Etiket: anne adayı

  • Hamilelikte Temel Besin Kaynakları

    Hamilelikte Temel Besin Kaynakları

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, uzmanların verdiği bilgilerden oluşan, hamilelikte temel besin kaynakları yazımızı sizler için hazırladık. Burda bildirilen beslenme planına ve diyet listesine uyarak sağlıklı bir hamilelik geçirebilirsiniz.

    Hamilelikte dengeli ve düzenli beslenme sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek için yapılması gereken en önemli adımdır. Unutmayın ki yediğiniz herşeyi artık bebeğinizle paylaşıyorsunuz. Bu nedenle,
    beslenme alışkanlıklarınızı hamilelikte tekrar gözden geçirmeniz gerekiyor. Hamilelik döneminde yeterli ve dengeli beslenmek, doğacak bebeğinizin ve sizin sağlığınız için çok önemlidir. Çünkü bebek anne karnında 40 hafta boyunca, annenin beslenmesine bağlı olarak gelişir. Temel besin maddelerinin yeterli miktarda ve düzenli olarak alınması ilk şarttır. Hamilelik dönemi, günlük enerji, sıvı, protein, vitamin ve mineral ihtiyaçlarının arttığı bir dönemdir. Düzensiz beslenme sizin ve bebeğinizin sağlığını kötü yönde etkileyebilir.
    İçinizde büyüyen cenin için vitamin, mineral ve proteinli yiyeceklerden yeterli miktarda tüketmek zorundasınız. Yediğiniz sağlıklı besinler, fetüsün daha iyi büyümesini ve gelişmesini sağlayacaktır.
    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, uzmanların verdiği bilgilerden oluşan, hamilelikte temel besin kaynakları yazımızı sizler için hazırladık. Burda bildirilen beslenme planına ve diyet listesine uyarak sağlıklı bir hamilelik geçirebilirsiniz.

    Hamilelikte Temel Besin Kaynakları

    hamilelikte temel besin kaynakları
    hamilelikte temel besin kaynakları

    Kalsiyum
    Hamilelikte kalsiyum alımı sizin ve ceninin sağlığı için çok önemlidir.
    Yeterli kalsiyum alımı güçlü kemik ve dişler demektir.
    Ayrıca kalsiyum bebeğin kas ve sinir sisteminin sağlıklı bir şekilde oluşması için zaruri bir vitamindir.
    Gebeliğin özellikle ilk üç ayında,süt, peynir, yoğurt, ıspanak, sardalye, somon gibi kalsiyum yönünden zengin gıdalar,
    günlük diyet listenizde muhakkak bolca yer almalıdır.

    hamilelikte temel besin kaynakları
    hamilelikte temel besin kaynakları

    Folik Asit
    Folat diye de bilinen folik asit bir B vitaminidir.
    Birçok araştırma gebe kalmadan önce ve erken gebelik aylarında günde 400 mikrogram (0.4 miligram) folik asit almanın,
    bebeklerde ciddi beyin ve omurilik hastalıklarını %70 den fazla azalttığını göstermiştir.
    En çok rastlanan sinir sistemi hastalıklarını; spina bifida ( omurganın kapanmayarak açık kalması),anansefali (beyinin gelişmemesi),
    ve ensefalosel (beyinin kafatası kemiğinden dışarı çıkması) oluşturur.
    Bütün bu sorunlar gebeliğin ilk 28 gününde oluşur.Folik asit hücre büyümesinde ve organ gelişiminde de rol oynar.
    Birleşmiş Milletler Hastalık kontrol ve Korunma Merkezi gebe kalmayı planlayan bayanların günde 0.4 miligram (400 mikrogram)
    folik asit almalarını önermektedir.
    Uygun folik asit alımı büyük önem taşır.
    Gebe kalmadan 1 ay önce ve sonrasında en az 3 ay alınması bebekte sinir sistemi hastalıkları riskini azaltır.
    Gebelik esnasında 800 mikrograma çıkılabilir.
    Bezelye, Mercimek, Kuşkonmaz, Ispanak, Fasulye Yer fıstığı, fındık, Portakal suyu, Tahıl ekmeği, Marul Brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler folik asit içeren gıdalardır.

    hamilelikte temel besin kaynakları
    hamilelikte temel besin kaynakları

    Demir
    Gebelikte demir açısından zengin gıdalarla beslenmek, kırmızı kan hücrelerinin üretimini
    artırır. Bebeğinizin beyin ve vücut gelişimi için demir muhakkak alınması gereken vitaminlerdendir.
    En iyi demir kaynakları; et, balık, yeşil sebze, baklagiller ve tam tahıllardır.

    hamilelikte temel besin kaynakları
    hamilelikte temel besin kaynakları

    B12 Vitamini Ve D vitamini
    Siz ve bebeğinizin sağlıklı kemik, dişlerin inşaası ve korunması için bu vitaminlere ihtiyacınız vardır.
    B12 Vitamin, aynı zamanda gebelikte, bebeğin beyninin düzenli işlemesi ve gelişimine yardımcı olmak için alınması gereken temel besinlerdendir.
    Karaciğer, böbrek, sığır eti, balık, süt, yumurta, peynir de B12 vitamini bulunur.
    D vitamini ise balık yağı, süt ve süt ürünleri, morina balığı yağı, sardalya, uskumru, somon, ton balığı, yumurta sarısı, tereyağı, yulaf ezmesi gibi yiyeceklerde bulunur.

    Su İçmek
    Bebeğiniz ve bedeniniz için gerekli besinlerin sindirimi ve kanın beyne oksijen taşıması gibi hayati fonksiyonlar, su vasıtasıyla gerçekleşir.
    Bu nedenle hamilelikte yeterli sıvı alımı çok önemlidir.
    Günde 2litre yani yaklaşık 8-10 bardak su içmek ideal olanıdır.

    Meyveler
    Meyve yemek hamilelikte ihmal edilmemesi gereken bir konudur.
    Meyvelerin içindeki pekçok vitamin özellikle beta karoten bebeğinizle sizin cilt, göz ve kemik sağlığı için zaruri bir vitamin olan A vitamini sağlar.
    Beta karoten meyve ve sebzelerde bulunur.
    Ispanak, marul, lahana,brokoli, kavun, şeftali, havuç, kayısı, kırmızı ve yeşil biber beta karoten açısından zengin besinlerdir.
    Genel olarak sarı, turuncu ve koyu yeşil sebzeler ile sarı turuncu meyveler beta karoten içeren yiyeceklerdir.

    hamilelikte beslenme
    hamilelikte beslenme

    Proteinler 
    Hamilelik diyet planında olması gereken 10 temel besin kaynağından biri proteinlerdir.
    Proteinler sizin ve bebeğinizin kas ve hücre oluşumunu destekler, sağlıklı bir beden için olmazsa olmazlardandır.
    Yumurta ve tavuk en iyi protein kaynaklarındandır.

    hamilelikte beslenme
    hamilelikte beslenme

    Lifli Gıdalar
    Çoğu hamile kadın, gebelik boyunca kabızlık, şişkinlik gibi sindirim problemleri yaşar.
    Bu sebeple lifli gıdalarla beslenmek, hamilelik diyet planında uyulması gereken kurallardandır.
    Meyveler, sebzeler, hububat ve baklagiller lifli gıdalardır. Hamilelikte lifli gıdalarla beslenmeniz kabızlığı da önleyecektir.

    hamilelikte beslenme
    hamilelikte beslenme

    Karbonhidratlar
    Karbonhidratlar vücutta başlıca enerji kaynağı olarak kullanılırlar.
    Sizin ve bebeğinizin bu doyurucu tahıllara ihtiyacı vardır.
    Hamilelikte ideal karbonhidrat tüketim miktarı günlük alınan besinlerin %40’ını oluşturacak kadar olmalıdır.
    Çoğu besin karbonhidrat içerir ancak en çok ekmek, pirinç, un, tatlılar, çikolata, şeker, meyce, sebze, hamur işleri gibi besinlerde bulunur.

    hamilelikte beslenme
    hamilelikte beslenme

    Yağlar
    Hamilelik diyet planınızda olması gereken besin kaynaklarından biri yağlardır.
    Trans yağlardan uzak durmalı, omega 3 yönünden zengin yiyeceklere yönelmelisiniz.
    Bunlar zeytinyağı, balık türleri ve fıstık ezmesidir.

    İlgili Konular
    Hamilelikte Süt İçmenin Faydaları Tıklayınız
    Hamilelikte Folik Asit Alabileceğiniz 7 Yiyecek
    Hamileyken Mutlaka Yenilmesi Gereken 9 Besin!
    Hamilelikte Yumurta Yemenin Faydaları
    Hamilelikte Yapılmaması Gereken 13 Şey için Tıklayın
    Hamilelere 13 Uzman Önerisi için Tıklayın
    Hamilelikte Temel Besin Kaynakları

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Hamile Kadına Söylenmeyecek 12 Şey

    Hamile Kadına Söylenmeyecek 12 Şey

    Hamilelikte eşine asla söylenmemesi gereken, onu incitebilecek sözler vardır. İşte hamile kadına söylenmeyecek 12 şey!

    Gebelikte kadının tüm hormon sisteminde değişim gözlenmektedir. Eşinizi bu zamanında onu hiç yapmadığı davranışları yapıyor, veya mizacında ummadığınız değişikliklerde görebilirsiniz.
    Hormonların bu oyunu karşısında, sabırla karısına yaklaşan adam takdire şayandır.
    Ancak bu sözümüz eşinin, özellikle bu hasas dönemde gönlünü hoş tutan, onu el üstünde tutan erkekler için…
    Hamile bir kadın gebelik boyunca her zamankinden daha fazla ilgi ve şefkate muhtaçtır.Eğer bir erkek bu dönemi başarıyla atlatamazsa, bu durum ilişkiye zarar verir.
    Hamilelikte eşine asla söylenmemesi gereken, onu incitebilecek sözler vardır. İşte hamile kadına söylenmeyecek 12 şey!

    Hamile Kadına Söylenmeyecek 12 Şey

    Yine mi Yemek Yiyorsun?
    Hamilelikte bazı kadınların iştahı o kadar açılır ki, tabiri caize bir fili bile yiyebilecek duruma gelirler.
    Bu kadının elinde olan bir şey değildir, beden sürekli kendini aç ve beslenme ihtiyacında hisseder.
    Eşinize bu durumda yine mi yemek yiyorsun, yakından korkarım beni de yemek istersin diye takılmak onu rencide edip, kalbini kırabilir! aman dikkat!

    Bu Evin Hali Ne!
    Hamile kadına söylenmeyecek 12 şeyden biri de evin dağınıklığından şikayettir.
    Kadınlar bu dönemlerinde her zamankinden halsiz , bitkin hatta depresif ruh halinde olup, rutin ev işlerini yapmayabilirler.
    Bu tutumlarını görmezden gelip, hoş karşılamalıdır.
    Gebe olan eşinizin bu hassas dönemindeki durumunu hoş göremiyorsanız beyler! ya kendiniz işi yapın veya bir hizmetçi tutun!

    Hamile Kadına Söylenmeyecek 12 Şey
    Hamile Kadına Söylenmeyecek 12 Şey

    Hala mı bebek ismi arıyorsun!
    Kadınlar gebeliklerinde eşsiz bir sevinç içindedirler, içinde büyüyen canlıya bir an önce kavuşmak,
    onu kucağına alıp, hayallerini yaşamak isterler…
    Çok değerli evlatlarına isim verme konusunda da çok titizdirler.
    Onu sık sık isim araştırıyorken bulabilirsiniz. Bu durum gayet normaldir beyler!,
    hayat boyu seslenecekleri evlatlarını, en güzel isimle görmek her kadının hakkıdır.

    Acele Et!
    Eşinizle dışarı yürüyeşe çıktığınızda gebe olan eşinizin sizle aynı tempoda yürümesini beklemek biraz abes olur.
    Çoğu hamile kadın, gebeliğini bebeğe zarar vermemesi açısından dikkatli geçirir,
    hareketleri yavaşlayabilir, daha temkinli hareket edebilirler. İyice hantal oldun, kamblumbağa gibisin diye hakaretler çok çok incitici sözlerdir.
    Acele yok! Anlayışlı olun!

    Sen Ağlıyor musun?
    Bu, hamile kadına asla söylenmemesi gereken 12 şeyden biridir.
    Kadınlar gebeliklerinde o kadar hassaslaşır ki, hiç olmadık bir şeyden,
    hatta belgeselde gördüğü hayvanlar arası anne yavru ilişkisinden bile etkilenip göz yaşı dökebilirler.
    Yoğun duygu dalgalanmalarının en büyük nedeni değişen hormonlardır.
    Hamile bir eşiniz varsa buna alışın ve sakın ola ki yine mi ağlıyorsun,
    yine kendine ağlayacak ne buldun diye kadınınıza takılmayın beyler! ciddiye alabilir:)

    Çocuk Eğitimi Kitabı Görmek İstemiyorum!
    Hamile kadınların doğacak çocukları için hayalleri vardır, onları en güzel şekilde yetiştirmek,
    evlatlarıyla geçen her anı doya doya yaşamak isterler.
    İyi bir evlat yetiştirmek içinde pedagogların hazırladığı çocuk eğitimi kitaplarına merak salabilirler.
    Onu, elinde heran çocuklarla ilgili bir kitapla bulabilirsiniz, size önerimiz beyler bu kitap okumasını sakın eleştirmeyin,
    hatta oturun siz de çocuk eğitimi üzerine uzmanların kitaplarını okuyup, babalığa hazırlanın.

    Hamile Kadına Söylenmemesi Gereken
    Hamile Kadına Söylenmemesi Gereken

    Sanki Ben Hamileyim!
    Hamilelikte eşinizde meydana gelen değişikliklere sitem edip, onun bu durumunu kendinize yük görmek,
    kendinizi sıkıp, ona da yüklenmek kesinlikle uzak durulması gereken davranışlardandır!
    Şayet çok bunaldıysanız çıkın bir hava alın, arkadaşlarınızla buluşun beyler!
    ama sakın ola eşinize stres verip, canını sıkmayın!

    Doktora Ben de Geleyim mi?
    Yok gelmeyin! ne gerek var ki!, nasıl olsa bu kadın bu çocuğa kendi kendine sahip oldu, sizin işiniz ne orda! gidin keyfinize bakın!
    Maalesef eşiyle beraber jinekolağa gitmeyi bile kendine yük sayan çok fazla koca var.
    Bu soru kesinlikle sorulacak bir soru değil! elbette sizin göreviniz henüz anne karnındayken evladınıza sahip çıkmaktır.
    Hem bu konuda özenli davranmanız, eşinizi kendine özel ve iyi hissettirecek, aranızdaki sevgiyi, bağı daha da güçlendirecektir.

    Kötü Gözüküyorsun
    Gebelikte kadınlar çok kilo alıp kendini salabilirler.
    Bu durumdaki kadına fil gibi oldun, şu saçının başının haline bak, saç diplerinde çıkmış gibi, şakayla karışıkta olsa sakın ama sakın eleştirel şeyler demeyin!
    Denilen şeyleri kadın hamilelikten sonra bile unutmaz size içten içe bilenir!

    Senden Memnun Değilim!
    Hamileyken eşiniz halsiz olup sizle ilgilenmeyebilir, çünkü onun ilgiye, sevgi dolu
    bir yaklaşıma ihtiyacı vardır, kendi iç dünyasına çekilebilir.
    Bu durumdaki eşten özel hizmetlerinizi beklemek yanlış bir davranıştır.
    Bırakın 9 ay süresince o keyfine baksın, siz onu rahat ettirmeye bakın, hatta ona güzel bir masaj yapıp, jest yapabilirsiniz:)!

    Şikayet Yok!
    Hamilelik dönemi en güzel geçirme yolu mümkün mertebe eleştiriden uzak durarak, eşinize methiyeler döşemektir.
    Bırakın karınız biraz şımarsın, bu onun hakkı!, hamileliğin sıkıntısı, yeni bir cana kavuşma heyecanı,
    sağlık sorunları bile gebeliğin kadınlar için ne kadar ağır olduğunun göstergeleridir.
    Bu haldeki kadında elbette en güzel şeyleri duymayı hakkediyordur.

    Buna Hazır Değilim!
    Hamile eşiniz neşeyle yanınıza geliyor ve tatlı bir mahcubiyetle çocuğunuzun olacağını söylüyorsa, yüzünüzü asmanız,
    şimdi zamanımıydı gibi şeyler demeniz hamile bir kadına denilebilecek en ağır sözlerdendir!
    Şartlarınız elvermese de, o an çocuk sahibi olmak çok sıcak bir fikir gibi görünmese de
    kesinlikle ama kesinlikle bunu eşinize hissettirmeyin.
    Mümkün mertebe sevinmiş gözükün ve sevincinizi eşinizle paylaşın!

  • Tüp bebek nasıl yapılır?

    Tüp bebek nasıl yapılır?

    Tüp Bebek nasıl olur Tüp Bebek nasıl yapılır?  Tüp bebek nasıl olur ? Tüp Bebek Nedir?

    Tüp bebek uygulaması, kısa ve basit haliyle, kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin yani yumurta ve spermin vücut dışı koşullarda -labarotuvar ortamı gibi- döllenme işlemidir. Tüp bebek işlemi sonucu doğan ilk bebek ise, 1978’de İngiltere’de Dünya’ya gelmiştir. Tüp bebek normal yollar ile hamile kalamayan anne adaylarına uygulanan yardımcı bir üreme tedavisidir. Erkekten alınan spermlerle kadından alınan yumurtanın laboratuvar ortamında birleştirilmesi neticesinde oluşan embriyoların rahme aktarılması prensibine dayanır.

    Neden ilk tüp bebek tercih ediliyor?

    Tüp bebek uygulaması birçok yardımcı üreme tedavisi olsa da genellikle en sık tercih edilen tedavi çeşididir. Bunun sebebi ise, gebelik şansının en yüksek olduğu bir tedavi biçimi olmasından kaynaklanır. İlk önce, tüp bebek tedavisi enfeksiyon ya da cerrahi operasyonlar sonucu tüplerinde kalıcı hasarlar kalan anne adaylarında uygulanmaya başlamıştır. Ardından ise kısırlığa sebep olacak diğer etkenlerin tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Nedeni bilinmeyen kısırlık ya da erkek kaynaklı kısırlıklarla tüp bebek tedavi yöntemi uygulanarak başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.

    Mikroenjeksiyon uyglaması

    Son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon adı verilen yöntem ile, menisinde sperm bulunmayan ya da bulunsa bile sperm sayısının çok düşük olduğu ancak testisinde sperm mevcut olan baba adaylarının tedavisinde oldukça ses getirmiş, bir devrim olarak ilan edilmiştir. Kadınlarda her iki tüpün kapalı olması, sperm sayı, hareket ya da normal sperm miktarının düşük olması, sebebi bilinmeyen kısırlık, şiddetli endometriozis gibi durumlar ve hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanabilir. Tüp bebek tedavisinin süresi uygun görülen tedavi türüne göre değişebilmektedir. Tedavide en sık ve yaygın olarak uzun protokol adı verilen yöntem uygulanır.

    Tüp Bebek nasıl yapılır?

    Tüp bebek uygulamasının 5 aşaması vardır. Tüp bebek aşamalarından birincisi tedavi öncesi görüşme ve en uygun tedavi yöntemini bulmaktır.

    Tüp bebek tedavisi düşünülen adaylarda tedavi, anne adayının adetinin 2. Veya 3. Günü uygulanmaya başlanır. Başlangıç günü ultrason uygulanır. Bunun sebebi, ultrasonda yumurtalıklarda ve rahimde tedaviye başlamaya engel olacak bir sorunun olup olmadığını saptamaktır.

    Anne adayının kanında FSH ve östrojen seviyeleri değerlendirilir. Anne adayının tedavisine başlamak için herhangi bir engel görülmezse; anne adayının yaşı, kısırlık sebebi, kan tahlil sonuçları ve yumurtalık kapasitesi de dikkate alınarak hastaya göre olabilecek en uygun tedavi yöntemine karar verilir. Bunun akabinde tüp bebek uygulaması için yumurta oluşumunu gerçekleştimek adına hormon tedavisine başlanır. Bu döneme kontrollü over sitimulasyonu ismi verilir. Bu dönemde tedaviye yanıtı ve yumurta gelişimini incelemek için belirli zamanlarda ultrason uygulanır, kanda hormon değerlendirilmesi yapılır.

    Yumurtalıkların Uyarılması

    İğne şeklinde hormon barındaran ilaçlara başlanır. Bunun sebebi yeni adet döneminin 3. gününde yumurtalıkların uyarılması içindir. Yumurtalıklardan birden fazla yumurta hücresinin gelişimini sağlamak adına bu ilaçlar uygulanır. Bu hamilelik olasılığını yükseltmektedir. Yumurtalıklarının uyarılma süresi hastadan hastaya değişmektedir. Yumurtalıkların kullanılan ilaca yanıtı, bu sürecin uzunluğunu belirler. Genellikle bu uzunluk 10-12 gün arasında değişmektedir. İki günde bir hormon ve ultrason yardımıyla bu dönemde yumurta gelişimi takip edilir.

    Yumurta Toplanması

    Yumurta hücreleri belli olgunluğa ve büyüklüğe eriştikten sonra, yumurtaların çatlamasına yardım eden hormonal bir iğne ile çatlaması sağlanır. İğne uygulandıktan 34-36 saat sonra yumurta toplama operasyonu gerçekleştirilir. Bu iğne muhakkak zamanında yapılmalıdır. Yumurta toplama uygulaması, sedasyon anestezi yani uyku hali denilen bir hal altında transvajinal ultrasonografi aracılığı ile uygulanır. Bunun sebebi hastanın ağrı hissetmesini önlemektir. Hasta sabah aç karnına alınır. İşlem yaklaşık 20 ile 30 dakika arasında sona erer.

    Bu operasyon esnasında foliküllerin içindeki sıvı toplanır. Sıvıda yumurta bulunup bulunmadığı değerlendirilerek olan yumurtalar toplanır. İlk işlemlemde folikül sıvısında yumurta bulunamayabilir. Bu durumlarda özel bir sıvı yardımı ile folikül içi yıkanır ve folikül içinde kalmış olabilecek yumurtalar bulunmaya çalışılır. Hasta başına yumurta sayısı 10- 12’yi bulabilirken, bu rakam 1’den 40’a kadar da çıkabilir. Çok ender olarak, hiç yumurta toplanamayabilme ihtimali de mevcuttur. Bu işlem sonrası hasta bir iki saat takip edilir ve ardından evine gidebilir. Bundan sonraki aşama ise toplanan yumurtalar içersinde ideal olanların seçilmesi, döllenmesi ve rahim içine transferidir. ”Tüp Bebek Riskleri?” başlıklı yazımda tüp bebek riskleri ile ilgili bilgi vermeye çalıştım.

    Yumurtaların Döllenmesi (Fertilizasyon)

    Yumurta toplama işlemiyle elde edilen MII oosit adı verilen iyi ve döllenebilecek yumurtalar seçildikten sonra, sperm hücre kalitesine bakılarak, klasik tüp bebek ya da mikroenjeksiyon aracılığıyla laboratuvar ortamında döllenmesi sağlanır. Bazı durumlarda döllenme olasılığını arttırmak adına mikroenjeksiyon yöntemi kullanmak daha faydalı olabilmektedir. Sperm hücresi, yumurta hücresini döller ve böylece EMBRİYO meydana gelir. Özel kültür ortamında, döllenmiş yumurtalar, anne adayının rahmine transfer edilebilecek hala gelinceye dek izlenir. İyi ve kaliteli embriyo ayıklanarak rahim içine transferi gerçekleştirilir.

    Embriyo Transferi

    Embriyoların laboratuvar ortamından alınarak anne adayının rahmine transferine embriyo transferi adı verilir. Bu aşama, anesteziye ihtiyaç duyulmayan, hastanın ağrı duymayacağı bir işlemdir. Yumurta toplanma işleminden 48-72 bazı durumlarda ise 120 saat sonra transfer gerçekleştirilir. Transferin ne zaman yapılacağı embriyo sayı ve kalitesiyle ilgili bir durumdur. Trasnfer öncesi rahim ağzı özel sıvılar yardımı ile temizlenir. Rahim içerisine transfer, ince kateter yardımıyla rahim ağzından geçilerek uygulanır. Bu uygulama sonrası rahim içine bırakılan embriyoların bundan sonra kendi kendilerine gelişmeye devam ederek rahime tutunmaları beklenir.

    Transfer edilecek embriyonun sayısı ise, transfer öncesi jinekologla kararlaştırılır. İşlemden sonra, yarım saatlik bir istirahat sonrası hasta evine gidebilir. Transferden sonra elde kalan döllenmiş iyi kalitede embiryosu var ise, dondurularak muhafaza edilebilir. Embriyoların donma ve çözülme uygulaması ardından canlılıklarını koruyabilme şansları %50’dir. Taze embriyolardan daha az bir olasılıkla hamilelik oluşturmalarına rağmen, ikinci bir hamilelik olasılığı tanıyarak gebelik şansını arttırmaktadır. Maliyeti düşürdüğü için de avantajlıdır.

  • Tüp bebek öncesi ne gibi tedaviler uygulanabilir?

    Tüp bebek öncesi ne gibi tedaviler uygulanabilir?

    Tüp bebek tedavisi ile bebek sahibi olmak isteyen çifterin en çok merak ettikleri konulardan biri de tüp bebek için ne kadar beklemeleri gerektiğidir. Her kısırlık durumu tüp bebek tedavisi gerektirmez ve tüp bebek uygulamasından önce bir çok yöntem ile sorun giderilebilir.

    Bu yazıda tüp bebek tedavisi için çiftlerin ne kadar beklemesi gerektiği hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

    Hamilelik gerçekleşmiyor diyebilmek için çiftlerin yeterli ve düzenli olarak bir yıl boyunca ilişkiye girmeleri gerekmektedir. Bu süreden önce gebeliğin oluşmaması normaldir. Bu durumda normal şartlar dışında gebelik oluşmayan çiftlerin yüzde 15 inde bir sorun bulunmazken, tanı bulunan sebeplerde de kadın ve erkeklerde eşit sorunlar gözlenebilmektedir. Bu sorunların büyük bir kısmı günümüzde tedavi edilebilir sorunlardır.

    Çiftler 12 ay boyunca düzenli ve yeterli ilişkiye girmelerine rağmen gebelik gerçekleşmemesi durumunda çeşitli tetkiklerle sorunları bulup, tüp bebek tedavisinden önce neler yapılabileceği araştırılmalıdır.

    Tüp bebek öncesi ne gibi tedaviler uygulanabilir?

    Tüplerde tıkanma tespiti durumunda laparaskopik cerrahi yöntemi ile tıkanık ve yapışıklıklar düzeltilip, her türlü miyomlar alınabilir.
    Yumurtlama sorunu olan bayanlarda ilaç tedavisi ile yumurta çoğaltımı veya çatlaması sağlanabilir. Ki bu yöntem tüp bebek öncesi için mutlaka gereklidir.
    Rahim filmi de hem bir tetkik hem de bazen bir tedavi yöntemi olabilir. Rahime gönderilen özel boyalı bir sıvı sayesinde tıkanıklar tespit edilir, bazen de tüplerdeki yapışıklıkların giderilmesi sağlanabilir.
    •Aşılama yöntemiyle de gebelik gerçekleşebilir. Aşılama, yapılan tetkikler sonrasında bir sorunu bulunmayan bayanlara uygulanan bir yöntemdir. İlk olarak kadınlarda yumurta oluşumu ve çatlaması sağlanır. Yumurta çatladığında erkekten sperm alınıp yıkanarak seçilen spermler kadının tüp kanallarına gönderilerek yumurtalarla birleşmesi sağlanır.
    •Rahimde aşırı yağlanmaya bağlı ve aşırı kilo alımları da bebek sahibi olmaya engel durumlardır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda anne adayına zayıflaması ve egzersiz yapması önerilir. Yağların erimesi ve anne adayının zayıflaması ile birlikte anne adayının yumurtalıkları uyarılır. Baba adayında her hangi bir sorun yok ise şayet anne adayında da her hangi bir sorun yok ise şayet anne adayı gebe kalabilir.
    •Kadın ve erkek de sigara kullanımı var ise şayet sigara kullanımına son vermeleri istenir. Bebek sahibi olmalarına sigara kullanımının ne kadar engel olduğu tüm detayları ile anlatılır.

    Eğer bu tedavilerden sonrada gebelik oluşmuyor ve bir takım sorunlar var ise,

    Örneğin;
    Kadının tüplerinin tıkalı, hasarlı olması veya alınmış olması durumunda,
    Tüplerin ve ya rahim içinin yapışık olması durumunda (kimi zaman tüpler açık gibi görülse de daha önceden geçirilmiş apandisit gibi cerrahi müdahalelerde tüplerde yapışıklık meydana gelebilir) bu durum olağan bir durum olup ancak hekimler tarafından tespit edilmektedir.
    Yumurtlama sorunu olan bayanlarda ilaç tedavisi uygulanmasına rağmen kadında yumurta gelişimi olmaması gibi durumlarda
    Endometriozis (çikolata kisti) hastalığının yumurta gelişimine olumsuz etkisi ile gebe kalmayı engellemesi,
    Erkeğin sperm sayısının yetersizliği, hareket ve şekil bozukluğu gibi durumlarında,
    İzah edilemeyen gebe kalma sorunu yaşayan bayanların yaşlarının ilerlemesi söz konusu olduğunda,
    Yine yaşı ilerlemiş özellikle 38 ve üstü yaşlardaki çiftlerin bebek sahibi olmak istediklerinde,

    Genetik tanı uygulaması gereken durumlarda, hemen tüp bebek uygulaması yapılmalıdır.

    Eğer bu tür sorunlarınız yok ve izah edilemeyen gebelik sorunu yaşıyor iseniz, doktorunuzun tavsiye edeceği bir zaman da tüp bebek yöntemini yaptırabilirsiniz. Hemen her çift tüp bebek tedavi yöntemini deneyerek evlat sahibi olmaya engel birçok sorunu bu yöntem sayesinde kolaylıkla aşabilir.

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

  • Megan Fox yine hamile

    Megan Fox yine hamile

    Geçtiğimiz yıl ilk çocuğunu dünyaya getiren Megan Fox’un ikinci çocuğuna hamile olduğu öğrenildi.

    Hamilelik haberini doğrulayan Fox’un reklamcısı Leslie Sloane Zelnick, NY Post’a yaptığı açıklamada, “Megan’ın, kocası Brian ile birlikte ikinci çocuğunu beklediğini teyit edebilirim, çift çok mutlu” dedi.

    2010 yılında evlenen Fox ve Green’in, Noah isminde 9 aylık bir oğulları bulunuyor.

    Halihazırda “Teenage Mutant Ninja Turtles” isimli filmin çekimleriyle meşgul olan Fox’un, hamileliğinin erken safhalarda olduğu ve dolayısıyla hamileliğinin setteki işini etkilemediği belirtildi.

    Bu arada önceki dönemlerde yaptığı bir açıklamada bir çocuk daha istediğini işaret eden Fox, “Benim için esas tatmin, oğlumla birlikte olmak. Tüm hayatım boyunca tek yapmak istediğim bir bebek sahibi olmaktı, ve şimdi bunu yaptım. Noah’a verebildiğim kadar kendimi vermek istiyorum. Ayrıca daha fazla çocuk sahibi olmak istiyorum. Gönlümde olan bu” demişti.

  • Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile sperm üretme sayesinde kanser tedavisi gören veya zayıf sperme sahip olan erkekleri baba olma hayallerine kavuşturacak

    Testislerden alınan doku örneklerini laboratuvar ortamında geliştiren uzmanlar, döllenmeye imkan veren sperm üretmeyi başardı.

    Dünya ‘kök hücre’ araştırmalarını büyük bir heyecanla takip ediyor. Henüz deney aşamasındaki çalışmaları yürüten araştırma merkezleri, tedavi amaçlı uygulamalara da imza atıyor. Bunların bazılarında elde edilen başarılı sonuçlar, bilim adamlarını daha da umutlandırıyor. Ancak bu münferit sonuçlara bakarak kök hücre ile kanser, alzheimer, parkinson, felç ve benzeri çaresiz hastalıklar yenilmek üzere” demek için henüz çok erken.

    Erkek kısırlığını yakın gelecekte bitirecek gelişme

    Kök hücre araştırmaları Türkiye’de de yapılıyor. Yağ dokusu kaynaklı yetişkin kök hücre çalışmaları yapılmakta, “Kök hücre çalışmalarının en önemli amacı günümüzde tedavi imkanı olmayan kronik hastalıkları, kanseri, yaşam kalitesini düşüren alzheimer ve parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları tedavi etmek ve organ yetmezliğinden kaynaklanan problemleri gidermektir. Hedeflenen amaç bugün tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasına karşın elde edilen gelişmeler bu ölümcül hastalıkların yakın gelecekte kök hücreler kullanılarak tedavi edilebileceğini göstermektedir

    Kök hücre çalışmalarının tek amacı uygun şartlarda uygun kişilere hücre nakli yaparak hastalıkların tedavi edilmesi değil. Tedavi edici ilaçların geliştirilmesi ve hastalıkların daha iyi tanınması da hedefler arasında.

    -Kök hücre çalışmalarında neler hedefleniyor ?

    Kök hücreyi yapabilmeyi yardımcı üreme teknikleri sağlıyor. Kaynak embriyo ya da embriyo dışı dokular. Embriyodan elde edilen kök hücrelere inanarak bu işe başladık. Bilimde ileriyi hayal edebilmek ve görebilmek önemlidir. Ama hayal bilgiler doğrultusunda oluşmalıdır.

    Hedef, bugün için tedavisi imkansız hastalıkların tedavisini sağlamak. En önemlisi, kısırlıktan önce, hayatı tehdit eden ve bugün için net bir tedavisi olmayan hastalıkları tedavi etmek. Çevremizde çok fazla kanserli var. Önemli bir kısmı yemek borusu kanseri. Tedavisi yok. Acaba kanser tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olabilir mi ?

    Ayrıca ilerleyici romatizmal hastalıklar, alzheimer ve parkinson gibi ilerleyici beyin hastalıkları var. Bunlar kanserden daha ağır. Kanserde en azından, kişi belli süre acı çekip sonra kaybediliyor. Ama ilerleyici beyin hastalıkları, bütün yaşam boyunca devam ediyor. Stefan Hawkinks, inanılmaz bir beyin ama ALS hastası. Suna Kıraç da öyle. ALS’li çok hasta var Türkiye’de. Bunların yanında çocuklarda sık görülen lösemi gibi kanser tipleri. Acaba hücre ve doku nakli kanser tedevisi için bir alternatif olabilir mi ?

    Bugün için şeker hastalığı çok önemli. İnsanı kısa sürede öldürmüyor, ama yaşam kalitesini çok azaltıyor. Yaşam kalitesini azaltan başka hastalıklarda da aynı şekilde kullanılabilecek mi diye düşünerek yola çıktık.

    Bugünkü ileri teknolojiye rağmen tedavi edilemeyen iki grup hasta var. Biri hiç sperm üretimi olmayan erkekler. Testislerden biyopsi alınsa dahi, hiç sperm gelişimi olmayan erkekler var. Bunlarda büyük ihtimalle genetik faktörler, spermi oluşurken belli bir noktada durduruyor. Bloke ediyor. Bu blokajın ötesine geçirebilir miyiz? Daha ileri hücreler elde edebilir miyiz ? Bugün için cevap hayır. Bir sürü şey denendi ama hiçbiri bu tür erkeklerin tedavisine imkan vermiyor.

    Sperm üretimi olmayan erkeklerde, kök hücreden sperm hücrelerini elde edebilmeyi hedefleniyor. Bu birden hareket eden sperm hücrelerini elde etmek anlamında değil. Dölleyebilecek özellikte olan, daha ilkel de olsa sperme giden o ara hücreleri elde edebilmek ve bunları kullanarak döllenmeyi sağlamak.

    Kadınlarda da, yaşlanmış, yumurta sayısı azalmış ya da bitmiş olanları tedavi edilememektedir. Acaba bu kadınlarda da olgun bir yumurtayı değil ama, olgun yumurtanın önceki hücrelerini kök hücreden elde edip sonra bunları olgunlaştırarak kullanabilir miyiz diye düşünülmektedir. Fakat bu uzak bir hedeftir.

    -Hükümetin bu çalışmalara bakışı ?

    Çok gelişmiş olduğunu iddia eden birçok ülkede uygulanmayan ama insanlığın faydası için olan uygulamalar bugün Türkiye’de uygulanabiliyor. Türkiye’de başkasına ait sperm ve yumurta kullanılmıyor. Bu, birçok yönüyle tartışılabilir. Ama Türkiye’de embriyoda genetik tanı yapmaya müsade ediliyor. Bu çok önemli. Bu tıbba aydın bir bakış açısıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın insan klonlamasına karşı tamamen negatif baktığı kesin. Cinsiyet tayinini yasakladığı kesin. Ama bunun dışında şarlatanca olmayan ama insanlığın hayrına olabilecek çalışmaları kesinlikle destekleyeceğini düşünülmektedir. Burada embriyolardan elde edilen kök hücreler ne kadar etiktir diye bir tartışma konusu olabilir. Bakanlığımızın ve diğer ilgili mercilerin, araştırma ve insan sağlığını tedavi etme amaçlı ise buna sıcak bakacağını biliyorum. Kullanılamaz diye bir karar çıkmaz.

    KÖK HÜCRE NEDİR ?

    Kök hücreler, ‘yetişkin’ ve ‘embriyonik’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yardımcı üreme tekniklerinde arta kalan ya da kullanılamayacak durumda olan embriyolar, çiftlerden izin alınarak kök hücre çalışmalarında değerlendirilebiliyor.

    Hücre, bir canlının en küçük hayati parçası. Canlının sağlığı, hücrelerin yeterince kendini yenilemesine, özelliklerini kaybetmemesine ve hastalık yapıcı her türlü unsura karşı dirençli olabilmesine bağlı. Kök hücreyi insan sağlığı için son derece önemli kılan sebep, sınırsız çoğalma özelliğine sahip olması. Uygun ortamı bulduğunda organ ve dokuyu oluşturan hücre tiplerine dönüşebiliyor. Kök hücre, gereken organlarda hücre yenilenmesine ve bazı hasarlı dokuların iyileşmesine imkan tanıyor. Kök hücreyle ilgili çalışmalar aslında 50 yıl öncesine dayanıyor. Kemik iliğindeki yetişkin hematopoetik kök hücrelerin kan hücrelerine dönüştüğünün keşfi, kan kanserinde dönem noktası oluyor. Günümüzde kemik iliğindeki kök hücrelerin kan haricinde kas, kemik ve damar hücrelerine dönüşebildiği görüldü. Ayrıca yetişkin tip kök hücrelerin, sadece kemik iliğinde değil; sinir, kas, karaciğer, göz ve deri gibi organ ve dokularda bulunduğu da artık biliniyor. Arayışlar sonucunda 1998’de insan embriyosundan kök hücre elde edildi. Bu bir çığırdı. Çünkü, embriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerdeki sınırlılığın aksine, insan vücudundaki tüm hücre türlerine dönüşebilme özelliğine sahipti. Emriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerden daha elverişli olmasına rağmen, kanser oluşma riski, doku uyumu problemi ve etik kaygılarla kliniklerde test amaçlı kullanılmaya başlanmadı. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda yağ dokusunda da yetişkin tip kök hücreler olduğu belirlendi.

    Testis dokusu alındı
    Nature Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, Takehiko Ogawa başkanlığındaki ekip, testisten alınan dokulara gerekli protein ve diğer besinleri vererek sperm oluşmasını sağladı. Buluşun özellikte kanser tedavisi gören erkeklere yeniden çocuk sahibi olma imkanı vereceği söyledi. Ayrıca dokudan elde edilen spermin, dünya çapındaki milyonlarca kısırlık tedavisi gören erkek için de umut ışığı olduğu belirtildi.
    Buna göre tamamen kısır veya döllenmeyi sağlayamayan zayıf sperme sahip olan erkeklerin spermleri laboratuvar ortamında geliştirilecek. Böylece erkeklerin kısırlığı tamamen tarih olacak ve başka birisinden sperm almalarına gerek kalmayacak. Tekniğin ayrıca donmuş testisler üzerinde bile işe yaradığı belirtildi. Ogawa, “Bir sonraki hedefimiz kadın için laboratuvar ortamında yumurta üretmek” diye konuştu.

    Henüz çok az hastada denenen ve bir kısmında olumlu neticeler alınan uygulamaların hala araştırma aşamasında ve gelişmeler umut verici. Ergenliğe girmeden önce kanser tedavisi geçirmek zorunda olan erkek çocukları için ileride çocuk sahibi olabilmeleri amacıyla, ‘Kök hücreden sperm hücrelerinin üretilmesi yolunun açıldığına’ dikkati çeken aratırmacılar, “Bu yöntemle, kanser tedavisi öncesi testis dokusu dondurularak, tedavi sonrasında sperm hücresi üretebilen kök hücreleri geri nakletmek mümkün oldu” diye konuştu.

    Kök hücreden sperm üreten hücre!

    İnsan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.

    Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.

    Yumurta ve sperm hücrelerinin üretilimin sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığı bir gerçektir.

  • Embriyoscope hangi vakalara önerilir?

    Embriyoscope hangi vakalara önerilir?

    Embriyoscope Hangi Vakalara Önerilir?

    Kısa bir süre önce bebek sahibi olmaya çalışan çiftlerin hayatına giren Embriyoscope acaba hangi vakalarda önerilmelidir? Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op.Dr. Süleyman Tosun, “Bu teknoloji ile sağlıklı olan embriyoları seçerek bebek sahibi olma şansını artırırken birçok aile için umut oldu” dedi.

    Embriyo İzleme Sistemi embriyolarının anında ve sürekli olarak tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan, istenilen anda değerlendirilmesine imkanı sağlıyor. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, Embriyoscope’un hangi vakalarda kullanılabileceği konusunda bilgi verdi:

    “Günümüzde on milyona yakın çift infertilite sorunu yaşıyor. Embriyo seçimini iyileştirme-değerlendirme programlarını geliştirmek amacıyla kullanılan EmbryoScope adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’ile sağlıklı olan embriyoları seçerek başarı oranını artırdı. Bu sistem ileri yaşlarda yumurta sayısı az olan veya sperm problemi olan aileler için gebelik şansını artırmada umut oldu. Ayrıca teknoloji daha önceden tüp bebek denemesi olup embriyo kalitesi düşük olduğu için gebe kalamayan 35 yaş üstü kadınlara, yumurta rezervi azalmış anne adaylarına, sperm parametresi (sayısı, şekli, hareketliliği,vb) problemi yaşayan çiftlere önerilir. Embriyo İzleme Sistemi aynı zaman da embriyolarının anında ve sürekli olarak tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan, istenilen anda değerlendirilmesine imkanı sağlıyor.

    Embriyoscope  çünkü;

    *Embriyoyu dış ortamdan soyutladığı için gelebilecek zararları (toz, havadaki yabancı cisimler, ışık, vb.)  ortadan kaldırıyor.

    *Embriyo saniye saniye izlendiği için tam bölünme saatleri tespit edilip, en kaliteli zamanda bölünmüş embriyoları seçme şansı yakalanır.

    *Günde bir kez kullanılan yöntemlerde embriyo çıkarılıp bölünmesi takip edilebilirken Embriyoscope teknolojisinde embriyonun saniye saniye gözleme şansı vardır. Dolayısıyla içlerinden en kaliteli embriyo seçilip anne adayının rahmine yerleştirildiği için gebelik şansı artırılabilir.

    *Embriyo transferi çok önemlidir. Embriyo transferi kanunla sınırlandırıldığı için bu yöntemle en iyi embriyoyu seçip çiftin evlat sahibi olma şansı artırılır.

    *Daha ideal şartlarda embriyo gelişimi takip edildiği için geriye kalan embriyoların dondurma şansı artar.

     

     

     

     

     

  • Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Doğmamış Bebeğin Sağlık Testi

    Sağlıklı çocuk sahibi olabilmek için gebelik sürecinin en erken döneminde yapılacak Prenatal Tarama Testleri bebeğin gelişimi hakkında bilgi verir. Unutmamak gerekir ki her hamile kadın kromozomal bozukluğu olan bir bebek sahibi olma riski ile karşı karşıyadır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Burçak Erzik konuyla ilgili bilgi verdi…

    Anne karnındaki bebeğin sağlık durumundaki riskleri tespit etmek üzere uygulanan bazı testler vardır. Bunlar tanı değil riski belirleyen testlerdir. Konuyla ilgili Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Burçak Erzik şu bilgileri verdi…

    1.Trimester Tarama Testi / İkili Test     

    Nt Ölçümü (Ense kalınlığı ölçümü)

    1. TMTT gebeliğin 11-14. haftaları arasında yapılan bebeğinizin sağlık durumu hakkında bilgi veren prenatal bir testtir.

    1. TMTT iki basamaktan oluşur;

    * kanda gebeliğe özgü 2 maddenin değerlerinin ölçülmesi (PAPP-A, free BhCG)

    * ultrasonografi ile ölçülen nukal translüsensi (bebek baş ve vücuduyla tam yan pozisyondayken ense arkasındaki serbest dokunun kalınlığı)

    Yaş, kan testleri ve ultrason bulguları bir araya getirilerek fetusta Down Sendromu (trizomi 21) veya Edward Sendromu (trizomi 18) olma olasılığı hesaplanır. Risk belirleyen bir tarama testidir, tanı testi değildir. Ense kalınlığındaki artış aynı zamanda yapısal kalp ve iskelet sistem bozukluklarına da işaret edebilir.

    Test sonucunda risk seviye düşük ise 1. TMTT %85 doğrulukla sağlıklı bir gebeliği işaret eder. Risk seviyesi yüksek ise tanı testleri olan koriyonik villüs örneklemesi veya amniyosentez uygulamasını düşünebilir.

    1. TM taraması rutin prenatal takibin önemli bir testidir. Yapılması herhangi bir risk içermez. Test öncesi anne adayının aç olmasına gerek yoktur. Ultrason muayenesi ve kan testi aynı gün içinde yapılır.

    1. TM Tarama Testi sonucu bebeğin Down Sendromu ve Edward Sendromu için taşıdığı riski belirler, örneğin 1/1000 gibi. Genel olarak risk 1/300 ve üzerinde ise test pozitif olarak kabul edilir ve tanı testi uygulaması gerekebilir.

    Test sonuçları değerlendirirken unutmamak gerekir ki, 1. TMTT bebeğin down sendromu veya edwards sendromu taşıma riskini belirler. Düşük risk bebekte bu sendromların olmadığını garantileyemeyeceği gibi yüksek riskte bebekte kesinlikle sendrom olduğunu göstermez.

    Amniyosentez gibi girişimsel tanı testlerinin uygulanmasını gerektirir. Girişimsel tanı testleri Down sendromu veya Edwards Sendromunun saptanmasının tek kesin yöntemidir.

     

    2. Trimester Tarama Testi    Üçlü Test / Dörtlü Test

    2. TMTT gebeliğin 16-20. haftaları arasında yapılan bebeğinizin sağlık durumu hakkında bilgi veren doğum öncesi bir testtir.

    2. TMTT gebenin kanında bulunan biyokimyasal ölçümlere dayanır;

    * Alfa-fetoprotein (AFP)  bebeğin karaciğeri tarafından üretilen bir proteindir.

    * Human Koriyonik Gonadotropin (HCG) plasenta tarafından üretilen bir hormondur.

    * Estriol (E3) plasenta ve bebeğin karaciğeri tarafından üretilen bir hormondur.

    * Inhibin A plasenta tarafından üretilen bir hormondur.

    Üçlü test AFP, HCG ve E3, dörtlü test ise bunlara inhibin A değerlendirmesinin eklenmesi ile yapılır.

    2. TM taraması doğum öncesi takibin önemli bir testidir. Ancak 1. TMTTnin daha yüksek oranda güvenilir olması ve daha erken haftada uygulanması nedeniyle günümüzde kullanılma oranı azalmıştır. Yapılması herhangi bir risk içermez. Test öncesi anne adayının aç olmasına gerek yoktur. Ultrason muayenesi ile fetusun gelişimsel haftası saptanır ve kan testi ile risk belirlenir.

    Test sonucunda risk seviyesi düşük ise 2. TMTT %75 doğrulukla sağlıklı bir gebeliği işaret eder. Risk seviyesi yüksek ise tanı testi olan amniyosentez uygulamasını düşünülebilir.

    2. TMTT bebekte hangi yapısal ve kromozomal bozuklukları taşıma riskini belirler?

    • Spina Bifida – bebeğin gelişmekte olan spinal kordunun (omuriliğinin) çevreleyen kemik (omurga) ve cilt dokusu tarafından tam olarak kapatılmaması sonucu oluşan ciddi bir doğum kusurudur.
    • Anensefali – beyin dokusunun yetersiz geliştiği ve kafatası bütünlüğünün korunmadığı durumdur, yaşamla bağdaşmaz.
    • Down Sendromu (trisomy 21) – zeka geriliği ve diğer tıbbi problemlerin eşlik ettiği genetik bir anomalidir.
    • Edwards Sendromu (trisomy 18) – ciddi zeka geriliğine yol açan genetik bir anomalidir, genellikle en fazla 1 yaşına kadar yaşayabilirler.

    2. TMTT sonucu, bebeğin Down Sendromu, Edwards Sendromu ve Nöral Tüp Defekti için taşıdığı riski belirler. Örneğin 1/1000 gibi. Genel olarak risk 1/250 – 1/300 ve üzerinde ise test pozitif olarak kabul edilir ve girişimsel tanı testi olan amniyosentez uygulaması düşünülebilir.

    Test sonuçları değerlendirilirken unutmamalıdır ki, 2. TMTT bebeğin gelişimsel veya kromozomal bozuklukları taşıma riskini belirler. Düşük risk bebekte bu sendromların olmadığını garantileyemeyeceği gibi yüksek riskte bebekte kesinlikle sendrom olduğunu göstermez. Girişimsel tanı testleri Down Sendromu veya Edwards Sendromu’nun saptanmasının tek kesin yöntemidir.

  • Gebelikte cinsel yaşam

    Gebelikte cinsel yaşam

    Dr. Özalp, anne adayının geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adaylarının da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşadıklarını kaydetti.

    Gebeliğin, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç olduğunu belirten Op. Dr. Pınar Özalp, “Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi, gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır” dedi.

    Anne adaylarının, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Pınar Özalp, şunları söyledi:

    “Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleriyle paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa, gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.”

    CİNSEL İLİŞKİYE ENGEL SORUNLAR ÖNEMSENMELİ
    Sağlıklı bir gebeliğin; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmadığını, gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebileceğini belirten Özalp, “Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir” diye konuştu.

    DOKTORUNUZLA KONUŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN
    Anne adaylarının eşleriyle birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve ön yargılarını mutlaka doktoru ile paylaşması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Pınar Özalp, “Sorunların çözümüyle ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak, gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Hamileler bu testleri mutlaka yaptırmalı!

    Hamileler bu testleri mutlaka yaptırmalı!

    Bir asır önce temelleri oluşturulan gebelik takibi, hem annenin hem de bebeğin sağlığı için yaşamsal öneme sahip…

    Gebelik takibi önceleri 16. haftada başlatılıyor ve ayda bir kez yapılan rutin takipler, 30. haftadan sonra genellikle 2 haftada bir, 36. haftadan sonra ise haftada 1 olarak doğuma kadar sürdürülüyordu. Bunun nedeni ise gebelik zehirlenmesi (preeklamsi) ve ani başlayan kanamalar gibi çeşitli komplikasyonların hamileliğin ikinci yarısından sonra görülmesiydi. Oysa son yıllarda tıp teknolojisindeki gelişmeler ve bilgi birikimi sayesinde anne ile bebeğin yaşamını tehdit edebilen pek çok komplikasyon 3 basit yöntemle hamileliğin henüz ilk haftalarında belirlenebiliyor; anne adayının öyküsünün alınması, kan tahlili ve ultrason muayenesi.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Önderoğlu, bu 3 yöntemle anne ve bebekte hangi sağlık sorunlarının tespit edilebildiğini anlattı. Prof. Önderoğlu, 11.14. haftalar arasında yapılan tek bir muayene ile anne ile bebeği düşük veya yüksek riskli grup olarak ayrılabildiğini belirterek şunları söyledi:

    “Özellikle ilk üç ay sonunda kontrollerin yapılıp, bundan sonraki bakım programlarının kişiye ve ihtiyaca özgü yeniden planlanması hem anne hem de bebek için yaşam kurtarıcı oluyor. Çünkü bu sayede sağlık hizmeti çok daha verimli ve etkili verilebiliyor. Riskli gruplar erken dönemde belirlendiğinde anne veya bebekte oluşabilecek gebelik kayıpları, erken doğum, doğum öncesi kanamalar, büyüme geriliği, preeklamsi ve Down Sendromu gibi ciddi komplikasyonlar tespit edilerek, önlenebiliyor ya da sorun hafifletilebiliyor. Dolayısıyla her anne adayının 11-14. haftalar arasında, en ideali ise 12. haftada kontrole gelmesi çok önemli.”

    MUAYENENİN 3 SİLAHŞÖRÜ: ÖYKÜ, TAHLİL, ULTRASON
    1- Annenin öyküsü: Muayenenin ilk adımında anne adayına daha önceki hamilelikte erken veya ölü doğum, gebelik tansiyonu, gebelik zehirlenmesi, bebeğin anne karnında iyi büyümemiş olması gibi sorunların olup olmadığı soruluyor, yapmış olduğu doğum varsa bunun tam bir hikayesi alınıyor. Anne öyküsünün alınması yüksek risk taşıyan ve doğumu 34 haftadan önce yapılma tehlikesi olan anne adaylarını seçebilme ve önlem alma şansını sunuyor.
    2- Kan tetkikleri: Anne adayının kan grubu, RH faktörü ve tam kan sayımı, geçirmiş olduğu enfeksiyonların araştırılmasının yanı sıra bu döneme ilişkin bazı özel hormon ve plasental proteinlerin bakılarak, anne yaşı ile gebelik haftasının birleştirildiği birinci ilk üç ay testi yapılabiliyor. Elde edilen test sonucu olasılık hesabı ile anne adayının kromozom anomalili bebek doğurma, preeklampsi ve buna bağlı büyüme geriliği riskleri sayısal olarak tespit ediyor. Çok yüksek risk taşıyanlar ile düşük risk taşıyan gebelerin ayrımına da böylece olanak tanınıyor. İlk trimester kan testinden en iyi sonucun alınabilmesi için bu test, ultrasonografi ile bakılan bebeğe ilişkin bazı özel ölçümlerle birleştiriliyor.
    3- Ultrasonografi: 11-14 hafta arasında yapılacak ultrasonografi ile gebeliğe ilişkin pek çok bilgi alınabiliyor. Bu dönemde özellikle ense saydamlığı ölçümü birinci trimester tarama testi olarak biyokimyasal değerler ile kombine edildiğinde ve gerekirse kalbe uygulanan duktus venozus doppleri, kalp kapağı doppler ölçümlerinin yanı sıra burun kemiği değerlendirilmesi ile bebekte down sendromu gibi önemli kromozom anomalilerinin tahmin edilme şansı yüzde 90’lara ulaşıyor. Aynı zamanda çok erkenden bebekte majör yapısal anomalilerden anensefali, karın ön duvar anomalileri, mesane ve ağır nörolojik sistem anomalileri de görülebiliyor.

    HANGİ RİSKLER TESPİT EDİLİYOR?
    Prof. Dr. Lütfü Önderoğlu, hamileliğin ilk 3 ayında yapılan kontrollerde tespit edilip, alınan tedbirler ve tedavilerle ortadan kaldırılabilen veya zararları büyük oranda hafifletilebilen riskleri şöyle sıraladı:
    ANNE ADAYINDA…
    Gebelik hipertansiyonu: Anne adayının tansiyonunun 140/90 mmHg ve üzerinde seyretmesi, beraberinde böbrekten idrara protein kaçağı olmasına preeklampsi, bir başka deyişle gebelik zehirlenmesi adı veriliyor. Yüzde 6-8 sıklıkla rastlanan hamilelik zehirlenmesi annede beyin kanamasından akciğer ödemine, görme kaybı, böbrek ve kalp yetmezliğinden ölüme kadar çok ciddi tablolara yol açabiliyor. Anne karnında bebekte büyüme ve gelişme geriliği olabiliyor, plasentanın erken ayrılma riski de artıyor.
    Erken doğum: Özellikle 34 haftanın altında gerçekleşen doğumlar sonucunda bebek ölümleri ve nörolojik kalıcı hasarlarla karşılaşılması bugün için en başta gelen sorun olarak görülüyor. Önceki gebeliklerde erken doğum, erken su kesesi açılması gibi öykü alınması ve mevcut gebelikte rahim ağzı ile kanalın sonografik takibi bu yönde yüksek risk taşıyan gebeliklerin saptanmasına yardımcı oluyor.

    BEBEKTE…

    Down Sendromu: 11- 12 haftada anne yaşı, kan tetkikleri ve ultrasonografi takibinden alınan sonuçlar birleştirilerek bebekte kromozom anomali riski tespit edilebiliyor. Eğer bebek yüksek risk grubundaysa, örneğin down sendromu riski yüzde 1 civarında ise koriyon villüs biyopsisi önerisi yapılarak erkenden kromozom analizine olanak sağlanabiliyor. Yapılan bu birinci trimester taraması ile kromozom anomalileri yüzde 90 oranında tahmin edilebiliyor. Fetal anomaliler: 11-14 hafta sonografisi ile majör anomalilerin önemli bir bölümü tanınabiliyor. Örneğin bebeğin kafatası ve beyin dokusundaki gelişme sorunu, karın ön duvarındaki açıklık, dışarıya doğru fıtıklaşan bağırsak veya karaciğer, idrar kesesinde tıkanıklık veya dev bir idrar kesesi tespit edilebiliyor. Ayrıca gebeliğin ilerleyen dönemlerinde kendini gösterebilecek kalp anomalileri ile iskelet sistemine ait anomaliler hakkında ön fikir elde edilebiliyor ve bu gebeler yakın takibe alınabiliyor.

    Büyüme ve gelişme geriliği: Yetersiz gelişme ve büyüme nedeniyle anne karnında ölüm olabileceği gibi doğum sonrası kalıcı özürler de gelişebiliyor. Bu bebeklerin önceden tespiti, daha farklı bir takip önerilmesi ve gerekirse erkene alınabilecek doğum kararları ile anne ile bebeğin yaşamları kurtulabiliyor.

    Gebelik – Hamilelik hakkında bilgi için tıklayın…