Etiket: bebek

  • Bebekte bu 6 reflekse dikkat

    Bebekte bu 6 reflekse dikkat

    Gözlerini dünyaya açtıkları anda korunmaya muhtaç olan bebekler, ufak reflekslerle kendilerini korumaya çalışıyor. Bebeğin eline dokunduğunuzda, parmaklarınızı kavraması ya da yüzüne yaklaştığınızda gözlerini kırpması da bu durumun göstergelerinden.

    Refleksler, kişilerin ani gelişen olaylara karşı verdiği istem dışı tepkiler. Bu içgüdüsel hareketler kişilerde doğumdan itibaren görülmeye başlıyor. Refleksler, özellikle bebekler için hayati öneme sahip. Bunların başında emme refleksi geliyor. Çünkü bir bebeğin yaşamını sürdürebilmesi için anne sütünü alabilme kabiliyetine sahip olması gerekiyor. Bu nedenle bebek, kimsenin bir şey öğretmesine ihtiyaç duymadan emme refleksi ile besleniyor.

    REFLEKSLER, BEBEK GELİŞİMİNDE ÖNEMLİ İPUÇLARI

    Bebekler için emme refleksi dışında önem taşıyan başka refleksler de olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Ünlütürk, bunlar arasında arama-emme refleksi, moro sıçrama ve tonik boyun refleksi, yürüme, yakalama ve aksırma-öksürme refleksi olduğunu söyledi. Bu reflekslerin bebeğin santral sinir sisteminde herhangi bir problemin olup olmadığını gösteren ipuçları olduğunu aktaran Ünlütürk, bu nedenle bebeklerin doğumun hemen ardından mutlaka nörolojik muayenelerinin yapılması gerektiğini vurguladı. Dr. Ünlütürk, bebek gelişimi açısından önemli role sahip olan refleksler hakkında şu bilgileri verdi:

    ARAMA-EMME REFLEKSİ

    “Bebeğin doğumuyla görülen arama-emme refleksi, tamamen beslenme içgüdüsüyle ortaya çıkar. Dudak çevresine ya da yanaklarına dokunulduğunda bebek otomatikman yüzünü o yöne doğru çevirir ve emmeye hazırlık yapar. Bu refleks, 3 ile 7 aya dek sürebilir. Arama-emme refleksi daha uzun sürerse anne babaların çok dikkat etmesi gerekir. Çünkü 7 aydan fazla süren bu refleks, beyin hasarı habercisi olabilir. Arama-emme refleksinin hiç görülmemesi ise beyin sapında doğumsal bozuklukları, travma ve sinir sistemini içine alan ağır enfeksiyon durumlarını işaret edebilir.

    MORO (SIÇRAMA) REFLEKSİ

    Yeni doğan bebeklerin sağlıklı olduğunun bir göstergesi olan moro (sıçrama) refleksi, bebeğin duyduğu yüksek seslere ve ani hareketlere verdiği tepkidir. Cam veya kapıların hızla çarpması ya da bir cismin yere düşmesi durumunda bebeğin moro refleksi devreye girer. Bu refleks sonucu bebek, olduğu yerde sıçrar ve ellerini hızla göğsüne çeker. Sıçrama refleksi, genel olarak 3 aydan itibaren kaybolmaya başlar. Fakat bazen 6 aya kadar devam ettiği de görülebilir. Bu refleksin görülmemesi bebekte santral sinir sisteminin zedelenmesini ya da farklı bir hastalığın baskılandığının habercisi olabilir. Yanı sıra ani seslere ve hareketlere bebeğin tek bir kısmıyla (sağ ya da sol) tepki vermesi, hareket etmeyen diğer kol ya da bacakta sinir felcinin veya köprücük kemiğinde kırığın varlığını gösterebilir. Tek taraflı sıçrama refleksinin uzun sürmesi ise beyin hasarını işaret edebilir.

    YAKALAMA REFLEKSİ

    Avucuna ya da ayaklarına doğru parmak veya herhangi bir cisim uzatıldığında bebek, içgüdüsel olarak parmaklarını içeri kıvırarak cismi kavramaya çalışır. Bu durum yakalama refleksi olarak açıklanır. Bebekte bu refleks, anne karnındaki 28. haftada başlarken, doğduktan sonraki 2. ayda kendiliğinden kaybolur. Çünkü bebek, 2 aylıkken bilinçli olarak cisimleri yakalamaya başlar. Fakat bebeğin ayaklarındaki refleks 10. aya devam edebilir. Yine yakalama refleksinin görülmemesi gibi durumlarda sinirlerde oluşabilecek bozukluklardan şüphelenilebilir.

    TONİK BOYUN REFLEKSİ

    Yatar pozisyondaki bebeğin başı birden bire herhangi bir tarafa çevrildiğinde, otomatik olarak bebeğin kol ve bacağında dışa doğru açılma görülür. tonik boyun refleksi

    Denilen bu durum doğumdan 3 ya da 4 hafta sonra daha belirgin şekilde ortaya çıkar, 3 veya 4. ayda ise azalma gösterir. Bu refleksin 4 aydan daha uzun sürmesi serebral palsi hastalığını akıllara getirebilir.

    YÜRÜME REFLEKSİ

    Koltuk altlarından tutularak yere basması sağlanan bebeklerde adım atma eğilimi görülür. Gereken zamanda doğan bebekler ayak tabanlarını yere tam olarak basabilirken, erken doğan bebekler ayak parmaklarının ucunda yürümeye çalışır. Bu yürüme refleksi doğumdan sonraki 4. aydan itibaren kaybolur.

    AKSIRMA-ÖKSÜRME REFLEKSİ

    Yeni doğan bebekler hava yollarını açabilmek için yine içgüdüsel olarak aksırma-öksürme refleksi ortaya çıkarır. Bebekler bu refleks sonucu aksırarak üst, öksürerek ise alt solunum yolunu temizler. Bebekler bu refleksini ise yaşamları boyu kaybetmez.

  • Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    Bebeklere yönelik uyku eğitimi yöntemleri geliştiren dünyaca ünlü ABD’li yazar ve uyku uzmanı Kim West’in size bir mesajı var

    Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    “Bebeğim olsun, asla sallayarak uyutmam.” Bu lafı ne zaman duysam aklıma bebek doğunca ayaklarında sallamayı bırakın, eve çingene salıncağı kuran, olmadı arabada uyuyor diye şehrin bozuk yollarında sabaha kadar tur atan akrabalarım gelir. Anne olunca anlıyormuş insan, büyük konuşmamayı ve bebek uyutmanın dünyanın en zor işi olduğunu… Ancak yine bilim imdadımıza yetişiyor. Geleceğin Ayak İzleri–İlk 1000 Gün Zirvesi’ne katılmak üzere ilk kez Türkiye’ye gelecek olan ABD’li yazar ve uyku uzmanı Kim West’e işin püf noktalarını sorduk.

    -Öncelikle bebeği ağlarken kendi haline bırakmak doğru mu?

    Kesinlikle önermiyorum. Bir anne olarak, bebeğimi ağlarken odada bırakamam. Bebeğinizin sızlanması, sinirli ağlamaları uyuma becerisini öğrenirken normal, sabırlı olun.

    – Uyku öğrenilebilen bir beceri mi? Bebeğe kendi başına uykuya dalmayı nasıl öğretebiliriz?

    Ortalama 15-20 dakikada uykuya dalıyoruz. Bu sürede anne-babalar kitap okur, duş alır veya televizyon seyredebilir. Çocuklar da kendilerini uykuya geçirecek şeyler isterler. Peluş oyuncaklarla oynama, parmak emme, kitap okuma, saçlarıyla battaniyeleriyle oynama, sallanma, mırıldanma gibi. En önemlisi çocuğunuzu neyin rahatlattığını ve uykuya geçirdiğini keşfedin. Bir başka altın kural, biliyorum zor ama çocuğunuzun endişesi yükseldiğinde ona hızlı müdahale etmemeye çalışmak. Nazik söylemler, övgü ve sevgi başarının anahtarları. Öğrenilmiş çaresizliğe gerek yok.

    -Bebeklerin kesintisiz uyumaları mümkün mü?

    Uykumuz boyunca hafif uyku ile derin uyku (REM ve non-REM) arasında geçiş yaparız. Bu geçişler sırasında aslında hepimiz uyanıp yastığımızı düzeltir, tuvalete gider, su içeriz. Çok normal, önemli olan tekrar uykuya geçebilmek.

    -Bebeğin rahat uyuyabilmesi için ideal ortam ne?

    Çocuğunuzun kendi başına uykuya dalmasını öğrenmesi için uyku dostu bir ortam hazırlayın.

    Karanlık: Karanlık oda çocuğunuzun biyolojik ritmiyle uyumludur. Bebeğiniz hâlâ gece beslenmesine ihtiyaç duyuyorsa beslenmeyi az ışıkla yapın.

    Beyaz gürültü: Bebekler anne karnında gürültülü bir ortamda bulunur. Gecenin sessizliği onlar için hiç tanımadıkları bir ortamdır. Beyaz gürültü rahatlatır, rahatsız edici sesleri bloklar.

    Sıcaklık: Oda sıcaklığının 20-22 derecede olması idealdir.

    Çevre: Bebeğinizin yatağına bağlanmış uyarıcı oyuncaklar ve oda dekorasyonu ona uyku yerine oyun zamanı mesajı verebilir. Uyku zamanında oyuncakları kaldırarak bebeğinizin dikkatini çekmesini engelleyebilirsiniz.

     

    Kaynak: Habertürk

  • Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Hamilelik şekeri, anne karnındaki bebeğin de hayatını karartıyor.

    Takvim’de yer alan habere göre Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kontrol edilmemiş yuksek şeker, bebeğin kalbine zarar vererek olumune neden olabilir. Bunun dışında iri bebek, buna bağlı doğum travmalarında artış, daha sonra kalıcı sakatlıkla sonuclanabilecek omuz takılmaları, bebeğin suyunun fazla olması, sezaryen ve mudahaleli doğum riskinde artış, gebelik ve doğum surecinde karşılaşılabilecek sorunlardandır” uyarısı yapıyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Gebelikte anne karnında bebek olumlerinin en onemli nedeninin, kontrol edilmemiş şeker olduğu akıldan cıkarılmamalıdır. Gebelikte diyete dikkat etmek ve kilo almamak şeker hastalığı riskini azaltacaktır” diyor.

  • Bebeğin İlk Ayakkabısı Nasıl Olmalı?

    Bebeğin İlk Ayakkabısı Nasıl Olmalı?

    Bebeğin yürüme çağına gelmesi hem ebeveyn hem de bebek açısından yeni bir dönemin başlangıcı sayılabilir. Bu dönemde ayaklarını destekleyip kaslarını güçlendirecek ilk ayakkabı seçimi oldukça önemlidir. Bebeğinize mükemmel bir konfor sunacak bebek patikleri için önerilerimize bir bakın.

    İlk adımlar, çıplak ayaklar…

    Bebeklerin ayağa kalkıp dengede durmaya başladığı ve cesaretini toplayarak adımlarını attığı ilk günlerde hemen ayakkabı almak doğru değil. Ayakkabı olmadan yere daha sağlam adımlarla basan bebeklerin ayak kaslarının gelişmesi için de ayakkabı giymemeleri önemli. Eğer ayaklarını üşüteceklerini düşünüyorsanız kalın çoraplar giydirebilirsiniz.

    Ayakkabının kalıbına dikkat!

    İlk adımlarını bebekleriniz ilk iki haftayı ayakkabısız geçirdikten sonra bebek ayakkabılarına bakınmaya başlayabilirsiniz. Bunun için dikkat edilmesi gereken en önemli konu, seçeceğiniz ayakkabının malzemesinin yumuşak ve doğal olması. Ayakların şeklini alabilen, yumuşak deri kumaşları tercih etmelisiniz. Ayrıca ayakkabıya karar verirken elinizi içine sokup ayağı rahatsız eden bir girinti, çıkıntı ya da dikiş olmamasına dikkat etmelisiniz.

    Taban seçiminin öncelikleri

    Bebeğin İlk Ayakkabısı Nasıl Olmalı? | 1

    Bebek ayakkabısı seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli ayrıntılardan biri de taban. Bebeğin zemini iyice kavrayabilmesi ve kayıp düşmemesi için taban seçiminin yumuşak ve kaymaz olduğu ortopedik bebek ayakkabısı modellerini tercih etmelisiniz. Tabanın ön kısmının yumuşak olup arkaya doğru sertleştiği modeller, ilk adımlar için ideal. Bebek ev ayakkabısı seçimindeyse altında soğuğu kesip kaymayı önleyecek plastik noktalar bulunan çoraplara bir göz atmalı.

    Doğru beden hangisi?
    Ve tabii ki sırada bebeğinizin ayağına en uygun bedeni seçmek var. Seçeceğinizin ayakkabının ayağı sıkmadan kavraması, fakat büyük de olmaması gerekiyor. Bunun için en doğru kontrol yöntemi, deneme-yanılma. Bebeğinizin ayağından rahatça çıkarabildiğiniz, yarım numara kadar büyük ayakkabılar tercih etmek ayakların rahatlığı için oldukça önemli. Ayakkabı giydikten sonra başparmağın da ayakkabının burnuna tamamen yapışmaması gerekiyor. Başparmak ile ayakkabının burnu arasında, işaret parmağınızın ucu kadar bir boşluk olması, bebeklerin ayaklarının son derece rahat olduğu anlamına geliyor.

    Hızla büyüyen ayaklar!
    Her geçen gün biraz daha gelişip büyüyen bebeğe ayakkabının dar gelmemesi de önemli. Bu nedenle ayakkabıyı yeni almış olsanız bile sık sık bedeni kontrol etmekte fayda var. Malum, onların gelişim hızına yetişmek pek mümkün değil.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Kanguru bakımı yapılan bebekler daha zeki oluyor

    Kanguru bakımı yapılan bebekler daha zeki oluyor

    Yenidoğan bebekle sürekli ten teması kurulmasını öneren “kanguru bakımı, çocukların daha sağlıklı, daha zeki ve başarılı olarak yetişmesini sağlıyor

    “Paediatrics” dergisinde yayımlanan araştırma, kanguru bakımı uygulanan bebeklerin diğer bebeklere oranla zeka testlerinde yüzde 3,5 oranında daha yüksek puan aldıklarını gösterdi. Araştırmada, kanguru bakımı uygulanan bebeklerin, beyinlerinde daha yüksek gri madde hacmi bulunduğu tespit edildi.

    Kolombiya’da 1993 ve 1996 yılları arasında doğan 700’den fazla prematüre bebekle ilgili verilerin analiz edildiği araştırma, kanguru bakımı uygulanan bebeklerde erken ölüm oranının diğerlerine oranla daha az olduğunu da ortaya koydu. Araştırmacılar, erken ölüm oranını sürekli ten teması kurulan bebeklerde yüzde 3,5, diğerlerinde yüzde 7,7 olarak belirledi.

    KANGURU BAKIMI NEDİR?

    Uzmanlar, özelikle prematüre çocuklarda kanguru bakımının anne-çocuk ilişkisinin kurulmasına ve çocuğun gelişimine çok faydalı olduğunu belirtiyor. Kanguru bakımı, sakin bir ortamda annenin göğsüne çocuğun yatırılmasıyla bebek ile anne arasındaki tensel temasın sağlanmasıdır. Öncelikle kısa sürelerde başlanarak daha sonra bu süre giderek artırılabilir. Hastanelerde yenidoğan ünitelerinde yatan hemen hemen tüm bebeklere uygulanabilir.

  • İlk adımı ne zaman atmalı?

    İlk adımı ne zaman atmalı?

    Bebeklerin bir yaşına dek yürümüş olması bekleniyor. Ama bu sürenin uzaması ve 18 aylık bebeğin halen yürümemesi halinde altta yatan nörolojik bir hastalık olup olmadığının araştırılması gerekiyor.

     Çıkan ilk diş, ağızdan dökülen ilk kelimeler ve tabii ki atılan ilk adım… Anne-babaların büyük bir heyecan ve coşkuyla beklediği bu özel anlarda duyulan sevinç tarif edilemez. Ama bazen de bu bekleyiş uzun sürer. Dolayısıyla heyecan, yerini endişeye bırakır. Çocuklar ne zaman yürümeye başlar? Kimi çocuklarda görülen geç yürümenin altında neler yatıyor? VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Saliha Kopan Eynallı, çocuklarda yürümeye başlama eyleminin onun nörolojik gelişimine bağlı olarak genelde bir yaş civarında görüldüğünü belirterek, “Bazı çocuklar dokuzuncu ayda, bazıları 14-15 ay civarında yürümeye başlayabiliyor. Altta yatan herhangi bir hastalık olmadan da yürümeye başlama gecikebiliyor. Çocuğun diğer gelişim basamakları normalken, yürümede gecikmesi varsa 18 aya kadar beklenmesi, eğer halen yürümüyorsa o zaman bir çocuk nöroloji uzmanından görüş alınması önem taşıyor” diyor.

    BİRÇOK FAKTÖR DEVREYE GİRİYOR
    Çocukların gelişiminin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Başını dik tutma, desteksiz oturmaya başlama, emekleme ve konuşmaya başlama ayları çocuğun nörolojik gelişimini değerlendirme açısından büyük önem taşıyor. Sekizinci ayına kadar desteksiz oturabilen, dokuz aylıkken mama, dede, baba gibi kelimeler söylemeye başlayan çocuğun nörolojik gelişiminin normal olduğunun düşünüldüğünü belirten Dr. Eynallı, bu çocuklarda yürüme için 18 aya kadar beklenebileceğini ancak çocuk bir yaşına gelmiş olduğu halde halen desteksiz oturamıyor, tek kelime söyleyemiyor ve yürüyemiyorsa bu süreyi beklemeden çocuk nöroloji uzmanına başvurmak gerektiğinin altını çiziyor.

    KORUMACI AİLE YÜRÜMEYİ GECİKTİRMEDE ETKİLİ
    Genetik yapı, kilo-boy oranları, çocuğun erken doğması gibi birçok faktör çocukta bir anormallik olmaksızın yürümenin gecikmesine yol açabiliyor. Ailenin aşırı korumacı tavrı, çocuğa fırsat verilmemesi veya yeterince cesaretli olmaması gibi basit nedenler de yürümenin gecikmesine neden olabiliyor. Bunun yanı sıra kas hastalıkları, metabolik rahatsızlıklar, hipoksik iskemik ensefalopati ve erken doğum gibi nedenler de yürümeyi geciktirebiliyor. Yürümeye başlayan çocukların, sonrasındaki altı-sekiz hafta boyunca ayakkabısız yürümesi önem taşıyor. Bu, yürümenin ve koşmanın öğrenilmesi safhasında çocukların ayaklarıyla dokundukları yeri hissetmeleri sayesinde öğrenmesine yardımcı oluyor.

    Yürüteç kullanmalı mı?
    Dr. Saliha Kopan Eynallı, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Hayır çünkü yürüteç, kaslarının eşgüdümü çok uygun olmadan çocuğun yer değiştirmesine olanak sağlıyor. Ev kazalarına zemin hazırlıyor, çocukları parmak ucunda yürümeye alıştırıyor. Yürüteç çocuğun bağımsız hareket etme becerisini geciktireceği için kullanılmaması gerekiyor. Bunun yerine, çocuğun yürümeyi kendisinin keşfetmesi için desteklenmesi önem taşıyor.”

    Ayşegül Uyanık Örnekal
    Formsanté 2016 – Mayıs sayısı

  • Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi

    Karnınız hızla büyüme yolunda ve siz hamilelikte rahat giyinmenin yollarını arıyorsanız bu yazımız tam size göre.

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi

    Hamileyken kıyafet bulmakta en çok zorlananlar maalesef çalışan kadınlar. Değişen vücut hatlarına uygun pantolon, kazak, gömlek, etek gibi kıyafetler bulmak büyük dert. Bir de bu kıyafetlerin içinde kendinizi rahat hissedip hissetmeyeceğiniz düşüncesi sarınca işin içinden hiç çıkılamaz.

    Hamilelik döneminde seçtiğiniz her kıyafeti aslında bebeğinize göre seçmiş oluyorsunuz. Hem kendiniz hem de bebeğiniz için en rahat ve sağlıklı kıyafete karar vermek durumundasınız.

    Hamilelikte rahat giyinmek sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek için son derece önemli.

    Hamilelikte kıyafet seçerken dikkat edilmesi gerekenler:

    -Hamilelik döneminde giydiğiniz kıyafetin içinde kendinizi rahat hissetmek istiyorsanız çok fazla naylon ve sentetik olmamasına dikkat edin. Mümkünse tercihiniz pamuk oranı çok olandan yana olsun. Çünkü pamuklu kıyafetler hem vücudunuzu daha sıcak tutar hem de vücudunuzun rahat hava almasını sağlayarak terlemenizi önler.

    -Hamileler için özel üretilen beli lastikli rahat pantolonlar tercih edin. Hatta mümkünse genişleyen, karına göre ayarlanabilen modellerden almaya çalışın.

    -Hamilelikte rahat giyinmenin kriterlerinden biri de pamuklu iç çamaşırları. Bol olmalı ve sizi sıkmamalı.

    İşte hamilelikte rahat giyinmenin öneminden kısaca bahsettik.  Peki ya hem şık, hem rahat, hem de sağlıklı kıyafet kombinlerini nereden bulacağım diye kara kara düşünürken, neyse ki DeFacto hamile kadınları düşünüp her kriterin bir arada toplandığı bu ürünleri yapmışlar.

    Haydi bakalım o halde inceleyelim!

    Hamile kadınların her dönemde karşılaştığı kıyafet bulma problemi DeFacto’nun süper tasarımlarıyla son bulacak.

    Sizi şıklığa kavuşturacak bebeğinizi de rahat ettirecek en konforlu ve en moda hamile kıyafetlerinin adresi DeFacto Hamile Giyim Koleksiyonu sizleri bekliyor.

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi | 2

    DeFacto’nun hamileler için hazırladığı en renkli ve cıvıl cıvıl hamile body tasarımı olan üst giyim koleksiyonunu çok seveceksiniz. İster iş yerinde ister evde rahatça giyebileceğiniz şıklıkta.

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi | 3

    DeFacto hamile alt giyim koleksiyonu için hazırladığı hamile pantolonu ne kadar rahat görünüyor değil mi? :) Bizce de öyle. Rahatlığı, şıklığı, kombin imkanları ve kullanım alanlarıyla (günlük, spor, ev giyim, özel anlar, iş giyim vb.)  sizi çok memnun edecek.

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi | 4

    DeFacto hamile giyimde modaya uygun ve çok şık parçalar bulabileceğiniz gibi uygun fiyatları ve kapıda ödeme seçenekleriyle hamileliğin keyfini çıkaracaksınız.

    Hamilelikte Rahat Giyimin Önemi | 5

     

  • Bebekleri ayaklarından öpmeyin!

    Bebekleri ayaklarından öpmeyin!

    Bebeklerin hasas tenine zarar vermemek için çoğu kişi öpmek için ayaklarını seçer. Ancak bebeklerin ayaklarından öpülmesi onlar için tehlikeli olabilir. İşte bebekleri ayaklarından öpmenin zararları

    Bebekleri alnından ya da yanaklarından öpün

    – Çocuklar ayaklarından öpülmez. Zira ayakları öpülen çocuk, hissettiği ‘anormal’ değerlilik hissi ile kıskançlığa meyleder. Böylesi çocuklar anne babalarının kardeşlerine yönelmesinden rahatsız olur. İlgiyi kaybetme kaygısı anormal derecede ilgi ile sevilmiş çocuklarda sıklıkla görülür.

    – Çocuk boynundan öpülmez. Bu, çocukta aşırı hassasiyet kazandırır. Çocuk dudaklarından öpülmez. Bu, hijyenik değildir. Nefes ve ağız yolu ile kapılan enfeksiyonlarda dudaktan öpmenin rolü oldukça yüksektir.

    Bebekleri ayaklarından öpmeyin! | 6

    – Bir de çocuk yanaktan öpülebilir. Öpülürken çocuğun kafası tutulmamalıdır. Sürekli öpülme çocuğun başkalarını memnun etme hissini oluşturuyorsa, bu durum kişilik gelişimini aksatır. Çocuk başkalarını memnun etme aracı olarak öpmeyi veya öpülmeyi kullanmamalıdır.

    – Bunun yanı sıra, çocuk genital bölgesinden öpülmez. Bu, mahremiyet hissi kazanabilmesi ve tacizden korunabilmesi için gerekliliktir.

  • Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat ! Minik yavrusunu sağlıkla kucağına almak pek çok kadının en büyük arzusu şüphesiz. Hal böyle olunca ‘ya anne olamazsam’ endişesinden, ‘hamileliğimde ya bebeğime zarar verecek yanlış bir davranışta bulunursam’ tedirginliğine dek pek çok olumsuz düşünce akla takılabiliyor. Hatta kulağa çalınan hurafeler keyifleri kaçırabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tansu Küçük hamile kalmayı planlayanlar ve anne adayları için kulak asılmaması gereken 10 hurafeyi anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat | 7

    HAMİLELİK SÜRECİNDE…

    Çift canlıyım, 2 kişilik yemem lazım! YANLIŞ

    Gebelik boyunca büyüyen fetus tüm ihtiyaçlarını anneden alıyor. Bu nedenle folik asit, kalsiyum ve demir gibi ilave vitamin ve minerallere ihtiyaç oluyor. Ancak enerji ihtiyacı sanıldığı kadar çok değil. Gebeliğin ilk 3 ayında kalori artışına gerek yok. İkinci üç ay için günlük 350 kalori, son üç ay için günlük 450 kalori artış yeterli. Daha fazla kalori obezite, diyabet ve hipertansiyona da zemin hazırlıyor.

    Mutlaka sol yanıma yatmalıyım! YANLIŞ

    Hamilelik sürecinde eşini nöbetçi gibi görevlendirip sol yanına yatmasını gözetletenler bile olabiliyor. Oysa böyle bir şeye hiç gerek yok. Rahat uyku uyuyabildiğiniz her pozisyonda yatabilirsiniz. Prof. Tansu Küçük “Bebek büyüdükçe ağırlığı artan rahim bebeğe kan taşıyan ana damarlara basınç yapabilir. Aynı damarlar anne kalbine ve beynine de kan tedarik eder. Eğer damarlar kan taşıyamayacak kadar baskı altında kalırsa anne uyanıp yatış pozisyonunu değiştirecek, bebek de etkilenmeyecektir” diyor.

    Hamilelik sırasında köy yumurtası tüketmeliyim! YANLIŞ

    Yanlış olan bir başka inanış da, gebelik sırasında zehirli maddelerden kaçınmak için köylerden süt, peynir ve et alınması, balık tüketmekten kaçınılması gerektiği düşüncesi. Prof. Dr. Tansu Küçük “Kontrolsuz tavuk eti ve köy yumurtası da tehlikeli olabilir, tüberküloz bile bulaşabilir. Pastörize edilmemiş süt ve ürünlerinden brusella, tifo gibi çok tehlikeli hastalıklar kapılabilir. Yeni sağılmış sütü sadece kaynatmak da yeterli olmayacağından hamilelikte günlük şişe süt tüketilmelidir” diyor. Kontrol edilmemiş büyük ve küçük baş hayvanların etlerinden toksoplazma, şarbon, tifo bulaşma ihtimali yüksek. Köpek balığı, kiremit balığı, uskumru ve ton balığının da civa oranı yüksek olduğundan tüketilmemesi gerekiyor. Kirli sulardan toplanan midye bakteriyel enfeksiyonlar taşıyabildiğinden uzak durulmalı. Suşi gibi çiğ balık içeren yiyecekler de riskli.

    Tüp bebek yaptırırsam genelde ikiz-üçüz bebeğim olur! YANLIŞ

    Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasak. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça az. 2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında. Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor. Çoğul gebelik sevimli gibi görünse de riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.

    yaptırdım, mutlaka sezaryen doğum yaptırmalıyım ! YANLIŞ

    “Tüp bebek gebelikleri risklidir ve mutlaka sezaryen ile doğmalıdır” düşüncesi yanlış. Riskli gebelikler anne ya da bebeğe bağlı çeşitli nedenlerle; örneğin annenin hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıkları, ileri anne yaşı (40 ve üstü), erken doğum ya da çoğul gebelikten olabiliyor. Normal giden ve tek bir bebek olan gebelik sadece tüp bebek ile oluştu diye yüksek riskli olmuyor. Diğer tüm gebeler gibi uygun hallerde ve istenirse normal doğum yapılabiliyor.

    Anne adayları dikkat | 8

    HAMİLELİK ÖNCESİNDE…

     İlk 3 ay hamile kalınamazsa ciddi sorun vardır! YANLIŞ

    Çalışmalar yeni evlenen ve hamilelikten korunmayan bir çiftin 12 ayda gebelik şansının yüzde 85 olduğunu ortaya koyuyor. En yüksek gebelik şansı ilk 5-6 ayda olsa da, sonraki 6 ayda da önemli oranda gebelik oluyor. Bir yıl geçmesine rağmen gebelik yoksa o zaman araştırmaya başlamak gerekiyor. Kadının yaşının 35’ten büyük olduğu durumlarda bir yıl yerine 6 ay beklemek yeterli. 35 yaşından sonra azalan yumurta rezervi nedeniyle araştırmaya ve gerekli ise tedaviye başlanıyor. Bazı hallerde ise gebelik için hiç beklenmeden araştırma yapmak gerekebiliyor. Bunlar; kadın birden fazla yumurtalık ameliyatları geçirmişse (çikolata kisti gibi), çocukluk çağında kanser tedavisi almışsa (kan kanseri gibi), komplike karın içi ameliyatı geçirmişse (apandisit delinmesi gibi), birkaç defa kürtaj olmuşsa, ailede erken menopoz öyküsü varsa. Erkek tarafında ise çocukluk çağı kanser tedavisi almış olması, geç yaşta yapılan inmemiş testis ameliyatı, iki taraflı kasık fıtığı ameliyatı, kabakulak geçirilmesi gibi durumlarda hiç beklemeden araştırma yapılıyor. Bu nedenlerle başvuran çift ve doktor arasında detaylı bir sohbet olması, açık iletişim kurulması ve hiçbirşey saklanmaması önemli.

    Çocuğunun olmasını isteyen erkekler cinsel perhiz yapmalı! YANLIŞ

    “Hamilelik olması için erkek bir süre cinsel perhiz yapmalı ve sperm biriktirmelidir; cinsel ilişki doğru günde tek bir kez yapılmalıdır” inanışı da yanlış. Testislerde sperm üretimi sürekli olup sperm yapımı yaklaşık 90 gün sürüyor. Her gün 90 gün önce üretilmeye başlanan spermler döllemeye hazır hale geliyor, sıralar halinde geçit yapan askerler gibi her gün yeni sperm hücreleri olgunlaşıyor. Sperm kanallarında 3 defa boşalmaya yetecek kadar sperm depolanıyor. Sperm kanallarında bekleyen ve uzun süre boşaltılmayan spermler hem hareket açısından yavaşlamaya hem de DNA açısından hasarlanmaya başlıyor. Spermlerin kanallarda 7 günden fazla beklememesi gerekiyor. Sperm boşaltıldıktan sonra kadın rahminde 2 gün canlı kalabiliyor. Yumurta ise 2 gün döllenmeyi bekleyebiliyor. Bu nedenlerle yumurtlama günü civarında (+, – iki gün) sık cinsel ilişki hamilelik şansını artırıyor.

    İlişki sonrası yataktan kalkmamak şansı artırır! YANLIŞ

    Prof. Küçük, “İlişki sonrası yataktan kalkmamak, kalça altına yastık koyarak beklemek hamilelik şansını artırır” düşüncesinin de doğru olmadığını söylüyor. Hareketli sperm hücreleri vajinaya boşaldığında daha ilk anda kuyruk hareketleri ile yüzerek rahim ağzından içeri giriyor. Spermlerin bazıları hemen rahim ve tüplere doğru yüzerken, bazıları da rahim boynundaki girintilerde dinleniyor, enerji topluyor, daha sonra hızla yukarı gidiyor. Küçük, “Kadın ayağa kalktığında akan sıvı prostat ve seminal bez salgılarıdır; bu sıvının geri gelmesi hamile kalmayı engellemez. Bazı kadınlar sperm geri aktığı için hamile kalamadıklarını iddia etseler de doğru değildir” diyor. Diğer yandan, bazı kadınlar ilişkiden sonra yıkanarak hamilelikten korunmaya çalışır. Bu da işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü yıkayarak vajinadan alınabilen kısım, sadece prostat sıvıları olup, sperm hücreleri çoktan rahim kanalına gitmiş oluyor.

    Bebeğimin cinsiyetini belirleyebilirim! YANLIŞ

    Belirli bir diyet, ilişki günü ve pozisyonu ile bebeğin cinsiyetini ayarlamak mümkün değil. Yüzyıllardır tutulan doğum kayıtlarından çıkarılan istatistiklere göre her 100 kız bebeğe karşın 10 erkek bebek doğuyor.

    Başka bir deyişle, bir bebeğin erkek olma olasılığı yüzde 50,5, kız olma olasılığı yüzde 49,5. Bebeğin cinsiyetini erkekten gelen sperm belirliyor. Erkek genetik yapısı 46 XY şeklinde olduğu için spermlerin yarısı X, diğer yarısı Y kromozomu taşıyor. Bu bilimsel bir gerçek ve herhangi bir diyet vs ile değiştirilemiyor. Yani ekşi yenerek “Ayşe”, tatlı yenerek “atlı” olması söz konusu değil.

    Kanser tedavisi görenler çocuk sahibi olamazlar! YANLIŞ

    Kanser tedavisi genellikle üç şekilde yapılıyor; cerrahi, kemoterapi, radyoterapi. Kemoterapi ve radyoterapi erkekte testislere, kadında rahim ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa sebep olabiliyor. Ergenliğe erişmiş bir erkek kanser tedavisi başlamadan önce sperm dondurarak ileride çocuk sahibi olabiliyor. Ergenlikten önce ise henüz sperm üretimi olmadığından; bu durumda testisten biopsi yapılarak alınan doku saklanıyor. Kadınlarda ise yumurta dondurma ya da döllenmiş yumurta (embriyo) dondurma seçenekleri var. Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarında da yumurtalık dokusu dondurmak onları gelecekte anne yapmaya ve menopozu geciktirmeyi mümkün kılıyor.

  • Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı verilir mi ? Bebeklere bitki çayı uyarısı !! Kolik ve gazlı bebeğe rezene, uyumayana papatya, çok öksürene ıhlamur… Bunlar annelerin bebekleri ile yaşadıkları sıkıntılarda en çok tercih ettikleri alternatif yöntemler. Ancak uzmanlar uyarıyor; bitki çayı deyip geçmemek gerek, her bitki ilaç niteliğinde, hekime danışmadan kesinlikle kullanılmamalı.

    Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı uyarısı | 9

    Bebeklerde bitki çayı kullanımı giderek yaygınlaşıyor.

    Gaz giderici olarak rezene ve anason, uykusuzluğa karşı papatya, öksürük ve soğuk algınlığı içinse adaçayı ve ıhlamur en çok tercih edilenlerden.

    Ancak uzmanlar, bir hekime danışmadan bitki çayı kullanımının hayati sonuçlar doğurabileceği yönünde uyarıyor.

    Doğal içerikli bitki çaylarını dahi kullanırken çocuğa bir ilaç verildiğinin unutulmaması gerektiğini belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İncilay Üstündağ, “Bu bitkilerin içinde alerjik reaksiyon yaratanlar var, toksik etkisi olanlar var, zehirli etkisi olanlar var. Adaçayı çok kullanıyoruz ama biz bunu 2 yaş altı çocuklarda ve gebelerde hiç önermiyoruz çünkü adaçayı östrojen içerir. Bazı papatya türlerinin de çok zehirli olduğunu hatırlamamız gerekir” dedi.

    BİTKİ ÇAYLARI DOĞRU KULLANILIRSA YARARLI OLUR 

    Bitki çaylarının hekim danışmanlığında ve doğru formülle kullanıldığında ise önemli bir yardımcı olduğunu belirten Dr. Üstündağ, “İlk 6 ayda lütfen anne sütü dışında hiçbir şey vermeyin. 6 aydan sonraki bebeklerde nezle, öksürük, soğuk algınlığında ıhlamur çayı kullanılabilir. Burada dikkat etmemiz gereken şey; açıkta satılan bitkileri değil biraz daha formüle edilmiş, çay haline getirilmiş şeylerden demleyerek kullanalım, kaynatmayalım ve aşırıya kaçmayalım” diye konuştu.

     

    Kaynak: ntv.com.tr