Etiket: aşk

  • Romantizmi canlı tutmanın yolları

    Romantizmi canlı tutmanın yolları

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir..

    Dünyada en az bir kişi tarafından fark edilir olmayı istemek gayet doğal ve güzel bir beklentidir. Bağlılık diye bir olgu yalnızca romantik ilişkilerde değil bütün ilişkiler de vardır ve insanlar bu konuda çok hassastır.

    Hikayenin bittiğine ve özel biriyle karşılaşınca her şeyin yoluna gireceğine inanan insanlar için hakikat sancılı bir uyanma süreci olabilir. Hikayenin başı hemen hemen her zaman filmlerdeki kadar heyecanlı ve güzeldir. Ancak hormonlar etkisini kaybedip hayatın toz pembesi görünmez olunca, sarsılmak ve o peri masalının nereye gittiğini düşünürken duvara toslamak fazlasıyla mümkündür. Peri masalı besleneceği bir kaynak ve emek ister.

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir: 

    1. İnsanlardan koleksiyon yapmayın, onları sevin.

    Hiçbir yer bir kişinin mahremini gösterebileceği yerden daha fazla ”mülkü” değildir. Yakınlık hassasiyet gerektirir ve bazı insanlar için bu duvarı yıkmak korkutucu olabilir. Kalbinizi korumak ihtiyacınız olan bir şey olabilir elbette ancak birisi sizi gerçekten tanısın istiyorsanız, bütün çıplaklığınızla orada durmalısınız. Bütün güzelliğiniz ve bütün acınızla…

    Bir şeyleri düzene sokmak istediğinizde partnerinizin sizi hiç tanımadığını fark edeceksiniz. Görünür olmak istiyorsanız, kendinizi göstermeye gönüllü olmalısınız. Ve biriyle sağlıklı bir ilişki yaratmak için kendinizi de tanıyor olmalısınız.

    Öte yandan sizin için doğru olanı açıkça nasıl söyleyebilirsiniz? Sizi ne harekete geçirir, ne korkutur, neye ihtiyacınız vardır?

    Size ait olanı tanıma yeteneği hayati bir durumdur, bu yüzden gerektiğinde özür dileyebilir, kendinizi açıkça ifade edebilir, çekindiğiniz konular üzerine kafa yorabilirsiniz, ki bu ilişkinin en büyük hediyelerinden biridir. Gerçek samimiyetin yolu budur.

    Hiç kimseyi kendinize saklayamazsınız ancak gerçekten istekliyseniz, birlikte en iyi olmak için aşk, sabır ve bağışlayıcılık dolu bir alan yaratabilirsiniz.

    2. İnsanlar her zaman değişkendir dolayısıyla sıkılmak için hiç bir neden yok.

    Birçok insan ilişkilerinde şunları söyler: Ben bu insanı tanıyorum, yıllardır onunlayım ve artık fark edebileceğim hiçbir şey yok. 

    Sorun tam da bu: Partneriniz de tıpkı sizin gibi zamanla değişiyor. Siz aynı siz değilsiniz; bir yıl veya beş yıl hatta bir hafta önceki siz değilsiniz ve ne de partneriniz böyle.

    Sevgilinizle tanıştığınızda ne hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Kesinlikle onun heyecan verici olduğunu düşündünüz. Ne kadar, kibar ne kadar özeldi… Muhtemelen ellerine, gülüşüne ya da size nasıl baktığına dikkat etmiştiniz. Ancak bir şeyleri fark etmeyi bırakmak çok basittir.

    Başkalarının hatalarına odaklanmak her zaman daha kolaydır. Asıl zor olan kendi hatalarını görmek ve onları değiştirmeye çalışmaktır. Partnerinizin karakterini değiştiremezsiniz ancak yapmakta olduklarınızı değiştirmeniz mümkün. Yaptığınız her şeyi çok normal mi buluyorsunuz? Bugün daha farklı, daha beklenmedik bir şey yapmaya ne dersiniz? Bu sizin ve partnerinizin arasındaki enerjiyi yükseltecek ve onu şaşırtacaktır.

    3. Bütün kalbinizle dinleyin.

    Hayranlık duymak kolay ama samimi olmak zordur. Bir anlaşmazlığın ortasında, herkes partnerinin konuşmasını dinlemek yerine kendi konuşma sırasının gelmesini bekler. Yılların hikayesi bir toz bulutu olur ve birden ortadan kaybolur. Haklı olma isteği insanı kör ve sağır bir hale getirir ve kimileri o kadar ileri gider ki konuşmanın hiçbir dürüst yanı kalmaz. Eğer bu bir dövüş, partneriniz ise sizin rakibiniz olsaydı, kazanmaktan söz edebilirdik. Ancak ilişki bir oyun değildir ve sevdiğiniz insan acı çekiyorsa bu oyunun kazananı yoktur. Ya egonuzu ya da ilişkinizi korursunuz. Gerçek aşk, duyarlılık ve samimiyet gerektirir.

    Birçok insan aşkı kontrol ve manipülasyon ile birbirine karıştırır. Ancak aşk kabul ve takdir ile alakalıdır. Bu her şey yolunda gidecek anlamına gelmiyor elbette. Yalnızca insanları olduğu gibi görün, kendinizi severken onları da kabul ve takdir edin. Gerçek bağlılığa emek vermeye devam ederken bütün bu bahsedilenleri de aynı zamanda yaparsanız, bu partnerinizi seviyor olmanız ve kendinizle de gurur duymanız anlamına gelir.

    Gerçek bir birlikteliğin binlerce güzel yanı vardır ve hepsi de çaba gerektirir. Her ne sebeple olursa olsun, peri masalları veya romantik komediler bu çabalardan hiç söz etmezler.

     

     

    Kaynak: hthayat.com

  • Aradığınız kişinin o olmadığını gösteren 5 işaret

    Aradığınız kişinin o olmadığını gösteren 5 işaret

    Flört ettiğiniz yakışıklının size göre olup olmadığı konusunda kafanızda soru işaretleri mi var? İlişki Uzmanı Matthew Hussey, hangi durumlarda flörtü sonlandırıp arkanıza bile bakmadan uzaklaşmanız gerektiğini açıklıyor.

    AYNI ŞEYLERDEN ZEVK ALMIYORSANIZ

    Siz yeni yerler keşfetmeye, tecrübeler edinmeye bayılırken hayatınızdaki erkek pijamaları ve ilkokul arkadaşlarıyla Friends bölümlerini tekrar tekrar izliyorsa ilişkinizde alarm butonunun çaldığını söyleyebiliriz. Siz yeni heyecanlara tutkunken o bu tutkunuzu paylaşamıyorsa kendinizi bu yorucu ilişkiye sokmayın.

    YANINIZDAN HİÇ AYRILMIYORSA

    Zamanının tamamını sizinle geçirmek istemesi ilk etapta romantik gelebilir. Ancak bu, ileride onsuz plan yapmanızdan rahatsız olacağı anlamına geliyor. Eğer hayatınızdaki erkek hobilerinizden, isteklerinizden ve arkadaşlarınızdan uzaklaşmanıza neden oluyorsa asıl uzaklaşmanız gerekenin o olduğunu unutmayın.

    DAHA TUTKULU OLMASINI İSTİYORSANIZ

    Tembellik eğilimi ilişkinizin başında bile sizi rahatsız ediyorsa bu huyunun değişeceğini ummaktan vazgeçin. Yeni iş bulması veya egzersize başlaması mucizevi şekilde karakterini değiştirip onu daha heyecanlı, atik veya tutkulu biri haline getiremez. Zamanla bu özelliğinin sizi daha çok rahatsız edeceğinden emin olabilirsiniz. Hayatınızdaki erkeğin yaşam koçu olmak sizi yoracaktır. Bunun yerine hayata en az sizin kadar tutkuyla bağlı birini bulun.

    SÖYLEDİKLERİ SADECE LAFTA KALIYORSA

    Size şimdiye kadar kimseye karşı böyle duygular hissetmediğini, sizin için her şeyi yapabileceğini söylüyor. Ancak hasta olduğunuzda ya da herhangi bir konuda yardımına ihtiyacınız olduğunda ortalıkta görünmüyor. Eğer davranışlarıyla söyledikleri birbirini tutmuyorsa ya bencildir ya da yalancı. Her iki durumda da size göre olmadığı söyleyebiliriz.

    ARANIZDAKİ KİMYA ÇOK GÜÇLÜ DEĞİLSE

    İlişkiniz ilerledikçe seks daha renkli hale gelebilir. Ancak kimyanız tam olarak tutmadıysa bu konuda yapabileceğiniz bir şey yok. “Çok iyi biri, kariyerinde oldukça başarılı, arkadaşlarım ona bayılıyor…” gibi olumlu yönlerini kafanızda sıralamaktan vazgeçin. Hem bu olumlu özelliklere sahip hem de ayaklarınızı yerden kesen birini bulun.

     

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu

    Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu

    Sorun günümüzün ilişkilerinde; iş hayatı, arkadaşlar, aile, sevgili, sosyal medya ve daha pek çok etken bir araya geldi ve 24 saatimizi küçük küçük onlarca parçaya ayırdı. Kimse artık ilgisini tek şeye veremiyor, sadece bir konuya odaklanamıyor.

    Bu durum ilişki dinamiklerini de etkiliyor. Hayat koşturmacasının içinde sevgiliniz size kendinizi kenarda tuttuğu yedek oyuncu gibi hissettiriyorsa ve onun önceliği olmadığınızı düşünüyorsanız bize kulak verin.

    REYHAN GÜNEŞ

    FOTOĞRAFLAR: NICK ONKEN

    Sevgilinizin mesajınıza cevap vermesi saatler sürüyorsa; arkadaşlarının, işinin ve hatta video oyunlarının sizden öncelikli olduğunu düşünüyorsanız; onu terk etmek istemiyorsanız ama hiçbir zaman önceliği olmayacağınız konusunda endişelerinizvarsa size en büyük tavsiyem öncelikle bu konuda şikayet etmeyi bırakmanız. Tabii, eğer ayrılık durağına giden ilk otobüse binip ilişkinizi sonlandırmak istemiyorsanız. Şunu belirtmeliyim ki, hiçbir zaman hayatınızdaki insanın tek önceliği olmayacaksınız. Buna alışsanız iyi olur. Çünkü insanın hayatta bir önceliği olamaz. Sevgiliniz zaman zaman işine öncelik verirken başka zamanlarda ilişkinizi ve ailesini hatta kendine zaman ayırmayı önceliği haline getirebilir. Yoğun iş hayatı ve uzayıp giden yapılacaklar listesi yüzünden bir şekilde birbirinizden uzaklaşmış olabilirsiniz. Aranızdaki bağın zarar gördüğünü ve farklı hayatlar yaşadığınızı düşünüyor ve en son ne zaman keyifli bir akşam geçirdiğinizi hatırlamıyor olabilirsiniz. Tablo pozitif değil ama neyse ki, bu konuda çaresiz değilsiniz.

    İLETİŞİM KURUN
    Bütün ilişkilerde bu paradoks yaşanıyor. Zaman geçtikçe çiftler birbirinin hayatının daha kıymetli parçası haline geliyor. Ancak hem aradaki tutku azalıyor hem de o ilk günkü heyecan, birbirini tanıma hevesi yok olduğundan iletişim zayıflıyor. Sevgiliniz size nasıl olduğunuzu, gün boyunca neler yaptığınızı sormuyorsa sızlanmayı bırakın ve siz ona nasıl olduğunu sorun. Kendinizden ve neler yaptığınızdan bahsedin. Ancak iletişiminizin sizin işten, onun arkadaşlarından bahsettiği bir rutine dönmesine engel olun. Tüm sırlarınızı sevgilinize anlatın demiyoruz ama kaliteli iletişim için konfor bölgenizden çıkın. Kendinizi açmaktan korkmazsanız daha derin konulara girdiğinizi fark edecekseniz.

    Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu | 1

    İLİŞKİYİ ANCAK ZAMAN KURTARIR
    Yönünüzü kaybettiğiniz dönemlerde oradan oraya savrulmamak için oto pilot modundan çıkın ve ilişkinizde tekrar direksiyonun başına geçin. Hafta sonu için plan yapın, sevdiğiniz restoranda akşam yemeğe gidin. İkinize iyi geleceğini düşündüğünüz ne varsa onu yapın. Bu şekilde günlük hayatın sıradanlığını karşınıza alıp birbirinizle paylaştığınız pozitif anları ve anıları artırabilirsiniz. Ancak bu aşamada dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Bu süreçte partnerinizin tüm ilgisini ve dikkatini sizinle geçirdiği zamana vermesi gerekiyor. Bunu sağlamanın yolu ise onun diğer önceliklerini destekleyip bu önceliklere saygı duymaktan geçiyor. Ona sevdiği şeyleri yapabileceği alanı tanıdığınızda bunu fark edip sizinle geçirdiği zamanda daha özenle davranmaya çalışacaktır. Diğer önceliklerine saygı duyduğu biriyle birlikte olmak sizin farklı olduğunuzu anlamasına yardımcı olabilir. Takım olduğunuzu unutmayın. Birlikte daha ileri gitmek için ihtiyacınız olan savunmacı, kontrolcü ve koşulcu tavır takınıp “evet, ama” diyen taraf olmaktansa ona daha olumlu yaklaşın. Birbirinizi dinleyin, söylediklerinize katkıda bulunun. Birbirinizin üzerinde otoriteymiş gibi davranmayın.

    KENDİNİZİ HATIRLAYIN
    Eğer hayatınızdaki kişinin yedek planı olmaktan mutsuzsanız ve daha fazlasını hak ettiğini düşünüyosanız (ki ediyorsunuz) gereken konuşmayı yapmak durumundasınız. Karşınızdaki kişinin önceliği olmayı, isteklerinizin dikkate alınmasını hak ediyorsunuz. Eğer birlikte bir gelecek düşünüyorsanız bu konuda ortak noktayı bulmak durumundasınız. Fazla verici bir insan olmak zaman zaman kendinizi ve isteklerinizi unutup yalnızca önceliğiniz olan insanların isteklerini yerine getirmenize neden olabilir. Ancak siz kendinize değer vermezken başkalarının size değer vermesini bekleyemezsiniz. İşe başkalarından önce kendiniz için yaşayarak başlayın. Şimdiye kadar kendinizi geri plana atmış olsanız bile bundan sonrası için isteklerinizi listeleyin. Çalışkanlığınız, iyi niyetiniz, espri anlayışınız ve içinizdeki sevgi için kendinizi takdir etmeyi öğrenin. Bunu yapmak hayatta kimlerin size değer verdiğini görüp vermeyenleri hayatınızdan çıkarmanıza yardımcı olur. Karşınızdaki insana öncelik olduğunuzu göstermediğiniz sürece kimse sizi önceliği haline getirmez. İlişkide karşınızdaki insanın mutluluğu ve rahatı kadar sizin mutluluğuzun da önemli olduğunu unutmayın. Sırf onu mutlu etmek için kendinizi geri plana atmak zamanla hep geri planda kalan olmanıza neden olabilir. Bir adım atın, öne çıkın ve isteklerinizi yüksek sesle dile getirin. Hayatınızdaki insandan ayrılmak size aşktan vazgeçmek gibi gelebilir. Ayrıldığınızda dünyanızın alt üst olacağını düşünebilirsiniz. Yeni insanlarla tanışma ve her şeye baştan başlama fikri sizi korkutabilir. Ancak karşınızdaki insan tüm çabalarınıza rağmen sizin için emek harcamayı bıraktıysa oradan uzaklaşmaktan başka seçeneğiniz yok. Çünkü ilişkinizin başında yaşadığınız muhteşem anların hatıralarıyla ilişkinizi yürütemezsiniz.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Evlenmeden önce eş adayına

    Evlenmeden önce eş adayına

    FARKLI YOLLARDAN ‘SENİ SEVİYORUM’
    Gary Chapman “The 5 Love Languages” (Aşkın Beş Dili) adlı kitabında, evliliği güçlendirmek için aşkı ifade etmenin farklı yollarını kategorize ediyor. Martinez ise müşterilerine evlilik öncesi aşkı ifade etmenin beş farklı yolunu liste şeklinde sunuyor: Açıkça söylemek, beraber vakit geçirmek, hediye alışverişi, eşine hizmet etme ve fiziksel dokunuşlar. Martinez bu tür davranışların önceden belirlenmesini ve partnerlerinin bu davranışları hakkında görüş bildirmesini öneriyor. Eisenberg ise çiftlerin ilişkiyi kendilerine has yöntemlerle beslemeleri gerektiğini düşünüyor.

    10 YIL SONRA NEREDEYİZ?
    Eisenberg’e göre bu sorunun cevabını aklımızın bir köşesinde tutmak, hedeflere ulaşmaya çalışırken karşılaşılan zorluklarla baş ederken son derece faydalı. Dr. Wilcox’a göre bu soru, partnerlerden birinin aklında boşanma ihtimalinin olup olmadığını ortaya çıkarmak konusunda da işe yarar olabilir.

    Evlenmeden önce eş adayına | 2

    AİLE KAVGALARINIZ NASIL SON BULURDU?
    The Couples Institute (Çiftler Enstitüsü) kurucularından Peter Pearson’a göre bir ilişkinin ne kadar mükemmel olduğu, problemlerin nasıl çözüldüğüyle alakalı. Bu sorunun cevabı, aile kavgalarında gizli. Sakince oturulup konuşulur muydu yoksa tabaklar havada mı uçuşurdu? Eşinizin ilişkinizdeki problemlere nasıl yaklaşacağı konusunda aile kavgaları size fikir verebilir.

    ÇOCUK İSTİYOR MUYUZ?
    Ya da bebeğin altını kim değiştirecek? Boşanma ve ilişki koçu Debbie Martinez’e göre çocuk konusunda eşinizin duymak istedikleri yerine ne istediğinizi söylemeniz önemli. Evlenmeden önce çiftler mutlaka çocuk sahibi olmak isteyip istemediklerini dürüstçe konuşmalı. Eğer isteniyorsa kaç çocuk ve evliliğin hangi noktasında isteniyor? Seks ve evlilik terapisti Marty Klein ise doğum kontrol planlamasının da en az hamilelik planlaması kadar önemli olduğu kanısında.

    EV İŞLERİ KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
    Çok az insan bu soruyu sormayı akıl ediyor; ama söylenmesi gerekiyor – isteyeceğiniz son şey, evlendikten sonra partnerinizin ev işlerine alerjisi olduğunu öğrenmeniz olurdu.

    Evlenmeden önce eş adayına | 3

    ESKİ SEVGİLİLER KONUSU…
    Virginia Üniversitesi’nde yürütülen National Marriage Project (Ulusal Evlilik Projesi) yöneticisi Bradford Wilcox, “Birçok ciddi ilişki tecrübesi, daha yüksek boşanma riski ve daha sorunlu bir evlilik anlamına gelebilir” diyor. Bunun nedeni ise çok sayıda büyük ayrılık yaşamış birinin, eşini eski sevgilileriyle kıyaslama potansiyeli olabilir. Dr. Klein’a göre insanlar geçmiş tecrübelerinden bahsetmekten çekinir, üstelik bu durum kıskançlığa ve yargılayıcı tavırlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmenin en sağlıklı yolu, partnerinizin sizden önce de bir yaşama sahip olduğu gerçeğiyle barışık olmak ve buna saygı duymaktır.

    BENİM BORCUM SENİN BORCUN MU?
    Gerektiğinde bana kefil olur musun? Boşanma avukatı Frederick Hertz’e göre partnerler, finansal yeterlilik ve gelir kaynaklarını ayrı tutma konusundaki düşüncelerini birbirlerine açmalı. Yine tarafların birbirlerine borçlarından söz etmeleri de önemli. Eğer gelirler arasında ciddi bir farklılık varsa, Dr. Scuka gelir oranlarına göre temel bir aile bütçesi oluşturmayı öneriyor.

    SENSİZ DE BİR ŞEYLER YAPABİLİR MİYİM?
    PAIRS (Practical Application of Intimate Relationship Skills) Başkanı Seth Eisenberg’e göre birçok kişi eşiyle kurduğu ortak yaşamın yanı sıra belli konularda münferit olmak ister. Yani hobilerinizi ya da arkadaşlarınızı paylaşmak istemeyebilirsiniz ve bu durum konuşulmadığı takdirde karşı tarafta kıskançlığa ya da dışlanmışlık hissine sebep olabilir. Dr. Klein’a göre ilişkide tarafların farklı mahremiyet anlayışları olabilir. Dr. Wilcox, çiftlerin birbirlerine yalnızlığa ihtiyaç duydukları anlar konusunda dürüst olmalarını öneriyor.

    ANNEMİ SEVİYOR MUSUN?
    Dr. Scuka’ya göre eşler ne kadar uyum içinde olursa olsun büyüklerle olan ilişkiler sorun yaratabilir ama partnerlerin ebeveynleriyle ilgili sorunları çözmeye yanaşmamaları, sağlıklı ve uzun bir ilişki için pek hayra alamet olmayabilir. Ayrıca, Dr. Pearson’a göre ebeveynlerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, insanların kendi ilişkilerindeki sorunları çözmesine de yardımcı olacaktır.

    SENİN AİLEN BENİ GERÇEKTEN SEVİYOR MU?
    Potansiyel kayınvalidenizin sizden nefret ettiğini öğrenmekten daha moral bozucu olan yalnızca birkaç şey vardır. Ama bu durumu yeterince erken öğrenebilirseniz, pohpohlama sanatı konulu alıştırmalar yapabilirsiniz.

    YAŞLI EBEVEYNLER İLE KİM İLGİLENECEK?
    Kimi insanlar huzurevlerine iyi niyetle yaklaşırken kimileri ise varlıklarını şiddetle lanetler. Partnerinizin ebeveynlerini yaşları çok ilerlediğinde eve getirip getirmeyeceğini önceden öğrenmeniz gerekiyor.

    NEYİME HAYRANSIN? SENİ NELER KIZDIRABİLİR?
    Zorluklar, karşı tarafa duyduğunuz hayranlıktan üstün mü? Anne Klaeysen’e göre çiftler, nadiren ikinci soru üzerinde dururlar. Evlilik, birlikte yaşamaktan daha fazlası olmalıdır, ömürlük bir sözleşmedir.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Bekarlar daha erken ölüyor

    Bekarlar daha erken ölüyor

    Uzmanlar, yalnız ve bekar insanların psikolojik olarak felç gibi ciddi hastalıklara meyilli olduklarını belirtti.

    Durağan veya mutlu bir evliliğe sahip olanların ise daha sağlıklı yaşadığını ekledi.

    Duke Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, evli birinin felç hastalığına yakalanması durumunda iyileşme sürecinin daha iyi ve hızlı olabileceğini söylüyor. Bunun sebebi ise bu süreçte onlarla ilgilenecek mutlaka birilerinin olacağı ve yalnız kalmamalarıdır.
    Araştırmacılar evlenip boşandıktan sonra tekrar evlenmeyenlerin, hiç evlenmemişlere oranla daha sağlıklı olduklarını iddia ediyor.
    Ayrıca, hastanın sorunlu bir evliliğe veya travmatik tecrübelere sahip olması hastalığı olumsuz etkiliyor.
    Yapılan araştırmalara göre, boşanmış hastalar %23, dul kalmış hastalar ise %25 oranında bu hastalığın savaşını kaybediyor.

    Birden fazla boşanma geçiren hastalarda bu oran %39’a artarken aynı şekilde birden fazla dul kalma durumunda %40’lık bir risk oluşuyor.

    Dr. Matthew Dupre, evliliğe ait güncel ve geçmiş tecrübelerin hastalık sonrası önemli sonuçlara sebep olabileceğini söyledi.
    Richard Francis: “Uzun zamandır bilim insanları, ilişkilerin ve medeni durumun sağlık için önemli bir role sahip olup olmadığını öğrenmeye çalıştı.”
    “Son araştırmaya göre ise felç veya inme gibi hastalıkların tedavisi evlilik durumuyla doğru orantılı olduğu ortaya çıktı. Hastalık sürecinde psikolojik ve manevi destek, eski gücünü kazanmak ve hayatını yeniden inşa etmek için çok önemli.”
    Herkesin başına gelebileceğini belirten Robert Francis, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve tansiyon kontrolleriyle felç riskini düşürebileceğini söyledi.
    Kaynak: Daily Mail
  • Konu aşk olunca neden tembeller?

    Konu aşk olunca neden tembeller?

    Erkekler için mesaj atmak, fazla vakit ve çaba harcamadan sizinle ilgilenmenin bir yolu. Bu tembelliğe dur demenin yollarını yazımızda bulabilirsiniz.

    Eminiz ki Whatsapp uygulamanızda “N’aber” veya “Bu akşam görüşelim mi” gibi tonlarca mesaj vardır. Günümüzde mesajlaşmak, her zaman olduğundan daha popüler. Peki, problem tam olarak nerede? İlişki uzmanlarına göre mesaj yollama, erkeklere ilişkileri için daha az enerji harcamanın fırsatını sunuyor. Mesajlar yüzünden birbirinize karşı tembel bir tutum sergilemeye başlıyorsunuz. İşte biz de önünüze çıkabilecek bu tür tuzakları incelemeye karar verdik ve erkek arkadaşınızı bu alışkanlıklardan caydırmanın yollarını araştırdık.

    ŞANSINI DENEMEYE ÇEKİNİYOR
    “Görüşelim mi” gibi belirsiz bir mesaj attığında, plan yapma sorumluluğunu sizin üzerinize atıyor demektir. Uzmanlar bazı erkeklerin reddedilmekten korktukları veya frene basmak için mesajlaşmayı seçtiklerini düşünüyor. Çünkü görüşmek istemiyorsanız, cevap vermezsiniz ve o da bunu kulağıyla duymaktansa, daha kolay kaldırabilir.

    BAĞLANTI YOK
    Erkeklerle telefonda konuşmanın heyecanını bir düşünsenize. Seksi bir gülüş, coşkulu bir ses tonu duymak ne kadar da cazip. Ama mesajlaşma, bunları bir anda silip atıveriyor. Mesajlaşmak erkeklerin yakınlıktan kaçınmalarına olanak verir. Böylece iletişim çok yüzeysel kalır. Ayrıca araştırmalara göre erkekler ilişkiyi idare etmek için mesaj atarken, kadınlar ilişkiyi sağlamlaştırmak için bunu kullanıyor. Bu şu anlama geliyor: O, karşılıklı iletişimi limitliyor ve sizin daha fazlasını istemenize sebep oluyor. Bir dahaki sefer sizi aradığında, ona olumlu bir tepki verin. Örneğin, “Sesini duymak ne güzel” diyebilirsiniz.

    HİSLERİNİ ANLAMANIZ GÜÇLEŞİR
    Mesaj attığında sesini duymadığınız için duygularını çözmeniz zorlaşır. ‘Dün gece çok eğlendim’ diye yazdığı zaman, ya sizinle vakit geçirmekten gerçekten hoşlanmıştır ya da ilgisini çekmemişsinizdir ama size kibar davranmaya çalışıyordur. Ama telefonda konuştuğunuzda, sesinin tonu ve vurgulamaları size bu konuda ipucu verir. Mesajlarına cevap vermeyip, aradığında da onunla iyi bir tonda konuşarak, bu alışkanlığından onu vazgeçirebilirsiniz.

    TARTIŞMALARDAN KAÇIYOR
    Buluşma planınızı iptal etmek istediğini düşünelim. Sizin kızgınlığınızla yüzleşmemek için bunu size mesajla bildirir. İlişkinizin ciddileşmesinden korkuyorsa, daha az mesaj atıp sizi soğutmaya çalışıyor da olabilir. “Beni arayıp gelemeyeceğini söyleseydin daha iyi olurdu” diyerek size saygısızlık etmesinden hoşlanmadığınızı belirtebilirsiniz. Siz talep ettikten sonra eğer hâlâ sizi aramayıp mesaj atmaya devam ediyorsa, cevap yazmayı kesin. Belli ki sizinle fazla ilgilenmiyor ve size değer veren yeni bir sevgili ve mesaj arkadaşı bulmanız gerekiyor.

    Telefonda seksi bir gülüş, coşkulu bir ses tonu duymak ne kadar da cazip. Ama mesajlaşma, bunları bir anda silip atıyor. Mesaj yollamak, erkeklerin yakınlıktan kaçınmalarına olanak tanıyor.

     

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

    FOTOĞRAF: MICHAEL EDWARDS

  • Aşkta bu 10 hatayı asla yapmayın!

    Aşkta bu 10 hatayı asla yapmayın!

    Aşkla ilgili çevremizden, kitaplardan, ve bilumum yerlerden edindiğimiz çok fazla bilgi var. Ama bunların bir kısmı ne yazık ki yanlıştır. Bu yanlışların üzerine kurulan aşklar da fazla uzun sürmez. İşte aşkta en çok konuşulan ama kesinlikle yanlış olan 10 kavram…

    1- UNUTMAK İÇİN BAŞKA SEVGİLİ

    Kesinlikle yanlış. Henüz içinizdeki aşk küllenmemişse hayatınıza sokacağınız yeni insana yazık edersiniz. Çünkü sizin daha git-gelleriniz var. Eski sevgiliniz arayacak, buluşacaksınız, sevişeceksiniz, birlikte ağlayacaksınız, sonra sizi aramayacak üzüleceksiniz falan filan. Bu süreçleri yaşamadan sakın hayatınıza birini almayın.

    2- ONDAN BAŞKASINI SEVEMEM

    Kesinlikle yanlış. Sadece şu an size öyle geliyor. İnsan hayatı boyunca defalarca aşık olabilir. Hepsinin etkisi, şiddeti farklıdır. Üstelik belki de en büyük aşkınız henüz yaşamadığınız aşkınızdır. Ayrıca her ayrılan ölseydi, bu ülkede her boş arsaya mezarlık yapılması gerekirdi.

    3- TANIDIKÇA AŞIK OLABİLİRİM

    Kesinlikle yanlış. İnsan tanıdıkça aşık olmaz, tanıdıkça sever ve benimser. Sevmek ise aşktan farklı bir duygudur. Aşk anlıktır. O an nasıl gelir, ne zaman gelir önceden kestirilemez. Kendiniz aşka programlayamazsınız. Yani, şu anki sevgilinize aşık değilseniz, bundan sonra olmazsınız.

    4- EVLENDİKTEN SONRA DEĞİŞİR

    Kesinlikle yanlış. Bu ülkede boşanan kadınların yüzde 66’sı eşlerinin kötü huylarını evlenmeden önce bildiklerini ama evlenince değişmesini umduklarını söyledi. Siz de boşananlar istatistiklerinin bir sayısı olmak istemiyorsanız, değişeceğini umarak kimseyle evlenmeyin.

    5- ORTAK NOKTALAR AŞKI GETİRİR

    Kesinlikle yanlış. İnsan gider kendine en zıt olan kişiye aşık olur (istisnalar kaideyi bozmuyor). O dediğiniz şey ilişki için söylenir. Yani bir ilişki yürütebilmek için, o insanla vakit geçirebilmek için ortak noktalar bulunmalıdır ya da yaratılmalıdır. Ama aşk için bu şart değil.

    6- KISKANÇLIK SEVGİNİN ÖLÇÜTÜDÜR

    Kesinlikle yanlış. Kıskançlık insanın doğasında vardır ama sevmenin ölçütü değildir. En çok kıskanç olan insan en çok seven insan olarak görülemez. Kıskançlığın dozunu artıranların mutlaka hastalıklı bir ruh hali vardır. O sizi sevdiğinden değil, kendisini sevdiğinden kıskanır.

    7- SEVDİĞİNİ SÖYLEYEMİYOR

    Kesinlikle yanlış. Aşık olan insan sevdiğini söyler de, gösterir de. Söylemiyorsa, göstermiyorsa hissetmiyor demektir. Yani kendine aşık süsü veriyor demektir. Bu erkek için de böyledir, kadın için de… Hayatınızda “Benim yapım böyle, söyleyemem” diyen biri varsa bence onu hemen terk edin.

    8- AŞIK OLACAĞIM ZAMANI SEÇERİM

    Kesinlikle yanlış. Kontrol edilebilen duygunun adı aşk değildir. Aşk kontrolsüzlüktür. Bu yüzden elinizde değildir zaten. Ne diyor Bülent Ortaçgil… “Aşk bir dengesizlik işi, dengeye dönüşendir sevgi…” Kime, ne zaman ve nerede aşık olacağımızı asla belirleyemeyiz.

    9- MANTIK EVLİLİĞİ KALICIDIR

    Kesinlikle yanlış. Aralarında aşk yaşanmamış çiftlerin evliliği bir çeşit sözleşmedir. Dışarıdan sürüyor gibi görünür ama içeride yaşanan fırtınaların haddi hesabı yoktur. Hatta aldatma en çok mantık evliliklerinde görülür. Kağıt üzerinde süren evliliğe evlilik diyorsanız o başka tabii.

    10- MUTLU AŞK YOKTUR

    Kesinlikle yanlış. O Aragon’un bir şiirdir ve çok güzeldir hepsi bu. Mutlu aşk çoktur ama sen daha önceki ilişkilerinde mutsuz olduğun için böyle bir yargıya varıyorsun. Aşkı sadece bitişiyle değerlendirme. Sonu kötü bitse de sen o aşkı yaşarken mutlu olmadın mı? Öyleyse mutlu aşk var mı yok mu?

    Kaynak: Mehmet Coşkundeniz

  • Ayrı uyumak ilişkiye zarar verir mi?

    Ayrı uyumak ilişkiye zarar verir mi?

    Yapılan bir araştırmaya göre, çiftlerin yüzde 25’i ayrı yataklarda, yüzde 10’u farklı odalarda uyuyor. Ancak bunun bir ilişki problemi olduğunu düşünmeyin, bu sadece kişisel bir karardır.

    “Bu birbirimizi sevmediğimiz anlamına gelmiyor”

    Horlama, aşırı hareketli uyuma, farklı ısı tercihleri ya da farklı uyuma/uyanma zamanları eşinizin huzurunu bozabilir. Aynı yatağı paylaşmak, ilişkiye iyi gelen duygusal rahatlık ve yakınlığı kurmaya yardımcı oluyor. Ancak bunu başarmanın tek yolu yan yana uyumak değil. Ayrı uyuyan çiftler, sabah ya da gece birbirine sokulabilir ve sevişebilirler.

    Ayrı uyumayı tercih eden ve bunun ilişkilerine nasıl yarar sağladığını paylaşan 12 kişinin görüşleri şöyle:

     
    “İkimiz de kendi içine kapanık tipleriz, bu yüzden kendi alanımız olmasını seviyoruz.”

     

    “En başından beri farklı odalarda uyuyoruz. Uyku problemim var ve aşırı hassas uyurum, her şey uyanmama sebep olur. Farklı uyuma/uyanma saatlerimiz var. Ben erken uyuyup geç kalkarım, eşim geç uyur erken kalkar. Kendimize ait yataklarımız olduğunda her şey yolunda oluyor. Daha iyi dinleniyoruz. Hala birbirimize çok sarılıyoruz ve tutkuluyuz.”

    “Ciddi bir uyku problemim var ve kocam canavar gibi horluyor.”

    “Genelde birlikte yatakta uzanıp TV izleriz. Uyku vakti geldiğinde, kendi odasına gider. Şimdi, uykuya daldığımda uyuyabiliyorum ve o da sürekli onu dürtmediğim için daha çok uyuyabiliyor.”

    “Daha iyi uyuyoruz.”

    “İkizlerimiz var ve onlar iki yıl önce doğduğunda ayrı odalarda uyumaya başladık. Böylece uykunun her dakikası daha değerli ve gerekli hale geldi. Hala buna devam ediyoruz çünkü daha iyi uyuyoruz – ve çok kötü horluyor.”

    “Bizim için en iyi yol bu!”

    “Neredeyse 15 yıllık evliliğimizin tamamında kocam ve ben farklı yataklarda uyuduk. Horluyor, bu yüzden ben uyuyamıyorum. Ben uyurken çok dönüyorum ve sert bir yatağımız var, bu yüzden de o uyuyamıyor. Bu, yakın olmadığımız ve birbirimizi sevmediğimiz anlamına gelmiyor. İki kızımız var ve o hala beni heyecanlandırıyor.”

    “Kocam geç uyuyup geç kalkar. Ben erken uyuyup erken kalkarım.”

    “Ayrı odalarımız var ve bunu seviyoruz. Benimle uyumasını teklif ediyorum ancak kaçınılmaz son olarak kendi odasına geçiyor. Sabah bir bardak çayla yatağına gidiyorum. Buna daha yeni karar verdik ve asla birbirimizi sevmediğimiz anlamına gelmiyor.”

    “Canım istediğince okuyup yazabiliyorum.”

    “Çalıştığımda erken uyuyup erken kalkıyordum, bu da ikimizin de ayrı alanları olması fikrini bizim için mantıklı kıldı. Emekli olduğumda, kitabımı elimden bırakmaya hazır olana ve tatmin olana kadar okuyabilmeyi dört gözle bekledim. Bu ışıkların açık olması ve tüm gece okuyacağım anlamına geliyorsa, öyle olmalıydı. İkimiz de daha iyi uyuyoruz. Odama çekilip dilediğimce okuyup yazabiliyorum. 16 yıldır evliyiz ve birbirimizi umduğumuzdan daha çok seviyoruz. İkimiz de 60 yaşındayız ve özgürlüğü seviyoruz!”

    “Artık birbirimizin horlaması yüzünden tartışmıyoruz!”

    “Geçtiğimiz yıldan beri kocam ve ben ayrı yataklarda uyuyoruz ve bu harika! İlişkimiz her zamankinden daha sağlam ve artık birbirimizin horlaması yüzünden tartışmıyoruz!”

    “Yatakta başka biri yokken ikimiz de daha iyi uyuyoruz.”

    “Uyku ikimiz için de inanılmaz önemli. Evet bu yüzden, aynı odada ayrı yataklarda uyuyoruz. Farklı yatak tercihlerimiz var. O çok hareketli uyur ve uykusu çok derindir ama benim uykum çok hafiftir.Üstüme kalın bir şeyler örterek uyumayı severim, o sevmez. Sonuç olarak ayrı yataklarda çok daha iyi uyuyoruz.”
    “Yataklarımız birbirinden çok da uzak değil. Uyanınca sarılmak için onun yatağına atlıyorum. İnsanlara bunun garip geldiğini ve birbirimizi sevmediğimizi düşündüklerini biliyorum, ancak tam tersi!”

    “O erken saatlerde çalışıyor, ben ise geç.”

    “Şimdiye kadar yaptığım en iyi şey! Çalışma saatlerimiz farklı. Birbirimizin programına saygı duyuyoruz. Benim yatak odam kendi mağaram. Oda kokum ve ısıtıcılı bir yatağım var. Kocam eve geldiğinde benim için ısıtıcısını açıyor. Birbirimize olan aşkımızı anlatan bir yanı yok gibi – aslında bunun tam tersi. Birlikte geçirebileceğimiz çok az vaktimiz oluyor ve yaratıcı olmak zorundayız. Bu arada, ikimiz de bebekler gibi uyuruz.

     “Kendi alanlarımız olmasından gerçekten memnunuz.”

    “Son beş yıldır kocam ve ben ayrı odalardayız. İkimiz de daha iyi uyuyoruz! Uyanma saatlerimiz ve ısı tercihlerimiz farklı. Birbirimize tapıyor olsak da, kendi alanımız olmasından oldukça memnunuz.”

    “Bu, gerçekten karşındakini düşünmek demek.”

    “35 yıldır evliyiz – son 10 yıldır aynı odada ayrı yataklarda uyuyoruz. Tüm gece farklı zamanlarda uyuyup uyanıyoruz. Bir ağrımız olduğunda ya da banyoyu kullanmak istediğimizde çok işe yarıyor. Böylece, çok az uyuduğumuz için her defasında diğerini uyandırmamış oluyoruz. Bu birbirimize olan hislerimizi yansıtmıyor – aslında bu gerçekten karşındakini düşünmek demek. İstediğimizde uyuyabiliyoruz ve tamamen birbirimizi anlıyoruz. Önemli olan şey birlikte olmak. Uzun ve başarılı bir evliliğin anahtarı ayrı yataklar olabilir.”

    “Daha dikkatli ve daha mutlu hissediyorum.”

    “Uykum çok daha iyi ve daha iyi hissediyorum. Ayrı uyuduğunda, insanların evlilikle alakalı ‘bir problem olmalı’ diye düşündüklerini biliyorum. Ancak dürüst olmak gerekirse, evliliğimiz daha iyi hale geldi. Seninle yaşamayı ve seni seviyorum diyebilmekle birlikte gelen bir olgunluk var. Ancak akşam 9’dan sabah 5’e gerçekten dinlemek istiyorum.”

     

    Kaynak: hthayat.com

  • Sık yapılan ilişki hataları

    Sık yapılan ilişki hataları

    Aşkı fazla ciddiye mi alıyorsunuz?
    Muhtemelen evet! Kadınlar; duygusal ilişkilerini erkeklerden farklı yaşıyorlar. Biriyle birlikte olmaya başladıklarında onu hayatlarının merkezi haline getirmeye meyilliler, ağzından çıkan her sözün arkasında yattığını düşündükleri yüzlerce farklı anlamı araştırıp, ilişkinin nereye gittiğini sorguluyorlar. Oysa bir kadınla bir erkeğin birlikte olmalarının tek nedeni, birlikte olmak istemeleri ve amaç özde mutlu olmak, iyi zaman geçirmek. İlişkiyi gereğinden fazla ciddiye almak, sürekli üzerine düşmek, kurcalamak, bir süre sonra kaçınılmaz olarak bir oyuncak gibi bozulmasına yol açar. Hayatı olduğu gibi kabul etmek hem bir erdem hem de yetişkinliğin işareti, siz de nerede müdahale edip nerede olayları akışına bırakmanız gerektiğini öğrenmek durumundasınız. Girdiğiniz her ilişkiye kendiniz için giriyorsunuz, çıktığınızda da yine kendinizle baş başa kalacaksınız. O yüzden bekâr ya da ‘in a relationship’, önce kendinize ait bir hayatınız olmalı. Aşkla gereğinden fazla uğraşmayın ve hayatınızın tek amacı her ne olursa olsun birine sahip olmak olmamalı.

     

    Teknoloji bağımlısı mısınız? 
    Facebook, online dating, chat… Günümüzde bilgisayar başında iletişim kurma imkânları saymakla bitmiyor. Ne güzel değil mi? Aslında pek o kadar da değil! Uzmanlar, gitgide beynimizin yazı aracılığıyla kurduğu mesafeye alıştığımızı ve yüz yüzeyken kendimizi yeterince iyi ifade edemez hale geldiğimizi söylüyorlar. Telefon mesajıyla kavga etmek, e-mail atarak ayrılmak, sevgilimizle facebook üzerinden haberleşmek bize iyi gelmiyor. Bütün bu teknoloji çılgınlığı, yavaş yavaş duygusal ilişkiye bakış açımızı ve mahremiyet anlayışımızı da değiştiriyor. Yıllardır birlikte olduğumuz erkek arkadaşımızla ayrıldığımızda bu kopuşun yasını tutmak yerine ilk iş facebook’taki ilişki durumumuzu değiştiriyoruz. Yani çok büyük bir acı çekerken (ya da çekmemiz gerekirken), nasıl oluyorsa bu değişikliği yapmayı akıl edebiliyoruz. Onunla fotoğraflarımızı silmeyi de… Sanki o daha düne kadar hayatımızda olmayan sitedeki sayfamız için yaşıyoruz, sanki hayatımızdaki her değişiklik ve yenilik, orada millete ilân etmek için… Oysa teknolojinin zamanımızı hortum gibi emmesine ve duygusal enerjimizi tüketmesine izin vermemeli, özel hayatımızın mahremiyetini korumalıyız.

     

    Seksi duygusal yakınlıkla mı karıştırıyorsunuz?
    2000 yılında 98 yaşında ölen ünlü aşk romanı yazarı Barbara Cartland’ın bir sözü var; “Erkeklerde seks bazen duygusal yakınlık doğurur, kadınlarda duygusal yakınlık ise bazen seksi doğurur.” Günümüzdeyse durum daha farklı. Artık kadınlar seksten önce mutlaka duygusal yakınlık istemiyorlar fakat eninde sonunda o yakınlığı özler duruma geliyorlar. Bu sıcaklığı karşı taraftan göremediklerinde de yine mutsuz oluyorlar. Eğer sizin de bu konuda kafanız karışıksa şunu düşünün. Cinselliği kendisi için doğru zamanda yaşamak bir yetişkinin en doğal hakkıdır ve hiç kimse sizi tutuculukla suçlayamaz, suçlasalar da umurunuzda olmamalı. Bu meseleyi ciddiye almak sizin en doğal hakkınız. Seks ilişkiyi ağırlaştırır, ten teması ona farklı bir anlam yükler ve bu yükün altına ancak kaldırabileceğinizi düşündüğünüz zaman girmelisiniz. Kaç yaşında olursanız olun, eğer yeni biriyle birlikte olmaya başladığınızda ilişkinin cinselliği yaşamak için henüz yeterince olgunlaşmadığını düşünüyorsanız kendinizi zorlamayın

     

    Gözünüz imkânsızda mı?
    İşte en sık görülen ve en tehlikeli eğilimlerimizden biri. Elimizi hangi erkeğe atsak sonu hüsranla bitiyor ve bütün arkadaşlarımız mutluluktan havalarda uçarken -tabii aslında bu da doğru değil, sadece biz öyle olduğunu sanıyoruz- felaket makinelerinin neden hep bize denk geldiğini düşünüp duruyoruz. Oysa bu bir tesadüf sayılmaz, çünkü o erkekleri biz seçip hayatımıza sokuyoruz. Felaket makinelerinin ortak noktası biziz. Burada sadece şartları uygun olmayan, örneğin evli erkeklerden söz etmiyoruz. Duygusal olarak mesafeli, kapalı, bencil, kendinden başka kimseyi sevmek için en ufak bir çaba göstermeyen erkekler de biz kadınları çok zorlarlar. Fakat aşkın imkânsızlıkla paralel gittiği düşüncesi içimize işlemiştir; zorlandıkça, sıkıntı çektikçe, bunalıma girdikçe ilişkinin değerinin arttığını düşünürüz. Burada bir kez daha görüyoruz ki, ilişkiyi yaşarken o ilişkiye neden girdiğimizi unutuyoruz. Hepimizin ilgi ve şefkat görmeye, beğenilmeye, değer verilmeye, mutlu edilmeye ihtiyacı var ve beraberliğimiz bu ihtiyaçlarımızı karşılamıyorsa, bize ne vermesini umuyoruz? Aşktan beklentilerinizi gerçekçi bir biçimde belirleyin ve seçimlerinizi bu beklentiler doğrultusunda yapın; çünkü onları karşılayamayacak bir erkekle asla mutlu olamazsınız.

     

    hthayat.com

  • Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Çoğu ilişkiye büyük umutlar besleyerek başlarız. Ancak karşınızdaki için geçici bir durum olabilir.

    Uzun süredir ilişkiniz var ancak hala aynı yerde sayıyorsanız. Erkek arkadaşınız birlikteliğiniz hakkında ciddi düşünmüyor olabilir. Erkek arkadaşınızın ciddi olup olmadığını anlamanın 5 yolu var.

    Sizinle zaman geçirmiyor
    Erkek arkadaşınız ile sürekli beraber olmak zorunda değilsiniz ancak haftanın 1 günü bile ısrarla görüşüyorsanız veya o istediğinde geliyorsa size ciddi bir şekilde yaklaşmıyor demektir. Arkadaşları ile buluştuğunda sizi davet etmesi ciddiyetinin belirtisidir.

    Ailesi ile tanıştırmıyor
    Aile ile tanışmak, ilişkinizi yeni bir boyuta taşımak demektir. Erkek arkadaşınız ailesinden birisi ile sizi tanıştırsa sizin ve ilişkiniz hakkında ileriye dönük bir şeyler düşünüyor demektir. Yanınızda ailesinden bahsetmiyorsa veya ailesi sizin hakkınızda bir şey bilmiyorsa yüksek ihtimal ilişkiniz onun için bir ciddiyet taşımıyor.

    Sizinle ilgilenmiyor
    Erkekler, değer verdikleri kadınlara karşı ilgili davranırlar. Nereye, nasıl gittiğinizi bilmek isterler. Erkek arkadaşınız sizin akşam nerede olduğunuzla ilgilenmiyorsa veya sizi eve bırakmayı teklif etmiyorsa, onun size yeterli ilgiyi vermiyor demektir. Her gün buluşmasanız da, sizi her gün aramalıdır.

    Bağlılık lafı etmiyor
    Evlilik ve bağlılık gibi konulardan uzak duran erkek bu konuları düşünmüyor demektir. İlişkiniz belli bir dönem geçirdiğinde evlilik gelinen son aşamadır eğer uzun süredir beraberseniz ve hala evlilik muhabbeti açıldığında konuyu değiştiriyorsa bu ilişkiyle oyalanmamanız sizin için en iyisidir.

    Samimi davranmıyor
    Kalabalık bir grup ile dışarı çıktığınızda erkek arkadaşınızın size karşı tavırları çok önemli. Ciddi düşünen erkek, çevresindekilerin ne düşündüğünü umursamadan sizinle ilgilenir ve samimi davranır. Ancak erkek arkadaşınız kalabalık ortamlarda elinizi tutmuyor, sarılmıyor veya sizden uzak duruyorsa ilişkinizin ciddiyetinde bazı şüpheleri var demektir.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com