Etiket: anne adayı

  • Erken Gebelik Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Başlar?

    Erken Gebelik Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Başlar?

    Erken gebelik belirtileri başlaması kişilerin vücuduna göre değişkenlik gösterir. Vücutta içten ilk haftadan itibaren ciddi değişimler yaşansa da çoğu kişi tarafından anlaşılmaya bilir.

    Hamilelik İlk Hafta Belirtileri Nelerdir?

    Hamilelik belirtileri ilk hafta itibari ile gözükebilir. Ancak herkesin vücudu aynı zamanda aynı tepkileri vermez. Her kadının vücudu kendine özgü olduğundan geleneksel hamilelik belirtileri dışında da belirtiler ile karşılaşılabilir.

    En yaygın olarak karşılaşılan hamilelik belirtileri ise şu şekildedir;

    • Adet gecikmesi (İlk andan itibaren)
    • Mide bulantısı ve kusma (6. Haftasından itibaren)
    • Göğüslerde ağrı ve hassasiyet (İlk andan itibaren)
    • Ani duygu değişiklikleri (İlk andan itibaren)
    • Baş dönmesi (İlk haftadan itibaren)
    • Kanama – ufak lekelenme (İlk haftadan itibaren)
    • Sıklıkla tuvalete çıkma ihtiyacı
    • Kokulara karşı aşırı hassasiyet

    Hamilelik Testi Ne Zaman Yapılmalı?

    Yüzde yüz hamilelik belirtileri vücutta görülmeye başlansa da kesin olarak hamilelik testi ile anlaşılır. Testi yapmak isteyenler ilk olarak adet takvimlerini kontrol etmelidir. Bunun yanında yukarıdaki belirtiler de gözleniyorsa hamilelik testini evde veya hastanelerde yaptırabilirler.

    Gebelik Testi
    hamilelik testi nasıl yapılır

    Evde yapılan testte daha doğru sonuç için bir iki hafta arayla tekrarlamalısınız. Ancak en kesin sonuç için hastanelerde hamilelik testi yaptırmalısınız. Dilerseniz Eczaneye Gitmeden Hamilelik Testi makalemizden faydalanabilirsiniz.

    Erken Gebelik Testi Ne Zaman Yapılmalı?

    Erken gebelik testini sabah uygulamalısınız. En iyi sonucu sabah vermektedir. Sabah ilk önce idrarınızı plastik bir kap veya kaseye koyun. Şerit testi alıp idrar koyduğunuz kabın içine koyun ve 5 dakika beklemelisiniz. Regl bir gün geçikme var ise bu test yüzde doksan doğru çıkar. Kesin sonuç için mutlaka kan tahlili yaptırın.

    Hamilelik ve Gebelik Testi Markaları ve Fiyatları

    Predictor Gebelik Testi
    Predictior Gebelik Testi Fiyat 2019: 20.00 TL
    Piyasada kaliteli olarak bilinen ve fiyatı 2019 itibari ile 17.90 TL olan Predictor gebelik testini yapmak için, test çubuğunun ucunda bulunan emici kısma idrar denk gelecek şekilde tutabilir ya da temiz bir kaba idrarınızı yaptıktan sonra çubuğu o kaba batırabilirsiniz. Ardından 3 dakika bekledikten sonra eğer sonuç penceresinde 2 pembe çizgi görüyorsanız hamilesinizdir. Bir çizgi diğerine göre daha soluk olsa bile testin pozitif olduğu anlamına gelir. Eğer bir pembe çizgi varsa hamile değilsin demektir.

    Önemli Bilgi : Çıkacak olan ikinci çizgi 3 dk içerisinde çıkması gerekmektedir. Daha sonradan çıkan çizgilerin geçerliliği yoktur.

    Diğer markalar ve hamilelik testi fiyatları için kaynak linkine tıklayın.

    https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/gebelik-testi-markalari-ve-2019-fiyatlari-evde-gebelik-testi-ne-zaman-yapilmali.1114392/

    Gebelik testinde tek çizgi ne anlama gelir?

    Adet döneminiz geçikmiş ise hamile olma ihtimalinizin ilk göstergesidir.

    Evde hamilelik testi yaptınız ve sonuç 1 çizgi ise negatiftir. Gebe değilsinizdir. Eğer 2 çizgi ise pozitif olur. Gebe olduğunuzu gösterir.

    Erken Gebelik Belirtileri Nelerdir?

    Hamileliğin ilk 4-5 haftası ciddi belirtiler gözlenmektedir.

    Erken Hamilelik Belirtileri
    Erken Gebelik Belirtileri

    1. Adetinizin gecikmesi

    Bu belirti muhtemelen en kesin olan belirtidir. Bazı anne adayları adet dönemlerinde oldukça açık renkte bir kanama yaşayabilirler, bu normal adet süreci gibi değildir ve muhtemel gebeliğin bir habercisi olabilir.

    2. Kendini hamile hissetmek

    Bu erken belirti belki de şu an bu yazıyı okuyor olmanızın da bir nedeni olabilir. Birçok anne adayı hamile olup olmadığına dair bir önseziye sahip olur ve önsezinin sıklıkla doğru çıktığı kanıtlanmıştır.

    Birden bire kendinizi farklı hissetmeye başlamış olabilirsiniz, mesela kendinizi daha yorgun hissediyor olabilir ya da zaman zaman iç bulantıları, hafif baş dönmeleri ya da stres, aşırı duygu değişimleri yaşıyor olabilirsiniz. Bunların yanı sıra kabızlık şikayetiniz olabilir ya da tuvalete eskisine göre daha sık çıkıyor olabilirsiniz. Bunlar da muhtemel bir gebeliğin habercisi olabilirler.

    3. Göğüslerde hassasiyet

    Gebeliğin göze çarpan en erken belirtilerinden bir tanesi de şişmiş, hassas ve de bir dereceye kadar ağrıyan göğüslerdir. Bu belirtiyi uykuya dalmadan evvel sağa sola dönerken ya da giyinirken, banyo yaparken hissedebilirsiniz.

    Hamile kaldığınızda vücudunuz süt üretimi için ya da emzirme için kendisini hazırlamaya başlar. Buna ek olarak göğüslerde hassasiyet, şişme, göğüs uçlarında acıma ya da ekstra hassasiyet. Bazı anne adaylarımız göğüs uçlarında renk değişikliği de yaşarlar.

    4. Yorgunluk

    En erken gebelik belirtilerinden bir diğeri de aniden baş göstermeye başlayan aşırı yorgunluk hissidir. Yatağa daha erken girmeye başlayabilir ya da sabahları yataktan kalkmak daha zor gelmeye başlayabilir. Eğer çalışıyorsanız öğlene doğru iyice artan bir yorgunluk ve uyku hali yaşayabilirsiniz.

    Yaptığınız en küçük bir aktivite ya da hareket gücünüzün tükenmesine neden olup tansiyonunuzun düşmesine ya da kendinizi halsiz hissetmenize neden olabilir.

    5. Sık sık tuvalete çıkmak

    Diğer bir önemli belirti de tuvalete çıkma sıklığında oluşan artıştır. İş arkadaşlarınızın ya da etrafınızdaki kimselerin gözüne de çarpacak kadar artabilir bu sıklık. Bunu söylemek istemezdik ama bu durum bazen dokuz ay boyunca devam edebiliyor.

    6. Mide bulantısı

    Gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan diğer bir durum da mide bulantısıdır. Mideniz aşırı derecede bulanabilir hatta hiç ummadığınız bir anda çıkarabilirsiniz. Bu erken belirti gebeliğin ilk haftasında da baş gösterebilir. Bazı anne adaylarımız bu problemi yalnızca sabahları deneyimlerken diğer bir kısım için bu durum bütün gün sürebilir.

    7. Baş dönmesi ve bayılma

    Diğer bir erken hamilelik belirtisi ise baş dönmesi hissidir. Bir müddet ayakta durduktan sonra, market alışverişinde kuyrukta beklerken, oturup da birden ayağa kalktığınızda baş dönmesi yaşayabilirsiniz. Bu durum uterusun şişip bacaklarınızdaki damarlara baskı yapmasından kaynaklı olarak tansiyonunuzun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur.

    8. İştahın açılması ya da bazı yiyeceklerden tiksinme

    Hamileliğin diğer bir işareti de anne adaylarımızın iştahında oluşan açılmadır. Aşerme durumu da oluşup mevsimsiz meyve ya da sebzeleri yemek isteyebilirler. Diğer yandan bunun tersi olarak bazı anne adaylarımız da çok sevdiği yiyeceklere karşı tiksinme ve iğrenme yaşayabilirler.

    9. Kokulara karşı hassasiyet

    Anne adaylarımızın bir kısmında sıklıkla göze çarpan diğer bir belirti de kokulara karşı oluşan aşırı hassasiyettir. Her hangi bir yiyecek kokusu ya da parfüm kokusu aşırı derecede rahatsız edebilir ya da mide bulantısına sebep olabilir.

    10. Mide ekşimesi ve/veya kabızlık

    Bu problemin sebebi uterisin şişmeye başlayıp mideye baskı yapmasıdır. Aynı zamanda vücudunuzda artan hormon seviyeleri de hazmı yavaşlatabilir. Bu süreçte doktor gözetiminde ek vitaminler almanız gelişmekte olan bebeğiniz için faydalı olabilir. Yine kısa aralıklara sık sık yemek yemeniz de bu sıkıntıların azalmasına katkıda bulunabilir.

    11. Ruh halinde oluşan değişimler

    Vücudunuzda oluşan hormonsal değişimlere bağlı olarak ruh halinizde de bir takım değişiklikler oluşabilir. Bir anda sinirlenebilir ya da strese girebilirsiniz. Bir an kahkahalar atarken hemen ardından duygulanıp ağlayabilir ya da aşırı heyecanlanma yaşayabilirsiniz. Bütün bunlar oldukça normaldir ve muhtemel gebelik belirtileridir.

    12. Artan vücut ısısı

    Vücutta oluşan ısı artışı da hamileliğin önemli belirtilerinden bir tanesidir. Hafif ateşleniyor gibi hissedebilirsiniz ve soğuk algınlığı olduğunu düşünebilirsiniz. Bu yüzden hamile kalma sürecinde iseniz vücut ısınızda oluşan artışları takip edebilirsiniz. Uzun süre devam eden aşırı ateşlenme gibi durumlarda doktorunuza başvurmanızı öneririz.

    İlgili Konular;

  • Vücudu Hamileliğe Hazırlama

    Vücudu Hamileliğe Hazırlama

    Hamilelik dönemi dışında hamile kalmadan önce yapılması gerekenler listesi vardır. Vücudu hamileliğe hazırlama nasıl olmalıdır?

    Vücudu Hamileliğe Hazırlama

    Hamilelik en özel duygulardan biridir. Bebeğinizi ilk hissetmeye başladığınız andan itibaren ona zarar gelmemesi ve sağlıkla gelişmesi için herşeyi yaparız. Bebeğin sağlıklı gelişimi ve rahat bir hamilelik dönemi için bebek kararı aldığınız andan itibaren vücudunuzu hamileliğe hazırlamanız gerekiyor.

    Vücudu Hamileliğe Hazırlama | 1

    Sigarayı Bırakın

    Hamile olduğunuzu öğrenmede çok önce atılması gereken bir adımdır. Hamile kalmadan önce sigarayı bırakın ve tüm toksinlerin giderilmesi için sağlıklı bir yaşama geçiş yapın. Henüz oluşan embriyonun kandaki sigara toksinlerinden etkilenmesine izin vermeyin.

    Beslenme

    Anne olmaya karar verdiğiniz andan itibaren vücudunuzdaki vitamin , mineral, demir, magnezyum gibi sağlık açısından  önemli maddelerin eksik olmadığından emin olmanız gerekiyor. Bu hem sağlıklı bir yumurta hemde bebeğinize yaşam alanı olacak olan vücudunuz açısından önemlidir. Özel nedenler ile tüketemediğiniz gıdaların eş değerlerini öğrenip onları tüketmeniz gerekiyor.

    Gün içerisinde protein, sağlıklı yağlar, karbonhidaratlar ile beslendiğinizden emin olun. Vücudunuzun kendisini toparlaması için bu yaşam tarzına hamilelikten en az 6 ay önce başlamalısınız.

    Sık sık tüketmeniz gereken gıdalar, tüm yeşil sebze ve meyveler, sağlıklı yağlar içeren balıklar, badem ve fındık gibi gıdalar

    Tüketmemeniz gereken gıdalar, tuz oranı yüksek paketlenmiş gıdalar, koruyucu bulunan gıdalar, yağlı besinler, kızartmalar, kan şekerinizde hızlı yükselmelere neden olup insülin hormonunuzu olumsuz etkileyen hamur işleri.

    Hamile kalmadan önce özellikle b vitamini ve folik asit içeren zengin gıdalardan beslenmeye dikkat edebilirsiniz. Bunlar süt ürünleri, koyu yapraklı yeşil sebzeler, yüzey balıkları.

    Vücudu Hamileliğe Hazırlama | 2

    Stres Yönetimi

    Stresin vücudumuzdaki tüm organları etkilediğini biliyoruz. Stres sırasında salgılanan hormonlar yumurtalıklar üzerinde etkilidir.Sağlıklı bir hamilelik süreci içinde olabildiğince sakin bir hayat yaşayın. Nefes egzersizleri ile stresinizi azaltmayı deneyebilirsiniz.

    Spor

    Vücudunuzdaki toksinleri atmak için en hızlı yollardan biri terlemektir. Spor ile hem stres yönetimine katkı sağlayabilir. Hemde hamilelikte alınması muhtemel kilolardan önce fazlalıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Ağır olamayan yağ yakma ve sıkılaşma konusunda etkili sporlar yapabilirsiniz.

  • Gebelikte röntgen

    Gebelikte röntgen

    Anne adaylarının gebelik sırasında X-ray ışınlarına maruz kalması, gebeliği riske atabiliyor. Özellikle tanısal amaçlı çekilen röntgen filmleri, bebeğin gelişim sürecini olumsuz yönde etkileyebiliyor

    Röntgen veya tomografi filmlerine her ne kadar olumsuz bakılsa da bazı sağlık durumlarında ihtiyaç duyulabiliyor. Ancak X-ray ışınları kullanılarak çekilen bu filmler, bir yandan vücutta gelişen hastalıkların teşhis ve tedavisine katkı sağlarken diğer yandan da ciddi şekilde radyasyon yayımına yol açıyor. Normal şartlarda dahi bireylere zarar veren radyasyon, gebelik sürecinde ise hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından bir hayli risk oluşturabiliyor.

    Central Hospital’dan Radyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Çetin Öner, gebelikte röntgen çekimi hakkında önemli uyarılarda bulundu:

    “BEBEKTE GELİŞİM GERİLİĞİNE YOL AÇIYOR”

    Gebelik süresince radyasyona ya da X-ray ışınlarına aşırı maruz kalmak anne adayında doku hasarları, bebekte ise gelişim geriliği yaşanmasına yol açabiliyor. Ayrıca bebekte, anne karnında birtakım anomalilerin ve nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra bebek kaybına kadar birçok problemin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor. Ancak bu sonuçlar, anne ve bebeğin aldığı radyasyonun dozuna ve maruz kalınan radyasyonun gebeliğin hangi dönemine denk geldiğine göre de değişiklikler gösterebiliyor. Anne adayları hamile kaldığını fark etmeden röntgen filmi çekimine girebiliyor. Böyle problemler ise çoğunlukla bu hamile gruplarında görülüyor. Bu konuda yapılan çalışmalar, 5 rad ve altındaki ışın miktarını almış olan gebeliklerde fetusun zarar görme olasılığının çok düşük olduğunu ortaya koyuyor.

    “RADYASYON ORANI 15 RAD’I GEÇMEMELİ”

    Eğer röntgen işlemi, 2. ile 8. hafta arasında ve 1 defaya mahsus yapılmışsa bebeğe bir zarar vermez. Röntgen nedeniyle alınan radyasyon oranı 15 rad’dan az ise bebek için herhangi bir risk oluşmaz. Ancak radyasyon oranı 15 rad’dan fazla ise gebeliğin sonlandırılması gerekebilir. Ayrıca teşhis ya da tedavi sırasında birden fazla röntgen çekimi gerekiyorsa ve anne adayı gebeliğinden bu görüntüleme işlemlerinden sonra haberdar oluyorsa, dozun hesaplanması için mutlaka bir radyoloji uzmanına başvurmalıdır.

    “DİŞ, AKCİĞER, KOL VE BACAK RÖNTGENİ ÇEKİLEBİLİR”

    Gebelik süresi içinde röntgen çekimine ihtiyaç duyuluyorsa bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin; diş, akciğer, baş, kol ve bacak gibi bölgeler için röntgen çekimlerinde, radyasyon direkt alt karnı hedef almayacağından yaydığı enerji de düşük olacaktır. Bu nedenle de bebek için herhangi bir gelişim geriliği ya da doğumsal sakatlık riski oluşmayacaktır. Ancak üreme organlarının ve karın bölgesinin direkt olarak radyasyona maruz kalması bebeğin hızla gelişmekte olan hücrelerinde birtakım değişimlere sebep olabilir. Hatta bu durum, bebeğin ileriki dönemlerde kansere yakalanma riskini de tetikleyebilir.

    “MR VE ULTRASON ZARARLI DEĞİL”

    Gebelik süreci ile ilgili merak oluşturan bir diğer konu ise, MR ve ultrason işlemlerinin anne ve bebek sağlığı açısından sakınca oluşturup oluşturmadığıdır. Bilinmesi gerekir ki gebelik sürecinde MR çekimi, anne ve bebek için herhangi bir zarara yol açmaz. Eğer gebelikte MR yöntemiyle bir tanı belirlenmesi gerekiyorsa bu işlemin kullanılmasında bir sorun yoktur. Yine tanı amaçlı ultrason yöntemine ihtiyaç duyuluyorsa ses dalgalarının 1,0 olması gerekir. Anne ve bebeğe verilen dalgalar düşük derecede olduğu müddetçe herhangi bir risk oluşmaz.”

  • Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat ! Minik yavrusunu sağlıkla kucağına almak pek çok kadının en büyük arzusu şüphesiz. Hal böyle olunca ‘ya anne olamazsam’ endişesinden, ‘hamileliğimde ya bebeğime zarar verecek yanlış bir davranışta bulunursam’ tedirginliğine dek pek çok olumsuz düşünce akla takılabiliyor. Hatta kulağa çalınan hurafeler keyifleri kaçırabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tansu Küçük hamile kalmayı planlayanlar ve anne adayları için kulak asılmaması gereken 10 hurafeyi anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat | 3

    HAMİLELİK SÜRECİNDE…

    Çift canlıyım, 2 kişilik yemem lazım! YANLIŞ

    Gebelik boyunca büyüyen fetus tüm ihtiyaçlarını anneden alıyor. Bu nedenle folik asit, kalsiyum ve demir gibi ilave vitamin ve minerallere ihtiyaç oluyor. Ancak enerji ihtiyacı sanıldığı kadar çok değil. Gebeliğin ilk 3 ayında kalori artışına gerek yok. İkinci üç ay için günlük 350 kalori, son üç ay için günlük 450 kalori artış yeterli. Daha fazla kalori obezite, diyabet ve hipertansiyona da zemin hazırlıyor.

    Mutlaka sol yanıma yatmalıyım! YANLIŞ

    Hamilelik sürecinde eşini nöbetçi gibi görevlendirip sol yanına yatmasını gözetletenler bile olabiliyor. Oysa böyle bir şeye hiç gerek yok. Rahat uyku uyuyabildiğiniz her pozisyonda yatabilirsiniz. Prof. Tansu Küçük “Bebek büyüdükçe ağırlığı artan rahim bebeğe kan taşıyan ana damarlara basınç yapabilir. Aynı damarlar anne kalbine ve beynine de kan tedarik eder. Eğer damarlar kan taşıyamayacak kadar baskı altında kalırsa anne uyanıp yatış pozisyonunu değiştirecek, bebek de etkilenmeyecektir” diyor.

    Hamilelik sırasında köy yumurtası tüketmeliyim! YANLIŞ

    Yanlış olan bir başka inanış da, gebelik sırasında zehirli maddelerden kaçınmak için köylerden süt, peynir ve et alınması, balık tüketmekten kaçınılması gerektiği düşüncesi. Prof. Dr. Tansu Küçük “Kontrolsuz tavuk eti ve köy yumurtası da tehlikeli olabilir, tüberküloz bile bulaşabilir. Pastörize edilmemiş süt ve ürünlerinden brusella, tifo gibi çok tehlikeli hastalıklar kapılabilir. Yeni sağılmış sütü sadece kaynatmak da yeterli olmayacağından hamilelikte günlük şişe süt tüketilmelidir” diyor. Kontrol edilmemiş büyük ve küçük baş hayvanların etlerinden toksoplazma, şarbon, tifo bulaşma ihtimali yüksek. Köpek balığı, kiremit balığı, uskumru ve ton balığının da civa oranı yüksek olduğundan tüketilmemesi gerekiyor. Kirli sulardan toplanan midye bakteriyel enfeksiyonlar taşıyabildiğinden uzak durulmalı. Suşi gibi çiğ balık içeren yiyecekler de riskli.

    Tüp bebek yaptırırsam genelde ikiz-üçüz bebeğim olur! YANLIŞ

    Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasak. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça az. 2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında. Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor. Çoğul gebelik sevimli gibi görünse de riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.

    yaptırdım, mutlaka sezaryen doğum yaptırmalıyım ! YANLIŞ

    “Tüp bebek gebelikleri risklidir ve mutlaka sezaryen ile doğmalıdır” düşüncesi yanlış. Riskli gebelikler anne ya da bebeğe bağlı çeşitli nedenlerle; örneğin annenin hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıkları, ileri anne yaşı (40 ve üstü), erken doğum ya da çoğul gebelikten olabiliyor. Normal giden ve tek bir bebek olan gebelik sadece tüp bebek ile oluştu diye yüksek riskli olmuyor. Diğer tüm gebeler gibi uygun hallerde ve istenirse normal doğum yapılabiliyor.

    Anne adayları dikkat | 4

    HAMİLELİK ÖNCESİNDE…

     İlk 3 ay hamile kalınamazsa ciddi sorun vardır! YANLIŞ

    Çalışmalar yeni evlenen ve hamilelikten korunmayan bir çiftin 12 ayda gebelik şansının yüzde 85 olduğunu ortaya koyuyor. En yüksek gebelik şansı ilk 5-6 ayda olsa da, sonraki 6 ayda da önemli oranda gebelik oluyor. Bir yıl geçmesine rağmen gebelik yoksa o zaman araştırmaya başlamak gerekiyor. Kadının yaşının 35’ten büyük olduğu durumlarda bir yıl yerine 6 ay beklemek yeterli. 35 yaşından sonra azalan yumurta rezervi nedeniyle araştırmaya ve gerekli ise tedaviye başlanıyor. Bazı hallerde ise gebelik için hiç beklenmeden araştırma yapmak gerekebiliyor. Bunlar; kadın birden fazla yumurtalık ameliyatları geçirmişse (çikolata kisti gibi), çocukluk çağında kanser tedavisi almışsa (kan kanseri gibi), komplike karın içi ameliyatı geçirmişse (apandisit delinmesi gibi), birkaç defa kürtaj olmuşsa, ailede erken menopoz öyküsü varsa. Erkek tarafında ise çocukluk çağı kanser tedavisi almış olması, geç yaşta yapılan inmemiş testis ameliyatı, iki taraflı kasık fıtığı ameliyatı, kabakulak geçirilmesi gibi durumlarda hiç beklemeden araştırma yapılıyor. Bu nedenlerle başvuran çift ve doktor arasında detaylı bir sohbet olması, açık iletişim kurulması ve hiçbirşey saklanmaması önemli.

    Çocuğunun olmasını isteyen erkekler cinsel perhiz yapmalı! YANLIŞ

    “Hamilelik olması için erkek bir süre cinsel perhiz yapmalı ve sperm biriktirmelidir; cinsel ilişki doğru günde tek bir kez yapılmalıdır” inanışı da yanlış. Testislerde sperm üretimi sürekli olup sperm yapımı yaklaşık 90 gün sürüyor. Her gün 90 gün önce üretilmeye başlanan spermler döllemeye hazır hale geliyor, sıralar halinde geçit yapan askerler gibi her gün yeni sperm hücreleri olgunlaşıyor. Sperm kanallarında 3 defa boşalmaya yetecek kadar sperm depolanıyor. Sperm kanallarında bekleyen ve uzun süre boşaltılmayan spermler hem hareket açısından yavaşlamaya hem de DNA açısından hasarlanmaya başlıyor. Spermlerin kanallarda 7 günden fazla beklememesi gerekiyor. Sperm boşaltıldıktan sonra kadın rahminde 2 gün canlı kalabiliyor. Yumurta ise 2 gün döllenmeyi bekleyebiliyor. Bu nedenlerle yumurtlama günü civarında (+, – iki gün) sık cinsel ilişki hamilelik şansını artırıyor.

    İlişki sonrası yataktan kalkmamak şansı artırır! YANLIŞ

    Prof. Küçük, “İlişki sonrası yataktan kalkmamak, kalça altına yastık koyarak beklemek hamilelik şansını artırır” düşüncesinin de doğru olmadığını söylüyor. Hareketli sperm hücreleri vajinaya boşaldığında daha ilk anda kuyruk hareketleri ile yüzerek rahim ağzından içeri giriyor. Spermlerin bazıları hemen rahim ve tüplere doğru yüzerken, bazıları da rahim boynundaki girintilerde dinleniyor, enerji topluyor, daha sonra hızla yukarı gidiyor. Küçük, “Kadın ayağa kalktığında akan sıvı prostat ve seminal bez salgılarıdır; bu sıvının geri gelmesi hamile kalmayı engellemez. Bazı kadınlar sperm geri aktığı için hamile kalamadıklarını iddia etseler de doğru değildir” diyor. Diğer yandan, bazı kadınlar ilişkiden sonra yıkanarak hamilelikten korunmaya çalışır. Bu da işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü yıkayarak vajinadan alınabilen kısım, sadece prostat sıvıları olup, sperm hücreleri çoktan rahim kanalına gitmiş oluyor.

    Bebeğimin cinsiyetini belirleyebilirim! YANLIŞ

    Belirli bir diyet, ilişki günü ve pozisyonu ile bebeğin cinsiyetini ayarlamak mümkün değil. Yüzyıllardır tutulan doğum kayıtlarından çıkarılan istatistiklere göre her 100 kız bebeğe karşın 10 erkek bebek doğuyor.

    Başka bir deyişle, bir bebeğin erkek olma olasılığı yüzde 50,5, kız olma olasılığı yüzde 49,5. Bebeğin cinsiyetini erkekten gelen sperm belirliyor. Erkek genetik yapısı 46 XY şeklinde olduğu için spermlerin yarısı X, diğer yarısı Y kromozomu taşıyor. Bu bilimsel bir gerçek ve herhangi bir diyet vs ile değiştirilemiyor. Yani ekşi yenerek “Ayşe”, tatlı yenerek “atlı” olması söz konusu değil.

    Kanser tedavisi görenler çocuk sahibi olamazlar! YANLIŞ

    Kanser tedavisi genellikle üç şekilde yapılıyor; cerrahi, kemoterapi, radyoterapi. Kemoterapi ve radyoterapi erkekte testislere, kadında rahim ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa sebep olabiliyor. Ergenliğe erişmiş bir erkek kanser tedavisi başlamadan önce sperm dondurarak ileride çocuk sahibi olabiliyor. Ergenlikten önce ise henüz sperm üretimi olmadığından; bu durumda testisten biopsi yapılarak alınan doku saklanıyor. Kadınlarda ise yumurta dondurma ya da döllenmiş yumurta (embriyo) dondurma seçenekleri var. Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarında da yumurtalık dokusu dondurmak onları gelecekte anne yapmaya ve menopozu geciktirmeyi mümkün kılıyor.

  • Doğum fotoğrafçısı seçerken dikkat

    Doğum fotoğrafçısı seçerken dikkat

    Doğum fotoğrafçısı seçerken nelere dikkat edilmeli? Bugüne kadar doğum anı, öncesi ve sonrası olmak üzere yüzlerce fotoğraf çeken ve ailelerin en özel anlarını ölümsüzleştiren Doğum ve Bebek Fotoğraf Sanatçısı Müge Ayangil ile; ailelerin fotoğrafçı seçiminde nelere dikkat etmesi gerektiğini konuştuk.

    Doğum ve bebek fotoğrafçılığının ilk başta kolay yapılabilecek bir iş olarak düşünüldüğünü, ama işin içine girildiğinde ne kadar zor olduğunu görenlerin yarı yoldan geri döndüklerini söyleyen Ayangil; “Doğum fotoğrafı çeken birçok kişi var ama bu alanda var olmak gerçekten büyük bir özveri istiyor, titiz bir çalışma gerektiriyor. Aileler artık bu konuda oldukça hassas davranıyorlar aslında. Özellikle doğum anı fotoğrafçısını seçerken haklı olarak bu hassasiyet çok daha fazla yaşanıyor” diyor.

    Doğum fotoğrafçısı seçiminde dikkat edilmesi gereken ilk şeyin ise fotoğrafçının bu alandaki tecrübesi olduğunu belirten Ayangil; “ Aileler mutlaka önceki işleri hakkında fikir edinilmeliler.

    dogum_fotografcisi

     İşinin kalitesi, konuya hakimiyeti ve yasal olarak bu işi yapıyor olması hakkında mutlakabilgi sahibi olmalılar.  Bunların dışında fotoğrafçının anne adayı ile doğru iletişim kurması çok önemli.

    Çünkü o anda sadece bir fotoğrafçı değilsiniz aynı zamanda anne adayına psikolojik olarak ta destek veriyorsunuz. Her şeyden önce insanız ve insanlara manevi olarak dokunmamız gerekiyor bence, sonrasında her şey kendiliğinden gelişiyor zaten.

     Ve en önemlisi anne adayı, fotoğrafları gördüğünde kendine yakın hissediyorsa seçimini o kişide kullanmalıdır” diyor.

    milliyet.com.tr / Pembenar

  • Bebeğin Anne Karnında Ters Durması

    Bebeğin Anne Karnında Ters Durması

    Bebeğin Anne Karnında Ters Durması… Özellikle hamileliğin son evrelerinde ve doğumun yaklaştığı zamanlarda her şey tahmin ettiğiniz gibi gitmeyebilir. Çünkü gelişmekte olan bebek anne karnında sürekli aktif bir hareket hali alabilir. Doğum öncesinde ya da nişan gelmesi olduktan sonra ultrason yardımıyla bebeğin pozisyonu tespit edilebilir. Böylece ters durup durmadığı ve bunun doğum sırasında getireceği etkenler doktorunuz tarafından tespit edebilir. Özellikle anne adayını psikolojik ve ruhsal açıdan dengesizleştirecek bu durum mutlaka takip edilmesi gereken önemli bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Bebeğin son şeklinin ters olma ihtimali nedir?

    Gebeliğin son zamanlarında artık doğum pozisyonunu alan bebekler herhangi bir sorun çıkarmazlar. Bu pozisyon baş tarafı rahim ağzında ayakları yukarıda olacak şekildedir. Ve genelde bebeklerin böyle doğma oranı % 95 civarlarındadır. Ancak bazen bunun tam tersi de olabilir. Çok seyrek bir şekilde gözükse de baş kısmının yukarıda, ayaklarının rahim ağzında olduğu da görülebilmektedir. Bu doğum esnasında daha fazla acı ve ağrı demektir. Aynı zamanda bebeğin dünyaya gelmesi için pek de istenilen bir pozisyon değildir. Bu tip ters durma pozisyonlarına da tıbbi anlamda makat geliş pozisyonu adının verildiğini de belirtmek isteriz.

    Peki, bebeğin ters dönme durumu neden kaynaklanır?

    Özellikle hamileliğin kalan 3 aylık döneminde fiziksel olarak tahminlerin çok ötesinde bir bebek gelişimi görülür. Bulunduğu sıvı içerisinde daha rahat bir pozisyonu bulmak adına bebeklerin sürekli hareket ettiği ve bunun neticesinde bazen baş kısmının karın bölgesinde ayaklarının da rahme doğru yönelmesi söz konusu olabilir. Genellikle makat geliş özelliğine sahip doğumlarda sebep olarak bebeklerin ikiz olması ya da prematüre şekilde doğdukları saptanmıştır. Ancak çok düşük ihtimal de olsa normal bebekler içinde bu ters durma pozisyonu ile karşılaşabilmek mümkündür. Bunun için doğru duruş almalarını sağlamak adına yapılabilecek herhangi bir çalışma da söz konusu değildir. Yani bu tamamen bebeğin rahat pozisyon alma içgüdüsü ile kendine bulduğu yer olarak da nitelendirilebilir.

    Ters durma durumu gebe için tehlike arz eder mi?

    Hamileliğinizin henüz orta dönemlerindeyseniz sıvı içerisinde şekil alma dolayından ötürü bebeğiniz ters durabilir ve bunda herhangi bir sıkıntı yoktur. Çünkü gelişimi sürdükçe pozisyon bilgisini ve duruşunu değiştirecek. Özellikle doğum esnasında rahim kanalına olması gerektiği gibi gelecektir. Bu ters durma olasılığı gebeliğinizin 36. Ya da 37. Haftalarına kadar sürebilir. Bu tip ultrason çekimlerinizde bebeğinizin ters durma ihtimali siz de asla bir panik havası yaratmamalı, sakinliğinizi korumalısınız. Çünkü yüksek ihtimal başı rahim kanalında ayakları karnınızda olacak şekilde pozisyona geçecektir. Eğer normal bir doğum yapacaksanız ve artık zamanınız geldiyse, buna rağmen bebeğiniz ters duruyorsa bir takım sıkıntılar ve tehlikeler arz edebilir. Bunun için daha güvenilir doğum yöntemi olan sezaryen desteği almanızın da sizler için en doğru seçim olacağı güvencesini vermek isteriz. 

    Sezaryen doğum ters duran her bebek için geçerli midir? 

    Eğer doğum yapmak için son 1 hafta 10 güne kadar geldiyseniz ve hala bebeğiniz ters duruyorsa kesinlikle sorun yaşamamak, hem kendi sağlığınızın hem de bebeğinizin yaşamı için sezaryen doğum ile bu olumsuzluktan kurtulabilirsiniz. Sizin için kesinlikle faydası olacak ilk yöntemin bu olması gerektiğini de belirtmeliyiz.

  • Anne adayı için gerekli besinler

    Anne adayı için gerekli besinler

    Uzmanlar, hamilelikte anne sağlığı ve bebeğin gelişimi için gereken besinleri sıraladı: 1-Tahıllı gıdalar 2-Baklagiller 3- Narenciye ürünleri 4- Somon, 5- Yoğurt 6- Yeşil yapraklı sebzeler..

    Sabah’ta yer alan habere göre ABD’li beslenme uzmanları, hamile kalmaya çalışan veya hamile kadınların yemesi gereken besinlerin sağlıklı beslenme öğelerinden farklı olmadığını ancak özellikle bazı ana besinlerin hem anne hem de bebek sağlığı açısından önemli olduğunu vurguluyor. Hamilelik boyunca annenin sağlığını koruması ve bebeğin doğru gelişimi için yenmesi gereken besinlerin ilki, tam tahıllı gıdalar olarak belirtiliyor. Lif açısından zengin E vitamini, selenyum ve demir deposu olan tam tahıllı gıdalar, hamilelik döneminde zorunlu olarak tüketilmesi gereken gıdalar arasında gösteriliyor. Patlamış mısır ise yine bu grupta, bir atıştırmalık olarak öneriliyor.

    YÜKSEK LİF ORANI

    İkinci sırada ise baklagiller var. Demir, folik asit, kalsiyum ve çinko deposu olan baklagiller grubunda kuru fasulye, nohut, bakla, barbunya, kırmızı ve yeşil mercimek ile Meksika fasulyesi yer alıyor. Listenin üçüncü sırasında C vitamininin vazgeçilmez deposu narenciye ürünleri var. Her gün yeterli miktarda C vitamini almak, bebeğin vücuduna demirin daha iyi işlemesi için önemli bir unsur olarak belirtiliyor. Dördüncü sırada Omega-3’ün öncelikle kaynağı somon yer alıyor. Somon, bebeğin beyin gelişimi, gözleri ve merkezi sinir sistemi için önemli olarak kabul ediliyor. Listenin beşinci sırasında kalsiyum deposu yoğurt yer alıyor. Kalsiyum annenin kemiklerini sağlam tutarken, bebeğin de kemik ve dişleri açısından çok önemli. Son sırada ise yeşil yapraklı sebzeler var.

    A, C, K vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, demir ve potasyum gibi önemli mineralleri içeren yeşil yapraklı sebzelerin yüksek lif oranına sahip olması da hamilelikte yaşanan kabızlık sorunu üzerinde olumlu bir etki yapıyor.

  • Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp bebek tedavi yöntemleri birçok faktöre bağlı olarak başarı tablosu sergilemektedir. Beslenme özellikle anne adayının sağlıklı olması, sürecinde sağlıklı devam etmesi ve en önemlisi bebeğin de sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürürken dünyaya gelmesinde önemli bir rol oynar. Normal gebelik için gereken sağlıklı beslenme şekli tüp bebek tedavi sürecinde de bebeğin gelişimi için anne adayının özellikle dikkat etmesi gereken beslenme alışkanlığını da içermektedir.

    Tedavi sürecinde beslenme ile alakalı olarak karşılaşılabilecek komplikasyon riski artarken, aşırı kilo ve şeker hastalığının göz önünde bulundurulması gerekir. Anne adayının mümkün olabildiğince her vitamin ve mineralden yararlanması, ideal kilo sınırları içerisinde sık sık ve yeterli porsiyonlarla süreci desteklemesi gerekir. Kısacası vücudun günlük protein, kalsiyum, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılayabilecek beslenme düzeni ile sağlıklı bir gebelik süreci geçirilebilmektedir. Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayının dikkat etmesi gereken beslenme şekli aşağıdaki gibi olmaktadır:

    • Sık sık, azar azar

    Gebelik sürecinde anne adayının sağlıklı olması bebeğin de sağlıklı olmasına işarettir. Bu nedenle anne adayının karşıladığı vitamin ve minerallerden yararlanan bebek için, anne adayının vücut ihtiyacının arttığı besin ögelerine daha çok ağırlık vermesi gerekir. Genel olarak bu öneri halk arasında annenin daha çok yemesi gerektiğini düşündürten yanlış bir inanış olsa da, anne adayının hem bebeği hem de kendi için ihtiyaç duyduğu miktarda vitamin ve mineral alması gerektiği anlamına gelmektedir. Düzensiz beslenme aşırı kiloya ve birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bu nedenle günlük olarak anne adayının sağlık açısında ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılayacak besinleri tüketmesi gerekir. Kısacası sık sık ama küçük porsiyonlarla vücudun gereksinimleri karşılanabilir. Ayrıca kilo kontrolü için anne adayının dikkat etmesi gereken diyet programı, kilo vermek için uygulanan diyet programlarından çok farklıdır. Burada sağlıksız besinlerin tüketimi engellenirken, anne adayının ihtiyacı olan miktarda besin maddelerinin alınması vurgulanmaktadır ve anne adayının kesinlikle aç kalmaması gerekir. Bknz: http://jinekoloji.com/tup-bebek

    • Tüp bebek tedavisinde alınması gereken vitaminler nelerdir? 
    • Vitamin E ( tüm buğdaygiller, brokoli, baklagiller, buğday tohumu, soya, yeşil yapraklı sebzeler )
    • Vitamin A ( brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnabahar )
    • Vitamin C ( brokoli, Brüksel lahanası, portakal suyu )
    • Vitamin D ( süt ürünleri, somon )
    • Kalsiyum ( brokoli, soya, süt ürünleri, somon )
    • Demir ( Yeşil yapraklı sebzeler )
    • Çinko, ( buğday tohumu, istiridye, soya )
    • Folik asit ( Yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar, buğday tohumu, soya, turunçgiller )
    • Esansiyel yağ asitleri ( hormon düzenleyici olarak; omega-3, omega-6, tüm bitkisel yağlar ve yalancı safran yağı )

    Tedavi sürecinde alınması gereken vitaminlerin mümkün olabildiğince doğal olarak besin maddelerinden sağlanması gerekir. Ayrıca folik asit desteği bebeğin zihinsel gelişimde önemli rol oynadığı için, doğal besinlerin yeterli olmadığı durumlarda ek takviyeye ihtiyaç duyulabilir.

    • Tüp bebek tedavilerinde sigara ve alkol tüketiminde uzak durulması gerekir

    Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu tüp bebek tedavi yöntemlerinde uzak durulması gereken en önemli madde alkol ve sigaradır. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu zararlı alışkanlıklar üreme sistemini etkileyerek, kısırlık vakasını öne sürmektedir. Özellikle bu nedenle tedaviye başvuran çiftlerin alkol tüketiminden uzak durması gerekir. Alkolün tedavi sürecini etkileyen davranışları aşağıdaki gibidir:

    Anne adaylarında:

    • Düşükle sonuçlanan gebelikler ( fazla alkol tüketimine bağlı olarak )
    • Yumurta rezervlerinin azalmasına ( aşırı alkol tüketimi )
    • Adet kanamalarının kesilmesine
    • Düzensiz adet kanamaları ile yumurtlama kaynaklı sorunlara
    • Libido kaybı
    • Abortus düşük riskinde artışa neden olmaktadı

    Baba adaylarında:

    • Testis fonksiyon kayıpları ( aşırı alkol tüketimi )
    • Testosteron seviyesinde azalma
    • Vitamin A’nın metabolizmadaki fonksiyonelliğini etkileyerek, sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma
    • Libidoda azalmaya neden olmaktadı

    Tüm bu olumsuz etkilerden dolayı gebelik için gerekli olan sağlıklı yumurta ve sağlıklı sperm hücrelerinin işlevselliği zarar görürken, tedavi sürecinin başarı şansı azalmaktadır.

    • Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayı nasıl beslenmeli? 
    • Tüp bebek tedavisinde anne adayının bol bol su tüketmesi gerekir. Ayrıca sıvı ihtiyacı taze sıkılmış meyve suları, çorba, ayran ve süt gibi zengin vitamin kaynaklarından da sağ Ancak olabildiğince su tüketimine özen gösterilmesi gerekir.
    • Sigara kullanımı yumurta rezervlerini azaltırken, yumurtanın ve döllemiş yumurtanın gelişim aşamalarını Ayrıca embriyonun rahme tutunmasını da olumsuz etkilerken, tüp bebek tedavi sürecinde sigaradan kesinlikle uzak durulması gerekir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde alkol tüketiminden uzak durulması
    • Çay, kahve ve asitli içeceklerin tüketilmemesi gerekir.
    • Protein ağırlıklı beslenme şekli ö Ayrıca omega 3 ihtiyacı için haftada en az 2-3 defa balık tüketilmesi gerekir.
    • Kalsiyum açısından zengin süt ve süt ürünleri de ihmal edilmemeli, kırmızı et ve beyaz et tüketimi de dengelenmelidir.
    • C vitamini için bol bol sebze ve meyve tü Mümkün olduğunca kızartma yerine fırında pişirme ve haşlama yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir.
    • Tüp bebek tedavi yöntemlerinde folik asit ayrı bir öneme sahiptir. Folik asitten zengin ceviz, badem, fındık yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerden yeterli miktarda tüketilmesi bebeğin gelişimi için oldukça ö Bu nedenle besinlerin yetersiz kaldığı durumlarda ek folik asit tabletleri alınabilir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde beslenme kadar anne adayının yapmış olduğu fiziksel aktivitede hem fiziksel hem de psikolojik olarak başarıyı Ancak doktor önerisi dışında ağır ve yorucu egzersizler uzak durulmalı ve anne adayını yormayan düzenli yürüyüşler faydalı olacaktır.
    • Hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklar tüp bebek tedavi sürecinde takip edilmesi gereken önemli sorunlardı Bu nedenle doktorun önerdiği beslenme şekline dikkat edilmesi, hastalıkların kontrolü açısından önem kazanmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Çok Sayıda Doğum Yapmak Ve Riskleri

    Çok Sayıda Doğum Yapmak Ve Riskleri

    • Çok sayıda doğum yapmak ne gibi sorunlara yol açar?

    Doğum sayısı düşük ya da gebelik kayıplarını içine almaz. Gebeliğin 20. Haftasından önce meydana gelen düşük, ölü doğum gibi durumlar doğum sayısına dahil değildir. Doğum sayısı 20. Gebelik haftasından sonra sayılır. Normal ya da sezaryen doğum yöntemleri doğum sayısı dahilindedir.

    Grand-multiparite şeklinde ifade edilen durum 5 ya da daha fazla doğum yapmış olmaktadır. Fakat apılan doğum sayısı arttıkça oluşabilecek risklerde de artış meydana gelebilir. Bu duruma yol açan en önemli faktör, her doğumda annenin yaşının ilerlemesidir.

    • Çok fazla sayıda doğum yapmanın zararları nelerdir?

    Çok fazla doğum yapmak, sık aralıklarla doğum yapmayı gerektirmektedir. Bu durumda annenin psikolojik ve hormonal dengeleri sık sık değişmektedir. Bu sebeple de değişen fiziksel yapı ve hormonlar anne adayının çeşitli psikolojik sorunlar yaşamasına yol açabilir. Sık sık yaşanan lohusalık dönemi sebebiyle duygu değişimleri meydana gelebilir.

    Özellikle anne adayı sezaryen doğumu tercih ediyorsa, her doğumda ameliyata dair risklerde de artış meydana gelecektir. bknz: Çok Sayıda Doğum Yapmak Ve Riskleri

    Bunun dışında çok sayıda doğum yapmak:

    • preeklampsi,
    • gebelik diyabeti,
    • zor doğum,
    • perinatal ölüm,
    • erken doğum gibi sorunlar açısından riskli olabilir.

    Bu riskler artan yaşla doğru orantılıdır. İleri yaşlarda doğum yapan kadınlar, daha genç yaşlarda doğum yapan kadınlara göre daha fazla risk grubundadır. Günümüzde teknolojik altyapılar ve tedavi imkanları daha geniş kapsamlıdır. Bu sayede de eski zamanlarda olduğu gibi riskler çok fazla değildir. Bu noktada önemli olan anne adayının psikolojisidir. Psikolojik olarak sürekli dalgalanmalar yaşayan anne, çocuklarına etkin bir şekilde bakamayabilir ya da çocuk yetiştirirken çeşitli sorunlar hasıl olabilir.

    Bunun dışında sezaryen ile yapılan doğumlarda, her ameliyat riski ciddi oranda artar.

    • Sezaryen ile çok sayıda doğum yapmak zararlı mıdır?

    Sezaryen doğum ile ilgili bilinmesi gerekenler ise:

    • Sezaryen, bir operasyondur. Bundan dolayı da cerrahi müdahalelerde olduğu gibi kendine özgü riskleri vardı Bu riskler, narkoz ile ilgili riskler, enfeksiyon ve kanama olarak sayılabilir.
    • Uzmanlar annelerin 3’ten fazla sezaryen yaptırılmasını ö
    • Yapılan sezaryen sayısı arttıkça karın içi yapışıklık riski de artacaktı
    • Uygulanan kesi her operasyonda daha fazla estetik kaygıya yol açacaktı
  • Tüp Bebek Neden Tutmaz?

    Tüp Bebek Neden Tutmaz?

     

    Tüp bebek tedavileri için yüzde yüz bir başarı garantisi asla verilemez. Bu sebeple de her denemenin pozitif olarak sonuçlanması mümkündür değildir.  Tüm tedavi öncesi geçirilen süreçte, embriyo gelişim dönemi ve transfer uygulamasında yapılan işlemler gayet başarılı geçse dahi, olumsuz sonuç alma (negatif sonuç) riski mevcuttur.

    Başarılı olmayan bir neticeyle sonuçlanan tüp bebek tedavisi ardından kişilerin haklı olarak yönelttiği ”neden?” sorusuna cevap verebilmek gerekir. Ancak ne yazık ki, tedavi öncesinde, labaratuvar sürecinde ve embriyo transfer işlemlerinde hiçbir olumsuzluk yaşanmamış ve sonrasında da fark edilmemiş ise, bu soruya yanıt verebilmek oldukça güçtür. Çünkü bebek oluşumu oldukça gizemli bir olaydır ve hala mucizevi tarafını muhafaza eder.  Tedavi ardından başarısız bir sonuç almayı etkileyebilecek çok sayıda faktör mevcut olabilir.
    Tüp Bebek tedavilerinde başarısz olmaya sebep olabilen faktörler:
    Anne adayının yaşı ile alakalı olarak yumurta hücrelerinde meydana gelebilecek genetik nedenler, yumurtalıklarının uygulanan ilaçlara yeterli cevap vermemesi, yumurta rezervlerin iyi durumda olmaması ve yumurtlarda meydana gelebilecek morfolojik bozukluklar, baba adayındaki kötü sperm morfolojisi, rahim duvar kalınlığının yeterli kalınlığa erişememesi, adayın verilen ilaçları tavsiye edilen şekilde ve dozda kullanmaması, transfer ardından uyulması gereken kurallara uymaması tüp bebek tedavilerinde olumsuz sonuç almayı etkileyen durumların başında gelir.

    Tedavi ardından embriyoların rahim duvarına tutunma süreci

    Tüp Bebek tedavilerinde anne adayına gelişen embriyoları arasından tutunma yetisi en iyi olanlar aralarından ayrılarak transfer edilir. Embriyolar transfer edildikten sonra tutunma bölgesi olan rahim duvarı tamamen kontrol altında olmayan bir bölgedir. Rahim zarından ötürü olan ve tıbben hala açıklanamayan nedenlerden dolayı tutunma yaşanamayabilir
    1 – Rahim zarı (endometrium) kalınlığı; yaklaşık 8-10 mm olması gereken kalınlık, kimi zaman yeterli olmayabilmektedir. Geçirilmiş enfeksiyon yada cerrahi işlemler neticesinde hasar görmüş rahim zarındaki incelmeye yol açabilir. Bu durum genellikle yanıtı olmayan ve tedaviyi olumsuz etkileyebilecek nedenler arasındadır.
    2 – Rahim duvarında yapısal hastalık olmayışı; özellikle ultrasonla teşhis edilebilecek, myom, polip gibi yer kaplayan sorunlar, embriyonun beslenmesini etkileyebilecek perde (septum-subseptum), yapışıklık gibi patolojilerin daha tedavi başlamadan değerlendirilerek önlemlerinin alınması çok önemlidir.
    Tüm bunların neticesinde, olumsuz sonuç alındığı zaman; neden başarıya ulaşamadık, nerede hata yapıldı, kusur bende mi, gibi soruları sormamak için tedavinin başında oldukça ayrıntılı bir inceleme yapmak gerekir. Başarısızlığa yol açabilecek olası problemler tedavi edildikten sonra tedaviye başlamak, alınabilecek en mantıklı önlemdir.
    Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığına neden olan etkenler nelerdir?

    Tüp bebeğin tutmadığı durumlar için birincil etkenler:
    Gebeliğin gerçeklemesini sağlayacak embriyonun genetik yapısı bozulmuş olması
    Yumurta gelişimini sağlayacak olan ilaçların düzenli olarak kullanılmaması
    Embriyonun gelişimini gerçekleştiren kültür ortamının yeterli olmaması
    Embriyonun dışını saran zarın kalın olması
    Bu gibi durumların olması, tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarına yol açabilir.

    Bknz: Başarısız Tüp Bebek Sonrası Yeniden Denemeler Tıklayınız!

    Tüp bebeğin tutmadığı durumlar için ikincil etkenler:

    Rahim ile alakalı doğuştan olan bozukluklar
    Rahimde embriyo tutunmasını engelleyen, miyom ismi verilen rahim dokusundan kaynaklanan, çapları genellikle
    1-15cm arasında değişebilen selim tümörler
    Embriyonun rahim içine tutunarak büyümesini önleyen pıhtılaşma
    Daha önce geçirilmiş enfeksiyon hastalıklar yüzünden ortaya çıkanyapışıklıklar
    Anne adayında genetik ya da daha sonra meydana gelen fonksiyonel bozukluklar
    Bu gibi nedenlerden ötürü, tüp bebek tedavisi birden fazla kez denenmesine rağmen başarılı bir sonuç vermeyebilir.
    Tüp bebeğin tutmadığı durumlar için üçüncül etkenler:
    Endometriosis hastalığı ismi verilen çikolata kistleri
    Tüplerde ortaya çıkan enfeksiyon hastalıkları
    Karın içi ameliyatları sonrası oluşum gösterebilen hidrosalpenks bir başka deyişle tüplerin tıkanarak şişmesi
    Tüplerin tıkanması ya da şişme durumları. (tedavi edilebilir olsa da, gebelik oluşumuna engel teşkil edebilir.)

     

    Sorularınız İçin: Prof. Dr. Bülent Tıraş

     

    Kadınlardaki kısırlık sebepleri nelerdir? Öğrenmek için tıklayınız!