Etiket: aldatma

  • Aldatan erkeği nasıl anlarsınız?

    Aldatan erkeği nasıl anlarsınız?

    Kadınlar, erkeklerin davranışlarındaki farklılıkları gözden kaçırmaz. Araştırmalar gösteriyor ki kadınlar kendisini aldatan erkekleri yakalayabilir. Erkekler de eşlerine yakalanma korkusuyla kendini ele verir. İşte erkeğin kendini yakalatan davranışları…

    Artık sizinle fazla ilgilenmiyorsa

    Bir zamanlar, her yaptığınız ve her söylediğinizle ilgilenirdi. Ancak birden bütün bunlar önemsiz olmaya başladı. Sadece hatalarınızı kabullenmiş ve sizi olduğunuz gibi kabul etmiş olabilir, ancak yepyeni biriyle tanışmış da olabilir.

    Farklı kokuyorsa

    Sevgiliniz birden yeni bir koku kullanmaya başladıysa korkmayın. Ancak giysilerinde ve vücudunda farklı bir koku varsa, şüphelenmeye başlayabilirsiniz.

    Yalanlarını yakalıyorsanız

    Eğer açık bir yalanını ve ya geç saatlere kadar süren bir iş toplantısı gibi klasik atlatmalarını yakalıyorsanız şüphelenmeye başlayın. Ancak unutmayın, bir kez yalan söylemesi onun her zaman yalan söyleyeceği anlamına gelmez.

    Size yaklaşmaktan çekiniyorsa

    Birdenbire sevgili yerine arkadaş gibi davranmaya başlaması, başka biriyle ilgilenmeye başladığının sinyali olabilir.

    Yepyeni bir görünüme büründüyse

    Birden farklı giysiler giymeye ve sürekli kuaföre gitmeye başladıysa, şüphelenmeye başlayabilirsiniz. Bütün bunları yeni bir işe başladığı için yapıyorsa, fazla korkmanıza gerek yok. Ancak yeni bir işe başlamadıysa ya da bu değişiklikleri sizin için yapmıyorsa, tehlike sinyalleri çalıyor demektir.

    Sağlığına birdenbire daha fazla önem vermeye başladıysa

    Sürekli spor salonuna gidiyor, daha sağlıklı yiyecekler yiyor ve kısa zamanda kilo vermeyi amaçlıyorsa, daha dikkatli olun. Bunları sadece sizin için yapıyor olabilir. Ancak spor salonundan dönüp duş aldıktan sonra nereye gittiğini size söylemiyorsa, şüphelenmeniz için iyi bir nedeniniz var demektir.

    İş saatleri uzamaya başladıysa

    Terfi etmediyse ya da çok önemli bir proje üzerinde çalışmıyorsa, iş saatlerini uzatmasının arkasında bambaşka bir nedeni var demektir. Ya sizinle bir sorunu var ya da başka biriyle ilgileniyor olabilir.

    Sizi ailesinden uzaklaştırıyorsa

    Bir zamanlar sizle tanıştırmak için can attığı ailesini sizden uzak tutmaya başladıysa, bazı hatalarını onların arkasına saklıyor olabilir.

    Birden saldırgan ve paranoyak olduysa

    Durup dururken her söylediğinizi yanlış anlıyorsa… Ona sorduğunuz en ufak soru bile kavgaya dönüşüyorsa… Bazı telefonları cevaplamaktan kaçınıyor, size garip sorular soruyorsa… Artık onunla oturup her şeyi açıkça konuşmanız, ikiniz için de en iyisi olacaktır.

    aldatan erkek

  • İkinci Kadın Olmayın

    İkinci Kadın Olmayın

    Diğer kadın olmak, sonunda hayal kırıklığından başka bir şey olmayan bir yola çıkmak gibidir… Peki kadınlar neden bu yoldan dönemezler?

    Bir adamın başka bir kadına, eve, belki de çocuklara sahip olduğunu bilerek sevmeye devam eden kadının yaşamı, moloz yığınlarının üzerine döküldüğünü göre göre kenara çekilmemesi ile eşdeğerdir. Aslında sonraki kadın olmak, ateşin ortasına atlamak kadar cesaret gerektirir. Fazladan geçirilecek bir saat bile kıymetlidir onun için…

    Çoğu zaman erkekler tarafından eksik mutluluklarının tamamlayıcısı gibi seçilen ikinci kadınların da duyguları olduğu kimsenin aklına gelmez. Onlar, kısıtlı zamanlarda kırık aşkların tamircisi vazifesini görürler. Sürekli mutlu gözükmelerinin ötesinde tercih edildikleri için sevinmeleri mi, üzülmeleri mi gerektiğini bilemezler.

    Diğer kadın olmak hayal aleminde yaşamayı da gerektirir aslında… İkinci kadınlar sevdikleri adamın evli olduğunu unutmak isterler. Çünkü o adamı tek başınaymış gibi düşünmezlerse, yaşananların mantıklı bir açıklamasının olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelirler. Kendilerine neden böyle bir ilişkiyi kabul ettikleri sorulduğunda ise önüne geçemedikleri bir yasam zinciri okluğunu söylerler.

    Tabii ki ikinci kadınlara yasak olan birçok şey vardır, örneğin; sevdikleri adamı her zaman arayamazlar, istedikleri her an görüşemezler. Sokakta el ele yürümeleri ise imkansızdır. Hep bir yakalanma korkusu vardır içlerinde. Tüm bunlara katlanma sebepleri ise kaybetme korkusundandır. Bazıları “Aşk için” diye itiraf ederler yaşadıkları acıyı. Bazılarında ise rekabet duygusu ve kazanma hırsı olduğu bellidir.

    Neden İkinci Kadın Olunur?

    Aslında bu bir seçim değildir. Hiçbir kadın sevdiği adamı paylaşmak istemez elbette. Fakat aşk sarhoşuyken o adamın evli ya da nişanlı olduğu veya bir sevgilisinin olduğu çok da fark edilen bir şey değildir. Yani ilişki, bir bakıma kendi kurallarını kendi koyar, ikinci kadın, bu seçimi çoğu zaman istemeden yapar. Girilen bu İlişkiden yara almadan kurtulmak mümkün olmayacağından, sonunda amaç hasarı en aza indirmektir. Bunun için diğer kadın olmanın acısını taşımak yerine gerçek bir ilişkinin varlığını hissetmeye çalışmak gerekir…

    Öteki kadın ne ister?

    En çok istediği şeylerin başında, sevdiği adamla bir gece dahi olsa karanlıkta uyumak ve yeni bir güne beraber uyanmak vardır. Fakat bunun imkansız olduğunu bilir. Çünkü o adamın bir karısı ve yaşadığı bir evi vardır. Bir bardak su İçmek için bölünen uykuda sevdiği adamın karısının yanında uyuduğunu bilmek ne kadar zordur.

    İkinci kadının en umursamazı bile birlikte olduğu adamın yaşadığı ortamı görmek İster, örneğin; gömleklerini astığı gardırobu, her sabah tıraş olduğu yeri bilmek ister. Bazen bir çıkış yolunun belirmesini ister. Sevdiği adamın bir başkasına ait olduğunu bilse de yine de ölmeyen son bir umutla hayal kurar.

    İkinci kadın aslında sevdiği adamın yanında biraz daha kalmak ister. Fakat ilişkide gerçekten aşk varsa buna da boyun eğip acısını içinde yaşamayı tercih eder. Ve tabii ki öteki kadının İstediği son şey; asıl kadını görmek ya da onunla tanışmak zorunda kalmaktır. Böyle bir durumda kapıda bekleyen ağır bir depresyonun habercisi olabilir.

    Yasak ilişkiden kaçın!

    Öteki kadın olmayı kabul edenlerin çoğu ilişkinin başlarında birlikte oldukları adamın evli ya da başka bir ilişkisinin olduğunu bilmediklerini söylerler. Peki, bir adamın başka bir kadına bağlı olduğunu öğrenmenin yolları nelerdir? Öncelikle yaş çok önemlidir. Yaşı 35′i aşkın çoğu erkeğin evli olma ihtimali oldukça yüksektir. Bunun için ilk tanışmada medeni durumunu sormaktan çekinmeyin. Karşınızdaki adamın evli olduğu gerçeğini kendi ağzından duyuyorsanız bulunduğunuz yerden hemen uzaklaşmalısınız. Çünkü baslarda sizin için hiç de önemli değil gibi gözüken bu durum, İleriki dönemlerde başınıza büyük dertler açabilir.

    Eğer bir süredir çevrenizde size ilgi duyan bir erkeğin varlığından haberdarsanız fakat medeni hali hakkında hiç kimse bir sev bilmiyorsa; o adam evlidir! Çünkü genelde bekar ya da ciddi bir ilişkisi olmayan erkeklerin toplum İçerisindeki durumu açıktır. Bir erkeğin evli olup olmadığını anlamanın bir diğer yolu da akşam saatlerinde onu aramaktır. Genelde telefonunuza cevap vermiyor veya konuşsa da samimiyetten uzak duruyorsa: evlidir!

    Tabii ki bunlar ilk izlenimler. Yalnız yaşadığını söylediği halde sizi hala evine davet etmediyse ve özellikle ev telefonunu vermiyorsa ya evlidir ya da evlilik hazırlığındadır. Çünkü genelde erkekler evlenmeden önce yaşadıkları nişanlılık devresinde aldatmaya daha yatkın oluyorlar. Bunun için bir erkeğin nişanlı ya da ciddi bir beraberliğinin olup olmadığını öğrenmek sizin için daha zor olabilir.

    Sonuçta şüpheleriniz varsa bunların üzerini örtmek yerine araştırmalısınız. Eğer bulgularınız sizi haklı çıkarıyorsa rekabete girmek yerine bu durumdan olabildiğince çabuk uzaklaşmalısınız. Unutmayın her rekabet bir kayıptır! Hem de evli olan bir erkeği elde etmeye çalışmak kayıpların en büyüğüdür. Çünkü böylesi bir ilişkide baştan mağlupsunuz demektir.

    “Keşke” demeyin!

    Toplumda erkeklerin boşanmasına sebep olarak gösterilen ikinci kadınların aslında böyle bir gücü yoktur. Çünkü bütün erkekler düzen düşkünüdür. Ve hiçbir erkek çok büyük bir sorun olmadan düzenini bozmak istemez. Eğer ayrılma söz konusuysa da bu ikinci kadının yüzünden değildir. Genelde birinci eş aldatıldığını öğrenir ve ilişkiyi bitirir, ilk kadın ayrılmadıkça da üç kişilik aşkta sayı kolay kolay ikiye inmez.

    İkinci kadın, ilişkide hep “keşkeleri” olan taraftır. Çoğu zaman başına gelen bu “üç kişilik aşk” yüzünden kendini suçlar. Kurduğu hayaller keşke ile başlar ve aynı biçimde devam eder.

    “Keşke” demek istemiyorsanız üç kişilik aşk üçgeninin parçası olmamaya çalışın. Bu ilişkiye başlamışsanız, size ne kadar zor gelse de mantığınızı devreye sokarak bitirmeye çalışın.

    Yasak ilişkinin sonu…

    Üç kişilik aşta, erkek için hep “diğer” tarafta kalan kadının gerçek bir ilişkiye sahip olması çok kuvvetli bir ihtimal değildir. Hayallerin yerini keşkeler aldıktan sonra karşılaşılan şey; tarifsiz acı ve kıskançlık duygusudur. Zaten bu duygulara sahip olmakla birlikle İlişki ya sona doğru yaklaşır ya da ikinci kadın ile sevdiği adamı karşı karşıya getirir. Bu karşılaşmaya bazen asıl kadın da katılır. Çünkü hiçbir ilişki sonsuz hoşgörü ve sınırsız özgürlüğü bünyesinde barındıramaz.

    Kadınların hisleri her zaman kuvvetlidir; doğru iz sürüldüğünde üç kişinin karşılaşması çok da zor değildir, ikinci kadın, sona yaklaştıkça sevdiği adamla gerçek bir ilişkiye sahip olma İhtimalini daha sık düşünmeye baslar. Ardından büyük kıskançlıklar ilişkideki yerini alır. Evli adama boşanması için verilen süreler, her şeyin birinci kadına açıklanacağına dair yapılan tehditler ile ayrılık zamanı gelir.

    Gerçekte diğer kadının düşündüğü şey; asıl kadının vazgeçilmezliğinin karşısında kendisinin sevilmeyen taraf olduğudur. Tehlike çanlarının çaldığı bu durum sonrasında yapılması gereken, kişinin kendine ne kadar değerli olduğunu hatırlatmasıdır. Aile ve yakın arkadaşların desteğine ihtiyaç duyulan bu dönemde çevrenizdeki olumsuz eleştirilere kulaklarınızı tıkamalısınız.

    Yasak aşkın size kaybettirdiği zamanı geri almak kolay olmayacak ancak zararınızı fark etmeniz sizin için büyük şanstır, öncelikle kaderinize yenik düşmeyip mantığınızın sesini duyabildiyseniz böyle bir ilişkiyi sonlandırmanız için savaşmanız gerektiğini bilmelisiniz. Kendinize sürekli olarak sevilmeye layık olmadığınızı söylemekten vazgeçmelisiniz. Benliğinizi perişan, garip ve üzülmeye meyilli olarak görmemeli, kendinize acımaktan vazgeçmelisiniz.

    Kurtulmak elinizde…

    Her şeyden önce “ikinci kadın olmak”tan kurtulmayı istemelisiniz. Bu, bir tür bağımlılık; gerçekten kendinize hak ettiğiniz değeri vermek istiyorsanız çaba göstermelisiniz.

    Eğer evli sevgilinizle aynı iş yerinde çalışıyorsanız mutlaka o işten ayrılmalı veya onu görmeyeceğiniz bir bölüme geçmelisiniz. Sonra gerçek bir ilişkiye sahip olmanın ne demek olduğunu tekrar hatırlamanız gerekiyor. Çevrenizde bir örnek bulamıyorsanız ufak bir gezintiye çıkmanız yeterli olacaktır. Yasakları olmadan gezen çiftleri gördüğünüzde zaman harcadığınızı daha iyi anlayacaksınız. Çünkü bir düşünün; siz yakalanma korkusu olmadan tek bir anınızı bile rahatça yaşayamadınız.

    Bir yandan kendinizle vakit geçirirken diğer yandan da sizinle olmak isteyenlere fırsat tanıyın. Flört etmekten korkmayın. Yeni bir İlişkiye başlayacak durumda hissetmiyorsanız sadece arkadaş olarak vakit geçirmeye çalışın.

    Ama ne olursa olsun kendinizi dış dünyaya kapatmayın. Yeniliklerle ve bilmediğiniz yönlerinizi keşfederek daha mutlu olduğunuzu göreceksiniz. Ertelenmek yerine değer görmek, yasaklar verine özgürlük ve ümitsizlik yerine mutluluk size daha iyi gelecektir. Unutmayın; hiçbir acı kalıcı değildir…

  • Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Son yıllarda aldatma üzerine yapılan araştırmalar, ilgi çekici sonuçlar veriyor…

    Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Araştırmalar kadınların aşk arayışı, erkeklerin ise daha çok cinsel doyumsuzluk nedeniyle eşlerini aldattığını ortaya koyuyor.

    Eşlerin aldatmasıyla ilgili son yıllarda yapılan birçok araştırmanın sonucunun erkek ve kadın için farklı bulgular ortaya koyduğunu belirten Psikolog Serkan Özgün, Türkiye’de gerçekleştirdikleri, aldatılmanın aldatılan eş üstündeki etkisine dair araştırmayla ilgili de şu bilgileri verdi:

    “Çalışmada eşi tarafından evlilik dışı ilişki ile incinmiş 189 evli kadın yer aldı. Çalışma, aldatmanın evlilik içinde bir kez gerçekleşmesiyle sınırlandı, aldatmanın sonlandırılmış olması ve evliliğin sürdürülmesi şartı arandı. Sonuçlara bakıldığında katılımcıların yüzde 34.4’ünün Travma Sonrası Stres Bozukluğu kriterlerinin tamamını karşıladığı tespit edildi. Bu beklenenden daha yüksek bir oran. Detaylı düzeyde bakıldığında katılımcıların yaklaşık yüzde 98’inin zorlayıcı hatırlamalar, yüzde 85’inin kaçınma/küntlük ve yüzde 91’inin aşırı uyarılmışlık semptomlarını gösterdiği görüldü. Bu semptomlar evlilik süresi daha uzun olan kişilerde daha yoğun düzeyde, yani uzun ilişkinin içindeki aldatma ile yaralanmanın daha ağır olduğu söylenebilir. Diğer yandan eşleri ilk tepki olarak aldatma eylemini kabul eden grup, inkar eden gruba göre daha iyi durumdaydı. Bir erkek miti olarak bilinen ?her durumda inkar’ın aldatılan eşin daha ağır semptomlar göstermesine sebep olduğu söylenebilir” dedi. Net bir istatistik olmamasına rağmen, yaz mevsiminin aldatmayı kolaylaştırdığının, bazen tetiklediğinin söylenebileceğini belirten Özgün, yazla birlikte çevrede cinsel uyarımın artmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Uzayan günler ile birlikte daha çok sosyal aktivitede yeni kişilerle etkileşimin arttığını söyledi.

    ALDATMA KONUSUNDA VERİLER ‘ALDATICI ‘
    Konu aldatma olunca verilerin de aldatıcı olabildiğine vurgu yapan Özgün, ABD merkezli çalışmalarda aldatma oranları evli erkekler için yüzde 20-40, kadınlar için ise yüzde 20-25 arasında olduğunu söyledi. Ayrıca “Çift terapisine giden çiftlerin de yaklaşık yüzde 29’u ile 65’inin, ilişkilerinde aldatma ile bağlantılı zorluklar yaşadıkları belirtiliyor. Türkiye’de bu tür istatistikler neredeyse yok. Sadece boşanma gerekçelerinde bildirilme oranları var, o da yüzde 1 dolaylarında kalıyor. Ancak eşlerin birbirini aldatma oranlarının çok daha yoğun olduğunu gözlemliyoruz” dedi.

    KADININ ALDATMA NEDENİ AŞK
    Aldatma araştırmalarında önemli bir değişkenin de cinsiyet farkı olduğunu vurgulayan Özgün, kadınların aldatmayı cinsellikten çok duygusallığı içeren bir durum olarak tanımladıklarını, erkeklerin bu durumu tersi yönde gerekçelendirdiklerini belirtti. Benzer biçimde, kadınların aldatma olgusunun ilişki doyumsuzluğuyla daha yakından bağlantılı olduğu, erkeklerde ise aldatmanın daha çok cinsel doyumsuzlukla ilgili olarak ortaya çıktığını da söyledi.

    Özgün, aldatmanın sonuçlarıyla ilgili şunları söyledi:

    “Aldatmanın ardından oldukça küçük bir grup ilişkilerini tekrar geliştirebiliyor. Aldatılma deneyiminin ruh sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin araştırmalar, aldatılan kadınların majör depresyon yaşamalarının daha olası olduğu ve aldatılan eşin yoğun kızgınlık, utanç, depresyon, takıntılı acı verici düşünceler, kaçınma, duygusal küntlük ve aşırı uyarılmışlık gibi belirtiler yaşadıklarını rapor ediyor. Erkekler için de benzer sonuçlar bildiren çalışmalar bulunuyor. Son yıllarda aldatma yine bu literatür içerisinde, kişiler arası travma olarak ele alınıyor ve bunun duygusal etkisi yoğun olarak araştırılıyor. Aldatılan eşler de bu deneyimi hayatlarının en zor ve travmatik olayı olarak tanımlıyorlar.”

  • Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz? Yalan söylemek bir hastalık olabilir mi? İşte uzmanımızın ağzından yalanla ilgili şaşırtıcı gerçekler…

    Çok küçük çocuklar bile masum yalancıklar söyleyebiliyor. Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz?
    Yalan söylemeyi hepimiz çocukken öğrenmeye başlıyoruz. Çocuklar, çok küçük yaşlardan itibaren yalan söylemeye başlayabiliyorlar. Zihinsel olarak yaşıtlarına göre daha ileride olan çocuklarda, bu yaş 2-3′e bile inebiliyor. Birçok ebeveynin düşündüğünün aksine, çocuklar çevrelerinde olan her şeyi takip etmekte, anlamakta ve analiz edip kendi içlerinde belli sonuçlara varmaktadırlar. Özellikle toplulukçu bir kültür olan Türkiye’de, insanların sürekli olarak birbirlerine ‘Aman ayıp olmasın, birbirimizi kırmayalım’ diye yalan söylediklerini görüyoruz. Çocuklar anne-babalarından öğrenmeseler de çevrelerindeki diğer insanları gözlemleyerek yalan söylemeyi kolayca öğrenebiliyorlar. Hatta çocuklar yalan söylemeye anne-babaları tarafından teşvik ediliyorlar. ‘Teyzen beni özledin mi diye sorarsa evet de’, ‘Deden dün niye bize gelmediniz diye sorarsa, hastaydım de…’ gibi yönlendirmelerle çocuklar, yalan söylemenin sosyal olarak ilişkileri olumlu yönde ilerleten bir faktör olduğunu öğreniyorlar.

    Cezadan kaçmak için yalan
    Çocukların yalan söylemeye başlamalarının başka bir önemli nedeni de cezadan kaçınmaktır. Özellikle bir kabahat işlediklerinde ağır bir şekilde cezalandırılan çocuklar, yalan söylemenin onları ceza almaktan kurtardığını fark edip, her durumda yalana başvurabiliyorlar. Okul çağındaki çocuklarda, yalan söylemenin, çocuğun gücünü ve kontrol hissini de arttırdığı görülmüştür. Çocuk yalan söyleyerek arkadaşlarım kandırabilmekte olduğunu görüp, bununla çeşitli muziplikler yaparak eğlenebilmektedir. Ailesine yalan söyleyen bir çocuk da yetişkin bireyleri kandırabildiğini görüp, kendini güçlü hissetmektedir.

    Kimileri gayet kolay yalan söyleyip, üstelik hikâyeler yazabilirken, bazı kişiler en masum yalanlan bile söylemekte zorlanırlar. Bu iki insan tipinin arasındaki farkı bir psikolog olarak nasıl yorumluyorsunuz?
    Kolay yalan söyleyebilmek ve bu yalarım üzerine hikâyeler yazmak, erişkinlerde psikolojik bir bozukluğun işareti olabilir. Bazı araştırmacılar erişkinlikte yalan söylemenin her koşulda patolojik olduğunu söylüyor. Masum yalanları bile söylemekte zorlanan kişilerin ise bu davranışlarının arkasında pek çok şey yatıyor olabilir. Örneğin, bu kişi dürüstlüğe çok önem veren bir aileden geliyor olabileceği gibi, söylediği yalanın ortaya çıkma olasılığından çok korkuyor da olabilir. Bu iki insan tipi arasındaki farkın çok farklı nedenleri olabilir, bunu daha net bir şekilde söyleyebilmek için kişilerin psikolojik durumlarının değerlendirilmesi gerekir.

    ‘Yalancı’ bir insandan bahsetmek mümkün mü, yoksa herkes şu ya da bu şekilde yalan mı söylüyor?
    Günlük hayatta her insan çok farklı nedenlerle yalan söylüyor ya da söylemek zorunda kalıyor. Bu neden bazen hasta bir insanın üzülmesini engellemek olabileceği gibi, bazen de iş yerindeki bir sıkıntıyı gidermek olabilir. Bazı insanların ise yerli-yersiz, gerekli-gereksiz koşullarda, sürekli olarak yalan söyleyebildiğini görüyoruz. Bu kişiler ister istemez toplumda ‘yalancı’ olarak adlandırılabiliyorlar. Kim ‘yalancı’dır derseniz bunu söylemek zor; çünkü bu çok göreceli bir kavram. Bazı durumlarda, bazı kişilere göre bir yalan söylemek bile ‘yalancı’ sıfatını vermeye yeterliyken, başka bir ortamda yalan söylemek çok kabul gören ve takdir edilen bir durum olabilir ve bu kişiler ‘yalancı’ olarak adlandırılmadıkları gibi, bu kadar kolay bir şekilde yalan söyleyebildikleri ve tehlike oluşturan durumdan kolayca kaçabildikleri için takdir görüyor da olabilirler.

    Borderlıne ya da antisosyal kişilik bozukluğu olabilir

    Peki, yalan ne zaman patolojik bir durumdur? Tedavi edilmesi gerekir?
    Stres yaratan bir durumla karşılaştığımızda, bir şekilde suçlandığımızda cezadan kaçınmak için zaman zaman hepimiz yalan söyleyebiliyoruz; fakat bir kişi çok fazla yalan söylüyorsa, orada durup düşünmek gerekiyor. Daha önce belirttiğim gibi birçok uzmana göre, erişkinlerin yalan söylemesi her koşulda patolojik bir durum.

    Kişinin kendisi ve kendisiyle ilişkili şeyleri olduğundan farklı bir şekilde göstermek amacıyla söylediği “Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar, başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir.”

    yalanlara düşlemsel yalan denir. Örneğin bir kişi mesleğini, eğitimini, maddi durumunu başka bir kişiye tamamen yalan söyleyerek, olduğundan çok daha farklı bir şekilde aktarabilir. Bu türde yalan söyleyen kişilerin benlik saygısı artar. Bazı kişilerde düşlemsel yalan söyleme o kadar artar ki, kişi söylediği yalanlara inanmaya başlar ve yalan bir dünyanın içinde kendine bir yaşam kurar. Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir. Nedeni ne olursa olsun, sürekli düşlemsel yalanlar söyleyen kişilerin tedavi edilmeleri gerekir; çünkü bu kişiler yalan söyleyerek çevrelerindeki insanların gözünde olduklarından farklı bir kişi gibi gözükebilirler, onlara tutmayacakları sözler verebilirler ve dolayısıyla kendilerine ve diğer insanlara psikolojik olarak zarar verebilirler. Buna ek olarak, düşlemsel yalan söylemek, yetişkinlerde borderline ve antisosyal kişilik bozukluklarının bir belirtisi sayılmaktadır. Düşlemsel yalan söylemek, dönemsel olarak gelip geçen bir şey değil, bir kişilik özelliğidir. Bu kişilik bozukluklarının kişide olup olmadığının değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi çok önemlidir.

    Yalanın çoğunlukla bir nedeni vardır. Aldatılan eşe karşı, patrona karşı ya da anne babaya karşı söylenen yalanlar gibi. Peki, hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyenler! Nedensiz yalan söyleyenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Aslında hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyen kişilerden bahsetmek biraz zor. Çünkü aslında dışarıdan görülse de, görülmese de her yalanın kendi içinde bir söylenme nedeni vardır. Bu neden, kişinin kendine güvenini sağlamaya çalışması olabileceği gibi yaşamındaki güçlükleri kabullenememesi, onları inkâr etmeye çalışması da olabilir. Kişi bir psikolojik bozukluğun etkisiyle de yalan söylüyor olabilir. Bu türden yalanlar, nedenleri yok gibi görünseler de, kişinin sahip olduğu psikolojik bozukluk, bu yalanların söylenmesinin nedenidir.

    En çok gençler yalan söylüyor

    Genelde gençler mi, yoksa orta yaşta bulunan bireyler mi daha çok yalan söylüyor? Bu iki yaş kategorisinin başvurduğu tipik yalanlar var mı? Sıklıkla hangi tip yalanlara başvuruyorlar?
    Gençler orta yaştaki bireylere göre daha çok yalana başvuruyorlar. Dr. Nancy Darling’in Pennsylvania’da yaptığı bir araştırma 21 yaşın altındaki ergenlerin yüzde 98′inin ebeveynlerine yalan söylediğini gösteriyor. İnsanların söylediği yalanların sayısı yıllar geçtikçe azalıyor; çünkü insanlar, yalan söylemenin ahlaki olarak istenmeyen, olumsuz bir özellik olduğunu sosyal ilişkilerinde deneyimleyerek ve çevrelerini gözlemleyerek öğreniyorlar. Ergenler ebeveynlerine, en çok ebeveynlerinin hoşlanmayacağı ya da onları cezalandıracağı konularda yalana başvuruyorlar. Örneğin, sevgilileri, eve geliş saatleri ya da dışarıya çıktıkları arkadaşları konularında… Orta yaştaki bireyler ise daha çok günlük yaşamlarının sorunsuz bir şekilde sürdürmelerini sağlayacak konulardaki yalanlara başvuruyorlar. Tabii bu durumlar da yetişkinlerin alabilecekleri bir cezadan kaçınmalarını sağlıyor. Örneğin; işe geç kaldıklarında, eşlerini kızdıracak bir şey yaptıklarında, ya da bir işi zamanında yetiştiremediklerinde…

    Erkekler ve kadınlar söz konusu olduğunda, yalanın yoğunluğu ve yalan söylenen konular nasıl?
    Yapılan araştırmalarda, erkeklerin, kadınlara göre daha sık yalan söyledikleri, fakat kadınların erkeklere göre daha büyük yalanlar söyleyebildikleri görülmüş. Düşlemsel yalanların söylenme oranının ise kadın ve erkeklerde eşit yoğunlukta olduğu bulunmuş. Yalan söylenen konular yaşanılan sosyo-ekonomik düzeye, eğitime, kültüre göre değişiklik göstermekle birlikte, en çok yalan söylenilen konuların ilişkiler, cinsel konular, karşı taraf hakkındaki negatif düşünceler, negatif davranışlar (sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı, kumar oynama vb.), kişisel görüş farklılıkları ve finansal konular olduğu saptanmış.

    Kadın erkek ilişkilerinde bir tarafın sık sık yalana başvurduğunu gözlemleyen partner nasıl bir tavır almalı?
    İlişkide bir taraf, karşı tarafın kendisine sık sık yalan söylediğini fark ettiğinde sessiz kalmayarak, bu konuyu ve bu konuda duyduğu rahatsızlığı karşı tarafla paylaşabilir. Bu konuyu paylaşırken kişi, karşı tarafı suçlayıcı bir tarzda değil, uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemeyi deneyebilir. Kişinin karşı tarafa, yaptığı davranışın hiç hoş olmadığım vs. söylemesi yerine, bu davranışın kendisinde yaptığı etkiden, bu konudaki hislerinden bahsetmesi daha uygundur. Kişi bir suçlama ve saldırı ile karşı tarafa yaklaşırsa, karşı taraf da savunmaya geçer ve durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

  • Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu? Peki nasıl anlayacaksınız? kesin olmamakla beraber İşte yolları…

    1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…

    2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye

    3- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.

    4- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.

    5- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir.

    6- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.

    7- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.

    8- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.

    9- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir.

    10- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir.

    11- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.

    12- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.

    13- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.

    14- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.

    15- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır.

    16- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.

    17- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.

    18- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar

    19- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır.

    20- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.

    21- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…

    22- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.

    23- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz.

    24- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.

    25- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.

    26- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.

    27- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.

    28- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.

    29- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.

  • Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin aldatacaklarını haber veren bazı önemli noktalar var!. İşte onlar…

    Şimdi size aktaracağımız bazı işaretler beraber olduğunuz erkeğin sizi yüzde yüz aldattığını/aldatacağını göstermez. Fakat bunları beraberliğinizin kötüye gittiğinin işareti olarak algılamanızı öneriyoruz.

    ‘BEN BUNU ASLA YAPMAM!’

    İşte tehlikeli bir cümle. Erkeğin bu rahatlatıcı sözlerle ‘sevgi dolu ve sadık’ bir eş portresi çiziyor.

    Ne yapmalı?

    Bu zararsız cümle sadakat ve bağlılık konusunda bir sohbet başlatmak için iyi bir başlangıç olabilir. Size: ‘Ben bunu asla yapmam’ dediğinde ona ‘Ben de. Fakat eğer bir gün içimizden biri birisine ilgi duyarsa bunu birbirimize anlatabilir miyiz?’ şeklinde bir soru sorabilirsiniz.

    ‘BİR PSİKOLOĞA GÖRÜNSEN İYİ OLACAK’

    Erkeklerin neredeyse hepsinin eşlerine depresyonda olduklarını söylüyor ‘Kadınları depresyona iten gücün kendileri olduklarının farkında bile değiller. Böyle birşey söyleterek onu başkalarına iten kişinin siz olduğunu düşünmenizi sağlıyorlar’.

    Ne yapmalı?

    Eşinizden böyle bir yorum duyarsanız duymamazlıktan gelmeyin. Ona ‘Kendimi çok yorgun ve stres altında hissediyorum. Neden bana depresyondasın diyorsun?’ deyin ve profesyonel yardım almanız konusunda ısrar ediyorsa birlikte bir evlilik terapistine gidebileceğinizi söyleyin.

    ‘BENİ ANLAMIYORSUN’

    Böyle bir cümle kuran bir erkek ayrı yönlere doğru ilerlediğinizi ima eder. Bu cümleyi duyan kadın erkeğe sert bir yanıt verirse tartışma erkeğin tarafına döner. ‘Sizin mantıksız ve sevimsiz konuşmalarınız yüzünden ev dışında zaman geçirdiğini söyleyecek böylelilke sizi suçlayarak daha az suçluluk hissedecektir’.

    Ne yapmalı?

    ‘Yaşasın! Sizinle konuşuyor! Hem de hisleri hakkında. Tek yapmanız gereken tepki vermeden onu dinlemeye çalışmak. Bunun da ötesinde onu daha çok konuşmaya teşvik etmek’.

    ‘SANA SÜREKLİ SÖYLEDİM AMA DİNLEMEDİN’

    Çalışan bir kadındınız fakat bebeğiniz olunca bir süre onunla evde vakit geçirmeye karar verdiniz. Çalışmaya alışık olduğunuzdan sürekli evin içinde olmak sizi sıkmaya başladı. Bu arada eşiniz de sürekli ‘spora git, kursa git’ gibi önerilerde bulunuyordu. Siz evde oturmaya devam ettiniz. Sonuç: boşandınız

    Bu konuda eşinizin asıl söylemek istediği şey: ‘Ben açık fikirli bir insanım ve eşimin sıkıcı bir ev kadını olmasını istemiyorum’. Eşinizin önceden verdiği bazı işaretleri görme şansınız olsaydı onun gerçek hislerine göre hareket edebilirdiniz öyle değil mi?

    Ne yapmalı?

    Onun gerçekten ne söylemeye çalıştığını anlamak için kendisini anlatmasını istemeniz gerekiyor. ‘Ona sorular sorun. Böylelikle kafasından geçenleri anlayabilirsiniz’.

  • Kadınların aldatması daha zordur

    Kadınların aldatması daha zordur

    Kadın aldatmayla birlikte sevgi, aşk, romantizm, heyecan ve sürpriz arar.

    KADINLARIN ALDATMASI DAHA ZOR VE GERİLİMLİ BİR SÜREÇTİR

    Erkekler aldattığında dikkatsizdirler, kendilerini değişen tutum ve davranışlarıyla kolay ele verirler. Erkekler için gizli buluşmalar ve gün ortasındaki hızlı seks kaçamağı heyecan vericiyken, -Yaşandı ve bitti hesapsızca- psikolojisi erkekler için çok yaygındır. Kadın aldattığı zaman ise , duygularıyla toplumun baskısı arasında yaşanan sürtüşme ve çatışma onu gerilimli bir sürece doğru iter. Bu nedenle kadının aldatması daha zor, daha derinlikli, daha heyecanlı, daha edebi ve daha zengin bir malzemedir. Kadınlar aldattığında çok daha dikkatli davranırlar. Çünkü kadınlar için günü birlik bir ilişkiden çok, uzun süreli ve duygusal bağları kuvvetli bir ilişki yani aşk yaşamak çok daha önemlidir.

    ASLINDA KENDİMİZİ ALDATIYORUZ

    Çiftler; var olan ilişkilerini geliştirebilme, yaşamı paylaşabilme, birbirlerinin gerçek ihtiyaçlarını fark edebilme ve buna cevap verebilme becerilerini geliştiremediklerinden dolayı başka ilişkilere ihtiyaç duyarlar. İlişki içindeyken var olan problemleri aldatma ile bastırmaya ve çözümsüzlüğe bırakarak her iki tarafı da aldatılan haline getirirler. İnsanın kendi kendini aldatması ve aldanması da burada başlar aslında. Mevcut ilişkilerini bırakmayıp, çözümsüzlüğe ittikleri problemlerinin arasında kendilerini yeniden ifade etme, dürtüsellikteki anlık hazların sürekliliğini sağlama ve sonsuz bağlanma arayışlarına girmelerinin bir sonucudur yaşadıkları bu karmaşa.

    Çok güzel hikayelerle başlamış bir birlikteliğin , kurulu bir düzenin yıkılması o kadar da kolay değildir. Unutulmamalıdır ki bir çıkış yolu her zaman vardır. Öncelikle; Aldatmaya yol açan faktörler nelerdir? O insanın hayatında aldatma ihtiyacı nasıl bir yer tutmaktadır? Eşin bu durumdaki sorumluluğu nedir? Tüm bu soruları değerlendirmek ve yanıtlarını aramak gereklidir. Çiftler sorunu görmemezlikten gelmeyip , konuşmaktan kaçınmamalıdırlar. Saldırgan ve suçlayıcı bir tavırla yaklaşmak yerine, kendi duygularını ifade eden ; “benimle eskisi gibi ilgilenmiyorsun ” “ çok sık kavga ediyoruz, ilişkimizde sorunlar var, başka birisi olabileceğini hissediyorum” gibi ifadelerle konuşmalıdırlar.

    ÇİFTLER EVLİLİKLERİNİ YENİDEN YAPILANDIRABİLİR

    Yaşanılan kavga veya anlaşmazlıklarda genellikle çiftler birinci derece akraba veya arkadaşlarından yardım istemektedirler. Oysa bu süreçte ebeveynlerin tarafsız yaklaşmaları pek mümkün olmadığı gibi ilişkiyi daha da çıkmaza sürükleyebilmektedirler. Çifti bu kadar derinden yaralayan bir olayda , Çiftlere tarafsız yaklaşabilecek, sorunun gerçek temellerine inebilecek, bu sürecin iyi yönetilebilmesini sağlayabilecek Evlilik veya Çift Terapistlerinden destek alınabilir. Sorunun gerçek nedeni tespit edilmeli, yaşanılan sıkıntıların nedeni sadece karşı tarafın hatalarında değil, kendisinden de kaynaklanabileceği düşünülmeli, buna göre adımlar atılmalıdır.Her iki taraf da şu soruyu kendisine sorabilmelidir; “bu olay bize ne öğretti?” Bu konuda samimi yanıtlar veren çiftler evliliklerini yeniden yapılandırabilir ve mutlu olabilirler. Sevgiyi, güveni ve saygıyı artırıcı çözüm yolları adına;İletişimlerini güçlendirip, çatışmalarını nasıl çözebileceklerini öğrenirlerse , cinsel ilişkilerinin kalitesini arttırabilirlerse , ben-sen çekişmesi yerine “BİZ” kavramını oluşturabilirlerse , aldatma sorunun da üstesinden gelebilirler.

    İlgili Konular ;
    Evli bayanlar neden aldatıyor?
    Peki kadınlar neden aldatır?

  • Kadınlar Affetmiyor!

    Kadınlar Affetmiyor!

    Alman psikologlar tarafından hazırlanan “Af haritası”, oldukça şaşırtıcı bir gerçeği gözler önüne seriyor: Yabancı gelinlere nispeten “daha hoşgörülü ve bağışlayıcı” olarak bilinen Türk kadını, yanlış bir imaja sahip. Araştırma sonucuna göre Türk kadının %83’ünün sadakatsizliğe hiç mi hiç tahammülü yok!

    Alman Psikologlar Dr. Wiebke Neberich ve Daniel Nitschke, 11 Avrupa ülkesini baz alarak yaptığı bir araştırmaile “Aldatmayı affetme haritası” oluşturdular. 8 Milyonu aşan üye sayısıyla Avrupa’nın en büyük evlendirme platformları arasında yer alan eDarling’in psikologları araştırmalarında, Türk kadının %83’ünün, erkeğinin sadakatsizliğini hiç de bağışlamadığını ortaya çıkardı. Buna göre Türk kadınının sahip olduğu imajın son derece yanlış olduğu ve sevdiği erkeğini başka bir kadınla kesinlikle paylaşmak istemediği belirlendi.

    8 Milyon üyeden 200 bini aşkın kişiyi araştırmaya tabi tutan uzmanlar, üyelerin bilimsel kişilik testinde kendilerine yöneltilen “Ciddi bir ilişkide sizin için sadakat vazgeçilmez midir?” sorusuna verdiği cevaplardan yola çıkarak hazırladıkları analizde İsviçreli, İtalyan, İsveçli, Fransız ve Rus kadınlarının ise ihanet konusuna daha az önem verdikleri kayıtlara geçti. eDarling’in uzman psikologlarından Neberich ve Nitschke tarafından hazırlanan analize göre, sadakat beklentisi, ilişkilerde ülke koşullarına, kadın ve erkek beklentilerine göre farklılık gösteriyor. Tüm ülkelerde kadınlar sadakate genel olarak erkeklerden daha fazla önem verirken, Polonyalı kadınlar %89 ile (Polonyalı erkekler %77) birinci sırada yer aldı. Rus kadınları da %52 oranla (Rus erkekleri %37) en az kıskanç olan eşler olarak belirlendiler. Sadakate en fazla önem veren erkekler ise, %80 ile Hollandalı erkekler oldu (Hollandalı kadınlar % 87). Almanya’da da sadakat, hayat arkadaşı seçiminde hem erkekler hem de kadınlar için önemli bir kriter olarak kayıtlara geçti.

  • Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    1. Sence mutlu bir evlilik nasıl olmalıdır?
    2. Evlilikle ilgili en büyük korkun ne?
    3. Anne-babanda olan hangi özelliklerin eşinde de olmasını istersin?
    4. Sen evlendikten sonra ailen ilişkinde nasıl bir yerde olacak?
    5. Stres ve hayal kırıklıkları ile nasıl başa çıkıyorsun? Sende en çok ne stres oluşturur? Hayattaki en büyük hayal kırıklığın neydi? Bu hayal kırıklığı ile ilgili bugün duyguların ne?
    6. Özel günleri kutlama alışkanlığın var mıdır? Özel günlerde hediye almak, kutlama yapmak senin ve ailen için önemli midir?
    7. Benimle ilgili ne tür endişelerin var? Kafanı neler meşgul ediyor?
    8. Bu cümleleri nasıl tamamlarsın?

    *Bir evlilikte, kadın ….. olmalı/yapmalı.

    *Bir evlilikte , erkek ……olmalı/yapmalı.

    Unutmayın, ilişkinizin geleceği ancak bugününü doğru tanımlamanızla mümkündür.

    Alacağınız tüm cevapların sizi mutlu etmesi dileğiyle;

    Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

    Konu hakkında detaylı bilgiö kalan soruları öğrenmek için meltemkavcarsirmali.com adresini tıklayın.

  • Kadınların aldatma nedenleri

    Kadınların aldatma nedenleri

    Kadınların aldatma nedenlerinden başlıcaları eşinden veya sevgilisinden beklemediklerini görmesidir.

    Kadının aldatmasının asıl sebebi eşidir yada sevgilisidir. Kadın sex arayışı içerisinde değildir. Kadın sevgi, şefkat ve aşk arayışı içerisindedir. Bunları kimde bulursa onunla birlikte olur. Eşinden görmediği sevgi, şefkat ve aşk başkasından gelirse mutlaka ona meyil eder. Kadın için aldatma sadece seksüel bir birliktelik değildir. Kadın zihnine yada kalbine birini yerleştirdiği andan itibaren kendisini, eşini yada sevgilisini aldatıyor konumuna sokar ve ona göre davranmaya başlar. Çünkü kadın için birinin koynundayken bir başkasını düşünmek bile aldatma olarak görülür.

    Kadının aldatması için mutlaka ama mutlaka karşıdaki erkeğin bir hata yapmış olması gerekiyor. Elbetteki patolojik vakaları ayrı koyuyoruz. Yani çift kişiliklilik, şizofreni, manik depresif gibi psikolojik rahatsızlığı olan hastalar hiçbir sebep olmadan aldatabilirler. Onlar bu kapsamın dışındadırlar. Normal ruh sağlığı yerine olan bir kadının eşini aldatabilmesi için mutlaka ama mutlaka sevgi aşk yada şefkat eksikliği olması gerekiyor. Sadece seks için aldatan kadın sayısı istatistiklere girmeyecek kadar azdır.

    İlgili Konular ;

    – Evlilikte hangi dönemlerde aldatma daha sık yaşanıyor?
    – Aldatma yaşanmış bir evlilik kurtarılabilir mi?
    – Her erkek eşini aldatır mı?
    – Evli erkekler eşlerini hangi nedenlerle aldatıyor?
    – Evli kadınlar eşlerini hangi nedenlerle aldatıyor?
    – Aldatan kişinin evliliğinde mutlaka sorun mu vardır?
    – Aldatılan kişi nasıl bir psikolojik destek alabilir?
    – Sevgilim beni aldattı, yine de onunla evleneyim mi?
    – Aldatmadan sonra çift nasıl bir psikolojik destek alabilir?
    – Aldatan kişi psikolojik destek almalı mı?