Etiket: beslenme

  • Ofiste Kalori Nasıl Yakarsınız?

    Ofiste Kalori Nasıl Yakarsınız?

    İşiniz günde 6 saatten daha fazla masa başında oturmanızı mı gerektiriyor? İnce ayarlamalarla kiloları kendinden uzak tutabilirsiniz.

    Ofiste Nasıl Kalori Yakarsınız?
    Ofiste Nasıl Kalori Yakarsınız?

    * Servis ya da otomobille işe giderken kaslarınızı kasın.

    * Masa başında her 30 dakikada ayağa nkalkın ve gerinin. e-maillerine bakarken veya telefondayken oturmayın. Daha yüksel bir masada çalışmak istediğinizi söyleyin. Böylece arada ayakta durarak çalışabilirsin.

    * Yemekten sonra 10 dakikalığına enerjik bir yürüyüş yapın.

    * Öğleden sonra iş arkadaşlarınla ayakta sohbet edin, koridorda görüşün.

    * Akşam dinlenmeden önce 20 dakika yürüyüş yapın. Ev işleri yaparken sevdiğiniz şarkıları dinleyerek yapın.

    * İnternet ve televizyonun esiri olmayın. Egzersiz topunda otureun. Otururken egzersiz aletleriyle kollarınızı ve bacaklarınızı çalıştırın. Her yarım saatte bir ayağa kalkın ve merdivenlerde aşağı, yukarı inip çıkın.

    Kalori diyetleri için tıklayın !

  • Kilo vermek için hızlı çözümler

    Kilo vermek için hızlı çözümler

    Fazla kilolarınızdan bu zamana kadar kurtulamadıysanız, yazı formda geçirmek için hala bir şansınız var. Bahaneleri bir kenara bırakıp yanlış yeme davranışlarınızı ve alışkanlıklarınızı hemen değiştirebilirsiniz.

    “Yazın gelmesi ile birlikte hepimiz metabolizmalarımızı hızlandırma derdine düştük. Diyet listelerini ortaya çıkarttık ve filmi yine geri sarmaya karar verdik” diyor Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler ve soruyor: “Daha ne kadar kilo alıp vermeye devam edeceksiniz?” Doğru ve verimli bir zayıflama programı için gerekli malzemelerin; doğru bir hedef koymak, sağlam psikoloji ve motivasyon ile kullanılacak yöntemin doğru seçilmesi olduğunu belirten Uzman Diyetisyen Güler, “Elinizdeki malzemeleri hazırladıktan sonra ortaya güzel ve lezzetli bir mönü çıkarabilirsiniz. Ancak önce diyet uygularken sık düşülen hatalara göz atmak gerekiyor” diyor. Peki nerede hata yapıyoruz? Şimdi hatalarımızla yüzleşme vakti!

    Uykusuzluk

    Sidney’de düzenlenen ve konusu uyku olan bir sağlık konferansında konuşan diyet uzmanları, uyku süresi ile obez olma riski arasında güçlü bir bağlantı olduğunu belirtiyor. Konferansta konuşan bilim adamları, gecede dört saatten az uyuyanların yedi ile dokuz saat uyuyanlara göre daha yüksek bir risk altında olduğunu kaydetti. Konferansta beş saat uyuyanların obez olma riski yüzde 50 iken, altı saat uyuyanların riskinin yüzde 23 oranında olduğu bildirildi. Uzman Diyetisyen Güler, uyanıkken yemek yemenin daha çok düşünüldüğünü ve atıştırma riskinin daha fazla olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Yani günlük yedi saat uyku uyumak iştahı dengelemek açısından da oldukça önemli. Uyku, iştahı bastıran ve vücut yeterli besini aldığında beyni etkilediği düşünülen kan proteini leptinin oranını düşürüyor. Bu da uyku sırasında ‘yemek ye’ sinyalinin zayıfladığını gösteriyor.”

    Kilo koruma programına katılmamak

    Kilo problemi yaşayan birçok insan çeşitli diyet programlarıyla hedefledikleri kiloyu verdikten sonra defteri kapatıp eski yaşam şekillerine geri dönüyor. Ancak bu oldukça yanlış bir yaklaşım… Asıl maraton sonradan başlıyor. Başarılı bir program için kilo verildikten sonra 6-12 ay boyunca verilen kiloyu koruma programıyla sabitlemek gerekiyor. Bunun için hastaya diyet dinamikleri anlatılarak besin değişimleri eğitimi verilmesi gerekiyor. Koruma yapılmayan hiçbir diyet başarılı sayılmıyor çünkü verilen kiloların aynı hızla geri alınması kaçınılmaz oluyor.

    Kusursuz olmaya çalışmak

    Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler, “Diyet yaparken hiçbir koşulda kusursuz olmaya çalışmayın” diyor ve ekliyor: “Çünkü bunu yapmaya çalışırken motivasyonunuzu kaybedip diyetten uzaklaşma olasılığınız oldukça yüksek… Eğer listenizde olmayan kalorili bir şey yediyseniz ertesi gün bir ara öğünü eksilterek bunu dengeleyebilirsiniz. Her zaman bir B planınız olmalı. Bu konuda en önemli nokta sağlıklı yaşamayı hayat tarzı haline getirebilmeniz. Yaşamda elbet doğum günleri, partiler, açılışlar, yıldönümleri gibi özel ve yemeyi gerektiren günler olabiliyor; bu ne zayıflamanıza bir engel oluşturur ne de kilo almanızı sağlar, yalnızca dengelemek şart.”

    Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler, kısa sürede dünya kadar kilo kaybı vadeden diyetleri “sihirli” olarak nitelendiriyor ve şunları söylüyor: “Greyfurtlu, maydanoz sulu, yoğurtlu, sadece proteinli veya sıvı diyetler bu gruba giriyor. Siz de gördüğünüz her diyeti uygulayanlardan mısınız? O zaman bundan hemen vazgeçin. Bu diyetlerde hızla kaybedeceğiniz kilo; su ve kastan gidiyor. Zayıflama programlarında yağ dokularının azalması hedeflenmeli. Yağlardan veremediğiniz her kilo bedeninize geri dönmeye mahkum. Kısa vadeli mutluluklar yaşamamak için sağlık konusunda maceraperest olmayın. Bu kiloları bir haftada almadığınızı düşünerek hedef kilonuzu zamana yayarak vermenizi öneriyorum.”

    Hızlı sonuç veren büyük girişimler

    Hatalarımızın birkaçına değindikten sonra, şimdi sıra önümüzdeki kısa zamanda kilo kaybı için uygulayabileceğimiz büyük girişimleri öğrenmeye geldi. Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler, kısa sürede yapılacak büyük girişimler için öneriler sunuyor.

    1. Daha fazla fiziksel aktivite yapın

    Kilo vermenin basit bir matematiği var; aldığımızdan daha fazla enerji harcamak. Şu an sizin iki sorununuz olabilir; ya çok fazla enerji alıp bunu yakamıyorsunuz ve kilo artışı yaşıyorsunuz. Ya da aldığınız ve harcadığınız enerji eşit; ne kilo alıyorsunuz ne de kilo veriyorsunuz. Tabii bunun dışında hastalık durumlarında daha farklı mekanizmalar da devreye girmiş olabiliyor. Ancak normal şartlarda kısa sürede yaza sıkı ve daha zayıf bir şekilde girmek istiyorsanız spor yapmak için herhangi bir sağlık sorununuz yoksa haftada beş gün spor yapmanız öneriliyor. En fazla yağ yakımı için kardiyo en ideal spor ve bunun püf noktaları için mutlaka bir spor eğitmeninden danışmanlık almanız gerekiyor.

    2. Nişasta ve tuzu azaltın

    Bunlar vücutta su tutulmasına neden olabilen önemli ikili… Bildiğiniz gibi zayıflama programlarında en büyük şikayetlerden birisi de “Vücudumda ödem var kilo veremiyorum” oluyor. İşte bundan dolayı yemeklerinize ekstradan tuz ilave etmekten kaçının. Aynı zamanda karbonhidratları bir miktar azaltın çünkü aşırı karbonhidratlı beslenmek vücutta su tutulmasını artırıyor. Şişkinlik ve ödem problemi yaşamamak için işlenmiş gıdalardan, nişastalı gıdalardan ve tuzdan uzak durmak gerekiyor.

    3. Beslenme günlüğü tutun

    Birçoğumuz günlük koşturmada yediklerimizin miktarını kontrol edemeyebiliyoruz. Aslında farkında olmadan fazladan aldığımız küçük kaloriler bir süre sonra bizlere fazla kilo olarak geri dönmeye başlıyor. Yediklerimizi yazmaya başladığımızda fazla kalori kaçaklarının da önüne geçebiliyoruz. Farkındalığımızın artması için günde iki dakikamızı bu günlük için ayırmak oldukça önemli.

    4. Tabağınızı gözden geçirin

    Mönüde yapacağınız küçük değişiklikler size daha az kalori olarak geri dönüyor. Tabağınızdaki yiyecekte aramanız gereken en temel özellikler; besleyici olması, doyurucu olması ve vücuda kalori yükü getirmemesi olmalı.

    5. Tabağınızdakileri yavaş çiğneyin

    Uzun süreli açlık durumundan sonra yemeğe oturduğunuzda kontrolsüz şekilde yemek yiyebiliyorsunuz. Beyne tokluk sinyalinin 15 dakikada ulaştığı düşünüldüğünde hızlı yemek yemenin fazla kalori alımına da katkısı olduğu söylenebilir. İleride reflü, gastrit gibi mide sorunları yaşamamak hem de beynin vücuda gönderdiği sinyalleri duyabilmek için lokmaları iyi çiğneyerek yemek yiyin.

    6. Tok tutan yiyecekleri tercih edin

    Neleri mi? Yağlı tohumları bu listenin en başına koyabilirsiniz. Kulağa kalorili gibi gelebilir ancak vücudun tokluk merkezini uyarıp sizi uzun süre yemek masasından uzak tutabilirler. Örneğin; ceviz, fındık, badem ve yer fıstığı bunların en değerlileri… Bu besinler hem dışarıdan alamadığımız esansiyel yağlar içeriyor (Omega 3, Omega 6 gibi) hem de bizi uzun süre tok tutuyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var; günlük olarak yemeklerden önce yenilecek 10 adet fındık veya iki adet ceviz veya 10 adet badem yeterli, fazlası kalori artışına neden oluyor. Listemizin bir diğer değerli besini ise sebzeler. Yemeklerde bol miktarda özellikle koyu yeşil yapraklı sebze tüketmeniz daha çabuk doygunluk sağlayarak kabızlık sorunu yaşamamanıza neden oluyor.

    7. Yiyecek alışverişine aç karnına çıkmayın

    Yemek yemeden alışverişe çıkmak her gördüğünüze saldırmanıza neden olabiliyor. Saldırdıklarınız içinde de genellikle bol kalorili ve karbonhidrat içeriği yüksek olan abur cubur yiyecekler yer alıyor. Daha sağlıklı bir yiyecek alışverişi için mutlaka tok olmaya dikkat edin. Yaza keyifli, formda ve sağlıklı girmek için bu önerilerden birkaçını bile hayatınıza entegre etmeniz, yaşam kalitenizde büyük bir değişim göstererek daha bilinçli beslenmenizi sağlayacak. Bu kısa zamanda tüm fazlalıklarınızdan kurtulamasanız da birkaç kilo vermeniz yaza motive girmenizi kolaylaştıracak.

    Sağlıklı, leziz ve düşük kalorili tarifler

    Aslı İçingür Güler’in sağlık veren Girit kabakları

    Malzemeler

    * 2 orta boy Girit kabağı

    * 4 çorba kaşığı yeşil mercimek, haşlanmış

    * 1 adet kırmızı biber, közlenmiş

    * 1 dilim light dil peyniri

    * Yeşil soğan

    * Maydanoz, fesleğen, kekik, pul biber, limon

    Girit kabaklarının içlerini çıkarttıktan sonra malzemeleri ufak ufak doğrayıp harç gibi kabağın içine koyun. Üzerine light dil peyniri ekleyip fırına verin.

    Çilekli kinoa salatası

    Malzemeler

    * Körpe ıspanak yaprakları

    * 4 çorba kaşığı kinoa, haşlanmış

    * 5 adet çilek

    * Roka

    * 2 dilim light peynir (70 gr)

    * 50 ml greyfurt suyu

    * Limon

    Tüm malzemeleri karıştırıp leziz bir salata yapabilirsiniz. Bu salata hem sizi tok tutacak hem de içeriğindeki zengin besin öğeleri sağlığınıza katkı sağlayacak.

    Formsanté

  • Detoks mu Diyet mi ?

    Detoks mu Diyet mi ?

    Uzmanlar bazen diyetten bazen detokstan yana olurken bizlerin kafası iyice karıştı. Doğru şeyi doğru zamanda uygulamak için ne yapılması gerektiğini sizin için araştırdık ve akıllardaki soruların cevaplarını bizzat bulduk. Diyet ve detoks hakkında merak edilen soruları işin uzmanı Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Aksoy’a sorduk.

    DETOKS NEDİR ?

    Detoks detoksifikasyon kelimesinin kısaltılmasıdır. Detoksifikasyon ise vücuttaki toksik maddelerin karaciğer, akciğer gibi organlar tarafından daha az toksik bir maddeye çevrilerek atılması süreci anlamına geliyor. Bu metabolik bir süreç. Ancak günümüzde detoks diyeti denildiğinde çoğunlukla çok düşük kalorili, çiğnenmeyen besinlerden oluşan, lavman veya bağırsakları boşaltmak için kullanılan birtakım bitki çaylarının kullanıldığı zayıflama diyetleri akla geliyor.

    Ne zaman detoks?

    Vücudunuzun temel detoksifikasyon işlemleri, sağlıklı olduğunuz zaman çalışıyor ve sizi koruyor. Piyasada detoks veya detoks diyeti şeklinde anılan pek çok beslenme şekli bulunuyor. Bu beslenme programlarına bakıldığında 1 gün, 3 gün, 5 gün, 7 gün gibi gün sınırlamaları oluyor, Neden zaman koyulduğunu hiç düşündünüz mü? Çünkü bunların çoğu çok düşük kalorili diyetler, hayatla bağdaşmıyorlar. Bu programla yeterli besin öğesini ve enerjiyi alamadığınız için gündelik hayatınızı yürütemezsiniz. Uzun sürdüğünde ise vücudunuzda bunun yan etkilerini hissedersiniz. Bu yüzden detoks diyetlerinin uzun süreli olmamasına dikkat edilmeli. Detoks diyetleri, enerjisi çok düşük olduğu için, düşük tansiyon, baş dönmesi, yorgunluk hissi ile kendini gösterebiliyor. Detoksu uzman kontrolünde yapmak, gelişi güzel yapmamak gerekiyor.

    Detoks deneyimlerimiz için tıklayın !

    DİYET NEDİR?

    Çeşitli hastalıkların önlenmesi, tedavisi, tanı konulması veya araştırılması için tüketilen besinler ve içeceklerin toplamına diyet deniyor. Bu terimi zayıflama amacıyla hazırlanan besinlerin tüketilmesi durumunda da kullanıyoruz.

    Ne zaman diyet?

    Obezite bir hastalık olmasının yanı sıra pek çok hastalığın (kanser, diyabet, kalp-damar hastalıkları) sebebi arasında yer alıyor. Bu yüzden sağlıklı bir diyet ne zaman yapılmalıdır sorusuna her zaman ve bir ömür boyu diyebiliriz. Sağlıklı ve dengeli bir diyet, obeziteden sizi uzak tutacağı gibi her tür sağlık sorunuyla ilgili olarak da vücudunuzu korumaya yardımcı oluyor. Sağlıklı beslenme bir alışkanlık ve hayat tarzı değişikliği olmalı. Bir dönem değil her zaman yapılmalı.

    Fayda-zarar oranı

    Sağlıklı ve dengeli bir diyet gündelik hayatınızı aksatmaz. Vücudunuzun normal bir şekilde çalışabilmesi için yeterli ve dengeli beslenme şart. Sağlıklı bir beslenme düzeni hastalıkların vücudunuza yerleşmesine de engel oluyor. Bağışıklık sisteminizi güçlü tutuyor. Hayatınıza uyumu kolay olduğu için uygulanabiliyor ve sürdürülebiliyor. Obezite bir ömür boyu mücadele edilmesi gereken bir durum, bu da ancak kalıcı ve dengeli beslenme içeren bir diyetle gerçekleşebiliyor.

    Formsanté Dergisi

  • Kavun mu Karpuz mu ?

    Kavun mu Karpuz mu ?

    Enerji değeri düşük, su oranı yüksek olan kavun ve karpuzdaki vitamin ve mineraller yaz beslenmesinin kalitesini arttırıyor.

    Yaz mevsiminin vazgeçilmezlerinden olan kavun ve karpuzun sağlığı geliştiren ve koruyan özellikleri bir hayli fazla. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan, kavun ve karpuzun yüksek şekerli tatlarına rağmen karbonhidrat değerlerinin oldukça düşük olduğunu söylüyor. Gürhan, “Bal gibi diye tabir edeceğimiz en tatlı karpuzda bile %10 oranında karbonhidrat bulunuyor. Bu durum tatlı düşkünleri için büyük avantaj” diyor.

    Her iki meyvenin düşük enerji içerdiğini belirten Gürhan’a göre, 100 gr. karpuzla 22 kalori, 100 gr. kavunla ise 27 kalori alınıyor. Kavun ve karpuzdaki B1 vitamini, normal sinir sistemi aktivitesinin devamını sağlıyor, günü enerjik ve stressiz geçirmeye yardımcı oluyor. İçeriklerindeki B2 vitamini ise göz ve cilt sağlığı açısından önemli.

    Her iki meyve de iyi birer C vitamini kaynağı. Kavun ve karpuzda ortak bulunan bir başka vitaminin B6 olduğunu belirten Gürhan, “B6 vitamini metabolizmadaki protein ve mineral tepkimelerinde gereklidir. Ayrıca içeriğinde bulunan pantotenik asit, yağ ve kolesterol sisteminde pozitif etki yaratır” diye konuşuyor.

    KAVUN MU, KARPUZ MU?
    Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan, kavun ve karpuzun birbirlerine üstünlükleri hakkında ise şunları söylüyor: “Karpuza kırmızı rengi veren karotenoid başta olmak üzere antikansorejen fitokimyasallar metabolizmamızın temizlik ajanlarıdır. Ve karpuzda kavundan daha yüksek oranda bulunur. Kavunun karpuza göre üstünlüğü ise; niasin ve folik asit içermesidir. Niasin karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında önemli görevleri olan, enerji sistemimizi ayakta tutan ve sağlığımızı koruyan bir vitamindir. Folik asit ise hücre yenilenmesinde görevlidir, metabolizmamızı korur ve genç tutar. ‘Kavun mu, karpuz mu?’ sorusunun cevabı ise hiç tereddüt etmeden ‘her ikisi de ‘ olmalıdır.”

  • Kadınlarda En Çok Görülen Hastalıklar

    Kadınlarda En Çok Görülen Hastalıklar

    Kadınlara özel sağlık problemleri çoğunlukla erken tedavi ile çözüme kavuşabilirken, gerekli önemin gösterilmediği durumlarda ciddi sonuçlar ile karşı karşıya kalınabiliyor.

    Kadınların hayatları boyunca karşısına en sık çıkabilecek 6 hastalık ile ilgili bilgi veren Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Zeynep Yılmaz, “Önemsemeyip geçiştirdiğiniz her hastalık tedavi sürecini uzatır” dedi.

    Çocuklukta ve menopoz sonrasında görülen kanamalara dikkat

    Kadınların hayatları boyunca en sık karşılarına çıkan sorunların başında adet düzensizlikleri gelir. İlk adet 12-13 yaşlarında görülür. Eğer çocukluk döneminde kanama görülürse bunun mutlaka araştırılması gerekir. Buluğ çağı ile menopoza yakın dönemlerde ise vücut bu yeni sürece adapte olmaya çalıştığı için adet düzensizlikleri sıkça görülebilir. Ancak beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz, leke tarzında veya uzun süreli kanamalar mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir. Menopoz döneminden sonra görülen kanamanın miktarına bakılmaksızın üzerinde önemle durmak gerekir.

    Yanlış beslenme polikistik over sendromunu tetikliyor

    Kadınlarda en sık rastlanan hormon bozukluğu polikistik over sendromudur. Nedeni tam olarak bilinmese de yanlış beslenme, aşırı kilo alma gibi problemler hastalığı tetikleyebilir. Hastalık tipik olarak genç kızlarda ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Polikistik over sendromu görülen kızlarda genellikle kilo fazlalığı, tüylenme, saçlarda dökülme ve sivilcelenme problemleri görülür.

    Tedavideki ilk aşama kilonun kontrol altına alınmasıdır. Polikistik over sendromlu kadınlarda kilo kaybı biraz daha zordur. Hormon bozukluğuna bağlı kilo alımı varsa diyetin buna göre planlanması gerekir.

    İdrar kaçırma büyük sosyal problem

    İdrar kaçırma sorunu çok önemli bir sosyal problem olup, günümüz modern tedavileri ile başarılı olarak ortadan kaldırılmaktadır. Temelde kadınların hastalığı olan idrar kaçırma 35 yaşın üzerindeki her 5 kadından birinde görülmektedir. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme, hapşırma, gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi, daha az eforla da meydana gelebilir.

    Vajinal akıntılar cinsel sağlığı olumsuz etkiliyor

    Kadınların cinsel sağlığını ve yaşamını olumsuz etkileyen ve daha çok enfeksiyon kaynaklı olan “vajinal akıntılar”, normal fizyolojik akıntılar ve enfeksiyona bağlı akıntılar olarak ikiye ayrılır. Kokusuz, saydam, renksiz, adetin belirli zamanlarına göre miktarı artıp azalan akıntılar normal fizyolojik akıntılardır. Rahim ağzından gelen sümüksü ve saydam renkli bu akıntılar hormonlarla ilgili olduğundan belirli zamanlarda artış gösterir. Enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan akıntıların belirtileri arasında renkli, kokulu, rahatsız edici miktarda görülmesi sayılabilir. Bunlar bakteri, mantar ya da parazit kökenli olabilir.

    Menopoz hastalık değil bir geçiş dönemidir

    Menopoz, bir hastalık olmayıp, kadın hayatının en önemli geçiş dönemlerinden biri olarak sayılabilir. Adet düzenleri bozulduğunda bir çok kadın menopoza girdiğini söylese de, menopoz bir kadının peşi sıra 12 ay adet görmemesidir. Menopoza giriş yaşı dünya genelinde 45-53 arasında değişirken ortalama 51 yaş olarak bildirilmektedir. Ülkemizde ise 46-48 yaşlar arasındadır. Menopoz döneminin başlamasıyla eksilen östrojen hormonuna bağlı olarak; sıcak basmaları, terleme, uykusuzluk, vajinal kuruluk, se ksüel istekte azalış, idrar problemleri, yorgunluk, ruh hali değişiklikleri, dikkat ve hafıza sorunları gibi belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca menopoza giren her kadın şikayeti olmasa dahi kemik kaybından korunmak veya cinsel hayatının devamlılığı için hekime başvurmalıdır.

    Şiddetli adet ağrıları yaşam kalitesini düşürüyor

    Adet gören kadınların yarısından fazlasının kanamalarının ilk bir-iki günü ağrısı olmaktadır. Genellikle bu ağrı hafiftir, ancak bazen günlük aktivelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olabilir. Bu şiddetli ağrı dismenore olarak adlandırılır. Dismenore bulguları arasında alt karında ağrı veya kramplar, baş ağrısı, bulantı – kusma ve baş dönmesi sayılabilir. Dismenorenin tedavisi ilaçlar ve ağrıyı azaltan teknikleri içerir ancak bazı olgularda cerrahi işleme gerek duyulabilir.

  • Kemik erimesini önleyen besinler

    Kemik erimesini önleyen besinler

    Kemik erimesi; kemik doku yoğunluğunun azalması, dayanıklığının azalması yani kemik kalitesinin bozulmasıdır. Kemik erimesi arttıkça, kemiklerin kırılganlığı da artar. Kemik Erimesi (Osteoporoz) tedavisinde amaç mevcut kemik kitlesinin korunması veya artırılması, kırıkların önlenmesidir.

    Kemek erimesi belirtileri ? Kemik erimesinin yani osteoporoz belirtileri nelerdir ?

    Kemik Erimesi
    – Kemik erimesinin belirtileri nelerdir?
    – Kemik erimesi neden olur?
    – Kemik erimesi nedir?
    – Kimlerde kemik erimesi riski daha fazla?
    – Kemik erimesi günlük yaşamı nasıl etkiler?
    – Kemik erimesi hangi sıklıkta görülür?

    Öncelikle belirtmek gerekir ki kemik erimesi çoğunlukla hiçbir belirti ve şikayete neden olmaz, yani hasta çoğunlukla kendisinde kemik erimesi başladığını ve ilerlediğini farketmez. Bu yüzden kemik erimesine “sinsi hırsız” denmiştir, sinsi ve sessiz bir şekilde kemik dokusunu çalar anlamında. Belirti olmayan bu kadınlar çoğunlukla doktora başvurduklarında yapılan tetkikler neticesinde tesadüfen teşhis alırlar. Menopoza girdiği için hastaneye başvuran her hastaya kemik erimesini araştırmak için kemik mineral yoğunluğu bakılır ve kemik erimesi varsa bu esnada farkedilir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmayan ve iskelet olarak kendisini çok sağlam hisseden bir kadında da kemik erimesi olabilir, bu yüzden menopoza giren her kadına kemik erimesi açısından da muayene ve tetkik yapılması gerekir. Daha sonra bir kaç yıl aralarla kemik mineral yoğunluğu ölçümü tekrar edilir.
    Kemik erimesi yeni başlamış veya çok hafif olan bir hastada mevcut olan bel ağrısı, diz ağrısı gibi şikayetler kemik erimesi ile ilgili değildir mutlaka başka nedenlerin araştırılması gerekir.

    Kemik erimesi genellikle çok ileri aşamalara geldiğinde ve yaş çok ilerlediğinde bazı belirtiler verir.

    İleri derecede kemik erimesi durumunda görülebilen şikayet ve belirtiler:
    – Sırt ağrısı (Omurga kemiklerinde kemik erimesinin ilerlemesi nedeniyle gelişir.)
    – Bel ağrısı
    – Boyun ağrısı
    – Boy kısalması
    – Öne eğik ve kambur vücut şekli
    – El bileği, kalça ve omurga gibi kemiklerde kırıklar. Çok ileri derecede kemik erimesi varlığında umulmadık basit travmalarla bile kırıkların meydana geldiği görülür.
    – Çok ilerlemiş osteoporoz hastalarında kemik ağrıları ve kemiklerde hassasiyet meydana gelebilir.
    – Omurga ve diğer kemiklerdeki kırıklara bağlı vücutta şekil bozuklukları meydana gelebilir.
    – Ağrı ve kırıklardan dolayı hasta giderek hareketsizleşir.

    Kemik erimesi belirtileri tedavi ile kaybolur mu? Şikayetler tamamen geçer mi ?
    Yukarıda sıralanan belirtilerin tamamınn tedavi ile yok olması beklenemez. Kamburluk ve vücut şekil bozuklukları yok olmasa da en azından ilerlemesinin durdurulması tedavi ile mümkündür. Ağrı şikayetleri çoğunlukla tedavi ile hafifler veya geçer. Kemik erimesi tedavisinde amaç herşeyi tamamen normale döndürmek değildir, kemik erimesinin ilerlemesini durdurmak bile büyük bir kazançtır çünkü tedavi edilmediği taktirde sürekli ilerleyen bir hastalıktır. Tedavi ile en önemli amaçlardan birisi de kırık riskini azaltmaktır.

    Kemik erimesini önlemek için bu yiyecekleri tüketin, işte kemik erimesini karşı yenecek 10 besinler ;

    Kayısı

    Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

    Süt

    Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği kemikleri eritir.

    Soğan

    Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan kemik erimesini de önlüyor.

    Marul

    Sütten bile daha fazla kalsiyum içerdiği söyleniyor.

    Brokoli

    Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, adeta bir vitamin deposu. A, E ve C vitaminleri bakımından zengin olduğu ve çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine bire bir. Demir, selen, bakır ve potasyum kaynağı olan brokoli içerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemini güçlendiren bir özelliğe sahip. Antibiyotik özelliğe de sahip olan brokoli bu yönüyle prostat enfeksiyonuna karşı çok etkin.

    Kuru Erik

    Fenolik bileşikler ve bor elementi bakımından zengindir. Bor elementi kemik sağlığını koruyan, kemik erimesine karşı koruyucu özelliktedir. Günlük 100 gram kuru erik tüketiminin, günlük bor gereksinimini karşılayabileceği belirtiliyor.

    Üzüm Çekirdeği Özütü

    Flavonoit tipi bileşenler açısından zengin olup oksidatif hasarı önleyici özelliğinin yanında, kemik erimesine neden olan proteolitik enzimleri de azaltıcı etkisi vardır.

    Nar Özütü

    İçeriğindeki flavonoit yapısında bileşenler nedeniyle üzüm çekirdeği gibi etki gösterir.

    Portakal gibi Narenciye Meyveleri

    C vitamini ve flavonoit yapısındaki bileşenler sebebiyle kemik sağlığı açısından önemlidir

    Elma

    Kemik erimesini azaltıcı etkisi vardır.

    Kemik erimesine karşı doğal bir çözüm ; Yoğurt Nane

    Naneli YoğurtYıllarca yoğun kemik erimesi tedavisi görürken, devlet bunun ilaçlarını vermeme kararı aldı biz emeklilere.

    Bu arada ben yoğurdu çok çok sevdiğim için ve rejim olsun diye her akşam yemek yerine bir kase yoğurt yemeye başladım.

    Ancak öylece yemek değil; içine bir avuçta çok sevdiğim naneden ve biraz da z.yağı ile pul biber koyarak ve içine bir de peksimet doğrayarak.

    Geçen sene kemik ölçümü için verilen tarihte dispansere gidip tahlil ve mr’ larımın çekiminden sonra doktor, kemik erimesinin sızıntıya dönüştüğü yani hızlı erimenin neredeyse durur gibi olduğunu söyledi ve bana ne kullandığımı sordu, ben de hiçbir şey sadece bol naneyle karışık yoğurtyediğimi söyledim;

    Doktor:” – Nane ile yoğurdun birleşmesiyle doping yapmışsınız…” dedi.

    Şimdiyse, her kadın hastaya “Kür olarak haftanın her günü böyle yoğurt yiyeceksiniz ilaç gibi…” diye tembih ediyormuş.

    Benden söylemesi. Denemekten zarar gelmez. Ancak unutmamalı ki yoğurdun içinde mutlaka bolca kuru nane olacak…

    Sağlıklı bir yaşam dileklerimle.

  • Kilo alma tüyoları

    Kilo alma tüyoları

    Günümüzde aşırı kilodan kaynaklanan şikayetler ve buna paralel diyet formülleri artsa da azımsanmayacak derecede de kilo almak isteyen insan var. Kilo almak isteyenlere önemli bilgiler veren Beslenme ve Diyet Uzmanı Şefika Aydın Selçuk, “Kilo almak kilo vermekten çok daha zor bir durumdur. Öncelikle bu süreç sabır ister. Kilo almak isteyen kişilerin kilo almak istemesi yeterli değildir, ayrıca buna inanmaları da gerekir.” dedi.

    Kilo almak isteyenler deneyimlerimiz için tıklasın !!

    Diyetle günlük alınan toplam enerjinin harcanan enerjiden daha az olması veya alınan besinlerin vücut tarafından kullanılmaması durumunda zayıf olma halinin ortaya çıkacağını belirten Dyt. Şefika Aydın Selçuk, “Bunun dışında zayıf olma nedenleri arasında sindirim sistemi bozuklukları, metabolizmayı hızlı çalıştıran hipertiroid gibi hormonal hastalıklar, bağırsak parazitleri ve emilim bozuklukları, kilo alma korkusu, psikolojik bozukluklar ve buna bağlı iştah kesilmesi, yeme bozukluğu, kullanılan ilaçlar ve bunların etkisi, fazla fiziksel aktivite yapanlar, kanser, tüberküloz, kronik diyare gibi zayıflatan hastalıklar ve düzensiz yemek yemek ve uzun açlık gibi sebepler gösterilebilir.” şeklinde konuştu.

    Gerekli tahliller yaptırılıp altta yatan geçerli bir hastalık ve durum yok ise diyetisyen kontrolünde takip ve iletişim ile ayda ortalama 2 kilo olacak şekilde hedef koyulabilir. Amaç vücutta gerekli dokuları oluşturmaktır. Kilo yağ ve yağsız dokuyu (kas dokusu, vücut suyu ve kemik dokusu) arttıracak şekilde alınır. Amaç daha çok kas dokuyu arttıracak şekilde olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

    Selçuk, sağlıklı kilo almanın yollarını da şöyle sıraladı: “Günün en önemli öğünü olan kahvaltı muhakkak yapılmalıdır ve erken saatte yapılması kilo alımında çok önemlidir.

    Kilo almak isteyenler kesinlikle öğün atlamamalıdır. Düzenli beslenme ve kaliteli beslenme olmazsa kilo alımı gerçekleşmez.

    Kas dokusunun artırılması için protein ve karbonhidrat alımına dikkat etmek gerekir. Her öğüne muhakkak hem karbonhidratlı bir gıda hem yağlı hem de proteinli bir besin koymak gerekmektedir.

    Ara öğünlerde kalori değeri ve protein değeri yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Özellikle fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler, tost, süt, kek, taze ve kuru meyveler, ayran gibi gıdalar alınmalıdır.

    Yemekle beraber alınan içecek hızlı doyuma sebep olur. Su tüketimi bile yemekten 45 dakika sonraya bırakılmalıdır.

    Baharatlar ve bazı soslar salçalı yemekler iştah açar. Yemekleri pişirirken hipertansiyonu olmayan kişiler rahatlıkla kullanabilirler.

    Yemeklerde bazı öğünlerde salata yerine taneli meyve kompostoları tüketilebilir.

    Tatlılar iştahı azaltmayacak makul miktarda tüketilmelidir. Çok fazla tatlı tüketimi ana yemeklerin alımının azalmasına ve iştahın kapanmasına sebeptir.

    Çok yoğun egzersiz yapılmamalıdır. Bunun yerine yemekten 1 saat öncesi yapılacak 30 dakika hafif tempolu yürüyüş iştahı açar ve kalori alımınızı artırır.

    Yemekler pişirilirken besin değeri arttırılmalıdır. Örneğin makarnalar peynirli, kıymalı olabilir. Kek ve pastalar fındık cevizli yapılabilir. Çorbalara kıyma, buğday, pirinç, patates, şehriye koyulabilir.”

  • Göbek yağlarından kurtulmak için…

    Göbek yağlarından kurtulmak için…

    Bazıları ideal kiloda olmalarına rağmen göbeklerinden bir türlü gitmeyen yağlardan şikayet eder. Göbek yağlarından kurtulmak için düzenli olarak yapılacak egzersizlerin yanı sıra ne yediğiniz de çok önemlidir. İşte göbek yağlarından kurtulmanıza yardımcı olacak bazı yiyecekler:

    Göbek eriten yiyeceklerin başında bazı meyveler gelir. Bunlardan biri olan muz zayıflatıcı ve yağ yakıcı etkisi vardır. İçerdiği potasyum mineraline sayesinde zayıflamaya yardımcı olur. Potasyum, metabolizmayı hızlandırıyor ve vücutta ödem tutulmasını engelliyor. Ancak muzu aşırı derecede fazla tüketmemeyi dikkat edin.

    Kırmızı renkli meyve ve sebzelerin temel özelliği içerisinde bol miktarda antioksidan barındırmasıdır. Antioksidanlar bakımından bir hayli zengin olan çileğin yaşlanmayı geciktiren bir besin maddesi olarak tüketilmesinde fayda vardır. Çilek diğer yandan yoğurtla birlikte tüketilirse hem öğün atlamak ve tokluk hissi oluşması için işe yaramakta hem de yan karın bölgesi yağlarının erimesine yardımcı olmaktadır. Kas güçlendirici bir gıda olarak spor yapanlarca ve vücut geliştirme sporu ile uğraşan kişiler tarafından tüketilmelidir. Çilekte size zayıflarken yardım edebilecek meyvelerden biri. Antioksidanlar bakımından zengin olan çilek kalp krizi riskine karşı korur ve yaşlanmayı da geciktirir. Kan dolaşımını hızlandırması ve dokulara kan yoluyla daha fazla oksijen ulaşmasını sağlar. Demir açısından da zengindir.

    Göbek yağlarını yakmak için yoğurt da vazgeçilemeyecek yiyeceklerin başında gelir. Yoğurt fazla kilolara neden olan toksinleri atmamıza yardımcı olur. İçerdiği kalsiyum ve potasyum metabolizma hızınızı yüzde 15 kadar hızlandırır. Ayrıca yoğurt, sindirimi kolaylaştırır, midede ki bakterileri yok eder. Ancak kesinlikle yemekten yarım saat önce yada sonra tüketilmelidir. Yemekle aynı anda tüketilen yoğurt yemeklerin besin değerlerini yok edebilir.

    Yeşil çay yağların bağırsaklardan emilimine engel olduğu için yağlı ve kalorili yiyeceklerin vüctta yağ depolamasına mani olmaktadır. Diğer yandan günde 3 fincan yeşil çay içen kişilerde hem metabolizma hızı artmakta ve bu sayede ortalama ayda 1 kilo zayıflama sağlanmakta hem de bölgesel yağları yakıcı etki yapmaktadır. Yeşil çayın gereğinden fazla tüketilmesi bazı sakıncalar doğurabilmektedir.

    Elma, birçok faydasının yanında, göbek yağının daha hızlı eritilmesine de katkıda bulunuyor. Brezilya’da yapılan bir deneyde, diyet yapan iki gruptan, her gün üç elma yeme zorunluluğu olanların, diğer gruba oranla daha çok miktarda göbek yağı yaktığı ortaya çıkmış.

  • Kolesterol ilacı

    Kolesterol ilacı

    Kolesterolün diyet, egzersiz ve ilaçla kontrol altına alınabilecek bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Servet Öztürk, ilaçların gereksiz kullanımının zararlı olduğunu söyledi

    Sağlıklı bir yaşam için kolesterol seviyesinin kabul edilebilir sınırlarda tutulması çok önemli. İlaç kullanımındaki en önemli yanlışı; “Sigarayı bırakma, diyet ve egzersizle kolesterolün ne kadar düşürülebileceği değerlendirilmeden hastanın ilaçla tedavi kapsamına alınmasıdır” diyen Memorial Şişli Hastanesi Girişimsel Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Öztürk, kolesterol ilaçlarının gereksiz kullanımının, hasta için zararlı olabileceğini söyledi.

    Kolesterolün; birçok hücre ve hücre içi yapının bileşiminde yer alan, hormonlarda ve diğer vücut fonksiyonlarında önemli rol oynayan yapı taşı olduğunu hatırlatan Prof. Öztürk, “Kolesterolün olmaması halinde; sinir ve sindirim sistemi ile cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir. Özellikle çocukluk çağındaki beslenme kolesterolden zengin olmalıdır. Özellikle bu dönemdeki kolesterol eksikliği gelişme bozukluğu ve zeka geriliğine yol açabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam için kolesterol düzeyinin, olması gereken seviyede tutulması çok önemlidir” dedi.
    ‘KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR’
    Kalp hastalığı kanıtlanmış kişilerde, kötü huylu kolesterol (LDL) değerinin 100’ün altında olması gerektiğini, kalp hastalığı olmayan ancak yüksek risk faktörleri olan kişilerde de LDL değerinin 130’un altında olmasının hedeflendiğini vurgulayan Öztürk, şu bilgileri aktardı: “Kalp hastalığı olmayan ve risk faktörleri bulunmayan kişilerde HDL 60 veya üzerindeyse, LDL değerini 130’un altına indirmek gerekli değildir. Kolesterolün; iyi huylu (HDL), kötü huylu (LDL) ve alt grupları vardır. Bunların seviyeleri ve birbirlerine oranı hastalık gelişiminde belirleyicidir. En önemli damar sertliği nedeni, HDL’nin düşük LDL’nin yüksek olmasıdır. Pek çok parametre içinden en sık söz edileni LDL seviyesidir. Ancak kişinin total kolesterolü yüksek bunun yanında HDL’si de yüksekse, LDL için tedavi gerekmeyebilir.
    ‘KONTROL ALTINA ALINMALI’
    Kolesterol seviyesinin artışı, damar sertliği ve beraberinde kalp damar hastalıklarının oluşmasına zemin hazırlar. Kolesterolün uygun seviyeye düşürülmesi, damar sertliğinin kontrol altına alınmasında önemli bir yarar sağlar. Damar sertliği yalnızca kalp damar hastalıklarında değil; beyin, bacak, böbrek ile vücuttaki bütün damarlarda hasar oluşumuna yani damar tıkanmasına yol açabilir. Yüksek kolesterol tedavisinde hasta laboratuvar testleri ile birlikte kardiyoloji uzmanı tarafından yakın takipte olmalıdır. LDL değerinin düzeyi, olması gereken kolesterol seviyesinde belirleyicidir. Tedavide ideal olarak hedeflenen LDL’nin bypassolan veya koroner anjiyoplasti geçirenlerde, diyabet hastalarında ve 65 yaşın üstünde olan kadınlarda 100’ün altına düşmesidir. Bypass veya koroner anjiyoplasti geçiren hastalarda son yıllarda 80 hatta 70’e kadar düşürülmesi tavsiye edilmektedir.
    ‘ İLAÇ GEREKEBİLİR’
    Diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kolesterol seviyesi belli bir düzeye çekilemeyen hastalarda, ilaçla tedavi gerekli olabilir. Ancak bu durum kolesterolü normal seviyede olan kişiler için geçerli değildir. Kolesterol ilaçlarının yerinde ve doğru kullanımı çok önemlidir. Kolesterol yüksekliği tedavisi mutlaka yaşam şartlarındaki değişiklikle birlikte olmalıdır. Bu olmadan uygulanacak ilaç tedavisi iyi bir çözüm değildir. Etkili olan her ilacın da aynı değerlerde istenmeyen etkileri olabilir. Kolesterol ilaçlarının da binde bir oranında olan bazı yan etkileri bilinmektedir. Ancak ilaçların kesilmesi ile bu sorunlar ortadan kalkar ve kalıcı hasara neden olmaz.”

  • Fazla kilom var, Depresyondayım !

    Fazla kilom var, Depresyondayım !

    Kilo fazlalığı ve obezite sorunu, toplumsal çalışmalara, uyarılara, önlemlere rağmen giderek büyüyor. Fazla kilolar konusunda yanlış beslenme, insülin direnci, hareketsizlik birincil sebepler olarak ortaya çıkarken basit psikolojik travmaların dahi beslenme alışkanlıklarını değiştirebildiği de biliniyor. Depresyon ile fazla kilo arasındaki ilişki pek çok çalışma var. Özellikle 65 yaş altı, eğitimli ve yüksek gelirli insan grubunda daha fazla öne çıkan depresyon-fazla kilo ilişkisine ergenlik döneminde de sıklıkla rastlanıyor. Hamilelik döneminde fazla kilo almış annelerin depresif belirtiler geliştirdiği de gözlemlenen bir durum. Fazla kilo mu depresyona yol açıyor yoksa depresyon mu beslenme alışkanlıklarını değiştirerek fazla kilo almaya yol açıyor? Yönü tam tam olarak belirlenememiş olsa da her iki sorun arasındaki ilişkinin varlığı ve birbirlerine etkileri kabul edilen bir gerçek.

    Son yıllarda dünyada pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de fazla kilo sorununun çözümünde bir tamamlayıcı tıp yöntemi olarak Mora Terapi tercih ediliyor. Sonuçları bilimsel olarak araştırılan, yan etkisi son derece az, elektromanyetik rezonans tıbbı olarak da bilinen Sağlık Bakanlığı onaylı Mora Terapi, zararlı bağımlılıklardan kurtulmada geleneksel tedavi yöntemlerine göre daha kısa sürede ve kalıcı sonuçlar ortaya koyması sebebiyle en çok başvurulan tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biridir. Dr. Sema Karadağ Mora Terapi ile fazla kilolardan kurtulmak konusundaki görüşlerini ve süreci şöyle açıklıyor: “Kişiye Mora Terapi ile karbonhidrat bağımlılığının giderildiğini anlatmak gerekiyor. Terapi alanlar %91 oranında memnuniyetlerini ve karbonhidrat düşkünlüklerinin azaldığını belirtiyorlar. Memnuniyet açısından baktığımızda erkek ve kadın ayrımı olmamakla birlikte erkeklerin kas oranının fazla olması dolayısıyla daha kolay kilo verdiklerini gözlemliyoruz. İlk seans sonrasında bağırsaklar boşalıyor, ödem çözülüyor, bu durumun etkisiyle daha fazla kilo kaybı görülebiliyor. Özellikle genç yaşta olanlar ya da metabolizma yaşı genç olanların daha kolay kilo verdiği görüyoruz. Zor kilo veren kişilerdeki en büyük eksiklik su içmemek ve az hareket etmek. Mora Terapi ile kilo verirken dikkat edilmesi gereken hususlar, su içmek, haftada 3 gün hareket, ara öğünleri atlamamak, gece geç saatlerde yemek yememek ve en önemlisi düzenli kontrole gelmek.

    Mora Terapi

    Depresyonun belirtileri olan iştah artışı, azalan fiziksel aktivite, depresyon için geliştirilmiş pek çok ilacın yan etkileri fazla kilo alımına sebep olurken diğer yandan fazla kilolu biri olmak da başlı başına bir depresyon sebebi olarak karşımıza çıkmakta. Fazla kilolar olumsuz, acı verici yorumların gelmesine, kendini değersiz hissetmeye, sosyal ilişkilerin bozulmasına, sıkılganlık, yalnızlık ve daha sayabileceğimiz pek çok duruma yol açan sosyal bir damgaya dönüştüğünde bu durumla ve olumsuz duygularla baş edebilmek için daha çok yemek yemeğe yönelmek bir seçim olarak kişinin karşısına çıkıyor. Hayata karşı derin iç motivasyon kaybı, duygusal açlık tıkınırcasına yemek refleksi geliştirebildiği gibi tedavi aşamasını da engelleyici faktörler arasında ilk sırada.

    Mora Terapi ile kilolarından kurtulmak isteyen kişilere aynı zamanda duygu durumlarını güçlendirecek tedaviler de uygulanabiliyor. Özellikle Bach Çiçekleri Terapisi ve Süper Tunning tedavileriyle kişilerin psikolojilerinin dengelenmesine özen gösteriliyor. Kilolarından kurtulmak için Mora Terapi’yi tercih edenlerinde dikkat etmesi gereken önemli noktalar var. Kişilerin Mora terapistleriyle işbirliği içinde hareket etmesi, önerilere uyması, yaşam şeklinde ve beslenme alışkanlıklarında değişiklik yapmaya istekli olması, kontrolleri aksatmaması tedavinin başarıya ulaşması açısından önem taşıyor. Motivasyon kaybı yaşan kişilere özellikle duygu durumlarını dengelemek için kendilerine zaman ayırmaları tavsiye ediliyor. Mora Terapi ile zayıflamak için başvuran kişiler arasında ek hastalıkları olanlara, menopoz dönemindeki kadınlara, yaşlılara da daha detaylı değerlendirmeler yapılarak ek tedaviler tavsiye edilebiliyor.

    Bugüne kadar Türkiye’de binlerce hastanın Mora Terapi gördüğü ve başarı oranlarının yüzde 80’ler civarında olduğu Mora tedavi uzmanları tarafından belirtilmektedir. Amerika ve Avrupa’da yaygın bir şekilde kullanılan Mora Terapi, Türkiye genelinde 20 farklı ilde ve KKTC Lefkoşa’da bulunan 50 Mora Terapi Merkezi üzerinden hizmet vermektedir.