Etiket: anne adayı

  • Hamilelik depresyonu nedir, nasıl atlatılır?

    Hamilelik depresyonu nedir, nasıl atlatılır?

    Dr. Yavuz, hamilelik depresyonunda hem anne adayı, hem bebek için en iyi tedavi seçeneğinin TMS uygulaması olduğunu ifade etti.

    Kadınların yaklaşık yüzde 10 ile 20’si hamilelik döneminde bazı depresyon belirtileri ile mücadele ediyor. Ve bu kadınların yaklaşık olarak 4’te 1’i majör depresyon geçiriyor. REEM Nöroloji Merkezi’nden Dr. Mehmet Yavuz, hamilelik dönemi çoğu kadının başına gelen depresyon konusunda bilgi verirken şunları söyledi: “Depresyon her 4 kadından 1’inin hayatının bir döneminde etkileyen bir duygu durum bozukluğudur. Dolayısıyla bu hastalığın, hamilelik dönemindeki kadınları da yakalaması şaşırtıcı değil.”

    Hamilelik sırasında geçirilen depresyonun sıklıkla teşhis edilmediğini belirten Dr. Yavuz, “Çünkü herkes bunun hormonal değişikliklerin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Oysa bu düşünce hem anne hem de bebeğin sağlığı açısında önemli sakıncalar doğurabilir. Depresyon hamilelik sırasında da tedavi ve kontrol edilebilen bir hastalıktır, ancak ilk adım olarak yardım ve destek aranması, hem annenin sağlığı hem de bebeğin sağlığı açısından büyük önem taşır” diye konuştu.

    Hamilelik depresyonu nedir?
    Mehmet Yavuz’un belirttiğine göre, hamilelik depresyonu ya da antepartum depresyon, normal depresyon gibi bir duygu durum bozukluğudur. Duygu durum bozuklukları, beyin kimyasındaki değişimleri içeren biyolojik rahatsızlıklardır. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, beyindeki depresyon ve anskiyete ile direkt olarak bağlantısı bulunan kimyasal maddeleri etkileyebilir. Zor yaşam olayları da bu değişimleri artırarak hamilelikte depresyon yaşanmasına neden olabilir.

    Hamilelik depresyonun belirtileri nelerdir?
    Hamilelik dönemi depresyonunun belirtileri konusunda değinen Mehmet Yavuz, depresyon geçiren kadınların, aşağıda saydığı belirtilerden bazılarını, 2 hafta boyunca veya daha uzun süre yaşadıklarını hatırlattı:
    — Sürekli üzüntü hali
    — Konsantre olma güçlüğü
    — Çok az veya çok fazla uyuma
    — Genellikle haz veren aktivitelere olan ilginin kaybolması
    — Doğacak çocuğun istikbali ile alakalı karamsar düşünceler
    — Doğacak çocuğuna bakamama endişeleri
    — Ölüm, intihar veya ümitsizlik düşüncelerinin sürekli tekrarlaması
    — Anksiyete, huzursuzluk
    — Suçluluk veya değersizlik duyguları
    — Yeme alışkanlıklarında değişimler

    Hamilelik depresyonunun olası tetikleyicileri nelerdir?
    Nöroloji Uzmanı Mehmet Yavuz, hamilelik depresyonundan bahsederken, anne adaylarında bu depresyonu tetikleyici nedenlere değinmeden geçmedi:

    — İlişkilerde sorunlar, evliliğin geleceği ile ilgili kaygılar
    — Doğacak çocuğun özürlü olabilme ihtimalleri
    — İstenmeyen hamilelik durumları
    — Ailede veya kişide depresyon geçmişi
    — Daha önce yaşanan düşükler
    — Stresli yaşam olayları
    — Hamilelikte komplikasyonlar olması
    — Travmaya maruz kalmak

    Peki hamilelik depresyonu bebeğe zarar verir mi?
    Tedavi edilmeyen depresyon halinin, anne ve bebek açısından bazı zararlara neden olabileceğini belirten Dr. Mehmet Yavuz, tedavi edilmeyen depresyonun; kötü beslenme, alkol alma, sigara içme ve intihar davranışı gibi erken doğum, düşük ağırlıklı doğum ve bebekte gelişimsel sorunlara neden olabilecek davranışlara yol açabileceğini vurguladı. Sıklıkla depresif hisseden bir kadının, kendisine ve gelişmekte olan bebeğine bakmak için gerekli gücü ya da isteği bulamayacağını ifade eden Dr. Yavuz, bu durumda da bebeğin gelişiminin olumsuz etkilenebileceğine dikkat çekti.

    Hamilelik depresyonu nasıl tedavi edilir?
    Dr. Yavuz, hamilelik döneminde depresyon geçirmekte olduğunu düşünen bir anne adayının, mutlaka yardım alması gerektiğini belirtti.

    Anne adayının yaşadığı semptomlar ve bunlarla mücadele konusunda doktoruna bilgi vermesi gerektiğini de kaydeden Dr. Yavuz, doktorun anne adayı ve bebeği için en sağlıklı seçeneği belirleyebileceğini ve tedavi seçeneklerini anne adayı ile konuşabileceğini ifade etti.

    Dr. Mehmet Yavuz, hamilelik depresyonu geçiren kadınlar için tedavi seçeneklerini şöyle sıraladı:
    — Destek grupları
    — Özel psikoterapi
    — İlaç tedavisi
    — TMS tedavisi

    Dr. Mehmet Yavuz, semptomların ağır olduğu durumda, doktorun acil olarak ilaç tedavisine başlamayı tercih edebileceğini belirterek, “Hamilelik sırasında kullanımının güvenli oluşu kanıtlanmış ilaçlar mevcuttur. Anne adayı ve bebeği açısından en güvenli ve en yararlı tedavi yönteminin ne olabileceği konusunda doktorunuzla konuşmalısınız” diye konuştu.

    TMS tedavisi iyi bir seçenek
    “Hamilelik esnasında antidepresan ilaçların kullanımı birçok açıdan fetus için zararlı olabilir” diyen Mehmet Yavuz, bu bakımdan eğer ilaç tedavisi olacaksa bunun iyi seçilmesi gerektiğini vurguladı. Son zamanlarda TMS tedavisinin, hamilelik depresyonunda da iyi bir seçenek durumunda olduğunu vurgulayan Yavuz, “Zira TMS uygulaması hem antidepresan etki göstermekte, hem de anneye ve karnındaki bebeğe yönelik bir yan etki göstermemektedir. Bu nedenle hamilelik depresyonunda olup ilaç kullanmak istemeyenler için, TMS iyi bir seçenek konumundadır” dedi.

    Mehmet Yavuz, son olarak şu uyarıda bulundu: “Depresyonla asla tek başınıza mücadele etmeyin. Unutmayın, bebeğinizin de sizin yardım ve tedavi görmenize ihtiyacı var.”

    Gebelik hakkında herşey için tıklayın !

  • Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    Hamileliğinizin 10. Haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin!

    A.B.D başta olmak üzere Avusturalya, Almanya, Meksika, Bahreyn, Mısır, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Çin, Katar, Panama, Ekvator, Sudi Arabistan, Suriye, Birleşmiş Arap emirliği, Polonya, Rusya, Güney Afrika, Kolombiya ve Venezuela’da da binlerce anne adayı tarafından kullanıldı, denendi ve başarısını kanıtladı.

    Beklemeye son! Intelligender cinsiyet belirleme testi şimdi Türkiye‘de. Bebeğiniz kız mı? Yoksa erkek mi? Anne adaylarının hamileliklerinin ilk haftalarında sıkça sordukları bu sorunun yanıtını öğrenmek artık çok kolay. Hamileliğin belirlendiği tarihi takip eden 10. haftada evinizin rahatlığında, sağlıklı ve sadece 10 dakika süren bu test, size bebeğinizin cinsiyetini söylüyor.

    Cinsiyet Belirleme Testini web sitesinden http://onhafta.com satın aldıktan sonra güvenle evinizde uyguluyor ve dakikalar içinde sonuca ulaşabiliyorsunuz. Testi uygulamak çok kolay olmakla beraber, bu test anne ve bebeğin sağlığına zarar veren dış etkenlerden korunmalarını sağlıyor.

    IntelliGender Cinsiyet Belirleme Testi sayesinde hamileliğinizle başlayan ve sonogram (ultrason testi)’a kadar geçen zamanı merakla beklemiş olmuyor; bebeğiniz yaklaşık 10 haftalıkken sadece 10 dakika içerisinde cinsiyetinin ne olduğunu öğrenebiliyorsunuz.

    Testi Nasıl Uygularım ?

    Testimizi yapmak son derece kolaydır. (Hamile olduğunuzdan emin olunuz.) Sadece Testimizin kutusunda gelen talimatları eksiksiz uygulamanız yeterlidir. Sabah ilk idrarınızı toplayın ve belirtilen miktarı test şişesinin içine şırınga ile yavaşça ekleyin. Şişenin ağzını kapayın ve sadece yatay dairesel hareketlerle çevirin ve düz bir yere koyun. 10 dakika sonra testinizin sonucunu göreceksiniz. Test şişesinin içindeki sıvının rengini, şişenin üzerindeki renklerle eşleştirip bebeğinizin cinsiyetini öğreneceksiniz. Detaylı kullanım kılavuzu kutu içeriğinde TÜrkçe Ve İngilizce olarak mevcuttur. Sarı ya da Turuncu = KIZ Yeşil ya da dumanlı puslu yeşil = ERKEK,

    Cinsiyet Belirleme Testi hakkında detaylı bilgi almak için http://onhafta.com sitesini inceleyiniz.

    OnHafta Facebook
    OnHafta Twitter

    Intelligender cinsiyet belirleme testi
    Intelligender cinsiyet belirleme testi
  • Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik şekeri, hamilelik döneminde başlayan bir çeşit diabet hastalığıdır. Bunun anlamı vücudunuzun şekeri kullanması gerektiği gibi kullanamamasından dolayı kan şekeri değerlerinizin normalin üstüne çıkmasıdır. Hamilelik şekeri yaklaşık olarak %4 oranında hamileyi etkiler. Genelde hamileliğin beşinci veya altıncı aylarında ortaya çıkar (24-28 haftalar). Genellikle de doğumdan sonra ortadan kaybolur.

    Hamilelik Şekeri Bebeğimi Nasıl Etkiler?
    Yüksek şeker oranları hem sizin hem de bebeğiniz için sağlıksızdır. Eğer yüksek şeker seviyeleri kontrol altına alınmazsa doğumda problem yaşama riski artar. Bebeğin no
    rmalden fazla büyümesi gibi etkilerle doğumu sizin için ve bebeğiniz için zorlaştırabilir. Ayrıca bebeğin ileriki yaşamında şeker hastalığı riski taşımasına sebep olur.

    Hamilelik Şekerim Varsa Ne Yapabilirim?
    Doktorunuzun ve diyetisyeninizin önerileri doğrultusunda beslenmenizi düzenlemeniz, düzenli egzersiz yapmanız ve kan şekeri seviyelerinizi düzenli olarak kontrol etmeniz gerekir.

    Beslenmemde Ne Gibi Değişiklikler Yapmam Gerekir?
    Doktorunuz bu değişiklileri bir diyetisyen yardımıyla yapmanızı isteyebilir. Bunun yanında bazı gıdaların beslenmenizden çıkarılması istenebilir. Özellikle dondurma, şerbetli tatlılar, kurabiyeler, çikolata gibi şekerden zengin gıdalardan uzak durulması bunlar yerine doğal şeker içeren meyveler tercih edilmesi gerekebilir.

    Öğün aralarında acıktığınızda kuru üzüm, havuç, meyve gibi sizin için sağlıklı olan seçenekleri tercih edebilirsiniz. Beyaz undan yapılan makarna veya beyaz pirinç yerine sizin ve bebeğiniz için daha yararlı olan bulgur, kepekli makarna veya esmer (kepekli-kabuklu) pirinç tercih edebilirsiniz.
    Dengeli ve çeşitli beslenmenizde sizin ve bebeğiniz için çok önemlidir. Hamilelik döneminde ne kadar kilo aldığınıza bağlı olarak öğünlerde daha az yemeniz gerekebilir. Bununla ilgili olarak doktorunuz veya diyetisyeninizle konuşabilirsiniz.

    Neden Egzersiz Önemli?
    Doktorunuz sizin ve bebeğiniz için güvenli olan egzersizi düzenli olarak yapmanızı önerecektir. Egzersiz kan şekeri seviyenizi normal düzeyde tutmanıza ve kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
    Yürüyüş hamileler için genellikle en kolay egzersiz şeklidir. Yüzme veya diğer egzersiz çeşitleri de güvenli olan seviyelerde yapılabilir. Hangi egzersizlerin sizin için güvenli olduğunu doktorunuza danışabilirsiniz.
    Eğer genelde yürüyüş alışkanlığınız yoksa günlük 5-10 dakikalık yürüyüşlerle başlayabilirsiniz. Güçlendikçe yürüyüş zamanını 30 dakikaya kadar çıkartabilirsiniz. Egzersizi ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay kan şekeri seviyenizi kontrol altına alabilirsiniz.
    Egzersiz yaparken dikkatli olmanız da şart. Egzersiz yaparken kendinizi çok zorlamamanız, çok terlememeniz ve nefes nefese kalmamanız gerekir.

    Eğer egzersiz yaparken başınız dönerse, sırt ve bel bölgenizde şiddetli ağrı hissederseniz veya başka bölgelerde ağrı hissederseniz egzersizi hemen bırakıp doktorunuz arayınız.

    Hamilelik Döneminde Hangi Testleri Yaptırmam Gerekir?
    Doktorunuz sizden rutinde yapılan kan tahlillerini isteyecektir. Bunun yanında sizin de düzenli olarak kan şekeri seviyenizi ölçtürmenizi isteyebilir. Bu testler doktorunuza beslenmenizin ve egzersizin kan şekeri seviyesini istenilen seviyede tutup tutmadığı konusunda bilgi verecektir. Eğer değerler istenilen düzeylerde değilse doktorunuz sizden kan şekeri seviyenizi düşürmek için insülin kullanmanızı isteyebilir. Doktorunuz bu konuda sizden bir uzmanla görüşmenizi isteyebilir.

    Bebeğim Doğduktan Sonra Kan Şekeri Değerlerim Düzene Girer mi?
    Bebeğiniz doğduktan sonra hastanede bulunduğunuz zaman içerisinde kan şekeri düzeylerine baktırmanıza gerek yoktur. Hamilelik şekerinin kontrolü loğusalık döneminde, doğumdan 6–8 hafta sonra yapılmalıdır. Hamilelik döneminde gebeliğe bağlı şeker yükselmesi yaşayan anne adaylarının yaşamları boyunca diğer annelere göre şeker hastalığına yakalanma riskinin biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz.

    Bu yüzden sağlıklı ve dengeli beslenmeye devam edip, düzenli egzersizlerinizi yapmak ve doktorunuzun önerdiği peryodları da şeker kontrolünüzü yapmanız sizin için çok önemlidir.

     

    Diyabetli hamileler nasıl beslenmeli?

    Gebelik şekerinde de normal diyabetteki gibi en önemli besin öğesi karbonhidratlı (şekerli) besinler. Karbonhidratlı besinler kan şekerini yükseltir diye diyetten çıkartılmaz. Yapılan çalışmalar da göstermiş ki; gebelikte yeterli protein ve yağ alınsa dahi eksik karbonhidrat bebeğin beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur.

    • Karbonhidratlarda önemli nokta; ne kadar karbonhidrat gerektiğinin iyi hesaplanması ve kişinin ihtiyaç duyduğu karbonhidratı günün hangi saatlerinde, ne kadar ve hangi besinlerle karşılayabileceğini öğrenmesidir. Kan şekerini hızlı yükselten basit şekerler yerine lif miktarı yüksek, kan şekerini daha yavaş yükselten, sağlığı geliştirmede daha etkin kompleks karbonhidratları seçmek faydalı olur.
    • Kompleks karbonhidratlar; tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, makarna, bulgur, tam buğday ekmekleri, çavdar, yulaf ve benzerleridir. Basit şekerler ise; çay şekeri, reçel, bal ve marmelat gibi gıdalardır. Diyet programında karbonhidrat kaynaklarını öncelikli olarak ekmek ve ekmek yerine geçenler ile meyve grubu besinler oluşturur. Bu besinler diyette kesinlikle bulundurulmalı. Ancak yenilecek miktar ve zamanlama çok iyi belirlenmeli.
    • Sıkıntı her zaman kan şekerinin yükselmesi olmaz. Kan şekerinin düşmesi de yaşanır ve çok tehlikelidir. Bu nedenle doktorun ve beslenme uzmanının istediği periyotlarda kan şekeri kontrolü yapmak / yaptırmak, besin tüketim kaydı tutmak ve bu kayıtlar eşliğinde beslenme programını yenilemek gerekir. Annenin aldığı kilo, kan şekeri değerleri, yiyebildiği ve yiyemediği besinler göz önüne alınarak diyetisyen kontrolünde beslenme programı yenilenmelidir.
    • Öğün atlamayın. Kan şekerinin düşmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bunu önlemenin en güzel yolu sık aralıklarla beslenmektir. Kan şekerlerinin istenilen düzeylerde tutulabilmesi için öğün sayı ve miktarları önemlidir. Ara öğünler, öğünden 2,5 – 3 saat sonra kompleks karbonhidrat içerikli olmalıdır.
    • Kan şekerini düzenlemede yardımcı besinlerin başında posa gelir. Posa, birlikte yenilen karbonhidratın kan şekerine olan etkisini azaltır. Kan şekerinin yükselme hızını yavaşlatır. Bu nedenle de tüm öğünlerinizde kalori değeri çok az olan ama vitamin, mineral ve posadan zengin olan kaynakları, yani sebzeleri mutlaka sofranızda bulundurun. Bununla birlikte diğer karbonhidrat kaynaklarında da posadan zengin olanları tercih etmelisiniz. Yani tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur, meyveler gibi.

     

     

    İlgili Konular ;
    Gebelik şekeri çıkanlar varmı?
    Hamilelik şekeri ve diyet
    Gebelik şekeri olanlar

  • Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Nişan, nişan gelmesi, su gelmesi nedir? Nişan gelmesi, su gelmesi durumunda ve doğum sancılarında ne yapmak gerekir? Bu soru, özellikle ilk gebelikte anne adayının en çok sorduğu soruların başında gelir. Doğumun başladığının en önemli belirtileri sancı, nişan ve suyun gelmesidir. Nişan, kasılmalarla birlikte olan sancı ve/veya suyun gelmesi bize doğum eyleminin başladığını gösterir. Bu üç belirti sıra ile değildir. Her kadında ve bir kadının her doğumda farklı sıralarla bu belirtiler gerçekleşebilir.

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebeliğin erken dönemlerinden itibaren rahim ağzından olan salgılar burada birikmeye başlar ve bu rahim ağzının içindeki kanalı tıkar. Sümüğümsü bir yapı olan bu birikmiş salgılar mukus tıkç olarak adlandırılır. Mukus tıkaçın işlevi rahim içinde gelişmekte olan bebeği dış etkenlere karşı korumaktır. Bir başka deyişle mukus tıkaç enfeksiyon etkenlerine karşı bariyer görevi görür

    Hamileliğin sonlarına doğru doğum zamanı yaklaştıkça rahim ağzında bir takım değişimler başlar. Servikal olgunlaşma adı verilen bu değişimler sırasında serviks yumuşar, öne doğru döner ve hafifçe açılmaya başlar. Bu açılma sırasında kanalın içinde bulunan mukus yani sümüğümsü yapı düşer. Nişan gelmesi olarak adlandırılan durum mukus tıkaçın düşmesidir. Kişi bunu çamaşırında bulabilir ya da tuvalete gittiğinde fark edebilir. Çoğu zaman nişan ile birlikte koyu kahverengiden açık kırmızıya ve pembeye kadar değişen renkte bir miktar akıntı da görülür.

    Doğum ne zaman başlar?

    Nişan gelmesi yaklaşan doğumun belirtlerinden biri olmakla birlikte doğumun ne zaman başlayacağı konusunda net bir bilgi vermez.Bazı kadınlarda 36. hafta civarında gelebileceği gibi son ana kadar görülmeyebilir. Hatta bazı kadınlarda olay çok yavaş ve uzun sürede gerçekleştiğinden anne adayın olayın farkında bile olmayabilir. Mukus tıkaç hamilelik sırasında sıkça görülen akıntıların içinde fark edilmeyebilir.

    36 haftadan küçük gebeliklerde böyle kanlı sümüğümsü bir yapı geldiğinde mutlaka doktorunuza haber vermelisiniz. Eğer hamileliğiniz 36 haftadan büyük ise endişe etmenize gerek yoktur. Nişan gelmesi doğumun ilk belirtilerinden biri olmakla birlikte bazen sancıların başlaması günler hatta haftalar alabilir. Böyle bir durumda olayı doğal seyrine bırakmak en uygun yaklaşımdır.

    Öte yandan akıntı aniden açık kırmızı renge dönerse ve miktarı artarsa zaman kaybetmeden doktorunuzu aramanız gereklidir.

  • Tüp Bebek Tedavisinde Bilinmesi Gereken 10 Detay

    Tüp Bebek Tedavisinde Bilinmesi Gereken 10 Detay

    Gerek yazılı, gerek görsel, gerekse sosyal medyada hemen hemen hergün tüp bebek tedavisiyle ilgili haberler yayınlanıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen milyonlarca çift bu haberleri; hayallerini gerçekleştirecek ‘mucize’ gibi takip edip, deniyor. Ülkemizde tüp bebek uygulamalarının öncülerinden olan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci ailelerin mutlak ve mutlak bilmesi gereken detayları açıklayarak, şu uyarıda bulundu: “Tüp bebek tedavi yöntem ve uygulamaları baş döndürücü hızla gelişiyor. IMSI, Embriyoscope, dondurma teknikleri bunlardan bazıları. Önemli olan yeni tekniklerin hangi çiftlere, ne zaman, nasıl uygulanacağıdır. Ailenin yenilikleri takip ederken tedavide güvenilir kurum, deneyimli ekip, merkeze ait ‘’eve canlı çocuk götürme’’ oranına mutlaka dikkat etmesi gerekir.’’

    Ülkemizde tüp bebek uygulamalarının öncülerinden olan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci dünyada ve toplumumuzda artan infertilite (kısırlık) sorununa dikkat çekerek, aileleri tedavi için merkez seçiminde ve medyada yer alan haberler konusunda uyardı. Bahçeci, ‘Medyada yer alan haberlere infertilite sorunu yaşayan ailelerin yaklaşımı bir nevi ‘mucize çözüm’ gibi oluyor. İyice araştırmadan bunları denemeye karar veriyorlar. Çoğu kez de sonuç başarısızlık oluyor. Şu bir gerçek; tüp bebek tedavi yöntem ve uygulamaları baş döndürücü hızla gelişiyor. IMSI, Embriyoscope, dondurma teknikleri bunlardan bazıları. Burada önemli olan yeni tekniklerin hangi çiftlere, ne zaman, nasıl uygulanacağıdır. Ailenin yenilikleri takip ederken tedavide güvenilir kurum, deneyimli ekip, merkeze ait ‘’eve canlı çocuk götürme’’ oranına mutlaka dikkat etmesi gerekir.’’

    Tüp Bebek Tedavisinde ’Bilinmesi Gereken 10 Detay’

    Prof. Dr. Mustafa Bahçeci tüp bebek tedavisinde ailelerin mutlak ve mutlak bilmesi, bu doğrultuda karar vermesi gereken detayları açıkladı.

    1.Çocuğu olmayan bir çift ne zaman doktora gitmelidir ?

    Kadının yaşı burada çok önemlidir. 35’in altında, çiftin özgeçmişleri ve aile öykülerinde bu konuyla ilgili risk yoksa korunmasız-düzenli bir yıllık cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilemiyorsa doktora başvurulmalıdır. Aynı koşullarda kadın 35 yaş üstünde ise 6 ay, 38’in üzerinde ve yumurtalıklarını olumsuz etkileyebilecek kemoterapi veya yumurtalıkla ilgili bir ameliyat geçirmişse, erkek de de sperm değerlerini kötü yönde etkileyecek kemoterapi veya ameliyat öyküsü varsa çiftler derhal doktora gitmelidir.

    2-Aşılama denenmeden tüp bebeğe tedavisi doğru mudur ?

    İnfertilite (kısırlık) nedenine bağlı olarak bazı hastalarda aşılama öncesi yumurtlama uyarısı veya aşılama gibi üremeye yardımcı yöntemler uygulanmalıdır. Bu grup hastalarda ancak bu yöntemlerin başarısızlığı durumunda tüp bebek tedavisine geçilir. Ancak belirli bir grup hastada ise diğer yöntemlerin başarı ihtimali ya hiç yoktur ya da çok düşüktür. Bu hasta gurubunda tüp bebek ilk seçenek olmalıdır.

    – Her iki tuba uterinası ( tüpleri) tıkalı olan kadınlar,
    – Azospermi olguları (erkekte sperm olmaması)
    – İleri kadın yaşı ( örn.: 38 yaş üstü kadınlar) doğrudan tüp bebek uygulanması gereken çiftlerdir.

    3.Tüp bebek tedavisinde hangi sırayla hangi testler yapılır ?

    Kısırlık araştırması çiftlere eş zamanlı olarak yapılmalıdır. Başlangıç aşamasında yapılan temel testler şunlardır:

    – Erkeğe sperm testi,
    – Kadının yumurtlamasının araştırılmasına yönelik kan (hormon) testleri ,
    – Kadının tüplerinin açık ve rahim içerisinin normal olup olmadığının araştırılmasına yönelik testler. Bu amaçla en sık ilaçlı rahim röntgen filmi ( Histero-salpinga-grafi, HSG) çekilmektedir.

    4. Tüp bebekte başarı oranı nedir?

    Tüp bebekte başarı oranı birden fazla ölçütle değerlendirilmektedir.

    – Fertilizasyon ( Laboratuvarda Döllenme) Oranı: Bu oran iyi laboratuvarı olan merkezlerde %80’ in üzerinde olmalıdır.
    – Biokimyasal Gebelik (Kanda gebelik testinin pozitif çıkması): Bu oran %50 civarındadır.
    – Ultrasonografi İle Görüntülenebilen Ve Takip Edilen Gebelik Oranı: Bu oran %40 civarındadır.
    – ‘’Eve Canlı Çocuk Götürme’’ Oranı: Bu oran ise %30 civarındadır. Hastaları ilgilendiren temel değerin de sonuncusu olması gerekir.

    Üç başarısız deneme sonrası aileler için gebelik elde etme oranını maalesef çok arttırmamaktadır. Preimplantasyon genetik tanı (embriyo transferi öncesi genetik araştırma), co-culture ( laboratuar ortamında suni ana rahimi oluşturulması) , sperm seçim yöntemlerinin değiştirilmesi gibi ek uygulamalar yapılmaktadır. Ancak bu yöntemlerin de başarıyı anlamlı oranda artırdığına dair yeterli kanıt henüz yoktur. Benim şahsi tecrübelerime göre bu hastalara blastosist transferi önerilmeli ve bu hastalarda eğer embriyoları blastosiste gitmiyorsa transfer yapılmamalıdır. Böylece hastanın, transfer sonrası boşu boşuna büyük ümitlerle beklemesinin önüne geçilmiş olur.

    5.Blastosist transferi nedir? Hangi durumlarda bu yönteme başvuruluyor ?

    Günler boyunca gelişip hücre sayılarını artıran embriyolar beşinci günden itibaren iki ayrı hücre tipine ayrılarak aralarında bir sıvı biriktirir. Bu embriyolara ‘Blastosist’ denir. Ne yazık ki her embriyo bu aşamaya kadar gelişimini devam ettiremez, daha erken bir dönemde gelişimini durdurur. Sadece o embriyoyu oluşturan sperm ve yumurta kaliteleri fazla düşük değilse embriyo gelişimine devam eder, aksi halde vücut savunma mekanizmasının bir sonucu olarak düşük kaliteli hücrelerin birleşmesiyle oluşan embriyoların gelişimlerini daha erken bir dönemde durdurur. Yapılan çalışmalar, blastosist evresine ulaşmış embriyoların dahi bir bölümünün gebelik oluşumuna ya da gebeliğin devamına izin vermeyecek kadar düşük kaliteli hücreler içerdiğini göstermiştir. Ancak bu oran erken dönemde gelişimini durduranlara oranla çok daha düşüktür. Sonuç olarak; hastaya blastosist transfer etmek gebelik şansını artırmak anlamına gelir. Hastaya ne kadar az embriyo transfer edilirse blastosist transfer ederek gebelik şansı o kadar artırılmış olur. Bu nedenle, transfer sayısının kısıtlandığı durumlarda blastosist transferi uygulaması başarıyı artırıcı bir etki yapar.

    Örnek olarak ülkemizde iki yıl önce uygulamaya giren yönetmelik transfer edilen embriyo sayısına kısıtlama getirmiştir. Bu uygulama sonucu tüp bebek sonucu oluşan çoğul gebelikler ki bunlar çok riskli gebelikler idi, anlamlı olarak azalmıştır. Bu yeni durum bizim merkezlerimiz de dahil olmak üzere bazı kliniklerin daha fazla blastosist transferine yönelmelerine neden olmuştur. Bizim merkezlerimizde artık tüm transferlerin yaklaşık yarısına yakını beşinci günde yapılmaktadır. Hastadan yeterli miktarda ve kalitede blastosist elde edilmesi durumunda, tedavilerin başarısız kalma nedeni olarak embriyo dışı nedenlere yönelmek faydalı olacaktır. Neden tüm embriyolar blastosist aşamasına kadar bekletilip ondan sonra transfer edilmiyor? Bu sorunun yanıtında da blastosist transferlerinin dezavantajlarından söz etmemiz gerekir. Bugün tüp bebek uygulama teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin unutmamalıyız ki insan vücudunun sofistike ve mükemmel mekanizmasını bire bir taklit edebildiğimizi söylemek çok güçtür. Zira insan vücudu ve biyolojisiyle ilgili bilgimiz ne kadar artarsa, bilmediklerimizin ve yeni soruların farkına varmaya devam ediyoruz.

    Sonuç olarak embriyoları laboratuar şartlarında uzun süre bekleterek blastosist evresine ulaşmalarını beklerken onları daha erken bir dönemde vücudun doğal ortamına bırakarak orada gelişmelerini sağlamalarına göre ne kadar ödün verdiğimizi bilmiyoruz. Özetle kendimize su soruyu soruyoruz: bu embriyo blastosist oluşturmadı, acaba ben bu embriyoyu gelişiminin daha erken bir döneminde rahme vermiş olsaydım acaba orada blastosiste ulaşacak mıydı? İşte blastosist transferinin riski budur, bu nedenle her vakada uygulanmaz. Elimizde bu riski karşılayacak sayıda embriyo olması ya da dediğim gibi, ne olursa olsun embriyoların uzun dönem gelişimlerini izlememizi gerektirecek gerçek sebepler olması lazımdır.

    6.Sperm seçiminde yenilikler nelerdir ?

    Günümüzde sperm kalitesi dendiğinde artık eskiden olduğu gibi sperm sayısı, hareketliliği, şekli gibi parametreleri düşünmüyoruz. Biliyoruz ki, spermin gerçek kalitesi yukarıdaki soruda da anlattığım gibi onun kalıtsal yapısı ve bu yapının çevresel faktörlerden ne kadar etkilendiğidir. Çünkü embriyo gelişimine spermin asil katkısı bunlardır. Geleneksel sperm tetkik parametreleri ile bahsettiğim kalıtsal özelliklerin durumu arasında direk bir ilişki gösterilmemiştir. Artık sperm analizi yaparken embriyo gelişimine etki edecek gerçek kalitelerinin durumunu anlamaya çalışıyoruz. Önemli olan kalıtsal özellikleri en az hasar görmüş, mümkünse hiç görmemiş spermleri seçebilmek ve yumurta hücresi ile bunların birleşmesini sağlayabilmektir. Sperm hücresinin yüksek büyütmede seçilmesi (IMSI), bazı moleküllere bas kısmının bağlanması ya da bağlanmaması yoluyla seçimleri (PICSI ya da MACS benzeri yöntemler) bu amaçla kullanıma girmiştir. Ne yazık ki, bu seçim yöntemlerinin geçerliliği tam anlamıyla ve en doğru bilimsel yöntemlerle henüz kanıtlanmamıştır. Bunun için daha zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Gene de bizim laboratuarlarımız da dahil olmak üzere bu tip yenilikleri kullanıp hastaların gebe kalma olasılıklarını artırmaya çalışan çok sayıda merkez bulunmaktadır.

    7-Genetik incelemelere ne zaman ihtiyaç duyulur ?

    Genetik incelemelere kesin ihtiyaç duyulan durumlardan ilki; ailede kalıtsal yolla geçen, doğacak bebeğe intikal edebilecek ve sorumlu kromozom ya da gen bölgesinin bilindiği durumlardır. Bu bölge ya da kromozomlar embriyolar üzerinde incelenip hastalıksız embriyolar transfer edilebilir. Bir diğer durum tekrarlayan gebelik kayıpları, yani ard arda düşük yapma ya da tam tersi tekrarlayan başarısızlıklardır. Her iki durumda da bazen embriyoların genetik olarak problemli olmaları sorunun kaynağı olabilir. Dolayısıyla çiftlere tüp bebek tedavisine başlamadan önce detaylı olarak tetkik yapılmalı ve embriyoların genetik problemi dışında aynı soruna neden olabilecek diğer nedenler ayıklanmalıdır. Bundan birkaç yıl önce bayanın ileri yaşı, ileri sperm problemleri (çok kısıtlı sayıda sperm bulunması ya da hiç olmaması) gibi durumlarda da embriyo üzerinde genetik incelemelere ihtiyaç duyulur denirdi. Günümüzde bu bakış acısı biraz daha gevşemiş gibi duruyor.

    8.Tüp bebek tedavi yöntemlerindeki yenilikler nelerdir ?

    Tüp bebek tedavi yöntemleri ve uygulamaları baş döndürücü bir hızla gelişiyor. En güncel tekniklerden biri embriyoların dinamik takibidir. (Embriyoscope) Bu tekniği Türkiye’ye ilk defa bizim ekibimiz getirdi ve en çok da bizim laboratuarlarımızda uygulanıyor. Artık embriyolar takipleri süresince çok kısıtlı bir zaman dilimindeki görüntüleri ile değil, her 15-20 dakikada bir yedi bölgeden alınan görüntülerinin birleşmeleri ile oluşan videolar ile inceleniyor, kaliteleri bu verilere göre saptanıyor. Bu demektir ki artık embriyoların gelişimleri hakkında çok daha fazla elimizde bilgi birikiyor.

    Tüp bebek uygulamalarının başladığı yıllardan bu yana ilk kez embriyo gelişimi hakkında bu kadar fazla veri toplayabildik ve elimizdeki bu bilgiler çok değerli. Şu anda Türkiye’den bizim dahil olduğumuz uluslararası bir bilim grubu bu veriler üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Yeniliklerle başarı şansı ne kadar artıyor? Bu sorunun cevabı için biraz daha beklememiz gerekiyor. Ancak embriyo secimi için sunulan dinamik izleme tekniği gerçekten başarı sansını artırıyor. Ancak burada dikkatli olunması gereken nokta; birkaç farklı şekilde dinamik embriyo takibi yapılabiliyor ve bunların hepsi aynı sonucu vermiyor. Bizim kullandığımız sistem şu anda dünyada bulunan en sofistike dinamik takip sistemidir. Biz ve bizim kullandığımız sistemi kullanan diğer merkezler (şu anda dünyada 100 dolayında var) başarı oranlarının arttığını gösterdiler. Umudum, bu sistemin diğerleri ile bilimsel karsılaştırmasını yapan bilimsel çalışmaların bir an önce yayınlanması ve farkın kanıtlanmasıdır.

    9.Dondurma tekniğinde son aşama nedir ?

    Günümüzde iki farklı dondurma tekniği var; yavaş ve hızlı. Beş yıl öncesine kadar yavaş dondurma daha çok uygulanırken günümüzde hızlı dondurma tekniği tercih ediliyor. Çünkü bu teknikle embriyoların tamamının, yani tüm hücrelerinin hiç hasarsız canlıklarını devam ettirmeleri ihtimali daha yüksek. Bu da doğal olarak başarı oranlarına yansıyor. Burada dikkatinizi çekmek isteyeceğim nokta; bize başvuran çiftlerimizden aldığımız izlenim dondurma-çözdürme işlemlerine biraz çekingen yaklaştıklarıdır. Oysa tüp bebeğin geleceği dondurma-çözdürme işlemlerinde. Çünkü; artık uluslararası anlamda başarı bir çifte uygulanan birkaç tedavi sonrası elde edilen gebelik oranı olarak ölçülüyor. Doğal olarak bu birkaç tedavinin içinde dondurma-çözdürme sikluslarının olması istenen bir durum, zira her tedavide kadına yeni baştan hormon vererek yumurtalıkları uyarmak yerine bir seferinde elde edilen birkaç kaliteli embriyonun saklanarak sonraki uygulamalarda bunların çözdürülerek transferi daha çok istenen bir durum. Üstelik dondurma-çözdürme tedavilerinin bir avantajı daha var; bazen yumurtalıkların uyarıldığı tedavilerde kullanılan ilaçlar yumurtaları büyütürken rahim dokusunun embriyoyu kabul etme mekanizmasına zarar verebiliyor. Oysa dondurma-çözdürme tedavilerinde rahim dokusu diğer duruma göre çok daha doğal bir halinde ve embriyoyu kabul etme mekanizması zarar görmemiş. Bugün dünyada birçok merkez (bizim merkezlerimiz de dahil) rahimim bu durumunu transfer öncesinde değerlendirip, çiftin gebelik şansını artırabilmek adına, elde ettiğimiz tüm embriyoları donduruyor ve bir sonraki ay rahimim doğal haline kavuştuğunda çözdürüp transfer ediyoruz. Bu uygulamanın geçerliliği ve çifte faydası artık bilimsel yayınlarla ispat edilmiştir. Kısaca özetlemem gerekirse, dondurma-çözdürme teknikleri merkezlerin toplam başarılarında önemli bir yer tutar. Hastalar bu parametreyi çok iyi incelemelidir diyorum.

    10.Tüp bebek denemesi kaç kez tekrarlanmalıdır ?

    Bu soruyu şöyle yanıtlayacağım; ortalama üç! Ama bunu da açıklamam gerekir. İstatistiksel olarak tüp bebek tedavisine başvuran çiftlerin %95’i üç kez tekrarlamalıdır. Geri kalan %5’i içinse bir sınır yoktur. Bize başvuran bir hasta gebe kaldığında önceden dışarıda on altı deneme yapmıştı. Bu çift yüzde beş’lik dilimde idi. Ama bilimsel yayınlar göstermektedir ki, tüp bebek tedavisine giren çiftlerin yüzde doksan beşi ilk üç denemeden sonra gebelik şanslarını anlamlı olarak artıramamaktadır.

  • Anne ve baba adaylarına özel ücretsiz ‘Bebeğimi Beklerken’ paketi

    “Bebeğimi Beklerken” paketiyle, anne-baba adaylarının hamilelik dönemi boyunca ihtiyaç duydukları birçok bilgi ve öneri “cebe” geliyor,

    Turkcell ve Anadolu Sağlık Merkezi bu önemli süreçte aileye yol arkadaşı oluyor

    Türkiye’nin lider iletişim ve teknoloji şirketi Turkcell ve sağlıkta referans merkezi Anadolu Sağlık Merkezi, bebek bekleyen anne-baba adaylarına yönelik geliştirilen “Bebeğimi Beklerken” adlı ücretsiz bilgilendirme paketini Turkcell

    Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısıyla tanıttı.

    Toplantıda konuşan Turkcell Ürün ve Servis Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar AnadoluSağlık Merkezi ile birlikte, hamilelik gibi keyifli ama önemli bir süreçte anne-baba adaylarının yanında olmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi. Bayrakdar, “Turkcell müşterilerine dokunduğu tüm süreçlerde fark yaratan ürün ve servisler geliştiriyor. Turkcell’lilere ücretsiz olarak sunduğumuz “Bebeğimi Beklerken” paketi ile sadece anneler değil babalar da uzman bir kadro tarafından özenle hazırlanmış içeriğe cep telefonlarından kolayca ulaşabilecek. Turkcell olarak çok önem verdiğimiz sağlık alanında, insan hayatına değer katan ürün ve servisler geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.

    Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Doktor Nuri Ceydeli de, her anne adayı için en önemli şey olan sağlıklı doğumun, planlanmış ve kontrol altındaki bir gebelik döneminden geçtiğine dikkat çekerek şöyle devam etti:

    “Sağlıklı hayat, sağlıklı doğumla başlar. Sağlıklı bir doğumun en önemli şartlarından biri de yeterli ve doğru uygulanmış bir gebelik takibidir. İçeriği Anadolu Sağlık Merkezi uzmanları tarafından hazırlanan Bebeğimi Beklerken paketi ile amacımız, anne-baba adayına, gebelik süresince yapılması gereken testler konusunda hatırlatmalarda bulunmak; Hem anne adayı hem de fetusdaki değişimler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak ve onlara sağlıklı bir doğum için yol arkadaşlığı etmektir.

    Bu paketle belli haftalarda göndereceğimiz mesajlarla anne adaylarının sık sorduğu ve merak ettiği sorulara yanıt vermeye çalıştık. Böylece doğru bilgiye ulaşmalarını hedefledik” dedi.

    Zengin ve güvenilir içeriğe, ücretsiz ve kolay ulaşım

    Her türlü cep telefonu modeli ile uyumlu olan “Bebeğimi Beklerken” paketi ile anne-baba adayları, 40 hafta boyunca, fetus gelişimi, annenin fiziksel ve ruhsal değişimi, egzersiz ve beslenme önerileri, gebelik psikolojisi gibi hamilelikle ilgili faydalı bilgilere cep telefonlarından kolayca ulaşabilecek.

    Faturalı ya da HazırKart’lı Turkcell müşterilerinin Anadolu Sağlık Merkezi uzman kadrosu tarafından hazırlanan bu güvenilir ve zengin içerikten ücretsiz faydalanmaları için “HAMİLE AD SOYAD” yazıp, 7365’e SMS göndermeleri ve gelen mesajı yanıtlamaları yeterli. Gönderilen cevaba göre hesaplanacak hamilelik dönemine uygun bilgi ve öneriler SMS ve video olarak cep telefonuna gelmeye başlıyor.

    “DAVET” yazıp, baba adayının Turkcell hatlı cep telefonu numarasını ekleyip, 7365’e SMS göndererek baba adaylarının da paketten faydalanmasın sağlamak mümkün.

    “Bebeğimi Beklerken” paketinde neler var?

    • Fetus gelişimi
    • Anne gelişimi
    • Beslenme önerileri
    • Egzersiz önerileri
    • Gebelik psikolojisine yönelik öneriler
    • Baba adayına öneriler
    • Bilgilendirici videolar

  • Rahat bir hamilelik için nefes egzersizi

    42-21637835Rahmin büyümesiyle birlikte karın ve göğüs boşluklarını ayıran diyafram kası yukarıya doğru itilir ve göğüs boşluğu sıkışır. Nefes darlığı yaşayan, otururken dahi nefes nefese kalabilen anne adayları için nefes egzersizlerinin gerekliliği de bu noktada ortaya çıkar.

    Gebelik sırasında nefes darlığı en sık rastlanan şikayetlerden biri. Solunum Fizyoterapisti Dr. Seniha Avcıl Uğurlu, gebelik döneminde yapılan nefes egzersizlerinin rahat bir hamilelik ve doğum için neden önemli olduğunu anlattı:

    ANNE ADAYLARI GEVŞEMEYİ ÖĞRENİYOR


    Solunum egzersizleri doğumun ikinci döneminde ağrılar esnasında anne adayının nefesini kontrollü kullanarak, etkili bir biçimde ıkınmasını sağlar. Gevşeme egzersizleri; doğumun ağrısız döneminde, anne adayına nasıl gevşeyeceğini öğreterek bebeğin doğumu için gerekli enerji birikimini sağlar ve gücünü yararlı olarak kullanmasına yardımcı olur.

    DURUŞ BOZUKLUĞUNU GİDERİR, AĞRILARI AZALTIR

    Gebelikte; uterusun büyümesi ve vücut ağırlığının artmasına bağlı olarak vücudun duruşu değişir. Vücut duruşundaki değişiklik bel, sırt ağrılarına neden olur. Bu nedenle;

    • Gebelikte ortaya çıkan duruş bozukluklarını gidermek,
    • Sırt ağrılarını azaltmak,
    • Doğum sırasında gerekli soluma ve gevşemeyi öğretmek,
    • Karın ve perine kaslarının elastikiyet ve kuvvetini artırmak,
    • Anne adayını ruhsal olarak doğuma hazırlamak,
    • Anne adayının bilinçli olarak doğuma yardımını sağlamak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla, gebelikte egzersiz yapılmalıdır.

    HAMİLELİĞİN 3. AYINDAN İTİBAREN BAŞLANMALI

    İlk üç aydan sonra egzersiz programına başlanmalıdır. Uygulama günde bir kez 5’er tekrar şeklinde olmalı ve doğuma kadar devam edilmelidir. Her kadın psikolojik ve fiziksel açıdan farklıdır. Bu nedenle her gebe bir fizyoterapist tarafından değerlendirilmeli ve egzersiz programı planlanmalıdır.

    42-19835804DOĞUM ÖNCESİ YAPILAN EGZERSİZLER

    • Solunum Egzersizleri
    • Derin karın solunumu
    • Derin göğüs solunumu
    • Gırtlak solunumu

    Gevşeme egzersizleri

    Sırt ve bel ağrılarını azaltmak amacı ile yapılan egzersizler.


    Kegel egzersizleri

    İdrar kesesi, rahim ve kalın bağırsağın son bölümünü destekleyen kas grubunu çalıştıran egzersizlerdir. Pelvik taban kasları dediğimiz bu kas grubunuz yeteri kadar kuvvetli değilse doğum sonrasında ve bazen gebelik sırasında öksürmekle, hapşırmakla oluşabilen idrar kaçakları olabilmektedir. Kegel egzersizleri pelvik taban kaslarını hissettikten sonra her yerde yapabilecek egzersizlerdir.

    DÜŞME RİSKİ AZALIYOR

    Hamilelikte oluşabilecek bel ağrısı, kabızlık, bacaklarda şişlik (lenfatik ve venöz dolaşımı artırarak) problemlerini en aza indirir,
    Hamilelikte gelişebilecek şeker hastalığından ( gestasyonel diyabet) korur veya tedavi eder,
    Hamilenin duruşunu geliştirir,
    Moral olarak hamileyi anneliğe hazırlar, doğum korkusunu azaltır,
    Gerginliği azaltır,
    Kas gücünü, elastikiyetini ve dayanıklılığı artırır,
    Enerjiyi artırır,
    Dengeyi koruyarak düşme riskini azaltır

    DOĞUM SANCILARI EN AZA İNDİRGENİR

    Solunum egzersizleri ve gevşeme teknikleri özellikle doğum süreci başladığında annenin sakin kalarak kendisinin ve bebeğinin strese girmeden süreci tamamlamasına yardımcı olur. Doğum sancılarının gelmeye başladığı birinci dönemde gevşeme teknikleri ile anne enerjisini aktif doğum sürecine saklar. Yine ilk dönemde solunum teknikleri ile anne ağrıyı daha az hisseder. Bu egzersizlerin hamilelik süresince öğrenilmesi daha rahat bir doğum geçirilmesine yardımcı olacaktır.

    Kaynak : ntvmsnbc.com

  • Anne Adaylarına Anneliği Armağan Ediyoruz…

    42-19938972Maya Tüp Bebek Merkezi’nden Kadınlar Kulübü Üyelerine Özel Ücretsiz Tüp Bebek ve Bütünleşik Tedavi Planı.

    Maya Tüp Bebek Merkezi, anneliği yaşamak isteyen anne adaylarına çok özel bir fırsat sunuyor. Anketi dolduran 750. kişiye ücretsiz tüp bebek tedavisi armağan ediyoruz. Anketimizi dolduran tüm üyeler ise “Bütünleşik Tedavi Planı”ndan yararlanma hakkı kazanacak.

    Çekilişimize katılan 750. üye, 1800 Euro değerindeki jinekolojik muayene, sperm tahlili ve geri kalan tüm tedaviyi kapsayan, ücretsiz tüp bebek tedavisi ve Maya Konukevi’nde konaklama hakkı kazanacaktır. (İlaç masrafları, ilave olarak çıkabilecek ek tedavi giderleri çifte aittir.)

    Kampanya kapsamında, anketi dolduran herkese ise “Maya Bütünleşik Tedavi Planı” hediye ediyoruz. Böylece siz de uluslararası standartlarda hazırlanmış başarılı bir tedavi planı ile bebeğinize kavuşma fırsatı yakalayacaksınız.

    42-17762207Tüm bu fırsatlardan yaralanmak için öncelikle Kadınlar Kulübü üyesi olmanız ve anketimizi doldurmanız yeterlidir.

    Ankara’da bulunan tüp bebek merkezinin çekilişi her üyemiz için geçerlidir!

    Çekilişe son katılım tarihi : 15 Mart 2009

    Tedaviyi kazanan şanslı çiftimizi 16 Mart 2009 tarihinde açıklayacağız.

    Önemli Uyarı

    * Başvuru yapabilmek için Kadınlar Kulübü üyesi olmanız gerekmektedir. Kadınlar Kulübü üyeliği sırasında verdiğiniz e-mail esas kabul edilecektir. Lütfen üye değilseniz öncelikle üye olunuz. (üye olmak istiyorum)

    * Tekrar kayıtlar kesinlikle kabul edilmeyecek ve silinecektir. Anketimizi kendi adınıza ya da başkası adına sadece bir kez doldurabilirsiniz.

    * Uyarıları dikkate aldığınız için teşekkür ederiz.

    II. Kampanya tamamlanmıştır.

    Bu konuda özverili bir araştırma yapan ve sonuçlandıran sevgili Barçman’a çok teşekkür ederiz.