Etiket: anne

  • Normal doğum mu sezeryan mı ?

    Normal doğum mu sezeryan mı ?

    Riskli gebeliklerin ve normal doğum sırasında ve sonrasında oluşan problemlerin olması nedeniyle zorunluluktan doğmuş olan Sezeryan doğum rutin olarak kullanılmadan önce doğum şekli olarak bir başlık açılmıyordu, ancak bazı tıbbi gereklilikler dışında sezeryan doğumun aşırı yaygınlaşması beraberinde komplikasyonları ve beklenmedik sıkıntıları da getirdi..

    Öncelikle pratik anlamda doğum şekilleri 2 ana başlığa ayrılır ;

    1- Vaginal Doğum ( Ağrısız normal doğum – Naturel normal doğum )2- Abdominal Doğum ( Sezeryan )Gelişmiş ülkelerde sezeryan oranının toplam doğumlara oranının yaklaşık olarak % 15 civarında olması, bizim ülkemizde ise bu oaranın %70 lere hatta bazı illerde % 90 lara kadar çıkmış olması beraberinde de her operasyonda olduğu gibi hem annede hem de bebekte bu kadar sıklıkta görmeyi beklemediğimiz sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır..BunlarHocamın da hep söylediği gibi ‘’içinde NORMAL sözü geçen yöntem iyidir, çünkü doğaldır‘’ yani her ne sebeple yaparsanız yapın Sezeryan ile doğal olmayan bir durum oluşturuyoruz.

    1- Normal doğum yapmış bir annenin Sezeryan olmuş bir anneye göre ‘’ANNE SÜTÜ‘’ daha erken ve bol miktarda gelmektedir.Bu durumun nedeni bebeğin doğum yolunda ilerlerken annede prolaktin ve oksitonin denilen hormonların salınımıyla ilgili olmasıdır.

    2- Sezeryanın cerrahi bir müdahele olması nedeniyle oluşabilecek ‘’KOMPLİKASYONLAR‘’ ; Kanama miktarında fazlalık , yara yeri ve karın içi enfeksiyonlar , karın içi yapışıklıklar (adezyonlar), süt için alması gereken gıdaların alımında gecikme vb. ‘’HASTANEDE KALIŞ SÜRESİ ‘’ de önemli farkalar gösterir, Normal doğum yapmış bir anne 8 saat sonra taburcu olabilirken ,Sezeryan olmuş bir anne en kısa 24 saat kadar hastane de gözetim altında tutulmalıdır.

    3- Anne doğum yaptıktan sonra yeni ‘’YÜKLENİLECEK SORUMLULUKLAR ‘’ a da hazır olmalıdır (emzirme,bebeğiyle ilgilenme, vb ) Normal doğumda herhangi bir ameliyat yeri olmadığı için kolaylıkla ve hemen anne emzirebilir,bebeğinin altını alabilir ..Sezeryan da ise operasyona bağlı ağrı,belli süre beslenememe ,gaz çıkarma problemi , kesi yeri sağlığı için hareketsizlik oluşması gibi durumlardan ötürü bebekle ilgilenme ve emzirme süreci negatif etkilenebilmektedir..

    4- Yapılan araştırmalara göre Normal doğum yapan anne bebeklerinde ‘’YENİDOĞAN SARILIĞI ‘’ nın da daha az görüldüğü tıbbi makalelerde yazılmaktadır.

    5- Normal doğum yapan anne bebeklerinde ‘’SOLUNUM SIKINTISI (Respiratuar Distress ) çok daha nadir görülmektedir.Bu durumun sebebinin doğum kanalı içinde bebek ilerlerken salgıladığı steroidler olduğu bilinmektedir.

    6- Normal Doğumun tam bir ‘’TÖREN OLMA NİTELİĞİ ‘’. İlk çağlardan beri doğum anne adayının ve o ailenin geçmişindeki en önemli törenlerden biri olmuştur, bu özelliği anne adayının ‘’BAŞARISI , CESARETİ ve FEDAKARLIĞI ‘’ temasının bir örneği olarak görülmektedir. Normal doğum yapmış anneler doğuma aktif katıldıkları için bu duyguları hiç yaşamadıkları kadar derinden yaşamaktadırlar

    7- ‘’ANNE BEBEK İLETİŞİMİ ‘’ yönünden de Normal Doğum yapmış anneler avantajlı durumdadırlar, Kişisel olarak Dr. ÖZGÜR ATLI olarak ben doğumunu yaptırdığım bebeği göbek kordonu kesilir kesilmez anne karnına yatırmak suretiyle ilk anne – bebek iletişimini başlatırım, bu durumu yaşamış annenin Plasentası ( bebeği besleyen organ ) daha erken ayrılır ve anne sütü çok daha erken gelir. Sezeryan doğumda böyle bir iletişim bu seviyede gerçekleşmez..

    ‘’EN SON ÖZET OLARAK‘’ : Sezeryan gerekli hallerde hem anne hem de bebeğin hayatını kurtarabilecek bir operasyondur, bir çok nedenle ( fetal distress , iri bebekler , bebek geliş anomalileri vb.) yapıldığında bir çok sıkıntıdan korur, ancak artık günümüzde her anne adayına bir bahaneyle veya korkutularak uygulanan rutin bir uygulama olmuştur.. Hastalarım bilir Ben bunu ‘’apandisit ameliyatına ‘’benzetiyorum, yani apandisit operasyonu da çok hayat kurtarmıştır ancak her karşımıza çıkan sağlıklı kişiyi de apandisit ameliyatı mı yapalım ?

    Şu bir gerçek ki her anne istediği yöntemle doğum yapmalıdır, ancak yöntemlerin artıları ve eksilerini anlatma görevini biz hekimlerin layıkıyla yerine getirmesi gerektiğini düşünmekteyim….

    AĞRISIZ NORMAL DOĞUM ( EPİDURAL DOĞUM )

    Hastalarımla doğum öncesi konuşmalarımızda Normal doğumdan korkulan ve Sezeryanı tercih ettiren en büyük unsurun Normal Doğum sırasında çekilen ağrı olduğunu saptadım, hastalarımız doğal olarak aile büyüklerinden ya da teşekküllü olmayan yerlerde yaptıkları doğumlardan dolayı çok ağrı çekmiş olan yakınlarından doğumu sormakta , öğrenmekte ve bu ağrıyı çekmemek için Normal Doğum istememektedirler. Ancak uzun zamandan beri aktif ve başarıyla uygulanan ‘’EPİDURAL ANESTEZİ ‘’ ile doğumun korkulan ağrısı % 95 oranında engellenebilmekte ve kolaylıkla dayanılabilir bir seviyeye inmektedir.

    Sorulan diğer bir soru bu anestezi şeklinde felç olma riski olduğudur, bu TAMAMİYLE bir şehir efsanesidir, ehil ellerde ( anestezi uzmanı doktor ) böyle bir risk yoktur , diğer bir soru ise kalıcı Baş ağrısı ve Bel ağrısı oluşturma ihtimalidir, Burada ki önemli nüans Sezeryan da yapılan belden anestezi ( SPİNAL ) ile Normal Doğumda belden anestezinin ( EPİDURAL ) farklarıdır.. Spinal anestezide alt vücüt bölümü tamamiyle hareketsiz olurken Epidural anestezide hasta yürüyebilir , rahatça tuvalete gidebilir sadece ağrı hissi duymaz ve baş ağrısı ile bel ağrısı riski Epidural anestezide çok düşük oranlardadır ( % 1 den az ).

  • Sevgilimin Annesiyle Tanışmaya Gidiyorum

    Sevgilimin Annesiyle Tanışmaya Gidiyorum

    Artık zamanı geldi. Müstakbel kayın validenizle tanışmaya gidiyorsunuz. Acaba sizi sevecek mi, peki tarzınızı nasıl bulacak?

    İlk izlenim çok önemlidir… Ama özellikle sevdiğiniz adamın annesinin gözünde bırakacağınız ilk izlenim daha da önemlidir. Peki ama onunla tanışmaya giyerken ne giymelisiniz? Hem kişiliğinizi hem tarzınızı yansıtan sade giysiler mi yoksa klasik, sıradan bir şeyler mi?

    • Bu ilk buluşmanın sizi endişelendirmesi çok normal. Yıllardır bizlere erkek annelerinin oğullarına bir türlü gelin adayı beğenemediklerini, beğenseler de burunlarından getirdikleri anlatılıp durdu. Şimdi tabuları yıkma zamanı. Müstakbel kayın validenizle konuşacak bir şey bulamasanız bile onu duruşunuz ve giydiklerinizle de etkileyebilirsiniz. Zaten yapılan araştırmalara göre bir insanın diğer kişi hakkında fikirleri ilk 6 saniye içinde giyinişi ve duruşu sayesinde oluşuyor.
    • İlk görüşmenizde giydikleriniz kesinlikle kişisel tarzınızı yansıtsın. Basit ve klasik bir şey, korkunç bir kutuplaşmaya neden olabilir. Karakterinizle çatışan giysiler üzerinizde emanet gibi durabilir ve ilk andan insanların güvenini kaybedebilirsiniz.
    • Siz siz olun parıltılı ya da pullu, vücudu saran, düşük bel Pantolon ya da mini bir etek giymeyin. İlk buluşmada bunların giyilmeyeceğini hemen hemen herkes bilir!
    • Siz sevdiğiniz adamın annesi için genç ve hanım hanımcık ve onun oğlu için birazcık seksi bir şeyler giyebilirsiniz. Klasik parçaları modern bir şekilde uyarlamaya çalışın. Yüksel bel bir Pantolon, topuklu ayakkabılar ve fötr şapka… Modası geçmiş şeyler giymeyin, aşırı namuslu görünmenize hiç gerek yok…
    • Güzel bir kombinasyon için önce dolabınızdan temel parçaları seçin. İç açıcı ve size yakışan bir renk seçin. Bu basit bir elbise, kot ya da özel bir bluz olabilir.
    • Aksesuarınızı özenle seçin. Bu, daha parlak ve daha profesyonel bir görünüm sağlar. Çok sade olan giysilerinize hareketlilik sağlar. Ama sakın aşırıya kaçmayın. Birden fazla aksesuar yerine tek bir aksesuarla ilgi odağı bile olabilirsiniz. Yadigar bir takı, boynunuza sardığınız ipek bir eşarp ya da annenizin sizin için aldığı çanta!
    • Erkek arkadaşınıza özellikle nerede yemek yiyeceğinizi sorun. Herkesin şık elbiselerle gittiği bir yemeğe siz kotunuzla katılmak istemezsiniz değil mi?

    Bunları unutmayın!

    • Saçınızla muhakkak ilgilenin. Çünkü anneler bilirler ki saçları bakımlı ve güzel olan kadınlar hem sağlıklarına önem veriyorlardır hemde mutludurlar. Saçlarınızı çok abartmadan yaptırın. Belki sadece hafif dalgalı bir düz fön bile yeterli olacaktır.
    • Eğer tanışmanız erkek arkadaşınızın annesinin evinde olacaksa siz siz olun eliniz boş gitmeyin. Belki bir pasta, belki güzel bir şarap… Bu düşünceli bir insan olduğunuz izlenimi verir.
    • Yüksek kahkahalar atmak yerine kibar ve samimi bir şekilde gülün.
  • Bebeğinizin cinsiyetini 10. haftasında öğrenin !

    Bebeğinizin cinsiyetini 10. haftasında öğrenin !

    Anne baba adaylarının en hayecanlı anları bebeğin cinsiyetinin öğrenildiği andır. Bu heyecanlı sürecin sonucunu öğrenmek için artık uzun süreler beklemek gerekmiyor.  2006 yılında Amerika’da  daha sonra 25 ülkede satışına başlanan  İntelligender cinsiyet belirleme testi şimdi Türkiye’de.

    Testi Ne zaman Uygulanabiliyor…

    Hamileliğinizin 10. Haftasından itibaren testi uygulayabilirsiniz . Test anne adaylarının bebeğin cinsiyetini belirlemek için 20.haftada yapılan ultrason sonucunu beklemelerine gerek bırakmıyor. Intelligender Cinsiyet Belirleme Testi bu süreyi yarıya indirerek hayallerinizi erken şekillendirmenizi sağlıyor!

    Test Nasıl Uygulanıyor…

    Testi uygulamak hem ucuz hem de çok pratik… Sadece 10 dakikanızı ayırarak 2.kişiye ihtiyaç duymadan evinizde uygulayabiliyorsunuz.  Anne adayinin sabah  ilk idrariyla yapilan testin sonuç rengi , test şişesinin üzerindeki  renklerle eşleştirilip bebeğinizin cinsiyeti belirleniyor.

    Test Doğru Sonuç Verir mi…

    Yapılan klinik testler sonucu testin doğruluk oranı %90’ın üzerindedir. Anne adayının testi talimatlara uygun olması, progestorone tedavisi görmüyor olması ve “polikistik over sendrome” tanısı konulmamış olması haricinde testin yanılma payı bulunmuyor.

    Sizde eşinize ve sevdiklerinize unutamayacakları bir sürpriz yapmak ve bu heyecanı onlarla paylaşmak isterseniz anne adayının sağlığına hiçbir yan etkisi olmayan bu testi, testin Türkiye distribütörü olan www.onhafta.com adresinden temin edebilir, detaylı bilgi alabilirsiniz.

    OnHafta Facebook
    OnHafta Twitter

  • Hamilelik Öncesi Mutlaka Diş Hekimine Uğrayın

    Hamilelik Öncesi Mutlaka Diş Hekimine Uğrayın

    Sağlık problemlerinin ne zaman ortaya çıkacağının belli olmadığını belirten uzmanlar, bu nedenle anne olmaya karar veren kadınların hamilelik öncesi mutlaka diş hekimine başvurması gerektiğini söyledi.

    Hamilelik öncesinde diş hekimine başvurulduğunda ileride ortaya çıkabilecek sorunların hekim tarafından değerlendirilerek, gerekli tedavinin uygulanacağını belirten Trabzon Diş Hekimleri Odası Başkanı Mustafa Yıldız, “Örneğin, küçük çürükler hiç belirti vermeden hamilelik sırasında ilerleyerek ağrı oluşumuna yol açabilir. Henüz başlangıç halinde tespit edilip gerekli tedavi uygulanırsa sorun ilerlemeden çözülmüş olacaktır” dedi.

    Yıldız, gerekli görüldüğünde yapılacak olan diş taşı temizliğinin hamilelikhamilelik sürecinde yaşayabileceği streslerden uzaklaşmış olur. Yanlış kanı olarak bazı anne adayları ‘bebeğe zarar gelebilir’ düşüncesiyle bu süre içinde diş hekimine gitmekten çekinirler. Fakat hamileliğin her aşamasında bebeğe ve anneye zarar vermeden yapılabilecek tedavi yöntemleri vardır” diye konuştu. sırasında, hormonların etkisiyle ilerleyebilecek olan diş eti hastalıklarını da önleyeceğini ifade ederek, “Böylece anne adayı

    Anne adaylarına acil tedavi yöntemleri dışında müdahale yapılmayacağını anlatan Yıldız, şöyle devam etti:

    “Ancak gerekli durumlarda diş hekimi, anneye ve bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedavinin ertelenmesini sağlayacaktır. Hamileliğin 3 ile 6 aylık döneminde dolgu, kanal tedavisi, diş taşı temizliği gibi işlemler güvenle uygulanabilir. Hamilelik öncesi diş hekimine gidilememiş ise bu dönem anne adayları tarafından iyi değerlendirilmelidir. Emzirme döneminde de diş hekimliği açısından anneye yapılacak müdahalelerin herhangi bir sakıncası yoktur.”

    Mustafa Yıldız, hamilelik sırasında diş eti kanamalarının çok sık karşılaşılan bir sorun olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

    “Diş etinde görülen kanamaların sebebi diş eti iltihabıdır. İleri derecede diş eti iltihabı erken doğum ve zayıf bebek doğurma riski oluşturduğunu unutmamalıyız. Hamileliğin ikinci üç aylık döneminde hekime başvurularak, diş eti iltihabı mutlaka tedavi edilmelidir. Ağız sağlığı yaşamın her döneminde ihmal edilmemesi gereken önemli bir konudur. Ancak kadınların ergenlik, hamilelik, bebek emzirme ve menopoz döneminde buna daha çok dikkat etmeleri gerekmektedir.”

  • Gebelik diyeti

    Gebelik diyeti

    “Artık çift canlısın bol yemen gerekir” cümlesi gebelik yaşamış kadınlar için tanıdık. Eş dostun artan ikramları, gebenin canı çeker diye her besinin tattırılması, bebeğin gelişiminden tereddüt edildiği için büyüyen porsiyonlar daha gebeliğin ilk aylarından itibaren anne adaylarını yoruyor.

    Bunun ardından  alınan fazla kilolar sadece dış görünümü etkilemekte kalmıyor, hem annenin hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkiliyor. Her bir dönemi ayrı ayrı önemli olan gebelik sürecinde sağlıklı beslenmek aslında çok da zor değil. İşte size bu dönemi daha sağlıklı geçirebilmeniz için önerilerim:

    Gebelik toplamda 3 farklı süreçten oluşan bir dönem. Ortalama 40 hafta süren bu süreci 3’er aylara böldüğümüzde ilk, orta ve son 3 ay olmak üzere ayrılıyor. İşte bu dönemler içinde biraz sıkıntılı, biraz yorucu, biraz eğlenceli ve keyifli birçok olay yaşanıyor.

    İLK 3 AY: VÜCUDUNUZ BEBEĞE ALIŞIYOR

    Yeni bir canlıyı dünyaya getirmek için değişen bedeniniz size fazlasıyla sinyal veriyor. 4.6. haftalar arasında mide bulantıları, bu dönemin sonuna kadar süren kabızlık şikayeti, uykusuzluk, yorgunluk ve aynı zamanda anne olmanın getirdiği heyecan. Kısacası karmaşık bir 3 ay. İşin psikolojik yükünü bir kenara bırakırsak, biyoloji ile ilgilenirsek içinizde bir canlı var ve büyüyor. Ne yapalım? Bol bol beslenelim mi? Cevabımız hayır. Daha nohut büyüklüğündeki fetus( anne karnındaki bebek) sizden fazla enerji istemiyor. Sizden istediği biraz dengeli beslenmeniz. Ortalama olarak ideal beden ağırlığı ile gebe kalmış bir anne adayının, gebeliğinin ilk 3 ayında günlük olarak 1600-1800kkal enerji ile beslenmesi yeterli oluyor. Mutlaka güne kahvaltı ile başlamak, 3 saatten daha uzun süre aç kalmamak, sindirim sistemini rahatlatan, salata, yoğurt, makarna, balık gibi besinlere yer vermek temel prensip. Bu dönemde anne adaylarının canını sıkan yerli yersiz mide bulantılarının çözümü ise yine beslenmede. Sabah bulantıları için yataktan kalkmadan tüketilen 1 parça ekmek kabuğu veya 1/3 paket çubuk kraker veya galetalar mide içindeki sıvıyı emerek mide bulantısına iyi geliyor. Gün içinde oluşan mide bulantıları için ise daha katı besinlerle beslenme bir çözüm yolu. Makarna, tavuk, köfte, susuz sebze yemekleri, ekşimsi meyveler ise mide bulantılarına en iyi gelen besinler.

    Gebeliğin ilk 3 ayında bebeğin sinir sistemi oluşmaya başlarken, kalbi de uzun yıllarca kan pompalamaya hazırlanıyor. Bu dönemde hem omega-3 diye bilinen balık yağları hem de patates, havuç, muzda yer alan potasyum ön plana çıkıyor. Kabızlık şikayetini daha da artırmamak adına haftada 1-2 defa muz tüketimi, yemeklerin içine az da olsa patatesin, havucun ilave edilmesi bebeğimizin gelişimini olumlu etkiliyor.

    İKİNCİ 3 AY: GEBELİĞİN EN KEYİFLİ GÜNLERİ

    Çoğu anne adayının sık sık gezdiği, seyahat ettiği, rahatça yemek yiyebildiği kısacası gebeliğin keyfini çıkardığı aylardır bu aylar. Artık vücut bebeğe alışmıştır. Büyüyen rahim, mideyi, bağırsakları kısacası tüm organları hafifçe iteleyerek kendine güzelce yer açmıştır. İçinde bebek mutlu mutlu yaşıyordur. Tabi bebeğin bu mutluluğu anneye de yansır. Artık mide bulantıları kesilmiş, bağırsak hareketleri normale dönmüştür.12. hafta itibari ile tat almaya başlayan bebeğimiz artık annesi ile aynı tabaktan yemek yemeğe başlamıştır. Bebeğimizin yavaş yavaş büyümeye başlaması gün içinde anne adayının alması gereken enerji ihtiyacını da bir nebze artırmıştır. Ama hala “çift canlı” gibi iki katı yemek yemeye ihtiyaç yoktur. Bu dönem boyunca ortalama 1700-1900kkal enerji ile günlük beslenmesini sürdürmesi gereken anne adaylarının dikkat etmesi gereken belli başlı noktalar vardır. Yavaş yavaş süt ürünleri ve et, tavuk, balık, yumurta gibi proteinli besinler önem kazanmaya başlamıştır. Gün içinde mutlaka yeterli düzeyde protein tüketimi yapılmalıdır. Belki kırmızı et, tavuk ve balıketinin hiç tüketilmediği günler olacaktır fakat özellikle bu günlerde peynirlerden, yoğurt, süt ve yumurtadan protein ihtiyacı karşılanmalıdır.  Haşlayarak, sahanda, omlet şeklinde veya her hangi bir yemeğin içinde yumurtayı günlük olarak tüketmek, bedenin protein ihtiyacına oldukça başarılı bir destek olacaktır. Günde 2 bardak süt, 1 kase yoğurt, 2 dilim peynir tüketimi ile kalsiyum ihtiyacının karşılanması ise annenin kemik ve diş sağlığı için son derece önemlidir. Gebeliğin ilerlemesi, karın içi basıncın artması, hormonal değişikliklerin de etkisi ile anne adaylarında yüksek tansiyon görülme riski bu dönemlerde artar. Sadece buna önlem amaçlı günlük tuz ve zeytin, turşu gibi tuz içeriği yüksek salamura besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.

    SON 3 AY: SAĞLIKLI BİR DOĞUMA HAZIRLANIYORUZ

    Zaman zaman fazla büyüyen karınlar anne adaylarını sıkıntıya soksa da bu dönemin en önemli konusu artık doğumun yaklaşmasıdır. Önemli bir eşik olan 32. haftayı atlatan anne ve bebek fizyolojik olarak kendini doğuma hazırlamaya başlar. Besinler ise bu süreçte yine en yakın dostlardır. Karın içinin iyice genişlemesi hem mideye, hem de akciğerlere basıncın artması, dönem dönem yemek yemekle ilgili sıkıntılar yaşatabilir. Günlük olarak ortalama 1800-2000kkal enerji ile beslenmesi gereken anne adayı artık gerçekten sık sık ve az az beslenmelidir. Uzun süreli açlıklar hem kan şekeri dengesinde olumsuz sonuçlar doğurur hem de karnını doyurmak isteyen anne, fazla besin tüketimine bağlı mide problemi yaşayabilir. Bu sebeple sindirimi kolay, yağ içeriği az, ufak porsiyonlarda besinler seçilmelidir. ½ kase çorba, 1 tabak etli sebze yemeği veya 2 adet etli dolma ve yoğurt gibi bir menü öğlen veya akşam öğünü için uygun bir alternatiftir. Özellikle bebeğin beyin gelişiminde bir pik noktasının yaşandığı bu aylarda balık yağı olarak geçen omega-3’lerin değeri bir kez daha gündeme gelir. Anne adayı mutlaka balık tüketmeli, haftalık balık tüketimi 400g’ı bulmalıdır. Bu dönemde anne adayını takip eden doktorunda tavsiyesi ile balık yağı takviyesine de başlanabilir. Artan su ihtiyacı da gün içinde tüketilen sıvı besinler ve su ile mutlaka karşılanmalıdır. Gün içinde2 litresu tüketimi gereksinimleri karşılamaya yetecektir.

    Ortalama 40. haftada gebelik sonlanır ve kitabın başkahramanları olan anne ve bebek için başka serüvenler başlar. Tüm anne adaylarının sağlıklı bir gebelik geçirmeliği dileğiyle…

    40 hafta boyunca anne adayının kilo takibi yapması da son derece önemlidir. İşte gebelik süresinde olması gereken ağırlık artışları;

      • Eğer anne adayı gebe kaldığında zayıf ise gebelik sürecinde15 kgağırlık kazanabilir. Fakat15 kgüst sınır olmalıdır.
      • Anne adayı ideal beden ağırlığı ile gebe kaldıysa gebelikte kazanması gereken kilo 10-12 kg‘da sabitlenmelidir.
      •  Anne adayı ideal beden ağırlığının üzerinde gebe kaldıysa  7 kgile10 kgarasında kilo kazanımı ile gebelik sonlandırılmalıdır.

     

    Diyetisyen Başak Kefeli

  • Boşanmaların Faturasını Çocuklar Ödüyor!

    Boşanmaların Faturasını Çocuklar Ödüyor!

    Anne baba ayrılığının çocuğun gelişimine en az şekilde yansıması için neler yapmalı, nelere dikkat etmeli?

    ABD’de yapılan bir araştırmada, boşanmış anne ve babanın çocuklarının, matematik derslerinde ve sosyal becerilerde sınıf arkadaşlarının gerisinde kaldığı tespit edildi. Bu da gösteriyor ki boşanmalar çocuk başarısını doğrudan etkiliyor.

    Boşanmaların yükünü en fazla çocuklar çekiyor. Çünkü çocuk genellikle boşanmadan dolayı kendisini suçlu hissediyor. Hal böyle olunca çocuk daha o yaşta yaşayabileceği en büyük travmaya maruz kalıyor.

    Suçluluk hissi yaşıyorlar

    Uzmanlar, boşanma sürecinde çocuğun suçluluk hissi yaşamaması, dolayısıyla herhangi bir travmaya maruz kalmaması için, “Her şey yetişkin biriyle konuşuluyor gibi çocuğa anlatılmalı” uyarısında bulundu.

    İlgiyi eksik etmeyin!

    Çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimini en iyi ailesinin içinde tamamladığına dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocukların hem anne hem de babanın ilgisine, sevgisine, şefkatine muhtaç birer varlık olduklarını söyledi. Çocuğun ruhsal ve zihinsel açıdan sağlıklı olmasının en başta gelen şartlarından birinin, kişiliğinin ideal bir aile tarafından yoğrulması olduğuna vurgu yapan Tarhan, günümüzde birçok çocuk ailesi yıkıldığı için gelişimini tamamlayamadığuna dikkat çekti.

    Boşanmanın yükü çocukların omzunda

    Boşanmanın, çocuğun hiç istemediği fakat kaçınılmaz olarak sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığı bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, boşanan eşlerin yeterince sorumlu davranmadıkları takdirde çocukta uyum ve davranış sorunlarına neden olabileceğini dile getirdi. Tarhan, boşanmanın yükünü en fazla çocukların çektiğini de sözlerine ekledi.

    Sorunları çocuğa yansıtmayın!

    Boşanmaya çocuğun penceresinden bakan Rektör Tarhan, çocukların boşanmadan genellikle kendilerini suçlu hissettiğini belirtti. Çocukların, anne ve babasının kendisi yüzünden anlaşamadığını, onun yüzünden boşandıklarını zannettiğini vurgulayan Tarhan, anne ve babanın aralarındaki sorunları çocuğa yansıtmaktan özenle kaçınmaları gerektiğini de dile getirdi. Tarhan boşanmanın çocuğun travma yaşamasına neden olabileceğini vurguluyor.

    “Anne babası boşanan bir çocuk zaten o yaşta yaşayabileceği en büyük travmalardan birini yaşamaktadır. Boşanma öncesinde devamlı didişen anne baba, çocuğu depresyona iten bir sebeptir. Aileler boşanma öncesinde ve sonrasında aralarındaki sorunları çocuklarına asla yansıtmamalıdır.”

    Anne ve baba olduğunuzu bir an bile unutmayın

    Boşanan ailelerde çocukluk depresyonlarına çok sık rastlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocukların küçük yaşta olsalar bile sorunları hissettiklerini söyledi.

    “Çocuk çok küçük bile olsa çevresinde olan biteni takip etmekte, sorunları hissetmektedir. Sorunları hisseden çocuk sıkıntısını söz diliyle anlatamadığı için bunu farklı şekillerde dışarıya yansıtır. Bu durum tırnak yeme, altını ıslatma şeklinde ortaya çıkabilir. Çocukta psikosomatik hastalıklar gözlenebilir; sık sık hasta olur, kusar, bağırsakları bozulur. Evden, okuldan kaçma, kendisine ait olmayan şeyleri alma, uyuşturucuya yönelme gibi durumlar yaşanabilir. Yıkılan ailelerde çocukluk depresyonlarına da çok sık rastlıyoruz. Aileler ne yapıp edip çocuğun kendisini boşanmanın sorumlusu olarak görmesini engellemeli ve çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermelidir. Anne baba ayrılsa da annelikten ve babalıktan istifa etmemelidir.”

    Boşanma çocuğa nasıl anlatılmalı?

    Boşanmanın çocuktan saklanılacak bir durum olmadığını vurgulayan Tarhan, durumun çocuğa anlatılması gerektiğini kaydetti. Tarhan;

    “Ebeveyn çocuk ilişkisinde temel bir ilkemiz vardır: Çocuğu büyük insan yerine koyup ona olan biteni anlayabileceği bir dille anlatmak, fakat karşılığında büyük bir insan gibi tepki vermeyebileceğini kabul edip sabırlı ve anlayışlı olmak. Bu ilke çocuk için aşılması zor bir engel olan anne baba ayrılığında da uygulanmalıdır. Anne babalar ne yapıp edip çocuğu kendi aralarındaki sorunlardan uzak tutmalı, kaldıramayacağı sorunları çocuğa yansıtmamalıdır. Boşanma çocuktan saklanılamayacak bir durumdur. Sorunları çocuğa yansıtmamak için olan biteni ondan saklamak çözüm değildir. Çocuk zaten ailesinde yaşananları takip edecek, anne baba onu bu konudan haberdar etmezse olayları zihninin elverdiği ölçüde yorumlayacaktır.

    Çocuğun yaşananları doğru algılaması için olayı ona bizim anlatmamız faydalı olacaktır. Aksi halde çocuk zihin kapasitesinin üstünde olan bu durumu yanlış anlar ve büyük bir ihtimalle suçu kendisinde arar.”

    Verdiğiniz mesajlar çok önemli

    Tarhan bu süreçte seçilecek dilin de önemin vurgu yaptı. “Anne ve baba boşanma durumunu çocuğa anlatırken çok açık ve net bir dil kullanmalıdırlar. Ebeveynler çocuğa yaklaşırken şöyle bir tutum sergileyebilirler: ‘Biz senin üzüleceğini, bir müddet mutsuz olacağını biliyoruz. Bir süre bu duruma katlanman gerekiyor ama senin bu durumla ilgili hiçbir suçun ve sorumluluğun yok. Bu tamamen bizden kaynaklanan bir olay.’ Anne baba çocuğa bu mesajı verebilirse çocuk bu durumdan en az zararla çıkmış olur.”

  • Doğum Sonrası Diyet Ne Zaman Yapılır?

    Doğum Sonrası Diyet Ne Zaman Yapılır?

    Her ailenin çocuk hayali vardır. Gebelik ve sonrası anne için zorlu bir süreçtir ve bu dönemde alınan kilolar bayanların korkulu rüyasıdır. Bir çok bayan kilo sebebiyle çocuk sahibi olmayı istememektedir. Oysaki düzenli yaşam ve egzersizlerle bu süreci çok daha rahat atlatabilirsiniz…

    Kadınların en çok merak ettiği konulardan biri de doğum sonrası diyettir. Diyet ne zaman yapılmalı? Diyetin bebeğe zararı var mı? gibi sorular uzadıkça uzar. Peki fazla kilolardan kurtulmak için nasıl bir yol izlemeli?

    Doğum sonrasında anneler sütü fazla olsun diye fazla yemek yerler. Bu yemekler bir kalori açısından yüksekse kilo almak kaçınılmaz olur. Oysaki fazla yemek doğru değildir. Önemli olan yeteri miktarda yemek ve süt yapıcı doğal besinleri ile bitki çaylarıyla süt miktarını arttırmaktır. Örnek verecek olursak lohusalara bol bol tatlı yedirirler ki sütü olsun . Bu durum süt miktarını arttırır ama kilo da aldırır. Size tavsiyemiz düzenli beslenmeyi ihmal etmemeniz. Ve süt yapıcı besinler tüketmeniz.

    Doğumun ilk altı ayında kesinlikle diyet yapmamanızı öneriyoruz. Dengeli beslenip kilo almamaya dikkat edin. 6 aydan sonra ise kademeli olarak diyete başlayabilirsiniz. Doğum sonrasında spor yapmayı da ertelemelisiniz. Ağır sporlardan ilk 6 ayda kesinlikle kaçının. Ama hafif egzersizler ve yürüyüş yapabilirsiniz. Sevindirici olan şey ise ne kadar emzirirseniz o kadar çok kalori yakarsınız.

    İlgili Konular ;
    Doğum Kilolarından Kurtulma
    Doğum sonrası beslenmenin 11 püf noktası
    Emziren Anne Diyeti

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir?

    1. Kürtaj neden olunur?

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir?

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir?

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır!

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz;

    – Steril bir ortam,
    – Steril ve tek kullanımlık aletler,
    – İşinin ehli bir doktor olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Jinekoloji

  • Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    ART Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Senai Aksoy kadınlarda en çok görülen kısırlık nedenlerini anlatıyor.

    Kuşkusuz her kadın doğası gereği çocuk sahibi olup annelik duygusunu tatmak ister. Ancak günümüzde her 100 çiftten 15’i bu isteğine kavuşabilmek için yardım almak zorunda. Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan kadınlarda erkeklerde olduğu gibi pek çok farklı sorun görülebilir.

    Kısırlıkta tanının konabilmesi için tetkikler ve muayeneler adım adım uygulanır ve uzun zaman alabilir. Bu zaman doktorun problemi iyi anlamasına ve en etkili tedaviye karar vermesine yardım eder. Araştırmalar sonucu bir veya birden fazla kısırlık nedeni bulunabileceği gibi çiftlerin yaklaşık %15’inde kısırlığın nedeni saptanamaz. Yapılan tetkikler sonucu kadınlarda en çok saptanan kısırlık sebepleri yumurtlama bozuklukları, endometriozis ve tüplerin hasarlı veya tıkalı olmasıdır.

    1. Yumurtlama bozuklukları:

    Kadında en sık görülen kısırlık nedeni yumurtlama bozukluklarıdır. Yumurtlama (yumurtanın yumurtalıklar dışına atılması) olmaksızın döllenme ve gebelik oluşamaz. Yumurtlama bozukluğu dendiğinde yumurtlamanın hiç olmaması veya düzensiz ve seyrek olması anlamına gelir. Adetlerin seyrek veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir.
    Ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir.

    Yumurtlama bozuklukları başlıca üç grupta toplanabilir

    -Yumurtalıklardaki yumurta üretimini uyaran hormonların doğuştan eksikliğine bağlı olarak beyin sapından salgılanamaması: Bu durumda kadında ergenlikten itibaren hiç adet kanaması görülmez

    -Beyin sapından(hipofiz) süt hormonu prolaktinin normalden fazla salgılanması: Bu durum genellikle bu bölgedeki iyi huylu bir tümörün varlığına bağlı olmakla beraber bazen hiçbir neden bulunamaz. İyi huylu tümörler cerrahi yollarla çıkarılabilir. Neden bulunamadığı durumlarda çeşitli ilaç tedavileriyle prolaktin seviyeleri düşürülerek yumurtlama normal hale getirilebilir.

    -Polikistik over sendromu: Bu hastalığın tipik formunda genel olarak adetler düzensiz ve seyrektir (yılda 3 – 4 adet). Bazı hastalarda adetler hiç görülmezken diğerlerinde tamamen normal olabilir. Hastalar genellikle şişmanlamaya yatkındırlar. Ciltte ve saçlarda yağlanma, sivilce gibi problemler sıkça görülür. Yumurtalıklarda normalden fazla sayıda yumurta bulunmakta ve bunlar erkeklik hormonu salgılayarak normal yumurta gelişimini engellemektedir.

    2. Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması:

    Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve gebeliği olanaksız kılar. Tüplerdeki bu hasar geçirilmiş enfeksiyon, endometriozis veya geçirilmiş bir ameliyat sonrası kalan karın içi yapışıklıkları gibi birçok nedene bağlı olabilir. Tüpler bir dış gebelik sonucu da hasara uğrayabilir. Gelişmiş ülkelerde cinsel yollardan bulaşan enfeksiyonlar tüplerdeki hasarın en önemli nedenidir. Ülkemizde çocukluk çağında alınan verem mikrobu da tüplerde geri dönülemez hasar oluşturur.

    Tedavisi:

    Daha önceden geçirilmiş enfeksiyonlar veya pelvik cerrahi genellikle tüp ve yumurtalığın ilişkisini bozan yapışıklıklara yol açar. Yapışıklıkların ince ve teknik olarak açılabilecek durumda olmaları durumunda adezyolizis adı verilen laparoskopik yapışıklık açma işleminden fayda görülebilir. Tüp ve yumurtalıklar arasındaki normal anatomik ilişkinin tekrar sağlanmasından sonra kadının yaşı ve ek kısırlık faktörlerinin olup olmamasına bağlı olarak %30-60 arasında gebelik oranları bildirilmiştir.

    Yapışıklıkların çok yoğun olduğu durumlarda açılma işlemini takiben tekrar yapışma olasılığı yüksek olduğundan gebelik oranları düşüktür. Laparoskopi sırasında kapalı olan tüplerin de açılma olasılığı vardır. Özellikle karın boşluğuna açılan kısmından tıkalı olan tüpler (hidrosalpinks) salpingostomi adı verilen bir işlem ile açılabilir. Tüpün iç tabakasının hasarı durumuna, tüpün çeperinin kalınlığına ve çevre yapışıklıkların varlığına göre tekrar kapanma oranları %30-100 arasında ve gebelik oranları da %10-70 arasında değişir. Tüplerin açılmasının olanaksız olduğu durumlarda ise daha sonraki tüp bebek uygulamasına hazırlık olarak tüpler alınmalıdır. Tıkalı tüplerin yerinde bırakılması tüp bebek uygulamasındaki gebelik oranlarını olumsuz olarak etkilemektedir.

    3. Endometriozis

    Endometriozis, rahim içini döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında gelişmesine denir. Endometriozis en sık olarak rahimi yerinde tutan bağlara yerleşir. Diğer sık görüldüğü bölgeler ise rahim yüzeyi, tüpler ve yumurtalıklardır. Endometriozis tıpkı rahim içini döşeyen doku gibi hormonlara duyarlı olup adet sırasında kanar. Karın içinde oluşan bu mikro kanamalar zamanla iltihap benzeri yangısal durum oluşturur ve yapışıklıklara sebep olur. Endometriozis yumurtalıklarda yerleştiği zaman kist oluşumuna neden olur. Bu kistlere endometrioma adı verilir.

    Endometriozisin en önemli belirtileri adet öncesi ve adet sırasında ağrı, ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, düzensiz şiddetli adetler ve kısırlıktır. Daha az görülen diğer belirtiler yorgunluk, adet esnasında bağırsak hareketlerinin şiddetlenmesi. İshal, kabızlık gibi diğer sindirim sistemine ait belirtilerdir. Bunların yanı sıra endometriozis bazı kadınlarda hiçbir belirti vermeyebilir.
    Endometriozisi olan kadınların yaklaşık yüzde 50’sinin çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi gerekir. Yine kısırlık nedeni ile başvuran kadınların yaklaşık yüzde 25’inde endometriozis saptanır.

    Tedavisi:

    Endometriosis kistlerinin laparoskopik olarak alınması ile kısır çiftlerdeki gebelik şansı artmaktadır. Laparoskopinin yumurtalık kapasitesine zarar vermeyecek şekilde dikkatli yapılması çok önemlidir. Endometrioma kist kapsülünün soyulması sırasında normal yumurtalık dokusunun zarar göremesi ve yumurtalık kapasitesinde azalma olma olasılığı vardır. Endometriosisin hem kendisi hem de yapılan müdahale kaçınılmaz olarak yumurtalık rezervinde azalmaya neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda özellikle kistleri tekrarlayan kadınlarda tekrar cerrahiden ziyade çocuk isteği varsa tüp bebek yapılması tercih edilmektedir.

    Yakınma ağrı ise tekrar cerrahiden başka şans genellikle yoktur. Laparoskopik endometriosis cerrahisini takiben gebe kalamayan çiftlerin yaklaşık %50 sinde 6 ay içinde kendiliğinden gebelik oluşur. Kendiliğinden gebe kalamayanlarda ise 1 yıl bekledikten sonra tüp bebek yapılması gerekir.
    Derin endometriosis adı verilen ve rahim ve barsak arasındaki bölgeyi tutan endometriosis lezyonlarının laparoskopik olarak çıkarılması mümkündür. Bu lezyonların alınması ile ağrı genellikle giderilir. İleri evre endometriosis cerrahisi uzun süren ve deneyimli bir cerrahın varlığı gerektiren bir tedavidir. Endometriosisin tekrarlama riski olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Kadınların özellikle menopoz öncesi yaşamlarında %50 tekrarlama riski vardır. Bu nedenle çocuk isteyen kadınlarda tüm endometriosis lezyonlarının temizlendiği bir operasyonu takiben 6 ay içinde gebelik olmamışsa tüp bebek yapılmasını öneriyoruz. Aşılama tedavileri genellikle düşük gebelik oranı ile seyrettiğinden önerilmemektedir.

    4. Rahim ağzına ait problemler:

    Rahim ağzındaki yapısal, enfeksiyona ait veya bu bölgedeki salgıya (mukus) ait bozukluklar kısırlık sebebi olabilir. Rahim ağzından salgılanan mukus spermlerin genital yoldan taşınmasını kolaylaştırır. Östrojen ve progesteron hormonları etkisi altında mukusun siklus sırasında miktarı ve niteliği değişir. Polip gibi iyi huylu tümörler veya bu bölgeye uygulanmış olan cerrahi girişimler kısırlığa neden olabilir.

    5. Alerjik nedenler:

    Alerjik nedenler kısırlık nedeni olabilmekle birlikte teşhisleri ve tedavileri zordur. Alerjik neden spermlerde veya mukusta bulunabilir. Antisperm antikorları adı verilen bu alerjik durumların tedavi etkinliği belli değil ve tedavi edilen veya edilmeyenlerdeki gebelik oranları çok farklı değildir. Bu nedenle rutin olarak gerekliliği tartışmalıdır.

  • Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    A.B.D başta olmak üzere Avusturalya, Almanya, Meksika, Bahreyn, Mısır, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Çin, Katar, Panama, Ekvator, Sudi Arabistan, Suriye, Birleşmiş Arap emirliği, Polonya, Rusya, Güney Afrika, Kolombiya ve Venezuela’da da binlerce anne adayı tarafından kullanıldı, denendi ve başarısını kanıtladı.

    Beklemeye son! Intelligender cinsiyet belirleme testi şimdi Türkiye‘de. Bebeğiniz kız mı? Yoksa erkek mi? Anne adaylarının hamileliklerinin ilk haftalarında sıkça sordukları bu sorunun yanıtını öğrenmek artık çok kolay. Hamileliğin belirlendiği tarihi takip eden 10. haftada evinizin rahatlığında, sağlıklı ve sadece 10 dakika süren bu test, size bebeğinizin cinsiyetini söylüyor.

    Cinsiyet Belirleme Testini web sitesinden http://onhafta.com satın aldıktan sonra güvenle evinizde uyguluyor ve dakikalar içinde sonuca ulaşabiliyorsunuz. Testi uygulamak çok kolay olmakla beraber, bu test anne ve bebeğin sağlığına zarar veren dış etkenlerden korunmalarını sağlıyor.

    IntelliGender Cinsiyet Belirleme Testi sayesinde hamileliğinizle başlayan ve sonogram (ultrason testi)’a kadar geçen zamanı merakla beklemiş olmuyor; bebeğiniz yaklaşık 10 haftalıkken sadece 10 dakika içerisinde cinsiyetinin ne olduğunu öğrenebiliyorsunuz.

    Testi Nasıl Uygularım ?

    Testimizi yapmak son derece kolaydır. (Hamile olduğunuzdan emin olunuz.) Sadece Testimizin kutusunda gelen talimatları eksiksiz uygulamanız yeterlidir. Sabah ilk idrarınızı toplayın ve belirtilen miktarı test şişesinin içine şırınga ile yavaşça ekleyin. Şişenin ağzını kapayın ve sadece yatay dairesel hareketlerle çevirin ve düz bir yere koyun. 10 dakika sonra testinizin sonucunu göreceksiniz. Test şişesinin içindeki sıvının rengini, şişenin üzerindeki renklerle eşleştirip bebeğinizin cinsiyetini öğreneceksiniz. Detaylı kullanım kılavuzu kutu içeriğinde TÜrkçe Ve İngilizce olarak mevcuttur. Sarı ya da Turuncu = KIZ Yeşil ya da dumanlı puslu yeşil = ERKEK,

    Cinsiyet Belirleme Testi hakkında detaylı bilgi almak için http://onhafta.com sitesini inceleyiniz.

    OnHafta Facebook
    OnHafta Twitter

    Intelligender cinsiyet belirleme testi
    Intelligender cinsiyet belirleme testi