Etiket: Aşı

  • Çocukluk Aşıları Neden Yapılır?

    Çocukluk Aşıları Neden Yapılır?

    Hastalıkların önlenmesi, sağlıklı gelişim ve büyüme sürecinin yanı sıra sağlıklı bir beden için bebek ve çocukluk çağlarında aşılar yapılmalıdır. Kalıcı rahatsızlıkların önlenmesi, ölümcül hastalık risklerinin önlenmesi ve hastalık bulaşma risklerinin kaldırılması için özellikle çocukluk çağlarında aşılar tam ve düzenli şekilde yapılmalıdır.

    Çocukluk Aşıları Neden Yapılır?

    Herd İmmuninty olarak tanımlanan toplumsal bağışıklık sistemi ve çevreye hastalık bulaştırmamak için de çocukluk aşıları yaptırılmalıdır. Aşılamanın amacı; hastalığa neden olan bakteri, virüs ve mikropların önceden önlenmesidir.

    Hastalıklara karşı hazırlıklı hale getirmek için bu mikropların ölü ya da zayıflatılmış halleri enjekte edilir. Vücut, antikor yani bağışıklık maddeleri sağlayarak, hastalıklara karşı güçlü ve donanımlı hale gelir.

    Bazı aşılar bir kez değil birkaç sefer tekrarlanır. Bu tür aşılara; rapel yani pekiştirme aşısı denilir.

    Çocukluk Aşıları Neden Yapılır? | 1

    Bulaşıcı Hastalıkların Önlenmesi

    Geçmişten günümüze bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve geniş çaplı ölümlere neden olan hastalık risklerinin ortadan kaldırılması için evrensel olarak aşılar yapılır. Örneğin Türkiye’de çocuk felci aşısı düzenli olarak yapıldığı için bu hastalık riski tamamen ortadan kaldırılmış ve polio hastalığından arındırılmış ülke sertifikası alınmıştır.

    Çocukluk çağlarında yapılan aşılar arasında; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, verem, hepatit B ve A, çocuk felci aşısı, menenjit ve verem aşıları yer alıyor. Her yeni doğan bebeğe aşı kartı çıkarılır ve ayına, yaşına göre aşılar yaptırılır.

    Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilen ve düzenli olarak yapılan çocuk aşıları, ücretsiz olarak sağlık ocaklarında yapılmaktadır. Bu aşılara ek olarak;

    • Rota virüs (ishal)
    • meningokok menejit aşısı
    • human papilloma virüs aşısı ( serviks kanserinden koruma amaçlı),
    • RSV aşısı

    Gibi özel aşılarda düzenli olarak yapılmaktadır. Sağlıklı gelişim ve yaşam için aşıları düzenli olarak yaptırınız.

    Çocuklara Grip Aşısı Yapılmalı Mı ? Tıklayın !

    Bebeğimizin Aşıları, Kontrolleri, Aylık Gelişim Bilgileri Tıklayın !

    Bebeklerde 2 Ay Aşısı Sonrası Ateşlenme Tıklayın !

    Aşı Takvimi İçin Tıklayın !

  • Yetişkin aşı takvimi

    Yetişkin aşı takvimi

    Çocuklar için aşı takvimini hepimiz biliyoruz. Yetişkin aşı takvimi konusunu çok az insan biliyor. Yetişkinlikte yapılması gereken aşılar hakkında bilgi almak için okumaya devam edin.

    Yetişkin aşı takvimi

    Tıbbın gelişmesi ile artı bir çok hastalığa karşı korunmak mümkün. Yetişkinlerin çocukluk dönemlerinde yapılan aşılar tamemen etkisini kaybedebiliyor. Bazende bu aşılar hastalıklara karşı korumada yetersiz kalabiliyor. Diyabet, HIV gibi hastalıkların tedavisinde yeni geliştirilen yöntemlerle ile hastalıkların etkisini azaltmak mümkündür. Hastalıkların yeni keşfedilen özelliklerine uygun geliştirilen bu aşıların yetişkinlere uygulanması gerekiyor. Sizde bu konuda yeni gelişmeleri takip edebilir ve kendinize yetişkinler için aşı takvimi oluşturabilirsiniz.

    Yetişkin aşı takvimi
    Yetişkin aşı takvimi

     

    Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, çocukluk çağı ve yetişkin aşılarının önemine değindi.  Aşıların sadece çocukların değil yetişkinlerin sağlığında da kurtarıcı rolü olduğunu belirten Prof. Dr. Serhat Ünal, çocuklukta yapılan bazı aşıların yetişkinlikte tekrarlanması gerektiğinin altını çizdi.

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, yaşam boyu aşılanma hakkında şunları söyledi: “ Hayatımıza son 10-15 yıldır giren “yaşam boyu aşı” kavramı, doğumdan itibaren tüm hayatımız boyunca altta yatan hastalığı olmayan sağlıklı bireylerin yenilenen aşı takvimleriyle takibinin yapılması anlamına gelir. Diyabetik hastalar, HIV hastaları, kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanlar gibi altta yatan hastalığı olan bireylerde de hastalığa özel aşılama takvimleri uygulanmalıdır. Özellikle son 15 yılda yapılan çalışmalarda, ilerleyen yaşla beraber bağışıklık sisteminin gücünün azalması sonucu yaşlıların enfeksiyonlara daha açık hale geldiği ve bu yaştaki insanların da aşılanması gerektiği ortaya çıktı. Ayrıca, çocukluk çağında yaptığımız aşıların bazılarının bizleri ileri yaşlara kadar koruyamadığı görüldü. Dolayısıyla, yetişkinlerin de çocuklarda olduğu gibi birer aşı takvimi olmalı ve grip ve zatürre gibi aşıyla korunulabilecek hastalıklara karşı aşılanmalıdır.”

    Grip aşısının her yıl tekrarlanması gerekir

    Prof. Dr. Serhat Ünal erişkin aşılarını şöyle anlattı: “Erişkin aşılarına örnek olarak grip ve zatürre verilebilir. 65 yaş üstü kişilerde ve altta yatan diyabet, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği, kanser, kanser tedavisi, AIDS hastalığı, şişmanlık ve gebelik gibi bağışıklık sistemini bozan ya da etkileyen durumlara sahip risk grubundaki kişilerde influenzanın görülme sıklığını ve ölümcül olma olasılığı artar. Bu sebeple, bu özelliklere sahip hastaların mutlaka yıllık influenza aşısı yapılmalı ve her yıl tekrar edilmelidir. Çünkü influenza aşısı, o yıl en çok görülmesi muhtemel virüs alt gruplarına karşı yapılır ancak virüsler mutasyona uğradığı için bu alt gruplar her yıl değişebilir. Altta yatan hastalığı olan kişilerin bu aşıyla beraber gerektiğinde hastaneye yatırılması ölümleri yüzde 75 ila 80 oranında azaltır.”

    Yetişkin aşı takvimi
    Yetişkin aşı takvimi

     

    Zatürre aşıları hem çocuklar hem yetişkinler için gereklidir

    Prof. Dr. Serhat Ünal zatürre aşısıyla ilgili şunları söyledi: “65 yaş ve üzeri kişiler, diyabet, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği, kanser, kanser tedavisi, AIDS hastalığı gibi altta yatan hastalıklara sahip olan kişilere ek olarak, iç kulağında işitme cihazı olan kişiler ve beyin omurilik sıvısı kaçağı olan kişilerin de zatürre aşılarını titiz bir şekilde takip etmesi gerekir. Konjuge ve polisakkarit olmak üzere iki tür zatürre aşısı vardır. Konjuge aşılar 13 tür pnömokok mikrobuna karşı geliştirilmiş ve özel proteinlerle desteklenmiş, kuvvetli aşılardır. Bakterinin 13 serotipine karşı hem antikor oluşturarak hem de bağışık hafıza oluşturarak koruyuculuk sağlar. Polisakkarit aşılar ise pnömokok bakterisinin 23 serotipine karşı antikor oluşturarak koruyuculuk sağlar. Konjuge aşı daha etkilidir, önce yapılır ve tek doz uygulanması yeterlidir ancak daha fazla bakteri serotipine karşı korunmak için konjuge aşıyı takiben polisakkarit aşı uygulanması önerilir. Bu sistemle çocuklar, risk grubundaki kişiler ve 65 yaş üzerindeki erişkinler zatürreye karşı korunmuş olur.”

    Aşılar risk grubundaki ve 65 yaş üzeri yetişkinlere artık ücretsiz

    Prof. Dr. Serhat Ünal Türkiye’deki erişkin aşılama uygulamaları hakkında şunları söyledi: “Türkiye’de çocukluk çağı aşıları zaten uzun bir süredir aile hekimleri tarafından etkin bir şekilde takip ediliyordu. Grip ve polisakkarit zatürre aşılarını halkımız da bir süredir geri ödemeli olarak yaptırabiliyor.  Konjuge zatürre aşısı da son yapılan düzenlemelerle artık risk grubundaki yetişkinlere ve 65 yaş üzeri kişilere Sağlık Bakanlığı’nın ilgili merkezleri ve Aile Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak yapılabiliyor. Aile hekimleri aşı sisteminde birinci basamaktır ve onlara başvurularak aşıların zamanı, nasıl yapılacağı, nerede yapılacağı ve ücretsiz aşılar hakkında bilgi edinilebilir. Şu anda yüzde 97 ila 98 civarında olan çocuk aşılama oranlarıyla karşılaştırıldığında, erişkin aşılama oranımız oldukça düşüktür. Özellikle grip aşısı ve zatürre aşısının düşük oranlarından dolayı bu aşılamaları çeşitli duyurularla yaygın hale getirmeliyiz. Buna ek olarak 1990’lardan sonra yaygın olarak yapılmaya başlanan Hepatit B gibi aşıları olmamış insanların aşılarının tamamlanması gerekir. Ayrıca, vücutta kalan suçiçeği virüsünün sonradan canlanmasıyla ortaya çıkan zona hastalığına yakalanmamak için de, 60 yaş üstü herkesin zona aşısı olması gerekir.”

    Sadece çocuklara değil, tüm topluma aşı

    Aşıların sadece aşılanan insanı değil, enfeksiyon riskini azaltarak etrafındaki insanları da koruduğunu belirten Prof. Dr. Serhat Ünal şunları söyledi: “Çocukluk çağında yapılan aşılar erişkin yaşta da kontrol edilmeli ve gerekirse tekrarlanmalıdır. Örneğin çocukluk çağında difteri, boğmaca ve tetanos için aşılama yapılıyor. Sonrasında difteri ve tetanos için aşılama 10 yılda bir tekrarlanıyor. Ancak son 10 yılda Amerika’nın da dahil olduğu Batı ülkelerinde yeni doğanlarda boğmaca vakalarında bir artış görüldüğü saptandı. Erişkinlerde çok etkili olmasa da yeni doğanlarda kalıcı sakatlıklara sebep olabilen bu hastalığın normal şartlarda, anneden geçen antikorlarla önlenmesi gerekir. Bu vakalarda yapılan incelemeler sonucunda annelerde yeterince antikor olmadığı ve çocukluk çağında yapılan boğmaca aşısının erişkinliğe kadar etkisini korumadığı ortaya çıktı. Buradan hareketle anneler aşılanmaya başladı. Ancak yeni doğanlardaki boğmaca vakaları devam edince çocuğun birinci derece akrabalarında antikor seviyelerinin düşük olduğu saptandı ve boğmaca virüsünün bebeğin etrafındaki herkesten geçebileceği düşünülerek boğmaca aşı takviminde bir değişikliğe gidildi. 10 yılda bir yapılan difteri-tetanos aşısının bir kereye mahsus difteri-boğmaca-tetanos olarak yapılmasıyla bu risk ortadan kaldırıldı. Benzer şekilde çocuklara yapılan 13 valanlı kongüje pnömokok aşısı erişkinlerdeki zatürre vakalarını da azalttı. Buna “toplumsal korunma” diyoruz. Bu sebeple, olaya bir bütün olarak bakarak yeni doğandan geriatik yaş grubuna kadar her yaş grubuna kendisine uygun aşıları düzenli olarak yapmalıyız.”

  • Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, bazı doktorların yeni doğan bebeklere Hepatit B ve KKK aşısını yapılmış gibi göstererek yapmadığını açıkladı. Uçar “Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Vicdanı olan bunu yapmaz” dedi

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, anne-bebek ölümüyle ilgili gelinen noktayı anlattı. Uçar, bu konuda büyük bir başarı sağlandığını belirterek hekimleri de uyardı. Uçar, bazı doktorların ‘kalem aşısı’ olarak da bilinen yeni doğan aşısı Hepatit B’ye ve KKK‘ye (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) önem göstermediklerini söyledi.

    ‘HANGİ TIBBİ GEREKÇEYLE BÖYLE BİR ŞEY YAPILABİLİR’

    Geçen ay bu konuda 3 aile hekimine uyarı gönderdiğini vurgulayan Mahmut Uçar şunları söyledi:

    “Biz 2016 Türkiye’sinde bu kadar sağlık konusunda iyi bir noktada olmamıza ve daha da iyileşme gösterme çabalarımıza rağmen halen daha bazı arkadaşlarımız yapmadığı aşıyı yapmış gösteriyor. Yani bunun tekrar tekrar üzerinde duruyorum. İdari soruşturmayla falan uğraşmam, direkt savcılığa başvururum. Bir annenin çocuğu siz aşısını yapmadınız diye kızamıktan ölürse ne olacak. Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Bu konuyu en azından vicdanı olan insanların bu noktada hassasiyetleri oluşsun diye konuşuyorum. Geçen ay 3 aile hekimine bu nedenle uyarı göndermek durumda kaldım.”

    ANAYASA MAHKEMESİ ‘HAK İHLALİ’ SAYMIŞTI

    Yeni doğan bebeğe doğumun ardından yapılan Hepatit B ve KKK (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşıları başta olmak üzere aşıların uzun vadede çocuklarda MS ve otizm gibi hastalıklarına yol açtığı iddiası tıp gündemini yıllardır meşgul ediyor. Türkiye’de yargıya taşınan aşı konusunda Anayasa Mahkemesi, anne ve babası istememesine karşın yeni doğan bebeğe çocukluk dönemi aşılarının uygulanmasının hak ihlali olduğuna hükmedip topuk kanı alınmasını ihlal saymamıştı.

     

    Kaynak: posta.com.tr

  • Hamilelikte Yapılan Aşılar Nelerdir?

    Hamilelikte Yapılan Aşılar Nelerdir?

    Hamilelik döneminde yapılan aşılar gebeliğin sağlığı için oldukça önem teşkil eder. Yapılan aşılar sayesinde bebeğin dünyaya geldikten sonraki 6 ayı boyunca muhafaza edilmesi sağlanır.

    Hamilelik döneminde yapılan aşıların esas amacı ise fetustaki büyüme geriliğini, ölü doğum ya da beyinde meydana gelebilecek anomalilerin engellenmesidir.

    Gebe anne adayları için Hepatit B:

    Hepatit B taşıyıcısı olan anneler, bu sorunu bebeklerine geçirebilir. Bundan dolayı da bu annelerin bebekleri doğduktan sonra kısa süre içerisinde hepatit B aşısı olmalıdır. Bu sorunu taşıyan baba adayı ise hamilelik sürecinde aşının yapılması gerekir.

    Gebe anne adaylarının tetanos aşısı yaptırması:

    Anne adayı gebe kalmadan önce tetanos aşısı yaptırmamış ise gebeliğin 2. Ya da 3. Aylarında mutlaka tetanos aşısı yaptırmalıdır. Tetanos aşıları tam olan anne adaylarında ise şayet aşı zamanından 10 sene geçmiş ise aşı tekrarlanır. Tetanos aşısı bebekler için oldukça önemlidir. Yenidoğanlarda bebekte tetanos gelişir ise bu durum %60 oranında ölümcüdür.

    Gebe anne adaylarının kuduz aşısı yaptırması:

    Anne adayı gebelik sürecinde aşılarından emin olmadığı hayvanlarla temas kurmuş ise mutlaka kuduz aşısı yapılmalıdır.

    Gebe anne adayları için grip aşısı:

    Grip aşısı anne adaylarını grip yapan ve zararlı bir aşı değildir. Gebe olan anne adayları da grip aşısı yaptırabilmektedir. Grip her sene kendini yenileyen bir virüstür. Bu sebeple de her sene yeni grip aşıları ortaya çıkar. Hamile olan anne adaylarının grip aşısı yaptırmasında herhangi bir sorun yoktur. Emzirme döneminde de bu aşı yapıtırılabilir.

    Gebe anne adaylarının meningokok aşısı yaptırması:

    Anne adayında menenjit söz konusu ise bu aşı yapılabilir. Menenjit aşısınn bebek için ya da anne için herhangi bir sakıncası olmadığı belirtilmiştir. Doktorun uygun görmesi koşulu ile yapılabilir.

    Hamilelik döneminde doktor uygun görürse yapılması gereken aşılar:

    • Polio
    • Sarı humma
    • Boğmaca
    • Hepatit A

    Gebelik döneminde yapılması sakıncı olan aşılar:

    • BCG
    • Kabakulak
    • Kızamık
    • Kızamıkçık
    • Su çiçeği

    Kaynak: http://hamilelik.com/hamilelikte-yapilan-asilar-nelerdir/

  • 2015 Aşı Takvimi Çizelgesi

    2015 Aşı Takvimi Çizelgesi

    Gözümüzün nuru, sevgili evlatlarımızın hasta olmaması için aşı çok önemlidir. 2015 Aşı takvimi cetveli makalemizde bu sene doğan bebeklerin vurulması gereken aşıları yayınladık. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından her çocuğun, Sağlık Bakanlığı aşı takviminde yer alan tüm aşıları ücretsiz olarak uygulanmaktadır.

    Doğumda Anında
    Hepatit B Aşısı 1. Doz

    1. Ay Aşısı (30 Günlük)
    Hepatit B Aşısı (2. Doz)

    2. Ay Aşısı (60 Günlük)
    1. Karma Aşı
    ( Difteri + Boğmaca + Tetanoz +Menenjit + Çocuk Felci)
    1 .Doz Zatürre Aşısı + Rotavirüs Aşısı
    BCG Aşısı ; Sağlık ocağında yapılmalıdır.

    3. Ay Aşısı (90 Günlük)
    2. Karma Aşı
    ( Difteri + Çocuk Felci+ Tetanoz + Boğmaca + Menenjit )

    4. Ay Aşısı (120 Gün)
    3.Karma Aşı
    ( Boğmaca+ Difteri + Tetanoz + Çocuk Felci + Menenjit )
    2.Doz Zatürre Aşısı Vurulacak

    6. Ay Aşısı (180 Gün)
    Hepatit B 3.Doz ve Zatürre Aşısı

    12. Aylık Bebek
    Kızamık + Kabakulak + Kızamıkçık
    (Priorix veya Trimovax ya da MMR 2)

    13. Aylık Bebek
    Su Çiçeği Aşısı

    15. Aylık Bebek
    Hepatit B 4.Doz Vurulacak

    18. Aylık Bebek
    Karma Aşı
    (Tetanoz+ Difteri + Boğmaca + Menenjit ve Çocuk Felci)

    24. Aylık Bebek
    Hepatit A Aşısı 1.Doz

    30. Aylık Bebek
    Hepatit A Aşısı 2.Doz

  • Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Uzman Dr. Elif Güveloğlu, hem bağışıklığı artıran hem de hastalıkları kolay geçirmeye yarayan formülleri Ceyda Erenoğlu’na anlattı. İşte o formüller:

    Taze zencefil ve meyve

    Malzemeler:
    Yarım kibrit kutusu kadar çiğ zencefil
    Yarım nar (dış kabuğu soyulmuş, iç zarları ile birlikte)
    1 elma
    1 kivi
    1 mandalina veya portakal (kabuklu)

    Hazırlanışı
    Tüm malzemeyi kabuklarıyla birlikte katı meyve sıkacağından geçirin. Çocuklara verilecekse yarısını ballı su ile karıştırın.

    Zencefil çayı

    Malzemeler:
    1 kibrit kutusu taze zencefil (ince ince dilimlenmiş)
    1 avuç kurutulmuş ıhlamur çiçeği
    1-2 kabuk tarçın
    8 – 10 karanfil tanesi

    Hazırlanışı
    Porselen bir demliğe tüm malzemeyi koyun ve üzerine kaynar su boşaltarak alttaki çaydanlığın buharı ile en az 20-25 dakika siyah çay demler gibi demleyin.

    Zencefilli-ballı limonata

    Malzemeler:
    5 adet kalın kabuklu ve kabuğu işlem görmemiş doğal limon
    Yarım demet taze nane
    1 kibrit kutusu taze zencefil
    İyi kalite doğal bir süzme bal (arzu edilen miktarda)

    Hazırlanışı
    İlk olarak bir cam kabın içine limonata için gerekli olacak kadar içme suyu koyun ve bu suyun içine, rendenin en ince tarafı ile hem limon kabuklarını hem de taze zencefili rendeleyin. Sonra mikserde iyice incelttiğiniz nane yapraklarını da suya atın ve yarım saat bekletin. Ardından suyu süzüp arzu edilen miktarda bal ile tatlandırın. Eğer bala alerjiniz var veya balın kalitesinden emin değilseniz şeker ekleyin.

    Nar kabuğu çayı

    Malzemeler:
    İnce doğranmış bir adet taze nar kabuğu

    Hazırlanışı
    Doğranmış nar kabuklarını porselen demliğe koyun ve üzerine yarım litre kaynar su boca ettikten sonra 10-15 dakika demleyin. Günde 2 su bardağına kadar içebilirsiniz. Tadı acı olsa da etkili bir mikrop öldürücüdür. 5 yaşından itibaren çocuklara da verebilir, acı gelirse kaynar su ekleyebilirsiniz.

    Kuşburnu çayı

    Malzemeler:
    1 avuç kuşburnu
    Yarım litre içme suyu

    Hazırlanışı
    Kuşburnu demleme süresi uzun bir çay olarak biliniyor. Kuşburnu meyvelerini kestane dilimleri gibi bıçakla tek tek ikiye ayırın. Ardından porselen bir kaba koyup üzerine soğuk içme suyu ilave edin ve kaynayan bir çaydanlığın üzerine oturtun. Yarım saat kadar bu şekilde demlenmeye bırakın. Kaynar su kuşburnu meyveleri ile doğrudan temas etmediği için bu yöntemle kuşburnundaki C vitamininden ve diğer antioksidanlardan daha fazla yararlanırsınız.

  • Grip Aşısı Olmak İçin Geç mi?

    Grip Aşısı Olmak İçin Geç mi?

    Türkiye genelinde bir süredir etkili olan grip salgınından korunmak için özellikle risk grubunda yer alanların aşılanması gerektiği bildirildi.

    Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yılla kıyaslandığında ciddi grip salgını yaşandığını, özellikle son 15-20 gündür vaka sayısında büyük artış gözlendiğini söyledi.

    Grip virüsünün yol açtığı salgının giderek artacağını, çünkü her gün polikliniklere gelen vaka sayısının arttığını ifade eden Köksal, “H3N2 virüsü, geçen yıllar çok korkulan H1N1, yani domuz gribinden biraz farklı. Bu, domuz gribinin majör, yani küçük bir değişime uğramış variant hali ama inanın geçen seneki griplere göre, hatta domuz gribinden bile daha ağır ve uzamış klinik seyir izliyor” dedi.

    Köksal, grip virüslerinin insanları hastalandırma kapasitesinin çok yüksek olduğunu ve solunum yolu hücrelerine tutunduklarını, sonra da hastalık yapıcı maddelerini aktararak solunum yollarında ciddi hastalıklara yol açtığını anlatarak, şunları söyledi: “H3N2 virüsü oldukça ağır klinik tablo ortaya çıkarmaktadır. Özellikle çocuklar ve yaşlıları etkileyen hastalık, başlangıç olarak diğer grip türlerinden pek farklı değil.

    Halsizlik, yüksek ateş ve boğazda yanma ilk belirtiler

    Hastalık etkeni virüsün kolayca alt solunum yollarına inerek akciğerleri etkilediğini vurgulayan Köksal, şöyle devam etti:

    “Özellikle de risk grubunda olan yaşlılar, şeker, kalp, akciğer ve kanser hastaları ile çocuklar, gebeler, sigara içenler ve aşırı alkol tüketenlerde hastalık biraz daha ağır seyrediyor. En korktuğumuz nokta akciğerlerin etkilenmesi çünkü grip çok ağır seyirli zatürredir ve ölüme kadar gidebilir. Bunun için uzamış belirtileri olan hastaların kendi kendilerine ilaç almaksızın mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekir.”

    Hastaneye müracaatta yüzde 20-30 oranında artış yaşandı

    Köksal, gribin tedavisi olan ve korunulabilen hastalık olduğuna dikkati çekerek, “Tedavide kesinlikle antibiyotik kullanılmaması gerekiyor. Antibiyotiklerin bir etkisi olmadığı gibi ileride gelişebilecek komplikasyonlarda direnç gelişmiş olacağı için tercih edebileceğimiz antibiyotik kalmayacak. İlk 48 saat içinde antiviral ilaçların alınması, hastalığın klinik seyrini ciddi oranda etkilemekte ve iyileştirmektedir” diye konuştu. Gribin bu kadar yaygın görülmemesi gerektiğine işaret eden Köksal, şunları kaydetti:

    “Geçen seneki aşılama oranları ile bu sene ki oranlara baktığımda yüzde yüze yakın düşüş olduğunu görüyorum. Bu çok önemli bir nokta. Geçen yıl domuz gribinden korkulduğu için büyük bir kesimi rahatlıkla aşıladık ama bu sene sanki domuz gribi bitti başka da grip olmayacak gibi, bırakın normal insanları risk grubunu oluşturan, beraberinde de altta yatan başka hastalığı olan kişilerin dahi öykülerini aldığımızda aşılanmadıklarını üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Hala geç değil, aşılanmamış, özellikle risk grubunu oluşturan grupların mutlaka aşılarını yaptırması gerekiyor.”

    Grip mevsimi boyunca aşı yapılabilir

    Köksal, hastaneye müracaatta yüzde 20-30 oranında artış yaşandığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Grip solunum yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Sosyal öpüşme, tokalaşma gibi davranışlar bulaşmaya yol açabilir. Onun için ellerin sık sık yıkanması, hasta olanların mümkünse maske takarak iş yerine ya da okula gitmeleri basit korunma yollarıdır. Ellere değil de bükülen kolun iç kısmına hapşırılması, ellerin temiz kalması açısından bir parça önem arz etmektedir. Ellerini sık yıkama şansı olmayanlar, dezenfektan ürünleri kullanabilirler. Yarıyıl tatilinin geliyor olması, hastalığın yayılma hızını biraz düşürecektir ama şu anda hastalık pik noktasına gelmedi, artarak devam ediyor.”

    Kimler grip aşısı yaptırmalı?
    6 ay-18 yaş arası çocuklar ve gençler
    Kronik akciğer hastalığı olanlar ( Kronik bronşit, Astım vb.)
    Bütün kalp damar hastaları (Yalnızca Hipertansiyonu olan hastalaarda mutlak zorunlu değildir)
    Kronik böbrek, karaciğer hastalığı ve şeker gibi metabolik hastalığı olanlar
    Vücudu savunma sistemini zayıflatan kortizon veya immunsupresif denilen ilaçları kullananlar
    AIDS, kanser gibi vücudu direncini düşüren hastalığı olanlar
    Solunum sistemi çalışmasını bozan akciğer dışı hastalığı olanlar (Omurilik felçlileri, kas ve sinir sistemi hastalığı olanlar)
    Huzurevi ve bakımevinde kalanlar
    Hamileliğinde 3 ayı tamamlayan tüm hamileler
    Grip sezonu (sonbahar ve kış) hamile kalma olasılığı olanlar
    50 yaş üstü erişkinler
    Sağlık personeli ve itfaiye polis gibi önemli, yaygın kamu hizmeti yapanlar

    Gri aşısını kimler yaptıramaz?

    Piyasada ölü virüslerle yapılan ‘Split inaktif’ denilen aşı yaygındır ve güvenle yapılabilir. Zayıflatılmış virüslerle yapılan ve burundan sprey şeklinde verilen canlı aşılar ise doktora danışılmadan yapılmamalıdır. Bu aşılar bazı gruplara yapılmamaktadır. Bu gruplar şu şekilde sıralanabilir:
    Yumurtaya ciddi alerjisi olanlar
    Daha önce grip aşısına alerjik reaksiyon gösterenler
    Grip aşısından 6 ay sonraya kadar olan dönemde Guillan Barre denilen kas hastalığı geçirmiş olanlar
    6 aydan küçük çocuklar
    Ateşli hastalık geçirenler (Ateşli hastalık tamamen düzelene kadar aşı yapılmaz)

  • H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    “H3N2 virüsü olarak belirlenen grip hastalığını yenmek için bitki çaylarından faydalanın”

    Çok sayıda insanı yataklara düşürüp ateş ve halsizliğe neden olan H3N2 virüsü mevsimsel grip hastalığı olarak biliniyor. Virüs, girdiği vücudu mikroplara karşı savunmasız halde bırakıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, antibiyotik kullanmadan H3N2 virüsünü yenmek için adaçayı, ıhlamur, zencefil, karabiber ve karanfil çaylarının tüketilmesinin yararlı olacağını belirtiyor.

    Hastanelerin dolup taşmasına neden olan H3N2 virüsüne karşı bitkilerin gücünden faydalanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Doğal 5 savaşçı yardımıyla H3N2 virüsünü yenebilirsiniz. ” diyor.

    Ihlamur
    Grip denilince ilk olarak aklımıza gelen bitkilerden biri de “ıhlamur” dur. Yapılan çalışmalarda ıhlamur içerisindeki bileşenlerden bazılarının (flavonoit) iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterirken, bazı bileşenlerin (müsilaj) de boğazı yumuşatması neticesi boğazda tahrişi önlediği ve bu suretle soğuk algınlığı şikayetlerinin hafifletilmesinde tedaviye yardımcı olduğu görülmüştür.
    Adaçayı
    Ağız ve boğaz iltihaplarında etkili olduğu bilinen bir başka bitki ise “adaçayı”dır. Özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğaz iltihaplarında (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çay şeklinde (kesinlikle kaynatılmadan) adaçayı ile hazırlanan gargaranın bu amaçla kullanılması önerilmektedir.
    Zencefil
    Soğuk algınlığı ve gribin önlenmesi ve tedavisinde yararlı olacak bu iki bitkinin yanı sıra zencefil rizomlarının yararları, beklenen etkinin desteklenmesi bakımından önemlidir. Bilimsel çalışmalar zencefil içerisindeki bazı bileşenlerin (gingerol, şogaol) kuvvetli iltihap giderici etkisi bulunduğunu ortaya koymaktadır.
    Karanfil
    İçerisinde bulunan uçucu özellikteki öjenol, ağız ve boğaz mukozası yangılarında yangı giderici; bakteri, mikromantar veya virüslerin yol açtığı ağız ve boğaz enfeksiyonlarında antiseptik olarak ve ağrı hissini hafifletici etkisi söz konusudur. Bu nedenle, özellikle öjenol taşıyan Seylan tarçını kabuğu ile birlikte mikroorganizmalar üzerinde etkisi nedeniyle soğuk algınlığında çay olarak içilmesi ya da yoğun derişimli çayının (%5-10) gargara olarak uygulanması yararlıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda uçucu yağının antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir.
    Karabiber
    Top ve toz formlarındaki karabiber meyveleri ile hazırlanan çayın gargara şeklinde boğaz enfeksiyonlarında yararlı olduğu bilinmektedir. Bilhassa boğazda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği süreçte uygulanması durumunda daha etkili olabilmektedir. Ayrıca yürütülen çalışmalarda bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici, kanserleşmeyi önleyici etkileri bildirilmektedir. Karabiber meyvesinin bileşenlerinden biri olan piperinin biyolojik etkileri son yıllarda dikkat çekmektedir.

    Turşu kurun, boza ve kelle-paça çorbası için’

    H3N2 virüsü Türkiye’de son 1 ayda nüfusun %2’sini enfekte etti. Hastalık ağır seyrediyor, uzun sürüyor ve yakaladığını adeta ‘paçavraya’ çeviriyor. Peki gripten korunmak, yakalandığında bir an önce iyileşmek için neler yapılmalı? Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, “Kilit nokta vücut direncini güçlendirmek” diyor.

    Son günlerde, halk arasında ‘paçavra’ hastalığı olarak da bilinen grip nedeniyle hastanelerin yolunu tutanların sayısında ciddi artış var. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bir ayda toplumun %2’sini etkileyen H3N2 virüsünün yeni bir virüs olmadığını, bu nedenle de bir salgın beklenmediğini açıkladı ancak herkes hastalıktan korunmanın yollarını arıyor.

    Aşırı derecede halsizlik, yorgunluk ve kırgınlık yapan hastalık; ateş, öksürük, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle seyrediyor ve uzun sürüyor. Sadece gripte değil, tüm hastalıklarda tedavilerin daha pahalı ve zahmetli olduğu göz önünde bulundurulduğunda koruyucu yöntemlerin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş da bu noktaya parmak basıyor. Buradaki en önemli kuralın güçlü bağışıklık sistemi olduğunu vurgulayan Dr. Aktaş’ın söyledikleri: “Bağışıklık sistemi vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve savunan ordumuz gibidir. Üstelik sanıldığı gibi sadece mikroplara karşı korumuyor, iç ve dış tüm sağlık bozucu ajanlara karşı koruyor. Her gün karşılaştığımız ve vücudumuzda meydana gelen onca hastalık etkenine rağmen hastalanmadan sağlıklı yaşamamızı bağışıklık sistemimize borçluyuz, bağışıklık sistemimiz olmasaydı, yaşamamız mümkün olmazdı.”

    Fakat bağışıklık sistemi her zaman başarılı olamıyor ve insanlar hastalanıyor. Bu hastalıklardan biri de özellikle kış aylarında artış gösteren ve salgın korkusu yaratan grip. Sadece grip salgını dönemlerinde korunmaya çalışmanın yanlış olduğunu söyleyen ve “Hayatın her döneminde bağışıklık sistemini güçlü ve dengeli tutmak gerek. Bunun için öncelikle genel tedbirleri almak önemli” diyen Dr. Aktaş, güçlü bir savunma sistemine sahip olmak için önerilerini şöyle sıralıyor:

    GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIĞIN ALTIN KURALLARI
    1. Sigara içmeyin.
    2. Alkol kullanmayın.
    3. Günde 40 dakika egzersiz yapın. Ağır egzersiz değil, yürüyün.
    4. İşlenmiş gıdaları hayatınızdan çıkarın, doğal gıdalarla beslenin.
    5. Şekeri hayatınızdan çıkarın, bağışıklık sisteminizi zehirliyor.
    6. Hazır mayalardan uzak durun, vücudunuz hazır mayaları sindiremiyor, ekşi mayaya dönüş yapın.
    7. Probiyotiklerinizi takviye edin. Bunun için fermente gıdalarla beslenin, ev yoğurdu yapın, turşu kurun, boza için.
    8. Bunlarla birlikte bağışıklık sisteminizi güçlendiren bitki çayları içebilirsiniz.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEYEN BİTKİ ÇAYI
    • 1 tatlı kaşığı yeşil çay,
    • 1 tatlı kaşığı ekinezya,
    • 1 tatlı kaşığı ıhlamur,
    • 250 cc. kaynar su.
    Bunları kapaklı bir porselen fincanda yaklaşık 30 dakika demleyip için.

    Grip olduktan sonra kısa sürede iyileşmek için yapılması gerekenler neler? Dr. Ümit Aktaş’ın doktorun önereceği tıbbi tedaviye ek olarak iyileşmeyi hızlandıracak ve bir an önce normal hayata dönmeyi kolaylaştıracak önerileri ise şunlar:

    “GRİPSENİZ BOL BOL KELLE-PAÇA VE İŞKEMBE ÇORBASI İÇİN”

    • Mutlaka istirahat edin.
    • Bol miktarda sıvı tüketin.
    • Bulunduğunuz mekânı sık sık havalandırın.
    • İçeceğiniz çorbalar iyileşmenizde son derece etkili olacaktır: Bol bol kelle paça, işkembe ve tarhana çorbası için. Bunlar, bağışıklığınızı destekleyen fermente gıda içeren çorbalardır.
    • Kapari turşusunu bolca tüketin. Kapari antiviraldir, virüsleri öldürür.
    Aşağıdaki çayı taze olarak hazırlayıp her gün en az 5 fincan için. Sizi rahatlattığını göreceksiniz.

    ŞİKAYETLERİ AZALTAN GRİP ÇAYI
    • Limon kabuğu,
    • 1 tatlı kaşığı adaçayı,
    • 1 tatlı kaşığı zencefil,
    • 250 cc. kaynar su,
    Dr. Ümit Aktaş, grip çayının da bitkilerin etken maddelerinden daha fazla yararlanmak için kapaklı ve porselen fincanda demlenerek içilmesini tavsiye ediyor.

  • Kışı sağlıklı nasıl geçirebiliriz ?

    Kışı sağlıklı nasıl geçirebiliriz ?

    Hastalanmamak için su almalı ve bunun yanı sıra sağlıklı diğer içecekleri tüketmelisiniz.

    Çorbalar ve bitki çayları en sağlıklı seçimlerdir. Ihlamur, adaçayı, yeşil çay, ekinezya gibi pek çok bitki çayını kış boyunca tüketin. Sağlıklı sıvılar toksinleri atmanıza yardımcı olur.

    Sinüzit

    Saçlarınız ıslakken dışarı çıkmayın. Banyodan sonra saçlarınızı iyi kurutun. Eğer böyle bir hata yaparsanız, sinüzit ile tanışmaya hazırlanın. Islak saçla dışarı çıkmak daha büyük hastalıklara da sebep oluyor, unutmayın.

    Aşı

    Özellikle kalabalık ortamlarda çalışan kişiler için, grip aşısının koruyucu bir etkisi vardır. Sağlığınız için kışa girerken aşınızı olun ve griple boğuşmak zorunda kalmayın. Ancak unutmayın ki; aşı tek başına yeterli değildir, sağlık bir bütünün içinde yaşanır

    Uyku

    Kışın uyku oldukça önemlidir. Her gün uykunuzu aldığınızdan emin olun. İyi bir uyku vücutta çeşitli hücreleri tamir eder ve sizi kuvvetlendirir.

    Yeterli ve sağlıklı uyku uyumak, bağışıklık sisteminizi güçlendirir ve sizin kışın hastalıklarla mücadele etmenizi kolaylaştırır.

    Şekere dikkat

    Kışın daha fazla tatlı ve şeker tüketmek isteyeceğinizi biliyor musunuz? Soğuk havalarda evin içinde kapalı kalmak, daha fazla karbonhidratlı besinler tüketmenize neden olur. Şekerli besinler ise obezite ve şeker hastalığının risklerini arttıracaktır. Daha doğal ürünlerle, sağlıklı tatlıları tüketmeye özen gösterin.

    Her zaman egzersiz

    Hangi mevsimde olursa olsun egzersiz yapmanız çok önemlidir. Havanın soğuk oluşunu kendinize bahane etmeyin. Özellikle kış ayları kinin egzersizden cayması için uygun zemin hazırlar.

    Haftada en az üç gün ortalama bir saat spor yapın. Hiçbir şey yapmıyorsanız, çıkıp yürüyün… Spor bağışıklık sisteminizi güçlendirir.

    Sağlıklı beslenme

    Doğru beslenme vücudunuzun en önemli savunma alanını oluşturur. Sağlıklı beslenirseniz, vücudunuzun dışarıdan gelebilecek her türlü kötü kuşatmaya karşı direnci oluşur.

    Sarımsak yiyin

    Kokusundan hoşlanmıyor olabilirsiniz ancak vücudunuza dışarıdan alacağınız antibiyotiklerden daha önemli bir etki yaratan sarımsağı, evinizde mutlaka bulundurun.

    Sarımsak soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklarla baş etmenizde en büyük yardımcılardan biri olacaktır. Bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Kokusundan çekiniyorsanız, birkaç karanfilin çözemeyeceği bir şey değil…

    Bedeninizi dışarıdan da besleyin

    Bedeninize sadece içeriden yaptığınız bakımlar yetmez. Cildinizi dışarıdan da beslemeniz önem taşır. Nemlendirmek hem içeriden, hem dışarıdan desteklenmelidir.

    Kış alerjisi

    Aslında sadece bahar zamanı polenlerden oluşan alerjilere maruz kaldığımızı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak kışın da alerjik reaksiyonlara sebep olabilecek çok fazla durum var. Kapalı ortamlarda tozla birlikte yaşamak zorunda kalmak, klima veya ısıtıcıların havayı kurutmasından kaynaklanan sorunlar, vücudunuzdaki alerjik durumları tetikleyebilir.

    Kışın hava soğukluğuyla birlikte şu alerji türleri yaygınlaşır: Toz ve toz akarları, parfüm ve evcil hayvan alerjisi, kış aylarında en yüksek alerjilerdir.

    Başınızı koruyun

    Dışarı çıktığınızda kulaklarınızı da içine alacak biçimde başınızı koruyun. Üst solunum yolları sıkıntısı yaşamamak için boğazınızı ve kulaklarınızı, boynunuzu soğuktan koruyacak biçimde giyinin.

    Boğaz ağrısı

    Boğazdaki enfeksiyonlardan uzak kalmanın yolu son derece kolay ve bir o kadar da pratik! Bir bardak suya biraz tuz, limon veya sirke ekleyin. Bu suyla ağız ve boğaz bölgesini gargara yapın. Oradaki mikropları öldürmenizi sağlar.

  • Vulva’da (Rahimde) Kaşıntı

    Vulva’da (Rahimde) Kaşıntı

    Vulvada (rahimde) kaşıntı sorununu her kadın hayatı boyunca en az bir kez yaşamaktadır. Bu nedenle, rahimde kaşıntı kadın hastalıklarında rastlanan problemlerin en başında gelmektedir. Peki nedir bu rahimde kaşıntı? Nasıl oluşmaktadır, tedavi süresince neler yapılması gerekir, hastalığın ciddiyet boyutu ne kadardır? Günümüz kadınları tarafından merak edilen tüm bu sorunlara makalemizde cevap vererek açıklığa kavuşturmuş olacağız.

    Rahimde kaşıntı genital hastalıklar içerisinde en yaygın olarak görülenler arasındandır. Rahimde kaşınma bulgusunda en sık görülen vaka vajinal mantar enfeksiyonudur. Vajinal mantar enfeksiyonun birtakım ayırt edici belirtileri vardır. Özellikle de yaz aylarında sıcağında etkisiyle aşırı derecede rahatsızlık veren bu kaşıntı, ve beraberinde vajinanın aşırı derecede kötü kokması (ekşimsi ya da bayat balık kokusu), yoğun alarak gelen peynirimsi kıvamda beyaz akıntılar vajinal mantar varlığına işaret eder. Ayrıca, idrar yaparken yanma ve kızarıklık, cinsel ilişki esnasında acı hissetme ve kaçınma da vajinal mantar enfeksiyonun belirtilerindendir.

    Vajinal mantar enfeksiyonu oluşmasına yol açan birtakım yanlış uygulamalar vardır. Örneğin, genital bölgede epilasyon işleminin doğru bir şekilde ve düzenli olarak yapılmaması, günlük olarak iç çamaşırının değiştirilmemesi, adet dönemlerinde uzun süre aynı pedin kullanılması, genital bölgenin ph dengesinin bozacak duş jelleri ve sabunla temizlenmesi, çok dar ve saten iç çamaşırları giyme, yanlış bir şekilde taharetlenme ve hamilelik kadınlarda vajinal mantar oluşmasına yola açabilen faktörlerden yalnızca birkaçıdır.

    Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi için tıklayınız!

    Kadın hastalıkları uzmanları tarafından ultrason ya da enfeksiyon bölgesinden doku parçacıklarının alınması yoluyla bulunmaktadır. Tedavi süresince doktorun önerdiği mantar karşıtı kremlerin düzenli olarak kullanılması büyük önem taşır. Ayrıca, kadının partneri varsa, onun da mantar karşıtı kremlerden kullanması gerekir. Yani çiftler beraber bu tedaviyi uygulamalıdırlar. Vajina mantar enfeksiyonu hem cinsel yaşamı hem de kadının sağlığını olumsuz yönde etkilediği için mutlaka doktora gitmekte fayda vardır. Tedavi edilmediği sürece başka hastalıklara yol açabilmekte ve bebek sahibi olunmasına bir engel teşkil etmektedir.

    Vajinal mantardan korunma için kadınlar neler yapabilir? Öncelikle iç çamaşırların pamuklu olmasına özen gösterilmeli ve mümkün olduğunca her gün değiştirilmelidir. İç çamaşırlarının ütülenmesi de gerekir. Genital bölgenin ph dengesini bozacak parfüm, kokulu sabun ya da duş jelleri kullanılmamalıdır. Çünkü zaten vajina kendi temizliğini kendisi yapabilmektedir. Hijyenik kurallar çerçevesinde genital bölgenin temizlenmesi önden arkaya doğru olmalıdır. Genital bölgeye düzenli olarak epilasyon ihmal edilmemelidir. Genital bölgenin ıslak ve nemli kalmamasına dikkat etmek ve cinsel ilişki sonrası vajinal bölgenin suyla yıkanması önemlidir. Çünkü arta kalan menilerin de mantar enfeksiyonuna yol açabilme olasılığı vardır. Ayrıca, karbonhidratlı yiyecekler ve aşırı şekerli gıdalardan uzak durulursa, mantar enfeksiyonu riski aza indirgenmiş olur.

    İlgili Konular ;
    Jinekoloji
    Vajinal Mantardan kurtulamıyorum
    Ud Yeri Kaşıntısı
    Vajinal Mantar Enfeksiyonu