Etiket: beslenme biçimi

  • Ödem sorunu

    Ödem sorunu

    Ödem daha çok kadınlarda görülen yüz, el ve ayaklarda şişkinlikle kendini gösteren bir dolaşım problemidir. Sıcak hava, uzun süre ayakta durmak, fazla tuzlu veya tatlı yemek, az su içmek, uyku problemleri ödemi tetikler.

    Eğer ödem probleminiz sürekli devam ediyorsa altta yatan sorunun belirlenmesi gerekir.

    Genel beslenme prensiplerine baktığımızda bazı unsurlara dikkat etmenizi öneririm;

    *Yemeklerinize ekstra tuz ilave etmeyin, yemekleri az tuzlu pişirin ve daha daha çok baharatlandırın.

    *Şekerin sindirilmesinde çok miktarda su gerekir ve vücut suyu tutar. Tüketilen şeker miktarının azalmasıyla ödem sorunuda azalacaktır.
    *Gün içerisinde eğer herhangi bir sağlık probleminiz yoksa ödem atımını hızlandıran biberiye, ısırganotu, kiraz sapı ve funda yaprağından destek alınabilir.
    *Meyvelerden kiraz, ananas ve kayısı sebzelerden ise yeşil yapraklı olanlar diüretik etkiye sahiptir.
    *Günde 2,5 lt su içmeye özen gösterin, kola, alkol ve şekerli içeceklerden uzak durun.
    *Ara öğünlerinizden birinde probiyotik yoğurt veya kefir tüketin.
    *Dolaşım problemi ödemin oluşumunda büyük bir etken, varisi olan kişilerde ödem de sıklıkla görülmektedir.

    *Besin alerjileri de ödemi artırabilir, sürekli bu şikayetten yakınıyorsanız bir alerji testi yaptırabilirsiniz. Sonuçlara göre alerjen yiyeceğin diyetinizden çıkarılmasıyla şikayetlerinizin de azaldığını göreceksiniz.

    *Vitamin ve mineral eksiklikleri de ödemi etkiler, özellikle B6 vitamini ve magnezyum minerali eksikliğinin tetiklediği bilinmektedir.

    *Uyku probleminiz varsa, 8 saatten fazla veya az uyuyorsanız bilin ki ödem yine etkilenmektedir.

    *Hormon düzensizliği özellikle troid hormonu ödemi artırır. Bu nedenle hormonlarınızı düzenli kontrol ettirin.

    *Tansiyon düzensizliği yine bir diğer etken. Eğer tansiyonunuz varsa ve ilaç kullanmanız gerekiyorsa düzenli kullanmanızı öneririm.

    *Kadınlarda en çok regl öncesinde ve regl sırasında görülen bu problemi minimuma indirmek için tuzlu ve tatlı yiyeceklerden uzak durmanızda fayda var.

    Dyt.Özlem Sert Aydın

  • Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kalın bağırsak (kolon) ve bunun son kısmı olan rektumun kanserleri kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanserinden sonra kanserden ölüme yol açan ikinci büyük sebeptir. Özel BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bekir Yaşar, barsak kanserlerinin önlenebilir ve erken teşhis durumunda tam tedavi edilebilir olduğunu söyledi.

    Kolon ve rektumda kanserlerin büyük bölümü poliplerden kaynaklanır. Yapılan araştırmalar bağırsak tümörlerinin sadece küçük bir bölümünün polip olmadan geliştiğini göstermektedir.

    Bağırsak içini döşeyen mukoza isimli dokuyu oluşturan hücreler bazen polip adını verdiğimiz küçük yumrular oluşturabilirler. Polipler iyi huylu tabir edilen ve çevreye yayılma potansiyeli olmayan büyümelerdir.

    Bağırsak polipleri ortalama 45-50 yaşından itibaren belirmeye başlarlar. Gelişen poliplerin %10-20 kadarı ortalama 8-10 yılda habis özellik kazanırlar, yani kanserleşirler.

    Poliplerin çapı 1cm’den büyüdükçe, sayıları çoğaldıkça kansere dönüşme ihtimali artar.

    Yakın akrabalarında bağırsak kanseri ve ailesel geçiş gösteren polipleri olanlarda, inflamatuar bağırsak hastalığı (ülseratif kolit ve crohn) olan bireylerde ve daha önce meme, yumurtalık ve rahim kanseri nedeniyle tedavi görmüş hastalarda bağırsak polip ve kanserinin gelişme riski daha yüksektir.

    Hiçbir ilave risk faktörü olmayan kişilerde ise risk 40-50 yaşından sonra yaş ile doğru orantılı olarak artmaya başlar

    Polipler ve bağırsak kanseri büyük boyutlara ulaşmadıkça önemli bir rahatsızlık vermezler. Erken tanı ancak tarama testleri ile konur.

    Makattan kan gelmesi üzerinde önemle durulması gereken bir şikayettir. Ancak bu genellikle kişi tarafından hemoroid (basur) olarak kabul edilip hekime başvurulmaz. Bu da çok değerli olan zamanın ziyan edilmesine yol açar.

    Dışkılama alışkanlığının değişmesi teşhise gitmede en önemli şikayetlerden birisidir. Her bireyin belli bir dışkılama alışkanlığı vardır. Bir günde 3 kez ile, haftada 3 kez dışkılama gibi geniş bir yelpaze tıbben normal olarak kabul edilir. Ancak düzenli bağırsak alışkanlığı olan bir insanda zaman zaman halsizlik ve ishallerin birbirini takip etmesi mutlaka araştırılmalıdır.

    Bağırsak kanserinin tama yakın bölümü poliplerin bir takım değişiklikler sonrası 5-10 yıllık bir süreç içinde habis özellikler kazanmasıyla gelişir. Polipler bulunup yok edildiğinde bağırsak kanserine dönüşüm de olmayacaktır.

    Ancak poliplerin ve bağırsak kanserinin büyümeden herhangi bir bulgu vermemesi nedeniyle teşhis için şüpheci olmak ve özellikle yüksek risk taşıyan grupta tarama testlerinebaşvurmak önem taşır.

    Araştırmalar bağırsak kanseri gelişiminde beslenmenin çok büyük rolü olduğunu göstermiştir. Posadan zengin, hayvansal gıdalardan fakir beslenen toplumlarda bağırsak kanseri az görülmektedir. Protein ve yağ bakımından zengin gıda ile beslenen ABD gibi ülkelerde barsak kanseri daha çok görülmektedir.

    Dışkıda gizli kan bakılması, parmakla rektal muayene ve kolonoskopi ile şikayeti olmayan hastalar taranır. Bunlardan en objektif ve faydalı yöntem kolonoskopidir. Kolonoskopi kalın bağırsak (kolon) ve son kısmının (rektumun) içinin ayrıntısıyla görülmesini sağlayan endoskopik bir tetkik yöntemidir. Kolonoskopi yapılırken bağırsaklar içinde bulunan polipler çıkartılabilir ve şüphe edilen bölgelerden örnek alınabilir.

    Herhangi bir risk faktörü olmayan bireylerde imkanlar nispetinde 40 yaşından itibaren her yıl dışkıda gizli kan ve parmakla rektal muayene, 50 yaşından itibaren 5-10 yıl arayla kolonoskopik tetkik yapılması uygundur.

    Yüksek risk grubuna tarama testlerinin uygulanması çok daha önemlidir. Bu kişilerde 50 yaşından itibaren tüm kolon ve rektum ayrıntısı ile tetkik edilmelidir. Ailede bağırsak kanseri olan bireylerde akrabadaki kanser 50 yaşından önce teşhis edilmişse bu yaştan beş yıl önce endoskopik tetkik uygulanmalıdır. Örneğin, 45 yaşındaki bir kişide bağırsak kanseri teşhis edilmişse, bu kişinin oğlu/kızı ve kardeşlerine 40 yaşına geldiklerinde kolonoskopi yapılmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunursa bunlar o an endoskopik olarak alınırlar. Bu kişilerin kolonoskopisi 1-3 yıl sonra yeni belirebilecek poliplerin de yok edilmesi için tekrarlanmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunamazsa riskli grupta 3-5 yıl, risksiz grupta 5-10 yıl sonra kolonoskopi tekrar edilir.

    Ailevi kolon polipozu adı verilen ve kalın bağırsakta binlerce polip olan ve nadir görülen bir grupta çocuklar 13-14 yaşından itibaren tarama testlerine alınmalıdır.

    İnflamatuar bağırsak hastalıklarında (ülseratif kolit ve crohn) hastalık süresi uzadıkça bağırsak mukozasında kanser gelişme riski fazlalaşır. Bu kişiler hem hastalığın gidişatının hem de habis tümör gelişiminin incelenmesi açısından yakın takip altında olmalıdırlar.

    Polipler kansere dönüşünce buradaki hücreler bir süre bulunduğu yerde büyür ve habis hücreler belli bir aşamadan sonra vücudun çeşitli yerlerine dağılmaya başlar (metastaz).

    Bağırsak tümörü en çok lenf yollarını kullanarak metastaz yapar. Lenf yolları bağırsaklardan emilen gıda ve bağırsaklara gelen sıvının fazlasını dolaşıma taşıyan lenfatik sistemin bir parçasıdır.

    Bağırsak tümörü lenf yolları ile karaciğere, kan damarları yoluyla da diğer organlara metastaz yapabilir. Bulunduğu yerde büyüyen tümör bağırsakta geçişi engelleyip bağırsak tıkanıklığına da yol açabilir.

    Tedavinin esası cerrahidir. Tümörü barındıran bağırsak bölümü lenf yolları ve kan damarları ile beraber çıkartılır. Kalan bağırsak parçaları birbirine anastomoz ismi verilen bir işlemle birleştirilir ve devamlılık sağlanır.

    Tümör ve lenf yollarının birlikte çıkartılması çok önemlidir. Lenf sistemine yayılım varsa çıkartılacağı için tedaviye katkıda bulunmuş olur.

    Ayrıca ameliyat sonrası yapılacak patoloji tetkikinde lenf düğümlerinde habis hücre aranır. Lenf düğümlerinde metastaz olması durumunda hastanın iyileşme şansını arttırmak için kemoterapi yapılır.

    Rektum kalın barsağın son kısmıdır. Rektum anüs ile sonlanır. Bu bölgede dışkının tutulmasını sağlayan çok hassas kaslar (sfinkter) ve sinirler vardır. Rektumda tümör olunca geçmişte rektum, anüs ve sfinkterler tamamen çıkartılır ve hastaya kolostomiuygulanırdı. Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına cilde bir torba yapıştırılarak dışkının birikmesi sağlanır. Günümüzdekolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahlar anatomik bilgilerini ve ameliyat tekniklerini geliştirmişlerdir. Bu sayede 10 yıl öncesine göre kolostomiye daha az gerek duyulmaktadır. Rektumdaki tümörün altında sağlıklı bir-iki santimetrelik bir bölüm varsa rektum çıkartılıp yukarıdaki sağlıklı bağırsak parçası anüs ve sfinkterlerin olduğu son kısma anastomoz edilebilmektedir (birleştirilebilmektedir). Bazı durumlarda ameliyat öncesitümöre radyoterapi(ışın tedavisi) ve kemoterapiuygulanıp tümörün büzüşmesi (küçülmesi) sağlanmaktadır. Bu sayede ameliyatın başarı şansı artmaktadır. Günümüzde sadece anüs ağzına 3-4 cm yakınlıktaki tümörlerde anüs çıkartılmaktadır.

    Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına yapıştırılacak özel bir torba ile dışkının birikmesi sağlanır. Eskiden beri kolostomi ve torbası kalın bağırsak kanseri olan hastalar için dehşet verici bir simge olmuştur.

    Günümüzde konu ile ilgilenen cerrahların tecrübe ve bilgisi artmış ve çok daha az sayıda hastanın kolostomiye ihtiyacı olmaya başlamıştır. Ne var ki hala bazı hastalar için kolostomi gerekmektedir. Kolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahın birinci görevi hastanın hayatını kurtarmaktır. Bu yüzden gereken durumlarda kolostomi çekinmeden uygulanmalıdır. Ancak bu işlem hastaların hayatını neredeyse hiç etkilemeyecek hale gelmiştir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi artık cerrahlar kolostominin hastaya en uygun nasıl yapılması gerektiğini daha iyi öğrendiler. İkincisi belki de en önemlisi teknolojik gelişmeler mükemmele yakın kolostomi torba sistemlerinin yapılabilmesine olanak sağladı. Torbalar ortama herhangi bir koku yaymayan, cilde sıkıca tutunup kesinlikle açılmayan ve işi bitince atılıp yenisi kolayca takılabilen hale geldi. Bu gelişmeler sonucu kolostomi insanın sosyal ve mesleki hayatında herhangi bir olumsuz etki yaratmamaktadır. Pek çoğumuzun çevresinde bulunan başarılı bir yönetici, işadamı, sanatçı vb meslek grubundaki kişiler pekala kolostomi taşıyor olabilirler ve çevrelerinde hiç kimse bunu fark etmemiştir.

    Sonuç olarak gereken durumda uygulanan kolostomi artık korkulan değil bağırsak kanserinden kurtuluşun simgesi haline gelmelidir.

    Erken teşhis edilen ve bağırsak dışına çıkmamış durumlarda sadece iyi yapılmış bir cerrahi hastayı sağlığına kavuşturmaktadır.

    Bağırsak dışına ve lenf yollarına yayılma olmuş ise etkili ameliyatın yanı sıra kemoterapi ve bazen radyoterapi şifa ihtimalini arttırmaktadır. Bağırsak kanserindeki kemoterapi uygulamaları zannedildiği kadar vücudu sarsıcı özellik taşımamaktadır. Bu yüzden ileri yaştaki hastalara bile kemoterapi endişe duyulmadan yapılmaktadır.

    Bağırsak kanserinin en çok yayıldığı organlar olan karaciğer ve akciğerdeki metastazlar uygun şartlar oluştuğunda artık ameliyat ile çıkartılmakta ve bu da hastaların sağlığına büyük katkıda bulunmaktadır.

  • Kilo Aldıran Sağlıklı Yiyecekler

    Kilo Aldıran Sağlıklı Yiyecekler

    Sağlıklı sandığınız bazı yiyecekler kilo yapıcı abur cuburların kılık değiştirmiş hali olabilir! Onları hayatınızdan çıkararak incelme yolunda adım atabilirsiniz.

    Diyet hatası
    Yapay tatlandırıcılar şekere kıyasla tam 600 kat daha tatlıdır. Bunlar, sizin ‘ultra-şekerli’ besinlere alışmanıza ve sonucunda sık sık tatlı krizlerine girmenize yol açabilir.

    Suşi
    Sadece yosun ve sebzelerle hazırlanmış olanların düşük kalorili olduğu doğru ama ne yazık ki bu tipteki suşiler pek sevilmiyor. Aksine suşi deyince akla ilk kızarmış deniz mahsülleri çeşitli soslarla ağırlaştırılmış olanlar geliyor. Bunun sonucunda bazen tek bir suşinin bile kalori değeri 500-600’ü bulabiliyor. Ayrıca, suşiyle beraber bol bol soya sosu tüketildiğini de hepimiz biliyoruz. Sodyum içeren soya sosu sizi şişmanlatmasa bile vücudunuzun su tutmasına ve en sevdiğiniz jean pantolonunuzun içine sığamamanıza yol açabiliyor, hatırlatalım.

    Şişelenmiş soğuk çaylar
    Pek çok marka soğuk çayları, bol bol şeker ya da bal ekleyerek hazırlıyor ve onları birer ‘kalori bomba’sına dönüştürüyor. Böylece, yaklaşık iki barak ölçüsünde çay içeren bir şişenin kalori değeri kolaylıkla 200’e çıkabiliyor.

    Dürümler
    İncecik hamurla ve düşük kaloril yiyeceklerle hazırlanmış bir dürüm size son derece masum görünebilir. Peki, bunun iki dilim ekmekten çok daha fazla kalori değerine sahip olduğunu ve içine bir sandviçe kıyasla çok daha fazla malzeme ve sos alabildiğini düşündünüz mü? Yapılan araştırmalar, “hafif” diye nitelendirilen bir dürümün bile ortalama 300 kalori değeri içerdiğini ortaya koymuş.

    Kepekli muffin
    Elma, muz gibi malzemelerle yapılmış ve içine şekerle, tereyağı eklenmiş bir muffin, bol lif içerip sizi uzun süre tok tutsa bile koca bir dilim kekle hemen hemen aynı kalori değerine sahip. Sadece bir adet kepekli muffin’de yaklaşık 20 gr yağ, 34 gr şeker ve 420 kalori bulunuyor.

    Mikrodalgada ısıtılan diyet yemekler
    Bu tür besinlerin büyük bir bölümü önemli miktarda sodyum içerir. Bunun nedeni, bu yiyeceklere lezzet vermek için yağ kullanamayan üreticilerin, bunun yerine tuzdan yararlanmaya çalışması. Ve sonuç olarak, bunları sık sık tüketmek vücudunuzun su tutmasına, özellikle de kol ve bacaklarınızın fark edilir şekilde şişmesine yol açar.

    Salatalar
    İncecik bir bele sahip olmanın en önemli sırrı bol bol çiğ sebze tüketmek olsa bile, salataların üzerine eklenen rendelenmiş peynirler, yağlı soslar, krutonlar, cevizler, hatta kulağa çok masum gelen sirke bile, onları çoğu zaman büyük bir tabak makarnanın kalorisiyle eşdeğer hale getiriyor. Bu nedenle özellikle dışarıda salata tercih ettiğiniz zaman salatayla beraber servis edilen sosların neler olduğunu, salatayla kızartılmış gıdalar eklenip eklenmediğini sorun.

    Tofu
    Bir restorana gidip, bir porsiyon tofu ısmarlamak, çoğu zaman, sodyum, doymuş yağ hatta şeker dolu bir tabağa sahip olmak anlamına gelir. Gerçekten de, kendi başına masum kabul edilebilecek bir besin olan tofu, daha fazla lezzet kazanması için, soslar eklenerek ve kızartılarak gerçek bir diyet sabotajcısı haline gelebilir.

    Granola
    Yulaf, fındık, fıstık, ceviz gibi çeşitli besleyici ve gerçekten sağlıklı olan besinlerle dolu müslilerin, lezzer düşkünleri için yağ ve şekerle kavrulmuş haline bildiğiniz gibi “granola” adı veriliyor. Ve ne yazık ki, bir kase granoladaki kalori miktarı 500’e kadar çıkıyor. Oysa aynı malzemelerle hazırlanmış bir müsli bunun sadece yarısı kadar bir kalori değerine sahip.

    Kuru meyve
    sağlıklı olmaları nedeniyle bolca tüketilen kuru meyvelerin, tazelerinden tam sekiz kat daha fazla kalori içerdiğini biliyor muydunuz? Bunun sebebi ise kuru olanların tazelerine kıyasla daha yoğun olması. İşte bir örnek: Bir fincan dolusu üzüm sadece 60 kaloriyken, aynı miktar kuru üzüm tam 460 kalori ediyor. Pek çok üreticinin bunları daha lezzetli hale getirmek amacıyla içlerine şeker eklemeleri bu değeri daha da artıran bir faktör.

    Meyve suları
    Geçen yıl aldığınız siyah küçük elbiseye bu yıl girememenizin nedeni, günlük meyve ihtiyacınızı yapay meyve sularıyla karşılamanız olabilir. Büyük boy bir şişe portakal ya da elma suyu tam 55 gr karbonhidrat içerir ki bu tam beş dilim ekmek anlamına gelir! Üstelik kimi zaman bu tip içeceklerin bir litrelik şişesinde yaklaşık 12 kaşık şeker bulunabiliyor.

    Sebze-burgerler
    Yağlı bir biftek ya da bir tabak mantı yerine bunu tercih etmeniz size ciddi bir miktarda kalori tasarrufu yaptıracağı kesinlikle doğru. Ama yine de; boyutu ve üzerine eklediğiniz soslara bağlı olarak sadece bir sebze-burger yiyerek, masadan tam bin kalori alarak kalkmanız mümkün.

    Yarım yağlı süt
    Kahvenize birazcık yarım yağlı süt eklemenin kalsiyum almanın en güzel ve keyifli yolu olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, çünkü her gün iki ya da üç fincan kahve içen biri için bu, tam 200 kalori demek. Bu değerin neredeyse bir parça tereyağına eşit olduğunu sakın unutmayın.

    Pirinç patlağı krakerleri
    Bu son derece hafif atıştırmalıklar oldukça düşük kalori değerine sahipler ve yağ içermezler. Ancak içermedikleri diğer besin maddelerinin arasında lif ve proteinler de var. İşte bu nedenle de, açlığı yatıştırma konusunda pek de başarılı kabul edilmezler. Bunları yerken pek fazla kalori almasanız da sonrasında canınız mutlaka daha doyurucu ve tabii kalorili bir şeyler tüketmek isteyecektir. Üstelik çeşitli aromalarla tatlandırılmış olanların, fazla miktarda sodyum ya da şeker içerme ihtimali de var.

    Kilo Almak İsteyenler ! tıklayın.

  • Erken Beyazlayan Saçlara Bitkisel Çözüm

    Erken Beyazlayan Saçlara Bitkisel Çözüm

    Saçlar neden beyazlar? Saç vaktinden önce neden beyazlar? Saçları beyazlatan nedenler nelerdir? Saç beyazlamasına bitkisel çözüm nedir? Saç beyazlaması nasıl önlenir?

    Yaşlandıkça saçlar beyazlar, hastalıklardan dolayı saç beyazlar, vitamin eksikliğinden saç beyazlar, % 90 genetik yapıdan dolayı saçlarımız erken yaşta bile beyazlayabilir.

    Saç Beyazlaması Nasıl Engellenir veya Nasıl Geciktirilir?

    Eğer saçlarınıza çok erken yaşta aklar düşmeye başlamışsa, işte size Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’ndan bu derdinize deva.

    İbrahim Saraçoğlu, erkenden beyazlayan saçlar için, günde bir tabak sarımsaklı yoğurt ve bir tatlı kaşığı çörek otu yenilmesini tavsiye etmektedir.

    Ayrıca, Bektaşi üzümünü, (Amla olarak da bilinir) Hindistan cevizi yağıyla karıştırarak saçlı deriye düzenli olarak sürün.

    Birkaç kurutulmuş Amla’yı Hindistan cevizi yağıyla siyaha dönene kadar kavurun. Elde edilen yağı saçlı deriye sürün.

    Bu karışım gri saçları siyaha döndürecektir.

     

    Saçlarımız niçin beyazlar?

    Erken Beyazlayan Saçlar için Formül

  • Kilo Aldırıcı Gıdalar

    Kilo Aldırıcı Gıdalar

    Yağ tabakasını arttırmak isteyenler için kilo aldırıcı olarak bilinen birkaç gıda ve ilaç hakkında;

    Zayıflıktan sıkılan biraz şişmanlamak isteyenler, belirli besin gruplarını daha ön plana çıkararak soruna çözüm bulmayı düşünse de, bir takım ilaçlar sayesinde bunu başarabileceğine inananlarda bulunuyor. Doğum kontrol hapları son dönemde şişmanlamaya katkı sağladığı inancı artmaktadır. Peki doğum kontrol hapları kilo aldırırmı, Bunun yanı sıra temel besin kaynağımız olarak bilinen ekmek kilo aldırırmı? Makarna, patates, dondurma ve kilo aldıran vitaminler işe yarıyormu.

    Doğum kontrol hapları kilo aldırırmı

    Kullanılan doğum kontrol hapları görünüşte kilo aldırıyor olsada bunun nedeninin vücutta su tutulmasına bağlı olarak kilo artışına sebep olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle hiç gerek yokken sırf şişmanlamaya yardımcı olması için kontrolsüz bir şekilde kullanılması çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilecektir. Eğer aşırı zayıflık gibi bir problem yaşıyorsanız çözümün gereken tedavi yöntemlerinin uygulanarak çözüm bulunması gerekmektedir.

    Ekmek kilo aldırırmı

    Beslenirken doğru tercihler yapıldığında yeteri kadar ekmek yemek enerji ihtiyacımızı karşılayacağı gibi kilo almaya neden olmayacaktır. Fakat işlenme aşamasında posasından tamamen arındırılmış un ile elde edilen ekmek çeşitleri sağlıklı olmadığı gibi şişmanlamaya ve beraberinde kilo vermeyi zorlaştıracak özellikler gösterecektir. Sofralarımızda bulunan ekmekler karınlarımız doyurmamak için değil içerisinde bulunan vitamin ve mineralleri almak için yenmelidir.

    Makarna kilo aldırırmı

    Buğdaydan elde edilen makarna çeşitleri diğer hamur işleri gibi fazla tüketildiğinde şişmanlamaya neden olacaktır. Makarna hazırlanırken kullanılan sosların şişmanlamaya olan etkileri gözardı edilmemelidir. Sofralarımızda bulunan besin maddelerinin yeterince alınması ve çeşitliliğinin sağlanması gerekmektedir. Tek yönlü beslenme alışkanlığının şişmanlamaya neden olduğu gibi yetersiz kaldığı durumlarda aşırı şekilde zayıflamaya neden olduğu unutulmamalıdır.

    Kola kilo aldırırmı

    İçeriğindeki zararlı maddelerin sağlığımızı olumsuz yönde etkileyeceği tüm dünyada kabul görmüş bir gerçektir. Bunun yanı sıra kola ve cips ikilisi şişmanlamak ve sağlık sorunlarına davetiye çıkarmak gibi olumsuz etkileri bulunmaktadır. İçeriğinde bulunan asitlerin midenin zarar görmesine neden olacaktır. Genç yaşlı sürekli olarak kola tüketenlerin obezite sorunuyla karşılaşmaları kaçınılmaz son olacaktır. Tv ve bilgiyasar başında saatlerce hareketsiz geçirilen zamanla birlikte yoğun olarak tüketilen kola ve cips tüketiminin çocuklarımız için oldukça tehlikeli olduğu unutulmamalıdır.

    Patates kilo aldırırmı

    Glisemik endeksi yüksek olan gıda grubundan olduğundan kızartma yerine haşlama ve diğer pişirme tekniklerinin kullanılması durumu değiştirmeyecektir. İçerisindeki yüksek orandaki nişasta dikkate alınmalıdır. Sürekli olarak soframızda yer alması yerine düzenli aralıklarla tüketilmelidir. Kızartma olarak tüketildiğinde beraberinde kalitesiz ve eski yağların kullanılması daha farklı sorunların oluşmasına neden olacaktır.

    Dondurma kilo aldırır mı

    Dondurmanın bir külahında ortalama 70 kalori olduğu düşünüldüğünde, (bazılarında bu oran daha yüksek olmaktadır) özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek için bolca tüketilmesi kilo alımına neden olacaktır. İçerisindeki yüksek şeker, kalori ve yağ oranı şişmanlamayı hızlı şekilde gerçekleştirecektir. Hareketliliğimizle orantılı olarak yediklerimize dikkat etmek gerekmektedir. Sonuç olarak şişmanlığın hormonal bozukluk dışında beslenme kaynaklı olduğu unutulmamalıdır. Bozulan beslenme düzeni hızlı şekilde kilo almanın yanı sıra zayıflamayı sağlayacaktır.

    Kilo aldıran vitaminler

    Zayıflıktan kurtulmak için vitamin desteğine ihtiyaç duyulduğunda doğal olarak üretilen bitkisel ürünlerden almanın yanı sıra hekimlerin kontrolünde tıbbi ilaçlar ile almak mümkün olmaktadır. Vitamin ihtiyacının oluşup oluşmadığı yapılacak tetkiklerden sonra ortaya çıkacak ve gereken tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Yüksek oranda alınan vitaminler farklı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olacaktır.

  • Saçlarımız niçin beyazlar?

    Saçlarımız niçin beyazlar?

    Saçlarımız niçin beyazlar?

    Siz de günden güne saçlarınızdaki beyazların arttığını fark ediyor musunuz? İşte sebepleri…

    Aslında bir saç teli, ortası boş olan ve içinde melanin denilen boya pigmentleri bulunan bir tüpten başka bir şey değildir.

    Genç yaşlarda bu boşlukta saça renk veren melanini bir arada tutan bir sıvı vardır.

    Yaşlandıkça derimiz saçlarımızı ve vücudumuzdaki diğer kılları eskisi gibi sağlıklı olarak üretemez.

    Kılların ortasındaki sıvı kaybolur, boya hücreleri de tutunamadığından sadece hava kalır.

    Saçlar boyasız hale gelir, beyaz renge yani asıl rengine dönüşür.

    Bütün saçlarımızın beyaza dönüşme süreci 10 ila 20 yıl sürebilir.

    Aslında her bir saç telinin rengi ya siyahtır (sarı, kırmızı, kumral vs.) ya da beyaz.

    Yani her bir saç teli yavaş yavaş grileşip beyazlamaz.

    Ancak bu süreç içinde hepsi aynı anda beyazlanmadığından, beyazların sayısı arttıkça bütün saç gittikçe açılan gri renkte görülür.

    İşin ilginç tarafı boya hücreleri bazen üretime hız verirler.

    Gittikçe beyazlaşan saçlar geçici bir süre tekrar biraz koyulaşmış gibi görünebilirler.

  • Sporcu Diyeti

    Sporcu Diyeti

    Sporcu diyeti, sporcunun boyuna cinsiyetine, yaşına ve vücut bileşimine göre gereken kilo standartları içerisinde olmasına yardımcı olur. Yani sporcu diyetini uygulayacak olan sporcu şişman ya da zayıf olmamalıdır.

    Sporcu diyeti; bir sporcu şişman veya zayıf grubundaysa olması gereken standartların içine girmesine yardımcı olur.Yeterli ve dengeli beslenme için yapmamız gereken vücudumuzun ihtiyaç duyduğu enerji,protein, karbonhidrat,vitamin ve minarelleri sağlayacak miktarda besin almaktır.

    Sporcu diyetinde alınması gereken besinler:

    et ,yumurta ve kuru baklagiller
    süt ,yoğurt,peynir
    sebze ve meyveler
    ekmek ve tahıllar.
    Vücudumuzun %60-70’I su olduğu için, bir sporcunun alması gereken en önemli besin öğesi sudur.
    Vücut ağırlığının %2 kaybı (su kaybı) performansı %4 oranında azalttığı saptanmıştır.
    Bir sporcu ne kadar sıvı kaybettiğini egzersiz öncesi ve sonrası tartılarak saptamalıdır. Pratik olarak her ½ kg ağırlık kaybı için 2 bardak su içmelidir.

    Sporcu Diyeti Programı :

    Sabah
    1 su bardağı süt +1 tatlı kaşığı pekmez
    2 kibrit kutusu beyaz peynir
    5 tane zeytin
    3 dilim ekmek
    1 porsiyon meyve

    Öğle
    1 porsiyon ızgara (haşlanmış et de olabilir)
    1 porsiyon pilav
    Salata
    1-2 dilim ekmek

    Akşamüstü
    1 bardak ayran
    1-2 adet galeta

    Akşam
    1 porsiyon etli sebze yemeği
    1 porsiyon makarna
    1 kase yoğurt
    1-2 dilim ekmek

    Sporcu diyeti sırasında, aralarda 1 porsiyon meyve yenebilir.

    İlgili konular ;
    L-Carnitine Nedir?

  • Glisemik indeks Diyeti nedir?

    Glisemik indeks Diyeti nedir?

    Gİ diyetinin uygulanmasında 3 önemli adım vardır:

    Akılcı karbonhidrat seçimi yapmak, yani yüksek Gİ yerine düşük Gİ’li karbonhidratları yemek

    Gıdaların yaklaşık olarak Gİ değerlerini öğrenmek

    Günlük karbonhidrat miktarını ölçülü almak ve düşük Gİ’li de olsa fazla karbonhidrat almamak. Yani her öğünde asla fazla kalori almamak.

    Bir diyetin başarılı olması onun devam ettirilebilir olmasına bağlıdır. Bir süre uygulanıp sonra devam ettirilemeyen diyet veya beslenmenin anlamı yoktur. Herkesin vücudu, bağırsakları, gıdaları parçalayan enzimleri aynı olduğuna göre gıda seçimi büyük önem taşımaktadır. Kilo vermede en önemli konu iştah kontrolüdür. İştah kontrolü için barsakta sindirimi uzun süren ve bu nedenle kan şekerini hızla artırmayan düşük GI’li gıdaların seçilmesi önem taşımaktadır.

    Gıda Seçimi veya Beslenme Nasıl Olmalı?

    Beslenmede en önemli ilke 3 ana öğün 3 ara öğün yemektir. Yani kahvaltı, saat 10.30’da ara öğün, öğle yemeği, ikindi ara öğün, akşam yemeği, gece saat 22.00 de ara öğün almalıdır. Günlük beslenmenizde yüksek GI’li gıdalar yerine düşük GI’li gıdalar yemek pratik noktadır. Örneğin sabah kahvaltıda beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, tereyağı veya reçel yerine yoğurt, meyve yenebilir. Yediğimiz gıdalar protein, karbonhidrat ve yağ içerir. Et ve yumurtada protein çoktur. Ekmekte ise karbonhidrat çoktur. Tereyağı ise yağdan oluşur. Önemli olan çeşitli gıdalardan farklı ölçülerde yemektir. Her gıdanın GI’ini ölçmek imkansızdır. Örneğin et, balık, tavuk, badem, tereyağı, sebzelerin GI’i ihmal edebilir. GI’i yüksek olan gıdalardan az yemek kuralımızdır. Ancak düşük GI’li sosis yememek lazımdır. Bunda doymuş yağlar çoktur. Yani amacımız sadece düşük GI’li gıda yemek değildir. Yüksek ve düşük GI’li gıdalar karışık yenirse GI ‘i orta derecede olur. Eğer yemeğinizde yüksek GI’li gıda varsa düşük GI’li gıda ilave edebilirsiniz.

    Beyaz ekmek, pasta ve kurabiye yerine bir dilim tam buğday ekmeği, veya üzerine az reçel sürüp yiyebilirsiniz. Bembeyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, çavdar veya kepekli ekmek yiyin. Kahvaltı gevreği yerine müsli yiyin. Kek veya pasta yerine yoğurt yiyin. Beyaz patates yerine tatlı patates yiyin.Cips yerine tane üzüm veya çilek yiyin. Kruvasan yerine yağsız sütten yapılmış kapuçino için. Kraker yerine dilimlenmiş havuç, biber yiyin. Şeker yerine kuru üzüm, kuru kayısı, kuru meyve yiyin. Pirinç yerine bulgur,makarna, erişte yiyin.Gazoz ve kola yerine su için. Şeker yerine elma suyu, bal veya fruktoz kullanın.

    Patates püresi, beyaz ekmek ve beyaz pirinç, kan şekerini, kesme şekerden daha fazla yükseltme gücüne sahiptir. Bu nedenle şeker yükü az olan tam tahıldan yapılmış besinleri yemek daha faydalıdır. Böylelikle hem kan şekeri yükselmez hem başka faydalar sağlanır. Tam buğdaydan yapılmış ekmekte daha fazla vitamin ve mineraller vardır. Tam tahıllar şeker hastalığına karşı koruyucudurlar ve kalp hastalığı görülme riskini azalttıkları gibi bağırsakları daha iyi çalıştırarak kabızlığı önlerler.

    Günde en fazla 5 porsiyon ( 5 dilim) ekmek yenmelidir.

    Kilo vermek için önemli beslenme önerileri:

    Sebze ve meyve yemeğe fazla önem verin

    Yağ miktarını azaltın.

    Porsiyonları küçültün

    Her yemekte en azından bir düşük GI’li gıda yiyin.

    Öğün atlamayın, 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde beslenin

    Yemek sonrası tatlı yerine meyve yiyin

    Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yiyin

    Trigliserit yüksek değilse düzenli olarak ceviz, badem veya fındık yiyin

    Kırmızı eti az beyaz eti çok yiyin

    Süt ürünlerini yağsız olarak yiyin

    Yağ olarak sadece zeytinyağı yiyiniz

    Öğünlerin Zamanı

    Bu beslenme şeklinde 3 ana öğün ve 3 ara öğün vardır. Kahvaltı genellikle kalktıktan bir saat sonra yaklaşık saat 7.00 civarı olmalıdır. İlk ara öğün saat 10.30’da olmalı, öğle yemeği saat 12.00-1300 arası olmalıdır. İkinci ara öğün saat 15.30-16.00 civarında olmalı, akşam yemeği saat 19.00 civarında olmalıdır. Son ara öğün ise gece saat 22.30 cvarında olmalıdır.

    Kahvaltı:

    Kahvaltı mutlaka yapılmalıdır. Kahvaltı yapan kişiler gün içinde daha enerjik olurlar ve daha az atıştırma yaparlar ve daha iyi kilo verirler. Bu kişilerin daha mutlu, işlerinde başarılı olduğu saptanmıştır. Kahvaltı yapmayan kişiler yorgun, enerjisi azalmış ve vüctlarında su miktarı daha az olarak yaşarlar. Sabah kahvaltı yapacak zaman yok diyerek kahvaltı yapmayanlar yolda yiyebilecekleri sağlıklı kahvaltı paketleri kendilerine hazırlayabilirler.

    Örneğin kepekli ekmekten yapılmış sandviç ekmeği içine yağsız peynir, marul, biber, domates ve salatalık konarak bir sandviç hazırlanabilir. Kahvaltıda şekeri gıdalar yemek sizin çabuk acıkmanıza neden olur. Kahvaltıda meyva veya meyva suyu, yağsız süt veya yoğurt yenmeli, ekmek olarak tam buğday ekmeği yenmelidir. Kahvaltıda taze meyve veya meyve suları yenerek başlanabilir.

    Gİ seviyesi düşük meyve ve meyve suları şunlardır:

    Kivi (53)
    Elma (38)
    Elma suyu (37)
    Mango (51)
    Portakal (42)
    Havuç suyu (43)
    Greyfurt (25)
    Şeftali (42)
    Ananas suyu (46)
    Erik (39)
    Üzüm (53)
    Domates suyu (38)

    Meyve ve yoğurt ile doymazsanız tam buğday ekmeği kahvaltıda yenebilir. Kahvaltıda çorba içmek de faydalıdır.

    Öğle ve Akşam Yemekleri (Tabak modeli)

    Bir öğünde yiyeceğiniz yemeklerin hepsini bir tabak üzerinde olacağını düşünelim. Bu tabağın yarısısını sebze ve meyve doldurmalı, protein (et veya kuru baklagil) tabağın ¼’nü doldurmalı ve geri kalan ¼’ü karbonhidrat olmalıdır. Yani her öğünde protein (et türü), karbonhidrat, ve meyve-sebze olmalıdır. Öğünlerde et yemekle karbonhidrat miktarı azalır ve tüm yemeğin Gİ’i düşer.

    Öğle yemeği günün en iyi yemeği olmalıdır. Düşük Gİ’li karbonhidratlar seçilmelidir. Öğleyin tam buğday ekmeği, kuru baklagil, balık, yağsız et, tavuk, fazla miktarda salata ve arkasından meyve yenmelidir.

    Akşamları yemek hafif olmalı, sebze, et ve yoğurt yenmelidir. Tatlı yerine dondurma veya meyve yenmelidir.

    Ara Öğünler:

    Ara öğünlerde aşağıdakilerden birini seçiniz.

    Bir portakal veya bir elma veya bir armut

    Yağsız yoğurt

    Bir bardak süt

    5-6 Kuru kayısı

    Bir avuç kuru üzüm

    Bir külah dondurma

    Bir avuç badem

    Nadiren Yenecekler gıdalar şunlardır:

    Yüksek GI’li gıdalar (hamur işleri, pasta, kek, kurabiye)

    Yağda kızarmış, kavrulmuş veya sos ilave edilmiş yiyecekler

    Tüm yağlı gıdalar ( kaymak, krema, mayonez, margarin)

    İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar

    Hazır meyve suları, bunların yerine meyve yiyiniz

    Tatlandırıcılar, bunlar iştahı artırabilir

    Kahve ve kafein

    Alkol azaltın, haftada bire indirin

    Gazoz, kola içmeyin yerine su içiniz.

    Öğleyin Kuvvetli, akşam hafif yiyin.

    Metabolizma sabahları daha hızlı iken akşamları yavaşlar. Bu nedenle akşam yemeklerinin hafif olması, sabah ve öğle yemeklerinin biraz daha ağırlıklı olması kilo verme açısından çok önemlidir. Oysa ülkemizde genellikle, öğle yemekleri bir sandviç veya döner ile geçiştirilmekte ve metabolizmanın zayıfladığı saatlerde, yani akşamları daha fazla yemek yenmekte ve bu durum kilo alınmasına neden olmaktadır. Zayıflamak istiyorsanız bu beslenme şeklini tersine çevirmeniz gerekir. Öğlen iyi yemeli akşamları ise az yemelidir.

    Akşamları saat 19.00’dan sonra da yemek yenmemelidir. Geceleri yemekten sonra çok acıkırsanız bir kase yoğurt içine elma dilimleri koyup yiyiniz, veya 4-5 tane badem veya ceviz yiyiniz. Bunlar açlığınızı giderecektir.

    Yağ ve Protein Ne Kadar ve Nasıl Yenmeli?

    Yağ ve proteinin glisemik indeks değeri yok kabul edilebilir. Ancak yüksek yağlı ve yüksek proteinli diyetler ensülin direncini arttırlar. Bu nedenle de yenen karbonhidratlar kan şekerini bu tür beslenen kişilerde daha fazla yükseltir. Yağ olarak zeytinyağı yenmeli, tereyağı veya donmuş yağlar yenmemelidir. Proteini fazla artırmak da damar sertliği yapar. Günlük diyette yeteri kadar protein olmalıdır. Bunun miktarı avucunuz kadar et parçası yemek şeklinde kabaca özetlenebilir. Protein bağırsaklardan gıdaların emilimini azaltır ve daha fazla tok tutar. Salataların içine de proteinli gıdalar konmalıdır. Protein denince yağsız süt ürünleri, yağsız tavuk-hindi eti, deniz ürünleri, yumurta beyazı, bezelye, kuru fasulye, nohut anlaşılmalıdır.

    Günlük 65-70 gram proteine ihtiyacımız vardır. 800-1200 kalorilik bir diyette günlük protein alımı ideal vücut ağırlığının her kilosu için en azından 1 gram olmalıdır. 1200 kalorinin üzerindeki diyetlerde ise bu miktar ağırlığın her kilosu için 0.8 gram olmalıdır. Proteinli gıdalar kişiyi daha fazla tok tutar ve mide boşalmasını geciktirir. Bu nedenle zayıflarken ızgara veya haşlama beyaz et yemeği ihmal etmemek gerekir. Bu et yemeklerinin yanına patates püresi yerine bezelye, kuru fasulye (3-4 kaşık) ilave etmek ve bol salata yemek faydalı olur.

    Bir Davete Giderken Ne Yapmalı?

    Yemekten bir saat önce hafif bir şeyler yiyin; bu yoğurt veya bir elma olabilir. Yemekten önce gelen zeytinyağı veya tereyağını görmezden gelin, ekmeğe sürmeye veya ekmeği bandırmayı hiç düşünmeyin. Hatta hiç getirmemelerini istemeniz daha doğrudur. Yemekten önce bir bardak su için ve yemeğe salata ile başlayın. Ana yemekten önce gelecek olan meze veya ara sıcaklardan sebze olanlarını tercih edin veya bunları yemeden ana yemek gelinceye kadar bekleyin. Et yemeklerinin yanında mutlaka sebze yiyin. Yemeğin sonunda tatlı değil meyve yemeye çalışın.

    Tatlandırıcı Kullanımı

    Tatlandırıcı kullanımına pek sıcak bakmıyoruz. Ne de olsa kimyasal bir maddedir. Ancak mutlaka kullanmak isteyenler içinde aspartam bulunan tatlandırıcılardan günde en fazla 8-10 tane kullanabilirler. Bitkisel bir tatlandırıcı olan stevya veya splenda da kullanılabilir. Mümkünse tatlandırıcı kullanmadan çayınızı içmeye çalışın.

    Her Zaman Düşük Gİ’li Yemek Mecburiyeti Var Mı?

    Gİ diyeti yapıyoruz diye bazı gıdaları hiç yemeyeceğiz anlamı çıkarılmamalıdır. Gİ değeri yüksek olan patates veya beyaz ekmek çok az oranda yenebilir. Bunları yediğinizde yanında düşük Gİ’li gıda yerseniz Gİ oranını düşürmüş olursunuz. Yüksek ve düşük Gİ’li gıdaları birlikte yersek aldığımız ortalama Gİ düşer. Örneğin papates cipsi ile çilek birlikte yenirse patates cipsinin etkisi azalır. Yani yüksek Gİ li gıda yediğinizde bunun etkisini azaltmak için yanında düşük Gİ’li gıda seçmeye çalışılmalıdır. Patates yediğinizde yanında yoğurt yerseniz patatesin etkisi azalır. Yine her düşük Gİ’li gıda sağlıklı olmayabilir. Örneğin sosisin Gİ’i düşüktür ancak yağ oranı fazladır ve zararlıdır. Ayrıca Gİ’i düşük diye bir gıdadan fazla da yememek gerekir. Miktar arttıkça aldığınız şeker yükü artar.

    Düşük Gİ’li Beslenmenin 7 Kuralı:

    Sebze ve meyveden günde 7 porsiyon yemeli: amacımız en azından günde 2 porsiyon meyve (2 elma gibi) ve 5 porsiyon sebze yemelidir. Bir porsiyon meyve bir elmadır. Bir porsiyon sebze bir tabak salata= bir adet domates veya salatalık= 4-5 adet biber=bir küçük havuç=3-4 yemek kaşığı sebze yemeği anlamına gelir.

    Düşük Gİ’li ekmek ve tahıl yiyiniz: Çok tahıllı ekmek, tam buğday ekmeği, erişte düşük Gİ’lidir. Günde en az 5 porsiyon yenmeli. Bir porsiyon bir dilim ekmektir. Pirinç pilavı yerine bulgur yiyiniz. Makarna yerken biraz sert olmalı, az pişmiş olmalı, hamur gibi olmamalıdır.

    Daha çok kuru baklagil yiyiniz. Lif oranı yüksek olan nohut, kuru fasulye, mercimek, barbunya gibi hububatları tercih edin.

    Düzenli olarak fındık, badem veya ceviz yiyiniz. Her gün bir avuç kadar fındık, ceviz veya badem yemeye çalışınız. Bunların içinde faydalı yağ, lif, vitaminler vardır. Patates cipsi, çikolata veya kuabiye yerine bunları yemek daha faydalıdır.

    Daha çok Balık yiyiniz Balıkların omega-3 kaynağı yani sağlığa faydalı yağ içerdiği bilinmektedir ve Gİ’leri düşüktür. Bağışıklık sistemi kuvvetlendiği gibi, kalp hastalığından korur ve psikolojinizi düzeltir. Haftada 2-3 defa balık yemek lazımdır. Balıkların yağlı olanını tercih etmek gerekir. Norveç somonu, sardalya, hamsi, tuna balığı yağlı balıkladır ve daha çok omega -3 içerir.

    Tavuk eti, Yumurta ve Yağsız kırmızı et yiyiniz Bu gıdaların Gİ’leri düşüktür ve protein almamızı sağlarlar. Kırmızı et haftada bir defa mutlaka yenmeli ve bu sayede demir alımı sağlanmalıdır. Kırmızı veya beyaz et bol salata ile yenmeli yanında patates değil sebze yenmelidir. Haftada 2-3 tane yumurta ve derisi çıkarılmış tavuk da faydalıdır.

    Süt Ürünlerini Yağsız Olarak Yiyiniz Hergün 2-3 porsiyon süt ürünü tüketmek bizim yeteri kadar kalsiyum almamaızı ve kemiklerin güçlenmesini sağlar. Yağsız süt, yağsız yoğurt, dondurma, peynir yenebir. Bir porsiyon bir su bardağı süt, 28 gram peyniri içerir. Sütün Gİ 12-14, yoğurtun 20-40 arası, dondurmanın 37-49 dur.

    Düşük Gİ’li Diyete Geçmek Nasıl Başlamalı?

    Yüksek şeker yükü içeren gıdalarla beslenen bir kişinin düşük şeker içeren gıdalarla beslenmeye başlanması başta belki sıkıcı olabilir. Bu nedenle Prof. Dr. Jenni Brand –Miller’in önerdiği şu değişilikleri yapınız:

    Değişiklikleri yavaş yavaş yapınız: Diyette büyük değiklik yapılması genellikle o diyetin sürdürülmesini önler. Bu nedenle, örneğin önce daha çok sebze yemeye çalışın. Bunu başarınca ikinci değişikliğe geçin.

    İlk Önce En Kolay Değişimi Yapın: En kolay değişiklikle işe başlamak en başarılı yöntemdir. Örneğin hergün bir ara öğünde meyve yemeye başlayın. Sonra sebze porsiyonunu artırın.

    Hedefi Büyük Tutmayınız, Onu Küçük Parçalara Ayırın: Hızla kilo verme hedefi koymayın. Bu durum sıklıkla hemen olmaz ve sıkar. Onun yerine haftada bir kilogram zayıflamayı hedef seçin. Küçük hedeflerden biri örneğin hergün 30 dakika yürüyüşe başlamak olabilir.

    Arada Kaçamaklar Yapabilirsiniz: Arada yapılan kaçamakları başarısızlık olarak değerlendirmeyin. Bunlar doğal şeylerdir. Bir alışkanlığın kazanılmasının 3 ay süreceğini kabul ediniz.

    İlgili Konular ;
    Gi Diyeti

  • Reflü Hastalığı

    Reflü Hastalığı

    Reflü gastro osefageal reflu: Normalde yediğimiz yiyecekler yutkunma fonksiyonuyla yemek borusunda (osefagus) ilerler ve mideye geçerler. Midenin yemek borusuyla birleştiği noktada bulunan kaslar kasılarak diyaframın da yardımıyla kapak görevi görürler. Bu kapak görevi yapan oluşuma sfinkter adı verilir. Çeşitli nedenlerden dolayı kapak sisteminin yetersiz çalışması sonucu mideye giren yiyecekler tekrar yemek borusuna kaçar. Mide içeriği midede eklenen enzimlerle asidik bir yapı gösterir. Mide içeriğinin PH ı oldukça düşüktür. PH nın düşük olması asitlik derecesinin yüksek olması anlamına gelir. Reflüde sfinkter yeterince kasılmadığı için midenin asidik içeriğinin bir kısmı ösefagusa geri döner. Uzun süre bu içerikle temas eden ösefagusta buna bağlı olarak tahribatlar oluşur. Ayrıca ince bağırsaktan mideye safra sızıyorsa içeriğe safra da eklenerek tahribatın artmasına neden olur.

    Reflünün oluşumunda birkaç etken rol oynamaktadır.

    – Kapak sisteminin yetersiz çalışması
    – Mide fıtığı
    – Mide boşalım süresinin uzaması
    – Beslenmede ve davranışlarda yapılan hatalar.

    Reflü çeşitli belirtilerle kendisini gösterse de bazı vakalarda hiç belirti de göstermeyebilir. Genel reflü belirtileri ;

    – Midede yanma hissi
    – Göğüs boşluğunun orta kısmında ağrı, yanma, sıkışma ve çarpıntı hissi
    – Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, öksürük (mide içeriğinin yemek borusundan boğaza kadar gelmesiyle boğaz ve ses tellerinde tahriş , gıcıklık , ses kısıklığı ve öksürük oluşabilir.)
    – Ağızda oluşan acı veya ekşimsi tat
    – Şişkinlik hissidir.

    Bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir.
    Reflünün tanısı endoskopik görüntüleme ve pH değerinin ölçülmesiyle konur.

    Reflünün tedavisi birkaç şekilde olur;

    – İlaç tedavisi
    – Cerrahi yöntemler
    – Davranış ve beslenme şekillerinin düzenlenmesi

    İlgili Konular ;

    – Reflünün belirtileri nelerdir?
    – Mide yanması ve mide ekşimesi şikayetim var, reflü hastası olabilir miyim?
    – Reflü hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Reflü nedir?
    – Reflü hastalığının tanısı nasıl konulur?
    – Reflü hastalığı tedavi edilmezse tehlikeli olabilir mi?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi cerrahi yöntemler kullanılır?
    – Reflü ameliyatının başarı oranı nedir?
    – Reflü ameliyatından sonra iyileşme süreci nasıl olur?

  • Saç bakımı için doğal karışımlar

    Saç bakımı için doğal karışımlar

    1- Soyulmuş yarım avokadoyu iyice ezin. İçine 2 adet bıldırcın yumurtası, bir çorba kaşığı susamyağı koyup karıştırın ve saç diplerinize sürün. Streç filmle sarıp iki saat bekletin. Ardından saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın. Bu kürü haftada bir tekrarlayın.

    2- Saç diplerinizin masaja ihtiyacı olabilir. Her gün 3 dakika masaj uygulayın. Ayrıca bir de tarif vereceğim: Bir su bardağı suda 4 yaprak defne, birkaç yaprak aynısafa ve biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Su yarıya indiğinde süzün ve suyuna bir kahve fincanı iyi zeytinyağı, bir çay kaşığı deniz tuzu katın. Karışımı saç diplerinize boya sürer gibi sürüp, uçlara doğru tarayın. Streç filmle sarıp 3 saat kadar bekletin. Bunu haftada bir uygulayın.

    3- Yarım kahve fincanı soya yağı, iki çorba kaşığı badem yağı, bir çay kaşığı deniz tuzu ve bir tatlı kaşığı elma sirkesini benmari usulü ısıtın. Karışımı saç diplerine boya sürer gibi sürün ve masaj yapın. Ardından streç filmle sarıp iki saat kadar bekletin.

    • Saç derinize ve saçlarınıza hindistancevizi sütü veya aloe vera jeliyle masaj yapın. Bunu başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, ılık suyla durulayın. Haftada 3 kez tekrarlayın.

    • Saç derinize ve saçlarınıza bal ve yumurtanın sarısıyla masaj yapın. Başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, durulayın.

    • 2-3 hafta boyunca, her öğünde bir bardak suya bir çay kaşığı elma sirkesi karıştırarak için.

    Saçlarınızı beslemek için elma sirkesi ve adaçayını karıştırarak, saçınızı bu karışımla durulayın.

    • Sıcak zeytinyağı, bal ve 1 çay kaşığı toz halinde tarçını karıştırıp macun haline getirdikten sonra, banyodan önce 15 dakika boyunca uygulayın.

    • Saçların azaldığı kısımları kızarana dek soğanla ovun, ardından da bal sürün.

    • Eşit miktarda ılık keneotu ve badem yağını karıştırıp, haftada bir saç derinize masaj yapın.

    • Misket limonu çekirdekleri ile kara biber tohumlarını bira suyun içinde eşit sayıda öğütün ve düzenli olarak saç deriniz üzerine uygulayın.

    • 1 fincan hardal yağını 4 çorba kaşığı kına yaprağı ile kaynatın. Süzdükten sonra kalan sıvıyı bir şişeye doldurun ve saç derinize düzenli olarak

    Saç beyazlaması sorunu yaşayanlara öneriler.

    Ceviz kabuklarını iyice dövüp püre haline getirin. Diğer taraftan bir tutam ceviz yaprağını yarım litre suda kaynatın, 20 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Sonra süzüp içine ezdiğiniz ceviz kabuklarından bir çorba kaşığı katın. Karışımı şaçlarınıza sürüp bir saat bekletin. Bunu haftada bir gün uygularsanız saç
    renginiz değişir, koyulaşır.

    Saçların Sağlıklı Uzaması İçin

    – 150 Gr.Sığır İliği
    – 100 Gr.Hindistan cevizi içi

    Yapılışı :

    – Kemik iliğini haşlayın
    – içine öğütülmüş hindistan cevizini karıştırın
    – Ilık ılık saç diplerinize yedirerek sürün
    – Haftada 1 kez

    Yağlı Saçlar İçin :

    – Bir tutam biberiye ve bir tutam kekiği 250 gram kaynar suda çay gibi demleyip, süzün.
    – Sıvıyı temiz saç diplerine sürün.

    Dökülen Saçlar İçin :

    BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.

    Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.

    Saçınız dökülüyorsa 20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.

    Saç Diplerinde Kaşıntı İçin-1

    – 1 Adet yumurta sarısı
    – 1 çorba kaşığı Alkol
    – 1 çorba kaşığı Hint Yağı
    – 1 çay kaşığı tuz

    Yukarıda ki malzemeleri karıştırıp, saç diplerine sürün. İki saat beklettikten sonra saçınızı durulayın.

    Saç Diplerinde Kaşıntı İçin-2

    Beş adet aspirini dövüp, maden suyu ile karıştırın. Karışımı saç diplerine sürün ve 15 dk. sonra durulayın.
    BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.

    Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.

    Saçınız dökülüyorsa 20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.

    Ağaran Saçlar İçin

    Taze cevizin dış kabuklarını az suyla haşlayın, içine ısıtılmış yarım kahve fincabı zeytin yağı ve bir tatlı kaşığı kuru maya katın 2 saat saçınızda bekletin.

    Zayıf Saçlar İçin
    2 Yumurta sarısını çıprtıktan sonra 1 çorba kaşığı zeytin yağı, 1 tatlı kaşığı gliserin, 2 çorba kaşığı elma sirkesi ile karıştırın saçınız ıslakken bu karışımı uygulayın, 20 dk. beklettikten sonra durulayın.

    Dökülen Saçlar İçin-1

    Saçlar sıkıntıdan dökülebilir, bu yüzden stressten uzak durun, eğer saçlarınız aşırı dökülüyorsa doktora görünmelisiniz.

    1 Su bardağı zeytinyağı, 1 tutam dere otu, 1 sap tarçın çubuğu ve biberiye yağını benmari usulü 5 dakika kaynatın. 15 dk. demlendikten sonra karışımı süzüp içerisine 1 tatlı kaşığı kuru maya karıştırın. Karışımı saçınıza sürüp 2 saat bekletin.

    Saç Bakımı

    Eşit miktarda ki susam yağı, ceviz yağı ve çörek otu karışımına birer kapsül E-B vitamini kırın, sonra da bir kapak
    çamterebentin ekleyin. Elde ettiğiniz karışımı saç diplerine sürün ve saçınızı streç filmle sararak iki saat bekleyin. Sürenin sonunda da saçınızı uygun bir şampuanla yıkayın.

    Dökülen Saçlar için-2

    Defne yağı, badem yağı ve avakado yağını eşit miktarda karıştırıp, saçınıza sürün. 2 saat beklettikten sonra uygun şampuanla yıkayın