Etiket: arkadaş

  • Arkadaşlık İlişkilerinde Başarılı Olmanın Yöntemleri

    Arkadaşlık İlişkilerinde Başarılı Olmanın Yöntemleri

    İnsan ilişkilerinin temeli samimiyettir. Özellikle Türkiye coğrafyasında samimiyet, iklimsel bir kazanç niteliğindedir. Ülkenin her bölgesinde sıcaklık, samimiyet doğuştan kazanılan bir faktör niteliğindedir.

    Arkadaşlık ilişkilerinde de samimiyet, dürüstlük en önemli unsurlar arasındadır. Sosyal ilişkileri pekiştiren, hayatın daha eğlenceli geçmesini sağlayan ve mutlu paylaşımların yapıldığı arkadaşlık, karakteristik özelliklere göre hızlı sirküle ya da uzun yıllara dayanan dostluklar niteliğinde sağlanır.

    Arkadaşlık İlişkilerinde Başarılı Olmanın Yöntemleri | 1

    Uzun Süreli Arkadaşlıklar

    İlkokul, ortaokul, lise veya üniversite arkadaşlıkları, iş arkadaşlıkları, asker arkadaşlığı, mahalle arkadaşlığı, yazlık arkadaşı gibi pek çok kategorisi bulunan insan ilişkisi kategorisidir.

    Arkadaşlık edinmek, alışkanlık edinmek gibidir. Pozitif alışkanlıklardan biridir. Arkadaşlık tamamen kişilerin karakteristik özelliklerine bağlı olarak belirlenir. Kimisi ikili takılmayı severken kimisi çoklu arkadaş gruplarından hoşlanır. Kimisi flörtiz arkadaşlıklar edinirken kimi, dostluk perçinler. Bu tamamen, kişinin arkadaşlık anlayışına ve çocuklukta zeminini kurduğu arkadaşlık paylaşımlarına bağlıdır.

    Arkadaşlık İlişkilerinde Başarılı Olmanın Yöntemleri | 2

    Hızlı Sirküle Arkadaşlar

    Kimi hızlı yenilenir kimi daha yavaş değişir. Hayat ilerlerken bazıları daha tez canlı oldukları için yeni ortamlar keşfetmeyi, yeni insanlar tanımayı ve yepyeni dostluklar kurmayı alışkanlık edinir.

    Bazıları ise yıllar boyunca aynı arkadaşlarla görüşür. Hızlı sirküle arkadaşlıklarda şayet olumsuz şekilde bitmeden yeni arkadaşlıklar başlıyor ise kişinin sosyalliği, çevre ile yoğun etkileşimiyle alakalıdır. Olumsuz biten ve sürekli yeni başlayan arkadaşlıklarda ise ya kişinin arkadaşlıklar kurmayı beceremediği ya da karakteristik özelliklerine bağlı olarak kuralcı olduğunu gösterir.

    Arkadaşlarımdan Dolayı Derdim Var Diyorsanız Tıklayın !

  • Zenginler Arkadaşlarıyla, Yoksullar Aileleriyle Vakit Geçiriyor

    Zenginler Arkadaşlarıyla, Yoksullar Aileleriyle Vakit Geçiriyor

    Ekonomik refah ile insanların boş vakitlerini kimlerle geçirmeyi seçtikleri arasında oldukça açık bir bağlantı saptandı.

    Daha fazla paraya sahip oldukça genel olarak daha az sosyal bir kişilik olmaya yatkın olursunuz. Yıllar boyunca, araştırmacılar bu duruma dair çeşitli potansiyel açıklamalar ileri sürdüler. Bunlardan birisi; yoksul insanların belirli ihtiyaçlarını karşılamak için çevrelerindeki ilişkilere ihtiyaç duymalarına karşın, ekonomik durumu iyi olanlar bu ihtiyaçları satın alabilecek durumda olmalarıyla ilişkilendirilir. Örneğin; yoksul bir aile çocuğuna göz kulak olması için komşularından ricada bulunurken, ekonomik durumu gayet iyi olan bir aile çocuğu için rahatlıkla bir bebek bakıcısı kiralayabilir. Ve böylesi durumlar için sosyal destek; malî olarak zorda olanlar için duygusal ve lojistik anlamda bir tampon desteği sağlayabilir. Yani güçlü bir sosyal ağ, yoksulluğun daimi stresine dair bir rahatlama sunabilir.
    Social Psychological and Personality Science ‘da yayımlanan “Social Class and Social Worlds Income Predicts the Frequency and Nature of Social Contact” başlıklı yeni bir araştırma ise yukarıdaki hipotezlere dair farklı bir bakış geliştiriyor. Zengin insanlar boş zamanlarının büyük bir çoğunluğunu yalnız başlarına geçiriyorlar. Fakat zenginler diğer insanlarla zaman geçiriyorken, araştırmanın bulgularına göre onların sosyal yaşantıları yoksul insanlarınkinden oldukça farklı bir şekilde gelişiyor. Esasında arkadaşlarla zaman geçirmek yoksullar için bir nevî lükstür ve durumu görece iyi olan insanlar için ise çok daha erişilebilirdir.
    Araştırma ekibi; verilerini iki ulusal temsil örneğinden: 2012 yılında yapılan yaklaşık 30.000 insanın verilerini toplayan General Social Survey’den ve yaklaşık 89.000 katılımcının olduğu American Time Use Survey’den elde ettiler. Ekip; verilerin analizlerini yaparken kişinin sosyal yaşamını etkileyebilecek diğer faktörleri –örneğin; yaş, cinsiyet, çalışma saatleri– kontrol altında tuttular ve aynı zamanda da ev ahalisinin büyüklüğünü (yoksul insanlar diğer aile üyeleriyle aynı evi paylaşıyor olabilir) ve şehir büyüklüğünü de (kırsal bölgelerde yaşayan insanların aile üyeleriyle vakit geçirmeleri daha muhtemeldir) hesaba kattılar.
    Hesaplamaların ardından ekip; ekonomik refah ile insanların boş vakitlerini kimlerle geçirmeyi seçtikleri arasında oldukça açık bir bağlantıyı saptadılar: Gelir spektrumunun alt kısmındaki insanlar ile zenginler karşılaştırıldığında; zenginlerin gün içerisinde yoksul insanlara kıyasla yalnız başlarına 10 dakika daha fazla, arkadaşlarıyla 22 dakika daha fazla ve aile üyeleriyle ise 26 dakika daha az zaman geçirdikleri bulgusuna ulaşıldı.
    Günün 24 saatten oluştuğu göz önüne alındığında, 22 dakikanın fazla bir zaman olmadığı açık, fakat bu süreyi haftalar, aylar ve yıllar seviyesinde ele aldığınızda azımsanmayacak bir zaman dilimi elde edersiniz. Araştırmacılar; varlıklı insanların komşularıyla daha az zaman geçirdiklerini ancak daha çok kendi seçtikleri topluluklarla (özel kulüpler, özel okul birliktelikleri gibi) vakit geçirdiklerini söylüyorlar.
    Öte yandan, yoksullar için bu durum bir lüks halini alıyor. Sonuç olarak; yoksullar arkadaşlarından ziyade aileleriyle daha fazla vakit geçiriyorlar ya da geçirmek durumunda kalıyorlar. Yani yoksulluk; sosyal ilişkilerin de zayıflamasına sebep olabiliyor. Sosyal anlamda birbirine destek olma durumu; yoksullar için daha hayati düzeyde olsa da, bunun için fırsatları engelleyen birçok parametrenin olduğu da kesin. Fakat; her ne kadar Marx farklı bir konteks için söylemiş olsa da; “dünyanın bütün işçilerinin birleşmesi” sosyal ilişkilerin sağlığı açısından da önemli. Çünkü görünen o ki; para arkadaş satın alamıyor belki ama, daha sosyal olabilmeyi mümkün kılıyor.
    bilimfili.com
  • Kadınlar Nasıl Evlenmeye Karar Verir?

    Kadınlar Nasıl Evlenmeye Karar Verir?

    30’una gelmiş ya da 30’unu aşmış, hatta neredeyse tüm arkadaşları evlenip bir de çocuk sahibi olmaya başlamış kadınlardan bazıları, bu gelişmeleri uzaktan izlemeyi tercih ediyor.

    Güzel bir kariyeriniz var. Her gün işinize gidip geliyorsunuz. Ofisten çıkınca arkadaşlarınızla bir yerde buluşup akşam yemeği yiyebiliyor ya da en sevdiğiniz barda eğlencenin tadına varıyorsunuz. Bazen yanınızda sevgiliniz oluyor, bazense bekar takılmayı tercih ediyorsunuz. Çünkü birisiyle birlikte olmak ya da olmamak konusundaki kararı da siz veriyorsunuz. Yani bazen sevgiliniz olmadığı için üzülürken, bir dönem de kafanızı dinlemek istiyorsunuz. Yine de arada sırada tabii ki bazı erkeklerle görüşüyorsunuz ama hiçbir zaman üzerinizde evlilik baskısı hissetmiyorsunuz. Arkadaşlarınızın düğünlerine, yeni bebeklerini tebriğe gitseniz de evliliğe karşı bakış açınız pek değişmiyor. “Kim konfor alanından çıkmak ister” ki diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Ama bazı durumlar içinizdeki “gelin olma isteğini” hortlatabiliyor. Onların tanıdık geleceğinden eminiz.

    Ailesiyle yaşayan kadınlar

    Ailenizle yaşadığınız evde keyfiniz ne kadar yerinde olsa da (daima masada hazır bir yemek, hep temiz ve ütülü çamaşırlar, hiçbir zaman dağılmayan bir oda) zaman zaman sizi isyana sürükleyebilecek olaylar yaşayabilirsiniz. Annenizle hayatınızla ilgili her türlü detayı paylaşsanız, paraya sıkıştığınız her zaman babanızdan borç isteyebilecek olsanız da, bir evde herhangi biriyle birlikte yaşamak bile beraberinde bazı sorumluluklar getiriyor. Bir gece arkadaşlarınızla dışarıda eğlendikten sonra, ertesi gün başka bir grup arkadaşınızla yemek programı çıkabiliyor. Ya da üst üste pek çok akşam spora gittiğinizden dolayı akşam ailece oturulan yemeği kaçırabiliyorsunuz. Bu gibi durumlarda, aileniz tepkisini gösterip, o evin otel olmadığını dile getirebiliyor. Bunu direkt olarak söylemeseler de, bazen sizinle zaman geçirmek istediklerini laf arasına sıkıştırabiliyor ya da ima edebiliyorlar.

    Özellikle yaz mevsiminin gelmesiyle kendinizi daha çok dışarıda bulurken, aileniz sizin eve hep geç gelmenizden dolayı rahatsızlık duyabiliyor. Siz de kendinizi sorumlu hissedip, canınız her zamankinden çok dışarıda sevgilinizle olmak istese de, sırf ailenizin gönlü olsun diye evde oturuyorsunuz. Böyle zamanlarda, “Keşke evli olsaydım da, eşimle dışarı çıkarken hesap vermem gereken kimse olmasaydı” dediğiniz mutlaka oluyordur.

    Arkadaş faktörü

    Evli ya da çocuk sahibi arkadaşlarınızla görüşmenin zorluklarını tüm bekar kadınlar yaşıyor. Ne kadar yakın arkadaşınız olsa da, görüşme ayarlamak bile yeterince zor. Çünkü ilk önce eşleriyle konuşup gün belirleyebiliyor ya da eğer çocukları varsa onun uyuma saatine kadar evde olması gerekebiliyor. Daha da kötüsü, çocuklarından ya da evlilik hayatlarından başka bir konuyla ilgisi olmayan arkadaşlar…

    Evli arkadaşları bir kenara koyarsak, sahneyi sevgilisi olanlar devralıyor. Onlar da, tüm boş zamanlarını sevgililerine ayırmaktan dolayı sizi ihmal ediyor. Doğal tabii… Bir de, sizin sevgiliniz olmadan sizinle görüşmeyi akıllarına getirmeyen arkadaşlar var. Onlar ancak çiftler halinde gezmekten hoşlanan arkadaşlar olarak tanımlanabiliyor. Siz de dolayısıyla bir sevgiliniz olana kadar o arkadaş grubuna dahil olmuyorsunuz. Kendisini dışlanmış hisseden bazı kadınlar ise, bir an önce evlenip toplum tarafından kabul edilebilir bir sıfata kavuşmak isteyebiliyor.

    Gelecek korkusu

    Etrafınızda sevdiğiniz arkadaşlarınız ve ailenizin olduğu bir dünyada, herkes hayatından son derece memnunken gelecek hakkında tasalanmak çok uzak bir düşünce gibi gözüküyor. Ama yaş ilerledikçe ve arkadaşlarınızın çocuklarının da ilkokula geldiklerini gördükçe bazılarımız hayatlarını sorgulamaya başlıyor. Her zaman anne ve babamızın yanımızda olmayacağı ya da artık bir aile kuran arkadaşlarımızın bize eskisi kadar zaman ayıramadıklarını anladığımızda her zaman bizimle olacak bir erkeğin hayalini kurmaya başlayabiliyoruz. Yaşımız ilerlediğinde ve etrafımızda kimse kalmadığında yanımızda olan bu kişiye ise Türk toplumunda “can yoldaşı” adının verilmesi ise aslında çok şeyi özetliyor.

    Cinsel hastalıklar

    Düzenli ilişkisi olmayan kadın sevişmeyecek gibi bir durumu, hiçbir Cosmo kadını kabul edemez. Hayattan zevk almanın bir diğer yolu da seksten geçtiğinden dolayı, bazen tek gecelik ilişkiler yaşayabiliyor, ya da uzun süreceğini düşündüğümüz bir ilişkiyi kısa sürede sonlandırabiliyoruz. Bu kısa zaman diliminde yaşananlar ise bazen cinsel yolla bulaşan hastalıkları beraberinde getirebiliyor. Yanınızda olup, sizinle birlikte jinekoloğa gelecek ve tedaviniz esnasında size destek çıkacak erkek arkadaşınız (ya da eşiniz) olmadığında tüm bunların üstesinden tek başınıza gelmeniz gerekebiliyor. Arkadaşlarınızla bile paylaşamayacağınız bazı durumlarda ise “belki de bir sevgilim olsaydı bunları yaşamazdım” diyorsunuz. Ya da evlendiğiniz takdirde eşinizden hastalık kapma olasılığınızın minimuma ineceğini düşünüyorsunuz.

    Bekar Kadınlar Nasıl Evlenmeye Karar Verir?

    Evlenmenizi hızlandıracak bunca faktörün ışığında yine de tavsiyemiz, ani kararlar vermemeniz yönünde. Sadece hayatınızda biri olacak diye, karşınıza çıkan ilk erkeğe kapılmamanız sizin yararınıza. Bu sizin hayatınız. Nasıl yaşayacağınız ise size kalmış. Sırf evlenmiş olmak için yapılan bir evlilik sizi olduğunuzdan daha mutlu yapmayacaktır.

    Cosmopolitan

  • Bir ilişkide hangi arkadaşlar sorun haline gelebiliyor?

    Bir ilişkide hangi arkadaşlar sorun haline gelebiliyor?

    İlişkiye başlarken aldığımız sevgili paketinin içinde karşımızdaki kişinin geçmişte kurduğu ve bugüne dek getirdiği arkadaşlıkları da yer alıyor. Bunun bir sorun olduğunu düşünüyorsanız bu yazıyı okuduktan sonra bir kez daha değerlendirin.

    Çoğu insan uzun bir süre “iyi ilişki”nin hayalini kuruyor. O kişiyi bulabilmek için yeni insanlarla tanışıyor. Yeni tanışılan bu insanlardan bazılarıyla tekrar görüşmek isteniyor. Bunların içinden yalnızca birkaçı bir ilişki yaşamayı denemeye değer görülüyor ve ilişki başlıyor. Çiftler ilk randevulara heyecanla hazırlanıp, ilişkilerinin temellerini sağlamlaştırmak için özenli adımlar atıyor. Zamanla partnerin dünyasına daha çok girdikçe onun arkadaşları ve ailesi ile de ilişkiler kuruluyor. Bu kişilerle iyi ilişkiler kurup yürütmek çift ilişkisi için bir tür kaynak oluşturup ilişkiyi kuvvetlendirebilirken; buralarda yaşanan sorunlar ilişkide aşılması güçmüş gibi gözüken problemlere neden olabiliyor.

    Kadın ya da erkek, pek çok kişi sevgilisini arkadaşları ve ailesi ile tanıştırmak için ilişkinin iyi gittiğini hissettiği bir zamanı beklemeyi tercih edebiliyor. İlişki böyle anlamlı adımlar atılacak kadar ilerlemişken ne oluyor da onun arkadaşları ile sorunlar yaşanabiliyor ve bunlar ilişkimizi tehdit eden hatta sona götüren krizler haline gelebiliyor? Soruların yanıtlarını ve daha fazlasını Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Zeynep Zat anlattı.

    Bir ilişkide hangi arkadaşlar sorun haline gelebiliyor?

    Bekarlık günlerinden kalma bir alışkanlık olarak sıklıkla sevgilinizi dışarıda içki içmeye ve bar bar gezmeye davet eden yakın hemcins arkadaşlar, ilişkide sorun haline gelebiliyor. Bazı kalabalık ve kemikleşmiş arkadaş grubu “yeni gelen”i aralarına almak istemeyebiliyor. Yıllardır hayatında olan arkadaşlar bu yeni gelene sıcak bakmayarak, dolaylı ve direkt olarak farklı yollarla bu yeni ilişkiye müdahale edebiliyor; arkadaş yorumları çift ilişkisini mutsuz ya da tedirgin edebiliyor. Öte yandan, bazen durum daha karmaşık hale gelebiliyor ve yeni sevgili karşısındaki kişinin yakın arkadaşına bilerek ve isteyerek zarar verebiliyor. Ancak araştırmalar ve deneyim gösteriyor ki, ülkemizde ve yurt dışında genellikle, erkek arkadaşın yakın kız arkadaşı veya kız arkadaşın yakın erkek arkadaşı ilişkinin bir döneminde üzerinde konuşulması gereken bir sorun olarak çift terapisi seanslarına yansıyabiliyor. Bir diğer açıdan, siz ortaya çıkana kadar sevgilinizle sıkça vakit geçiren kişiler ile problem yaşama ihtimali diğerlerine göre daha yüksek gözüküyor.

    Peki, tüm bunları nasıl yöneteceğiz?

    Arkadaşlarının sevdiğiniz kişinin yıllar içinde edindiği ve hayatında tutmaya devam etmek için belirli sebepler gördüğü kişiler olduğunu kendinize hatırlatmanız gerekiyor. Sizin de onlarla ortak pek çok yönünüz olabileceğini, sizin de onlardan hoşlanabileceğinizi, ortak şeyler yakalayabileceğinizi ve arkadaşlık kurabilme şansınız olduğunu unutmayın.

    Çiftler sevgililerinin arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmasını temenni ederler. Küçük gibi gözükebilen ancak onun için kıymetli olan her adım bu ilişkiye değer katar. Başlangıçta onun arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmak için yapacağınız girişimler de sizin sadece onun için yaptıklarınızın göstergelerinden biridir. Dolayısıyla, sevgilinizin arkadaşlarını tanımak için mutlaka onlara şans verin. Bunun da yolu onlarla vakit geçirmekten geçiyor. Sevgilinize arkadaşları ile buluşmak için uygun bir plan yapmayı teklif edebileceğiniz gibi onlar sizi davet ettiklerinde buluşmaya katılmaya özen göstererek de bunu yapabilirsiniz.

    Bu bir araya gelişlerde neler yaşandığı, kimde nasıl hisler bıraktığı önemli. Bu buluşmada diğerlerine mesafeli durmak yerine kendiniz gibi olun. Değerlendirilme kaygısını, anlaşacak mıyız sorusunu, varsa geçmişten gelen olumsuz bakış açınızı kenara bırakarak; onları gözlemleyebilirsiniz, tanımaya çalışabilirsiniz; nelere gülüyorlar, birbirlerine nasıl davranıyorlar… Her zamanki doğal halinizde onlarla sohbet edebilirsiniz. Böylece sevgilinizin onlarla ilişkisinin seviyesini yakından görmüş, onlar hakkında birebir fikir edinmiş ve kendinizi tanıtmış olabilirsiniz.

    Yine de olmaz, olamazsa?

    İşler böyle iyi gidebilecekken küçücük ama anlamlı hareketler ile ilişkiler bir anda tatsız hale gelebiliyor. Bazı çiftler sevgilisinin bir ya da birkaç arkadaşından hoşlanmadığını ifade edebiliyor. Arkadaş buluşmaları içinde geçen ve karşı tarafın olumsuz algılayabileceği söz, bakış, espri ya da beden dilinin ilişkilerde tamiri güç sorunlara yol açabildiğini biliyoruz. Terapi odasına, işleri bir adım daha ileri götürüp, kasıtlı olarak yeni sevgiliye zarar veren arkadaşlardan doğan sorunların ortadan kalkması için gelen çiftler de görebiliyoruz. Böyle durumlarda yukarıdaki adımlar ne kadar uygulansa da karşıdan gelen art niyetli tavırlar, kurulmak üzere olan iyi ilişkinin temeline yıkıcı darbeler getirebiliyor. Sevgiliniz ile ilişkinizi daha iyi bir yere götürmeye çalışırken attığınız adımlar sırasında bu ve benzeri deneyimler ayağınıza dolanan engeller haline gelebiliyor. Kötü haber, bu durum ilerleyen zamanlarda ilişkinin zayıf taraflarından biri haline gelip, ayrılığı kolaylaştıran bir faktör olarak rol oynayabiliyor. Araştırmalar, bu süreçleri iyi yönetemeyen çiftlerin ilişkilerine dair olumsuz algılar geliştirebildiğini gösteriyor.

    Çift olarak yapılabilecek olumlu şeylerden biri; bu deneyim ile ilgili ihtiyaçlarınızı karşınızdaki kişiye net olarak anlatmak, bu sorunun çözülmesi ve buradaki ihtiyaçların karşılanması için birlikte adımlar atmak.

    Ona nasıl söyleyeceğiz?

    Gergin olduğunuz bir tartışmanın orta yerinde değil, sakin olduğunuz, birbirinizi duyabildiğiniz rahat bir zamanda bu konuyu paylaşmayı tercih edebilirsiniz. Öfkenizin veya kırgınlığınızın tesiri altında kalmadan, mantıklı ve net olarak kendinizi ifade edebileceğiniz zamanı tercih edebilirsiniz.

    Sağlıklı çözüm yollarından biri, sevgilinizin kırgınlığınıza duyarlı davranması ve bunun giderilmesi için adım atması. Sizleri bir şekilde iletişime geçirerek sorunun ortadan kaldırılmasını sağlaması, herkese rahat bir nefes aldırabilir. Eğer rahatsızlığın bir yanlış anlamadan kaynaklandığı anlaşılırsa, ilişkilerdeki sıkıntılar ve huzursuzluklar uzamadan toparlanıp hayata devam edilebilir. Eğer bu bir sebeple olamıyorsa, çift bu krizi nasıl yöneteceği konusunda danışmanlık alabilir. Bundan sonraki süreçte çiftler, bu arkadaş(lar) ile çift olarak mı tek başına mı görüşecek; ne sıklıkla bir araya gelecekler soruları, üzerinde konuşularak, düzenleme yapılması gereken konular. Çiftlerin bu konuda ortaklaşa getirdikleri kurala uymaları gerekiyor; aksi takdirde çiftlerin birbirine duyduğu güven sarsılabilir.

    Bu noktada, karşınızdaki insanın sosyal yaşamını kısıtlayan kişi konumunda olmamanız önemli. Unutmayın ki, amaç onun arkadaşını bir daha görmemesi değil, sizin rahatsız olduğunuz şeyin ortadan kalkması. Yani çözüm bulabilmek… Bu yüzden konuşmanın odağının kaymasını engelleyin.

    Neden onlarla görüşmesini istemiyoruz?

    Çift ilişkisinin tanımında, iki kişi arasında duygusal ve fiziksel paylaşımdan bahsederiz. Çiftler birbirleriyle fiziksel ve duygusal paylaşımlarda bulunmayı ister ve beklerler. Kendi hayatlarında olanları sevdikleri kişiye anlatırken, onun anlatacaklarını da dinlemek ve ona destek olmak isterler. Ancak çiftlerden biri bu paylaşımı sevgilisi yerine başka bir arkadaşı ile yapmaya devam etmeyi tercih ettiğinde, karşıdaki kişide yetersizlik hissi uyandırabilir. Konu, “Sevgilim arkadaşı ile buluştu”dan çıkıp, “Birbirimizin bu ilişkideki ihtiyaçlarını yeterince iyi karşılayabiliyor muyuz, aramızdaki samimiyetin boyutu nedir?”i sorgulamaya dönüşebiliyor. Dolayısıyla çiftin ilişkisine zarar getiren bir alan doğabiliyor ve sorundan uzak durmak istenebiliyor. Kıskançlık da bir diğer neden olabiliyor.

    Sevgilimizin arkadaşları ile vakit geçirmeyi istemesini kabullenmek neden zor?

    Sevgilinin sizin istemediğiniz arkadaşı ile görüşmesine tepkinizi sizin nasıl yaşadığınız belirliyor. Bu konuda çözümsüz kaldığında arkadaşları ile her görüşmenin öncesi veya sonrası krize dönüşebiliyor. Çünkü çoğu zaman eşler, “Ben tercih edilmeyen, önemsiz, değersiz kişiyim” duygusu yaşayabiliyor. İlişkideki kendilik algıları zedelenebiliyor ve değersiz hissetmeye başlayabiliyorlar. Böyle hissettirildiği anlar da, anı ağlarımız içindeki yerini bir travma olarak alabiliyor. Dolayısıyla kişi için bu durumu kontrol etmek güçleşiyor. Travmalar için terapi desteği alınabilir ve bu sorunların çözümüne katkı sağlanabilir. “Kıskançlık krizine giriyorum” gibi bir hissiyatınız varsa ve bunu sevgilinize yansıtıyorsanız, hemen bunu yapmayı kesin ve özgüven ile ilgili bir uzmandan destek alın.

    Peki kim haklı?

    Çift ilişkisindeki pek çok konu gibi buna da haklı/ haksız çerçevesinden bakmak çok sağlıklı değil. “Arkadaşlarınla görüşmeni istememekte haklıyım!” demek, “Sen onlarla görüşmekte haksızsın” veya “Onlarla görüşmeye hakkın yok” anlamına da gelebilir. Bu da çok anlaşılır değil. Dolayısıyla, bu konuya hak hukuk meselesi olarak bakmamalısınız.

    Onun arkadaşları ile koşulsuz olarak iyi ilişki yürütmek zorunda mıyız?

    Eşinizin veya sevgilinizin tüm arkadaşları ile çok yakın ilişki kurmak ya da onları çok sevmek gibi bir zorunluluğunuz yok. Unutmayın, sevmenin ve iyi ilişki kurmanın spontan bir yanı bunuyor. Ancak onun arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmak ona, size ve ilişkinize iyi gelmesi açısından kıymetli.

    Onun arkadaşları ile ilişkilerimizi nasıl dengede tutabiliriz?

    Arkadaşlarının doğum günü, yıl dönümü gibi özel günlerinde telefon etmek ya da bir araya gelmek onların yanında olduğunuzu gösteriyor. Sevgiliniz ile baş başa yapmak zorunda olmadığınız etkinliklerde, arkadaşlarını da size katılmaları için davet edebilirsiniz. Bowling oynamak, sinemaya gitmek gibi… Ayrıca, arkadaşlarla ortak zevkler varsa birlikte plan yapılabilir; müzik festivaline ya da konsere gitmek, mangal yapmak, kutu oyunları oynamak, gece dışarı çıkmak gibi…

    Partnerinize sizi rahatsız eden şeyleri net ve açık şekilde nedenleri ile birlikte anlatın, spesifik olun. “Ondan hoşlanmadım işte, bilmiyorum, ben hissederim” gibi cümleler pek de kabul edilebilir gözükmeyebiliyor. Sorunu çözmek istediğinizi göstermeniz, ilişkinizin yararına olacaktır.

    Bunları yapmayın!

    * Sevgilinize bu konudaki sıkıntınızı anlatırken onu suçlayan bir dil kullanmayın.

    * Tehdit edici olmayın.

    * Sevgiliniz ile bu konuyu gece, fiziksel yakınlaşmalarınız sırasında ya da gergin bir konuşma sırasında konuşmayın.

    * Kıskançlık yapmayın.

    * Kendinizi onun arkadaşları ile kıyaslamayın ve ona da böyle hissettirmeyin.

    * Aynı şeyi ona yaşatma planları yapmayın.

    * Bu konuyu ondan önce onun arkadaşları ile paylaşmayın.

    * Konuyu tekrar tekrar gündeme getirmeyin.

    * Net olun, koyduğunuz kuralları bozmayın.

    * Belirli kişiler üzerinde takılıp kalmayın.

    Kendinizi test edin

    Siz ve sevgiliniz şunları kendi içinizde değerlendirebilirsiniz:

    * İyi ilişki’yi bulmak ve yürütmek mi, sevgilinizin arkadaşlarınız ile ilişkisi mi daha önemli bir yerde?

    * Eğer istemeden böyle bir şeye sebep olduğunuzu öğrenseydiniz, o böyle bir sorun yaşadığında siz onun mutluluğu ve durumu kolaylaştırmak için neler yapardınız?

    * Arkadaşlarınızın, sevgilileri ile sizinle ilgili bir sorun yaşamalarını ister miydiniz? Buna sebep olacak herhangi bir harekette bulunur muydunuz? Bilerek ya da bilmeyerek onun sevgilisi ile işleri güçleştiren olur muydunuz?

    Vereceğiniz cevapları, sevgiliniz ve siz, arkadaşları ile yaşadığınız bu sorunun çözümü için rahatlıkla kullanabilirsiniz. Arkadaşlarınızın sevgilileriyle ilişkilerini koruyan adımlar atardım, diyorsanız, arkadaşlardan da bu ilişki için aynı adımlar istenebilir. Gelen ya da gelmeyen cevap zaten size ve sevgilinize bir şey söyleyecektir. Sorunun çözülmesinin önündeki engelin sevgiliniz mi arkadaşları mı olduğunu ayrıt etmek önemli! Sorun çabalara rağmen yine de çözülemiyorsa, ilişkinizi gözden geçirmenin vakti gelmiş olabilir!

    Unutmayın ki, sevgilinizin sizinle olana kadar pek çok şey paylaştığı arkadaşı hakkında olumsuz bir şey söyleyeceksiniz. Bu karşınızdaki kişinin otomatik olarak savunmaya geçmesine sebep olabilir. Dolayısıyla konuşmanızı sorun yaşadığınız kişinin kişiliği ile ilgili değil, size olan davranışları ile sınırlı tutun. Olumsuz ve suçlayıcı ifadeler kullanmamaya özen gösterin. Siz bunlara dikkat ederek, sizi rahatsız eden noktaları paylaştıktan sonrası büyük ölçüde sevgilinize kalıyor.

    Son söz

    “İyi bir ilişki bulmak, kurmak ve yürütmek zor zanaat!” diyen Uzman Klinik Psikolog Zeynep Zat, konuyu şu sözlerle tamamlıyor: “Çift ilişkisi büyük bir şeyden değil, sayısız küçük şeyin birleşiminden oluşuyor. İlişkide iyi giden diğer alanları göz ardı etmeyin! Diğer arkadaşlar ile kurulan iyi ilişkileri takdir edin! Bu sorun karşısında en az beş tane iyi giden şey bulup birbirinize teşekkür edebilirsiniz. ‘Beni dinlediğin için, sorunu düşündüğün için, çözmeye çalıştığın için, sabırlı olduğun ve konuşmayı kesmediğin için teşekkür ederim, sevgilim’ gibi…

    Bu gibi olaylar çiftlerin beraber sorun çözebilme becerisini artırmaya da yardımcı olabiliyor. Dolayısı ile iyi bir yere getirdiğiniz ilişkiye dair inancınızı üçüncü kişilerin sebep olduğu bir şey yüzünden kaybetmek işten bile değil. Bu çukura düşmemek için dikkatli olun ve sağduyunuzu kaybetmeyin. Soruna değil, çözümüne odaklanın. Yeni bir ‘iyi ilişki’ aramaya çıkmadan kendinizi, sevgilinizi ve yaşananları şimdi bir kez daha değerlendirin. Yapmadığınız bir şeyler olduğunu fark ederseniz (terapiye gitmek, yukarıdaki maddeleri değerlendirmek, yapılmaması gerekenleri yapmak gibi) hala bu ilişki için bir şeyler yapabilme şansınız var, tüm inancınızı kaybetmek için henüz erken demektir! “

    Kaynak : Formsante Dergisi

  • Kadın ve erkek arkadaş olabilir mi?

    Kadın ve erkek arkadaş olabilir mi?

    Ateşle barut yan yana durur mu? Kadın ve erkek yan yana geldiğinde illa ki aşk mı olur yoksa arkadaşlık, sırdaşlık kurulabilir mi? Psikolog Sezin Gündoğdu, “Çok sıkı dost bir kadın ve bir erkek yaratmak mümkün mü?” sorusunu yanıtlıyor.

    Kadınlar ve erkekler… Apayrı iki dünyanın, özgün iki ruhu… Peki bu ayrı dünyaların iç içe geçtiğini düşünürsek, ama sadece “arkadaşlık” çerçevesinden bunu yapmaya çalışırsak sonuç ne olurdu sizce? Çok sıkı dost bir kadın ve bir erkek yaratmak acaba mümkün mü?

    Cevap biraz evet, biraz hayır… Aslında çok az literatür kadınlar arası ilişkilere yer vermiştir. Kadın psikolojisi uzmanları kadınların daha çok erkeklerle kurdukları ilişkiler üzerine araştırmalar yapmıştır. Donovan ve Sanford, Kadınlar ve Benlik Saygısı (Women and Self-Esteem) isimli kitaplarında kadınlar arası ilişkilere ek olarak kadın ve erkeğin dost olup olamayacağına ve erkeklerin bu duruma bakışına değinmişlerdir.

    Kadınlar arası ilişkilerin temelleri çocuklukta atılır. O dönemde genelde kızlar beğenilerini birbirlerine gösterirler. Ancak ergenlikteki birtakım fiziksel ve psikolojik değişimler “kadın” benliğinin ortaya çıkmasını sağlarken, genç kızların birbirlerine gösterdikleri beğeniyi, erkek beğenisine dönüştürür. Artık kadınlar arası sohbetlerin konusu “erkek arkadaşlar” olmaya başlamıştır.

    Bir kadının yakın çevresini sadece kız arkadaşlar ve “seçilen bir erkek” olarak görmek elbette imkansızdır. Okul hayatı ve sonrasında iş çevresi, kadını birçok erkekle etkileşim kurmaya yöneltir. Kimi kadın birbirinden farklı erkeklerin oluşturduğu çevreden -“partner” olarak görmeksizin- erkek arkadaş seçme eğiliminde olabilir. Ancak “Kadınlar ve Benlik Saygısı”nda, bu eğilimde olan kadınların kadın-erkek arkadaşlığı kurma sürecinde birçok zorluğun ortaya çıkabileceğine dikkat çekilmiştir.

    Neden kadın-erkek dostluğu kurmak zordur?
    Kadınlarla erkekler arasında arkadaşlık kurulmasını zorlaştıran en önemli sebeplerden biri kadınların ve erkeklerin “arkadaşlık” kavramına yüklediği anlamların farklılığıdır. Kadına göre arkadaşlık duygu paylaşımını ifade ederken, erkekler için ortak bir aktivite yapabilmektir. Örneğin, bir erkek beraber futbol ya da bilardo oynayabildiği birini arkadaşı olarak görürken, kadın bir konu hakkında saatlerce fikir yürütüp, tartışabildiği birini arkadaşı olarak görür. Bu farklı anlamlandırmalar altında da doyurucu bir arkadaşlık kurabilmek zordur.

    Bunun dışında toplumsal cinsiyet rollerinin de arkadaşlığın şekillenmesi üzerinde önemli bir etkisi vardır. Kadınlar arkadaş olarak gördükleri kişilerle yakın temasta olmak, sarılmak ve duygularını aktarmak isterler. Oysa erkekler, kadın arkadaşlarına dokunurken kendilerini rahat hissetmediklerini dile getirmişlerdir.

    Erkeklerin daha çok cinsel ilişki kurmak istedikleri kadınlara karşı fiziksel ve sözlü temasta bulunmaya eğilimli oldukları da kitabın araştırma sonuçları arasında yer alır. Bunun dışında “arkadaşlık” çerçevesi içerisinde erkeklerin kadınlarla yaptıkları sözlü iletişimlerde kadınların konuşma tarzlarını kendilerine yakın bulmadıkları ve bu sebeple de kadınlarla arkadaşlık kurmaya gönülsüz oldukları da söylenebilir.

    Arkadaşlık aslında günlük hayatta sıkça kullandığımız bir kelime olmasına rağmen kadın ve erkekler için farklı dinamikleri içinde barındırır. Cinsiyet etkilerini göz önünde bulundurmaksızın, ideal arkadaşlığın eşit seviye ve ortak yaşantıya bağlı olduğu söylenebilir. Ancak kadın ve erkek bu tabloya dahil olduğunda durum farklı bir hal alır. Kadın ve erkeklerin kendilerine ait dünyalarının iç içe geçmesi zor gözükse de, bu iki dünyanın kesişim alanı ilişkilerin sağlıklı iletişimle desteklenmesi halinde kadın-erkek arkadaşlıklarına ev sahipliği yapabilir.

  • Mutluluk reçetesi

    Mutluluk reçetesi

    1.Geçmişe saplanıp kalmayın; değiştiremeyecekleriniz için yanıp yakılmak ve pişmanlık duymak faydasızdır. Şu andan sonrasına etki edebileceğinizi farkedin. Hatalarınızı ve nedenlerini bulup, yolunuza devam edin.

    2. Kimse size istemediginiz bir şeyi yaptıramaz, sizin de diğerlerine yaptıramayacağınız gibi. Başkalarını kontrol etme isteğini ve bu istek için harcadığınız enerjiyi kendinize yönelttiğinizde, yapabilme gücünüz ve özgürlüğünüz artar; ancak özgürlüğün de bir bedeli olduğunu unutmayın.

    3. Özgürlüğünüze ait istekleriniz, diğerlerinin hak alanına girdiğinde, çatışma yaratır. Bu yüzden isteklerinizin, diğer kişinin hangi alanına girdiğine ve ne anlam ifade ettiğine dikkat edin. Laf olsun diye istemeyin. Bedelini ödeyemeyecekseniz dile getirmeyin.

    4. Ne kadar büyük ve acı verici olursa olsun, sorunu kabul edip, yüzleşin. Üzüntüyü çekmeden, çözüm üretip güçlenmeniz mümkün değildir. Sakinleşin, önceliklerinizi belirleyin ve düzenleyip, yapılandırın.

    5. “Sadece kendi davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz, diğerlerinin değil” gerçeğini, tartışmasız kabul edin.

    6. Sevgi, huzur, paylaşım, gevşeme gibi ihtiyaçlarınızı reddetmeyin. Koşullar gereği şu anda karşılayamıyorsanız, yapabildiğiniz kadarını gerçekleştirin.

    7. Esneme ve uyum yeteneklerinizi geliştirin. Katı prensipleri olmak, kişilik gücüne işaret etmez. Temel özelliklerinizi koruyarak, gelişime açık olun ve gelişimin getireceği değişimlerden korkmayın. Sevdiğiniz insanların da gelişimi için fırsat tanıyın; korkularınızı kontrol altına alın.

    8. Hareket alanınızı geniş tutun. Birey olma haklarınızı kullanacağınız alanın büyüklüğü, kendinize duyduğunuz güveni artıracaktır. Uğraşlar, hobiler, farklı arkadaşlar, bakış alanınızı genişleteceği gibi, kişisel gücünüzün artmasına etki edecektir.

    9. Zaafsız insan yoktur. Neler olduğunu belirleyin. Bu zaaflara yönelik durum, duygu, düşünce vb. ile karşılaştığınızda, her zamankinden daha dikkatli olun.

    10. Olumsuz özelliklerinizi görmede gösterdiğiniz hassasiyeti, olumlu özelliklerinizi görmek için de kullanın, ama kantarın topuzunu kaçırmayın.

    Reçete daha uzar gider, ama temel kurallar bunlar.

    Son söz yine bir kızılderili atasözü olsun mu?

    “Soruyu yüreğine sor, cevap da yürekten gelecektir”.

  • Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre evlilik için ideal yaşın kadınlarda 18-24, erkeklerde 25-29 yaş olduğu ortaya çıktı.

    Kadınların 18-24, erkeklerin 25-29 yaş aralığında nikah masasına oturması ideal olarak değerlendiriliyor. Kadınların evlenmesi için 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenler ve 18 yaşından önce evlenmenin uygun olduğunu belirtenlerin oranı ise çok düşük.

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve erkek için en uygun ilk evlenme yaşının kaç olduğunu, 10 bin 307’si kadın olmak üzere 20 bin 730 kişiye sordu.

    Kadın için en uygun ilk evlenme yaşı ne olmalıdır” sorusuna ankete katılanların yüzde 66,3’ü “18-24 yaş” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 29,9’u kadınların 25-29 yaş aralığında evlenmesini uygun bulurken, 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 2,4’te kaldı. Evliliğin 18 yaşından önce olması gerektiğini dile getirenlerin oranı da yüzde 1,2 oldu.

    Erkekler için uygun evlilik yaşına ilişkin soruya yanıt verenlerden yüzde 49,4’ü 25-29 yaş arasını erkek için ideal olarak niteledi. Katılımcıların yüzde 30,6’sı 18-24 yaş aralığını erkeklerin evlenme dönemi olarak belirtirken, yüzde 17,9’u ise 35-44 yaş aralığında evlenmek gerektiğini söyledi.

    Evlenecek kişiler kararı alıyor, aileler destekliyor

    Araştırmaya katılanlara, yaptıkları ilk evliliklerinde eşleriyle nasıl tanıştıkları da soruldu. Katılımcıların yüzde 41’i ilk eşleriyle aile ve akraba çevresinde tanıştığını, yüzde 39,6’sı komşularından veya mahalledekilerden biriyle evlendiklerini söyledi.

    Ankete katılanların yüzde 7,4’ü eşiyle arkadaş ortamında tanıştığını, yüzde 3,5’i okul ve dershane arkadaşlarıyla nikah masasına oturduğunu ifade etti. Katılımcıların sadece binde biri eşiyle internet üzerinden tanıştıklarını kaydetti.

    Araştırmada, evlilik kararının nasıl alındığı da incelendi. Buna göre evliliklerin büyük çoğunluğunun, evlenecek kişinin kararı, ailenin desteği ve onayıyla kurulduğu belirlendi. Evlilik kararının aile içinde ortaklaşa alındığını ortaya koyan araştırmayla, evliliklerin yüzde 82,9’unun evlenecek kişinin kararı ve ailenin rızasıyla gerçekleştiği tespit edildi. Evlenecek kişinin rızası olmadan aile kararıyla yapılan evliliklerin oranı ise yüzde 9,4 oldu.

  • Bekarlığın avantajları

    Bekarlığın avantajları

    Evlenmeli mi yoksa hayatınıza bekar olarak devam mı etmeli?

    – Evli arkadaşlarınızdan çok daha fazla davet alırsınız. Evlilerin eğlenmeye fazla zaman ayıramayacakları düşünülür.

    – Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Başkalarının kurallarına uymak zorunda olmazsınız. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse de olmaz.

    – Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar, istemiyorsa da yapmazsınız.

    – Hiç tanımadığınız kişileri annenizle babanızın yerine koyup, onlara saygı göstermek zorunda değilsiniz. Kayınvalide sorununuzun olmaması sizi rahatlatmalı.

    – Her hafta alışveriş listesini alıp, markete koşturmak zorunda kalmazsınız.

    – Kazandığınız parayı dilediğiniz gibi sadece kendiniz için harcayabilirsiniz.

    – Tatil dönemlerinde istediğiniz yere, istediğiniz arkadaşınızla gidebilirsiniz.

    – Televizyonun ve hayatın kumandası hep sizin elinizde olur.

    – Evinizde canınızın istediğini yapabilir, sadece kendi istediğiniz yemeği pişirebilirsiniz. Düzenli yaşamanız gerekmez.

    – Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca olmaz.

    – Hafta sonlarını dilediğiniz gibi geçirebilirsiniz. İsterseniz, gün boyu yataktan çıkmayarak, tembelliğin tadına varırsınız.

    – Evinizde dilediğiniz dekorasyon değişikliğini yapabilirsiniz. Kimse size karşı çıkmaz.

    – Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Bekâr olmanız, erkeklerin ilgisini çekmenizi sağlar. Kısmetiniz hep açık olur.

  • İdeal ilişki

    İdeal ilişki

    İdeal ilişkiyi hedefleyin, mükemmeli değil!
    Evet, ideal ilişki diyoruz ama bundan mükemmel ilişkiyi kast etmiyoruz. Zira mükemmel ilişki ya da mükemmel eş diye bir şey yoktur. En mükemmelini beklerseniz, daima beklersiniz. Her konuda sizinle hemfikir olan, sizinle tıpa tıp aynı karakterde, her an sizi mutlu edebilecek biriyle karşılaşmayı beklemek yerine, sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yakalamayı deneyin.

    Ortak bir hobiniz olsun
    Ortak ilgi alanınız olmadığından yakınmayı bırakın, yeni bir ortak ilgi alanı yaratın. Balığa çıkmak, tenise başlamak, müzik kursuna gitmek gibi ikinizin zevk alacağı bir ortak alan bulmaya çalışın. Ortak ilgi alanı, eşler arasında pozitif iletişim, daha çok diyalog ve eğlence imkanı sağlar.

    Açık ve dürüst olun
    Yüzde yüz dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Şüphe, bir ilişkiyi başlamadan bitiren ya da başladıysa bile hiçbir zaman sağlıklı yürümesini sağlamayan bir mikrop gibidir. Partnerinizin, kuşkulandığınız tutumları varsa, gizli dolaplar çevirmek yerine bu kuşkuyla hem siz yüzleşin hem de partnerinizi yüzleştirin. Açık olmak, her zaman size puan kazandırır.

    Her anın tadını çıkarın
    Birlikte geçirdiğiniz zamanın süresi değil kalitesidir önemli olan. “Neden daha uzun yanımda kalmıyorsun?” diye şikayet etmekten vazgeçin, birlikte olduğunuz anları dolu dolu ve birbirinizden zevk alarak geçirin.

    Geçmişi bir kenara bırakın, geleceğe bakın
    İlişki, geçmişe değil, geleceğe doğru yapılandırılır. Geçmişte yaşadığınız tatsız anlar varsa, her tartışmada gündeme getirmek, durup dururken geçmişi deşmek yerine birlikte kuracağınız geleceğin planlarını yapmaya çalışın, hayallerinizi paylaşın.

    İlişkinizi başkalarınkiyle kıyaslamayın
    İlişkinizi başkalarınınkiyle kıyaslamak, onu daha iyi bir yere getirmez. Her ilişki kendine has özellikler taşır, çünkü ilişkinin tarafları da başkalarından farklıdır. Partnerinize başka ilişkileri örnek göstererek, sizin ilişkinizdeki eksiklikleri ortaya koymaya çalışmak yerine, ilişkinizi kendi içinde yükseltmeye çalışın.

    Açık konuşun, paylaşın
    Kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamaz. Canınızı sıkan bir şey olduğunda ya da partnerinizin yaptığı bir şeye sinirlendiğinizde, onun kendiliğinden sizi anlamasını beklemeyin. Derdinizi açıkça dile getirin. Ancak ses tonunuza dikkat edin, tartışma tonuna dönüşmesin. Zira yüksek perdeden dile getirdiğiniz her sorun, partnerinizin zihninde ‘dırdır’ olarak algılanabilir.

    Sevdiğinizle önce arkadaş olun
    İster karı-koca olun, ister sevgili, ilişkinizin temelini sağlam bir arkadaşlığa dayandırın. İyi birer arkadaş ve sırdaş gibi her şeyi konuşabilmeniz, birlikte iyi zaman geçirmeniz, uzun vadeli bir ilişki yaşamanızı sağlar.

    Kendinizi ve sevgilinizi dinleyin, başkalarını değil
    Etraftan gelen sesleri kendi iç sesiniz ve partnerinizin sesi kadar dikkate almayın. Hiç kimse sizin ilişkinizi sizden daha iyi tanıyamaz. Şu da bir gerçek ki, insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine göre daha olumsuz düşünür, daha kolay olumsuz yorum yapabilirler

    İşinizi eve taşımayın
    İşi işte bırakın ve sorunlarınızı eve taşımayın. Kafanızın sürekli iş meseleleriyle meşgul olması, partnerinize sürekli iş sorunlarından bahsetmeniz, onun açısından sıkıcı olacak, belki tartışmalara yol açacaktır.

  • Aşk Acısı mı Çekiyorsunuz?

    Aşk Acısı mı Çekiyorsunuz?

    Ayrılıklar hep acı verir ve zaman en iyi ilaçtır. Yaşamakta olduğunuz bu sürecin ‘geçici’ olduğunu bilmelisiniz.

    1. Gereksiz bütün iletişimi kesin
    Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz. Ama ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde bile o kişiden bahsetmeyin. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa, nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.

    2. Sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği eşyalardan derhal kurtulun
    Hediyeler, notlar, mektuplar vs. Bunları ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın. Satılabilecek olanları (giysiler vs) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun.

    3. Arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin
    Zor zamanlarda arkadaş desteği önemlidir. Ama arkadaşlarınızı ağlama duvarına çevirmeyin. Onlarla birlikte yapacağınız başka etkinlikler sizi oyalayacaktır.

    4. Hemen başka bir ilişkiye atlamayın
    Çivi çiviyi söker diyerek hemen başkasıyla ilişkiye giren insanlar vardır. Ama bu yanlıştır! Başka insanlarla tanışmak tamam ama başka insanlarla duygusal ve cinsel ilişkiye başlamak için çok yanlış bir dönemdesiniz. Kalbinizde ayrılık acısı varken doğru kişiyi bulsanız bile doğru ilişkiyi yaşayamazsınız.

    5. Eğlenceli ve yaratıcı bir şeyler yapın
    Daha önce vakit ayıramadığınız için başka bir zamana ertelediğiniz bir şeyler yapın. Dans kursuna gidin, egzersize başlayın.

    6. Ayrıldığınız kişinin hiç hoşlanmadığınız negatif yanlarını düşünmeye çalışın
    İnsanlar ayrılmışsa bir sebebi vardır. Ayrılık acısı yaşarken insanlar hep ‘yaşanan mutlu günleri’ düşünür ama bu düşüncenin size bir yararı olmaz. Kendinize “Ayrılmamız iyi oldu, çünkü…” diye başlayan bir liste yapın. Ayrılık sürecini bir ‘arınma’ süreci olarak düşündüğünüzde psikolojik değişiminizi olumlu bir raya oturtabileceksiniz.

    7. Ayrıldığınız kişi hakkında duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kağıda yazın
    Bu kağıdı asla o kişiye göndermeye kalkmayın! Bu kağıdı bir süre sakladıktan sonra yok edin gitsin. Ayrıldığınız kişiye artık duygularınızı açıklamanın anlamı yoktur. Çünkü o artık sizin duygularınızı önemsemediği için sizin hayatınızdan çıkıp gitti. Ona olan duygularınızı açıklamanız onu geri getirmez. Aksine sizi zayıf ve patetik gösterir.

    8. Yalnız kalmaktan korkmayın
    Dünyanın sonu değil bu. Bu sizin yaşadığınız acıları ve sıkıntıları yaşayan milyonlarca insan var yeryüzünde. Kendinizi tekrardan iyi hissedecek ve yeni birini nasıl olsa bulacaksınız.

    9. Ayrılık acısı çekerken alkole ve yemeye sardırmayın
    Ayrılırken “dost kalmak” nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler. Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.

    10. Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin
    Acınız unutmak için başkasıyla seks yapmaya da kalkmayın. Hiçbir faydası olmaz.

    Yaşadığınız bu acılı sürecin en iyi ilacı zamandır. Bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve nazik olun. Ayrılıktan ötürü kendinizi suçlamayın. Bu deneyimden bir şeyler öğrenmeye çalışın. Yaşananların bir hata değil, ileriye giden yolda yaşadığınız bir öğrenme süreci olduğunu düşünün…

    Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin!Ayrılırken “dost kalmak” nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler. Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.