Etiket: anne

  • Yazın Hamile Olmanın Avantajları

    Yazın Hamile Olmanın Avantajları

    Aşırı sıcaklarda bu düşünce doğru olmakla birlikte yaz hamilelerinin avantajları da vardır.

    Yaz aylarında hamile olduğunuzda “eyvah sıcaklarda ne yapacaksın” sözleriyle karşılaşmanız kaçınılmazdır.

    Gerçekten de sıcak yaz günlerinde her gün ağırlaşan bir karın ile dolaşmak oldukça zor olabilir. Bununla birlikte hamileliğin bazı zorluklarıyla yaz günlerinde baş etmek daha kolaydır. İşte size yaz hamilelerinin en büyük 8 avantajı….

    1- Şişen ayaklar ve ayak bilekleri kışlık ayakkabıların ve botların içine mahkum olmak zorunda değildir. Terliklerle, rahat babetlerle yaz boyunca rahat rahat dolaşabilirsiniz.

    2- Her yaz olduğu gibi bu yaz kilo telaşına düşmenize gerek yoktur. Kış boyunca alınan ekstra kiloları vermek için çaba harcamak zorunda değilsiniz.

    Siz artık iki canlısınız ve fit görünmek zorunda değilsiniz. Kilolarınızın canınızı sıkmayacağı keyifli bir yaza merhaba demeye hazırlanın.

    3- Hamilelik süresince uyku sorunu çekmeniz, geceleri sık sık uyanmanız olağan bir durumdur.

    4- Sıcak yaz günleri ve tatiller insanı tembelliğe sevkedebilir. Sık sık kısa şekerlemeler yapma fırsatı bulabilirsiniz. Sizi hem dinlendirir hem de ilerleyen günlerdeki yoğun günlere sizi hazırlayacaktır.

    5- Evde, iş yerinde, restaurantlarda en rahat ve en serin bölgedeki koltukları kapmak sizin en doğal hakkınız olacaktır. Hamile olmanın avantajlarından yaz boyunca faydalanabilirsiniz.

    6- Canınız dondurma çektiğinde sabah kahvaltısı, öğle yemeği ya da akşam yemeği farketmeksizin yiyebilirsiniz.

    Kaçamaklar sırasında çevredeki meraklı bakışlarla karşılaştığınızda önce sıcak havaları suçlayabilirsiniz. Gecenin ilerleyen saatlerinde buzdolabını karıştırırken yakalanırsanız bu da bir suç olmayacaktır.

    7- Yaz boyunca rengarenk, bol, tiril tiril elbiseler giyebilirsiniz. Büyüyen göbeğinizle paltolarınıza giymek için çaba sarfetmenize gerek olmadan rahat rahat gezebilirsiniz.

    8- Kış boyunca kilo aldıysanız bikini giyerken göbeğinizi içeri çekerek dolaşmak sizin için kaçınılmazdır. Yaz boyunca hamileliğiniz sayesinde göbeğinizi içeri çekmeden mayo bikini giyme keyfini yaşayabilirsiniz.

    Yaz aylarında hamile olmanın zorluklarının yanı sıra ayrı bir keyfi vardır. Sıcak havalara farklı bir açıdan bakarak olumlu düşünüp avantajlarından faydalanabilirsiniz.

  • Kilonuzun sebebi anne ve babanız olabilir

    Kilonuzun sebebi anne ve babanız olabilir

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Gözde Alp, annesi kilolu olan bir insanın ileride obezite olma ihtimalinin yüzde 75, babası kilolu olanın obezite olma ihtimalinin ise yüzde 25 arttığına dikkat çekti.

    Alp, Türkiye toplam nüfusunun yüzde 16,7’sinin obezite olduğuna ifade etti. Gözde Alp, “Annesi kilolu olan bir bireyin ileride obezite olma ihtimali yüzde 75 artıyor. Babası kilolu ise o da yüzde 25 etkili oluyor” dedi.

    Alp, obezitenin yaş, cinsiyet, kültür ve ilerleyen teknoloji gibi faktörler yüzünden hareketin azalması neticesinde daha da yaygınlaştığının da altını çizdi. Alp, “Türkiye’deki obezite oranı yüzde 16,7’lere ulaştı. Bunun yanında insanlarımızın sadece yüzde 45’i normal değerlere sahip diğerleri ya çok zayıf ya da hafif kilolu” diye konuştu.

    MODA DİYETLERE DİKKAT

    Moda diyetler yaparak 2-3 haftada 5-10 veya daha fazla kilo vermenin ise sevindirici değil üzücü bir durum olduğuna dikkat çeken Alp, şok diyetlerin su ve kas miktarında kayıplara sebebiyet verdiğini söyledi. Alp, “Bu diyetler ileride tekrar kilo artışına sebep oluyor. Durum böyle olduğunda insanın kilo vermesi daha da zorlaşıyor” şeklinde konuştu.

    DAVRANIŞ TEDAVİSİNDE BAŞARI ORANI DAHA FAZLA

    Davranış tedavisi, ilaç tedavisi ve cerrahi yöntem gibi 3 çeşit tedavi yöntemi olduğuna vurgu yapan Alp, davranış tedavisi yönteminde başarı oranının daha fazla olduğuna işaret etti. Alp, “Bu tedavi yöntemi içerinde beslenme değişikliği, hareketi arttırmak var. Kısaca sağlıklı seçimler yapmak davranış tedavisinin temeli” şeklinde konuştu.

    Yasaksız bir diyet yapmanın dönüm noktası olduğuna dikkat çeken Alp, kilo vermelerin kalıcı olabilmesi için çok sevilen yiyecekleri diyetten çıkartmak yerine hangi miktarlarda tüketmek gerektiğini öğrenmeyi tavsiye etti.

    İHA

  • Anneler günü 2013

    Anneler günü 2013

    2013 yılı içerisinde anneler günü ne zaman kutlanacak ? Anneler günü tarihi …

    2013 yılının anneler gününe sayılı günler kaldı. Peki 2013 yılının Anneler Günü ne zaman?

    Anneler günü tüm dünyada farklı tarihlerde kutlanan özel bir gündür. Her yıl mayıs ayının 2. pazar günü anneler günü. Anneler günü Türkiye’de ise bu sene 12 Mayıs 2013 Pazar günü kutlanacak. Dünyada Anneler Günü 1914 yılında yasal olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye’de anneler günü her Mayıs ayının 2. pazar günü kutlanmaktadır

    Anneler Günü Nasıl Doğdu?
    Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia (Filedelfiya) eyaletinde Anna Jarvis adında genç bir kızla annesi mutlu bir hayat sürüyorlardı. Genç kız annesini çok seviyordu. Annesi hastalandı ve 9 Mayıs 1866 tarihinde öldü. Bu beklenmedik olay genç kızı perişan etti. Hayatta kimsesi kalmayan Jarvis, ölüm olayına bir türlü alışamadı. Aylarca yemedi, içmedi. Hayata küstü. Bir ara kendini öldürmeye bile kalktı. Jarvis’in bu durumunu yakından bilen ve gören komşusu, genç kızla arkadaş oldu. Yaşlı komşusu, onu teselli ediyor, üzüntülerini azaltmaya çalışıyordu. Bir gün Jarvis’e “İnsanlar doğar, yaşar, ölür. Bu bir tabiat kanunudur.” dedi. Bu sözler Jarvisi çok etkiledi. Ölümünde doğmak, yaşamak gibi bir olay olduğuna inandı. Fakat bu inancı, annesine olan sevgisini azaltmadı. Zamanla ölümün soğukluğu kayboldu. Jarvis, annesini ağlayarak değil sevgiyle anmaya başladı. Acıları sevgiye dönüştü.

    Aradan bir yıl geçti. Annesinin ölüm yıldönümü olan 9 Mayısta, onu hiç yalnız bırakmayan arkadaşlarına şunları söyledi: Bir yıldır çektiğim acılar bana şunu öğretti: Dünyada anne sevgisinin,annenin yerini dolduracak hiçbir şey yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili hatıralarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim.

    Arkadaşları, Jarvis’in bu teklifini çok beğendiler. Birlikte Belediye Başkanına gittiler.Tekliflerini anlattılar. Belediye Başkanı bu teklifi içtenlikle kabul etti. Bu teklif en sonunda Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, Mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı.
    1908 yılında ilk defa kutlanan Anneler Günü, kısa zamanda dünyanın bütün uygar ülkelerinde kutlanmaya başlandı. Ülkemizde de 1955 yılından bu yana her yıl Anneler Günü kutlanmaktadır.

    Her yıl Mayıs ayının ikinci pazar günü “ANNELER GÜNÜ” milletçe kutlanır. Gazeteler, radyo ve televizyonda Anneler Gününün anlamı, önemi,anne sevgisi,annenin hayatımızdaki rolü ve önemi hakkında çeşitli yayınlar yapılır. Türk Kadınlar Birliği,illerde ve yurt çapında yılın annelerini seçer. Televizyonda yılın annesi ile birlikte konuşmalar yapılır.
    Okullarımızda da Anneler Günü’nde toplantılar düzenlenir. Annenin evlatlarını yetiştirmek için yaptıkları anlatılır. Çeşitli konuşmalarla günün anlam ve önemi belirtilir. Şiirler, şarkılar, türküler söylenir. Piyesler oynanır. Filmler gösterilir, sergiler açılır. Kompozisyon, resim, şiir yarışmaları düzenlenir. Bunarın hepsi anneler,öğretmenler içindir. Annelere, öğretmenlere birer armağandır.

    Anneler gününde, annemizin elini yanaklarını öperek boynuna sarılarak gününü kutlamamız, ona en büyük armağandır.

    Anneler günü 2013 mesajları

    Sana binlerce kez teşekkür etsem azdır. Sen benim hayat ışığımsın, Annemsin. Varlığımın tek nedeni… Anneler günün kutlu olsun anneciğim.

    Dünyanın en güzel annesine sevgilerimle…

    Anneciğim, bir günümde değil her günümdesin. Annem olman dünyadaki en büyük şansım, iyiki varsın. Seni çok seviyorum annem.
    Senin kucağın, senin merhametin beni yaşama bağlıyor sevgili anneciğim. Anneler günün kutlu olsun…

    Dünyanın en güzel annesine.. Anneler günün kutlu olsun…

    Sesimi duyan tek insan… Anneler günün kutlu olsun benim bitanecik anneciğim…

    Bana hayat veren ve hayatı öğreten biricik anneme sevgilerimle…

    Sığınabileceğim tek limansın sen anneciğim. Saygıyla ellerinden öpüyorum.

    Gökyüzünden bir yıldız kayar dilek tutarız. Annem gözlerini kapar bütün dilekleri benim içindir. Ellerinden öperim anneciğim.
    Karşılıksız tek sevgi senin bize olan sevginmiş. Şimdi daha iyi anlıyorum anne. Seni çok seviyoruz. Ellerinden öpüyoruz anneciğim.
    Bu dünyadaki en güvenli sığınağım senin kucağın. Benim annem olman bu dünyadaki en büyük şansım. Seni seviyorum Annem.
    Canım annem sen benim en kıymetli varlığımsın…

    Benim için herşeye katlanan, her zaman yanımda olan, değeri biçilemeyen dünyanın en güzel annesine… Anneler günün kutlu olsun Anneciğim.

    Bütün acılar üstüme yağınca sen bana açılan şemsiyesin annem. Seni çok seviyorum…

    Beni benden çok sevdiğine inandığım tek insan Benim Güzel Annem. Seni çok seviyorum.

    Dün sana kızdıklarımı bugün ben yapıyorum anne. Çünkü aslında senin küçük bir kopyanım. Umarım senin kadar sevgi dolu olurum Annem.

    Anneciğim benim, hüznümü sevince dönüştüren tek insansın. Anneler günün kutlu olsun anneciğim…
    Güzel annemiz sen bizim her şeyimizsin.

    Sen benim koruyucu meleğimsin. Ellerinden öperim anneciğim.

    Gücüme güç, umuduma umut katan annem… Anneler günün kutlu olsun!..

    Anneciğime kalpten sevgilerimle.

    Sabırlısın, sıcaksın, şefkatlisin, koruyucumsun, bağışlayansın.. Annemsin. Seni çok seviyorum.

    Eğer bana gözlerinle değil de kalbinle bakmış olsaydın, seni ne kadar sevdiğimi çok iyi anlardın… Anneler günün kutlu olsun.
    Sen evimizin kraliçesi, başımızın tacısın… En aziz varlığımız. Anneler günün kutlu olsun anneciğim.

    [youtube id=”dOl474zAOWE” width=”600″ height=”350″]

  • Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Sağlıklı çocuk sahibi olabilmek için gebelik sürecinin en erken döneminde yapılacak Prenatal Tarama Testleri bebeğin gelişimi hakkında bilgi verir. Unutmamak gerekir ki her hamile kadın kromozomal bozukluğu olan bir bebek sahibi olma riski ile karşı karşıyadır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Burçak Erzik konuyla ilgili bilgi verdi…

    Anne karnındaki bebeğin sağlık durumundaki riskleri tespit etmek üzere uygulanan bazı testler vardır. Bunlar tanı değil riski belirleyen testlerdir. Konuyla ilgili Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Burçak Erzik şu bilgileri verdi…

    1.Trimester Tarama Testi / İkili Test     

    Nt Ölçümü (Ense kalınlığı ölçümü)

    1. TMTT gebeliğin 11-14. haftaları arasında yapılan bebeğinizin sağlık durumu hakkında bilgi veren prenatal bir testtir.

    1. TMTT iki basamaktan oluşur;

    * kanda gebeliğe özgü 2 maddenin değerlerinin ölçülmesi (PAPP-A, free BhCG)

    * ultrasonografi ile ölçülen nukal translüsensi (bebek baş ve vücuduyla tam yan pozisyondayken ense arkasındaki serbest dokunun kalınlığı)

    Yaş, kan testleri ve ultrason bulguları bir araya getirilerek fetusta Down Sendromu (trizomi 21) veya Edward Sendromu (trizomi 18) olma olasılığı hesaplanır. Risk belirleyen bir tarama testidir, tanı testi değildir. Ense kalınlığındaki artış aynı zamanda yapısal kalp ve iskelet sistem bozukluklarına da işaret edebilir.

    Test sonucunda risk seviye düşük ise 1. TMTT %85 doğrulukla sağlıklı bir gebeliği işaret eder. Risk seviyesi yüksek ise tanı testleri olan koriyonik villüs örneklemesi veya amniyosentez uygulamasını düşünebilir.

    1. TM taraması rutin prenatal takibin önemli bir testidir. Yapılması herhangi bir risk içermez. Test öncesi anne adayının aç olmasına gerek yoktur. Ultrason muayenesi ve kan testi aynı gün içinde yapılır.

    1. TM Tarama Testi sonucu bebeğin Down Sendromu ve Edward Sendromu için taşıdığı riski belirler, örneğin 1/1000 gibi. Genel olarak risk 1/300 ve üzerinde ise test pozitif olarak kabul edilir ve tanı testi uygulaması gerekebilir.

    Test sonuçları değerlendirirken unutmamak gerekir ki, 1. TMTT bebeğin down sendromu veya edwards sendromu taşıma riskini belirler. Düşük risk bebekte bu sendromların olmadığını garantileyemeyeceği gibi yüksek riskte bebekte kesinlikle sendrom olduğunu göstermez.

    Amniyosentez gibi girişimsel tanı testlerinin uygulanmasını gerektirir. Girişimsel tanı testleri Down sendromu veya Edwards Sendromunun saptanmasının tek kesin yöntemidir.

     

    2. Trimester Tarama Testi    Üçlü Test / Dörtlü Test

    2. TMTT gebeliğin 16-20. haftaları arasında yapılan bebeğinizin sağlık durumu hakkında bilgi veren doğum öncesi bir testtir.

    2. TMTT gebenin kanında bulunan biyokimyasal ölçümlere dayanır;

    * Alfa-fetoprotein (AFP)  bebeğin karaciğeri tarafından üretilen bir proteindir.

    * Human Koriyonik Gonadotropin (HCG) plasenta tarafından üretilen bir hormondur.

    * Estriol (E3) plasenta ve bebeğin karaciğeri tarafından üretilen bir hormondur.

    * Inhibin A plasenta tarafından üretilen bir hormondur.

    Üçlü test AFP, HCG ve E3, dörtlü test ise bunlara inhibin A değerlendirmesinin eklenmesi ile yapılır.

    2. TM taraması doğum öncesi takibin önemli bir testidir. Ancak 1. TMTTnin daha yüksek oranda güvenilir olması ve daha erken haftada uygulanması nedeniyle günümüzde kullanılma oranı azalmıştır. Yapılması herhangi bir risk içermez. Test öncesi anne adayının aç olmasına gerek yoktur. Ultrason muayenesi ile fetusun gelişimsel haftası saptanır ve kan testi ile risk belirlenir.

    Test sonucunda risk seviyesi düşük ise 2. TMTT %75 doğrulukla sağlıklı bir gebeliği işaret eder. Risk seviyesi yüksek ise tanı testi olan amniyosentez uygulamasını düşünülebilir.

    2. TMTT bebekte hangi yapısal ve kromozomal bozuklukları taşıma riskini belirler?

    • Spina Bifida – bebeğin gelişmekte olan spinal kordunun (omuriliğinin) çevreleyen kemik (omurga) ve cilt dokusu tarafından tam olarak kapatılmaması sonucu oluşan ciddi bir doğum kusurudur.
    • Anensefali – beyin dokusunun yetersiz geliştiği ve kafatası bütünlüğünün korunmadığı durumdur, yaşamla bağdaşmaz.
    • Down Sendromu (trisomy 21) – zeka geriliği ve diğer tıbbi problemlerin eşlik ettiği genetik bir anomalidir.
    • Edwards Sendromu (trisomy 18) – ciddi zeka geriliğine yol açan genetik bir anomalidir, genellikle en fazla 1 yaşına kadar yaşayabilirler.

    2. TMTT sonucu, bebeğin Down Sendromu, Edwards Sendromu ve Nöral Tüp Defekti için taşıdığı riski belirler. Örneğin 1/1000 gibi. Genel olarak risk 1/250 – 1/300 ve üzerinde ise test pozitif olarak kabul edilir ve girişimsel tanı testi olan amniyosentez uygulaması düşünülebilir.

    Test sonuçları değerlendirilirken unutmamalıdır ki, 2. TMTT bebeğin gelişimsel veya kromozomal bozuklukları taşıma riskini belirler. Düşük risk bebekte bu sendromların olmadığını garantileyemeyeceği gibi yüksek riskte bebekte kesinlikle sendrom olduğunu göstermez. Girişimsel tanı testleri Down Sendromu veya Edwards Sendromu’nun saptanmasının tek kesin yöntemidir.

  • Mutlu bir ailenin püf noktaları

    Mutlu bir ailenin püf noktaları

    İYİ BİR AİLE OLABİLMEK

    Bir aileye ait olmak, temel duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamak, paylaşmak, kendimizi güvende hissetmek, gelişmek ve tamamlanmak için gereklidir.
    Ancak aile, sadece bireysel varoluşun ve gelişimin değil sağlıklı ve gelişmiş bir toplum olabilmenin de gereğidir.

    Çünkü “Aile, toplumun en küçük birimi” dir. Henüz ilkokulda öğrendiğimiz bu tanım, toplum olabilmenin temel gereğini açık biçimde tanımlar. Yani aile, toplumun temelidir. Temeli sağlam olmayan binalar nasıl en küçük sarsıntıda yerle bir olursa, temel aile değerlerine sahip olmayan toplumlar da en küçük krizlerde dağılmaya mahkumdur.

    Türk aile yapısı ve ailevi değerler son yıllarda büyük değişlere uğramaktadır. Geçmişteki dede-nine, anne-baba ve çocuklardan oluşan büyük, kalabalık aileler değişen şartların etkisiyle iyice küçülmeye başladı. Sadece küçülmekle kalınsa pek bir sorun olmayacak ama dağılmalarda başladı.

    Evlilik danışmanlığı alan bir çiftle birkaç seans çalıştıktan sonra çocuklarını da seansa katmak istedim, bir seansa 18 yaşındaki kızları ve 14 yaşındaki oğulları ile geldiler. Algıladıkları aile yaşamlarını göstermeleri amacıyla yaptığım çalışma çok can alıcıydı. Birçok ailede olduğunu bildiğim durumu açıkça sergilediler. Yaşanan aile ilişkisi aynen şöyleydi; çocuklar, çalışan anne ve baba önce eve gelerek buzdolabından aldıkları atıştırmalıklarla odalarına çekiliyor. Daha sonra eve gelen anne-baba ve karnı acıkan birey annenin bir gün önce hazırladığı yemeklerden bir tabak koyarak istediği bir yerde, istediği zamanda akşam yemeğini yiyor. Hiçbir şekilde sorumluluk paylaşımı ve işbirliğinin olmadığı ailede, anne gecenin geç saatlerine kadar birikmiş ev işleri ile cebelleşirken, baba televizyon karşısındaki koltukta yatarak uyukluyor. Kız odasında cetleşirken, oğlan geç saatlere kadar bilgisayar oyununda skor yapmaya çalışıyor. Yaşanan bu manzarayı kızımız; “biz bir aile değil, bir evi paylaşan dört kişiyiz” diyerek açıklamıştı.
    Bir aile olmasalar bile bir evi paylaşabilmek için insanlar arasında sevgi, güven, paylaşım ve işbirliği gibi temel değerler olmalıdır. Bir aile olabilmek için ise bunlar olmazsa olmaz gerekliliklerdir. Aksi durumda çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır.
    İyi bir aile olmak demek; aile üyelerinin temel fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması, mutlu ve huzurlu bir ortamda sağlıklı ilişkilerin yaşanmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için şu gereklere özen gösterilmelidir;

    Sevgi, Saygı ve Önemseme:

    Bir ailenin oluşumunda sevgi temel şarttır. Sevgisiz bir ilişkiden aile oluşturmak mümkün olamaz. Bazı evliliklerde ilk başta çiftler arasında (görücü usulü evlilikler gibi) derin bir sevgi bağı olmasa da birlikteliğin sağlıklı devamı için zaman içinde bunun geliştirilmiş olması gereklidir ki çocuklarına da bu sevgiyi aktarabilsinler. Anne ve babaların çocuklarına karşı sevgisi normalde koşulsuz ve neredeyse sonsuz bir sevgidir. Birbirini seven ve bunu gösterebilen bir aile içinde yetişen çocuk, en temel ihtiyacı olan sevgi gereksinimine karşılık bulur.

    Aynı derecede saygı da aile bireylerinin temel bir gereksinimidir. Büyük küçük demeden birbirinin düşünce ve görüşlerine, duygularına önem veren, özel ihtiyaçlarını anlayışla karşılayıp, hoşgörülü davranan aile bireyleri kişisel sınırların farkında olup, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilirler. İlişkiler korkuya, ezmeye, sömürmeye dayalı değildir. Fiziksel ya da duygusal şiddet kullanılmaz. Böyle bir aile ortamında aile üyeleri kendilerini değerli, onurlu ve anlamlı bulur, birbirlerinin özel yaşamlarına saygı gösterirler. Birbirleriyle ilgilidirler, her biri diğerinin sorunlarını, beklenti ve isteklerini fark eder; onu değerli bulup, önemsediğini göstermeye çalışırlar.

    Güven;

    Ailede çiftlerin birbirlerine her anlamda güvenmesi kaygı ve endişeden uzak davranmalarını sağlar. Gerek kadın gerekse erkek, eşine hem maddi hem de manevi anlamda güven duymalıdır ki aradaki sevgi ve saygı ilişkisi devam edebilsin. Bunun sağlanabilmesi için çiftlerin birbirine karşı dürüst davranmaları, saklı gizli şeyler yaşamamaları ve tüm çabalarının ailenin birlikteliği doğrultusunda olduğunu gösterebilmeleri gerekir. Ayrıca çocuklar kendilerini aile içinde güvende hissedebilmelidir. Tüm fiziksel, duygusal ve sosyal gereksinimlerinin anne ve babaları tarafından şartlar dâhilinde karşılanabileceğine, dış dünyanın zararlı etkilerinden ve tehlikelerinden korunabileceklerine inanmalıdırlar.

    İletişim:

    Sağlıklı bir ailede, iletişim dolaysız, açık, net, ayrıntılı ve dürüstçe olmalıdır. Kişiler birbirlerine değer verdikleri ve güvendikleri için iç dünyalarını, deneyimlerini, algılamalarını, duygu ve düşüncelerini herhangi bir kaygı duymadan, tüm ayrıntılarıyla paylaşmak isterler. Dürüst ve açıkça ifade edilen duygu ve düşünceler, diğerleri tarafından hor görülüp, yargılanmadan kabul ve ilgi görür. Gerekirse üzerinde tartışılarak uzlaşmaya gidilebilir. Bu da cesaretle fikirlerin açıklanıp konuşulmasını, uygarca tartışılmasını sağlar.

    Sağlıklı bir iletişimin olmadığı ailelerde bireyler, birbirlerine gerçekte değer vermedikleri ve birbirlerine güvenemedikleri için, iç dünyalarını rahatlıkla paylaşamazlar. Yanlış anlaşılma, kabul görmeme endişesi, bireyleri içe kapanık olmaya ya da bu ihtiyaçlarını aile dışından kişilerle gidermeye iter. Bu ailelerde iletişim dolaylı, belirsizdir, saklı-gizli ve dürüst değildir, yalan çoktur. Savunucu iletişim yaygındır, en basit bir soru veya sohbet girişimi, saldırı, eleştiri, yargılama ve karşı düşünce olarak algılanır ve fikirler açıklığa kavuşmadan savunmalar başlar. Sonuçta kimse kimsenin gerçekte hangi duygu ve düşüncelere sahip olduğunu bilmeden, bireyler kendi yanlış algı ve kararları ile birlikte yaşamaya çalışırlar.

    Değerler ve Kurallar:

    Her ailenin yaşadığı toplumla uyumlu insani değerlere ve kurallara sahip olması aile içindeki karmaşayı önleyip, ilişkilerin sağlıklı yürümesini sağlar.

    Çiftler kendi ailelerinden taşıdıkları değerleri ve kuralları, yeni ailelerinde de uygulamak isterler. Bu durumda bazen kültürel farklılıklardan kaynaklanan çatışmalar yaşanabilir. Önemli olan her iki tarafı da memnun edecek tarzda ortak değer ve kurallar üzerinde uzlaşıya gidilebilmesidir. Taraflar kendi alıştıkları tarzda bir aile düzenini sürdürmek için eşini zorlamamalı, her ikisi için de uygun olabilecek yeni bir değerler ve kurallar sistemini yeni kurdukları ailelerinde uygulamak üzere uzlaşabilmelidirler. Aksi takdirde eşlerden birinin kendini rahatsız hissetmesine rağmen güçlü tarafın ağırlığını koyarak uygulanan zoraki aile kurallarıyla çatışma ve sıkıntıların yaşanılması kaçınılmazdır.

    Aile kuralları, açık seçik ifade edilmiş, belirgin ve esnek olmalıdır. Yani durum ve şartlara göre yorumlanarak, gerekirse esnetilerek uygulanabilmeli, akla yatkın, üyeleri zorlamayacak biçimde uygulanabilir olmalıdır. Bu kurallar tartışma konusu yapılabilir ve gerekiyorsa değiştirebilirler. Çocuklar aile değer ve kurallarını anlayabilecekleri yaşa geldiklerinde onlara açık ve net biçimde bunlar anlatılmalı, gerekçeleri açıklanmalı, sahiplenme ve benimsemeleri sağlanmalıdır. Çocukların aile değerleri ve kurallarını benimsemeleri ve uygulamalarında ebeveynlerin model olabilmesi önemlidir. Anne ve babaların önemsemedikleri değerleri ve uymadıkları kuralları çocuklarına benimsetip, uygulatabilmeleri mümkün olmayacaktır.

    Ailede davranışları düzenleyen kurallar açık seçik ifade edilmiş olmalı; gizli, belirsiz, katı, insafsızca, tartışılamaz ve değiştirilemez olmamalıdır. Otorite durumunda olan kişinin keyfine göre tanımlanıp ve uygulanır değil, tüm üyelerin çıkarlarını gözetebilecek biçimde ve birlikte alınan kararlar doğrultusunda olmalıdır.

    Sorumluluk, Paylaşım ve İşbirliği:

    Evliliğin temel amacı, yaşamın acı tatlı getirilerini birlikte paylaşarak hayatta güçlü kalabilmektir. Birbirinden her yönüyle farklı iki bireyin zamanla ortak beğeni ve zevkler oluşturarak hayatın yükünü ve mutluluğunu paylaştıkları bir birlikteliktir. Bu birliktelik her iki tarafı da destekleyici, yapıcı ve geliştirici bir yapıda olmalıdır ki bireyler bu ilişkiden tatmin olabilsinler. Evlilikteki birliktelik, bireyin kendinden başka bireylerin sorumluluğunu da üstlenmesini gerektirir. Kadın ve erkek toplumsal ve cinsel rolleri doğrultusunda ailenin sorumluluklarını paylaşır. Sorumluluk ve rol paylaşımı; bireylerin cinsel kimliklerine, kişisel özelliklerine ve yeteneklerine uygun ve adil olmalıdır. Bencillikten uzak, sorumlulukların farkında, eşinin yüklerini azaltmada destek olup, gerektiğinde özveride bulunabilen çiftler arasındaki sevgi bağı her gün daha da güçlenir.

    Aynı zamanda yaş ve yetenekleri doğrultusunda çocuklara da sorumluluklar verilmeli, paylaşım ve işbirliğinin öğretilmesinde model olunmalıdır.

    Aile içi ilişki, paylaşım ve işbirliğinin geliştirilmesi için mümkün olduğu kadar tüm üyelerin birlikte olabileceği zamanlar belirlenerek ortak etkinlikler planlanmalıdır. Örneğin akşam yemeklerine tüm ailenin birlikte oturması, birlikte televizyon seyretmek, bazı akşamlar televizyonsuz oyun ve sohbet saatleri planlamak, hafta sonlarını ve tatillerini birlikte geçirmek gibi ortak paylaşım ve etkinlikler, aile bağlarını güçlendirir. Ancak plan ve kurallara uyumun, tüm aile üyelerinin ortak kararları doğrultusunda belirlenip, kişisel ihtiyaç ve beklentileri karşılayacak biçimde düzenlenmesiyle mümkün olacağı göz ardı edilmemelidir.

    NİHAL ARAPTARLI

    Uzman Psikolog, Terapist

  • Gebelikte cinsel yaşam

    Gebelikte cinsel yaşam

    Dr. Özalp, anne adayının geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adaylarının da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşadıklarını kaydetti.

    Gebeliğin, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç olduğunu belirten Op. Dr. Pınar Özalp, “Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi, gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır” dedi.

    Anne adaylarının, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Pınar Özalp, şunları söyledi:

    “Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleriyle paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa, gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.”

    CİNSEL İLİŞKİYE ENGEL SORUNLAR ÖNEMSENMELİ
    Sağlıklı bir gebeliğin; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmadığını, gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebileceğini belirten Özalp, “Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir” diye konuştu.

    DOKTORUNUZLA KONUŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN
    Anne adaylarının eşleriyle birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve ön yargılarını mutlaka doktoru ile paylaşması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Pınar Özalp, “Sorunların çözümüyle ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak, gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Gebelik reflüsü

    Gebelik reflüsü

    Gebelik sırasında yaşanan reflü semptomlarının zamanında ve doğru tedavisi yapılmazsa yaşam konforu bozulabilir, süreç keyifsiz bir deneyim haline gelebilir.

    Gebelik döneminde en çok şikayet edilen yakınmalardan biri de reflü. Peki yaşanan bu şikayetin kaynağı ne, kalıcı mı ve nasıl tedavi edilir? Bu soruların yanıtlarını Anadolu sağlık Merkezi’nden iç hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Melih Özel verdi.

    Gebelik reflüsünün belirti ve bulguları neler?
    yemek borusunda, göğüs kemiğinin hemen arkasında mideden boğaza kadar uzanan bölümde yanma, ağıza acı-ekşi tatta bir sıvının gelmesi tipik belirtileri. Bunların dışında inatçı öksürük ve nefes alıp verirken hışırtılı solunumun varlığı gibi tipik olmayan bulgular da gözlenebilir. Gebelerin yüzde 50-80’inde yeni başlayan reflü semptomları veya var olan reflü belirtilerinin şiddetlendiği görülür.

    Hangi anne adayları risk altında ?
    Çok sayıda gebelik öyküsü olan kadınlarda ve ileri yaşta gebeliklerde daha sık ortaya çıkar. Reflünün oluşma mekanizması; özofagus adalesinin hareket fonksiyonları, yemek borusu alt ucunda bulunan ve kapak görevi gören adalenin kasılma gücü ve midenin boşalma işlevleriyle yakından ilişkili. Genişleyen rahim hacminin yarattığı karın içi basınç artışı ve mideye yarattığı baskı da unutulmamalı.

    Tanı için özel bir tetkike ihtiyaç var mı?
    Hastalığın tanısında kullanılan endoskopik tetkik, son derece nadir durumlarda gerekir. Reflü tanısında kullanılan diğer bir yöntem de yemekborusu içinden yapılan pH takibi. yemek borusunun ilaçlı filminin çekilmesi radyasyon etkisi nedeniyle kullanılmaz. Dolayısyla gebe bir kadında reflünün değerlendirilmesi hekimin klinik deneyimlerine dayanır.

    Reflü belirtileri ortaya çıktığında gebe ne yapmalı?
    Hafif reflü belirtileri ve bulguları hastanın diyetini, yaşam tarzını gözden geçirmesiyle kontrol altına alınabilir. Bulantıyı ve kusmayı tetikleyebilecek, kötü kokulu, rahatsız edici gıdalardan uzak kalmak, acı, baharatlı, ekşi gıdaları sınırlamak; soğan- sarımsak ve baharatlı sebzelerden kaçınmak, çay ve kahve tüketimini azaltmak, gazlı ve karbonatlı içeceklerden, meyve sularından uzak durmak, alınabilecek diyetönlemleri.

    Anne adaylarına neler tavsiye edersiniz?
    Akıldan hiç çıkarılmaması gereken önemli unsurlardan biri, hastalar arasında çok önemli farklılıklar olabileceği. Bir gebe kadına çok dokunan yiyecek bir başkasını rahatsız etmeyebilir. Dolayısıyla reflü semptomları olanların kendilerine dokunan yiyecek ve içeceklerle ilgili gözlemde bulunması, not tutması, saptadıkları gıdaları doktoruyla paylaşarak tavsiye istemesinde büyük yarar var.

    Gece yatarken ayakların 20 cm. kadar kaldırılması, sıkı ve karın içi basıncını artırabilecek giysiler giyilmemesi, yemek yedikten hemen sonra yatılmaması gibi önlemler de önem taşır. Hastalığının diyet ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle kontrol edilememesi durumunda hekiminiz tarafından gebelikte güvenle kullanılabilecek ilaç tavsiyesi alabilirsiniz.

  • Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte seksin daha heyecan verici, daha doyurucu olduğu, hatta aynı seansta birden fazla orgazm yaşandığı gebeler tarafından bildirilmektedir.

    1- Pek çok çift gebeliğin özellikle ilk üç ayı içerisinde cinsel ilişkiye girmenin düşüğe sebep olabileceğini düşünmektedir. Fakat bu dönem içerisinde gerçekleşen düşüklerin pek çoğu cinsel ilişkiyle ilgili değildir. Bu düşükler genellikle gelişmekte olan fetüsteki genetik bozukluklara bağlıdır.

    2- İlişki esnasında erkeğin penisi fiziksel olarak bebeğe temas etmez. Çünkü bebek rahim kasları ve kese sıvısı tarafından oldukça iyi korunmaktadır. Rahim kanalının girişindeki mukus tıkaç, semenin ve bakterilerin rahme geçişini engeller. Ancak; eğer derin ilişki veya zorlama, ağrıya sebep olursa bundan kaçınılmalıdır.

    3- Orgazm olmak rahmin kasılmasına sebep olabilir. Fakat yapılan araştırmaların büyük bir çoğunluğu; normal bir gebelikte, cinsel ilişki olsun veya olmasın, orgazmın, doğum eyleminin başlamasına veya erken doğuma neden olmadığını göstermektedir.

    4- Doktorlar, gebeliğin son haftalarında önlem amacıyla cinsel ilişkiden kaçınmayı tavsiye edebilirler. Gebeliğin son ayında haftada birden fazla cinsel ilişkiye girmenin, rahim içi enfeksiyon riskini arttırdığını ifade eden bir çalışma vardır. Ancak bu çalışmayı destekleyen başka araştırmalar mevcut değildir.

    5- Tüm kadınlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan (CYBH) korunmak için prezervatif kullanmalıdır. CYBH geçiren tüm gebe kadınlar, bebeğe zarar verebilecek enfeksiyonlara açıktır ve erken doğum yapma ihtimalleri yüksektir.

    6- Gebeliğin başlangıcında cinsel arzularda azalma gözlenebilir.Bu durum, çiftin cinsel hayatını etkileyebilir. Bu dönemde değişen hormon dengeleri, kilo almak ve kendini güçsüz hissetmek cinsel arzuları olumsuz yönde etkileyebilir.
    Bu isteksizlik durumu, bitkinliğin ve bulantının en yoğun olduğu ilk üç ay boyunca devam edebilir. Ancak; ikinci üç ay boyunca, cinsel dürtülerde bir takım değişiklikler meydana gelmeye başlar.Gebenin kanında dolaşan yüksek seviyedeki progesteron ve östrojen hormonları nedeniyle gebeler cinsel ilişkiye daha hassas ve duyarlı hale gelir.

    Hatta gebelerin çoğu, gebelikten önceki dönemde almadıkları kadar cinsel ilişkiden zevk aldıklarını söylemektedir. Son üç aya girildiğinde ise; cinsel arzuların tekrar azalmaya başladığı görülebilir.

    Gebe kadın, eşinden cinsel ilişki isteği olmaksızın şefkat bekleyebilir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye yasak getirebilecek durumlar:

    1- Gebelik kesesinin erken açıldığı, suların erken geldiği durumlar

    2- Vajinal kanama olması

    3- Daha önceden yaşanmış bir düşük veya şimdiki gebelikte erken doğum tehdidi

    4- Partnerin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıyıcısı olması

    5- Plasenta previa (çocuğun eşinin önde olması ve rahim ağzı kanalını kapattığı durumlar)

    6- Çoğul gebelikler (gebeliğin son ayları)

    7- Doğum uzmanınca cinselliğe yasak getirilen diğer durumlar

  • Hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın yolu

    Hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın yolu

    Anne adayları bir bebeği olacağını duydukları anda büyük bir heyecan duyarlar. Ancak bazen yaşadıkları bulantı bu heyecanı gölgeler. Uzman Diyetisyen Işın Sayın, hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın ve anne adaylarını rahatlatmanın yollarını bizlerle paylaştı.

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın, “Gebelerde 6. haftadan itibaren bebeğin büyüme hormonu dediğimiz Beta HcG hormonu seviyesi kanda yükselirken, beraberinde bazı şikayetler gelişmeye başlar. Bunlar, sabah şiddetli biçimde başlayan ve gün içinde de tekrarlayan bulantılar; iştahsızlık, kusma, midede yanma, reflü şeklindedir. Bu esnada hızlı kilo kaybına bağlı halsizlik, yorgunluk, mineral, vitamin yetersizlikleri gelişebilir. Bu durum genelde 12. haftaya kadar devam eder. 12. haftaya kadar kilo veriyor olmak bebeğin gelişimine zarar vermez. Genellikle 12. haftadan sonra bulantılar sona erip bebeğin sinirsel, zihinsel gelişiminin başladığı dönemde annenin beslenmesinin, iştah ve kilo artışının ideal seviyelere gelmesi beklenir’’ diyor.

    Gün gün hamilelik takvimi için tıklayın !

    İşte ilk üç ay bulantı bebeğe zarar vermese de anneyi rahatsız eden bu bulantıyı önlemenin, anne adayını rahatlatmanın çareleri:

    1. Anne adayları yediklerinizi çok iyi çiğneyin. Asla hiçbir gıdayı püre kıvamına gelmeden yutmayın.

    2. Başucunuzda sarı, az tuzlu veya tercihen tuzsuz leblebiyi eksik etmeyin.

    3. Elinizin altında içinde katkı maddesi olmayan, tercihen çavdarlı kıtırlar, çubuklar bulundurun.

    4. Ara öğünlerde ağza birer birer atılan ve yavaş yavaş çiğnen fındık uygun olabilir.

    5. Ara öğünlerde içecek olarak az tuzlu ayran için.

    6. Ara öğünlerde tercihiniz çok sıcak veya çok soğuk olmayan şekersiz süt olabilir.

    7. Şekerli içeceklerden uzak durun, bunlar bulantıyı artırabilir.

    8. Eğer yalnızca bulantınız var, midede yanma, reflü şikayetleriniz yoksa gün içinde içme suyuna limon dilimi koyup bekletin, birazını
    içine sıkarak için.

    9. Mevsimindeyseniz, yeşil mandalina da bulantı kesme özelliğine sahiptir ve aynı şekilde limon gibi suda kullanılabilir.

    10. Öğünlerde bir oturuşta tek çeşit besin tüketin. Mide kapasitesini zorlamayın.

    11. Çiğ salata tüketmeyin, eğer yiyecekseniz çok iyi çiğneyin.

    12. Bulgur da mide asidini emici özelliktedir. Çok iyi çiğnenmesi şartıyla midede bulantı ve reflüyü engellemeye yardımcıdır.

    13. Susam, keten tohumu, kepekli gıdaların kepekleri gibi minik taneli mide çeperine yapışabilecek gıdalardan uzak durun.

    14. Çorba, ayran, su gibi sıvıları ara öğünde alın ve mide kapasitesini zorlamayın.

    15. Yüksek belli, dar kıyafetler mideye baskı oluşturarak bulantı ve reflüyü tetikleyebilir. Daha bol, düşük belli giysileri tercih edin.

  • Hamilelikte Cinsellik Sınırlı Mı?

    Hamilelikte Cinsellik Sınırlı Mı?

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır.

    Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu.

    Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç
    Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir. Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler
    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli
    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir.

    Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin
    Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.