aslan burcu, oldukça sahiplenici ve kıskanç karaktere sahip. Bu burcun en büyük korkusu ise, çevresinde hiç kimsenin kalmaması.

    Balık:
    Hayâlci ve duyarlı olan Balık burcu, oldukça duygusal. Burcun en büyük korkusu, duygularını ifâde edememek.

    Başak:
    Çevresinde olup biten her şeyi eleştiren, yargılayan ve her şeyden düzen bekleyen Başak burcunun korkuları arasında hasta olmak, ilk sırada yer alıyor.

    Boğa:
    Amaca bağlılığından ve sadâkatinden ödün vermeyen Boğa burcu insanı, dış sebeplerden dolayı huzurunu kaybetmekten korkuyor.

    İkizler:
    İkizler burcu deyince akla ilk gelen, pratik zeka ve konuşkanlık. Girdiği her ortamda kolayca varlığını hissettiren İkizler’in en büyük korkuları arasında, konuşma yeteneğini ve ellerini kaybetmek yer alıyor.

    Koç:
    Etkinliği, atılganlığı, kendine aşırı güven ve aceleciliği ile bilinen Koç burcunun en büyük korkusu kendine bir hedef bulamamak ve etrafında fikirlerini paylaşacak insanların olmaması.

    Kova:
    Son derece insancıl olan Kova burcu her ne kadar bağımsız gibi görünse de yalnız kalmaktan oldukça fazla korkuyor.

    Oğlak:
    Hesapçılığı ve başkalarının düşüncelerine önem vermesiyle bilinen Oğlak burcunun korkuları arasında “Başkaları ne der!” korkusu ilk sırada…

    Terazi:
    Uyumluk ve dengeli sevgi deyince ilk akla gelen Terazi burcunun en büyük korkusu, yanlış partner seçimi ve özel hayatında mutsuzluk..

    Yay:
    Özgürlüğün savunucuklarından olan araştırmacı Yay burcunun en büyük korkusu, aradığını bulamamak.

    Yengeç:
    Çevresine ve sevdiklerine karşı son derece koruyucu, duygusal, ve evcil olan Yengeç burcu her ne kadar tuttuğunu koparan bir burç olsa da en büyük korkusu, belâya bulaşmak…

  • Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Nişan, nişan gelmesi, su gelmesi nedir? Nişan gelmesi, su gelmesi durumunda ve doğum sancılarında ne yapmak gerekir? Bu soru, özellikle ilk gebelikte anne adayının en çok sorduğu soruların başında gelir. Doğumun başladığının en önemli belirtileri sancı, nişan ve suyun gelmesidir. Nişan, kasılmalarla birlikte olan sancı ve/veya suyun gelmesi bize doğum eyleminin başladığını gösterir. Bu üç belirti sıra ile değildir. Her kadında ve bir kadının her doğumda farklı sıralarla bu belirtiler gerçekleşebilir.

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebeliğin erken dönemlerinden itibaren rahim ağzından olan salgılar burada birikmeye başlar ve bu rahim ağzının içindeki kanalı tıkar. Sümüğümsü bir yapı olan bu birikmiş salgılar mukus tıkç olarak adlandırılır. Mukus tıkaçın işlevi rahim içinde gelişmekte olan bebeği dış etkenlere karşı korumaktır. Bir başka deyişle mukus tıkaç enfeksiyon etkenlerine karşı bariyer görevi görür

    Hamileliğin sonlarına doğru doğum zamanı yaklaştıkça rahim ağzında bir takım değişimler başlar. Servikal olgunlaşma adı verilen bu değişimler sırasında serviks yumuşar, öne doğru döner ve hafifçe açılmaya başlar. Bu açılma sırasında kanalın içinde bulunan mukus yani sümüğümsü yapı düşer. Nişan gelmesi olarak adlandırılan durum mukus tıkaçın düşmesidir. Kişi bunu çamaşırında bulabilir ya da tuvalete gittiğinde fark edebilir. Çoğu zaman nişan ile birlikte koyu kahverengiden açık kırmızıya ve pembeye kadar değişen renkte bir miktar akıntı da görülür.

    Doğum ne zaman başlar?

    Nişan gelmesi yaklaşan doğumun belirtlerinden biri olmakla birlikte doğumun ne zaman başlayacağı konusunda net bir bilgi vermez.Bazı kadınlarda 36. hafta civarında gelebileceği gibi son ana kadar görülmeyebilir. Hatta bazı kadınlarda olay çok yavaş ve uzun sürede gerçekleştiğinden anne adayın olayın farkında bile olmayabilir. Mukus tıkaç hamilelik sırasında sıkça görülen akıntıların içinde fark edilmeyebilir.

    36 haftadan küçük gebeliklerde böyle kanlı sümüğümsü bir yapı geldiğinde mutlaka doktorunuza haber vermelisiniz. Eğer hamileliğiniz 36 haftadan büyük ise endişe etmenize gerek yoktur. Nişan gelmesi doğumun ilk belirtilerinden biri olmakla birlikte bazen sancıların başlaması günler hatta haftalar alabilir. Böyle bir durumda olayı doğal seyrine bırakmak en uygun yaklaşımdır.

    Öte yandan akıntı aniden açık kırmızı renge dönerse ve miktarı artarsa zaman kaybetmeden doktorunuzu aramanız gereklidir.