Etiket: Bebek Gelişimi

  • Yeni Doğan Bebekler İçin En İdeal Besin

    Yeni Doğan Bebekler İçin En İdeal Besin

    Anne sütü, oluşum, hazırlanma ve iletim sistemiyle mucizevi bir besindir. Hamilelik sürecinde süt damarlarının oluşmaya başlaması ve bebeğin doğumuna kadar geçen süreçte en ideal kıvamına getirilen anne sütü, bebeklerin hayata başlaması ve sağlıklı şekilde devam edebilmesi için zengin içeriklerle oluşuyor.

    İlk 6 ay yalnızca anne sütü verilir, sonrasında beslenme alışkanlıkları yavaş yavaş başlar. Genellikle 1 yaşına kadar emzirilir fakat yemeklerle birlikte 2 yaşına kadar emzirilmesi önerilir.

    Yeni Doğan Bebekler İçin En İdeal Besin | 1

    Anne Sütünün Yararları

    Anne sütü; kıvam, ısı ve bileşen değerleri bakımından dünyada olan hiçbir besin maddesinde bulunmayan özel formüller içerir. Bebeğin ilk doğduğunda ve ilk emzirmede kolostrom adı verilen salgı, vücut sistemlerinin ideal biçimde çalışması için çok özel bileşenler içerir.

    Pek çok kadın bu ilk salgıyı, cilt güzellikleri için kullanır. Bu, bebeklerin sağlığı için hazırlanmış ilk gıdadır ve bebeğinizindir.

    Bakteri, virüs ve mikroplara karşı donanımlı bir koruma sağlayan anne sütü, bebeğin sağlıklı gelişimi için antikorlar içerir. Sindirim sisteminin oluşmasına ve gelişmesine yarar sağlar.

    6 ay sadece ve sadece anne sütü veren var mıdır? Tıklayın !

    6.ay Ek gıda Başlangıç Tıklayın !

    Bebek Yoğurdu Tarifi Tıklayın !

    Anne sütünü hiç veremeyenler. Tıklayın !

    Bebeklerimiz için Ek Besin Öneri ve Tarifleriniz Tıklayın !

    Bebeklerde Ek Gıdaya Geçiş Nasıl Olmalı? Tıklayın !

  • Bebeklerde İlk Sesler ve Kelimeler

    Bebeklerde İlk Sesler ve Kelimeler

    Her anne bebeğinin ilk kez hecelemesini, eğlenceli sesler çıkarmasını, farklı tınılarla kahkahalar atmasını ve ilk anne deyişini heyecanla, sabırla ve yüksek sevgiyle bekler. Genellikle tüm bebekler baba ya da dede diyerek konuşmaya başlasalar da dil gelişimini başarıyla tamamlayan genellikle annelerdir.

    Bebek Seslerinden Heceler

    Bebeklerde dil gelişimi farklı evrelerde oluşur. Evrensel olan bebek lisanı, kendine özgü sempati ve eğlence barındırır. Çeşitli sesler çıkarılarak harflere ardından hecelere dönüştürülür.

    Ilk iki ay, ağlama ve refleks sesleri çıkaran bebekler, 2 ila 6 ay arasında sesli ve sessiz harflerden kombinasyon yapılır ve uzun şekilde söylenir.

    Bebeklerde İlk Sesler ve Kelimeler | 2

    6 ila 12 ay arasında ise sesli- sessiz harfle sıralı olarak söylenir ve heceleme türünde sesler çıkarılır. Dil, diş, dudak ve gırtlak kullanılarak hecelemeler yapılır. Bebeklerin dil gelişimi genellikle yetişkinlerin çıkardığı sesleri taklit etme yöntemiyle sağlanır. Tonlamalar daha farklı yapılsa da vurgu ve şive özelliklerine göre dil gelişimi başlar.

    Bebeklerde 12 ila 18 ay arasında anlamlı sözcükler ifade edilmeye başlanır. Genellikle 1 yaşına giren bebekler, ilk kelimelerini söylemeye başlar ve ilk adımlarını atmaya başlarlar. Gelişim tam boyutlu olarak hızla gelişmeye devam eder.

    Kurulan ilk kelimeler bebeğin dil ve iletişim gelişimi açısından oldukça önemlidir. Aynı kelime ile pek çok şeyi ifade etmeye, tanımlamaya çalışırlar. Yetişkinlerin desteği ile yeni kelimeler gelişmeye başlar.

    Çocuklarda geç konuşma nasıl anlaşılır? Tıklayın !

    Bebeklerde Dil Gelişimi ve Süreçleri Tıklayın !

    Bebeklerde Emekleme, Yürüme, Koşma Ve Zıplama Dönemleri Tıklayın !

    Bebeklerde Diş Çıkarma Sürecinde Ebeveynler Nelere Dikkat Etmelidir? Tıklayın !

  • Kolay Bebek Uyutma Yöntemleri

    Kolay Bebek Uyutma Yöntemleri

    Bebek uyutma yolları nelerdir diye merak  ediyorsanız. Kolay bebek uyutma yöntemlerini deneyebilirsiniz.

    Kolay Bebek Uyutma Yöntemleri

    Bebeklerin uykuları hem kendi sağlıkları hemde anne babalar için oldukça önemlidir. Uyku problemi yaşayan bebekler gergin ve hassas olmalarının yanı sıra  ağlama sorunları  ebeveynler için büyük problem oluşurabilirler.

    Kolay Bebek Uyutma Yöntemleri | 3

    Kolay Bebek Uyutmanın Püf Noktaları

    Uyku öncesi bebeğe ılık su lie duş aldırabilirsiniz. Dengelenen kan akışı bebeğin daha kolay bir uykuya geçişini kolaylaştırır.

    Bebek bakım yağları ile masaj yapabilirsiniz. Bu seyede gevşeyen kaslar bebeğin daha sağlıklı uyumasını sağlar.

    Bebeklerin odalarının sıcaklığı terlemesine ve üşümesine neden olmayacak derecede olmalıdır. Ortalama 25 derecelik sıcaklıklar bebekler için ideal sayılabilir.

    Bebeklerin uyudukları oda gün içerisinde iyi havalandırılmış olmalıdır. Temiz hava bebeklerin uyumasını kolaylaştırır.

    Doğru Bebek Kundaklama Nasıl Yapılmalı?

    Uykuya geçişte bebeklerin küçük midelerinin tıka basa dolu olması sağlıklı uykuyu zorlaştırabilir.

    Bebeklerin uykuya geçişini sağlamak için küçük ses tınıları çok önemlidir. İster ebeveynlerin küçük ninnileri olsun istersenizde bebeğin kulağına uygun seviyede sakinleştirici bir müzik deneyebilirsiniz.

    Kolay Bebek Uyutma Yöntemleri | 4

    Bebeğe terletmeyecek pamuklu giysiler giydirin. Bu sayede rahatlamış olan bebek daha kolay uykuya geçebilecektir

    Kundaklama yöntemini deneyebilirsiniz. Bu sayede hareketleri yavaşlayan bebek daha kolay uykuya geçebilecektir.

  • Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    Bebeklere yönelik uyku eğitimi yöntemleri geliştiren dünyaca ünlü ABD’li yazar ve uyku uzmanı Kim West’in size bir mesajı var

    Bebeği kolay uyutmanın altın kuralları

    “Bebeğim olsun, asla sallayarak uyutmam.” Bu lafı ne zaman duysam aklıma bebek doğunca ayaklarında sallamayı bırakın, eve çingene salıncağı kuran, olmadı arabada uyuyor diye şehrin bozuk yollarında sabaha kadar tur atan akrabalarım gelir. Anne olunca anlıyormuş insan, büyük konuşmamayı ve bebek uyutmanın dünyanın en zor işi olduğunu… Ancak yine bilim imdadımıza yetişiyor. Geleceğin Ayak İzleri–İlk 1000 Gün Zirvesi’ne katılmak üzere ilk kez Türkiye’ye gelecek olan ABD’li yazar ve uyku uzmanı Kim West’e işin püf noktalarını sorduk.

    -Öncelikle bebeği ağlarken kendi haline bırakmak doğru mu?

    Kesinlikle önermiyorum. Bir anne olarak, bebeğimi ağlarken odada bırakamam. Bebeğinizin sızlanması, sinirli ağlamaları uyuma becerisini öğrenirken normal, sabırlı olun.

    – Uyku öğrenilebilen bir beceri mi? Bebeğe kendi başına uykuya dalmayı nasıl öğretebiliriz?

    Ortalama 15-20 dakikada uykuya dalıyoruz. Bu sürede anne-babalar kitap okur, duş alır veya televizyon seyredebilir. Çocuklar da kendilerini uykuya geçirecek şeyler isterler. Peluş oyuncaklarla oynama, parmak emme, kitap okuma, saçlarıyla battaniyeleriyle oynama, sallanma, mırıldanma gibi. En önemlisi çocuğunuzu neyin rahatlattığını ve uykuya geçirdiğini keşfedin. Bir başka altın kural, biliyorum zor ama çocuğunuzun endişesi yükseldiğinde ona hızlı müdahale etmemeye çalışmak. Nazik söylemler, övgü ve sevgi başarının anahtarları. Öğrenilmiş çaresizliğe gerek yok.

    -Bebeklerin kesintisiz uyumaları mümkün mü?

    Uykumuz boyunca hafif uyku ile derin uyku (REM ve non-REM) arasında geçiş yaparız. Bu geçişler sırasında aslında hepimiz uyanıp yastığımızı düzeltir, tuvalete gider, su içeriz. Çok normal, önemli olan tekrar uykuya geçebilmek.

    -Bebeğin rahat uyuyabilmesi için ideal ortam ne?

    Çocuğunuzun kendi başına uykuya dalmasını öğrenmesi için uyku dostu bir ortam hazırlayın.

    Karanlık: Karanlık oda çocuğunuzun biyolojik ritmiyle uyumludur. Bebeğiniz hâlâ gece beslenmesine ihtiyaç duyuyorsa beslenmeyi az ışıkla yapın.

    Beyaz gürültü: Bebekler anne karnında gürültülü bir ortamda bulunur. Gecenin sessizliği onlar için hiç tanımadıkları bir ortamdır. Beyaz gürültü rahatlatır, rahatsız edici sesleri bloklar.

    Sıcaklık: Oda sıcaklığının 20-22 derecede olması idealdir.

    Çevre: Bebeğinizin yatağına bağlanmış uyarıcı oyuncaklar ve oda dekorasyonu ona uyku yerine oyun zamanı mesajı verebilir. Uyku zamanında oyuncakları kaldırarak bebeğinizin dikkatini çekmesini engelleyebilirsiniz.

     

    Kaynak: Habertürk

  • Bebekler Neden Erken Uyanır?

    Bebekler Neden Erken Uyanır?

    Bebeğinizde uyku eğitimini tamamlayıp uyku düzenini belirli bir rutine oturttunuz ve her şey yolunda. Ancak bir süre sonra bebeğiniz her zamankinden bir iki saat erken kalkmaya mı başladı?
    Bebeklerde uyku düzeni genellikle 11-12 saatlik bir gece uykusu ile sağlanır. Düzeni değişen bebekleri eski düzenlerine döndürmek içinse günlük bazı rutinleri değiştirmek gerekebilir. Bebeklerde uyku problemini aşmak adına size bazı önerilerimiz olacak.

    Gündüz uykularına dikkat!

    İdeal bir gündüz uykusu süresi belirlemek, bebeğin yaşına bağlıdır ve ihtiyaçtan fazla ya da az uyumak, bebeğinizin gece uykularını da etkiler. Gündüz 3 kez uyuyan bir bebek, sabahları erken uyanmaya başlarsa gündüz uykularını 2’ye düşürmeyi deneyebilirsiniz. Aynı şekilde  ihtiyaçtan az gündüz uykusu da bebeğinizin gece uykusundan erken uyanmasına neden olabilir. Bebeğiniz gündüz yeterince uyumuyorsa bu gece uykusuna yorgun yatmasına neden olur. Yatağa yorgun giren bir bebekse sanıldığı gibi hemen uykuya dalmaz. Uykusunda bölünmeler yaşar ve sabahları da erken uyanabilir. Geceleri bebeğim uyumuyor, diye düşünüyorsanız bunu gündüz uykularına bağlayabilirsiniz.

    Dış etkenlere bağlı olabilir

    Sabahları uyumayan bebeklerin ne sorunu olabilir diye düşünüp canınızı sıkıyor olabilirsiniz. Ancak bu sorun her zaman bebeğinizden kaynaklanmayabilir. Şöyle ki bebeğinizin odasına bakan dış cephede her sabah erkenden başlayan bir inşaat ya da trafik gürültüsü olabilir. Odaya fazla güneş girmesi, kaloriferin sesi, hatta üst katta oturan komşunun her sabah aynı saatte çalan alarmı bile bebeğinizin uyku düzenini etkileyebilir. Dolayısıyla bebeğinizin uykusunu alabilmesi için bu durumları elinizden geldiği ölçüde değiştirmeyi deneyebilirsiniz.

    Ne yapmalı?

    Bebeğinizin erken uyanmasını önlemek için en başta gündüz uykularına yeni bir düzen getirmeyi deneyebilir, çok erken saatte uyanan bebeğinizin rutinini kaydırmaya başlayabilirsiniz. Bebeğinizin daha rahat uyuyacağı düşüncesiyle onu gün içinde çok yormayın. Unutmayın ki bu durum, bebeklerde uykuya dalamama gibi sorunları da beraberinde getirebilir.

    Sabah güneşini bol bol alan bebek odalarında, bebeğin uyku saatinden önce açılmayacak kalın perdeler kullanmak işe yarayabilir. Aldığınız pek çok önleme rağmen bebeğiniz erken uyanıyor, uyandığında da mutlu ve enerjik hissediyorsa bu durumda bebeğiniz uykusunu almış demektir. Buna karşın gece uyku saatini hafif hafif daha geç bir saate taşıyabilirsiniz. Ancak uyku saatinin 1 saat ileri çekilmesi gibi bir radikal değişiklik, yine bebeğinizin düzeninin sarsılmasına neden olacaktır. Bunun yerine 15’er dakikalık kaydırmalarla yeni bir rutin oluşturabilirsiniz.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    “Bebeğin bir eksiği olmasın” düşüncesi aileleri gereksiz ve yanlış vitamin kullanımına itebiliyor. Bilhassa anne sütüyle beslenen ve tüm vitamin ve mineral ihtiyacını anne sütünden karşılayan bebeklerde gereksiz vitamin takviyeleri, çeşitli sıkıntıların yaşanmasına neden olabiliyor.

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    Erişkinlerin ve bebeklerin alacağı vitamin ve mineraller arasında herhangi bir fark bulunmadığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Süha Ünüvar, bebeklerin bazı mineralleri mutlaka alması gerektiğini söyledi.

    Bunların başında kalsiyum, magnezyum, sodyum ve potasyum geldiğini belirten Dr. Ünüvar, “Bu mineraller anne sütü veya biberon maması alan bebekler tarafından otomatik olarak kazanılır. Bu nedenle normal beslenen bebeklerde mineral eksikliği söz konusu değildir. Fakat şiddetli ishal gibi durumlarda böyle eksiklikler ortaya çıkabilir ve bu eksikliklerin giderilmesi gerekir. İshal gibi problemlerin dışında normal beslenme koşullarına sahip bebeklerde bu minerallerin eksikliğine sık rastlanmaz. Ancak yalnızca anne sütü alan bebeklere, anne sütünün demir bakımından fakir olması nedeniyle mutlaka dışarıdan demir takviyesi yapılmalıdır. Bu genellikle biberon mamalarına demir eklenerek yapılır. Anne sütü alan bebeklere ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından da idame dozunda demir verilir” dedi.

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!
    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    “SADECE D VİTAMİNİ TAKVİYESİ YAPILMALI”

    0-1 yaş gurubu olarak adlandırılan bebekler için vitamin ihtiyacına karşılık olarak doktor onayı ile yalnızca D vitamini verilmesinin yeterli olduğunu söyleyen Ünüvar, çünkü bebeklerin, diğer tüm vitaminleri yine beslenmesi sırasında doğal olarak aldıktalırın aktardı, “Diğer vitaminlerin hepsi, hasta takibi sırasında bir eksikliğinin olduğu düşünüldüğünde ve saptandığında verilir. Örneğin; B vitamini komplekslerinin eksikliğinde bebeğin ihtiyacı belirlenir ve bu eksikliği düzeltecek kadar vitamin takviyesine başlanır” ifadesini kullandı.

    HER VİTAMİNİN BİR GÖREVİ VAR

    Vitaminlerin hepsi kendi başlarına önemli işlevlere sahip. D vitamini, kemik yapılarının tam ve normal olarak gelişmesi için gerekli. B grubundaki vitaminler, vücudun, sinir sisteminin, hematolojik sistemin gelişmesi için elzem. C vitamini, vücutta birçok işlev için gerekli olduğu gibi, eksikliğinde skorbüt hastalığı oluşabilir. K vitamini, kanama sürecinde kan pıhtılaşmasına karşın gerekli. A vitamini, göz ve cilt sağlığı için olmazsa olmazlardan. E vitamini ise vücutta birçok kimyasal olayın yanı sıra üreme işlevi için önemli.

    AŞIRI DOZ VİTAMİN TOKSİK ETKİ YAPABİLİR

    Vücut, gereğinden fazla kullanılan vitamini idrar ve dışkı ile vücuttan dışarı atar. Bu nedenle vitaminler vücutta herhangi bir birikime yol açmaz. Fakat yağda eriyen A, E, D, K gibi vitaminler fazla veya aşırı dozda alındığında vücutta birikerek toksik etkiler gösterebilir.

    Bu nedenle vitaminlerin yalnızca gerçekten ihtiyaç duyulduğunda ve vücutta eksiklikler tespit edildiğinde kullanılması gerektiğine vurgu yapan Dr. Ünüvar, “Gerekenden daha fazla verilen vitamin çocukları daha iyi duruma getirmez, aksine çocukların çeşitli sıkıntılar yaşamasına neden olur” uyarısında bulundu.

    VİTAMİN VE MİNERALLER HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

    Uzm. Dr. Süha Ünüvar’ın verdiği bilgiye göre, D vitamini için en büyük kaynak güneş. Bu nedenle çocuklar, D vitamininden faydalanabilmeleri için güneşin zararsız olduğu saatlerde dışarı çıkarılmalı. D vitamini ayrıca, yağda eriyen bir vitamin olmakla birlikte balık, süt ve yumurtada da bulunuyor. B vitamin grubunu, tahıllar, yağsız et, böbrek, yürek, beyin, karaciğer, yer fıstığı, tavuk, ceviz, yumurta, kepek ekmeği ve yağlı tohumlar içeriyor. C vitamini bilhassa meyve ve sebzelerde, K vitamini, koyu yeşil yapraklı sebzelerde bolca yer alıyor. E vitamini ise kuru yemişlerin sahip olduğu yağlarda mevcut.

  • Oyun Halısı Nasıl Seçilir?

    Oyun Halısı Nasıl Seçilir?

    Bebeğin doğumundan itibaren kullanabileceğiniz, eğlenceli ve geliştirici ürünler arıyorsanız ilk seçiminizi oyun halısından yana yapabilirsiniz. Yumuşak tabanı ve üzerindeki çeşitli şekillerdeki oyuncakları ile bebeklerin ilgisini her an canlı tutan oyun halıları 8 aylık bebeklere kadar kullanılabiliyor. Peki, bebeklere oyun halısı seçerken nelere dikkat etmek gerekiyor?

    1. Ürün özellikleri
    Bebeğinizin yalnız başına da keyifli vakit geçirmesini sağlayan oyun halılarını satın alırken dikkat etmeniz gereken özelliklerin başında, ürünün nasıl bir materyalden yapıldığı geliyor. Bebeğiniz için her şeyin en sağlıklısını seçmek birinci önceliğiniz olduğundan, tercih edeceğiniz oyun halısının zararlı bileşenleriçermediğinden emin olmalısınız.

    oyun_halisi_alirken_dikkat

    2. Gelişime katkısı

    Oyun halıları bebekleriniz için eğlenceli bir alternatif olmasının yanı sıra, gelişime de birçok katkı sağlar. Örneğin sarkan oyuncakları yakalama aktivitesi sunan oyun halıları, yattığı yerden uzanan bebeklerin kas gelişimine katkıda bulunur. Sesli ve ışıklı oyuncakların nasıl çalıştığını keşfetmek, sebep-sonuç ilişkisinin öğrenilmesini kolaylaştırır. Yuvarlanma, emekleme ve oturma gibi becerileri de geliştiren bu oyuncaklar, bebeklerde el-göz koordinasyonu ve kavramlar arasında bağlantı kurma gibi yetenekleri de pekiştirir.

    3. Konforlu ve hijyenik tasarım

    Bebeğinizin kendi başına eğlenmesini sağlayan oyun halılarını tercih ederken alta denk gelen kumaşın yumuşacık olmasına özen göstermelisiniz. İçerisindeki oyuncakların takılıp çıkarılabilir olması, bebeklerin dilediklerinde sevdikleri oyuncaklarla oynayabilmeleri açısından da önemlidir. Ayrıca oyun halısını saran kumaşların anti bakteriyel ve yıkanabilir özellikte oluşu, bebeğin hijyeni açısından önemlidir. Unutmayın ki bebeğiniz buradaki oyuncaklarla dişlerini kaşımak isteyebilir. Dolayısıyla parçaların yutulabilir büyüklükte olmaması da bir diğer dikkat edilmesi gereken noktadır.

    Bebeklerin sesli, ışıklı ve renkli oyuncaklara çok daha tepkisel yaklaştığını biliyoruz. Bu nedenle seçeceğiniz oyun halısındaki oyuncakların böyle olmasına özen gösterebilirsiniz. Özellikle bebekler aynalara bayılır. Ayrıca unutmayın; bebeğiniz bu oyuncaklara en başta biraz çekingen ve korku dolu gözlerle yaklaşabilir. Bunun için ona biraz zaman tanıyabilir, oyun halısındaki oyuncakları keşfetme aşamasında onun yanında olabilirsiniz.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Bebek gelişimi ve suyun önemi

    Bebek gelişimi ve suyun önemi

    Yüzmenin çok yararlı bir spor olduğunu hepimiz biliriz. Fakat neden çok yararlı olduğu konusunda net bir cevap veremeyebiliriz. Anne olarak, bebeklerimiz büyürken diğer bebeklerin gelişimi ile kendi bebeğimizin gelişimini karşılaştırmaya çalışırız. Yapmakta geç kaldığı fiziksel hareketleri, neden zamanında yapamadığı konusunda araştırmalar yaparız. Yaşı kaç olursa olsun, çocuğunuzun her yönden gelişebileceği bir yer olsaydı götürmek istemez miydiniz?

    Bebeklerin gelişiminde suyun nasıl bir rol oynadığını öğrenmeye ne dersiniz? :)

    Rusya’ da yapılan bir araştırmaya göre; yeni doğmuş bir bebek, suda yaptığı aktivitelerde yer çekimi etkisi olmadığı için karada yaptığı hareketlere kıyasla kendini 3 farklı şekilde geliştirebileceğini öne sürer.

    1- Vücudunu ve beynini geliştirir.
    2- Suda serbest bir şekilde hareket ederken çevresini araştırır ve farklı deneyimler edinir.
    3- Yeni sorun çözme yeteneği ve görevi yerine getirme ile ilgili beyin fonksiyonlarını geliştirir.

    bebek_gelisimi_ve_suyun_onemi

    Beyin gelişimi doğumdan çok daha önce başladığı ve doğumdan sonra devam ettiği bilinmektedir. Yeni doğan bebekler çok fazla miktarda bilgi alma becerisine sahiptir. Doğumdan itibaren bebekler, çevresindeki dünya ile ilgili çok şey öğrenirler.

    Bebekler 3 ay dan itibaren sağa sola dönebilirler. 6 aydan itibaren oturmaya başlayabilirler. 8 aydan sonra emeklemeye başlayabilirler. Su içinde yeni doğmuş bir bebek karada aylarca kullanamayacağı kasların tümünü suda kullanabilir. Bebek doğduğunda neredeyse tüm kas lifleri olmasına rağmen bunlar henüz tam olarak gelişmemiştir; lifler küçüktür. Büyüme 18. aya kadar çok hızlı olur, iskeletle birlikte kafadan aşağıya doğru gelişerek uzar ve kalınlaşır. Aynı zamanda lifler içten dışa doğru genişler ve büyür.

    Fiziksel aktivite, kuvvet ve koordinasyon gelişimine yardımcı olur. Bu sayede motor gelişimi meydana gelir. Bebek daha hareketli olmaya başladığında kas gelişimi artar.
    Suda egzersiz yapabilmeleri kas simetrilerinin gelişimine yardımcı olur.
    Bebek ve okul öncesi yüzme eğitimi, bebeklerin vücudunun her iki tarafındaki kasların simetrik olarak geliştirmesini sağlamak üzere fizyoterapi ve osteopatiyi bir araya getirerek bebeği güçlendirir.

    Ayrıca yetişkinlerde olduğu gibi yüzmek, bebeklerin kalp, solunum sistemi ve genel sağlık durumunu geliştirir.
    Engelli bebekler suda serbest şekilde hareket edebilme imkanı bulurlar. Bebek yüzme eğitimi özellikle prematüre bebekler için faydalıdır çünkü yüzme prematüre bebeklerin motor gelişimini yeniden elde etmesine yardımcı olur.

    Bebeğin hayata gelmesi bir mucize olduğu gibi, Suyun da bu evren üzerinde sayısız mucizeleri vardır. 9 ay Su içinde oluştuktan sonra, suya olan bağlılığımızı doğduktan sonra devam ettirdiğimiz sürece sağlığımıza kattığı yararları görebiliriz.

    Yaşadığınız bölgede bulunan sertifikalı ve uluslararası kuruluşlarda bebeklerinize yüzme dersi aldırabilirsiniz. Bu sayede sizlerde bebeğinize doğru yüzme tekniklerini öğretebilmek için temel bilgiye sahip olabilirsiniz.

    Böylelikle çevremizde kolaylıkla bulabileceğimiz Suyu sağlığımız için kullanmaya başlamaya ne dersiniz?

    Bir sonraki yazımda size psikolojik ve sosyolojik açıdan suyun mucizelerinden bahsedeceğim.

    Haydi suda buluşalım :)

    Yasemin Yücesoy
    Master Bebek yüzme Eğitmeni

    Kaynak: kidolindo.com

  • Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile sperm üretme sayesinde kanser tedavisi gören veya zayıf sperme sahip olan erkekleri baba olma hayallerine kavuşturacak

    Testislerden alınan doku örneklerini laboratuvar ortamında geliştiren uzmanlar, döllenmeye imkan veren sperm üretmeyi başardı.

    Dünya ‘kök hücre’ araştırmalarını büyük bir heyecanla takip ediyor. Henüz deney aşamasındaki çalışmaları yürüten araştırma merkezleri, tedavi amaçlı uygulamalara da imza atıyor. Bunların bazılarında elde edilen başarılı sonuçlar, bilim adamlarını daha da umutlandırıyor. Ancak bu münferit sonuçlara bakarak kök hücre ile kanser, alzheimer, parkinson, felç ve benzeri çaresiz hastalıklar yenilmek üzere” demek için henüz çok erken.

    Erkek kısırlığını yakın gelecekte bitirecek gelişme

    Kök hücre araştırmaları Türkiye’de de yapılıyor. Yağ dokusu kaynaklı yetişkin kök hücre çalışmaları yapılmakta, “Kök hücre çalışmalarının en önemli amacı günümüzde tedavi imkanı olmayan kronik hastalıkları, kanseri, yaşam kalitesini düşüren alzheimer ve parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları tedavi etmek ve organ yetmezliğinden kaynaklanan problemleri gidermektir. Hedeflenen amaç bugün tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasına karşın elde edilen gelişmeler bu ölümcül hastalıkların yakın gelecekte kök hücreler kullanılarak tedavi edilebileceğini göstermektedir

    Kök hücre çalışmalarının tek amacı uygun şartlarda uygun kişilere hücre nakli yaparak hastalıkların tedavi edilmesi değil. Tedavi edici ilaçların geliştirilmesi ve hastalıkların daha iyi tanınması da hedefler arasında.

    -Kök hücre çalışmalarında neler hedefleniyor ?

    Kök hücreyi yapabilmeyi yardımcı üreme teknikleri sağlıyor. Kaynak embriyo ya da embriyo dışı dokular. Embriyodan elde edilen kök hücrelere inanarak bu işe başladık. Bilimde ileriyi hayal edebilmek ve görebilmek önemlidir. Ama hayal bilgiler doğrultusunda oluşmalıdır.

    Hedef, bugün için tedavisi imkansız hastalıkların tedavisini sağlamak. En önemlisi, kısırlıktan önce, hayatı tehdit eden ve bugün için net bir tedavisi olmayan hastalıkları tedavi etmek. Çevremizde çok fazla kanserli var. Önemli bir kısmı yemek borusu kanseri. Tedavisi yok. Acaba kanser tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olabilir mi ?

    Ayrıca ilerleyici romatizmal hastalıklar, alzheimer ve parkinson gibi ilerleyici beyin hastalıkları var. Bunlar kanserden daha ağır. Kanserde en azından, kişi belli süre acı çekip sonra kaybediliyor. Ama ilerleyici beyin hastalıkları, bütün yaşam boyunca devam ediyor. Stefan Hawkinks, inanılmaz bir beyin ama ALS hastası. Suna Kıraç da öyle. ALS’li çok hasta var Türkiye’de. Bunların yanında çocuklarda sık görülen lösemi gibi kanser tipleri. Acaba hücre ve doku nakli kanser tedevisi için bir alternatif olabilir mi ?

    Bugün için şeker hastalığı çok önemli. İnsanı kısa sürede öldürmüyor, ama yaşam kalitesini çok azaltıyor. Yaşam kalitesini azaltan başka hastalıklarda da aynı şekilde kullanılabilecek mi diye düşünerek yola çıktık.

    Bugünkü ileri teknolojiye rağmen tedavi edilemeyen iki grup hasta var. Biri hiç sperm üretimi olmayan erkekler. Testislerden biyopsi alınsa dahi, hiç sperm gelişimi olmayan erkekler var. Bunlarda büyük ihtimalle genetik faktörler, spermi oluşurken belli bir noktada durduruyor. Bloke ediyor. Bu blokajın ötesine geçirebilir miyiz? Daha ileri hücreler elde edebilir miyiz ? Bugün için cevap hayır. Bir sürü şey denendi ama hiçbiri bu tür erkeklerin tedavisine imkan vermiyor.

    Sperm üretimi olmayan erkeklerde, kök hücreden sperm hücrelerini elde edebilmeyi hedefleniyor. Bu birden hareket eden sperm hücrelerini elde etmek anlamında değil. Dölleyebilecek özellikte olan, daha ilkel de olsa sperme giden o ara hücreleri elde edebilmek ve bunları kullanarak döllenmeyi sağlamak.

    Kadınlarda da, yaşlanmış, yumurta sayısı azalmış ya da bitmiş olanları tedavi edilememektedir. Acaba bu kadınlarda da olgun bir yumurtayı değil ama, olgun yumurtanın önceki hücrelerini kök hücreden elde edip sonra bunları olgunlaştırarak kullanabilir miyiz diye düşünülmektedir. Fakat bu uzak bir hedeftir.

    -Hükümetin bu çalışmalara bakışı ?

    Çok gelişmiş olduğunu iddia eden birçok ülkede uygulanmayan ama insanlığın faydası için olan uygulamalar bugün Türkiye’de uygulanabiliyor. Türkiye’de başkasına ait sperm ve yumurta kullanılmıyor. Bu, birçok yönüyle tartışılabilir. Ama Türkiye’de embriyoda genetik tanı yapmaya müsade ediliyor. Bu çok önemli. Bu tıbba aydın bir bakış açısıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın insan klonlamasına karşı tamamen negatif baktığı kesin. Cinsiyet tayinini yasakladığı kesin. Ama bunun dışında şarlatanca olmayan ama insanlığın hayrına olabilecek çalışmaları kesinlikle destekleyeceğini düşünülmektedir. Burada embriyolardan elde edilen kök hücreler ne kadar etiktir diye bir tartışma konusu olabilir. Bakanlığımızın ve diğer ilgili mercilerin, araştırma ve insan sağlığını tedavi etme amaçlı ise buna sıcak bakacağını biliyorum. Kullanılamaz diye bir karar çıkmaz.

    KÖK HÜCRE NEDİR ?

    Kök hücreler, ‘yetişkin’ ve ‘embriyonik’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yardımcı üreme tekniklerinde arta kalan ya da kullanılamayacak durumda olan embriyolar, çiftlerden izin alınarak kök hücre çalışmalarında değerlendirilebiliyor.

    Hücre, bir canlının en küçük hayati parçası. Canlının sağlığı, hücrelerin yeterince kendini yenilemesine, özelliklerini kaybetmemesine ve hastalık yapıcı her türlü unsura karşı dirençli olabilmesine bağlı. Kök hücreyi insan sağlığı için son derece önemli kılan sebep, sınırsız çoğalma özelliğine sahip olması. Uygun ortamı bulduğunda organ ve dokuyu oluşturan hücre tiplerine dönüşebiliyor. Kök hücre, gereken organlarda hücre yenilenmesine ve bazı hasarlı dokuların iyileşmesine imkan tanıyor. Kök hücreyle ilgili çalışmalar aslında 50 yıl öncesine dayanıyor. Kemik iliğindeki yetişkin hematopoetik kök hücrelerin kan hücrelerine dönüştüğünün keşfi, kan kanserinde dönem noktası oluyor. Günümüzde kemik iliğindeki kök hücrelerin kan haricinde kas, kemik ve damar hücrelerine dönüşebildiği görüldü. Ayrıca yetişkin tip kök hücrelerin, sadece kemik iliğinde değil; sinir, kas, karaciğer, göz ve deri gibi organ ve dokularda bulunduğu da artık biliniyor. Arayışlar sonucunda 1998’de insan embriyosundan kök hücre elde edildi. Bu bir çığırdı. Çünkü, embriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerdeki sınırlılığın aksine, insan vücudundaki tüm hücre türlerine dönüşebilme özelliğine sahipti. Emriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerden daha elverişli olmasına rağmen, kanser oluşma riski, doku uyumu problemi ve etik kaygılarla kliniklerde test amaçlı kullanılmaya başlanmadı. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda yağ dokusunda da yetişkin tip kök hücreler olduğu belirlendi.

    Testis dokusu alındı
    Nature Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, Takehiko Ogawa başkanlığındaki ekip, testisten alınan dokulara gerekli protein ve diğer besinleri vererek sperm oluşmasını sağladı. Buluşun özellikte kanser tedavisi gören erkeklere yeniden çocuk sahibi olma imkanı vereceği söyledi. Ayrıca dokudan elde edilen spermin, dünya çapındaki milyonlarca kısırlık tedavisi gören erkek için de umut ışığı olduğu belirtildi.
    Buna göre tamamen kısır veya döllenmeyi sağlayamayan zayıf sperme sahip olan erkeklerin spermleri laboratuvar ortamında geliştirilecek. Böylece erkeklerin kısırlığı tamamen tarih olacak ve başka birisinden sperm almalarına gerek kalmayacak. Tekniğin ayrıca donmuş testisler üzerinde bile işe yaradığı belirtildi. Ogawa, “Bir sonraki hedefimiz kadın için laboratuvar ortamında yumurta üretmek” diye konuştu.

    Henüz çok az hastada denenen ve bir kısmında olumlu neticeler alınan uygulamaların hala araştırma aşamasında ve gelişmeler umut verici. Ergenliğe girmeden önce kanser tedavisi geçirmek zorunda olan erkek çocukları için ileride çocuk sahibi olabilmeleri amacıyla, ‘Kök hücreden sperm hücrelerinin üretilmesi yolunun açıldığına’ dikkati çeken aratırmacılar, “Bu yöntemle, kanser tedavisi öncesi testis dokusu dondurularak, tedavi sonrasında sperm hücresi üretebilen kök hücreleri geri nakletmek mümkün oldu” diye konuştu.

    Kök hücreden sperm üreten hücre!

    İnsan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.

    Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.

    Yumurta ve sperm hücrelerinin üretilimin sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığı bir gerçektir.

  • Tekrarlayan Düşükler ve Yeniden Hamile Kalmak

    Tekrarlayan Düşükler ve Yeniden Hamile Kalmak

    Kadınların 21’inci gebelik haftasından önce bebeklerini kaybetmesinin düşük olarak tanımlandığını ifade eden uzmanlar, ‘tekrarlayan düşük’ olarak isimlendirilen birden fazla kaybın olduğu durumlarda infertilite (kısıklık) tedavisi gerekebileceğini belirtiyor…

    Düşükten sonra hamile kalmak için acele etmeyin…

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sema Demirsoy, bir kez düşük yapıldıktan sonra ikinci gebelik için anne adayının yaklaşık 6 ay beklemesi gerektiğini belirterek bunun nedenini şöyle açıklıyor:

    “Düşük gebelik haftasına bağlı olarak değişmekle birlikte acil bir tablo olarak karşımıza çıkar. Şiddetli kanama ve ağrıyla başlar, bazen kanamayı durdurma şansımız olmayabilir. İçeride bebeğe ve kesesine, zarlarına ait dokular kalır, rahim bunları tamamen temizleyince kadar kanama devam eder. Bazen anneler, kan kaybına bağlı olarak bazı sorunlar yapabilirler.

    Düşük yapan annenin düşük sonrası mutlaka kan sayımı, kan tablosu, folik asit depolarının ne durumda olduğunu değerlendirmek gerekiyor. Annenin eksiklerin tamamlanıp kadının yeni bir gebeliğe hazır hale gelmesi yaklaşık 6 ay sürer. O nedenle de düşükten sonra yeni bir hamilelik için 6 ay beklenmesinde yarar var”.

    Tekrarlanan düşükler de tedavi edilebiliyor

    Tekrarlayan düşüklerin toplumda görülme sıklığı yüzde 2-3 arasında değişiyor.

    Günümüzde arka arkaya 8-10 düşük yapan ve çocuk sahibi olamayan birçok insan olduğunu belirten Dr. Sema Demirsoy, “Bir kez düşük yapan her anne, ikinci gebeliğinde tedirgin oluyor. Bu yanlıştır, bir kez düşük yapmış olmak tekrar yapmayı gerektirmez. Kadın iki ve üzerinde düşük yapıyorsa araştırma yapmak önemlidir. Günümüzde tekrarlayan düşüklere yönelik tedaviler mevcut” diyor.

    Daha çok 35 yaş üzerinde görülüyor

    Düşükler daha çok 35 yaş üzeri gebeliklerde kromozom anomalilerine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bebekteki kromozom hastalıkları düşüklerin temel nedenlerinden biri. Bebekte bazı ciddi hastalıklar, erken kayıplara neden oluyor. 35 yaşında bu hastalıklar arttığından, 35 yaş üzeri annelerde düşük daha fazla görülüyor. Düşük 20 yaş altındaki annelerde de ortaya çıkabiliyor. Bu yaş grubunda kadının vücudu henüz hamileliğe hazır değil. Bu nedenle bebeği taşımayabiliyor. Araştırmalar gebelik için en uygun yaş aralığını 23-25 olarak gösteriyor.

    Düşük neden oluyor?

    Düşüğün ortaya çıkmasında hem anneye ve hem bebeğe bağlı nedenler olabiliyor. Anneye bağlı nedenleri anlatan Dr. Sema Demirsoy, bunları şöyle sıralıyor:

    – Annenin gebeliği taşımakta yetersiz olması sonucunda düşük oluşabilir. Rahimdeki şekil anomalileri, rahimdeki bölmeler, rahim içini kaplayan miyom, polip gibi oluşumlar da düşüğe neden olabiliyor.

    Rahim ağzı yetmezlikleri görülebiliyor.

    – Anneye bağlı progesteron adını verdiğimiz yumurtalıktan salgılanan hormon gebeliğin devamını sağlıyor. Eğer bu hormon ile ilgili bir sorun olursa düşük ortaya çıkabiliyor.

    Açıklanamayan düşükler de var

    Anneye bağlı nedenlerin dışında anne veya babadaki kromozom hastalıklarının da düşüğe yol açabileceğini ifade eden Dr. Sema Demirsoy, şu bilgileri veriyor:

    “Bizim aydınlatmaya çalıştığımız ve büyük bir grup olan oto immün (bağışıklık sistemi) hastalıkları dediğimiz gruptakiler, açıklanamayan gebelik kayıplarının büyük bir kısmını oluşturuyor. Uyguladığımız tedavilerle arka arkaya tekrarlayan kayıpları olan annelerin gebeliklerinin, sağlıklı bir şekilde devamını sağlayabiliyoruz.

    İnsanın bağışıklık sistemi bazen kendi vücuduna yabancı olmayan dokuları da yabancı gibi algılayıp savunma hücreleri geliştiriyor. Hücre yapısında bulunan bir protein vardır, hücre zarındadır. Bazı kişiler buna karşı bir antikor üretir, gebelikte özellikle plasentadan bebeğe giden akımın bozulmasına ve bebeğin kaybına neden oluyor. Bu grup hastalara biz aspirin veya heparin gibi kanı sulandırıcı ilaçlar veriyoruz. Günde bir kez yapılan iğnelerle ve düşük doz aspirinle müdahale edebiliyoruz.”

    Tekrarlayan gebeliklerin daha önceki tedavi edilebilirlik oranları düşükken bağışıklık sistemini baskılayan kortizonun kullanılmasıyla gebeliğin devamını sağlayabildiklerini anlatan Dr. Sema Demirsoy, “Tüm bunların dışında, uygulanan birçok tedaviye rağmen, yanıt alınamayan bir hasta grubu var yine de. Yapısal anomalilerde bir kısmı cerrahi olarak düzeltilebiliyor, ancak bir kısmında; rahim içindeki boşluk gebeliğin büyümesine izin verecek hale getirilemiyor. Tekrarlayan gebelik kaybının tedavisinde; kromozom hastalığı olan, genetik olarak bazı hastalıkları taşıyanlarda başarılı olunamayabiliyor” diyor.