Etiket: beslenme

  • Diyetteyken hamburger yemek isteyenler dikkat!

    Diyetteyken hamburger yemek isteyenler dikkat!

    Her diyet veya yemek programına bir burger düşer. Peki, bir burgeri sizin için nasıl çekici kılarsınız?

    Diyetteyken hamburger yemek isteyenler için Holywood’un ünlü beslenme uzmanlarının tavsiyesini paylaşıyoruz.

    Burger etine erik kurusu!

    Şu anda yüzünüzü buruşturmuş olabilirsiniz, “Bu muydu ya yemem ben bunu” da diyebilirsiniz. Ama kesin bir yargıya varmadan önce haberin devamını bir okuyun. Gerisine siz karar verin.

    Erik, burger eti içindeki yağı yüzde 40 oranında azaltıyor ve kendinizi doymuş hissediyorsunuz.

    Öğütücüde beş küçük erik kurusu ve yarım kilo eti karıştırın. Tatlarını fark etmeyeceksiniz bile.

    Şimdi sırada hindi buger sorunu avr.

    Daha sağlıklı bir tercih gibi görünüyor olabilir ama değil. Etin aksine kümes hayvanlarının etlerinde çok daha az nem vardır. Bunun anlamı hindi veya tavuğu ızgaraya attığınızda çok daha çabuk kurur ve etin kimyasal yapısında deiğişime neden olur. Bunlar yorgunluğa, eklem ağrılarına ve hatta kansere neden olur. Eğer burgerde kümes hayvanlarını tercih ederseniz lahana salatası ile beraber yiyin.

    Lahana içinde karaciğerdeki toksin giderici enzimleri artıran ve kimyasal değişimi yarıya indriren doğal içerikler vardır.

    BONUS BİLGİ:

    Bu arada burger ekmeğinizi kısa bir süre için ateşin üzerine atın. Isı ekmekteki şekeri yakar.

  • Çocuklarda bilişsel gelişim ve beslenme

    Çocuklarda bilişsel gelişim ve beslenme

    Yeni doğan çocuğun başetmesi gereken en önemli problem yaşadığı dünyayı öğrenmesi anlamasıdır. Bu problem yetişkinlere kolay görünebilir. Yetişkin dünyanın kapsamı hakkında ayrıntılı bilgi edinmiştir. Çocuk dünyanın kapsamında olan sayısız şeyi öğrenmekle karşı karşıyadır.

    Bireyin, çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel faaliyetlerde gelişime BİLİŞSEL GELİŞİM adı verilmektedir. Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin çevreyi, dünyayı anlama, düşünme yollarının daha kompleks ve etkili hale gelme sürecidir.
    Piaget, Bruner ve Vygotsky çocuğun çevresindeki dünyayı değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığını belirlemeye çalışmışlardır.

    PLAGET’YE GÖRE GELİŞİM DÖNEMLERİ

    Plaget, bilişsel gelişimi dört temel evreye ayırmıştır. Bunlar sırasıyla; duyusal motor, işlem öncesi, somut işlemler, soyut işlemler dönemleridir. Plaget’ekibi göre çocuk bir dönemde kazanması gereken tüm şema ailesine sahip olup gerekli biliş yapılarını oluşturduğunda o dönemdeki gelişimini tamamlamaktadır.

    Plaget tüm çocukların bu gelişim aşamalarının sırasıyla geçirmesi gerektiğine inanmaktadır. Bir gelişim dönemini atlayarak diğerine geçemez. Ancak çocukların gelişim dönemlerine girme ve tamamlama yaşları birbirinden faklılık gösterebilir.

    Çocuklarda bilişsel gelişim, genetik ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Çocuklarda bilişsel gelişim potansiyelinin genetik olduğu, fakat yeterli beslenme ve zengin uyarıcıların da bilişsel gelişim üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu belirlenmiştir.

    Yeterli ve dengeli beslenmenin toplum sağlığı üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmış bir ger- çektir. İnsan vücudu bir makine gibidir ve çalışmak için enerjiye ihtiyaç duyar, bu enerjinin sağlanması için, yeterli ve dengeli beslenmek gerekmektedir.

    Beslenme, karın doyurmak değil, vücutta yeni dokuların yapılması, eskiyen hücrelerin onarılması, hastalıklara karşı vücut direncinin sağlanması, kısaca büyüme, gelişme ve sağlıklı olarak yaşamın devamı için, besinlerin vücuda alınması ve kullanılması olarak tanımlanmaktadır.

    Dünyada her yıl, bir milyon dört yüz bin bebek sinir sisteminin gelişimiyle ilgili yaşam boyu olumsuz sonuçlar yaratacak olan ağır bir hastalıkla birlikte doğmaktadır. Bu hastalıkların nedenleri büyük ölçüde bilinmemektedir. Ancak doğum ağırlığının düşük olmasıyla zeka geriliği, görme fonksiyonlarında bozukluk, beyin felci, retinopati, körlük ve otizm arasında bağlantı bulunması önemli bir ip ucudur.

    Ayrıca, bu hastalıkların sıklığı doğum ağırlığı 3.5-4.5 kilogram arasındaki bebeklerde % 0.6-0.8 iken, doğum ağırlığı 1.5 kilogramın altında olan bebeklerde bu oran % 20’ye çıkmaktadır. Görünürde birbirinden farklı olan bu hastalıkların ortak yönü beynin gelişme aşamasında ortaya çıkmalarıdır. Fetus ( anne karnındaki bebek ) beyninin gelişiminde, en önemli etmenlerden biri de annenin nasıl beslendiğidir.Çünkü, beyin hücrelerinin bölünmelerinin % 70 kadarı doğum öncesinde tamamlanmaktadır. Bu aşamada plasenta henüz gelişmediği için, embriyonun beslenmesi tamamen annenin sağlığı ve beslenmesine bağlıdır . Bilişsel gelişim üzerinde etkisi bilinen beslenme ile ilgili pek çok faktör olduğu pek çok bilimsel çalışma sonucunda günışığına çıkarılmıştır.

    BESİN ÖĞELERİNİN BİLİŞSEL GELİŞİM ÜZERİNE ETKİLERİ VAR MIDIR?

    Yağ asitlerine bakacak olursak öncelikle yağın, insan yaşamı için gerekli olan temel besin öğelerinden biri olduğunu görürüz. Yağlar, bazı besinlerin doğal bileşiminde bulunur ve insan vücudunda yapılamayan çoklu doymamış yağ asitlerinin vücuda alımını sağlar. Çoklu doymamış yağ asitleri n-3 ve n-6 yağ asitleri olmak üzere 2 grup altında toplanmaktadır. Vücutta yapılamayan ve özel işlevlerinden dolayı elzem olarak kabul edilen bu çoklu doymamış yağ asitlerinin (n-3 ve n-6) miktarları, özellikle anne sütünde inek sütüne göre daha fazladır. Ayrıca, anne sütünde beyin gelişiminde etkin role sahip olan n-3 yağ asitlerinden alfa-linolenik asit (ALA) ve bundan sentezlenen eikosapentoenoik asit (EPA) ve dekosahekzoenoik asit (DHA) bulunmasına karşın, inek sütünün bileşiminde bu yağ asitleri bulunmadığı yapılan pek çok bilimsel çalışmada gösterilmiştir.

    Beyin gelişiminin hızlı olduğu gebeliğin son üç ayında, anne plasenta aracılığıyla fetusa n-6 yağ asitlerinden AA (Araşidonik Asit) ve n-3 yağ asitlerinden DHA’yı sağlamaktadır. Diyetle DHA’nın yetersiz alınmasının da öğrenmeyi olumsuz yönde etkilediği pek çok çalışmada görülmüştür.. Merkezi sinir sisteminin gelişimi doğumöncesi(prenatal) yaşamın son ve postnatal ( doğumsonrası )yaşamın ilk aylarında tüketilen yağların kalitesine ve miktarına bağlı olduğu unutulmamalıdır.. Doğumöncesi ve doğumsonrası dönemde bebeklere bu yağları, plasenta aracılığıyla doğum öncesi ve sonra da anne sütü sağlamaktadır . Anne sütü immatür ( olgunlaşmamış ) beyin gelişimi için gerekli olan tüm besin öğelerini içerdiği için nörolojik fonksiyonların mükemmel ve hızlı gelişimini sağlamaktadır. Anne sütünün yapısında bulunan çoklu doymamış yağ asitleri, özellikle de DHA ve AA nörolojik gelişimi olumlu yönde etkilemektedir.

    Beynin %60’ı lipitlerden( yağlardan ) oluşmuştur. DHA ve AA beyin yapısını oluşturan en önemli lipit bileşenlerindendir.

    Bir çalışmada anne sütüyle beslenen bebeklerin kan DHA konsantrasyonlarının formüla mamalar ile beslenenlere kıyasla daha yüksek olduğunu saptarken, yapılan bir başka çalışmada, anne sütü alma süresinin uzamasıyla beyin korteksi DHA içeriğinin önemli düzeyde arttığı bulunmuştur .

    Buna ek olarak, eritrosit DHA düzeyi ile beyin korteksi DHA düzeyi arasında önemli korelasyonlar bulunmuştur. Farklı bir çalışmada da serum DHA konsantrasyonu ile Bayley mental ve psikomotor gelişim testleri sonuçları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki saptamışlardır. Bazı çalışmalarda serum ve eritrosit DHA düzeylerinin formüla mama ile beslenen bebeklerde anne sütü ile beslenenlere kıyasla daha düşük olduğu, primatlar ve insanlar üzerinde yapılan çalışmalarda da anne sütüyle beslenen bebeklerin görüntü keskinliği testi puanlarının formüla ile beslenenlere kıyasla daha yüksek olduğu ve bu performansın eritrosit DHA konsantrasyonu ile ilişkili olduğu belirtilmiştir.

    Sonuç olarak, anne sütünde bulunan besin öğelerinin prematüre ve normal zamanda doğan bebeklerin nörolojik gelişimleri üzerinde önemli etkilere sahip olduğu saptanmıştır

    Elzem yağ asitlerinden n-3 ve n-6 yağ asitleri, organizmada bazı desatürasyon( doymuş bileşiği doymamış hale çevirilmesi ) enzimleri için yarışırlar. Bu nedenle diyette n-6/n-3 oranı metabolik açıdan önemlidir. Hayvanlarda da büyüme sırasında n-3 yağ asitlerinin diyetle yetersiz alımının beyin ve retina DHA düzeyini azalttığı, bu durumunda, görme fonksiyonlarını ve öğrenme performanslarını etkilediği bulunmuştur.

    Gün geçmiyor ki konu ile ilgil bu sonuçları destekleyen bir çalışma olmasın, örneğin,yapılan bir diğer çalışmada gebe ve emzikli ratlar 5 gruba ayrılarak, n-6/n-3 oranı en düşük 0.32, en fazla 49 olan farklı diyetler verilmiştir. n-6/n-3 oranı düşük diyet alımının ilk günlerde rat yavrularının doğum ağırlıklarını etkilemediği, 15. günün sonunda ise ağırlıklarında %12 oranında azalma olduğu kaydedilmiştir.

    Büyümede görülen bu olumsuzlukların, linoleik asidin AA’in yerine geçemediği sürelerde devam ettiği görülmüştür. Diyetin beyin yağ asidi örüntüsünü açıkça etkilediği, diyet DHA düzeyinin artmasıyla, beyin DHA düzeyinin de arttığı ancak AA düzeyinin azaldığı görülmüştür. Diyete AA ilavesi beyin AA düzeyini artırırken, DHA düzeyini azaltmıştır. Diyetin n-6/n-3 oranındaki deği- şiklikler ratların gizlenmiş yerleri öğrenmelerini etkilemezken, düşük n-6/n-3 oranına sahip diyetle beslenen ratların daha yavaş yüzdüğü görülmüştür.

    Preterm ( zamanından önce doğan )bebeklere EPA ve DHA’dan zengin balık yağı içeren formül mamaların verildiği bir çalışmada, bebeklerin görme fonksiyonlarında gelişme saptanırken, ilk yıllardaki büyümelerinde azalma kaydedilmiştir. Azalan büyümelerinin psikomotor gelişim skorunun düşüklüğü ile ilişkili bulunmuştur .Diyetin n-6/n-3 oranının 5/1-15/1 arasında olması gerektiği önerilse de Amerikan Pediatri Akademisinin elzem yağ asitlerinin gereksinimi konusunda halihazırda fikir birliği net değildir.

    Çoğu araştırmada bebeklerin özellikle görme ve nöral fonksiyonlarının gelişiminde, çoklu doymamış yağ asitlerinin olumlu etkileri olduğu belirlendiği görülmektedir.

    Anne sütü bebeklere elzem yağ asitlerini sağlayan çok önemli bir kaynaktır. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler, çoklu doymamış yağ asitlerinin klinik uygulama alanlarında da kullanımına olanak sağlamıştır.

    1990’lardan önce pek çok bebek formülalarının ALA konsantrasyonu düşük bulunmuştur. Fakat şimdilerde gelişmiş ülkelerde tüm bebek formülalarına ALA ilavesi yapılmaktadır. Avrupa ve Japonya’da bazı üretici firmalar DHA, DHA ile birlikte AA veya 18:3 n-6 yağ asitlerini preterm (zamanından önce doğan) ve term (zamanında doğan) bebek formülalarına eklemektedirler.

    Memelilerin beyninin gri maddesi ve retinadaki lipit içeriğini AA ve DHA oluşturmaktadır. Bu çoklu doymamış yağ asitleri linoleik asit ve ALA gibi diyetle alınan yağ asidi öncülerinden, bir seri desatürasyon ve elengasyonlarla türetilmektedir. AA ve DHA, erken postnatal dönemde beynin büyüme hızının maksimum düzeyde olduğu ve besin öğesi yetersizliklerine daha hassas olan 3. trimesterde beyinde hızla çoğalmaktadır.

    Gelişme döneminde n-3 yağ asitlerinden yetersiz bir diyetin, beyin yağ asidi bileşiminde DHA düzeyinin azalması, n-6 yağ asidi düzeyinin artması gibi karakteristik değişiklikler oluş- turduğu belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarında n-3 yağ asidi yetersizliğinin görme fonksiyonları üzerine etkisini saptamada kullanılan elektroretinogramda DHA’nın uyarırlılık potansiyeli olan membranlarda eşsiz rol oynadığı belirlenmiştir

    Görsel tanıma üzerinde hiçbir etkisi olmadığı halde, DHA eklenmiş diyetle beslenen preterm bebeklerde daha kısa bakma süresi olduğu bildirilmiştir. Bu etki rhesus maymunlarında görülmüş ve daha uzun bakma süresinin düşük DHA konsantrasyonu ile ilgili olduğu bulunmuştur. Bunun nedeninin ise, dikkatini görsel bir uyarıcı- dan değiştirme yeteneksizliği ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür.

    Son zamanlarda yapılan bir çalışmada AA ve DHA eklenen bir diyetle beslenen on aylık bebeklerin, n-3 yağ asidi içeriği çok düşük olan kontrol maması ile beslenen bebeklerle kıyaslandığında problem çözme becerilerinin geliştiği gözlenmiştir .

    Başka bir çalışmada ise, bu sonucun tersine DHA eklenen mama ile beslenen ondört aylık bebeklerin dil puanlarının düşük olduğu belirlenmiştir. Ancak bu etkilerin geçici olduğu görülmüştür. Hayvanlarda diyette yer alan kronik LNA eksikliğinin yalnızca retinal ve görsel fonksiyonlarda değişikliğe yol açmadığı, çeşitli öğrenme ve bellek testlerindeki performansta da değişikliklere neden olduğu saptanmıştır. İnsan zekasının gelişiminde beslenmeyle ilgili faktörleri belirleme isteği bağlamında öğrenme üzerindeki vurgu anlaşılabilir olmasına rağmen, bu bakış açısı ile ilgili sorunlar yaratan değişik yöntemsel nedenler bulunmaktadır .

    Diyetin yağ asidi bileşimi bilişsel fonksiyonlarla yakından ilişkilidir. Bu nedenle bebeklere ilk 6 ay tek başına anne sütü verilmeli, anne gerek kendisinin gerekse çocuğunun yeterli ve dengeli beslenmesine özen göstermelidir,Annelerin bebeklerini altı ay sadece anne sütü ile sonrasında ek besine geçiş dahil iki yıl emzırmeyi sürdürmeleri konusunda bilgilenmeleri gerçeği kabul edilmelidir.

     

    Uzm. Dyt. Zühal AYNACI BAYEL

  • Kış mevsiminde nasıl beslenelim?

    Kış mevsiminde nasıl beslenelim?

    Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde, havaların soğumasıyla birlikte beslenme şeklimizde değişiklikler olmakla birlikte kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirmekten kaynaklı fiziksel aktivitelerimiz kısıtlanabilmektedir.

    Kış mevsiminde nasıl beslenelim?

    Bahar mevsiminin yaklaşmasında artan kilo verme isteği, kış aylarında yerini ihmalkarlığa bırakmaktadır. Tabii bu duruma gecelerin uzaması nedeni ile televizyon başında fazla zaman geçirilmesi, atıştırmalık amacıyla fazlaca tüketilen besinler, yüksek enerjili besinlerin tüketimi kilo alımını tetiklemektedir. Birçok insan, kalın giysiler içerisinde kilolarını daha rahat saklayabileceklerini düşünerek, sağlıklı beslenme alışkanlıklarından uzaklaşmaktadır.Nasıl olsa veririm düşüncesi de kişileri oyalamkatadır.

    Oysa sağlığın korunması ve bağışıklık sisteminin desteklenmesi açısından yeterli ve dengeli beslenmeye kış aylarında daha fazla özen gösterilmelidir.

    BESİN GRUPLARI

    Bebek ana rahmine düştüğü andan başlayan bir süreç olsa da yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması için esastır. Bu nedenle, beş besin grubu olan;

    1. Süt ve ürünleri grubu

    2. Et ve ürünleri, yumurta ve kuru baklagiller ile sert kabuklu yemişler/yağlı tohumlar grubu

    3. Meyve grubu

    4. Sebze grubu

    5. Ekmek ve tahıl grubu’ dan çeşitli besinler yeterli ve dengeli miktarlarda alınmalıdır.Konuya ilişkin miktarlar yaklaşık olarak aşağıdaki gibidir.

    Kış mevsiminde nasıl beslenelim? | 1

    Süt ve ürünlerinin günlük tüketim miktarları:

    Her gün yetişkin bireylerin 2.5-3 porsiyon, çocukların, adolesan ( ergenlik ) dönemi gençlerin, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların 2-4 porsiyon süt ve ürünlerini tüketmeleri gerekir. Bir orta boy kupa süt 240 ml veya yoğurt 200-240 ml ya da iki kibrit kutusu büyüklüğünde (ortalama 40-60 g) peynir bir porsiyondur.

    Et ve ürünleri, yumurta ve kuru baklagiller ile sert kabuklu yemişler/yağlı tohumlar:

    Et – yumurta-kuru baklagiller-sert kabuklu yemiş/yağlı tohum grubundan yetişkin bireyler ve gençler günde 2-2.5 porsiyon tüketmelidir. Pişmiş kırmızı et ve tavuğun 80 gramı (4 ızgara köfte veya 1 el ayası kadar), balığın 150 gramı, kurubaklagillerin 80 gramı, fındık, ceviz ve bademin 30 gramı bir porsiyondur.

    Taze sebze ve meyveler:

    Günde en az 5 porsiyon (en az 400 g /gün) sebze ve meyve tüketilmeli, bunlardan en az 2.5-3 porsiyonu sebze, 2-3 porsiyonu meyve olmalıdır. Alınan bu sebze ve meyveler kendi içlerinde de en az iki porsiyon yeşil yapraklı sebze (ıspanak, brokoli gibi) veya domates gibi diğer sebzeler, meyve ise portakal, limon gibi turunçgiller veya antioksidanlardan zengin diğer meyveler olarak önerilir.

    Ekmek ve tahılların günlük tüketim miktarları

    Tahıllar günde ortalama 3-6 porsiyon tüketilmelidir Tüketilecek miktar bireyin vücut ağırlığına, yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivitesine göre değişir. Önerilen toplam tahıl tüketiminin en az yarısı tam tahıl olmalıdır.

    Öneriler:

    • Tam tahıl ürünlerini her gün hatta her öğün tüketiniz.

    • Tahıl ürünleri günde 3-6 porsiyon tüketilmelidir. Tüketilecek miktar bireyin vücut ağırlığı, yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivitesine göre değişir. Ağır işte çalışan ve enerji gereksinimi fazla olanlar daha fazla tüketebilirler.

    • Tahılların bir porsiyon eş değeri: 50 g (2 ince dilim ekmek), 30 g pişmemiş makarna, bulgur veya pirinç, yaklaşık 30 g kahvaltılık tahıl gevreğidir.

    • Protein ve vitamin içeriğini arttırmak için diğer yiyeceklerle (kurubaklagiller, süt ve ürünleri) birlikte tüketiniz

    ÖZELLİKLE KIŞ AYLARINDA BESLENMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

    1. Bağışıklık sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tüketimi önemlidir.

    2. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmaktadır. E vitaminin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler , kuru baklagiller ve fındık ceviz gibi yağlı tohumlardır.

    3. Kemik ve diş sağlığı açısından önemli olan D vitamini, güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamindir ve besinlerde pek fazla bulunmaz. Kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini gereksiniminin karşılanamamasına neden olmaktadır. Özellikle kış mevsimde havanın güneşli olduğu zamanlarda mümkün olduğunca güneşten faydalanılmalıdır. Balık; D vitamini,beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot mineralleri ve E vitamini içerir. Bu nedenle kış aylarında imkanlar dahilinde balık tüketilmelidir.

    4. Kış aylarında fiziksel aktivitelerimizin kısıtlanmasından kaynaklı kilo alımının engellenmesi için yağ tüketimine özellikle dikkat edilmeli aşırı yağlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

    5. Kış aylarında vücut ağırlığı kontrolünün sağlamasında; basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi tam tahıl ürünlerinin tüketilmesine özen gösterilmesi, enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlılarının tercih edilmesi, hareketsizlik nedeniyle artan sindirim problemlerinin önlenmesinde posa içeriği yüksek kuru baklagillerin tüketilmesi ve düzenli fiziksel aktivite yapılması önemlidir.

    6.Vücut ısısını dengede tutabilmek için bol sıvı alımı gerekmektedir. Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğeler) atılmasında, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır Su temel enerji kaynağıdır.
    Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.
    Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.
    DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen Anormal DNAsayısıazalır.
    Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi Kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
    Bütün besinlerin, vitaminlerin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metabolik aşamalarında görev yapar.
    Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.
    Su, besinlerdeki gerekli öğelerin emilimini artırır.
    Bütün öğelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.. Bu nedenle, her gün en az 2-2.5 litre (12-14 su bardağı) su içilmelidir.

    7. Kış mevsimi sebzelerinin pırasa, kereviz, ıspanak gibi çocuklar tarafından tüketimini arttırmak için annelerin ısrar etmek yerine bu sebzeleri değişik şekillerde sunmaları daha faydalı olacaktır. Örneğin; kereviz yemeğini sevmeyen çocuğunuza, bu sebzeyi rendeleyerek, yoğurda karıştırmak, içine bir miktarda ceviz ekleyerek çocuğa sunmak, aynı şekilde ıspanak yemeğini sevmeyen çocuklara, ıspanağı bir iç olarak kullanarak; börek, poğaça ya da krep yapılması ve çocukların bu besinleri tüketmeleri sağlanmalıdır.

    8. Özellikle çocukların meyveleri, posalı almaları sağlanmalı tüketim zorluğu yaşanması durumunda gerek C vitamini ihtiyacının karşılanmasında gerekse de sıvı alımına katkı sağlaması açısından taze sıkılmış meyve suları tükettirilmelidir. Meyve suları sıkıldıktan hemen sonra tüketilmelidir. Sıkıldıktan sonra bekletilen meyve sularında vitamin kayıpları oluşmaktadır.Zorunlu olmadıkça meyve suyu tüketilmemeli, mümkünse meyvenin kendisi taze olarak tüketilmelidir.

     

    Uzm. Dyt. Zühal AYNACI BAYEL

  • Metabolizmam yavaş diyenler dikkat !

    Metabolizmam yavaş diyenler dikkat !

    İdeal bir vücut ağırlığına sahip olan bireyler besinlerle aldığınız enerjiyi yağ olarak depolamıyor ve sağlıklı, fit bir vücuda sahipseniz metabolizmanız gayet güzel çalışıyor demektir. Eğer beslenmenize dikkat ediyor ama kolayca kilo alıyor ve vermekte zorlanıyorsanız metabolizma hızınız düşük olabilir. İşte metabolizma hızınızı arttırmak için öneriler sizleri bekliyor.

    Kas Gücünüzü Arttırın

    Vücudunuzdaki kas kütlesi siz dinlenme halindeyken bile enerji harcayarak sizin daha sağlıklı ve hızlı bir metabolizmaya sahip olmanızı sağlayacaktır. Kas kütlenizi arttıracak egzersizler (ağırlık çalışmak vb.) ile metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz.

    Yağlarınızdan Kurtulun

    Gün içinde iş yerinde veya evinizde hayatınıza hareket katmak sağlığınız ve sizin için oldukça önemlidir. Günlük 30 dakika aerobik egzersiz (yürüyüş,yüzme,bisiklete binme vb.) yapmak enerji harcamanızı arttırarak fazla kilolarınızdan kurtulmanızı ve metabolizmanızın hızlanmasını sağlayacaktır.

    Protein Tüketiminize Dikkat Edin

    Vücutta besinlerin sindirimi sırasında enerji harcanır buna besinlerin termik etkisi denir. Ve proteinlerin termik etkisi daha fazladır sindirilirken daha çok enerji harcanır. Süt, yoğurt, yumurta,peynir, et, kurubaklagil gibi yüksek protein içeren gıdaları öğünlerinizde tercih ediniz.

    Öğün Sayınızı Arttırın

    Metabolizmanız gün içinde tükettiğiniz öğünlere uyum sağlar. Öğün atlarsanız ve çok düşük enerjili besinler tüketirseniz vücudunuz daha az enerji tüketmeye yönelir ve metabolizmanız yavaşlar. Enerji alımınız ve öğün sayınızı arttırmanız metabolizma hızınızı arttırmanızı sağlayacaktır.

    Sıvı Tüketiminizi Arttırın

    Sıvıların başını çeken en önemli içecek sudur. Günlük harcadığımız enerjinin kalorisi başına gereken suyu yerine koymamız gerekir. Hücrelerimizin susuz kalmaması ve metabolizmamızın hızlanması için günlük en az 2,5 litre su tüketmeliyiz. Suya ek olarak bitki çayları ve en önemlisi de yeşil çayın içeriğindeki antioksidanlar sayesinde metabolizmanızı hızlandırdığını unutmayın.

    Unutmayın Metabolizmanızı Hızlandırmak Sağlıklı Bir Vücuda Sahip Olmanızı Sağlayacaktır.

     

    Dyt. Nimet PETEK

  • Yavaş ısırıklarla hızlı forma girin!

    Yavaş ısırıklarla hızlı forma girin!

    Çalışmalar gösterdi ki, daha yavaş yerseniz (şimdi yediğinizin üçte bir hızında) öğün başına 58 kalori daha az alırsınız ve bu günde yaklaşık 300 kalori eder

    Bu aldığınız yavaş ısırıklar arasında konuşmak, nefes almak hatta su içmek demektir. Çatalınızı birkaç saniye için indirmek gerçekten mucizeler yaratabilir. Hatta ailenizle ya da arkadaşlarınızla (kimle yemek yiyorsanız) konuşabilirsiniz.

    Düşünebiliyor musunuz? Bu neden işe yarıyor? Eğer oturup yemeğinize yumulmaya devam ederseniz ne kadar yediğiniz hakkında hiçbir fikriniz olmaz. Ve elbette siz yemenin Lance Armstrong’u olursunuz ve hızlı çatalınız vücudunuzun iç ‘doygunluk saati’ni alaşağı edecektir.

    Doyduktan çok sonra bile yemeye devam ediyorsunuz. Yavaşlamak sindirim güçlüğünü ve asit salgısını azaltır.

    Şimdi iyi haberler:

    Son tıbbi çalışmalar yavaş yiyerek yılda 7 kilo verebileceğinizi gösterdi.

    Şimdi bu sizi yavaşlatabilir ya da güldürebilir.

    Ben de “Kalçam bunun için de büyük mü göründü?” diye soran ve kocası evet deyince “Olsun yine de giyiyorum,” diyen kadınlardanım. (Catherine Zeta Jones)

  • Göbek bölgesindeki yağlardan nasıl kurtulurum?

    Göbek bölgesindeki yağlardan nasıl kurtulurum?

    Fazla kilonuz yok ama bel ve karın bölgenizdeki yağlardan kurtulamıyorsunuz ve Sadece göbek bölgeniz erisin istiyorsunuz. Ancak Bölgesel zayıflamak diyet ve egzersizle mümkün değildir. Noktasal olarak bir noktayı hedef alarak zayıflanamaz Eğer vücudunuzdaki fazla kilolar göbek bölgenizde bulunuyorsa diyet yapmaya başladığınızda bu bölgenizden daha çok yağ kaybedersiniz. Sıkı bir diyet ve spor programı ile yağlarınızdan kurtulmak sizin için çok daha kolay olur.

    Bel çevresindeki yağlar hem kötü görünür hem de sağlık açısından oldukça tehlikeli olabilir. Araştırmalar sonucu bel ve karın etrafındaki yağlanmanın kalp hastalıkları ve birçok sağlık problemi ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Fazla kilolu olmayanlarda dahi bel bölgesinde yağlanma olabilir ve bu yağlanma kontrol altında tutulamayacak durumdaysa kesinlikle önlem alınmalıdır. Fazla yağlarınızdan kurtulmak için öneriler sizleri bekliyor.

    Fazla Karbonhidratlı Beslenmekten Kaçının

    Karbonhidratlar, vücudun kolay ve hızlı şekilde enerjiye dönüştürebildiği besin öğeleridir. Bu nedenle vücut yağ oranını azaltmaya çalışan kişiler tarafından dikkatli tüketilmelidir.

    Önemli karbonhidrat kaynakları şekerli gıdalar, pirinç,buğday ve diğer tahıllar, bakliyatlar, patates ve meyveler olarak özetlenebilir. Bunlar temel kaynaklardır. Ancak bizlerin hayatımıza fazladan aldığımız karbonhidratlar arasında en tehlikelileri hazır market gıdaları, paketli ürünler, meyve suları,kola vb. hazır reçeller, unlu mamüller, tatlılar ve bunlar gibi rafine şeker içeren ürünlerdir.Bu ürünleri hayatınızdan uzaklaştırırsanız yağlarınızdan da kurtulabilirsiniz.

    Proteini Artırın

    Türk mutfağımızın temelinde karbonhidratlı besinler yer alır. Karbonhidratı azaltmak için mutfağımızdaki yemeklerimizi kontrollü tüketmeliyiz.Vücutta besinlerin sindirimi sırasında enerji harcanır buna besinlerin termik etkisi denir. Ve proteinlerin termik etkisi daha fazladır sindirilirken daha çok enerji harcanır. Bizlerde evde ve dışarıda rahatça tüketebileceğimiz proteinli besinleri tercih etmeliyiz. Örneğin tavuk eti, kırmızı et ve protein bakımından zengin diğer gıdalar (mercimek, kuru baklağiller, süt, peynir, yoğurt, yumurta vb)

    Egzersiz Yapın

    Spor hayatının her anında çok önemli olduğu gibi kilo vermek ve yağ yakmak adına da çok önemlidir. Araştırmalar sonucunda bölgesel zayıflama diye bir durum mümkün olmadığından sadece göbek egzersizlerin göbek yağı eritme de çok etkili olmadığı gözlenmiştir ve aerobik egzersizlerin yani yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklet vb karın bölgesinde yağlarda daha fazla azalmaya sebeb olduğu gözlenmiştir.Spor kilo kontrolü için çok önemlidir. Hayatınızdan sporu eksiltmeyin.

    Bol lifli beslenin

    Genellikle, diyet lifi tüketmenin zayıflamaya yardımcı olduğu düşünülür. Evet bu doğrudur. Lifli besinler yemeklerin mide ve ince bağırsağınızdan çıkış hızını önemli oranda azaltır ve besinlerin sindirimini ve absorbe edilmesini yavaşlatır. Bu sayede kendimizi daha uzun süre tok hissetmemizi sağlar ve iştahımızı azaltır.Daha fazla lif almanın en iyi yolu meyve ve sebze gibi bitkisel gıdaları daha fazla tüketmektir. En çok lif içeren gıdalar: yulaf, baklagiller, meyveler sebzeler ve keten tohumudur.

    Dyt. Nimet PETEK

  • Mide küçültme ameliyatı sonrası nasıl beslenmeliyiz

    Mide küçültme ameliyatı sonrası nasıl beslenmeliyiz

    Mide küçültme ameliyatı sonrasında diyette önerilen yönergeleri takip etmek çok önemlidir. Besin eksikliklerini önlemek ve kas dokusunu korumak için dengeli ve sağlıklı beslenme uygulanmalıdır.

    GENEL KURALLAR

    Küçük porsiyonlarda dengeli öğünler yiyin.

    Kalori, yağ ve tatlı oranı düşük bir diyet uygulayın.

    Kalori ve protein alımının günlük kaydını tutun.

    Yavaş yavaş ve iyice cigneyerek yemek yiyin.

    Pipet kullanmayin gazli veya buzlu içecekler icmeyin.

    Şeker içeren yiyecek ve içecekler,konsatre meyve sularından kaçının.

    Günlük kalori alımı 1000 kaloriyi geçmemelidir.

    Dehidratasyonu önlemek için öğünler arasında ekstra su ve düşük kalorili veya kalori içermeyen sıvıları tüketin. Tüm sıvılar kafeinsiz olmalıdır.

    Her bir öğün arasında yaklasik bir fincan su yudumlayin gunde6-8 kez yapin.

    Günde en az 2 litre su ve şekersiz içecekler tüketin. (8 bardak)

    Alkol ameliyat sonrası cok daha hizli emildigi icin kesinlikle kullanılmamalıdır.

    PROTEİN

    Kas dokusunun korunması için yüksek protein içeren yiyecekler tüketin. Yüksek proteinli gıdalar yumurta, et, balık, deniz ürünleri, ton balığı, tavuk, soya sütü, süzme peynir, yoğurt ve diğer süt ürünleri içerir. Hedef proteinin 65 ila 75 gram, günde en az olmalıdır. Ameliyat sonrası ilk birkaç ay içinde bu hedefe ulaşamazsanız merak etmeyin normaldir.

    TAKVİYELER

    KALSİYUM

    Kalsiyum eksikliğini ve kemik hastalığını önlemek için günlük 1200- 2000 mg kalsiyum alın. Emilimini artırmak için, gün boyunca iki ya da üç bölünmüş dozlarda kalsiyum alın. Örneğin, 500 ila 600 mg günde 3 defa alın. Kalsiyum sitrat, kalsiyumun tercih edilen bir şeklidir.

    D VİTAMİNİ

    D vitamini 800 ila 1000 Uluslararası Birimler (IUS), her gün alinmali. Bu toplam miktar, günde iki kez 400 ila 500 IUS bölünmüş dozlar halinde alınmalıdır. D vitamini kalsiyum takviyesi ile alınmalıdır. Eğer tercih ederseniz,dogru dozlarda bir d vitamini kombinasyonu kullanabilirsiniz.

    B12 VİTAMİNİ

    B vitamini günlük 500 mcg alın. Bir tablet, ya da dil altına yerleştirilen dilaltı şeklinde alınabilir.

    DİĞER TAKVİYELER

    Bazı hastalarda ek folik asit veya demir takviyeleri gerekebilir. Bunu diyetisyeniniz veya doktorunuz size gerektiğinde söyler.

    MİDE AMELİYATI SONRASI DİYET EVRELERİ

    Ameliyatın hemen sonrasında

    Bir berrak sıvı ile başlanır. Sonra yavaş yavaş hastaneden taburcu edildikten sonra yoğun sıvılar eklenmeye başlanır.

    Tavsiye edilen yoğun sıvılar:

    Yağsız veya % 1 yağlı süt

    Laktozsuz ya da soya bazlı düşük kalorili içecekler

    Şekersiz puding

    Şekersiz, yağsız yoğurt

    Düşük yağlı ve yumuşak peynir

    Düşük yağlı çorbalar

    Protein alımını artırmak için yağsız veya az yağlı sütun icine 1/2 fincan ya da 2 yemek kaşığı yağsız kuru süt tozu, yumurta ya da protein tozu ekleyin.

    Ameliyattan iki hafta sonra

    Püre gıdalar kullanılabilir. Bu dönemde Protein gereksinimlerini karşılamak için yüksek protein (en fazla 20 gram protein), düşük kalorili (en fazla 200 kalori), sıvı takviyesi içecekler veya tozlar kullanabilirsiniz.

    Ameliyattan sonra midenizin bir yumurta boyunda oldugunu bilmek cok onemlidir. Yiyeceklerin midenize girdiği yer çok küçüktür bu yüzden sadece 2-3 kez yiyip ardindan 10 dakika sonra yeniden yenmesi önerilir. Yumusak sıvı icecekler ve püre daha kati yiyeceklerden daha hızlı emilir.

    Eger cok hızlı veya yanlış şeyleri yerseniz mide ağrısı veya bulantı ile karsılaşabilirsiniz . Dondurma ve baska kremsi seylerden kacinmak bu yuzden cok onemlidir. Sos larda kullanılmamalıdır.

    Yağ ve şeker oranı az protein oranı daha yüksek besinler tuketilmelidir.

    Küçük porsiyonlarla midenizi daha kolay boşaltacak seyler yiyin. 1 yemek kaşığı ile başlayın ve bunu 2 yemek kaşığına kadar çıkartın ardından ¼ kap ve sonrada ½ kap a çıkartın. Günlük kalori alımı 400 kaloriyi geçmemelidir.

    Ameliyattan dört hafta sonra

    Püreleri ve yumuşak gıdaları çok küçük porsiyonlarda ekleyerek başlayın. Çok küçük ısırıklar alın ve her şeyi çok iyi çiğneyin.

    Tavsiye edilen püre ve yumuşak gıdalar:

    elma püresi

    yoğurt

    Süzme peynir

    İyi pişirilmiş, püre sebze

    Patates püresi

    Erişte

    Pişmiş yumurta akı veya yumurta takviyesi

    Konserve ton balığı

    Balık

    Et veya tavuk

    Kolayca çiğnenmeyen tüm ekmek ve etden kaçının.

    Ameliyattan iki ay sonra

    Gunde 900 ile 1000 kalori alınmalı ve protein, en az 65-75 gram tüketilmeli.. Dengeli besin alımı için, günlük porsiyon :

    3 porsiyon süt ve süt ürünleri (yağsız ve az yağlı)

    3 porsiyon et veya et alternatifi (yağsız ve az yağlı)

    3 porsiyon karbonhidrat ( ekmek ve pirinç)

    1 porsiyon meyve (kurumuş meyveler ve kabuklu meyvelerden kaçının)

    2 porsiyon sebze (iyi pişmiş sadece)

    Tavsiye edilen porsiyon boyutları katı maddeler için 1/4 fincan ve sıvılar için 1/2 fincan.

    Mümkünse ek protein almayı durdurun yemeklerle protein almaniz daha sağlıklı olacaktır.

    BESLENME ÖNERİLERİ

    Günde sekiz öğün küçük porsiyonlar olmalı

    Daha fazla veya daha az sıklıkta yiyebilirsiniz ancak gunde en az 6 öğün bulunmalıdır.

    Su veya diğer sıvıları öğün aralarında 1 bardak içmeyi unutmayın.

    Gerekirse günlük bir multivitamin ve mineral takviyesi artı ek demir takviyesi almak önemlidir. Buna ek olarak, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri günde iki üç kez alınmalıdır.

    Ameliyattan altı ay sonra

    Günde 900 ile 1000 kalori tüketmeye devam edin.

    Üç ana öğün yiyin ve günde 1-2 tane ara öğün tüketin.

    Protein takviyesi almayi durdurun.

    Düşük yağlı, düşük şeker ve düşük kalorili gıdaları daha cok yiyin.

    Her gun en az 2 litre su veya şekersiz zararsız icecek tüketin.

    Kırmızı etlerden ve dondurulmuş gıdalardan uzak durun.

    Mutlaka yürüyüş yapılmalı ilk 6 hafta düşük ve orta hızda daha sonra hızlı yürünebilir.

    Gazlı içeceklerden uzak durulmalıdır.

    DİYETİSYEN RENAN GÜNEŞ

  • Diyet destekleri yararı olur mu?

    Diyet destekleri yararı olur mu?

    Eğer bir kaç fincan yeşil çayı günlük diyetinize eklemenin size kilo kaybında destek olarak döneceğini düşünüyorsanız, size kötü haberim var. Aynısı yüksek lifli krakerler, iştah baskılayıcılar ve vücudunuz yağ emilimini azaltma iddiasındaki reçetesiz satılan ilaçlar için de geçerlidir. Mart 2012’de International Journal of Sport Nutrition and Exercise Metabolism’de yayınlanan çalışmaya göre diyet destekleri özellikle uygun diyet ve egzersizle birleştirilmediğinde vaad ettiği sözleri tutmuyor.

    Yapılan çalışmalarda, yüzlerce kilo verdirici ürün incelenmiş ve dört temel kategoriye ayrılmıştır. Bunlar; Yağ ve karbonhidrat emilimini bloke edenler, kafein ve efedrin gibi metabolizma hızlandırıcı uyarıcı ilaçlar, yağ azalttığını iddia eden ürünler ve çözünür posa gibi iştah baskılayıcılardır. Kategorilerdeki birçok ürünün iddia ettiği etkileri kanıtlayacak klinik deneylerden yoksun olduğu ortaya çıkmıştır. Klinik dataya sahip ürünlerin ise plasebo grubuna göre 1 kg’dan daha az kilo kaybı sağlayabildiği görülmüştür.

    “İnsanların asıl istediği kilo kaybederken yağsız kütleyi korumak ve arttırmaktır.” Hiçbir diyet desteğinin bunu sağladığına dair kanıt yoktur. Hatta bazıları şişkinlik ve gaz problemleri gibi hoşnutsuzluk veren etkilere, bazıları ise inme ve kalp krizi gibi daha ciddi problemlere yol açmaktadır.

    “Genel kanının aksine, tek başına yeşil çay içmek kilo kaybı sürecini destekleyen bir etken değildir.”Çalışmalarda da yeşil çayın tek başına kilo kaybına farkedilebilir bir etkisinin olmadığı, asıl etkisinin vücudun harcamadığı enerjiyi ve yağ oksidasyonunu hızlandırmak olduğu görülmüştür. Posalı ve daha az yağlı süt ürünleri içeren sağlıklı bir beslenme programı uygulayan katılımcılarda yeşil çay tüketimi ile 1,5-2 kg ağırlık kaybı görülmüştür. Benzer şekilde, posalı gıdaların doygunluğu arttırarak kilo kaybına destek olmaktadır. Fakat, yüksek posalı bir diyet yeşil yapraklı sebzelerle, yağsız protein ve egzersizle desteklenmediğinde kilo kaybı olası değildir.

    Çabuk sonuç almak için diyet desteklerine yönelmektense aşağıdakine benzer bir sağlıklı kilo kaybı rehberi izlenebilir:

    * Plan yapın ve sadık kalın: Gelişigüzel yemek yeme genellikle kötü seçimlere neden olur. Öğünlerinizi önceden planlayın.
    * Öğünlerinize salata ve çorbayla başlayın: Bu şekilde daha tok hissedip yüksek kalorili başlangıçlardan uzak kalmış olacaksınız.
    * Harekete geçin, özellikle masabaşı bir işiniz varsa: Basit bir örnek; Oda içerisinde yürüyerek telefonla konuşun.
    * Mümkün olduğunuca her öğünde tabağınızda sebzelere yer açın.
    * Posa alımınızı arttırın: Lifi sıvılarla birlikte tüketin. Diyet bisküvileri yerine sütle karıştırılmış yulaf ya da tam tahıllı gevrekler tercih edebilirsiniz.
    * İşlenmiş ürünleri hayatınızdan çıkartın: Kabuklu meyve, sebze ve yüksek lifli kurubaklagiller gibi sindirimi zor olan besinler metabolizmanızı hızlandırmaya yardımcı olur. İşlenmiş ürünler aynı etkiyi göstermez.

    Uzm. Dyt. Şeyma OĞUZ

  • Alkali diyet koruyor mu zarar mı veriyor?

    Alkali diyet koruyor mu zarar mı veriyor?

    Beslenme konusunda sürekli moda şeklinde furyalar oluyor. Taş devrinden Dukan’a, detokstan alkaliye uzanan çeşitler acaba sağlıklı mı?  Bu diyetler metabolizmamızı nasıl etkiliyor?
    Her gün limonlu sularla güne başlamak bizi zayıflatıyor mu? Zayıflarken sağlığımızdan mı oluyoruz? Bu diyetlerin bilimsel temelleri var mı? Uzm. Diyetisyen Banu Salman alkali diyet konusunda sorularımı yanıtladı.
    Alkali diyet nedir? 
    “Alkali Diyet” çılgınlığı ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Alkali diyetin ya da alkali olarak önerilen besinlerin zayıflatıp zayıflatmadığına ya da kanserden koruyup korumadığına dair onlaca soru alyorum. Cevabımsa hep aynı,  eğer biri size bazı besin, içecek ya da ilaçların kanınız ve midenizin asidik oranını değiştirdiğini söylüyorsa o kişi beslenmeden ve metabolizmadan anlamıyordur.
    Alkali diyeti önerenlerin arkasındaki teori; et, süt, şeker, kafein, alkol, yapay ve işlenmiş yiyecekleri yemekten kaçınmak, daha fazla taze sebze, meyve ve kuruyemiş tüketerek vücudun pH seviyesini dengede tutmaktır. Bu diyeti uygulayacak kişiler kesinlikle rafine şeker tüketmemeleri konusunda uyarılır.
    Gerçekten anlamıyorlar mı? Neden? 
    Evet gerçekten de anlamıyorlar beslenmeden de besinlerin vücuttaki işlevlerinden de. Toplum ise, hep yeni, ilginç bilgilerin peşinde, özellikle de medya. Eğer bir haber ezber bozuyorsa ve ilgi çekiyorsa doğru olup olmadığının hiçbir önemi yok. Popüleritesi varsa iyidir. Örneğin ben bugün çıkıp “ şekerin zayıflatıcı etkisi ortaya çıktı”  ya da “ sigara kansere karşı bir numaralı koruyucudur!” desem inanılmaz medyatik olur ve bunun doğruluğunu sorgulamayan binlerce kişinin ilgisini çekebilirdim.
    Alkali diyet de bence aynen böyle. Fazlası var azı yok. Herşeyden önce kanımızı ya da midemizi asidik ya da alkalik (bazik) yapan şeyler, besinler değil, vücudun kendisidir. Yani vücut yediklerinizin asit oranını ayarlayarak vücudunuza uygun hale getirir. Düşünün ki mide asit oranı oldukça yüksek bir organımızdir ( pH :1-2)  ve zaten aldığınız besinler otomatik olarak asidik olacaklardır. Bu durumda ise vücudun dengesini korumak için pankreas devreye girer ve salgıladığı hormon ve kimyasallarla dengeyi kurar.
    Alkali diyette verilen öneriler bilimsel ve etik mi?
    Alkali diyet ile ilgili yapılmış ve bu diyetin yararlarını kanıtlayıp uzun süre uygulanmasını destekleyen hiçbir bilimsel veri ve çalışma yok. Bu sistem vücudu güya nötr, asit ve baz yapan yiyeceklerin gruplarını uygulayıcılarına öğretmek ister. Nötr yapanların şeker, yağ, çay, kahve, nişasta; asit yapanların et, yumurta, peynir, tahıllar, erik, armut; alkali yapanların süt, sebze, meyve ve yağlı tohumlar olduğunu anlatır.
    Alkali beslenme diye anlatılan beslenme önerilerinin hem bilime hem de etiğe uymadığını en basit şekliyle açıklamak gerekirse ; evet pH dengesi vücut için önemlidir ve bunu vücut her ne koşulda olursa olsun zaten kendi kontrol sistemi ile denetler. Vücudumuzdaki hücrelerin çalışması nötr ortamlarda olur. Ancak vücudumuz bu sıvıların nötr ortamda tutulması için hiçbir şeyden etkilenmeyen bir denetim mekanizması bulunur.
    Bu denetim mekanizmasında ise, yaşlanma, çok yeme, az uyuma, çok asitli yeme gibi etkenler vücudun asit-baz dengesini değiştirmez. Vücut sadece açlık grevi gibi özel durumlar dışında bu dengeyi asla bozmaz ki “alkali diyet yapıyorum” diye metabolik açlığa (vücudun yaşamsal fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar kötü beslenmesi) girmiş onlarca insan tanıyorum. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme öğretilerinin saptırılarak anlatılması ve uygulamaya alınması son derece yanlış ve sağlıksız. Bizler toplumu doğru bilgilendirmeli ve bilimin ışığından uzaklaşmadan önerilerde bulunmalıyız.
    Alkali su içmek işe yarar mı?
    Unutulmaması gereken en önemli nokta şudur; “Tüm yiyecekler ağızdan alındıktan sonra midede asidiktir ve barsakda pankreas salgılarıyla bazik olur !“
    Bu kural değişmez ve vücudun otokontrolü halindedir. Siz ne yerseniz yiyin. Yiyeceklerin içerisindeki asit veya alkali yapan mineraller birbirlerini dengeleyerek ya da metabolizma sonucu oluşan asitlerle birleşerek bir denge içerisinde vücut sıvısının nötr ortamda kalmasını sağlar. Bu tıbbi kural  hiç değişmez ve özel yiyeceklere, alkali su gibi bir içeceğe de gereksinim duymadan ömür boyunca düzenli çalışmasına devam eder. Beslenmemizin asit veya baz oluşturan yiyeceklerden zengin oluşu kanın nötr durumda kalmasını asla etkilemez.
    Diyetinizde çok fazla asit veya baz oluşturan yiyecek bulunsa dahi kanın asit veya alkaliye dönüşme durumu diye bir şey söz konusu dahi değildir.
    Alkali diyetin zararı var mı?
    Alkali diyetin uzun süre kullanımı özellikle demir, çinko ve kalsiyum eksikliğine sebep olur. Bu mineraller ise kadınlar için hayati önemi olan minerallerdir. Bazı önemli vitaminleri saymıyorum bile.
    Ekmek ve tahıl grubu besinlerden aldığımız B grubu vitaminleri ve etten aldığımız B 12 gibi ve maalesef bu tür vitamin ve mineralleri ilaç olarak dışardan tamamlamaya çalışsanız bile, araştırmalar göstermiş ki vücut için yeterli olamıyor. Tüm bu besin ögelerinin eksikliği sonucunda metabolizmada dönüşü olmayan travmalar oluşabiliyor. Demir eksikliğine bağlı anemi, çinko eksikliğine bağlı cilt, deri ve saçlarda sağlık sorunları, B 12 yetersizliğine bağlı unutkanlık, Alzheimer, kalsiyum eksikliğine bağlı kalp rahatsızlıkları, diş ve kemik problemler gibi bir çok sağlık problemi ve dahası bu durum için örnek verilebilir.
    İlginç olan ise; bu vitamin ve minerallerin eksikliğinde oluşabilecek hastalık ve tedavilerine ilişkin milyonlarca bilimsel yayın ve makale varken, alkali diyet diye tarama yaptığınızda bilimsel bir araştırma ne yazık ki bulamıyorsunuz.
    Sizi et, süt, pek çok meyve ve tahıldan uzaklaştıran, çiğ sebze ve bazı meyvelerle ile çok kısıtlı bir kaç tahıl türevini yemenize izin veren bu beslenme modeli de diğer tüm moda diyetler gibi modası geçmeye mahkum olacaktır.
    Peki ne yapmalı ?
    Yeterli ve dengeli beslenmenin formülü oldukça açık. Buna popüler tanımlamalar yapmaya hiç ama hiç gerek yok.
    Günlük aldığınız enerjinin yüzde 50-60’ını karbonhidratlardan kilolu iseniz bu miktar azaltılabilir, yüzde 25-30’unu  yağlardan  ve yüzde 15-20’sini de proteinlerden almalısınız. Karbonhidrat seçeneklerinizi daha çok posalı olanlardan yani tam tahıllı ekmek, makarna, yulaf , meyve, sebze gibi, protein seceneklerinizi az yağlı olanlardan yani yarım yağlı süt, yoğurt ve et ürünleri ile kuru baklagiller gibi ve yağ seceneklerinizi de  daha çok doymamış yağlardan  zeytinyağı, ayçicek ve mızırözü karışımları ile badem, fındık ceviz gibi  yaptığınız sürece sorun yok demektir.
    Bir de size müthiş bir içecek ! Hem zayıflatıyor hem, hastalıklara karşı koruyucu ve yaşlanmayı geciktiriyor. Tam da duymak istediğiniz şu zayıflatan mucize iksirlerden !! Ne mi? Tabiiki su! Bol bol içiniz . Alkali falan değil, bildiğiniz su.
    Amerikayı yeniden keşfetmenin bir anlamı yok. Yeni çalışmalar ve bilimsel yenilikler elbette var ancak adı üstünde: Bilimsel.
    Yazar: Esra Öz
    Kaynak: milliyet.com.tr
  • Bel İncelten Detoks

    Bel İncelten Detoks

    Bel İncelten ve Tok Tutan Detoks İçecek

    Bel İncelten Detoks

    Malzemeler

    1/2 şeftali
    2 dilim karpuz
    1 adet salatalık
    2 dilim kivi
    1 fındık büyüklüğünde zencefil
    1 tatlı kaşığı bal
    1 çay kaşığı kimyon

    Hazırlanışı

    Malzemeleri blenderdan geçirin, 3 gün boyunca kahvaltı yerine düzenli olarak tüketebilirsiniz.

     

    Kaynak: aysetugbasengel.com