Etiket: beslenme

  • Nasıl hızlı kilo veririm?

    Nasıl hızlı kilo veririm?

    Kilo vermek isteyen birçok insanın aklına ilk gelen, genellikle ‘Nasıl hızlı kilo veririm?’ sorusudur. Bu durum, hızlı kilo vermek isteyenlere yönelik yüzlerce diyet kitabı ve diyet listesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fakat hızlı kilo verirken en çok dikkat etmeniz gereken şey, size uygun diyet listelerini uygulamak olacaktır; çünkü kilo verirken karşınıza çıkabilecek en büyük tehlikelerden biri de yanlış diyet tariflerini uygulamaktır.

    Hızlı ve sağlıklı kilo verme sürecinde size yardımcı olacak püf noktalarından bazıları şunlardır:

    Hızlı kilo vermek istiyorsanız yapılacak en iyi şeylerden biri, haftada en az 3 gün veya isteğinize bağlı olarak her gün spor yapmaktır.

    Dü zenli olarak spor yapmak kilo vermenin ilk şartıdır. Spor yapmadan verdiğiniz her kilo kaslarınızın erimesine ve kaybettiğiniz kiloları geri almanıza yol açabilir.

    Hızlı kilo vermenin etkili, sağlıklı ve lezzetli yollarından biri de taze sıkılmış meyve suları tüketmektir. Kahvaltı yapmaya başlamadan önce sıkacağınız meyveleri hazırlayın. Meyve sıkacağı kullanarak her sabah, markete gitmek zorunda kalmadan 5 dakika içerisinde taze meyve suyuna sahip olacaksınız. Meyve suları metabolizmanızı hızlandırarak hızlı kilo vermenize yardımcı olacaktır.

    İradenize hâkim olmak, sizin için en zor şeylerden biri olabilir. Fakat irade konusunda kendinizi geliştirdiğiniz zaman, neleri yiyip yemeyeceğinize ya da ne kadar yiyeceğinize karar verebilecek ve daha mutlu olacaksınız. Kilo vermenin en önemli şartlarından biri de az yemek olduğu için iradenize hâkim olmadan hızlı kilo verebilmeniz mümkün değildir.

    Hızlı kilo vermek istiyorsanız tuzu azaltmak da yapacağınız en önemli şeylerden biridir. Yemeklerde tuz kullanımını tamamen bitirmektense kullandığınız miktarın yarısını atmayı deneyebilirsiniz. Yemeklerde kullandığınız fazla miktarda tuz, vücudunuzun su toplamasına yol açar ve hızlı kilo vermenize engel olur.

    Diyet Listeleri için tıklayın!

    Hızlı kilo vermek istiyorsanız yemeklerde acı kullanmayı ve acı biber yemeyi ihmal etmeyin. Acı biber yemek sizi zayıflatırken vücudunuz için de faydalı olan vitaminleri almanızı sağlar.

    Sabahları aç karnına içilecek bir bardak ılık su da hızlı kilo vermek için bilinen bir yöntemdir. Sabahları aç karnına sıcak su içmek zararı olmayan ve sizi rahatlatabilecek bir yöntem olduğu için onu da deneyebilirsiniz.

  • Diyet eşiniz ile dışarıda yemek yerken

    Diyet eşiniz ile dışarıda yemek yerken

    Diyetisyen Güneş Aksüs, diyet eşiniz ile dışarıda yemek yerken dikkat etmeniz gerekenleri yazdı.

    Yaz yaklaşırken evde, işyerinde veya okulda, diyet konuları daha sık açılmaya başladıysa bu yazıyı alıp elinize, yanınızdakine hadi başlıyoruz deyin. En azından bir listeye geçmeden önce bu dediklerime dikkat ederseniz kilo vermeye başlarsınız. Yanınızda birinin olması yani en iyi arkadaş (tabii kilo vermesi gereken ya da istekli) eş, sevgili, iş arkadaşı olursa harika. Anneniz, babanız değil, genelde aileden biri ile diyet yapıldığında çok birbirlerini dinlemeyebiliyorlar. Motivasyonun adı ‘baskı’ya dönebiliyor. Ama arkadaşına verdiğin ya da şimdilerde duyduğumuz gibi ‘kanka’ ile daha iyi motivasyon sağlanabilir. İşyerinde patron size hadi dediyse, ya da erkek arkadaşlarınız ile iddiaya girdiyseniz daha iyi zayıflayabilirsiniz. Ne alakası var demeyin. Biri tahlillerini kötü görünce hırslanır, biri destek görünce, bizi üzülünce, birileri de iddiaya girince. Özellikle de erkekler…

    Şimdi gelelim diyet eşiniz ile dışarıda yemek yerken nelere dikkat edeceğinize… Diyelim ki erkek arkadaşınız veya eşiniz ile birlikte ‘dikkat’ etmeye başladınız, özel durumlarda ne yapalım?

    1- Dışarıda yemek gerekirse: Mümkünse diyetin çok bozulmayacağı, yani sağlıklı öğünler bulabileceğiniz bir yer seçin. Örneğin balıkçıya gitmek her zaman daha iyidir. Sadece burada kaçabilecek olan şeyler mezeler olabilir. Ve yemekten sonra gelen tatlı. Paylaşmak güzeldir. Tatlıyı muhakkak paylaşın. Mezeler çok yenirse, balığı da paylaşabilirsiniz. Eğer sevgiliniz size ‘paylaşalım’ derse hemen cimri olduğunu düşünmeyin, belki bu yazıyı okumuştur!

    2- Pizza: Evde veya dışarıda fark etmez. Pizza deyince benim aklıma yine paylaşmak geliyor. Pizza doyurucu olabilir ama 1-2 dilim yiyip bırakmanız için pizza yanında salata ille de olmalı. Hatta siz pizzayı beklerken evde salatayı hazırlamaya başlayın veya dışarıda pizzacıda iseniz salatayı önden söyleyin. Kampanya yapan pizzacıdan değil de, gerçekten güzel malzemeler ile tadı damağınızda kalacak bir pizza yiyin, az olsun güzel olsun. Özellikle öğrencilerin tercih ettiği zincir pizzacılarda sürekli 1 alana 1 bedava kampanyaları var. Evet çok uygun ama bizi ne hale getirdiğini unutmayın. Evde çok kalabalıksanız olabilir. Dediğim gibi yanında salata şartı ile.

    3- Et restoranına gittiyseniz: Ortaya yağsız bir et söyleyip yanında güzel cevizli bir salata ile günü kapatabilirsiniz. Ama ortaya söylenen etlerin çeşit ve miktarı arttıkça sizin diyet tehlikeye girer. Sadece ne istediğinizi bilerek gidin yeter. Mönüye bakmadan garsona yağsız ızgara et ve bol salata (yağsız) deyin ve ortaya gelenlere de dikkat edin.

    4- Birinin doğum günü: Pastanede misiniz? Arkadaşlarınız ile buluştunuz ve herkes pastamı yiyor? Tamam sakin olalım. Şimdi kendinize iki soru sormanızı istiyorum.
    a: Şu anda gerçekten canım tatlı istiyor mu ? (Hayır, ise bravvvooo! )
    b: Evet, evet istiyorum (o zaman muhallebili, meyveli bir pasta olabilir, ama az evet AZ)

    5- Beraber bir alışveriş listesi yapın: Ara öğünlerde atıştırmanız için wasa, yulaflı bar, şekersiz bisküviler, light içecekler, light krakerlere bakın. Sevdiklerinizden alın ve zor durumlarda aç kalmak yerine çekmecenizden veya çantanızdan ara öğününüz çıkarıp paylaşın.

    6- Haftalık yemek listesi yapın: Evde olduğunuz günlere ortak yemekler koyun. Bu size daha da birbirinize bağlar. Verdiğiniz sözü unutmazsınız.

    7- Beraber yürüyüş yapmak üzere planlar yapın: Söylediğiniz saatte buluşun ve yürüyün. Mola verip bir yağsız sütlü kahve için ve tekrar yürüyerek gezinin.

    Diyet Listeleri için tıklayın!

    Uyguladığınız diyeti bizlerle paylaşabilirsiniz…

  • Huzursuz barsak sendromu belirtileri nelerdir?

    Huzursuz barsak sendromu belirtileri nelerdir?

    Trabzon Özel Yıldızlıgüven Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Akbaş, huzursuz barsak sendromuyla yaşamanın zorluğuna dikkat çekti.

    Barsak sendromunun toplumda görülme sıklığının erişkinlerde yüzde 15-20’lere kadar çıkabileceğini kaydeden Dr. Akbaş, “Barsak sendromu, bilinen bir organik sebebi olmayan, stres veya emosyonel (duygusal) gerilimin yüksek olduğu dönemlerde ortaya çıkan veya artan, başta karın ağrısı olmak üzere ishal ve kabızlık gibi defekasyon (dişkılama) alışkanlıklarında değişiklik ile seyreden ve bunların yanında daha birçok değişik semptomlarla seyreden fonksiyonel bir barsak hastalığıdır.

    Hassas barsak sendromu toplumda görülme sıklığı erişkinlerde yüzde 15-20’lere kadar çıkabilmektedir ve barsak hastalıkları içerisinde doktora en sık müracaat etmeye sebep olan rahatsızlıkların başında gelir. Gerçek anlamda bir hastalık değildir. Daha sonra ciddi rahatsızlıklara dönüşme riski olmamakla beraber hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Çok sık görülen bir hastalık olmasına rağmen, bu şikayetleri normal yaşam biçimi olarak kabul eden ve doktora başvurmayan hastaların sayısı fazladır. Bu hastalar, şikayetleri ve huzursuzlukları nedeni ile iş ya da okula gidememe, sosyal planlamalara ara verme, erteleme gibi şikayetleri oldukca sık yaşar. Yapılan bır araştırmaya göre, soğuk algınlığından sora iş-okula gidememe nedenleri arasında ikinci sırada huzursuz barsak sendromu gelmektedir” dedi.

    Yedikleriniz çok önemli

    Sindirim sistemi ile ilgili bozukluk olduğundan yiyeceklerin önemli olduğunu anlatan Dr. Akbaş, “Yapılan çalışmalara rağmen hastalığın nedeni tam belirlenememiştir. Hastalarda yapılan tetkikler sonucunda organik olarak normal olması, psikolojik, fizyolojik ve beslenme şeklinden kaynaklanan nedenlere bağlı olabileceğini düşündürmektedir. Kişiden kişiye şikayetlerin artma nedenleri farklılık göstersede, sindirim sistemi ile ilgili bozukluk olduğundan yiyecekler büyük önem taşır. Bununla beraber en sık görülen tetikleyıcıler; liften yetersiz beslenme, belirli yiyeceklere karşi hassasiyet (kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir), kahve ve kafein içeren maddeler, çikolata, aşırı baharatlı yiyecekler, gazlı içecekler, sütlü besinler, stres, psikolojik sorunlar, sigara, alkol, adet dönemi, öğün atlama ve birden çok yemek yeme, enfeksiyonlar, antibiyotik kullanımı, mevsimsel değişiklikler ve soğuk hava sayılabilir” diye konuştu.

    Belirtileri nelerdir?

    Hastalığın tüm sindirim sistemini ilgilendirebileceğini ifade eden Dr. Akbaş, şunları söyledi:

    “Irrıtab l(huzursuz) barsak sendromunun belirtileri sadece barsaklar ile sınırlı değildir. Hastalık tüm sındırım sıstemını ilgilendirebilir.Karın ağrısı en sık görülen şikayettir. Künt bir karın ağrısı şeklinde veya kramplar şeklinde olur. Ağrılar dalgalar halinde gelir gider.Lokalızasyonu, sıklığı,şiddeti ve süresi hastadan hastaya göre değişiklikler gösterebilir. Emosyonel stres, soğuk, bazı yiyecekler,bazı ilaçlar,ağrıyı artırır. Dışkılama ve gaz çıkarma ile hasta rahatlar.

    Gece uykuda ıken hasta oldukca rahattır. Dışkılama düzenındeki değişiklikler ikinci en sık görülen şikayettir. Çoğu kez kabız ve ishal dönemleri birbirini izler. Kabızlık dönemlerinde sert, tane tane,zeytın veya keçi pisliği şeklinde görünümü gaita varken, ishal döneminde yumuşak pelte kıvamında kötü kokusu olmayan bir özelliktedir. Hastalar yemeklerden sonra defekasyon ihtiyacı hisseder. Dişkılama sonrasında karın ağrısının kısmen azalması gözlenir. Hastalartda bazan sık dişkılama isteği ve tam boşalamama (tenesmus) hissi mevcuttur. İster kabız, ister ishal dönemlerınde olsun barsağın mukus sekresyonu artmıştır. Bazen gaitanın kalem gibi inceldiği ve kabizlığın giderek arttığı gözlenir, laksatif ile lavmanlara bile cevap vermez hale geldiği.Dispeptik yakınmalar hastaların çoğunda vardır. Bilhassa yemeklerden sonra karın gerginliği, karın rahatsızlığı,şişkinlik, gaz, hazımsızlık, geğirme, bulantı, iştahsızlık gözlenir. Sindirim sistemi dişindaki belirtiler ise bayanlarda adet bozuklukları, ağrılı adet dönemleri, sık idrara çıkma ve acıl idrar yapma isteği, sinirlilik hali, anksiyete, saldırganlık, nefret, suçluluk hissi, depresyon, yorgunluk ve halsizlik sayılabilir.”

    “Sık ve az yemeli”

    Huzursuz barsak sendromunu tamamen ortadan kaldırıcı bir tedavi olmadığını kaydeden Dr. Akbaş, “Ancak tedavi belirtilerin şiddetini azaltmaya ve tekrarlanmasını önlemeye yönelik olarak başarılı olmaktadır. Amaç hastaların günlük yaşamlarını sürdürmeleri, ve yaşam kalıtelerinin bozulmamasının sağlanmasıdır. Özellikle dikkat edilmesi gereken konular; rahatsızlığın artırdığında düşündüğünüz yiyeceklerden uzak durulması., Sık sık ama azar azar yemelerını, sofradan tıka basa doyarak kalkmamalarını (buna en güzel örnek anadolu-islam kültüründe yemeklerde midenın ücte birini su ile , üçte birin yemek ile, üçte birini de hava ile doldurmak önemli yer tutar), düzenli yemek yemelerini, yemek saatlerinin düzenlenmesini tavsiye ederiz. Öğün atlamadan beslenmek barsakların düzenli çalişmasını sağlar, özellikle sabah kahvaltısı barsaklarımızı çalişmak üzere uyaran en önemli öğündür. Bol su içilmesi, gaz yapan yiyeceklerin az tüketilmesi, daha çok egzersiz yapılması, sigaranın bırakılması, alkol alımının bırakılması, ve stresten uzak durulmasını önermekteyiz” ifadelerini kullandı.

  • Sağlıklı detoksun ilk adımları

    Sağlıklı detoksun ilk adımları

    Detoksun kelime anlamı, vücutta biriken toksik maddelerin atılması ve uzaklaştırılmasıdır. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz detoks serüvenleri ise bağırsakları boşaltmaktan ileriye gidermemekte ve hatta sağlığımızı tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Sağlıklı bir insan için olması gereken en iyi detoks; zaman içinde yaşantısına devam ederken, spor ve beslenme alışkanlıklarında yapacağı küçük ayarlamalarla her gün adım adım olmalıdır. En gerçekçi ve yararlı detoks; sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve bol su tüketimi üçlüsü ile her gün adım adım yenilenmektir. Böylece vücudumuzu sarsmamış aksine canlandırmış oluruz.

    Sürekli detoksun adımları
    1-Bol bol dinlenin, düzenli uyuyun uykunuzu tam alın.

    2-Gün içinde mümkün olduğunca temiz ve açık havada bulunun, olabilecek maksimum ölçüde hareket edin.

    3-Bol bol su için.
    Günde en az 2-3 litre su tüketin. Bol su içmek detoksun vazgeçilmezidir. Su içmeye özen gösterin. Hassas su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanının.

    4-Her içecek su değildir!
    Ayran ve taze sıkılmış meyve suları, su yerine kabul edilebilecek vücudunuzun su oranına destek sağlayacak içeceklerdir. Ayrıca sebze ve meyvelerin yapısındaki su da su ihtiyacını karşılamak da katkı sağlar. Ancak, çay, kahve, asitli içecekler ve alkollü içecekler sıvı ihtiyacını karşılamaz. Aksine vücuttan su atımını arttırır. Bu nedenle bu tür içeceklerin tüketiminde aşırıya kaçılmayın. Susuzluk hissedildiğinde ilk seçenek her zaman için su olmalıdır.

    5-Gün içinde 10 – 15 dakika direk güneş ışığı görüp D vitamini eksikliğine meydan vermeyin.

    6-Sağlıklı yeterli ve dengeli beslenin. En önemli öğün kahvaltıdır. Kahvaltı öğünü vücudumuzun çalışmaya başlaması ve gece boyunca azalan kan şekerinin dengelenmesi açısından oldukça önemlidir. Günde 6-8 öğün beslenin ve gün içinde dört saatten uzun aç kalmayın ki metabolizmanız yavaşlamasın.

    7-Sağlıklı yiyecekler tüketin. Beslenmenizde; dört ana besin grubu olan et ve çeşitleri, süt ve ürünleri, sebze-meyveler ve tahıl ürünleri her öğünde ihtiyacınızı karşılayacak miktarlarda olsun. Et grubundan kırmızı et, tavuk, hindi ve balık; süt grubundan süt, yoğurt, ayran ve cacık, tahıl ürünlerinden tam buğday ekmeği, tam çavdar ekmeği, bulgur, yulaf, kabuklu pirinç, patates; mevsim sebzelerinden lahana, brokoli, karnabahar, kereviz ve meyvelerden muz, elma, mandalina ve kivi sofranızda mutlaka bulunsun.

    8-Yeterli ve kaliteli protein alın. Vücuda gerekli olan azotun ve aminoasitlerin karşılanması için beslenme programınızda proteinin yeterli miktarda yer alması gerekir. Yetersiz veya fazla miktarda protein almak sağlığınızı olumsuz etkiler. Proteinin yetersiz alınması protein depolarınızın yıkılmasına sebep olur. Gereğinden fazla protein alımı ise böbreklerinizi zorlar ve bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Protein ihtiyacınızı sadece bitkisel protein kaynaklarından karşılamayın, kaliteli protein kaynakları olan hayvansal ürünlere de beslenmenizde yeteri kadar yer verin. Günlük protein ihtiyacının karşılanması için günde 2–4 porsiyon et ve et ürünleri, 3–4 porsiyon süt ve süt ürünlerinin beslenmenizde yer alması yeterlidir.

    9-Beslenmemiz yeterli ölçüde ve kalitede karbonhidrat içersin. Karbonhidratlar, protein koruyucu özellikleri ve vücutta elzem bazı öğelerin sentezinde kullanıldıklarından ötürü dengeli tüketilmesi gereken besin öğelerindendir.

    10-Akıllı yağlar kullanın. Gün boyunca yemekler, salatalar ve besinlerin içerisinde yer alan doğal yağlar ile karşılanan yağ ihtiyacı değişik yağ çeşitlerinden dengeli olarak karşılanmalıdır. Doymuş yağ gereksinimini, etler ve sütlerin içerisinde yer alan doymuş yağ asitleri ile karşılayabilir. Doymamış yağ asitleri tekli doymamış yağ asitleri olan omega-9 ve çoklu doymamış yağ asitleri olan omega-3 ve omega-6 yağ asitleri dengeli bir biçimde almak için haftada 2–3 kez balık tüketmek, yemeklerde ayçiçeği veya mısırözü yağı kullanmak ve salatalara zeytinyağı eklemek yeterli olacaktır. Yanmış yağlardan uzak durulmalı ve yiyecekler ızgara, haşlama ve fırında gibi sağlıklı pişirme yöntemleri ile pişirilmelidir.

    11-Pozitif olmalı, stresten uzak durmalı

    12-Alkolü mümkün olan en az düzeyde kullanmalısınız. Alkol, vitamin ve minerallerin vücutta etkin olarak kullanılamamasına neden olmakla birlikte, ödem yapar ve vücudunuzu yorar.

    13-Sigara kullanmamalı ve sigara içilen yerlerde bulunmayınız.

  • Karın sarkmalarına karşı alınabilecek önlemler

    Karın sarkmalarına karşı alınabilecek önlemler

    Her kadın, doğumdan sonra eski kilosuna ve vücut görünümüne kavuşmayı diler. Fakat ne yazık ki, özellikle hamilelik döneminde görülen karın sarkmaları, bu hayalin önünde bir engel olarak durur. Buna rağmen hamilelik öncesinde ve sonrasında alınacak birkaç önlemle düzgün bir karna sahip olmanız mümkün! Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Uz. Dr. Dilek Aytekin, karın sarkmalarına karşı alınabilecek önlemleri sizin için anlatıyor.

    Kilo Kontrolü sağlayın
    Hamile kalmadan önce ideal kilonuzda olmaya gayret edin. İdeal kilo tespitinizde Beden Kitle İndeksi’nden (BKİ) yararlanabilirsiniz. Normal bir BKİ’ye sahipseniz, hamilelikte 11,5–16 kg arasında kilo almanızı idealdir.

    Beslenmenize dikkat edin
    Hamile bir kadının, normal bir kadına göre günde fazladan 300 kaloriye ihtiyacı vardır. Bu da yaklaşık yüzde 15’lik bir artış, yani günlük 2300 kaloriye denk gelir. Fakat önemli olan, fazla miktarda yemek ve kilo almak değil, gerekli gıdaları dengeli ve yeterli miktarda almaktır.

    Egzersiz yapın
    Hamilelikte yaptığınız egzersizler, kontrollü kilo almayı sağlamasının yanı sıra, dolaşım sisteminizin daha iyi çalışmasına da katkıda bulunur. Düzenli egzersiz, doğum sonrasında da hızla toparlanmanızı sağlar ve aldığınız kiloları daha kolay vermenize yardımcı olur.

    Doğru Rejimi Uygulayın
    Doğum sonrasında, tıpkı hamileliğinizde olduğu gibi bebeğinizin ihtiyaçları ve vücudunuzun forma girmesi bir dengede tutulmalı, bu yönde beslenme rejimlerini uygulayabilirsiniz.

  • Kilo vermek için ne kadar egzersiz?

    Kilo vermek için ne kadar egzersiz?

    Aşırı kilo veya obezite kalp damar hastalıkları, diabet, hipertansiyon ve daha birçok hastalığın riskini arttırır. Son yıllarda görülen obezite oranındaki artışta beslenme türü kadar fiziksel aktivitedeki azalmanın da büyük rolü olduğu biliniyor. Günümüzde kilo vermek için bir çok yöntem tanımlanmış olmasına rağmen, verilen kiloların kontrolü konusunda çoğu insan başarısız olmaktadır.

    Yaşın ilerlemesi ile metabolizmanın yavaşlaması ve fiziksel aktivitedeki değişiklikler kişilerin kilo almasını kolaylaştırıyor. Bu nedenle alınmış kiloyu vermeye çalışmak yerine, sağlıksız kilo alımı önceden engellenmelidir.

    Egzersiz, kilo verme yanında verilen kiloların korunmasında çok etkili bir yöntemdir. Buna rağmen kilo kontrolü için ne kadar egzersiz yapılması gerektiği konusunda net bir bilgi de bulunmamaktadır. Amerikan Hastalık Koruma ve Önleme Merkezi (Center of Disease Control and Prevention)’nin 1995’te yayınladığı bir araştırmada günde 30 dakika ve üzerindeki orta yoğunluktaki aktivitenin kilo kontrolünde yeterli olduğu görüşü savunulurken 2002 yılında Ulusal Akademi Enstitüsü (Institude of National Academy) tarafından bu sürenin yetersiz olduğunu ve kilo kontrolü için en az günde 60 dakika orta düzeyde egzersiz yapılması gerektiği görüşü ortaya konmuştur.

    Kilo kontrolü için egzersiz yoğunluğunu araştıran bir yazı 24 Mart 2010 tarihinde JAMA (Journal of American Medical Association) da yayınlandı. Bu yazıya göre araştırmaya ortalama 54,2 yaşında, 34.079 sağlıklı ve normal kilodaki kadın dahil edilmiş; çalışmaya katılanlar fiziksel aktivitelerine göre 3 grupta, 13 yıl boyunca izlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre ortalama kilo artışı 2,8 kg olmuştur. Fiziksel aktivitelerine göre bakıldığında her 3 grubun kilo artış paterni birbirine paraleldir. Araştırmada fiziksel aktivite ve kilo değişiminin yaş, sigara içiciliği, menopoz durumu ile etkilendiği bulunmuştur. Yoğun fiziksel aktivite (Haftada 420 dakika, yani ortalama günde 60 dk orta düzeyde aktivite) yapan gruba göre orta (420-150 dakika/ hafta) ve düşük düzeyde ( haftada 150 dakikanın altında) aktivite yapan grupta kilo artışının daha belirgin olduğu kaydedilmiştir. Araştırmacılar çalışma başlangıcında normal kiloda olan kadınların fiziksel aktivite düzeylerinin daha yüksek olduğunu ve bu kadınlarda kilo artışının daha az olduğunu vurgulamış ve normal kilonun üzerine çıkıldıysa kilo kontrolünü sağlamanın zorlaştığını ve eğer kilo kontrolünü sağlamak isteniyorsa günde en az 60dk orta düzeyde egzersiz yapmak gerektiği sonucuna ulaşmışlardır.

    Bütün bu araştırmalardan anlaşıldığı üzere kilo kontrolünde tek başına beslenme düzeni yeterli değildir. Yaşla beraber kilo artışı yadsınamaz ancak düzenli fiziksel aktivite ile kilo kontrolünü sağlamak mümkün. Günlük yaşantımızda hareketimizi arttırmaya yönelik yürüyüşler, çocuklarımız oynadığımız hareketli oyunlar, danslar bile bunun için yeterli olabilir. Ancak yine de yaşımıza ve fiziksel fonksiyonlarımıza göre yaptığımız egzersiz programları ile kilomuzu uzun yıllar korumamız mümkün.

  • Küçük atıştırmalıklar kilonuzu büyütmesin

    Küçük atıştırmalıklar kilonuzu büyütmesin

    Atıştırmalıkları doğru seçmezseniz, sağlıklı besleneyim derken tartılara küsmeniz kaçınılmaz olabilir!

    Göz önünden uzaklaştırın

    Araştırmalar gösteriyor ki; günlük ara öğünlerinizi masanızın üzerinde tutmakla çekmecenizde tutmak arasında büyük fark var. Evdeyken kuru meyvelerinizi ve kuru yemişlerinizi sehpada şık çerezliklerde tutmak hoş görünebilir. Ancak dikkat! Bir süre sonra yanlarından her geçişinizde ağzınıza birkaç tane attığınızı fark etmeyecek hale gelebilirsiniz. Aynı şekilde işyerinde de atıştırmalıklarınızı masanızın üzerinde değil, çekmecenizde tutarsanız daha az aklınıza gelecektir.

    ‘Yağ oranı düşük’ ibaresine aldanmayın

    Yağ oranı düşük olarak tanıtılan atıştırmalıkların tuzağına düşmeyin. Çünkü düşük yağ oranı düşük kalori anlamına gelmiyor. Yağ yerine çok fazla şeker ya da tuz alıyor olabilirsiniz. Buna karşı önlem almak için etiket okuma alışkanlığı geliştirin. Yağ oranının yanı sıra kalori oranını da okuyun. Öte yandan çok düşük yağ oranına sahip gıdaların daha az doyurucu olduğunu, kısa bir süre sonra midenizin tekrar kazınmaya başlayacağını da hatırlayın. Uzmanlar, iyi yağların ağızdaki alıcıları harekete geçirdiğini, böylece kişiyi daha fazla tatmin ederek daha doygun hissettirdiğini belirtiyorlar.

    Ne içtiğinizin farkında olun

    İçeceklerin her zaman masum olduğunu düşünmeyin, kahve miktarına dikkat ederken, sağlıklı içecekleri göz etmeyin. Enerji içecekleri, meyve suları, meyveli sodalar derken farkında olmadan fazla şeker alıyor olabilirsiniz.

    Ekrana bakarken atıştımayın

    Televizyon izlerken ya da bilgisayar başındayken kar acıktığını hissederseniz ve atıştırmaya karar verirser bunu ekranın başından kalkıp yapın. Atıştırmalığınızı yedikten sonra tekrar ekran başına dönmeyi deneyir yapamıyorsanız yemeniz gereken kadar miktarı yanı alın, daha fazlasını değil… Aksi takdirde elinizin kontr dışında tabakla ağzınız arasında gidip gelmesi ve tabağın boşalması kaçınılmaz oluyor.

    Menünüz önceden belli olsun

    Ara öğünlerinizi önceden belirleyin, acıktığınız and değil… Sabah evden çıkarken gün içinde hangi ara öğünleri tüketeceğinize karar verin, öğleden sonri meyve yiyip, süt içecekseniz evden çıkarken çanta bunları mutlaka atın. Aksi takdirde acıktığınız an sağlıklı bir seçenek bulamayıp abur cubura saldırabilirsiniz.

    Dolapları boşaltın

    Evde abur cubur bulundurmayın. Elinizin altında bı bir paket cips ya da bir paket çikolata kadar tehlike yok! Bir kere başladınız mı elinizden bırakamayacak bu tehlikeli lezzetleri evde bulundurmamak hem sizin; hem de varsa çocuğunuzun sağlığı için çok önemli.

    Arada bir kaçamak yapın

    Eğer sağlıklı bir ana ve ara öğün düzeni oluşturduy arada bir kendinize yaramazlık hakkı tanıyın ve teh atıştırmalıkların da tadına bakın. Yağ, şeker ve kalori oranı yüksek bu gıdaları nadiren tatmak, uzun vadede sağlıklı beslenmeye pes edip tüm atıştırmalıklarınızı bu tür gıdalardan oluşturmanızı engelleyecektir.

  • Protein diyetleri hasta ediyor

    Protein diyetleri hasta ediyor

    Günümüzün moda diyeti olan protein ağırlıklı beslenme uzun vadede sağlık sorunlarına neden oluyor. Kısa sürede etkisini gösteren bu tarz diyetler çoğu kişi tarafından tercih ediliyor ama ya sonrası..

    Protein miktarı sınırsızlaştırılıp karbonhidrat tüketimin ise yasaklandığı bu tarz diyetler yabancı kaynaklı araştırmaların sonucuna göre de birçok sağlık riski taşıyor.

    *Yüksek oranda protein ve karbonhidratın sınırlanması lif ve besin öğeleri yetersizliği oluşturuyor. Bu durumun sürekliliği ise kabızlık ve divertiküle neden olabiliyor.

    *Dilediğiniz kadar kırmızı et ve hayvansal yağın tüketilmesini öneren bu diyetler kalp sağlığını olumsuz etkiliyor, karaciğer yağlanmasını tetikliyor.

    *Ekmek, makarna, pirinç ve diğer unlu mamullerin yasaklandığı bu tarz diyetlerin uzun süreli uygulanmasıyla böbrek yüksek orandaki protein artık ürünlerini vücuttan atmak için daha çok çalışıyor ve sonrasında böbrek hastalıklarına neden olabiliyor.

    *Yapılan çalışmalara göre hayvansal kaynaklı protein diyetlerini uygulayan kadınlarda osteoporoz riski %35 iken sağlıklı bir beslenme programı uygulayanlarda ise risk %18 olarak belirlenmiş.

    *Bir başka çalışmada ise uzun süreli protein ağırlıklı diyet uygulayanların kanında IGF-1 adlı madde miktarı sağlıklı beslenme programı uygulayanlara göre daha yüksek miktarda bulunmuş. IGF-1’in birçok kanseri tetiklediği düşünülmektedir.

    *Vücudumuzun temel enerji kaynağı karbonhidratlardır, eğer siz enerji kaynağını yağ ve proteine çevirirseniz vücudunuzdaki dengeleri de bozmuş oluyorsunuz. En başta keton adı verilen toksik bir maddenin salınımını artırıyor ve iç organlarınıza da zarar veriyorsunuz.

    *Bu tarz diyetlerde iddia edilenin tersine kanda kötü kolesterol seviyeniz de artıyor. Yağ oranı yüksek kırmızı et, tereyağı, tam yağlı süt ve yoğurt, kaymak tüketiminin teşvik edildiği bu diyet programları kötü kolesterolünüzü olumsuz etkiliyor.

    *Yüksek oranda protein tüketilmesi idrarda daha fazla kalsiyumun atılmasına dolayısıyla böbrek taşı oluşumuna da neden oluyor.

    Birçok olumsuz etkisi olan bu tarz moda diyetleri uygulayıp evet hızlı kilo verirsiniz ama geriye dönüşü zor sağlık problemlerine de sahip olabilirsiniz. Diyetisyen Özlem Sert Aydın

    Diyetisyen Özlem Sert Aydın

  • Diyette doğal beslenme…

    Diyette doğal beslenme…

    İstanbul Medipol Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, diyette doğal beslenmek gerektiğini ifade ederek, “Biz diyetisyenler, organiği oynanmış ve hormonlu besinlere kesinlikle karşıyız. Bu besinler yerine tamamen doğal beslenmeyi tavsiye ediyoruz” dedi.

    Garipağaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, diyetisyenlerin, sağlıklı ve doğal beslenmeden yana olduklarını kaydetti.

    Güvenli besin konusunun sık sık tartışıldığını dile getiren Garipağaoğlu, şöyle konuştu:

    “Biz diyetisyenler, organiği oynanmış ve hormonlu besinlere kesinlikle karşıyız. Bu besinler yerine tamamen doğal beslenmeyi tavsiye ediyoruz. Elma yiyeceğiz, ama hangi elmayı? Doğal elmayı mı, yoksa üzerinde pestisit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde) olan elmayı mı seçeceğiz? Domates her gün masamıza geliyor. Yemek istiyoruz ama ne kadar güvenebiliriz? Son yıllarda en fazla tartışılan konulardan biri, hormonlu veya pestisitli besinler. Bu besinler, insan sağlığına zarar veriyor. Anne karnındaki bebeğe bile zarar veriyor. Kız çocuklar, erken ergenliğe giriyor. Erkek çocuklarda, jinekomasti denilen meme büyümesi meydana geliyor. Kısırlık oranı artıyor.”

    “Hamileler, balıkta cıva olup olmadığına dikkat etmeli”

    Organik besinlerin güvenilir olduğunu kaydeden Muazzez Garipağaoğlu, özellikle gebeliğin kritik bir dönem olduğunu ve gebelikte kadınların daha dikkatli beslenmesi gerektiğini söyledi.

    Hamile kadınların, katkı maddeli, boyalı, genetiği değiştirilmiş ve pestisitli besinlerden uzak durması gerektiğine vurgu yapan Garipağaoğlu, özellikle hamilelerin, denizdeki balıkta cıva olup olmadığına bile dikkat etmesi gerektiğini aktardı.

    Organik besinin Türkiye’de yeterince yaygın olmadığını ve pahalı olduğunu kaydeden Garipağaoğlu, “Organik besin, tohumdan başlar. Organik besinde, güvenilir tohum kullanılır, toprağı temiz ve ilaçsızdır. Gönül istiyor ki, bütün besinler organik ve güvenilir olsun” diye konuştu.

    Besinlerin genetiği ile oynanmasının nedeni olarak, dünya nüfusundaki artış ile besin maddelerinin ihtiyacı karşılamamasının gösterildiğini anlatan Garipağaoğlu, “Oraya harcanacak enerji, doğal tarıma ya da organik tarıma harcansa hiç sorun kalmayacak. Bunu, daha ucuza ve doğal olmayana doğru bir kaçış olarak görüyorum. Böylesi sağlıklı değil. Gıda üreticilerinin bu konuya çok dikkat etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, Türkiye’de özellikle mevsimi dışında bulunan, domates, patlıcan, patates, kabak, salatalık, üzüm, elma, çilek, kavun, buğday, arpa, yulaf, çavdar ve çeltikte hormona rastlamanın mümkün olduğunu savundu.

  • Uzun kış geceleri obez yapabilir

    Uzun kış geceleri obez yapabilir

    Gündüzlerin kısa olduğu kış günlerinde aktivite sayısındaki azalma, hareketsiz yaşam ve atıştırılan öğün sayısının artması gibi nedenlerden dolayı çocukların daha hızlı kilo alabileceği belirtildi.

    Obeziteden kurtulmak kendi elinizde
    Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, yaptığı açıklamada, kış aylarında obeziteden kurtulmanın kişinin kendi elinde olduğunu söyledi.

    Bu dönemde gündüzlerin kısa olması, aktivite sayısındaki azalma, hareketsiz yaşam ve atıştırılan öğün sayısındaki artış gibi nedenlerden dolayı hızlı kilo alımı olabileceğine dikkati çeken Atabek, ”Yapılan aktivitelerin azalması ve uzayan günler, beslenme alışkınlıklarımızı da bozabilmektedir. Kışın mevcut beslenme alışkanlıklarımız içerisinde eksik ya da fazla olan maddeleri dengelemek daha fazla önem taşımaktadır” diye konuştu.

    Aktivite sayısı artırılmalı
    Atabek, uzun kış gecelerinde aktivite sayısını artırmanın obezitenin önüne geçmek için önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

    ”Özellikle çocuklar kışın okullarına servislerle gidip gelmekte ve okuldaki kantinlerden rastgele gıda tüketebilmektedir. Çocuklar, gündüzlerin kısa olduğu soğuk kış günlerinde daha fazla televizyon başında kalıyor ve bilgisayar gibi teknolojik araçlarla vakit geçiriyor. Fiziksel aktivitenin azalmasına yol açan bu yaşam modeli aynı zamanda daha fazla besin atıştırılmasıyla sonuçlanarak, obezitenin gelişmesi için hazırlayıcı, kolaylaştırıcı ve ortaya çıkarıcı rol oynuyor. Çocuklar özellikle okullarda kapalı spor tesislerinde düzenli egzersizler yapmalı ve onlar için iyi bir beslenme programı uygulanmalı.”

    Günlük yaşantıda asansör yerine merdiven kullanılması, düzenli şekilde basit hareketlerin yapılması önerisinde bulunan Atabek, kış gecelerinde özellikle yatmadan önce daha az kalorili yiyeceklerin tüketilmesi ve porsiyonların küçültülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.