Etiket: aşk

  • Arkadaşlarınız Sizi Yanıltıyor Olabilir

    Arkadaşlarınız Sizi Yanıltıyor Olabilir

    Aşk hayatınızla ilgili çıkmazlarınızda hep yakın arkadaşlarınızın fikirlerini mi alıyorsunuz? O zaman bu habere dikkat!

    Aşk hayatımız iniş-çıkışlarla dolu ve bazen nerede nasıl hareket etmemiz gerektiğini bilemiyoruz. Bu gibi durumlarda neyseki en iyi arkadaşlarımız yanı başımızda. Onların tecrübelerinden ve objektif bakış açılarından yararlanmak bize o an için atılacak en doğru adım gibi geliyor.

    Daha sonralarıysa, bu artık bir davranış biçimi halini alıyor ve onların fikirlerini almadan ilerleyemiyoruz. Peki hiç düşündünüz mü? Arkadaşlarınız belki de sizi yanıltıyor olabilir…

    Etrafınızdaki kişilerin sizi yanıltabileceğini aklınızın bir köşesinde tutun! Nasıl mı?

    Harika görünüyorsun!

    Facebook, Twitter, Instagram… Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederiz! Neden mi? Profil resmimizi güncellediğimizde veya kendimize ait bir fotoğrafımızı paylaştığımızda ‘like’ sayısına ve yorumlara göre adeta tatmin oluyoruz. ‘Harika çıkmışsın’, ‘süper bir foto’ gibi yorumlar geliyor ve mutlu oluyoruz. Ama şimdi dürüst olalım, bu beğeni ve yorumların ağırlıklı olarak hemcinslerinizden geldiğini inkar edebilir misiniz? Hatrısayılır derece kilo verdiyseniz, örneğin cilt bakımınızı yaptırdıysanız veya güzelliğinize dair birçok çabanız olduysa, kendinizle ilgili değişikliklere yorum almak istiyorsanız, cevabı biraz da karşı cinsin yorumlarında aramalısınız… Onların iltifat veya eleştirileri sanki biraz daha gerçekçi…

    Belli ki adamın gözünü korkutmuşsun… 

    Kadınların birbirlerinden en fazla duymayı hoşlandığı şeylerden biri de bu cümle… Hatta bunu bir iltifat olarak kabul ediyorlar ancak ne kadar başarılı, zengin ve güzel olursanız olun, erkekler bu gibi detaylara sandığınızdan çok daha az takılıyorlar. Yani, arkadaşınızın dolduruşuyla karşınızdaki erkeğe biraz yukarıdan bakmaya yönelip onun gözünü korkuttuğunuzu zannederken aslında sizden uzaklaşmasına neden olabilirsiniz…

    O teklif etmiyorsa sen et!

    Yanınızdaki arkadaşınız yaşantınızdaki bu potansiyel aşk barındıran senaryoyu çok sevmiş ve olayın devamını merak ediyor olabilir fakat karşınızdaki erkek eğer çok çekingen olmadıkça bırakın başbaşa buluşma teklifi ondan gelsin! Sizinle gerçekten zaman geçirmek isteyen bir erkek, bu teklifi kesinlikle yapacaktır zaten…

     

    Womenist

  • Tahammül Eşiğimiz Düşüyor mu?

    Tahammül Eşiğimiz Düşüyor mu?

    Avantaj gibi görülen teknoloji ve hızlı yaşamın insan sağlığına zararları neler? Uzmanlar açıklıyor.

    Teknolojik ilerlemeye paralel hayatımızda, sosyal, kültürel, ekonomik birçok alanlarda yaşanan değişim ve gelişim, ilişkilerimizi şekillendirmekle birlikte, ruh dünyamızı da etkiliyor. Modernleşmenin getirdiği hızla birlikte maddi noktada yaşam kalitesinde bir artış söz konusu olurken, yaşanan değişim aslında kişinin ruh dünyasında tahribatlara neden oluyor. Kişiler günden güne daha bir sabırsız oluyor, bekleme ve tahammül eşiği düşüyor. Bu da ortaya mutsuz ilişkileri çıkarıyor.

    Modernleşmenin insanlara sunduğu en büyük avantajın hız olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, hızın daha da artacağının altını çiziyor. Avantaj gibi görülen bu gelişimin dezavantajları olduğunu hatırlatan Evrensel, hıza alışan insanların daha da sabırsızlaştığını vurguluyor.

    Sabretmek zorlaşıyor

    Beklemeye dayanma eşiğinin, kişilerde günden güne düştüğünü kaydeden Yrd. Doç. Dr. Evrensel, “İnsanlar her şeyin biran önce olmasını istiyor. Bu süreçte kişilerin hedefe ulaşmak için bir miktar çile çekilmesi gerektiği, zorluklara katlanılmasına ihtiyaç olduğunun göz ardı edildiğinin altını çiziyor. Evrensel bu süreçte çocukluk yıllarının önemli rol oynadığını da hatırlatıyor.

    Bir bebekte irade yoktur. İrade hayatın içinde karşılaşılan zorluklarla gelişir. Aynen vücudumuzdaki kas ve kemik yapısının sporla gelişmesi gibi…

    Koruyucu ebeveynler dikkat!

    “Her sorunda olduğu gibi çocukluk yılları önemli rol oynuyor. Kişinin stresle mücadele etmesini, sabretmesini dürtülerinin denetlenmesini iradesi sağlar. Sağlam bir irade yapısının temeli çocuklukta atılır. Bir bebekte irade yoktur. İrade hayatın içinde karşılaşılan zorluklarla gelişir.Aynen vücudumuzdakikas ve kemik yapısının sporla gelişmesi gibi düşünebiliriz. Eğer çocukların sıkıntı çekmesine müsaade edilmez ise iradeleri de gelişmez. Çok koruyucu ebeveyn yaklaşımları çocukların kişilik gelişimini olumsuz etkiler. Bedensel olarak yetişkin hale gelseler bile kişilik olarak hep çocuk kalırlar.”

    İradesi yeterince güçlü olmayan yetişkinlerin sıkıntıya gelemediklerini belirten Evrensel, bu kişilerin sıkıntıdan bir an önce kurtulmak istediklerini, sorumluluktan da kaçtıklarını kaydetti. Evrensel, onlar için hayatın bir oyun alanından ibaret, sadece oynamalı ve zevk verici etkinlikleri yapmaları gerektiğine inandıklarını da söyledi. Evrensel bu kişilerin aynen bir çocuk gibi davrandıklarını vurguladı.

    Olumsuzlukları neler?

    “Okul hayatı sıkıcı gelirse okulu bırakırlar. Bundan dolayı zorlu iş hayatından sorunlar yaşarlar, sık sık iş değiştirirler. Evlilik zor gelirse boşanırlar. Yaşları büyür ama onlar hiç büyümezler. Bu insanlar strese maruz kaldıklarında da çok fevri tepkiler ortaya koyabilirler. Saldırganlık dürtülerini de denetlemekte güçlük çekerler. Vurma, kırma, bağırma, saldırma gibi eylemler sık görülür. Eğer tablonun altında bir hastalık varsa mutlaka tedavi edilmelidir. Ama asıl tedavi psikoterapi ile olmalıdır.Terapist eşliğinde yetişkinlik, olgunluk öğretilmelidir.”

  • Sevgilinizi Burnunuz Seçiyor

    Sevgilinizi Burnunuz Seçiyor

    Hep yanlış kişiye rastladığından şikayet edenler henüz doğru kokuyu bulamamış olabilir.

    Bild gazetesinde yer alan bir habere göre hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da partner seçimi aslında burun tarafından yapılıyor. Ruhr Üniversitesi Hücre Fizyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Hanns Hatt partner adayının genetik olarak kişiye uygun olup olmadığını, doğacak çocuğun sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olup olmayacağını burnun söylediğini belirtiyor.

    Doğru partneri bulmak aslında kadına düşüyor. Zira doğası gereği erkek mümkün olduğunca çok çocuk yaparak soyunu devam ettirme amacına sahip. Prof. Hatt bir kadın için doğru partnerin, ne kendi kokusundan çok farklı ne de kendi kokusuna çok yakın olması gerektiğini söylüyor.

    Parfüm burnu yanıltabilir mi?

    Prof. Hatt bunun mümkün olmadığını, çünkü burundaki yaklaşık 30 milyon koku hücresinin farklı kokuları algılamak üzere uzmanlaştığını kaydediyor. Peki, tıkanık bir burun hayallerdeki erkek ya da kadının fark etmeden geçip gitmesine yol açabilir mi?

    Hatt’a göre bu elbette ki mümkün, zira nezle olunduğunda burundaki koku hücreleri devre dışı kalıyor. Bu nedenle bu süre zarfında normalde seçilmeyecek bir kişinin seçilmesi mümkün. Ancak Prof. Hatt burun tıkanıklığının geçici bir durum olduğunu ve koku hücreleri normal çalışmaya başladığında bu durumun hemen fark edildiğini kaydediyor.

    Öte yandan Prof. Hatt virütik bir enfeksiyon ya da kaza sonrasında koku duyusunu tamamen kaybeden hastalarda ise bu durumun cinsel yaşam üzerinde olumsuz etkileri olduğunu belirtiyor. Hatt bu durumdaki hastaların çoğunun koku duyusunu geri kazanmak için bir gözlerini ya da bir kulaklarını feda etmeye hazır olduklarını söylediklerini vurguluyor.

    Kadın Parfümleri

  • Ofiste Aşk

    Ofiste Aşk

    İşyerinde aşk yaşamak son derece riskli bir durum… Ancak monoton hayatımızda başka yerde aşk ihtimalleriyle karşılaşma şansımız ne kadar ki? O halde oyunu kuralına göre oynayalım!

    Aşkın ne zaman, nerede karşınıza çıkacağı belli olmaz. Aşkın gelişi trafik kazası, yaz yağmuru gibidir. Kendinize koyduğunuz kuralları tanımaz, sınırları aşar veee… Bir gün kendinizi “Asla yapmam”, “Asla yaşamam” dediğiniz durumların içinde buluverirsiniz.

    “Ofiste aşk yaşamak ister misiniz?” diye sorulsa, hemen hepiniz aynı cevabı verirsiniz: “Asla!”. Çünkü bilirsiniz ki, ofiste aşk yaşamak belalı bir iştir. Karşınıza çıkan pek çok örnekten almanız gereken dersi çoktan almışsınızdır. Bu kuralı ihlal edip ofiste aşk yaşayan arkadaşınızdan, ofis dedikodularının acımasızlığından yara almış olanlardan kendinize pay çıkarmışsınızdır. Ama ne demiş atalarımız: “Büyük konuşmayın!”. Koşul dinlemeyen aşk, insanın karşısına ofiste de çıkabiliyor.

    Ofiste aşk neden tehlikeli?

    İş, eğer insanın hayatına dâhil olsaydı, adına iş hayatı ya da çalışma hayatı denmezdi. Ofis yani işyeri, kendi kurallarıyla var olan, kendi kurallarıyla işleyen, bu nedenle çalışma hayatı diye andığımız özel bir alan. Yaşadığımız hayatın en büyük bölümünü orada geçiriyor olsak da; en delimiz bile, günlük hayatını, iş hayatının kurallarıyla yaşamayı göze alamıyor.

    Bu nasıl bir hayattır diye sorarsak, kısaca şunu demek mümkün: “İş hayatı; sınırları belli, tanımı yapılmış bir iş için, bu işe uygun hazırlanmış bir mekânda, işin gereği olan tüm faaliyetleri sürdürdüğümüz zaman dilimidir.” Elbette orada beslenir, tuvalete gider, günlük sohbetler yaparız ama oradaki sınırlarımız işle çizilidir. İşten ayrıldığımızda mekânla bağımız kopar, hatta iş arkadaşlarımızla da… Bu nedenle bir işte 10 yıl çalışmış olsanız da, orası sizin hayatınız değildir. İşten ayrılır, hayattan ayrılmazsınız…

    Ve bir de ofis kuralları vardır. İşyerlerinde de genellikle kişisel zevkinizi ortaya koyan bir giyim tarzından çok, işin gerektirdiği gibi giyinirsiniz. İlişkilerinizin en derini bile, okul arkadaşınızla kurduğunuz yakınlık düzeyinde değildir. İstisnalar kaideleri bozmaz ama işin kendi yapısından ötürü, orada bulunuşunuz ister istemez eğretidir. Bu nedenle küçük sohbetleriniz; ofis dedikoduları ve günlük hayattan işe taşıdığınız küçük detaylarla sınırlıdır. Herkes mesai dolduğunda ofisten ayrılıp kendi hayatına döner; tabii kendi hayatı diyebileceği bir şey geride kalmışsa! Zaman zaman bir-iki iş arkadaşınızla dışarıda da görüşürsünüz… Ama ilginçtir, orada da ofisteki sohbeti uzatmaktan başka bir şey yapmazsınız. Hatta çoğu zaman iş konuşmaları yaparsınız. Bu kaçınılmazdır.

    Bu kadar kısır bir ortamda nasıl aşk doğar derseniz, anlatalım…

    Bazen biriyle karşılaşırsınız ve bu karşılaşma yoğun bir enerji yaratır. Karşılaşma doğal olarak işyerinizde de başınıza gelebilir. Mesela ofise yeni gelen biri bu enerjiyi yüksek düzeye çıkarabilir… Kısıtlı hayatınıza isteseniz de bir türlü bir karşı cins girmemektedir. Bu nedenle yoğun bir kinetik enerji üretimi yapmaktasınızdır. Elbette istemeden, karşı cinsin kim olduğuna bağlı olmadan, erkek ya da kadın enerjisi hissetmek sizi hızla yükseltir. Dosya alıp verirken kazayla olan dokunmalar, cinsel çağrışıma neden olan küçük hareketler gibi… Bu durumda birine kazayla sürtünmeniz bile aklınıza farklı konular getirmeye başlayabilir…

    Aşk, zaman zaman kavga ve çekişmeyle başlar. Didiştiğiniz biriyle bir bakmışsınız ki aşk yaşıyorsunuz. İşyeri gibi, rekabetin yüksek olduğu bir alanda, kısa bir süre öncesine kadar sinir olduğunuz birine, ansızın aşık olduğunuzu hissetmeye başlayabilirsiniz. Aranızdaki uyum şaşırtıcıdır. Ofisten biriyle o kadar iyi sohbet eder ve uyumlu olursunuz ki sizi bu kadar iyi karşılayan ve anlayan birine kayıtsız kalmanız neredeyse imkansız hale gelir…

    Gördüğünüz gibi günün çoğunu birlikte geçirdiğiniz bir çalışma arkadaşınıza aşık olmanız hiç de zor değil. Eğer duygularınıza gem vurup aşka kayıtsız kalırsanız, başınız belaya girmez, sakin hayatınız dalgalanmaz. Üstelik belki işyerindeki başarınız bu platonik duygularınızın etkisiyle birkaç puan yükselebilir. Çünkü bu tarz bir aşk, insanın işe gitmesi için iyi bir motivasyon kaynağı yaratır.
    Ama eğer platonik aşkın bir adım ötesine geçilmiş ve ilişki başlamışsa… İşiniz zor demektir. Ofiste bir ilişki sürdürmenin pek de iyi ya da kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle ofis aşkı bir trafik kazası gibi başlar. Bunun için de uygun koşulların oluşması gerekir.

    OFİSTE İLİŞKİ NASIL BAŞLAR?

    Zararsız akşam içkileri, öğle molalarında yapılan kaçamaklar, masum, masum olduğu kadar da tehlikelidir. Hele ortada uygun aşk potansiyeli varsa… İçki öldürür, kumar söndürür demiş atalarımız. İyi de elemişler. Gerçi bu işin ucunda ölüm yüzdesi düşük olsa da, kaskonuz olup olmadığına dikkat edin. Hoşlandığınız biriyle yaptığınız her şey size ilişki ihtimali getirir. Ben şahsen, hayatın hiçbir alanında aşka karşı değilim ama karşı olanları, bu konuda uyarıyorum. Başınızı belaya sokacak bir eğilim içindesiniz.

    Masum görünen tüm yakınlıkların altından bir ilişki çıkabilir. İlişkiler ortaya çıkarken size “Ce-ee” demezler. Yani olur olmaz ya da ihtimal belirir belirmez onlardan korkmazsınız… Aksine, başlangıçlar müthiş heyecanlı ve keyiflidir. Ofiste de olsa, sizi kaygılandırsa da gelişinden rahatsız olmazsınız. Sorun, ilişkinin ortası ve sonunda ortaya çıkar, ilişki bitirdiniz diye işinizi bırakmaya hazır mısınız? Ya da iş için tartışmanız gereken bir konuyu, sırf karşınızdakine yakınlık dereceniz arttı diye umursamazlıktan mı geleceksiniz? Bunlar önemli kararlar…

    Ofiste aşk yaşamaya dair…

    Ofiste aşk yaşamak gayet riskli bir durum… Ancak hiç mi hoş tarafı ve olumlu yanları yok derseniz, var elbette. Öncelikle yaşadığınız heyecan ofise gitme ve çalışma isteğinizi artırır. Yıllardır çalışan biriyseniz, işe gitmek büyük olasılıkla sizin için otomatik bir reaksiyon haline gelmiştir. Sizi motive eden, işe gitme isteğinizi artıran bir aşk potansiyeli, işle ilişkinizi hızla ve kolaylıkla geliştirir. İşyerinde geçirdiğiniz sıkıcı saatlerde, aşık olduğunuz kişi bir yan tema olarak arka planda resmi değiştirir. Tıpkı masanın üzerine çiçek koymanın yarattığı sihirli etki gibi… Ama bu durum elbette çiçek koymaktan da etkilidir.

    Ancak ilişki yaşamaya başladığınızda, giderek küçük kıskançlıkların ve sorunların çıkacağını da unutmayın.

    Patronlar, evli çiftlerin aynı ofiste çalışmasını çeşitli nedenlerden istemezler. Bu nedenlerin en başında da duygusal sorunların işe taşınma ihtimalleri gelir. Duygusal sorunlar işe taşındığında, ister istemez diğer çalışanlar da etkilenir. Aynı durum, ilişki yaşanırken de söz konusu olabilir. Ofiste aşk, yaşayanlar haricinde çevredekiler için draması yüksek eğlenceli bir konudur. Bir anda kahve molalarının keyifli gündemi haline geliverirsiniz.

    Aynı kişiden hoşlanan birden fazla kişi olması ihtimali de güçlüdür. Eğer etrafta rakipler varsa, ilginç tablolar ortaya çıkar ve emin olun bu tablolar, işin düzgün grafiklerine benzemez. Bu tablolardan işverenin pek hoşlandığı da söylenemez. Patronlar manzara resimlerini, daha çok kendi portrelerini severler. Onlar için en kötü çalışan, duygusal çalışandır.

    Ama illaki ofiste aşk yaşıyorsanız ya da bu potansiyeli kışkırtma eğiliminiz varsa, “Ondan başkasını bulamadım” diyorsanız, devam edin. Yüreğinizin götürdüğü yere gidin! En azından tehlikeyi bilen biri olarak, emniyet kemerinizi kullanmayı unutmayın.

    Emniyet kemeri mi? O da ne diyorsanız, söyleyelim. Siz siz olun, ne yaşarsanız yaşayın, karda yürüyüp, izinizi belli etmemenin bir yolunu bulun. Gece başka, gündüz başka insan olun!

    En önemlisi eğer fotokopi makinesi üstünde seks yapma gibi ateşli bir fanteziniz varsa, mesai dışı saatlerde ofiste çalışan temizlik görevlilerini ve işine aşık, her saatte ofise gelmeye eğilimli patronları da sakın aklınızdan çıkarmayın!

     

    Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?

     

  • Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?

    Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?

    İş yerinde yeni birinden hoşlanmaya başladınız ve ne yapacağınızı bilemiyor musunuz? İşte size altın değerinde öneriler.

    İş yerindeki bir arkadaşınıza duygusal hisler beslediğinizi mi farkediyorsunuz? İşten biriyle kesinlikle ilişki yaşayamayacağınızı düşünürken bu hislere girmek sizi korkutuyor mu? Sakin olun ve çözümü bizim ellerimize bırakın.

    İş yerinde kimsenin duymasını istemediğiniz hislere sahipseniz, öncelikle dışarıdan nasıl göründüğünüze dikkat edin ve soğukkanlılığı elden bırakmayın. Bakışlarınız ve hareketleriniz ile hoşlandığınızı belli etmek yerine ofis dışında bir konuşma gerçekleştirmeyi deneyebilirsiniz.

    Tanımaya çalışın

    Mesela tam işten çıkarken özellikle aynı istikamete gidebilir ve bu esnada biraz sohbet edebilirsiniz. Bu sohbette ona karşı sıcak davranın; hislerinizi çok da belli etmeden aranızda bir elektrik olabilir mi, zevkleriniz ve düşünceleriniz uyuyor mu diye anlamaya çalışın. Eğer onun da size karşı biraz yakınlık hissettiğini düşünürseniz, çok şanslısınız demektir. Aranızda oluşan kıvılcımları kimse farketmeden dikkat etmeniz gereken noktalara gelelim.

    Soğuk davranmak dikkat çekiyor!

    Bundan önceki zamanlarda öğle yemekleri ve molalara birlikte çıkmıyorsanız, yine bu şekilde devam edin, yavaş yavaş birlikte zaman geçirmeye başlarsınız. Ama daha önce de hep aynı ortamlarda bulunuyorsanız, ekstra bir durum sergilemenize gerek yok. Aksine ona soğuk davranıp konuşmamanız herkesin dikkatini çekecektir. Normalde nasıl davranıyorsanız, öyle davranmaya devam edebilirsiniz.

    Göz önündeyken normal davranın

    İlişkiniz güzel bir hal almaya başladığında ve içinizde kelebekler uçuşurken davranışlarınızı kontrol alltında tutmak çok zor biliyoruz; ama ofis dedikodularından korkuyorsanız, normal görünmeye çalışmalısınız. Özel bakışmalar ve gülüşmelerden kaçının. İş yerinde mail yoluyla ve internetten konuşmamaya çalışın; çünkü bilgisayarlar sık sık izlenebiliyor. Patronunuza yakalanmak istemiyorsanız, mesai saatleri içerisinde birbirinizi biraz özleyeceksiniz.

    Mail ya da mesaj yoluyla iletişim kuramadığınız zamanlarda cep telefonuyla mesajlaşırken ve telefonla kısa konuşmalar gerçekleştirirken de dikkatli olun, kendinizi kaptırmayın. Yoksa iş yerinde uyarı alabilir ve dikkatleri üzerinize çekebilirsiniz. İş arkadaşlarınızla katıldığınız ortak davetler ve yemeklere birlikte gitmemeye dikkat edin. Katıldığınız etkinliklerde içkiyi çok kaçırıp herhangi bir dokunuş, bakışma ya da sevgi sözcüğü kullandığınız an dedikodulara fırsat verdiniz demektir. Bu yüzden davranışlarınızı kontrol altında tutarak doğallığınızı bozmayın.

    İş yerinde aşk sizi korkutuyorsa ve bu ilişkiyi kimseye duyurmak istemiyorsanız, önerilerimizi denemeyi bir düşünebilirsiniz. Aşkın her anı heyecanlı ve tutku doludur, iş yerinde gizli bir aşk yaşamaktan kaçmak yerine bu heyecanı ilişkinize yönelterek eğlenceli bir serüven yaşayabilirsiniz.

    Womenist

  • Klasik Sevgili Tartışmaları

    Klasik Sevgili Tartışmaları

    Özellikle ilişkinin başlarında tartışmaya en çok sebebiyet veren bazı durumlar var.

    İşte yeni çiftlerin üzerinde en çok tartiştığı konular;

    Tuvalet Kapağı:

    Bu konudan en müzdarip olanlar genelde kadınlar. Erkeklerin tuvaleti kullandıktan sonra oturak kısmını havada bırakmaları kadınları çıldırtabiliyor.

    Tuvalet Kağıdı:

    Tuvalete en son girern biten veya bitmek üzere olan tuvalet kağıdını değiştirmemeside küçük tartışmaların en büyük sebeplerinden biri.

    Yatağın Hangi Tarafı:

    Yatağın sağ veya sol tarafı tartışması çoğunlukla yeni çiftlerde olur. Henüz sarılma ve beraber uyuma duygusu gelişmediğinden meydana gelir.Ancak kısa sürede düzene girecektir.

    Bulaşık:

    Evde beraber yenmiş harika bir yemek sonrasında bulaşıkları kimin yıkayacağı tartışması uzar gider. Yemeği kimin hazırladığının hiç bir önemi yoktur, asıl sorun bulaşıkları kimin yıkayacağıdır.

    Faturalartın Takibi Ve Ödenmesi:

    Birlikte yaşayıp ortak hayatı yürütmeye başlayan çiftlerin yaygın tartışmalarından biri de faturaların takibidir. Herkes bir diğeri ödedi veya ödeyecek diye düşünerek hareket eder ve kavga başlar.

    Diş Macunu:

    Eğer ortak bir diş macunu kullanıyorsanız ortadan sıkılması, kapağın açık bırakılması gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Bununda yanında lavoba içine macun parçası düşmesi gibi sorunlarda olabilir.

    Ev İçin Yapılan Alışveriş:

    Ortak kullanım alanlarındaki özellikle dekorasyon değişikliğide sorun yaratabilecek bir durumdur. Çok sevdiğiniz bir koltuğun eşiniz tarafından çöpe atıldığını ve sevmediğiniz bir yenisinin geldiğini düşünsenize.

    Islak Havlular:

    Banyo sonrası havlunun yatağın üzerinde durması hem yatağın ıslanmasına hem de havlunun nem kokusu yaratmasına sebep olacaktır. Bu durumdan en çok kadınlar rahatsız olmaktadır.

    Lavobadaki Saçlar:

    Çoğunlukla kadınlar daha uzun saçlı olduğundan ve saçına yaptırdıkları işlemler sebebiyle daha çok saç dökülmesi sorunu yaşadıklarından erkeklerin buna sinirlenme ihtimali daha yüksek. Ancak erkeklerinde vücut kıllarının banyoya döküldüğünde temizlemeden çıktıkları şaşırtıcı değil.

    Televizyon Kumandası:

    Çoğunlukla erkeklerin kontrolü altında olan bir alet. Kadınların buna buldukları en iyi çözüm mutfağa küçük bir televizyon daha koymak.

  • Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç erkekle nasıl baş edilir?

    Ah şu kıskanç erkekler…

    Kıskanç sevgili ile berabersiniz yada kıskanç erkekler hep karşınıza çıkıyor yada kıskanç bir eşiniz var. Kıskanç erkeğe nasıl davranılır ve kıskanç erkek ile nasıl baş edilir buyurun yazımızı okuyun…

    Kıskanç erkek ve sevgilisi arasında geçen diyaloglar genelde şu şekilde olur:

    – Canım neredesin?
    – Kızlarla dışarıdayım.
    – Erkek sesi geliyor. Kim var yanında?
    – Yan masadan geliyor sesler.
    – Bu kadar yakından nasıl geliyor? Sana inanmıyorum…

    Ya da bir başka örnek:

    – Hayatım, bu etek biraz fazla kısa değil mi?
    – Ne var canım, alt tarafı diz üstü etek. Hem herkes giyiyor.
    – Beni herkes ilgilendirmiyor, sen ilgilendiriyorsun. Herkes sana bakacak.
    – Bana güvenmiyor musun?
    – Ben sana değil, insanlara güvenmiyorum. Arlısı var arsızı var…
    – Bırak bu kıskançlıkları artık lütfen.
    – Seven erkek kıskanır.

    İşte tam da erkeğin ağzından dökülen bu son cümle, bütün kıskanç erkeklerin ardına sığındığı yegane klişe. Kadın ne zaman dışarı çıksa, defalarca telefon açarak, “neredesin?”, “ne zaman geleceksin?” diye soran, eve geldiğinde de mutlaka kavga çıkaran ‘seven’ erkeklerin sevgi gösterisi kıskançlık halleri. Peki, erkeğinizin kıskançlık krizlerine sık maruz kalıyorsanız nasıl baş etmelisiniz?

    Güven verin

    Kıskançlığın itiraf edilmese de en önemli nedeni güven sorunudur erkek açısından. Size güvense de çevrenizdeki erkeklere güvenmediğini hissederek, sizi bir şekilde elinden alabileceklerine inanır. Ya da düşüncelerini bu kadar ileriye götürmeye bile tahammül edemez ve bir başkasının size bakmasını bile istemez.

    Bu durumda yapmanız gereken, giyim tarzınızdan, arkadaş ilişkilerinizde ödün vermek olmamalı. Aksi takdirde size istediğini yaptırabildiğini fark ettiği anda, başka isteklerini de peş peşe sıralamaktan geri durmayacaktır. Onu sevdiğinizi, gözünüzün ondan başkasını görmediğini, başkaları sizinle ilgilense de bundan etkilenmediğinizi anlatın. Kıskançlık biraz da onun özgüven sorunundan kaynaklandığına göre onu ne kadar yakışıklı bulduğunuzu her fırsatta dile getirerek kendine güvenmesini sağlayın.

    Kıskançlık yapmasına fırsat vermeden, sormak isteyeceği soruların yanıtlarını normal konuşmanızın içinde vererek, bulunduğunuz ortam, yanınızdaki insanlarla ilgili küçük ayrıntılardan söz ederek, korkulacak bir şey olmadığı hissini yaşatmak da güven vermek için iyi bir yol.

    Başka erkeklerin bakışları

    Yolda yürüyorsunuz ve başka erkekler size baktığında sevgiliniz deliye dönüyor. Buna itiraz ettiğinizdeyse, “Başka kadınlar bana baksa sen n’aparsın?” diyor. Bunun üstesinden gelmenin en güzel yolu şu cümleleri kurmak: “Bana bakmaları beni güzel bulmalarından. Ben de kadınların sana baktığını gördüğümde, senin yakışıklılığınla övünüyorum, gurur duyuyorum.”

    Kadınlık içgüdüsü

    Sizi diğer erkeklerden kıskandığında, hemen savunmaya geçip kavga çıkarmak yerine durup şöyle bir düşünün. Belki de gerçekten kıskanmasına neden olacak samimiyette davrandınız o erkeğe. Biraz sinirlerinin yatışmasını bekleyin ve yavaş yavaş, kadınlık içgüdünüz sayesinde karşınızdaki erkeğin size gösterdiği ilginin derecesini ayırt edebileceğinizi anlatın ona. Tanıdığınız, konuştuğunuz hiçbir erkeğe karşı, ona hissettiğiniz duyguları hissetmediğinizi vurgulayın. Sizin gözünüzde sevgiliniz dışında tüm erkeklerin kız arkadaşlarınızdan farksız olduğunu söyleyin.

    Erkek arkadaşlarınızla tanıştırın

    Sadece kız arkadaşlarınızla görüşecek değilsiniz ya, sevgiliz var diye! “Şimdi erkek arkadaşlarımla görüştüğümü söylersem benimki arıza çıkarır” diye düşünüp arkadaşlıklarınızı bozmaya değmez. Siz iyisi mi, sevgilinizi erkek arkadaşlarınızla tanıştırın. Birlikte iyi zaman geçirebileceğiniz aktiviteler organize çalışın. Arkadaşlarınızdan size zarar gelmeyeceğine inandığında, kıskanması için bir sebep kalmayacak ortada ve siz o olmadığı zamanlarda da rahatlıkla erkek arkadaşlarınızla görüşebileceksiniz.

    Alttan almak yetmiyorsa…

    Bazen hafif kıskançlık belirtileri hoşunuza gidebilir. Sizi sevdiğini ve bu nedenle sahiplendiğini hissedebilirsiniz. Hem kıskançlığın temelinde kaybetme korkusu da bulunuyor. Sizi kaybetmekten korkması da hoşlanabileceğiniz bir şey. Bu durumda alttan almak sorun çıkmamasını sağlar. Ama kıskançlığın aşırıya kaçtığı, artık ilişkinizi tehdit eder boyuta vardığı durumlarda, bunu ona açıkça belirtmeli, “Böyle devam edersen bu ilişkiyi sürdüremeyiz” cümlesini kurmalısınız. Kıskançlık, onun da engel olmak istediği ama bir türlü halledemediği bir konuysa, bir psikoloğa görünmesini tavsiye edebilirsiniz.

  • Sevgilimin Annesiyle Tanışmaya Gidiyorum

    Sevgilimin Annesiyle Tanışmaya Gidiyorum

    Artık zamanı geldi. Müstakbel kayın validenizle tanışmaya gidiyorsunuz. Acaba sizi sevecek mi, peki tarzınızı nasıl bulacak?

    İlk izlenim çok önemlidir… Ama özellikle sevdiğiniz adamın annesinin gözünde bırakacağınız ilk izlenim daha da önemlidir. Peki ama onunla tanışmaya giyerken ne giymelisiniz? Hem kişiliğinizi hem tarzınızı yansıtan sade giysiler mi yoksa klasik, sıradan bir şeyler mi?

    • Bu ilk buluşmanın sizi endişelendirmesi çok normal. Yıllardır bizlere erkek annelerinin oğullarına bir türlü gelin adayı beğenemediklerini, beğenseler de burunlarından getirdikleri anlatılıp durdu. Şimdi tabuları yıkma zamanı. Müstakbel kayın validenizle konuşacak bir şey bulamasanız bile onu duruşunuz ve giydiklerinizle de etkileyebilirsiniz. Zaten yapılan araştırmalara göre bir insanın diğer kişi hakkında fikirleri ilk 6 saniye içinde giyinişi ve duruşu sayesinde oluşuyor.
    • İlk görüşmenizde giydikleriniz kesinlikle kişisel tarzınızı yansıtsın. Basit ve klasik bir şey, korkunç bir kutuplaşmaya neden olabilir. Karakterinizle çatışan giysiler üzerinizde emanet gibi durabilir ve ilk andan insanların güvenini kaybedebilirsiniz.
    • Siz siz olun parıltılı ya da pullu, vücudu saran, düşük bel Pantolon ya da mini bir etek giymeyin. İlk buluşmada bunların giyilmeyeceğini hemen hemen herkes bilir!
    • Siz sevdiğiniz adamın annesi için genç ve hanım hanımcık ve onun oğlu için birazcık seksi bir şeyler giyebilirsiniz. Klasik parçaları modern bir şekilde uyarlamaya çalışın. Yüksel bel bir Pantolon, topuklu ayakkabılar ve fötr şapka… Modası geçmiş şeyler giymeyin, aşırı namuslu görünmenize hiç gerek yok…
    • Güzel bir kombinasyon için önce dolabınızdan temel parçaları seçin. İç açıcı ve size yakışan bir renk seçin. Bu basit bir elbise, kot ya da özel bir bluz olabilir.
    • Aksesuarınızı özenle seçin. Bu, daha parlak ve daha profesyonel bir görünüm sağlar. Çok sade olan giysilerinize hareketlilik sağlar. Ama sakın aşırıya kaçmayın. Birden fazla aksesuar yerine tek bir aksesuarla ilgi odağı bile olabilirsiniz. Yadigar bir takı, boynunuza sardığınız ipek bir eşarp ya da annenizin sizin için aldığı çanta!
    • Erkek arkadaşınıza özellikle nerede yemek yiyeceğinizi sorun. Herkesin şık elbiselerle gittiği bir yemeğe siz kotunuzla katılmak istemezsiniz değil mi?

    Bunları unutmayın!

    • Saçınızla muhakkak ilgilenin. Çünkü anneler bilirler ki saçları bakımlı ve güzel olan kadınlar hem sağlıklarına önem veriyorlardır hemde mutludurlar. Saçlarınızı çok abartmadan yaptırın. Belki sadece hafif dalgalı bir düz fön bile yeterli olacaktır.
    • Eğer tanışmanız erkek arkadaşınızın annesinin evinde olacaksa siz siz olun eliniz boş gitmeyin. Belki bir pasta, belki güzel bir şarap… Bu düşünceli bir insan olduğunuz izlenimi verir.
    • Yüksek kahkahalar atmak yerine kibar ve samimi bir şekilde gülün.
  • Sönen Ateşinizi Yeniden Alevlendirmek Mümkün

    Sönen Ateşinizi Yeniden Alevlendirmek Mümkün

    CİSED: “KÜLLENEN SEKS HAYATINIZI YENİDEN ALEVLENDİRMEK MÜMKÜN!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR: CEM KEÇE: “SEKS EVLİLİĞİN BİR GEREĞİ HAYATIN BİR GERÇEKLİĞİDİR!”

    İlişkinin ilk zamanları, her zaman daha tutkulu, eğlenceli ve heyecanlıdır. İki insan çift olmaya karar verdiğinde, aşkın ve cinsel heyecanın baş döndürücü olduğu günlerin sonsuza dek süreceği beklentisiyle dolup taşar. Ancak zamanla pembe gözlükler çıkartılır, çift birbirine alışır, ilişkilerinde belli bir rahatlığa kavuşur ve hayatları hareketsiz bir rutine oturabilir. Ve bir gün monoton ve rutin bir şekilde paylaşılan yaşamın sorumlulukları katlanılamaz bir hal alabilir. Partnerlerden biri ya da her ikisi de ilişkilerindeki kıvılcımın ve tutkunun yok olduğunu ve ilişkilerinin sıkıcı olduğunu düşünmeye başlayabilir. Çünkü uzun süreli ilişkilerde cinsellik zamanla monotonlaşabiliyor ve çiftin birbirlerine karşı olan tutkuları azalabiliyor. Cinsel hayatın monotonlaşması kader mi?“, “Çiftlerin cinsel tutkusunu yeniden arttırmanın bir yolu yok mu?” Bu sorulara yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi… İşte monotonlaşan ve tutkusunu kaybeden çiftlerin aşk ve seks hayatlarını hareketlendirmek ve ilişkilerindeki tutkuyu yeniden canlandırmak için bazı tavsiyeler…

    TUTKUYU YENİDEN ORTAYA ÇIKARMANIN ŞİFRESİ!

    Beslenmek, su içmek ve nefes almanın yaşamın bir gerekliliği, seks yapmanın ise evliliğin bir gerekliliği olduğunu ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bunlar görev veya bir mecburiyet değildir, zoraki yapılmamalıdır, istekle ve bazen kendiliğinden olmalıdır. Seks evliliğin bir gereği, hayatın bir gerçekliğidir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, tutku ve saygı olursa mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir seks hayatı olur. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşıdaki insanla bütünleşirken kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bu tür bir kendini geliştirmenin dört ana bileşeni oluyor, bunlar; “açık iletişim kurma, partnere dokunma, suçlamak yerine sorumluluk alma ve endişelerin üzerine gitme şeklinde sıralanabiliyor.” dedi.

     

    AÇIK İLETİŞİM KURMAK ŞART!

    Açık iletişim kurmanın kendini özgürce ifade edebilmek anlamına geldiğini söyleyen CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Yani kişinin ne istediğini doğrudan söyleyerek kendini ortaya koyması, sorulara dürüstçe yanıtlar vermesi, cinsel açıdan aynı yoğunlukta olmasa bile bunu partnerinden saklamaması ve onu engellemesi demektir.Flört etmek, konuşmak, rolleri netleştirmek, aradakileri çıkartmakortak zevklerin peşinden koşmak ve yatak odasını kutsamak açık bir iletişimle mümkündür. Kişi böylece kimlik sınırlarını netleştirir ve kendi seçtiği şekilde davranabilir. Çünkü kendin olma duygusunu kaybetme ve kendini başkalarının tepkilerine göre ifade etme eğilimiduygusal kaynaşma olarak adlandırılır. Duygusal kaynaşma nedeniyle kimlik sınırları belirsizleşir ve karşıdan gelen basınca veya anlaşmazlığa karşı direnç azalır. Karşıdakinin duyguları, düşünceleri, ihtiyaçları ve endişeleri tarafından istila edilmek; kendi seçmediği şekilde davranmak, karşıdakine odaklanmak, kendini ifade etmekten kaçınmak ve zorunlu bir uzlaşma aramak anlamına gelir. Duygusal açıdan kaynaşmış bir çift içsel deneyimlerini tek bir gerçeklik halinde birleştirmek ister. Sonuçta her birinin hissettiği mutluluk düzeyi, kaçınılmaz şekilde karşısındakinin deneyim ve isteklerine bağlı olur. Bu bağımlılık durumu cinsel tutkuyu azaltır. Bu nedenlebağımlılığın olduğu duygusal kaynaşma yerine gönülden bağlılığın olduğu ayrışma gerekirAyrışma; kaynaşmanın zıttıdır ve duygusal açıdan karşıdakiyle bütünleşmişken kimliğini özgürce ifade etmeyi sürdürebilme yeteneğidir. Ayrışma düzeyi arttıkça benlik duygusu esnekleşir. Benlik duygusu kaybedilmediğinde, ilişkide ortaya çıkan doğal streslerle baş etme kapasitesi ve kişinin kendi davranışını seçme gücü artar. Ayrışma kişiyi başkalarından farklı kılan ve özgün kimliğini ortaya çıkaran düşünceler, duygular, değerler, duyarlılıklar, güçler, arzular, fanteziler ve erotizmin ifadesidir. İyi düzeyde ayrışan bir kişi çok sayıda, farklı ve eşit ağırlıkta gerçekliklere hoşgörüyle bakabilir, başkalarıyla birlikteyken kendisi olabilir ve başkalarının da kendisi gibi olmasını kabul edebilir.” dedi.

    PARTNERE DOKUNMAK GEREKİYOR…

    Yakın olma nın kendin olmayı kaybetme endişesini doğurduğunu, uzaklaşmanın ise karşıdakini kaybetme endişesi duyulmasına yol açtığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Eğer kişi kendi olma konusunda bir sorun yaşıyorsa, onun için ayrılmak zorlaşır ve karşıdaki insana cinsel, duygusal ya da entelektüel açıdan giriş izni vermeye karşı doğal bir direnç geliştirebilir. Ayrışmamış insanlar cinsel ilişkilerindeki baskılarla baş etmek için ya ısrarlı taleplerde bulunurlar ya acı çekerler ya da seks istemekten kaçınırlar. Bu nedenle, boyun eğme yani kendini görünmez kılmaya çalışma, baskı kurma yani karşıdakini görünmez kılmaya çalışma ve mesafe koyma yani karşındakiyle olan ilişkiyi görünmez kılmaya çalışma şeklinde çeşitli savunmalar devreye sokarlar. Bu savunmaların alternatifi kişinin kendinin ve partnerinin görünür olmasına izin vermesidir. Kişi yanlış anlaşılma, hayal kırıklığı, kabullenmeme, çatışma, reddedilme ya da kaybetme gibi yoğun duygulara eşlik eden risklerle baş edebilecek kadar katı olduğunda görünür olmak mümkündür. Aramaya, sevmeye ya da tutkuları riske atmaya devam edebilmek için kişinin kendisini ve kendisi için önemli olan kişiyi bir parça endişe içinde tutması gerekir. Bunun tek yoluher şeyi göze alarak partnere dokunmak ve onun dokunuşlarına izin vermektir. Beraber banyo yapmak, beraber yatıp beraber kalkmak, öpüşmek, ellemek, sarılmak, kucağına yatırıp saçlarını okşamak, el ele dolaşmak, erotik mesaj yapmak gibi dokunma eylemleri, hem huzur ve şifa verir hem de çiftin kendisini güvende hissetmesine yol açar.” dedi.

    SUÇLAMAK YERİNE SORUMLULUK ALMAK VE SEÇİM YAPABİLMEK GEREKİYOR…

    Tepkisel olmanın çiftin ilişkisini yıprattığına dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Kaynaşmanın doğal sonucu tepkiselliktir yani duygular herhangi bir düşünsel işleme tabi tutulmadan tepkisel olarak dışa vurulur. Bu yaklaşımın tersi tepkisel bir şekilde suçlamak yerine sorumluluk almaktır. Yani kişinin kendini gözlemleyebilme, uygulamak zorunda hissetmeden duygularını yaşayabilme ve risk ya da endişe içeren seçimler yapabilmesidir. Aklın yansıtıcılığı ve seçim yapma duygusu ifade edilen davranışın doğasından çok ayrışmanın kritik belirtileridir. Bu nedenle kişi kendini ortaya koyma ve ne istediğini ya da neden korktuğunu söyleme hususunda cesaretli olmalı, tepki göstermeden düşünmeye dayalı seçimlerde bulunmalıdır. Bu durum kişinin kendi üzerinde kontrol sağlama duygusunu güçlendirir. Başarısızlıkla karşılaşma riskini almaya karar verildiğinde, kişi kendini çok daha güçlü ve başarılı bulabilir.” dedi.

    ENDİŞELERİN ÜZERİNE GİTMEK GEREKİYOR…

    Endişe nin bedensel belirtilerin eşlik ettiği normal dışı bir tedirginlik ve korku hali olduğunu ifade edenCİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Endişeyi anksiyetekaygı, sıkıntı veya bunaltı olarak da adlandırabiliriz. Endişe yaşayan kişi bu durumu kötü bir şey olacakmış hissihoş olmayan bir kaygı hali ya danedensiz bir korku şeklinde ifade edebilir. Genellikle birbirlerinin yerine kullanılsalar da, endişe ve korku farklıdır. Korku nesnel bir tehlike karşısında, kendini korumak için ortaya çıkan bir duygudur. Endişe isebilinçdışı ve tanınmayan tehlikeye karşı hissedilen bir duygudur. Endişe, normalde her insanda görülen, bir çeşit hayata uyum sağlama yeteneğidir. Kişi isteklerini dile getirdiği takdirde eleştirileceği, reddedileceği veya terk edileceğine ilişkin endişe yaşayabilir ve bu endişeler nedeniyle ne istediğini bilemez bir duruma gelebilir. Zamanla kişi endişelerinden ve bunun meydana getirdiği gerginliklerden kurtulmak için partnerini suçlar ve davranışlarını ona acı verecek şekilde değiştirir. Oysa endişeden kaçınmak işe yaramaz daha çok endişeye neden olur. Bu nedenle kişi ilişkisindeki tutkuyu arttırmak ve gelişebilmek için endişelerinin üzerine gitmelidir. Yani kişi mahrem cinsel deneyimlerin yarattığı endişeleri durdurmak ya da onlardan uzaklaşmak yerine, endişelerinin üzerine gitmelidir. Kendini açığa vurma endişesi ile baş edebilmek esneklik sağlar, erotizmi ve cinsel tutkuyu ortaya çıkartır. Çünkü endişelerin üzerine gitmek, cinsel sınırları genişletmek ve engelleri aşmak cinsel heyecan ve tutkuyu oluşturur.” dedi.

  • Cinsel hayatı geliştirmenin sırları

    Cinsel hayatı geliştirmenin sırları

    Dr. Sari Locker, seksi olmanın yollarını ve bunları geliştirmenin sırlarını anlatıyor.

    Muhteşem bir cinselliğe ulaşmanın en kısa yolu, muhteşem seks isteyen bir partnere sahip olmaktır. Dr. Sari Locker, Türkiye’de ‘O Kitaplar’dan çıkan ‘Muhteşem Seks’ adlı kitabında, şöyle diyor: “Bekarsanız, araştırmaya bir partner bularak ve sizin için neyin iyi olduğunu dikkate alarak başlayın. Eğer bir ilişkiniz varsa, partnerinizle sahip olmayı istediğiniz seks hayatını yaratabilirsiniz.

    Mahmure’deki habere göre, uzun süreli bir seks partneri bulmak her zaman kolay değildir. Bazen, ilk başta sizi çeken, harika bir seks partneri olabileceğini düşündüğünüz kişinin aslında bir fiyasko olduğu ortaya çıkabilir.

    Seksi sizin için nelerin zevkli hale getirdiğini öğrenmek ve bir partneri, sizin için nelerin iyi kıldığını bilmek biraz zaman ve çaba gerektirir.

    Uyumlu bir cinsel partnerle birlikte olmak, daha ciddi bir ilişkinin ve muhteşem seksin yolunu açabilir.”

    ‘İdeal sevgili’ bulmak

    Dr. Sari Locker, bekar insanlardan duyduğu en büyük şikayeti aktarırken, “Hepsi kendileri için doğru olan birisini bulamamaktan yakınıyor. Bir partner bulmak kolay değildir.

    Tek tesellinin çikolata olduğu, kederli, yalnız gecelerden herkes kendi payına düşeni alır. Ama umudunuzu kaybetmeyin. Dışarıda bir yerlerde sizin için (yeterince) doğru birileri var.

    Yalnızca bakmaya devam edin. Uyumlu partner arayışınızda, zamana ve çaba sarf etmeye ihtiyacınız var. Mümkün olduğunca çok insanla tanışarak işe başlayın” diyor.

    Nasıl tanışabilirsiniz?

    – Lise ya da üniversitede

    – İş yerinde

    – Arkadaşlar ya da aile aracılığıyla

    – Bir kulüpte, spor faaliyetinde ya da etkinlikte

    – İnternet, kişisel ilan ya da çöpçatan servisi aracılığıyla

    – Bir barda ya da partide

    – Tesadüf eseri

    8 konuya dikkat edin

    Zeka: Birbiriniz için yeterince zeki olmanız gerekir.

    Duygu: Hakkında aynı değerlere sahip olmanız gerekir.

    İş: Benzer iş ahlakına sahip olmalısınız.

    Aile: Birbirinizin ailesini kabul etmeli ve gelecekte nasıl bir aileye sahip olmak istediğiniz konusunda benzer fikirlere sahip olmak ilişkinin önünü açabilir.

    Yaşam: Ne kadar ve nasıl sosyalleşmek istediğiniz konusunda benzer görüşlere sahip olmanız gerekir.

    Para: Bu konuda aynı değerleri paylaşmalısınız.

    Seks: Cinsel olarak aynı şeyleri sevmeli ve birbirinizle seks yapmaktan hoşlanmalısınız.