Etiket: alerji

  • Göz kuruluğu deyip geçmeyin

    Göz kuruluğu deyip geçmeyin

    Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen göz kuruluğu, yaklaşık yüzde 35 oranında gözleniyor. 40 yaşın üstündeki kadınlarda daha sık rastlanan göz kuruluğu, hava kirliliğinin yüksek olduğu büyük şehirlerde daha yüksek oranlarda görülüyor. Uzun süre bilgisayar veya televizyon başında ekrana bakmak, yaşın ilerlemesi, çevresel faktörler, menopoz, klimalı ortamlar, kontakt lens kullanımı, göz ameliyatları, sigara kullanılan ortamlarda bulunmak da göz kuruluğunun artmasına neden olabiliyor.

    Göz kuruluğu, özellikle akşam geç saatlerde bulanıklık veya gözlerde yorgunluk ya da sabah uyanınca gözü açmada zorlanma, gözlerde yanma batma şeklinde kendini gösteriyor.

    Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda ilerleyen yaşla birlikte azalıyor. Oysa insan ömrünün uzamasıyla ileri yaşlarda da net görmeye ihtiyaç duyuyoruz. Teknolojinin gelişmesiyle insanların günlük faaliyetleri değişiyor. Eskiden görme ihtiyacı uzağı veya ince ayrıntıları fazla gerektirmezken, günümüz yaşantısında bilgisayar, televizyon, HD yayın, 3D yayın gibi giderek artan sayıda ortamda net görmeye ihtiyacımız var.

    kurugozEstetikle gençleştirilemeyen tek şey
    Estetik boyutuna şöyle vurgu yapıyor: “Estetikle her şeyi gençleştirebilirsiniz, bir tek göz hariç. Çünkü iki göz kapağı arası sürekli havayla temas ettiği için seneler içinde giderek sararıyor. ‘Gözlerimin parlaklığı azaldı’ sık kullanılan bir deyimdir. Gözyaşı yapısı sağlıklı olanlarda bu parlaklık azalması daha geç oluşuyor. Vücudumuzda havayla temas eden iki önemli yer var. Ağzımız ve göz kapağı aralığımız. Sağlıklı ve yeterli gözyaşınız yoksa enfeksiyonlara da daha açık hale geliyorsunuz. Konjonktivit, alerji, kirpik dibi iltihabı gibi birçok hastalığa daha yatkın oluyorsunuz.”

    Kuru göz belirtileri nelerdir?
    Gözlerinizde aşağıdaki belirtiler varsa göz doktorunuza başvurmalısınız.
    • Kuruluk
    • Kaşıntı
    • Yanma, batma
    • Yabancı cisim hissi
    • Işığa duyarlılık
    • Aşırı gözyaşı
    • Bulanık görme veya geceleri görmede zorluk
    • Yorgunluk

    Kimlerde kuru göz oranı daha yüksektir?
    • Yaşlanma: Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda, ilerleyen yaşla birlikte azalır. Kuru göz semptomları hormonal değişimlere bağlı olarak özellikle kadınlarda daha sık görülmektedir.

    • Çevresel faktörler: Nemi düşük, sıcak veya rüzgarlı ortamlar, radyasyon veya kimyasal maddelere maruz kalma, yüksek yerlerde bulunma kuru göze neden olabilir.

    • Menopoz: Kuru göz her yaş grubunu etkileyen bir hastalık olmakla beraber, menopoza bağlı hormonal değişimler sebebiyle genelde kadınlarda daha sık gözlenmektedir.

    • Klimalı ortamlar: Klima kullanımı ortamın kurumasına neden olarak gözyaşının buharlaşmasını hızlandırmakta ve Kuru göze yol açmaktadır.

    • Kontakt lens kullanımı: Kontakt lens kullanımı gözyaşının daha hızlı buharlaşmasına neden olacağından Kuru göze yol açmaktadır.

    • Göz ameliyatları: Operasyonlara bağlı olarak göz yüzeyi ve gözyaşı bezleri etkilenmekte ve Kuru göz belirtileri ortaya çıkabilmektedir.

    • Yoğun bilgisayar kullanımı: Gözyaşının göz yüzeyine yayılmasını sağlayan “göz kırpma” hareketinin sıklığı, yoğun bilgisayar kullanımında azalmaktadır. Daha az göz kırpma da buharlaşmayı artıracağı için kuru göze neden olmaktadır. Sadece bilgisayar değil, TV ekranı karşısında uzun saatler geçirme ya da uzun süreli okumalarda da göz kırpma sayısının azalmasına bağlı olarak kuru göz oluşabilmektedir.

    • Sigara kullanımı: Sigara dumanındaki maddeler göz yüzeyini olumsuz yönde etkilemektedir.

    • Romatizma: Bağışıklık sistemi ile ilişkili romatizmal hastalıklarda gözyaşı salgılayan bezler de etkilenmekte ve kuru göz tetiklenmektedir.

    • Hastalıklar ve tedavide kullanılan ilaçlar: Hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, tiroid (guatr), alerji ve depresyon gibi çeşitli hastalıklar ve bu hastalıklarda kullanılan ilaçlar kuru göz hastalığını tetikleyebilmektedir.

    • Göz tansiyonu: Bu rahatsızlığın tedavisinde kullanılan göz damlaları göz kuruluğuna yol açabilmektedir.

    Günlük yaşamda rahat etmek için yapılacaklar:

    • Otomobil, uçak gibi yerlerde havalandırma doğrudan gözünüze gelmesin.
    • Uyuduğunuz oda nemli olsun.
    • Güneşli ve rüzgarlı havalarda mutlaka koruyucu güneş gözlüğü takın.
    • Bilgisayara belli bir seviyede karşıdan ışık ve klima rüzgarı gelmesin.
    • Kuru göz bulgularınız varsa bol su için.
    • Özellikle bilgisayar kullanırken daha az göz kırpma buharlaşmayı artıracağı için kuru göze neden olur. Bilgisayar başındayken gözlerinizi sık sık kırpıştırmayı unutmayın ve zaman zaman uzağa bakarak gözlerinizi dinlendirin.

  • Göz altı Torbalarından ve Morluklarından Kurtulmanın 9 yolu

    Göz altı Torbalarından ve Morluklarından Kurtulmanın 9 yolu

    Göz altı torbalarınızdan ve göz altı halkalarından muzdarip misiniz?Kadınlar kulubü editörleri olarak sizler için araştırdık uzman tavsiyelerinden oluşan Göz altı Torbalarından ve Morluklarından Kurtulmanın 9 yolunu sizler için biraraya getirdik.Burda bildirilen tavsiyelere uyarak en kısa zamanda göz altı torbalarından kurtulacaksınız.

    Göz altı torbalarında yaşlanmanın etkisi var, fakat ayrıca yetersiz uyku, alerji, ödem gibi sebeplerden olabiliyor.
    Bu torbalar estetik olarak insanı kusurlu, yorgun ve bezgin bir görünüşte gösteriyor.
    Göz altı torbalarından kurtulma yazımızda bunlardan kurtulmanız için çeşitli çözümler sunacağız.

    Göz altı Torbalarından ve Morluklarından Kurtulmanın 9 yolu

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_1

    Bol Su İçin
    Göz altı torbalarının nedeni genellikle bu bölgede yüksek tuz konsantrasyonundan dolayı su tutmasından kaynaklanır.
    Tuzlu yemek yedikten sonra, gözyaşı tuzlu olduğundan ağladıktan sonra yani tuzla herhangi birşekilde temasa geçtikten sonra bu torbalar daha da belirginleşir.
    Bol sıvı alımı yaparak vücuttan tuz alımı atılır. Göz altı torbalarınız varsa çok tuzlu yemekten kaçının.
    Vücudunuzun su kaybetmesine neden olan kahve, alkol gibi içeceklerden de uzak durun.

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_2

    Göz kapaklarınıza dilimlenmiş salatalık koyun!
    Göz kapaklarınıza salatalık koymanın göz altı torbalarına iyi geldiğini duymuşsunuzdur,
    Bu salatalıkları soğuk olarak koymak yani buzdolabından çıkaracağız, salatayı dilimleyip koymak daha etkilidir.
    Evde o an salatalığınız yoksa, sallama çaylardan iki tanesini ıslatın ve dondurucuya ya da buzdolabına koyun, biraz soğusun göz kapaklarınıza bu soğuk çayı uygulayın.
    Nane veya papatya çayını öneririz, böylece bu çayların aromaterapik yönlerinden de yararlanmış olursunuz.

     

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_4

    Alerjinizi Tedavi Ettirin
    Göz altı torbalarının en sık rastlanılan nedenlerinden biri, alerji kaynaklı yüzün iltihablanması ve bunun sonucu göz altı torbası oluşmasıdır.
    Göz altlarınızdaki cildiniz diğer bölgelerinzden daha hassas olduğundan, buraları su toplamaya daha müsaittir ve şiş gözükürler.
    Saman nezlesi, mevsimsel alerji gibi her çeşit alerji göz altı torbasına neden olur.
    Çiçek, toz, hayvanlar gibi neye alerjiniz varsa onlardan uzak durun. Evinizi sık havalandırın, çarşaflarınız hep temiz olsun. Doktora gidin ve alerjiniz neyse tedavi ettirin.

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_5

    Uyku Pozisyonunuzu Değiştirin
    Yüzükoyun yatanların uyandıklarınızda göz altı torbalarıyla karşılaşmaları normaldir, çünkü
    bu yatış pozisyonu gece boyunca göz altlarınızdan su toplanmasına neden olan bir pozisyondur. Sağ avucunuz sağ yanağınız altında olacak şekilde, sağ yanınız üzerinize
    yatmanız en sağlıklı seçimdir. Başta uyku pozisyonunu değiştirmek zordur, fakat bir süre sonra alışırsınız.
    2 yastıkla uyumakta göz altı torbalarından kurtulmak için çözüm olabilir, böylece gece boyunca göz altlarınızda sıvı birikimi olmaz.

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_6

    Yüzünüze İyi Davranın!
    Yüz cildiniz özellikle göz altlarındaki cilt hassas ve ince yapılıdır, çabuk zarar görebilir,
    ve zarar görmüş göz altı morluklar, çizgiler, torbalanmalar demektir.
    Yapmanız gerekenler: kesinlikle makyajla uyumayın, makyajda bulunan kimyasalar göz çevresi cildine zarar verir, makyajı çıkarıp yüzünüze yıkadıktan sonra yumuşak bir havlu
    kullanın.
    Her gün yaz kış güneş kremi kullanın. Güneş ışınları göz altı derisini daha hassas hale getirir, bu nedenle güneş kreminiz hep yanınızda olsun.

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_7

    Beslenme Alışkanlıklarınızı Değiştirin
    Çok tuzlu yemekten vazgeçin, tuzlu yiyecekler ve özellikle alkol tüketimi göz altı halka ve torbalarına davet çıkaran en bilinen iki gıdadır.
    Bu iki besinden uzak durmak bile göz altlarınızdan kurtulmanızda çok etkili olacaktır.

    goz_alti_torbalarindan_ve_morluklarindan_kurtulmanin_9_yolu_9

    Ameliyat olun
    İnsanlar yaşlandıkça, göz altlarınızda yağ torbaları oluşur. Blefaroplasti ve bu bölgede
    lazer tedavisi, göz altı torbalarının alınması gibi kalıcı çözümler alternatif olabilir.
    İyileşme süreci bir kaç haftada gerçekleşir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Dolgunun en çok kullanıldığı bölgeler nereleridir?

    Dolgunun en çok kullanıldığı bölgeler nereleridir?

    Gün geçtikçe trend haline gelen estetik dolgu, botoks uygulamasının yerini tutmaya başladı.

    Genç görünmek için kırışıklıkları ve izleri yok etmek isteyen kişilerin tercih ettiği estetik dolgu, zaman içerisinde ciltte azalan maddelerinin yerine konulması anlamına geliyor. Hyalüronik asit ise en güvenilir estetik dolgu maddesi. Hyalüronik asit vücutta bulunan bir madde olmasına rağmen 30’lu yaşların sonunda azalma gösterir. Estetik dolgu uygulamalarında diğer maddeler ile birlikte vücuda enjekte edilen Hyalüronik asit hem doğal görünmeyi sağlar hem de gençleştirir. Ağırlıklı yüz bölgesinde uygulanan estetik dolgu ayrıca meme bölgesinde, bacakların düzleştirilmesinde ve eldeki kırışıklıkları gidermek amacıyla da kullanılabilir. Dünyada giderek daha çok tercih edilen estetik dolgu ile ilgili merak edilenleri Medikal Estetik Hekimi Phd Dr. Devrim Gürsoy açıkladı.

    Dolgunun en çok kullanıldığı bölgeler nereleridir? Az bilinen bir bölge var mıdır?

    Dolgunun en yaygın kullanıldığı bölge yüz bölgesidir. Yüz bölgesinde özellikle kırışıklıkların ve izlerin ortadan kaldırılması amacı ile uygulanır. Bunun dışında yüzün şekillendirilmesinde yani yer çekimin etkisine bağlı zaman içerisinde gerçekleşen ovalite kaybının düzeltilmesinde kullanılır. Yüzde kullanıldığı başlıca bölgeler dudak bölgesi, nazolabial oluklar, marionette çizgileri ve elmacık kemiği bölgesidir. Bunun dışında şakak bölgesindeki çukurlaşmanın düzeltilmesi, kaşların kaldırılması, burun kontürünün düzeltilmesi, çene ve Jawline hattının düzeltilmesi ve botoksla tümü ile açılmayan kırışıklıkların ortadan kaldırılmasında kullanılır. Dolgu aynı zamanda meme bölgesi ve bacak düzgünleştirme ve eldeki yaşlılık belirtilerini ortadan kaldırmak amacı ile kullanılabilir. Özellikle burun ve çene bölgesine yapılan uygulamalar, gözaltı oluğu bölgesi ve şakak uygulaması daha az yapılan uygulamalardır.

    Dolgu yaptırmanın zararı var mıdır? Zararlı olmaması için nelere dikkat edilmelidir?

    Süre içerinde sentetik ve yarı sentetik birçok dolgu maddesi kullanılmıştır. Ancak bunların yan etkilerinin ileri düzeyde olması ideal dolgu maddesinin vücut tarafından tümü ile ortadan kaldırılabilecek bir madde ihtiyacını doğurmuştur. Bugün bu özelliği taşıyan başlıca dolgu maddesi hyalüronik asittir. Bunun dışında yağ enjeksiyonları da güvenilir dolgu uygulamalarına örnektir.
    Öncelikle dikkat edilmesi gereken unsur, dolgu maddesinin hyalüronik asit içerikli olmasıdır. Uygulamanın mutlaka bu konuda yetkin hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.

    Kötü dolgu var mıdır?

    Hyalüronik asit içermeyen dolgular tercih edilmemelidir. Zira vücudun tümü ile ortadan kaldıramadığı her madde zaman içerisinde gelişebilecek yabancı cisim reaksiyonuna bağlı komplikasyonlara neden olacaktır. Doğal görüntünün dışında her türlü suni değişim görüntüsü oluşturan uygulama en hafif hali ile kişiye uygun olmamaktadır. İyi dolgu uygulaması nedeni anlaşılmayan bir güzelleşme ve gençleşme sağlar.

    Dolgu malzemeleri insan vücuduna uyumlu mudur? Alerji yapar mı?

    Başlıca kullandığımız hyalüronik asit vücudumuzda yaygın olarak bulunan su tutucu ve dolaşım artırıcı özellikleri olan, polisakkarit yani şeker türevi bir maddedir. Doku tarafından tümü ile metobolize edilmiş özelliktedir. Uygulama sonrası hyalüronik asit ile yapılan her dolgunun yan etkileri ortadan kaldırılabilir. İşlem sonrası zaman zaman kızarıklık, morluk benzeri geçici yan etkiler görülebilir.

    Dolgu ne kadar dayanır? Çıkarılması için ayrı bir operasyon gerektirir mi?

    Hyalüronik asit dolgusu içerdiği hyalüronik asit yoğunluğuna göre 4 ile 18 ay kalıcı etki sağlar. Tümü ile dokuyla uyumlu bir madde olduğundan dolayı ifade ettiğimiz süreler içerisinde kendiliğinden eriyecektir.

    Dolgu uygulaması nasıl olur? Acı verir mi? İyileşme süreci var mıdır, nasıldır?

    Dolgu uygulaması çok ince iğneler aracılığı ile gerçekleştirilen bir uygulamadır. Uygulama ortalama 15 ila 45 dakika süreler içerisinde kişiye yapılabilir. Kişi günlük aktivitesine hemen geri döner. İşlem sonrası kızarıklık, morluk ve ödem benzeri durumlar zaman zaman ortaya çıkabilir. Bunlar 2 ila 7 gün içerisinde ortadan kalkar.

    Dolgu yapılırken nelere dikkat edilmesi gerekiyor?

    Dolgu yaparken ilk dikkat edilmesi gereken kişinin gerçekten dolguya ihtiyacı olup olmadığıdır. Ek olarak hastanın ne tür beklentilerle dolgu yaptırmak istediği iyi anlaşılmalıdır. Dolgu yapıldığı miktara paralel etki gösteren bir uygulamadır. Dolgunun ihtiyaçları karşılayacak miktarda ve yüz orantısını bozmayacak şekilde uygulanması gerekir.

  • Gıda duyarlılık testi

    Gıda duyarlılık testi

    Gıda duyarlılık testi, son 10 yıl içinde popülerleşen, kişinin sağlık durumunu iyileştirmeye yönelik tasarlanan ve genellikle yanlış amaçlarla kullandırılan testlerin genel adıdır. Testlerde ölçülen vücut tarafından üretilen IgG (immunglobülin G) antikorudur. İntolerans ve allerji değildir.

    Alerji vücudun besin/ besin dışı maddelere gösterdiği aşırı tepkidir. Alerjilerde söz konusu olan IgE ve Histamin düzeyleridir. Alerjilerin çoğunlukla genetik olduğu düşünülmektedir. Herhangi bir besin / besin dışı maddeye karşı alerjiniz varsa o besin / besin dışı maddeden yaşam süreniz boyunca uzak durmalısınız. Alerjen maddenin aşırı miktarlarda ya da bilinçsiz olarak 2 defa vücudu alınması “anaflaktik şok”a neden olabilir.

    İntolerans ise barsak emilim bozukluğudur. Genellikle bağırsakta olması gereken enzim fonksiyonlarının yetersizliği ya da yokluğunda söz konusudur. İntoleransınız olan besini yaşam süreniz boyunca sınırlı miktarlarda ya da hiç almamız gerekir ( laktoz intoleransı, maltoz intoleransı, sukroz ,ntoleransı ya da nişasta intoleransı gibi durumlarda şekerlerin en basit formlarına yıkılamaması nedeniyle sıvılar bağırsaklara itilmekte ve sulu ishale neden olmaktadır (ozmotik ishal). İshal diğer besinlerin emilmeden bağırsaklardan atılmasına, dolayısıyla yetersiz beslenmeye neden olabilmektedir.

    Duyarlılık ise bağırsaklarda enfeksiyon oluşması sonucu bazı besinlerin (genellikle en sık tüketilenlerin) enfeksiyondan etkilenmesi sonucu vücudun o besine özgü IgG antikoru üretmesi ve besinin tüketim sıklığına bağlı olarak antikor seviyesini arttırmasıdır. Enfeksiyonun kaynağı besinin kendisi olabileceği gibi akut diyare, bakteriye bağlı enfeksiyonlar (Campylobacter, Salmoneüa, Shigella, Escheria Koli, Parazit Enfeksiyonu, Giardia Lamblia, Entamoela Histolitika (Amipli Dizanteri)kronik konstipasyon, virüse bağlı enfeksiyonlar (Rotavirus, Norvvalk Virüsü, Sitomegalovirüs, Herpes simplex) ve IBS (rahatsız barsak sendromu) gibi sebepleri olabilir. Duyarlılıklar aslında kişiyi allerjilerinden korusa da besin / besin dışı maddelerin vücutta tam olarak emilmemesine yol açar.

    Örneğin eğer süt ve süt ürünlerine karşı duyarlılığınız varsa ve size önerilen; bir süre boyunca süt ve süt ürünleri tüketmemeniz ise şikayetleriniz başladığından önerilen süre bitene kadar süt içindeki kalsiyum, fosfor, A vitamini başta olmak üzere içerdiği makro ve mikro besin öğelerinden yararlanamıyorsunuz demektir.

    Duyarlılık testleri zayıflamanıza direkt olarak yardım etmez. Ancak bağırsak sorunlarınız uzun süredir devam ediyorsa ve vücudunuzda su retansiyonu (su tutulumu, ödem) varsa duyarlılık testi sonuçlarınıza uyduğunuzda ödeminizi atmanıza ve bağırsak düzeninizi geri kazanmanıza yardımcı olur. Testi yaptırmadan önce bir uzman tarafından şikayet anamnezi alınması gerekir. Şikayetleriniz duyarlılık semptomlarına uygun değilse doktor ya da diyetisyeninizin öneriyse başka taramalar yaptırmanız gerekebilir. Gıda duyarlılık teti için olması beklenen semptomlar;

    Kronik ya da sıklıkla tekrarlayan konstipasyon
    Kronik ya da sıklıkla tekrarlayan diyare
    Gaz hissi
    Karın ağrısı
    Kramp
    Genel ya da karın bölgesinde şişkinlik
    Gün sonunda ya da sabah kalktığınızda şişmiş el ve ayaklar ve göz çevresi
    Sebebi bilinmeyen ya da migren tarzı baş ağrısı

    Test sonuçlarınızı uygulamaya başladıktan bir süre sonra ( 20 gün ile 2 ay ) yaşanılan şikayetler ve semptomlar ortadan kalkmaya başlar. Belirlenen süre tamamlandığında her bir besin ve/ veya besin dışı madde 4-5 günde 1 kez olmak üzere teker teker denenerek günlük beslenmenize geri katılır.

    Gıda duyarlılık testi herkese uygun değildir. Eğer kalp hastalığınız, diyabetiniz (şeker hastalığınız), böbrek hastalığınız varsa doktor ve diyetisyeniniz ile görüşmeden test yaptırmayınız.

  • Kadınlarda ağrılı cinsel ilişki

    Kadınlarda ağrılı cinsel ilişki

    Cinsel ilişki sırasında genital bölgede devamlı ve yineleyici ağrı olmasıdır. Kadınların önemli bir kısmı hayatlarının bir döneminde bu ağrıyı geçirir.

    Ağrılı cinsel ilişkide ağrı yüzeysel ve derin olmak üzere iki şekilde kendini gösterir. Yüzeysel ağrılar vajinal enfeksiyonlar, jinekolojik ameliyatlar, doğum lezyonları, ilişki öncesi yeterli uyarı ve dolayısıyla ıslanma olmadan girilen cinsel ilişki vb. nedenlerden kaynaklanabilir. Klinikte sık rastlanan durum vajinal kuruluktur.
    Derin ağrılı cinsel ilişki vajinadaki doğuştan anormallikler, sistit, üretra iltihapları, kronik enfeksiyonlar, perliste kitleler, bağırsak hastalığı ve genital organlarda sarkmalar neden olabilir.

    Cinsellikle ilgili kaygılar, olumsuz düşünce ve önyargılar, suçluluk duyguları, cinsel istismar öyküsü, evlilik ve ilişki sorunları, ağrı beklentisi, anksiyete, korku, öfke, eş reddi ve doğum ve gebelik korkusu diğer önemli nedenler arasındadır.

    Tedavide nedene ve danışanın durumuna uygun cinsel terapi uygulanır. Cinsel terapi, tıbbi nedenler, dışlandıktan sonra uygulanmalıdır. Eğer bir tıbbi neden düşünülüyorsa danışan uygun uzmana yönlendirilmelidir. Varsa ilişki problemleri ve evlilik problemleri halledilmelidir. Cinsel terapi ile çiftin cinsel aktivite etkileşimleri yeniden inşa edilerek kişinin yeterli cinsel uyarımı alması ve vajinal ıslanma sağlamaya yönelik etkileşime doğru çift yavaş yavaş yönlendirilmelidir. Psikodinamik nedenler söz konusu ise dinamik yönelimli cinsel terapi uygulanmalıdır.

    Ağrılı Cinselliğin Sebepleri için tıklayın !

  • Vajinal kuruluk neden meydana gelir?

    Vajinal kuruluk neden meydana gelir?

    Kadınların korkulu rüyalarından biri olan vajinal kuruluğun aslında pek çok sebebi var.

    Vajinal kuruluk, menopoz evresinde kadınlarda sık görülen bir durumdur. Genellikle kaşıntı, akıntı, yanma, cinsel ilişkide ağrı gibi rahatsızlıklar vajinal kuruluğun belirtileridir. Ancak bazı kadınlarda bu ön belirtilerden herhangi biri görülmeden de vajinal kuruluk başgösterebilir.

    Bu sorunu kulaktan duyma yöntemlerle gidermeye çalışmak yerine uzman bir hekime görünmenizde fayda var.

    Menopoz sonrasında, bebek sahibi olan özellikle emziren kadınlarda ve kemoterapi veya kanser hastalığı nedeniyle radyasyon tedavisi gören kişilerde görülen vajinal kuruluğun başlıca nedenleri şunlar:

    Menopozun yaklaşması,

    Sigara,

    Cinsel yolla bulaşan hastalıklar,

    Alerji, tansiyon, ülser, antideprasan ilaçlarının fazlaca kullanımı.

  • Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeyel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

    İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikden yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

    Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkda görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

    Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeyel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

    • Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

    • Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

    • Vulvar vestibulit sendromu.

    • Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

    • Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

    • Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

    • Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

    • Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyleşmesi.

    • Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

    • Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

    • Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

    • Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

    Ağrılı cinsel ilişki şikâyeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

    Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün!

  • Ağrılı Cinselliğin Sebepleri

    Ağrılı Cinselliğin Sebepleri

    Cinsel ilişki sırasında ağrı ve veya acı duyulmasına veya rahatsızlık duymaya tıbbi olarak disparoni adı verilir.
    Bu ağrı veya acıma vajene giriş sırasında veya girdikten sonra veya penisin hareketi ile vajen girişinde, vajina içinde veya karın içinde hissedilebilir.

    Şikayet acıma, yanma, ağrı, karın içinde ağrı, basınç hissi, yırtılma gibi bir his veya rahatsızlık duyma şeklinde olabilir.

    Bu şikayetin nedeni iki tanedir.

    1-Bedensel bir nedenden (organik) dolayı olabileceği gibi

    2-Psikolojik nedenlerden dolayıda olabilir.

    Şikayetler ilk cinsel ilişki ile başlıyabileceği gibi,daha önce rahat ve zevkli ilişki yaşamış bayanlarda bile daha sonradan ortaya da çıkabilir veya ara ara da tekrarlayıp kaybolabilir, koşullara göre değişebilir.

    Hangi nedenden dolayı oluştuğu çok çok önemlidir, çünkü tedavi bunun tespitinden sonra nedene yönelik yapılacaktır ve tedavide nasıl bir yol izleneceği ancak muayene ile anlaşılır.

    Bedensel nedenler nelerdir?

    -kızlık zarıyla ilgili sorunlar (zarın kalın olması gibi )

    -vajinada ki darlıkların, kitlelerin yarattığı sorunlar

    -vajinadaki kuruluğa-ilişki öncesi ıslanamamaya bağlı şikayet olabilir. Bu bazı enfeksiyonlar sonucu orada ıslanmayı sağlayan bezlerin yapısının bozulmasından, veya yaşlılığa bağlı olarak veya kullanılan bazı ilaçlardan veya bazı tedavilerden veya bazen çok nadir doğuştan olabilir.

    -vajinal enfeksiyonların bazıları normalde bile yanma ve kaşıntı yaparlar ki bunlar ilişkide daha fazla sıkıntı yaratabilirler

    -herpes virusleride aktif olduklarında ilişkide ağrı,yanma, acıma yaparlar

    -bazen normal doğum sırasında vajende veya rahmi tutan bazı bağlarda meydana gelen harabiyetde daha sonra ilişkide şikayete sebep olabilir

    -yaşlılığa bağlı vajende esnekliğin azalmasıda acı sebebi olabilir, özellikle menopozdan sonra bu tip şikayetler olabilmektedir, dokular esnekliklerini yitirdiklerinden cinsel ilişki tahrişe ve ağrıya neden olabilir.

    – zor doğumlardan sonra yırtılma olduğunda veya doktor tarafında epizyotomi dediğimiz yöntemle doğuma yardım edildiğinde fazla dikiş veya iyileşmesi esnasında enfeksiyon olduğunda dikiş yerleri genelde sertleşerek vede yükselerek iyileşirler( nedbe oluşumu) ve bu nedbeler ilişkide ağrı duyulmasına neden olur.

    -allerjik nedenler; prezervatife, eşinin spermine, kullanılan jele veya diğer alerjik nedenlerden dolayı oluşur

    -karın içindeki kitleler,enfeksiyonlar

    -rahimdeki kitleler

    -endometriyozis denilen birhastalık sonucu oluşan yapışıklıklar

    -geçirilmiş bazı karın içi ameliaytların sonucu oluşan yapışıklıkların yarattığı şikayetler

    -leğen kemiği ( pelvis) kırıkları

    -idrar yollarındaki enfeksiyon ve diğer problemler

    -çok nadir bazı barsak hastalıkları (Crohn hastalığı-Divertikülit)

    -bazen kabızlık

    -erkeğin organının normalden büyük olması ve diğer bazı nedenler

    Psikolojik Nedenler Nelerdir ?

    Psikolojik nedenlerde genelde kadın duyduğu huzursuzluğu acı olarak tanımlamaktadır

    -gebe kalma kaygısı

    -nedensiz suçluluk duygusu ve ilişkiden kaçmak için kendine haklı sebep yaratma

    -ilişkide normalde kişiye zevk veren basınç hissini yanlış tanımlayıp acı olarak nitelendirmek

    -çeşitli korkular

    -fobik reaksiyonlar

    -partneri sevmemek, başka birini sevmek

    -partnerle uyumsuzluk

    -taciz, tecavüz gibi olayların yaşanmış olması

    -ilk ilişkide çok can acıması ve bunun korkusunun yerleşmesi

    -ilişkiye girememe nedeni korku olan yani vajinismuslu kadınlarda bu korkunun acı olarak ifade edilmesi

    Tedavi;

    Tedavi muayene ve gerekiyorsa yapılan test sonuçlarında bulunan nedenin giderilmesi olarak yapılacaktır.Tedavi bazen sadece bedensel,bazen sadece psikolojik bazende hem psikolojik hemde bedensel olarak yapılır.Psikolojik olaylarda ise altta yatan sebep olan olayın çözülmesine bağlıdır. Tedavide başarı oranı yüksektir.

    Tedavi için ;kadın doğum uzmanlarına baş vurabilirsiniz.

    Böyle bir probleminiz varsa;

    Şunu bilmelisiniz ki ilişkide acı hissi kadını cinsellikten soğutur,psikolojik problemler yaratır, kendine saygısını kaybetmesine neden olabilir,kendini yetersiz veya anormal görebilir.Partneri ile arasında soğukluk olur,genelde erkek canı yanan bir kadınla sevişmek istemez, zamanla çiftler arasında saygı kaybı yaşanır, suçlama ve aldatmalar yaşanabilir. Bunları kendinize ve karşınızdakine yaşatmamak ,hayatımızın merkezlerinden, kadınla erkeğin en önemli kontağı olan, vazgeçilmez olan cinsellikte ,daha güzel,mutlu, uyumlu bir cinsel ilişkiye kavuşmak , parnerinizle daha yakın olmak, kendinize saygı duymak istiyorsanız çekinmeden tedaviye gitmelisiniz.

    Dr.Cenk Kiper

  • Burun Tıkanıklığı Nedenleri Ve Çözüm Yolları

    Burun Tıkanıklığı Nedenleri Ve Çözüm Yolları

    1. BURUN TIKANIKLIĞINA YOL AÇAN NEDENLER NELER?

    Burundan rahat nefes alma beynimizden kalbimize, saç telimizden ayak tırnağına kadar her organımız için hayati önem arzeden bir durumdur.Rahat nefes alamamak başağrılarına, sabah yorgun bitkin uyanmaya, gün içinde uyuklamaya meyil oluşturmaya, kronik yorgunluğa sebep olan bir durumdur.
    Her iki burun deliğinin gün içerisinde belli aralıklarla tıkanıp açılması normal kabul edilir. Fakat sürekli olan burun tıkanıklıkları, çözülmesi gereken sorunları bize işaret eder.
    Burnumuz geçirdiğimiz üst solunum yolu enfeksiyonları, kronik sigara kullanımı, kötü hava koşulları, yada kısa süreli allejik sorunlar nedeniyle tıkalı olabilir. Bu durumda çözüm daha çok burun açıcı spreyler, alerji ilaçları ve burna tuzlu bikarbonatlı su çekilmesi, denize girilmesi gibi basit yollarla çözülmeye çalışılır.
    Uzun süreli burun tıkanıklığı olanlarda sebepler genellikle basit kısa operasyonlarla çözülebilecek sorunları düşündürür. Burun kıkırdağı veya kemik eğriliği dediğimiz deviasyon burun tıkanıklığının en sık sebeplerinden birisidir. Burun eti büyümeleri, aynı şekilde kronik burun tıkanıklığı yapan benzer bir sorundur. Kronik sinüzit yıllardan beri olan burun tıkanıklığının bir sebebi olarak karşımıza çıkabilir. Uzun süreli allerjik durumlar kronik burun tıkanıklığının başka bir sebebi olabilir.
    Çocuklarda burun tıkanıklıklarının en sık sebepleri ise alerjik sorunlar ve genizeti varlığıdır. Çözüm ise allerji tedavisi ve genizeti operasyonları olabilir.

    2. TIKALI BİR BURUN NE ZAMAN SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR?

    Burun tıkanıklığının çok uzun yıllar devam ettiği durumlarda kalp ve akciğer problemlerinin arttığını görmekteyiz. Kronik üst solunum yolu tıkanıklıklarının horlamayı, uykuda nefes durmasını, tansiyon problemlerini, ritim bozukluklarını, astımı arttırıcı etkilerini, cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkardığını biliyoruz.
    Burnu bütün organlarımızın sağlığı için bu kadar önemli kılan nokta, hücrelerimizin yaşayabilmesi için temel madde olan oksijeni, sağlıklı bir şekilde bünyemize ulaştıran organ olmasıdır.
    Burnun sürekli tıkalı olduğu durumlarda hayatımızın bir döneminde az önce bahsettiğimiz sorunlarlarla karşılaşabiliriz.
    Uzun süre tedavi edilemeyen burun tıkanıklıkları sağlığımızı tehdit etmektedir. Gerek ilaç tedavisi ile gerekse cerrahi olarak bu sorunu çözmek zorundayız.

    3. HASTALARIN EN BÜYÜK ŞİKAYETLERİ NELER?

    Burun tıkanıklığı, burundan yeterince nefes alamama, baş ağrısı, horlama ya da sabah yorgun bitkin uyanma, burun akıntısı, geniz akıntısı, gün içinde iş performansının düşmesi, kronik yorgunluk başlıca şikayetlerdir.

    4. HANGİ SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇABİLİYOR? (MADDE MADDE, CÜMLELER HALİNDE)

    Devamlı ağız solunumu yapmak zorunda kalındığı için sık tekrarlayan boğaz enfeksiyonları ve müzminleşmiş farenjit gelişebilir

    Horlama ve uyku bozuklukları gelişir.

    Uykuda nefes durması bunun sonucunda da tansiyon ve kalpe ritim bozukluğu gelişebilir.

    Akciğer ve Kalp problemlerini ağırlaştırır.

    Astım olanlarda sorunların arttığı görülür.

    Sabahları ağız kuruluğu gelişir.

    Cinsel fonksiyon bozuklukları olur.

    Psikolojik sorunlar gelişmesine yatkınlık olur.Bu hastalar özellikle sinirli olduklarından yakınırlar.

    Kronik depresyon hali gelişebilir.

    Ses kalitesi bozulur ve burundan konuşma gelişir.

    Çocuklarda geceleri altını ıslatma problemleri olabilir

    Kronik yorgunluk sendromu gelişebilir
    Migreni tetikleyerek kronik baş ağrısı sorunlarına yol açabilir

    5. RAHAT BİR NEFES İÇİN HANGİ YÖNTEMLERE BAŞVURULUYOR? (İLAÇ TEDAVİSİ, CERRAHİ VS.)

    Öncelikli olarak ilaç tedavisiyle kronik sinüzit, alerjik rinit, burun eti büyümesi sorunları giderilmeye ve burun tıkanıklığı ortadan kaldırılmaya çalışılır. Şayet düzelme olmuyorsa düşük doz lazer uygulanabilir. Bununla da düzelme olmuyorsa cerrahi tedavi uygulanır.

    6. AMELİYAT NE ZAMAN ŞART, NASIL KARAR VERİLİYOR? TIKANIKLIK İÇİN NASIL BİR OPERASYON UYGULANIYOR?

    Burun eti büyümesine bağlı burun tıkanıklığını 3-4 aylık ilaç tedavısıne rahmen çözemiyorsak, burun etlerını radyofrekans denılen yontemle küçültüp solunum yolunu açıyoruz. Kronik sinüzite bağlı tıkanıklıklarda 3 aylık aralıklı ilaç tedavisine cevap vermeyen vakalarda balonla sinüzit tedavisi veya endoskopik sinüz cerrahisini uygulayabılıyoruz.
    Burun deviasyonu dediğimiz kemik yada kıkırdak eğikliklerinde yada şekıl bozukluğuna bağlı burun tıkanıklığı olgularında ilaç tedavisi maalesef işe yaramıyor ve solunum yolunu açmak için endoskopik yada klasik yöntemlerle cerrahi olarak tedavi uygulayabiliyoruz.
    Burun deviasyon operasyonları önceden yapılanlara göre günümüzde oldukça değişmiştir. Eskiden bu operasyonlar lokal anestezi ile yapılırdı ve ağrılı ameliyatlar olarak bilinirdi. Ameliyat sırasında oldukça kaba aletler kullanılırdı. Ameliyat sonrası kullanılan tamponlar bez tamponlardı ve çıkarılırken ağrıya sebep olurdu. Hastalar ameliyattan sonra belki birkaç gün hastanede yatmak zorunda kalıyordu.
    Günümüzde yaptığımız operasyonlar ise genel anestezinin üstün konforundan faydalanılarak yapılan ağrısız operasyonlar halini almıştır.
    Artık bu operasyonlar endoskopi eşliğinde mikroaletler kullanılarak yapılan endoskopik septoplasti denilen şekle bürünmüştür ve bilgisayar ekranından takip edilerek, kameralar eşliğinde yapılan basit operasyonlar halini almıştır.
    Ameliyat sonrası aynı gün taburcu olan hastalar birkaç gün içerisinde işlerine devam edebilmektedirler.
    Teknolojinin sağladığı bu konfor ve ağrısız operasyon teknikleri belki hastalarımızdan daha çok biz hekimleri memnun etmektedir.

    Op.Dr.Muhammet DİLBER
    Nose Estetik “Estetik Burun Ameliyatları”
    www.noseestetik.com , www.muhammetdilber.com

    Op.Dr.Muhammet Dilber Facebook 
    Op.Dr.Muhammet Dilber twitter

    İlgili yazıları ;

    Karakter ve güzellik burnunuzun ucunda
    – Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar 
    – Burun şekli nefes almayı etkiler mi ?
    – Doğal burun estetiği
    – Burun operasyonu öncesi öneriler
    – Burun estetiği operasyonlarında doğru zaman ?

  • Nezle mi oldunuz alerji mi?

    Nezle mi oldunuz alerji mi?

    Bu aralar çok sık nezle olmaya başladıysanız, ateşiniz olmadığı halde boğazınız ağrıyorsa, özellikle sabahları yorgun kalkıyor, burnunuz sürekli kaşınıyor ve üst üste hapşırıyorsanız bahar alerjiniz başlamış olabilir

    İlkbaharla birlikte sıklıkla görülmeye başlayan bahar alerjilerini Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seyhan Alkan anlattı.
    lkbaharda en sık görülen hastalıklardan birinin bahar alerjisi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Seyhan Alkan “Dünya nüfusunun yaklaşık %30-40’ını etkileyen alerjik hastalıkların zirve yaptığı dönemlerden biri ilkbahardır. Bitki örtüsünün polen yoluyla yenilendiği bu dönemde soluduğumuz havadaki alerjen miktarı çok artar. Mart ayı ile başlayan ağaç polenleri, Haziran ayıyla birlikte çimen polenleri dönemi ile devam eder.

    Sıklıkla düzelmeyen soğuk algınlığı, nezle, grip benzeri şikayetler oluşturur. Alerjik üst solunum yolu hastalıklarının teşhisinde önce kişinin şüphelenerek hekime başvurması çok önemlidir. Ateş olmadan boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, kuru öksürük, geniz akıntısı, halsizlik, yorgunluk, özellikle sabahları üst üste hapşırma, ses kalitesinde değişiklikler gibi üst solunum yoluna ait bulgular ortaya çıkıyorsa ve bu durum birkaç hafta aynı seyirde devam ediyorsa mutlaka alerjik hastalıkları akla getirmek ve bir hekime başvurmak gerekir.

    Allerji ve Bağışıklık Hastalıkları için tıklayın !

    Şikayetlerinizi net olarak ifade etmezseniz boğaz enfeksiyonu (farenjit), sinüzit, kulak enfeksiyonu, gırtlak enfeksiyonu (larenjit) şeklinde yanlış tedaviler alabilir; dolayısıyla hastalıklarınızın süresi uzayabilir. Kulak burun boğaz endoskopik (kameralı) muayenesi ile teşhis son derece kolaydır, ayrıca alerji testleri kandan ve deriden yapılabilir. Alerjik hastalıkları teşhis edilen hastalar antigribal, antibiyotik, ağrı kesici, öksürük şurubu gibi gereksiz ilaç kullanımından kurtulmuş olur. Teşhis ve tedavisi geciken hastalar ise orta kulak, sinüsler, boğaz ve gırtlak bölgesinin kronikleşen hastalıkları ile mücadele etmek zorunda kalabilirler. Üst solunum yolu alerjisi tedavi edilmeyen hastalarda alerjik astım hastalığı riski de belirgin olarak artar” açıklamasında bulundu.