Etiket: aşk

  • Aşkı Taze Tutma Yolları

    Aşkı Taze Tutma Yolları

    Aşık olduğumuzda her şey çok güzeldir. Mutluyuzdur ve sorunları görmezden gelebiliriz. Ama biraz zaman geçince gerçek hayata döneriz, sevgilimiz dokunulmazlığını kaybeder ve gözümüzde normal birine dönüşür! Ufak tartışmalar, büyük kavgalara dönüştüğündeyse, o artık bizim için sinir bozucunun tekidir! Yine de onca emek harcadığınız ilişkinizden kolayca vazgeçmek doğru değil, önemli olan ilişkinizi çıkmaza sokmadan, aşkınızı diri tutabilmek. Nasıl mı? İşte size 10 etkili öneri…

    1) İLİŞKİNİZE ÖNCELİK VERİN

    İlişki ilerledikçe, sevgilimize gösterdiğimiz yakın ilgiyi zamanla kaybetmeye başlarız. Zamanla önceliklerimiz yer değiştirir ve sevgilimiz alt sıralara düşer! Onun listedeki yerini işimiz, çocuklarımız ya da arkadaşlarımız alır. Oysa özel ilişkimizde bir şey ters gitmeye görsün, hemen bütün hayatımıza yansır. Diğer bir deyişle ilişkiniz ne kadar yolunda giderse, kalan bütün her şey, o kadar kolay olur. Ünlü çift Heidi Klum ve Seal de, People dergisine verdikleri röportajda, bunun altını çizmiş. Seal, “Benim için Heidi, çocuklarımdan bile önce geliyor” derken, Heidi Klum ise şöyle söylemiş: “Çocuklarımız büyüyecek ve kendi ailelerini kuracaklar ve o zaman yanımda sadece Seal olacak.”

    Aşık olduğumuzda her şey çok güzeldir. Mutluyuzdur ve sorunları görmezden gelebiliriz. Ama biraz zaman geçince gerçek hayata döneriz, sevgilimiz dokunulmazlığını kaybeder ve gözümüzde normal birine dönüşür! Ufak tartışmalar, büyük kavgalara dönüştüğündeyse, o artık bizim için sinir bozucunun tekidir! Yine de onca emek harcadığınız ilişkinizden kolayca vazgeçmek doğru değil, önemli olan ilişkinizi çıkmaza sokmadan, aşkınızı diri tutabilmek. Nasıl mı? İşte size 10 etkili öneri…

    2) SÖZCÜKLERİN GÜCÜNÜ KULLANIN

    Ne kadar birlikte olduğunuz fark etmez, önemli olan söylemeniz. Hepimiz sevildiğimizi ve önemli olduğumuzu hissetmek isteriz. O yüzden sevginizi göstermekten kaçınmayın. Bu ona da ilişkinize de çok iyi gelecek. Mümkünse işten geldiği ve yorgun olduğu bir gün, sevgilinize onu ne kadar çok sevdiğinizi ve onu çok özlediğinizi söyleyin. Kötü bir günün etkilerinden nasıl da çabucak sıyrıldığım göreceksiniz. Bunu ona sıkıca sarılarak ve dokunarak yapmayı ihmal etmeyin.

    3) VAKİT GEÇİRİN

    Birlikteyken en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz? DVD keyfi yapmak, futbol maçı izlemek ya da fotoğraf çekmek… Mutlaka buna benzer ortak bir zevkiniz vardır; birlikte keyfini çıkartın. Hiçbir şey için vakit yok mu? Uyumadan önce, 5-10 dakika sadece sohbet edin.

    4) EVDEN ÇIKIN

    Sadece yürüyüşe çıkın. Ama yanınıza sevgilinizi de alarak… Evinizin duvarları ilişkinizi de sınırlandırır, sadece kendinize değil ilişkinize de biraz nefes aldırın.

    5) TELEVİZYONU KAPATIN

    Her gün dizi izlemekten vazgeçin. Bütün akşam televizyonun karşısındaki kanepede uyuklamak yerine, televizyonu kapatın. Sevgiliniz eve geldiğinde bir şişe şarap açın ya da favori yemeğinizi paylaşın. Birçok çift, birlikte geçirilen kaliteli zamandan önemle bahseder, ama gerçekten ne anlam ifade ettiğini bilmezler.

    6) KÜÇÜK HEDİYELER ALIN

    Hep karşı taraftan beklemeyin. Erkekler de sürprizleri severler. Bunun için özel bir günü de beklemenize gerek yok. Ona alacağınız küçük bir hediye birlikte olmadığınızda onu ne kadar düşündüğünüzü gösterir. Aslında kendinize alacağınız yeni bir iç çamaşırı, ona alacağınız hediyeden daha çekici gelebilir!

    7) RUTİNİNİZİ KIRIN

    Arada bir yaşam alışkanlıklarınızı değiştirin. Kadınlar neden sürekli alışveriş yapıyor sanıyorsunuz? Aksi takdirde çok sıkılırız. Mesela yatak odanızın etrafını değiştirin. Bu değişiklik bile aşk hayatınıza renk katabilir.

    8) ONU DİNLEYİN

    Bir kadın konuşmadan ne kadar sessiz kalabilir ki? Ama aşk zoru başarmak değil midir? Öyleyse siz susun, biraz da o konuşsun. Sizinle bir şey konuşmaya başladığında odadan dışarı gitmeyin veya onunla tartışmayın. Sadece dinleyin!

    9) BİREY OLUN

    Paylaşmak güzeldir ama birey olun. Birbirinizin farklılıklarına saygı duyun. O yamaç paraşütünü seviyorsa, bırakın yalnız başına keyfini çıkarsın. Siz de kız arkadaşlarınızla akşam gezmelerinden hoşlanıyorsanız, o da buna saygı göstermeli!

    10) PROFESYONEL YARDIM ALIN

    Çoğu çift ayrılmak üzereyken, son dakikada yardım almaya karar verir. Ama her şey için çok geç olabilir. Eğer ilişkinizde yolunda gitmeyen şeyler olduğunu düşünüyorsanız, vakit kaybetmeden bir ilişki ya da evlilik terapistinden yardım alın.

  • Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Sonunda sevgiliniz o sihirli soruyu sordu ve siz, belki de gözleriniz dolarak, büyük bir heyecanla ”Evet!”dediniz. Şimdi sıra geldi nikah masasında “evet” demeye. Büyük bir düğün mü planlıyorsunuz yoksa“nikâh olsun, düğüne gerek yok” mu diyorsunuz? Nikah veya düğün… Her halükarda evlilik öncesi hazırlık yapmak gerek. Peki, bu hazırlıkları burcunuza göre değerlendirsek, nerede ne hatalar yapabileceğinizi söylesek size…

    Mükemmel, eksiksiz ve herkesin zevk aldığı bir evlilik töreni hepimizin hayali… Bu özel günde ve öncesinde başınıza gelebilecek hataları biz sizin için derleyip topladık. Unutmayın, gelinler de hata yapar. En güzel gününüzde bir aksilik yaşamamak için bu önerilere kulak verin ve gönül rahatlığı ile planlarınızı yapmaya başlayın.

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    KOÇ
    Bir hışımla nişan ve bekarlığa veda partisi planları yapmaya başladınız, aklınızda bir sürü düşünce ve fikir var. Hepsini hayata geçirmek için aceleyle hareket ediyorsunuz ama bu enerjiniz büyük ihtimalle en fazla 2 hafta sürdü. Sonra işi başkalarına yıkıp, “benim istediklerim bunlar, gerisini ona göre siz halledin” diyerek olaydan paçayı sıyırdınız. Sıra düğüne gelince de aynı enerjiyle, kafada bir ton değişik fikirle ortaya atıldınız ama sonuç yine aynı.
    Başladığınız işi bir türlü aynı heyecan ve enerjiyle bitiremiyor, çabuk sıkılıyorsunuz. Eğer nişanla düğün arasında çok fazla zaman yoksa işiniz kolay, aceleci ve telaşlı yapınız her işi daha hızlı halletmenizi sağlayacak. Fakat nişandan düğüne kadar oldukça fazla bir süre varsa, ballandıra ballandıra etrafa anlattığınız organizasyon hayalleri suya düşecek, çünkü siz ilginizi farklı alanlara kaydırmış olacaksınız. Düğünü kafanızda bitirdiniz, sıra geldi balayına nereye gideceğinize.
    Aslında her şeyin bir anda olmasını isteyen aceleci biri olarak, bu tarz merasimler sizi bayağı bir kasıyor. Hemen olsa da bitse düşüncesiyle hareket ettiğiniz için düğün hazırlıklarında karışılacağınız en büyük sorun; son dakikaya sıkıştırılmış bir program. Ailenize ve sevgilinize de yazık değil mi ama? Onların da iki ayağına bir pabuca sokuyorsunuz.
    BOĞA
    Mümkünse en uzak tarih hangisiyse size onu versinler. Ağırkanlı yapınızla düğün hazırlıklarını anca tamamlarsınız. Hayır, bir de düşüncelerinizi etrafınızdakilerle paylaşsanız en azından yardım alacaksınız ama o da yok. Ketumsunuz ve bu özelliğiniz başınızı ağrıtacak gibi duruyor. En azından gezegeniniz Venüs, size estetik ve kombinasyon konusunda oldukça yardım edecek, zevkli seçimler yapmanızı sağlayacak.
    “Düğün yemeği ve müzikler nasıl olsun?” kısmında o kadar çok zaman kaybediyorsunuz ki… Düğün töreni sadece yemeklerden ve müzikten ibaret değil. Anlaşmış olduğunuz organizasyon şirketine biraz güvenmenizi tavsiye ederiz. Her yaptıklarını sorgulayıp, hep eleştirel bir tavırda olursanız onların da elini ayağını bağlarsınız, ne yapacaklarını şaşırırlar.
    Siz zaten nikaha şiddetle karşı çıkıp büyük bir düğün tercih edeceksiniz. Bir de her detayı kendi kafanızda tasarlayıp, kimseyi işinize karıştırmadan organizasyonu kendiniz yürütmeniz ne kadar doğru? Aklınızdaki gösterişli, ince detaylarla düzenlenmiş düğün sırf inadınız ve kibirli tavırlarınız yüzünden çok farklı bir noktaya gelebilir. Kendi düğününüze yabancı olmamak için çevrenizdekilerle de düşünceleriniz paylaşın. Bütün yükü siz omuzlamayın. Zaten oldukça yavaş hareket ediyorsunuz, bir de böyle davranmanız düğün tarihini sürekli ertelemenize neden olacak, bizden söylemesi.
    İKİZLER
    Düğünle falan ilgilenmek yerine, en iyi ve en eğlenceli düğün fotoğrafçısı kimdir, nerededir arayışındasınız değil mi? Hatta aklınızda düğün yerine, sade bir nikah var. Çünkü düğünde herkesle tek tek ilgilenip kendinizi yoracağınıza, nikahtan sonra yakın arkadaşlarınızla ve akranlarınızla eğlenceli bir mekanda düğün yemeği yiyip tabiri caizse kurtlarınızı dökmek, size daha mantıklı geliyor.
    Eğlenemediğiniz bir düğünü hayal bile edemiyorsunuz. Gereksiz protokoller ve tanımadığınız akrabalara gülücükler saçmak sizi yansıtmıyor. Siz eğlenmek istiyorsunuz, eğlendirmek değil! İşte bu noktada, iş müstakbel eşinize düşüyor. Onu ikna edebilirseniz hayal ettiğiniz o özel gün yaşanabilir. Ama geleneklerine bağlı biriyle birlikteyseniz, büyük ihtimal düğünde arkanızdan “gelin ne kadar da asık suratlıydı” lafları dolaşacak. Bunu önlemek için sevgilinizi ikna etmeniz şart. Eğlenemediğiniz yerde, yüzünüz sirke satıyor.
    Eğlenmek demişken, zaten çok detaylı bir tören hazırlamayacağınız için, bütün dikkatinizi düğün fotoğraflarınıza vereceksiniz. Renkli ve eğlenceli fotoğraflar çektirmek için harıl harıl mekan ve düğün fotoğrafçısı arayacaksınız. Bu konuyla kafayı bozmanız da mümkün. Fotoğraflarınız çekilirken de hayat dolu ve muzur halinizi herkese göstermek için yoğun çaba sarf edeceksiniz. Bu durum sevgilinizi şaşırtabilir, ne kadar kabiliyetli olduğunuzu tekrardan fark edebilir. Ama aşırı kaçmayın, yoksa yapmacık durabilirsiniz.
    YENGEÇ
    Damadın çiçeği ile sizinki arasında biraz renk farkı var, ya da pasta bitter çikolatalı değil de profiterollü olmuş. Kıyamet sebebi! İşte düğün günü sizi çileden çıkartacak sorunlar bunlar. Gösterdiğiniz büyük tepkileri, aslında aynada kendinize bakarak vermelisiniz. Çünkü bu küçük sorunlara sizin tutarsızlığınız sebep oluyor, farkında bile değilsiniz. Önce beyaz renk derken, 2 dakika sonra siyah olsun diyebiliyorsunuz. Bu tutarsızlığınız da en çok ev döşerken başınıza sorun olacak. Mobilyalar konusunda yaptığınız seçimler bir türlü içinize sinmeyecek ve aklınız hep diğerlerinde kalacak.
    Evcimen yapınız, evliliğinize olumlu yansıyacak ama işte düğüne kadar müstakbel eşinizin elinizden çekeceği var. Nikah töreni yerine, slow müziklerin çaldığı ve sınırlı sayıda davetlinin bulunduğu şık bir düğün hayal ediyorsunuz. Sözden, düğüne kadar ipler hep sizin elinizde olsun isteyeceksiniz. Nişanlınızın damatlığından tutun da, annesinin düğünde ne giymesi gerektiğine kadar herkese karışma olasılığınız var.
    Çeyiz olayına niçin bu kadar önem verdiğinizi de sorgulayabilirler. Sizin çeyiziniz zaten tam, eksiksiz. Fakat erkek tarafından gelen sandık için, özel bir liste hazırlamanız mümkün. Onları böyle bir zorunlulukla karşı karşıya getirmeniz saygısızlık olarak görülebilir. Daha yolun başında kayınvalideniz tarafından mimlenmek istemiyorsanız, bazı konularda sessiz kalmayı ve her şeye müdahale etmemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
    ASLAN
    “En güzel gelin ben olacağım, en güzel düğün benimki olacak…” ile başlayan cümlelere sanırım çevrenizdeki herkes alıştı. Sürekli bu lafları tekrar ederken bir ayrıntıyı gözden kaçırıyorsunuz sanırım; düğün bütçesini. Gerçi siz daha düğün bütçesi bile yapmadınız değil mi? “Ben istiyorum, olacak” tavrınız biraz şımarık görünmenize neden olabilir. Unutmayın, evlenme aşamasında ilk planlanması gereken şey bütçedir. Herkes en iyisine sahip olmak ister tabii ki, ama bunu mantık çerçevesinde yapmak lazım.
    Aşırı lüks düşkünlüğünüz bir zaman sonra sevgilinizin de gözüne batmaya başlayacak ve “evlendikten sonra da böyle dikkatsizce para harcayacak mı?” gibi sorular kafasının içinde dönmeye başlayacak. Maddi durumu çok, çok iyiyse ne ala! Ama bu durumda bile siz illaki sınırı zorlayacak, isteklerinizi hep arttıracaksınız. Nikah masasında kötü bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız, kendinize gelin!
    Gösterişli, lüks, gelen konuklara “Vayyyy!” dedirten bir tören hazırladınız diyelim. Sorunlar bitti mi? Hayır. Çünkü siz büyük ihtimal müstakbel eşinizin ailesinden biriyle kavga ettiniz. Bu kişi kız kardeşi olabilir mesela. Ona tahammül etmekte zorlanabilir, fikirlerini beğenmeyebilir, “her şeye karışmasa olmaz!” diyebilirsiniz. Düğün sizin düğünüzün, evet ama bu kibirli tavrınızla insanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya gerek var mı? Tek bilen siz değilsiniz. Başkalarının fikirlerinin de değerli olduğunu bilerek hareket etmeli ve olumsuz eleştirilerinizi bu dönemde kendinize saklamalısınız. Hatırlatalım; evet, düğününüz de siz de o gün gerçekten göz alıcı olacaksınız.
    BAŞAK
    Önce bir kariyer yapayım dediniz, o bitti sonra da karşınıza çıkan kısmetlere hep bir bahane buldunuz. Ya tipten kaybettiler, ya aile yapıları size göre değildi, ya da çalıştığı işi beğenmediniz. Böyle ince eleyip sık dokuyarak, biraz geç de olsa evlenmeye karar verdiniz. Siz zaten bu kararı vererek başlı başına büyük bir adım atmışken, düğün telaşına mı yenileceksiniz? Tabii ki hayır! Oldukça pratik bir insan olmanız hazırlıkları kolaylaştıracak. Ama önemsiz şeylerin üstünde fazlaca durmaya başlarsanız işte bunun sonu gelmez, haberiniz olsun.
    Düğün mekanı arayayım derken kendinizi bir anda düğünün tarihçesinden, diğer ülkelerde nasıl yapıldığına kadar geniş kapsamlı bir internet araştırmasında bulabilirsiniz. Konudan koptuğunuz farkında bile olmadan, araştırmayı sonlandırabilir ve bu sefer kaç kişiye davetiye göndersek telaşına düşebilirsiniz. Oldukça az konuk sayısıyla ailenizin karşına çıkıp, hem onları hem de müstakbel eşinizi şaşırtmanız mümkün. Neden samimi olmadığınız ya da gıcık olduğunuz akrabalar düğünüzde yer işgal etsin ki?
    Davetli miktarındaki anlaşmazlık dışında her şey mükemmel de hazırlanmış olsa sizin içiniz hep bir huzursuz. Kuruntu yapmaktan, “terslik çıkar mı acaba?” diye düşünmekten bir türlü güzelliklere odaklanamıyorsunuz. Hayatı biraz da akışına bırakmak lazım, bu tarz kuruntuların kime ne yararı olabilir ki? İstediğiniz mekanı seçtiniz, istediğiniz konuklar geliyor. Sıra geldi biraz eğlenmeye, düğün sizin düğününüz, dans etmekten çekinmeyin.
    TERAZİ
    Şuan tek derdiniz “gelinliğim kabarık mı olsun, düz mü olsun? Üzerinde taşlar olsun mu, yoksa etek kısmı kat kat tül mü olsun?” Hadi gelinliğe karar verdiniz diyelim, peki ya saç modeli? “Topuz olmalı, asil bir duruşum olsun istiyorum” ile “saçlarım gayet havalı aslında, neden topuz yaparak onları saklayayım ki, açık kalsın” arasında gidip geliyorsunuz. Çok dertlisiniz, çok… Ne olacak sizin bu kararsız haliniz? Nişanlandınız, heyecanınız düğün yaklaştıkça artıyor.
    Allah’tan kibar ve anlayışlısınız da bu kararsızlıklarınız çok göze batmıyor. Ama işte düğün günü de hızla yaklaşıyor, biraz daha hızlı olmanızda yarar var. Gelinliğinize takılmışken kişisel bakımınızı ihmal etmeniz de söz konusu olabilir. Manikür, pedikür ve cilt bakımınızı 1 gün önceden yaptırmayı unutmayın. Hayatta her konuda yaptığınız gibi evlilik aşamasında da güzellik, zevk ve kolay hayat arayışınız devam edecek. Pembe veya lila rengin ağırlıkta olduğu, canlı müziklerle konukların zevk alacağı bir düğün planlıyorsunuz.
    Gelinlikten sonra en zorlanacağınız kısım düğün mekanı seçmek olacak. Sade ama şık bir yer olsun diye tutturduğunuzu duyar gibiyiz. Her ne kadar kır düğünleri aklınızı çeliyor olsa da, havuz başında konuklarınızı ağırlamanız sizin kişiliğinizi daha çok yansıtıyor. Bir de mekan konusunda kararsızlık yaşayıp, düğün tarihini ertelememeniz için bu da bizden size ufak bir öneri olsun.
    AKREP
    Beyaz orkidelerle süslü, sade bir kır düğünü ya da deniz kenarında, güneş batarken konuklarınızı ağırlayabileceğiniz, gürültülü müzikten uzak huzur dolu bir tören. Nişanlınız tüm isteğinizin bundan ibaret olduğunu düşünecek belki ama içinizde ne fırtınalar koptuğunu biz biliyoruz. Öncelikle, alyans ve pırlanta konusunda içiniz içinizi yiyecek “taşı çok mu küçük sanki?”. Sonra, nişan elbiseniz size biraz sönük gelmiş olabilir. Kan kırmızısı, dekolteli bir elbise hayal etmiştiniz oysa.
    Size tavsiyemiz, düğün süreci başladığında aklınızdan geçen her şeyi sevgilinizle paylaşmanız. İsteklerinizi bilmezse, istediğinizi alamazsınız! Sinirlendiğinizde ne kadar yıkıcı tepkiler verdiğiniz ortada. İçinize ata, ata nereye kadar gidebilirsiniz ki? Şimdi bu yazdıklarımızı okuyup da, sakın müstakbel eşiniz üzerinde bir baskı kurmayın, vur dediysek öldür demedik. Uçlarda yaşamak sizin kanınızda var, ama düğün telaşı biraz da eğlenceli olmalı. Gerginliğe gerek yok. Sakinliğiniz korursanız sorunsuz bir düğün süreci geçirirseniz. Nişanlınızın ailesine de düşmanınız gibi davranmaktan vazgeçin. Laf sokmak size göre değil…
    Düğün günü ayrıca stresli olmanız da mümkün, bu olumsuz durumu en aza indirmek için arkadaşlarınızdan yardım alabilirsiniz. Eğlenceli bir bekarlığa veda gecesi mutlaka yapmalısınız. Kız kıza eğlenmek üzerinizdeki düğün stresini atmanıza yardımcı olacak.
    YAY
    Konuklarınız için, eğlenceli ve unutamayacakları bir tekne düğünü düşüncesiyle, “düğüne gerek yok nikah olsun, ben balayında gönlümce eğleneyim” düşüncesi arasında gidip geliyorsunuz. İçinde “eğlence” olan konsept tamamlanınca sıra geldi aylarca arayacağınız gelinliğe. Hala bulamadıysanız size tavsiyemiz; mini etek, kısa gelinlik modelleri. Eğer teknede düğün yapacaksanız zaten o düğününün sonu denizde bitecektir. Sizin gibi yerinde duramayan biri için kısa gelinlik biçilmiş kaftan.
    Arkadaşlarınız arasında patavatsız biri olarak ün saldınız ama bunu aile toplantılarında yapmanız “sivri dilli gelin” olarak anılmanıza neden olabilir. Eleştirilerinizi, nişanlınızın ailesine direkt yapmak yerine biraz politik davranmak sizin yararınıza. Pek de ilginizi çekmeyen düğün çiçeği, davetiye şekli, düğün protokolü, kimin nerede oturacağı gibi ayrıntılar karşınızda konuşulurken; dalga geçmek ve bıyık altından gülmek ciddiyetsiz görünmenize neden olabilir. Aile büyüklerine saygı gösterme konusunda biraz daha dikkatli olmalısınız.
    Kafanızda düğün olayını çoktan bitirip, eğlence dozajını daha ne kadar arttırabilirim fikrini düşünüyor olabilirsiniz. Çokbilmiş tavırlarınız sevgilinizi cezp ediyor, fakat size yardım etmek isteyen dostlarınızı da kırmanıza neden oluyor. Ah şu dilinizi bir tutabilseniz…
    Ayrıca size ufak bir tavsiye; söz kesilmeden önce köpüklü kahve provalarına başlayın. Elinize tepsi alıp, misafirlere nasıl dağıtıldığını da mutlaka önceden deneyin. Sakarlığınız birilerinin yanmasına sebep olabilir. Aman dikkat!OĞLAK
    Sizin için evlenmek hiç de kolay değil. Evlilik dendiğinde o kadar çok teferruat aklınıza geliyor ki, kendinizi düğün gününün güzelliğine kaptıramıyorsunuz. Aslında en zor iş, sevgilinize düşüyor. Aylarca törenle ilgili her detaya önem vermesini bekleyecek ve ona türlü türlü görevler vereceksiniz. Sevgilinizin de sizin kadar, her detayla ilgilenmesini istemeniz aranızda sorun yaratabilir. O bir erkek, unutmayın. Süslü nikah şekerleri, şekilli düğün davetiyeleri ve kravatının rengi ile sizin kıyafetinizin aynı renk olması onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
    Nazınız sadece müstakbel eşinize değil, yakın arkadaşlarınıza da geçiyor. Onlar da sizinle birlikte evleniyor gibi olacaklar neredeyse. Herkese bir iş bölümü yapıp, onları amirleri gibi gün be gün denetleyeceksiniz. Bunu yaparken üslubunuza dikkat etmenizi öneririz. Ayrıca size tavsiyemiz, gelinliğinizi bir beden küçük alın. Çünkü bu telaşede ve koşturmada kilo vermeniz olası.
    Ufak detaylarla boğuşurken, resmin bütününü gözden kaçırmayın. Kır düğünü olsun diye kararlaştırdıysanız mutlaka yer ayırtın ki, bin bir zahmetle seçtiğiniz yeri kimse kapmasın. Düğün detayları ile boğuşurken son dakika sürprizi yaşamak istemezsiniz. Geç kalmayın, planlarınızı kağıda dökeceğinize harekete geçin. “Her şeyin bir zamanı vardır, hallederiz mutlaka” mantığı, sizi soğukkanlı biri haline getirebilir ama yer ayırtmalar son güne kalmaz.
    KOVA
    Siz ya sıra dışı bir evlilik töreni hazırlayacaksınız ya da hiç kimseyi hesaba katmadan, sadece bir iki konukla birlikte kendi töreninizi düzenleyeceksiniz. Örneğin, denizaltında evlenme ya da uçaktan atlayarak “evet” deme! Bunlar kulağa çılgınca gelebilir ama siz de zaten öylesiniz.
    Bu hayaller sizi heyecanlandırsa da, maalesef her zaman kafamızda tasarladığımız şeyleri yapamayabiliyoruz. Bu çılgın fikirler ailenize ya da evleneceğiniz kişinin ailesine ters gelebilir. Bunu göz önüne alıp “normal” bir düğün töreni ile dünya evine girecekseniz unutmamanız gereken en önemli şey kimseye muhalif olmamanız! Yalnızca düğünde değil; sözde, nişanda ve bekarlığa veda partisinde kimsenin önerisini dinlemeyerek çevrenizdekileri çileden çıkarabilirsiniz. Müstakbel kayınvalideniz sizi düğün alışverişine götürmek istediğinde buna şiddetle karşı çıkabilir, düğün bohçasını çok saçma bulabilirsiniz. Tamam, bağımsızlık ve özgürlük sizi tanımlayan kelimeler ama sizin için önemli olmasa da toplumumuzda gelenek ve göreneklere bağlılık hala devam ediyor.
    Eğer düğün öncesi aileler arasında kıyamet kopmasını istemiyorsanız, bu tarz konuları aile büyüklerine bırakın ve düğününüze odaklanın. Unutmayın, siz yaratıcı bir yapıya sahipsiniz. Düğünüzün de orijinal fikirlerinizi en iyi yansıttığınız yer olacak. İsyankar olmanız sadece işleri yavaşlatır. En güzel gününü mahvetmeye değer mi?
    BALIK
    Küçücük bir kız çocuğuyken hayallerini kurmaya başladığınız düğününüze çok az bir süre kaldı. Ama siz alınganlıklarınızla sevgilinizi daha yolun başında yormaya başladınız. Anneniz de sizden çok şikayetçi, onu söyleyelim. Tamam, çevrenizde güvendiğiniz tek kişi o ama bütün işi de onun üstüne yıkmak biraz haksızlık değil mi? Sürekli her yaptığını, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyor. Sizden daha tecrübeli biri olarak zaten dikkatli ve özenli olacaktır. Bu kadar sıkboğaz etmeyin.
    En sık yaptığınız hatalardan biri de ön yargılı olmak. “Düğünde kesin saçlarım çok kötü olacak, makyajım da akacak” diyerek bütün olumsuzlukları üstünüze çekiyorsunuz. Ön yargılı olmaya gerek yok, herkes peşinizde pervane olmuş durumda. İnsanların moralini bozmak, size fayda sağlamaz. Ama makyajınızın akması konusunda haklı olabilirsiniz. Çünkü sözde, nişanda, bekarlığa vedada ve düğünde bol bol ağlayacaksınız. Kalıcı makyaj yaptırabilirsiniz belki, en azından bu sorunu ortadan kaldırmış olursunuz.
    Ayrıca düğünde ufak kazalara da dikkat etmelisiniz. Büyük ihtimalle, kabarık ve ya kuyruğu uzun bir gelinlik tercih edeceğinizden, pistte dans ederken zorlanmanız mümkün. Müziğin ritmine kendinizi kaptırıp, komik kazalara sebep olmayın. Kendinizle birlikte başkalarını da aşağı çekersiniz, onlara da yazık.

  • Aşk seksin içinde saklıdır

    Aşk seksin içinde saklıdır

    Aşkı ilk kez keşfedecekler kadar aşktan ümidini kesenlerinde cevabını bulmaya çalıştıkları tek bir soru vardır: “Aşkın kimyası var mı?” Bu soruyu sorarlar çünkü herkes kendi kimyasına uyan bir partnerin bir gün mutlaka karşısına çıkacağına inanır. Fakat aşk, sanıldığı gibi uzaklarda aranacak bir şey değildir.

    Doğal bir kimyasal olan ve aşk molekülü olarak adlandırılan feniletilamin (PEA) yüksek dozda beyinde salgılanır. Kişi aşka düştüğü zaman beyni yüksek miktarda feniletilamin üretmeye başlar. Bu amfetamin benzeri molekül kişiyi iyimser yapar ve kendini iyi hissetmesini sağlar, kan basıncı artar, kalbi hızlanır. İşte kara sevdanın başlangıcındaki uçuk hal, vücut kimyasına, özellikle de feniletilamin’e dayanır. Feniletilamin aşk ilacıdır. Bilinenin aksine, önce seks sırasında ortaya çıkan mutluluk (endorfin) hormonlarını tetikler ve cinsel arzuyu arttırır. Sonrasında beyindeki milyarlarca sinir hücresinin harekete geçmesiyle aşk başlar. Diğer bir değişle, aşk seksin içinden doğar.

    AŞKIN MOLEKÜLLERİ…

    Aşk ve şehvetin yaratıcıları feromonlar mı? İki kişi arasındaki kimyasal büyüyü feromonlar mı yönetir? Peter Karlson ve Martin Lüscher adlı bilim adamları gözle görülemeyen kimyasal iletişim araçlarına feromon adını verdiler. Bilim adamları bu konularda çalıştıkça, insanlar arasındaki ilişkilerde feromonların etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Aşkın molekülleri olarak bilinen feromonlar, diğer duyu organlarının algıları ile birlikte iyi ile kötüyü, istenenle istenmeyeni, hoşlanma ile hoşlanmamayı kişinin ayırt etmesine yardımcı olabiliyor. Çünkü feromonlar mantığı atlayarak beynin duyu merkezini etkileyebiliyor. Kişi toplum içinde yaşadığı için duygu ve davranışlarını kontrol etmeye çalışır. Fakat feromonların etkileri böyle bir kontrolün her zaman mümkün olmadığını gösterir. İlk görüşte aşk ya da yıldırım aşkı diyebileceğimiz durumlarda, feromonların uyuşması yanında diğer duyuların da olumlu görüş bildirmesi gerekir. Yani bir kişinin beğenilmesinde bütün duyu organlarının ve diğer hormonların da etkisi vardır.

    AŞKIN ÖMRÜ ÇİFTİN ELİNDEDİR!

    Çift günün erken saatlerinde, gün içinde ya da yatmadan önce kısacası, zaman bulduğu her vakit, aralarına mesafe koymaktan kaçınıp, aşklarını alevlendirme yoluna gitmelidir. Çünkü seks seksi getirir.Seks, sevgi bağlarını güçlendirmek, güven duygularını artırmak ve arzuları körüklemek için gereklidir. Dolayısıyla, aşk için gerekli olan tüm hormonsal faaliyetleri ve aşkı meydana getiren duyguları ortaya çıkarmak için belki de gerekli olan en önemli fiziksel ve duygusal eylem sekstir. İnsan vücudundaki hormonlar genel hareketliliğe göre şekil almakta ve komutlu bir şekilde faaliyetlerini devam ettirmektedir. Bu da, dünyanın en güzel, en doğal eylemi ve çiftlerin samimiyetinin son raddesi olan seksin devamlılığını sağlamakla mümkündür. Ara verilen seks hayatına alışan çiftler ya da bireyler için nasıl ki sekse başlamak zor geliyorsa ve isteksizlik had safhadaysa, seks yapmaya alışanlar için de durum tam tersidir. Sonuç olarak, aşkın ömrü Frederic Beigbeder’in dediği gibi hiç de 3 yıl değildir. Aşkın ömrü çiftin elindedir!

    SEKSİN GÜCÜNÜ KEŞFEDİN!

    İkili ilişkilerde ve evliliklerde, dönem dönem oluşan tatsız tartışmaların, kıskançlıkların, sevgi yoksunluklarının, anlayışsızlıkların, kıyaslamaların, genellemelerin, eleştirilerin, yalnızlıkların, yalanların, haykırışların, çevre baskılarının, kendine güvensizliklerin, bahanelerin ve pek çok olumsuz davranışın aşkı söndürmesine çift izin vermemelidir. Çift seksin gücünü keşfetmelidir… Düzenli yapılan seks aynı bir terapi özelliği taşımaktadır. Aile bütünlüğünün ve ilişkilerin sağlıklı ve sevgi dolu devam edebilmesi, aşkın küllerin içinden yeniden doğabilmesi için gerekli olan belki de, pek çok şeyin içinde seks ilk sıradadır. Seksi doyasıya yaşayan çiftler motivasyonu güçlü, daha rahat ve pozitif bir hayat geçirirken, aşkı ve tutkuyu da yeniden canlandırma ve devam ettirme gücünü kendilerinde bulabilirler. Mutluluk hormonunun salgılanmasına önayak olan seks ile birlikte kişi önce kendisini sonra bu duyguyu yaşatan partnerini çok daha fazla sevebilir. Çoğunlukla ikili ilişkileri sekteye uğramış ve boşanmaya kadar gelmiş olan çiftler, iş hayatlarında daha başarılı olabilmek için bir an önce eğlenceli cinsel deneyimler yaşamaya yönelmeli ve cinselliğe koydukları duvarı yıkmalıdırlar. Aşkı bulmanın ve yeniden âşık olmanın verdiği heyecanı yaşatan seks; doğal bir uyku ilacı, güzellik reçetesi, ağrı kesici, en iyi spor ve hayatın en güzel meyvesini elde etmenin tek yoludur

    Cem KEÇE

  • Aşkta yaş farkı önemli midir?

    Aşkta yaş farkı önemli midir?

    Hep söylenir aşkın yaşı yoktur diye. Ama o heyecan ve tutku durulmaya başladığında gerçeklerle yüzleşir insanlar. Her ilişkide sorunlar yaşanabilir. Önemli olan bu sorunları aşabilmektir…

    Karşılıklı güven, hoşgörü ve saygı olduktan sonra aşılmayacak problem yoktur. Peki kadın ve erkek arasındaki yaş farkı ne kadar önemlidir? Bu sorunun cevabı yapılan bilimsel anketlere göre belirlendi.

    İngiltere’de yapılan bir ankete göre erkeğin kadından 4-5 yaş büyük olması ilişkiyi güçlendiriyor. Kadınlar erkeğin kendisinden olgun olmasını istiyorlar. Sadece %1’lik bir grup kendisinden küçük erkekle birlikte olma fikrine sıcak bakıyor. Bunun sebebini özgüven eksikliğine bağlayabiliriz. Çünkü kadınlar kendinden daha genç bir erkekle birlikte oldukları zaman, terkedilme korkusu yaşıyorlar.

    Erkekler böyle bir kaygı yaşamıyorlar. Çünkü kadınlar kendinden yaşça büyük olgun erkeklerden hoşlanırlar. Onlar için tek problem ise genç partnerine ayak uyduramama korkusudur. Yaş ilerledikçe oluşan cinsel yetersizlik ve genç partnerinin kendisini çekici bulmamasından endişe duyarlar.

  • Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Erkekler evlenecekleri kadınların güvenilir olmasını, kadınlar ise eşlerinin sabırlı ve hoşgörülü olmasını istiyor. Erkekler kadınlara oranla fiziksel güzelliğe daha çok önem veriyor

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yapılan araştırmada, kadın ve erkeklerin evlenecekleri kişilerde aradıkları sosyal ve kişisel özellikler belirlendi. 10 bini erkek 20 bin kişinin katıldığı araştırmada, bireylere evlenecek kişilerde aradıkları sosyal özellikler soruldu.
    “KADINLARIN İLK EVLİLİĞİ OLMALI”
    “Önemli”, “Önemsiz” ve “Fark etmez” cevap seçeneklerinin bulunduğu araştırmada, erkeklerin yüzde 85’i evlenecekleri kadınların ilk evliliklerini yapıyor olmasını “önemli” olarak nitelendirdi. Erkekler, evlenecekleri kişilerle aile yapılarının benzer olmasına ilişkin soruda da “önemli” seçeneğini tercih etti. Evleneceği kadında “yüksek gelir düzeyi” şartını arayan erkekler yüzde 30 ile sıralamanın sonunda yer aldı.
    Kadınlar evlenecekleri erkeklerin işinin olmasını önemsiyor. Katılımcıların yüzde 90’ı evlenecekleri kişinin işinin olması gerektiğini belirtirken erkeklerin ilk evliliklerini yapıyor olmasının da gerekli olduğunu vurguladı. Kadınların yüzde 43’ü evleneceği kişide hemşehrilik aramadığını kaydetti.

    KİŞİSEL ÖZELLİKLER DAHA ÖNEMLİ
    Araştırmada, evlenecek kişilerin kişilik özellikleri de soruldu. Buna göre, hem erkek hem kadınlar kişisel özellikleri sosyal özelliklere göre daha çok önemsiyor. Ayrıca sosyal özelliklerin aksine “güzel ve yakışıklı” olması dışındaki tüm kişilik özelliklerini kadın ve erkek katılımcılar birbirlerine yakın oranlarda önemli buluyor.
    Erkekler evlenecekleri kişilerin özellikle güvenilir olmasını ve yalan söylememesini istiyor. Evlenecekleri kadınların kendilerine sadık olmalarını da isteyen erkekler, eşlerinin sabırlı ve hoşgürülü olmalarını önemsiyor.
    KADINLAR SABIR VE HOŞGÖRÜ BEKLİYOR
    Kadınların yüzde 98,3’ü eşi olacak kişiden sabırlı ve hoşgörülü olmasını bekliyor. Evleneceği erkekte güvenilir olma ve yalan söylememe özelliği de aradığı tespit edilen araştırma sonucunda, kadınların duygularının önemsenmesini beklediği de ortaya çıktı.
    Erkekler ve kadınlar evlenilecek kişinin güzel veya yakışıklı olmasını diğer özelliklere kıyasla belirgin oranla daha az önemli buluyor. Erkekler kadınlara oranla fiziki güzelliği daha çok önemsiyor. Buna göre, erkekler yüzde 54,4 oranında eşim “güzel olsun” derken, kadınların yüzde 48,5’i evlenecekleri erkeklerin yakışıklı olmasını istiyor. Evleneceği kadının güzel olmasını ise katılımcı erkeklerin yüzde 14,9’u “önemsiz”, yüzde 30,7 ise “fark etmez” olarak nitelendirdi.

  • Aşkın halleri

    Aşkın halleri

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. Bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metotlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik diyor Psikolog Orhan Öztürk ve aşkın 3 halini şöyle açıklıyor.

    Aşkın Halleri

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

  • Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Hayatın en zor kararlarından biri ayrılık. Bu 10 soru size gerçekten ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösterecek.

    Ayrılıktan önce kendinize sormanız gereken sorular

    Bir evliliği ya da ilişkiyi bitirmek verilebilecek en zor kararlardan biri. Aniden her şeyi kestirip atmak kolay değil.

    Hızla ve doğrudan ayrılma kararı almadan önce bir süre ayrı kalmak hem siz hem de aileniz için daha doğru bir karar olacaktır. İşte o sorular…

    1. Hem siz hem eşiniz evliliğinizi/ilişkinizi bitirmeyi karşılıklı mı istiyorsunuz?

    Çiftlerden biri boşanmayı isterken diğeri istemiyor ve sorunları çözmeye çalışıyorsa, kısa bir süreliğine ayrılık bu noktada en iyi çözüm olabilir. Eğer bir taraf hala boşanmak istiyorsa karşı tarafı ikna etmeli. Her iki taraf da boşanmaya hazır olduğunda, her şey daha hızlı ve dostça gider.

    2. Neden boşanmak istediğinizden emin misiniz?

    Eğer tamamen emin değilseniz, bu noktada da biraz ayrı kalmayı düşünebilirsiniz. Ayrı kaldığınız sürede sebeplerinizi iyice ölçüp tartarak en doğru kararı verebilirsiniz. Duygu ve düşüncelerinize göre “Daha iyi birini bulabilirim” ya da “Sorunlarımı çözebilirim” diyerek karar almak, aniden vereceğiniz bir karardan daha sağlıklı olacaktır.

    3. Evliliğinizde/ilişkinizde yaşadığınız bir sorunu başka ilişkilerinizde de yaşadınız mı?

    Eğer her ilişkinizde sürekli aynı sorunu yaşıyorsanız, bu, evliliğinizin değil, sizin sorununuz olmuş demektir. Uzmanların tavsiyesine göre, evliliğiniz bitme noktasına geliyorsa sadece partnerinizin değil, kendinizin de bu bitişteki payını anlamanız gerekiyor. Kendinize “Nasıl daha sağlıklı, yapıcı; zihinsel, ruhsal ve cinsel olarak farkında ve ulaşılabilir olabilirim?” diye sorun. Eğer bu konularda problemleriniz varsa ve şimdi halletmezseniz, gelecek ilişkinizde de aynı sorunları deneyimleyeceksiniz.

    4. Neden boşanmak istemiyorsunuz?

    Bazı durumlarda, ahlaki ve dini inançlarınıza göre boşanmak kötü sayılsa bile, bu en iyi karar olabilir. Yasal bir boşanma ile sadece mal ve borçları bölmüş olacak, aynı zamanda velayet, ziyaret hakkı ve çocuklar için eş desteği payı alabileceksiniz. Yani bir iş gibi bakacak olursak, sadece iş bitmiş olacak. Hala sevdiğiniz insanlar, çocuklarınız ve kendinizle olan bütünlüğü koruyacaksınız.

    5. Evlilikteki/ilişkideki sorunları ne çözecek?

    Evliliğinizin kurtarılabilir olup olmadığını öğrenmek için kendinizi ruhen dinlemelisiniz. Kendinize evliliğinizde sözlü, fiziksel, maddi zarar olup olmadığını sorun. Veya aldatma var mı? Öfke sorunları var mı? Ya da artık aşık değil misiniz? Unutmayın bazı sorunlar çözülebilir, tıpkı zayıf iletişim veya daha fazla etkileşim gibi. Fakat şiddet veya duygusal istismar gibi sorunlar çözülmesi çok zor konulardır.

    6. Sizin veya eşinizin sağlık sigortasına ihtiyacınız var mı?

    Göz önünde bulundurulması gereken bir başka konuysa, eğer eşinizin üstünden sağlık hizmeti alıyorsanız, boşandıktan sonra bunu almaya nasıl devam edeceğinizdir. Kısa süreli bir ayrılık resmi bir boşanma olmayacağı için hala sigortadan yararlanabilirsiniz. Ancak taraflardan birinin rahatsızlığı varsa ve sağlık hizmetine ihtiyacı varsa boşanma fikrinden kaçınmak daha doğru olur.

    7. Ayrılmak istediğinizden emin misiniz?

    Ayrı kalmak bazen çiftelere boşanmanın hissettirebileceği duyguları yaşatabiliyor. Hatta bazen ayrı kalmak onları endişelendirebiliyor. Eğer ayrı kaldığınız sürede pişmanlık hissediyorsanız ve hala eşinizle olmak istiyorsanız, kesin bitiş yoluna girmeden sorunlarınızı halledebilirsiniz. Çünkü bir kere boşanma işlemine başlarsanız, geri dönüşü çok daha zor olabilir.

    8. Ayrılık çocuklarınızı nasıl etkileyecek?

    Ayrılık çocuklarınızda ebeveynlerinin bir dağılma sürecinde olduğuna dair bir umutsuzluk yaratıp, tekrar bir araya gelmenin zor olduğunu düşündürebilir. Çocuklarının şiddet ve anlaşamayan ebeveynlerle büyümesini kimse istemez. Eğer şiddetin yaşandığı ve anlaşmazlık dolu bir evliliğiniz varsa, bunu uzatmak pek doğru olmayabilir. Çocuklar şiddeti örnek alabileceği için, böylesi bir evliliği bitirmek gerekebilir.

    9. Sizin veya eşinizin parasal birikiminiz var mı?

    Ayrılık kesinlikle gelirinizi de etkileyecektir. Özellikle birinizden biri, diğerine ekonomik olarak bağımlıysa bu daha kötü bir durum yaratıyor. Eğer boşanmak istiyorsanız, bunun için gerekli işlemlerin mali bir gider olacağını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Ekonomik gücü yüksek olan eşinizse bu giderleri onun karşılaması yönünde bir anlaşmaya varabilirsiniz.

    10. Danışmandan destek almaya istekli misiniz?

    Eğer ilişkinizdeki sorunlar çözülebilirse, eşinizle ayrıyken evlilik terapisi almayı deneyin. Bu terapi sayesinde ilişkinizde neyin yolunda gidip gitmediği belirlenebilir. Böylelikle ilişkinize aşkla devam etmenizi sağlayacak öneriler alabilirsiniz. Ya da sorunlar çözülemeyecek gibiyse ve ayrılık kararı alıyorsanız, uzman desteğiyle alacağınız karardan pişmanlık duymayabilirsiniz.

  • Bir kadın anlatıyor

    Bir kadın anlatıyor

    Evliliğin bittiğini düşünenlere yeni evlenenlere ve bekarlara…

    Bir kadın anlatıyor:
    Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı

    Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu

    Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum
    Şaşkınlıktan gözleri açılarak ”niye?” diye sordu.
    ”Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, ”sadece yoruldum”
    Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

    Sonundasordu: ”seni caydırmak için ne yapabilirim?”
    Demek ki söyledikleri doğruydu:
    insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da
    kaybolmuştu.
    ”İşte mesele tam da bu” dedim ”Sorunun cevabını kendin bulup
    kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.”
    ”Diyelim dağın tepesinde
    bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp
    vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl”olacak. Bunu benim için yapar mısın?”
    Yüzümü dikkatle inceledi ve ”Sana bunun cevabını yarın
    vereceğim” dedi.
    Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

    Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt
    şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not
    bırakmıştı.
    ”Hayatım” diye başlıyordu,
    ”O çiçeği senin için koparmazdım”
    Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

    ”Çünkü her zaman yaptığın gibi
    bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde
    ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım
    var.”

    ”Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden
    önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım
    var.”

    ”Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu
    kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım
    var

    ”Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can
    sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için
    ağzıma ihtiyacım var.”

    ”Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan
    gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını
    kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem,
    merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin – gençliğinde
    senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım
    var.”

    ”Ama seni benden daha fazla seven biri varsa,
    evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir
    tanem.”

    Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer
    dağılıyordu.
    Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
    ”Mektubu okuduysan ve kalbin
    ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütlekapıda bekliyorum.”
    Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde
    sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
    Artık çok iyibiliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe ği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim

    Bu gerçek aşktı

    İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

    Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz Ama hep oralarda bir yerdedir.

    Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

    Hayat tam da böyle bir şeydir.

  • Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre evlilik için ideal yaşın kadınlarda 18-24, erkeklerde 25-29 yaş olduğu ortaya çıktı.

    Kadınların 18-24, erkeklerin 25-29 yaş aralığında nikah masasına oturması ideal olarak değerlendiriliyor. Kadınların evlenmesi için 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenler ve 18 yaşından önce evlenmenin uygun olduğunu belirtenlerin oranı ise çok düşük.

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve erkek için en uygun ilk evlenme yaşının kaç olduğunu, 10 bin 307’si kadın olmak üzere 20 bin 730 kişiye sordu.

    Kadın için en uygun ilk evlenme yaşı ne olmalıdır” sorusuna ankete katılanların yüzde 66,3’ü “18-24 yaş” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 29,9’u kadınların 25-29 yaş aralığında evlenmesini uygun bulurken, 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 2,4’te kaldı. Evliliğin 18 yaşından önce olması gerektiğini dile getirenlerin oranı da yüzde 1,2 oldu.

    Erkekler için uygun evlilik yaşına ilişkin soruya yanıt verenlerden yüzde 49,4’ü 25-29 yaş arasını erkek için ideal olarak niteledi. Katılımcıların yüzde 30,6’sı 18-24 yaş aralığını erkeklerin evlenme dönemi olarak belirtirken, yüzde 17,9’u ise 35-44 yaş aralığında evlenmek gerektiğini söyledi.

    Evlenecek kişiler kararı alıyor, aileler destekliyor

    Araştırmaya katılanlara, yaptıkları ilk evliliklerinde eşleriyle nasıl tanıştıkları da soruldu. Katılımcıların yüzde 41’i ilk eşleriyle aile ve akraba çevresinde tanıştığını, yüzde 39,6’sı komşularından veya mahalledekilerden biriyle evlendiklerini söyledi.

    Ankete katılanların yüzde 7,4’ü eşiyle arkadaş ortamında tanıştığını, yüzde 3,5’i okul ve dershane arkadaşlarıyla nikah masasına oturduğunu ifade etti. Katılımcıların sadece binde biri eşiyle internet üzerinden tanıştıklarını kaydetti.

    Araştırmada, evlilik kararının nasıl alındığı da incelendi. Buna göre evliliklerin büyük çoğunluğunun, evlenecek kişinin kararı, ailenin desteği ve onayıyla kurulduğu belirlendi. Evlilik kararının aile içinde ortaklaşa alındığını ortaya koyan araştırmayla, evliliklerin yüzde 82,9’unun evlenecek kişinin kararı ve ailenin rızasıyla gerçekleştiği tespit edildi. Evlenecek kişinin rızası olmadan aile kararıyla yapılan evliliklerin oranı ise yüzde 9,4 oldu.

  • Aşk ve seks ilişkisi

    Aşk ve seks ilişkisi

    Seksin aşkla ne ilgisi var, aşkın seksle ne ilgisi var? Bu soruların cevabını ararken, Cindy M. Meston ve David M. Buss’ın yazdıkları “Kadınlar Neden Seks Yapar?” adlı kitabın referans verdiği araştırmalar zihnimizi aydınlattı.

    Toplumda sıkça söylenen “Kadınlar aşk olmazsa seks yapmaz”, “Erkekler için asıl olan aşk değil, sekstir” söylemleri acaba gerçeği yansıtıyor mu? Araştırma sonuçları farklı bakış açıları sunuyor mu? İşte, bu konuya dair “Kadınlar Neden Seks Yapar?” kitabından alıntıladığımız bilgiler…

    Kadınlar neden seks yapıyor?

    Bir araştırmaya göre, kadınlar seks yapmalarına gerekçe olarak, “O kişiye sevgimi ifade etmek istedim” ve “Aşık olduğumun farkına vardım”ı, ilk on nedenlerinden ikisi olarak sıralıyorlar. Aşka ulaşmanın bir yolu olarak seksi nasıl kullandıklarını açıklıyorlar.

    Kimi zaman seks, umulduğu gibi aşk ve bağlılık getiriyor. Kimi zaman da seks, asıl istenen sevgi yerine geçici bir sevildiğini hissetme yanılsaması yaratıyor. Kimi zamansa ne aşk ne de aşk yanılsaması…
    Araştırmaya katılan kadınların pek çoğu kendi başına aşk için değil, başka birine olan aşklarını ifade etmek için seks yapıyor.

    Dört bin yıl önce aşk ve seks ilişkisi

    Aşkla seksin birbirine bağlı olduğu yeni bir düşünce değil. Hatta insanın yazıyı ilk kez icat edişinden beri bu bağa işaret ediliyor. 1880’lerin sonlarında, günümüzde Irak’ta bulunan bir bölgede küçük bir tablet ortaya çıkartıldı. Dört bin yıllık bu tabletin üzerine, tarihçilerin en eski aşk şiiri olduğuna inandıkları bir şiir kazınmıştı. Şiirde bir rahibe, krala yalnızca aşkını değil, duyduğu şehveti de itiraf ediyordu:

    “Kalbimin sevgilisi, damat
    Parlaktır güzelliğin, baldan tatlı
    Esir ettin beni, titreyerek durayım önünde
    Damat, yatağa götürülmek isterim”

    Rahibenin bir başka şiiri:

    “Damat benden zevkini aldın
    Söyle anneme, nefis şeyler yedirsin sana
    Babam da armağanlar versin”

    Aşksız sekse açık kadınlar hangileri?

    Birçok kadın için aşkla seks birbirinden ayrılmaz olsa da hepsi için öyle değil tabii. Araştırmalar, hangi kadınların seksten önce aşk ya da duygusal ilgi istemeye daha az eğilimli olduğuna dair bir şeyler de öğretti. Aşksız sekse en açık kadınlar genellikle dışa dönük bir kişiliğe sahip ve yeni, egzotik yiyecekleri denemek ya da seyahat edip başka kültürler görmekten hoşlanmak dahil, her türlü yeni deneyime daha açık oluyorlar.

    Sekse bakışta kadın erkek farkı

    Birçok kadın seks için aşka ihtiyaç duymasa ya da aşk peşinde koşmasa da kadınlar aşkın sekse eşlik etmesi gerektiğine erkeklerden daha fazla inanıyorlar.

    Meston Cinsel Psikofizyoloji Laboratuvarı’nda 700’den fazla üniversite öğrencisine, “Aşksız sekste bir sorun yoktur” yorumuna katılıp katılmadıkları soruldu. Öğrencilerin yaklaşık yarısı Avrupa, yarısıysa Güneydoğu Asya kökenli ailelerden geliyorlardı. Her iki kültürel grupta da aşksız seksin kabul edilebilir olduğunu düşünme olasılığının erkeklerde kadınlara kıyasla çok daha yüksek olduğu görüldü.

    Psikolog David Schmitt ve çalışma arkadaşları, 56 ülkeyi içeren kapsamlı bir araştırmada benzer bulgulara ulaştılar.

    Seksin ön koşulu aşk mı?

    Buss Evrim Psikolojisi Laboratuvarı’nda yürütülen bir çalışmada elde edilen sonuçlar da aşk-seks ilintisinde bir cinsiyet farklılığı olduğunu gösteriyor. Kadınların yalnızca yüzde 8’i, “seks yapma”yı bir aşk edimi olarak gösterirken, erkeklerin yüzde 32’si cinsel aşk edimlerinden bahsetti.

    Bu bulgu erkekler için seksle aşkın en azından bir açıdan yakından bağlantılı olduğunu gösteriyor. Anlaşılan seks, erkeklerin aklında aşkın bariz bir özelliği olarak kadınlara kıyasla daha fazla öne çıkıyor. Dolayısıyla kadınlar aşkı seksin bir önkoşulu olarak görmeye daha yatkınlar.