Etiket: aile

  • Bir Evliliğin Geleceği Ne Zaman Belli Olur?

    Bir Evliliğin Geleceği Ne Zaman Belli Olur?

    Evlilik tarihleri yaklaşan gençlerin başvuru sayısında gözlenen artış üzerine, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), “Yakında Evlenecek Çiftler” için yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen CİSED’in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

    Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur

    İlk cinsel ilişkinin hem kadın hem erkek için önemli bir başlangıç olduğunu ifade veren CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk gece için hem kadının hem de erkeğin aklını kurcalayan bazı sıkıntılar vardır. Kadın için ilk ilişkideçok ağrı duymak, çok kanama olması ya da hiç kanama olmaması, bekâretin ispatlanması gibi endişeler mevcutken, erkekte en sık ereksiyon olamama, eşi tatmin edememe ve penis boyuyla ilgili endişeler ön plandadır. Oysaki bu korku ve beklentiler hurafe dediğimiz cinsel mitlerin ötesinde değildir. Yerleşmiş olan bu yanlış inanış ve tutumları değiştirmek ve çiftleri rahatlatmaksa oldukça zor olabilmektedir. Cinsel bilgi düzeylerinin yetersizliği ve cinsel mit dediğimiz hurafelerin yoğunluğu, ilk geceyi ve cinselliği hayatın en büyük sorunu haline getirebilmekte ve cinselliği aceleye getirerek bir an önce yaşanılıp bitmesi gereken büyük bir soruna dönüştürebilmektedir. Bilgisizlikle ve korku ile yaşanılan ilk cinsel deneyim, çiftlerin birbirlerine olan sevgi ve saygılarını yitirmelerine ve suçluluk duyguları ile birbirlerinden uzaklaşmalarına, evlilik ve cinsel sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Cinsel sorunların gitgide büyüyüp, evlilik ilişkisini ve çiftin psikolojini bozar hale gelmesi de kaçınılmazdır ve Balzac’ın söylediği “Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur” sözü gerçeğe dönüşecektir. Düğün gecesi, cinsel ilişki özgürlüğünün resmen kazanıldığı ilk gecedir ve aynı zamanda da cinsel ilişki için en uygunsuz gecedir. Kadın ve erkek birbirinden farklıdır. Cinselliği ilk kez yaşayacak çiftin birbirini tanıması ve cinsel olarak birbirilerine kendilerini doğru bir şekilde ifade etmeleri gerekmektedir. Çiftlerin ilk geceden mükemmel bir evlilik ve mükemmel bir cinsellik beklemeleri yanlıştır. Çünkü her yeni başlanılan iş gibi evlilik ve cinsellikte uyumun sağlanabilmesi için zaman, emek ve çabanın olması gerekir. Yeni evlenecek ya da çiçeği burnunda olan çiftlerin ilk yapmaları gereken doğru ve güvenilir cinsel bilgi edinmeleri, kendi bedenlerini ve cinsel organlarını tanımalarıdır. Ayrıca çift cinsellikle ilgili konuşmalı, birlikte cinsellikle ilgili yayınları okumalı, cinsel olarak nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını birbirlerine ifade etmelidir. Ayrıca acele etmeden birbirlerinin bedenlerini keşfe çıkmaları ve birbirlerinin duyarlı noktalarını hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyleri paylaşmaları, birbirlerinin ruhunu okşamaları, birbirlerini sevdiklerini ve beğendiklerini hissettirmeleri, yeterli ön sevişme yapmaları gereklidir. Çift birbirini yeterince tanır, ilk gece ile ilgili gerçekçi beklentilere sahip olur ve sadece o ana odaklanıp sevişmenin tadını çıkarırsa, keyifli ve sorunsuz bir ilk ilişki yaşayacaktır. Bu nedenle ilk gece ile ilgili abartılı beklentiler yerine daha gerçekçi beklentiler oluşturmak önemlidir.” dedi.

    Evlilik öncesi alınacak eğitim deniz fenerine benzer

    Evlilik; aşk ve mutluluk gemisine binen iki insanın o geminin kaptanlığını birlikte üstlenmesidir” diyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Evlilik gemisini idare eden çiftlerin rotaları daima aşk, mutluluk ve huzur olmalıdır. Bunun için bir rehbere ihtiyaç vardır. Deniz feneri olmadan geminin limana yaklaşması çoğu zaman tehlikelidir. Fenersiz gemi limana ulaşmak için ne kadar çabalarlarsa çabalasın, bazen limandan uzaklaşabilir bazen de bir kayaya çarpabilir. Kıyıdan uzaklaştığının farkında olmayan geminin kaptanları, umutla, sevgiyle, aşkla başlayan yeni başlangıçlarında yollarını kaybedecek ya da bir kayaya çarparak batma tehlikesi yaşayacaktır. Çünkü evliliğin temelini oluşturan sevgi, saygı ve güven duyguları ile birlikte önemli bir unsur olan cinselliklerini yaşayamamak iki insanı zaman içerisinde birbirinden uzaklaştıracaktır. Yeni evlenecek çiftlerin her zaman yoğun bir programları vardır. Programlarında gelinlik, ev seçimi, düğün davetiyesi, çeyiz yerleşimi vs. İşler her zaman önceliklidir ve bu konularda çift her zaman kendine bir rehber bulabilir. Oysaki aile yaşantılarını huzurlu mutlu kılacak en önemli unsur olan “evlilikte ve cinsellikte uyum nasıl sağlanır?” konularında güvenilir rehber bulmak zordur. Rehberlik edecek kişilerin de çoğunlukla cinsellik konusunda çok fazla bilgileri yoktur ve onlar da cinsel eğitimin verilmediği, cinselliği konuşmanın suç sayıldığı bir toplumda büyümüşlerdir ve hazırlıksız bir şekilde bu süreçlerden geçmişlerdir. Güvenilir bir rehberin olması; cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerinin giderilmesini, cinsel mitlerinin ortadan kalkmasını, bedenlerin ve haz noktalarının keşfedilmesini, evlilik sürecinde ihtiyaç olabilecek doğru bilgi ve materyallerin elde edilmesini ve öğrenilmesini sağladığı gibi evliliğin olmazsa olmazı saygı, güven ve sevgiyi pekiştirmeyi, kişilerin doğru iletişim kurmalarını ve olası sorunlarla birlikte mücadele edebilmelerini sağlayacaktır. Ayrıca rehber, evliliğe ve cinselliğe karşı sağlıklı bir geçiş yaşanmasını da sağlayacaktır. Yani yeni evlenecek çiftlerin ya da yeni evli çiftlerin deniz feneri, “Evlilik Öncesi Evlilik ve Cinsel Danışmanlık Hizmetleri’dir. Ülkemizde bu hizmetleri verebilecek çok sayıda psikolojik danışman, psikolog veya hekim vardır.” dedi.

  • Küçük Evlilik Büyük Sorun

    Küçük Evlilik Büyük Sorun

    Uzmanlar uyarıyor: “Erken yaşta evlilik kesinlikle ağır travmalara ve kalıcı psikolojik rahatsızlıklara neden olur”

    Türk toplumunun kanayan yaralarından biri de erken yaşta yapılan evliliklerdir. Son günlerde kamuoyunda büyük yankı alan bu olgu üzerine, konunun önde gelen uzmanları çok dikkat çekici uyarılarda bulunuyorlar.

    Uzmanlar, toplum tarafından önemli bir sorun olarak görülmeyen erken yaşta evliliklerin, hem çiftleri, hem ailelerini hem de toplumu, hem kısa vadede hem de uzun vadede büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacağının altını çizdiler. Uzmanlara göre erken yaşta evlilik Türk toplumunun aile yapısını tehdit ediyor.

    Konuyla ilgili çok çarpıcı tespitlede bulunan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe,Türkiye’de yapılan her 4 evlilikten birinin küçük yaşlarda olduğuna dikkat çekerek, artık normalleşen meşrulaşanbu olgunun derhal ortadan kalkması gerektiğini vurguladı.

    Dr. Keçe şunları kaydetti:

    “ERKEN EVLİLİK HAYATTAN ÇALMADIR”

    “Ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır. Oysa erken yaşta yapılan evlilikler özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltmaktadır. Ruhsal ve bedensel gelişimini henüz tamamlamamış, kendi yaşamının iplerini eline henüz alamamış, haklarını bilmeyen yüzlerce genç kız, ya kendi istekleri ile ya da ailelerinin zorlaması ile evlenmektedir. Toplumun erken yaştaki evlilikler için nedenleri veya mazeretleri her zaman mevcuttur. Bazen yoksulluktan kurtulma isteği, bazen yalnızca bir aidiyet arayışı, bazen mevcut durumda kurtulup daha iyi görülene koşma, bazen köle gibi satılma, bazen “Evde kalırsın, yaşın geçerse kimse seni almaz” gibi yüz yıl öncesinden getirilip halen terk edilemeyen baskılar, bazen bir aşk, bazen de kendini ifade etme isteği, küçük yaşta evliliklerin nedenleriarasındadır.”

    “ERGENLİĞİNİ AŞAMAYAN EVLİLER, SORUNLARLA BOĞUŞUYORLAR”

    “Ülkemizde evlilikler genellikle bir maharet, bir başarı veya bir yetişkinlik hareketi gibi algılanır ve çiftler kararlarını özgürce verirler. Ancak bazen bunun olmadığı evliliklerde olur. Bazen 13–15 yaş arasındaki genç kızlar aileleri tarafından zorla evlendirilmeye çalışılır, bazen de özentiyle genç kızlar evlenmek isterler ve aileleri evliliklerine onay vermediği için evden kaçarlar ve evlendirilmek zorunda kalırlar. Her ne sebeple olursa olsun, erken yaşta yapılan evlilikler yanlıştır. Çünkü halen genç kız olan bu bireyler biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerini tamamlamamıştır. Bununla birlikte erken yaşta yaşanan evliliklerde erken hamilelikler sıktır, daha kadın olmadan anne olan bireyler yaşam evrelerini sağlıklı geçirip, sağlıklı bir kişilik yapısı geliştiremezler ve evlilik ilişkilerinde çözümleyici yaklaşımlar gösteremezler. Kendi ergenlik sorunlarını halletmeden önce ebeveyn olan bu tip ailelerin çocukları da sorunlu kişilik yapısına sahip olabilmektedir.”

    “ERKEN EVLİLİK SAĞLIKLI TOPLUM İÇİN TEHDİTTİR”

    “Toplum olarak ilerlemiş bir ülke, iyi koşullarda yaşamını sürdüren insanlar ve mutlu çocuklar beklentimiz var, ancak erken yaşta yaşanan evlilikler bizi bu beklentilerden uzaklaştırmaktadır. Bu noktada hem devletimize hem medyamıza hem ruh sağlığı profesyonellere hem de ailelere çok fazla iş düşmektedir. Evliliğin nasıl bir düzen olduğuna, aile ortamının ne tür şartlara sahip olması gerektiğine ve diğer benzer durumlara açıklık getirilmesi gerekmektedir.

    “18 YAŞ ALTI EVLİLİK YASAKLANMALI”

    Ebeveynlerin çeşitli eğitimlerle görsel ve işitsel medya kullanılarak erken yaşta evlilik, kadın hakları, çocuk hakları, aile içi şiddet gibi önemli konularda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Aile planlaması hizmetlerinin yaygınlaştırılması, aile planlaması olgusunun topluma daha açıklayıcı bir şekilde yansıtılması, din görevlilerinin günümüz koşullarında erken evliliğin sakıncalarını gerekli yerlerde gündeme getirerek vurgulaması önemli hususlardandır. 18 yaş altındaki evliliklerin yasalarla kesin bir şekilde engellenmesi, özellikle kız çocuklarının eğitime dâhil edilmesi, kadınların ekonomik anlamda özgürlüğünün sağlanması, kadınların iş kurma ve meslek edinmelerinin sağlanması, cinsel istismar, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal halk sağlığı konularında toplumun bilinçlendirilmesi, ekonomik koşulların iyileştirilmesi gerekmektedir.”

    “EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM ŞART”

    Evlenmeyi düşünen bireylerin ani kararlar almadan önce uzun bir süre birbirlerini tanımamaları gerekir. Unutulmamalıdır ki erken evlilikler o kişilerin çocukluğundan, gençliğinden ve yaşamından çalınan bir takım özgürlükleri akla getirir. Evlilik öncesi fiziksel tahlilleri zorunlu tutan devlet, evlilik öncesi eğitimi şart koşmalıdır. Evlenmeden önce anne-baba ve eş eğitimleriyle çiftlere sertifika verilmeli ve ancak bu sertifikaya sahip çiftler evlenebilmelidir. Annelik, babalık, karılık veya kocalık bir meslektir ve dünyanın en ucuz mesleği gibi eğitimsiz yapılmamalıdır. Ayrıca hem devletimiz, hem medyamız hem de ruh sağlığı profesyonelleri ilk üç yıl çocuk yapılmaması için kamuoyunda ortak bir bilinç yaratmalı ve çiftlerin birbirlerine alışmaları için zaman tanımalıdırlar. Aslında ne koşulda olursa olsun erken yaşta yapılan evliliklerin sonucu baştan bellidir. Bu evlilikler yeni neslin sağlıksız ve yetersiz bir şekilde gelişmesine neden olmaktadır.”

    “KÜÇÜK YAŞTA EVLİLİK TRAVMADIR”

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör ise küçük yaşta evliliğin çiftler için travmadan başka bir anlamı olmadığına dikkat çekti. Henüz gelişimini tamamlamamış gençlerin evliliğin getirdiği ağır sorumlulukları yüklenmesinin psikolojik travmaların ortaya çıkmasına neden olabileceğini belirten Güngör, çiftler için evlilikten önce yaşanması ve deneyimler kazanılması gereken birçok olgu olduğunu kaydetti.

    Psikolog Güngör şunları kaydetti:

    “Erken yaşta yapılan evliliklerde pişmanlık, öfke, özlem, hayal kırıklığı gibi duygular yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Erken evliliklerde ortaya çıkan sorunlar arasında en çok depresyon, kaygı bozuklukları, fobik problemler, güven problemleri, sağlık ile ilgili problemler ve intihar girişimleri bulunmaktadır. Erken yaş evlilikler erken gebelik ve doğumlara yol açabilmektedir. Fiziksel gelişimini ve ruhsal olgunlaşmasını tamamlayamamış gençler erkenden evlendiklerinde, gebelik ve doğumlarda anne veya çocuğun ölümüne, çocukların sağlıklı bir şekilde gelişimlerini tamamlayamamalarına neden olabilmektedirler. Ayrıca, erken yaş evliliklerinde aile içi sorunlar daha fazla görülmekte, çocuk bakımı ve çocuğu büyütme noktasında çift yeterli bir olgunlukta olamadığından ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Aile içi şiddet ve evlilikten mutlu olamamaları, kadında ve erkekte psikolojik sorunların görülmesine yol açabilmektedir. Bu tür evlilikler kadın için katlanılması gereken bir durum, erkek içinse mutluluğu dışarıda aramak için bir bahane olabilmektedir. Genç karı koca arasındaki sorunlar ailelerini de etkilemekte, aile ve eşler arasında kavgalara, kıskançlıklara, şiddete neden olmaktadır. Bu durum yıpranmış ailelere, mutsuz çiftlere, ortada kalmış ve psikolojik sorunlarla büyüyen çocuklara yol açmaktadır.”

  • Panik Atak ve Hamilelik

    Panik Atak ve Hamilelik

    Kadınlar fiziksel özelliklerinden dolayı duygusal anlamda daha duyarlı, korkulara ve hastalıklara karşı daha dirençsizdirler. Bir de günümüz koşullarının eklenmesi, kadınlarda bazı psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır.

    Bu rahatsızlıklardan en çok karşılaşılanı panik ataktır. Özellikle genç kadınlarda daha sık görülen bu rahatsızlık, hormonların da değişimiyle hamilelik döneminde sorun yaratmaktadır.

    Hamilelik dönemi kimi anne adayları için sorunsuz geçer, kimileri için bir takım rahatsızlıkları beraberinde getirir. Özellikle de fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı bu dönemde, daha karamsar ve sinirli olabilen kadınlar duygusallığı da en üst seviyede yaşamaktadırlar. Hamilelikte genetik yatkınlıkla ortaya çıkabilecek nadir hastalıklardan biri de panik ataktır.

    Panik atak; ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı, bunaltı, korku ve sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Bu rahatsızlık, ruhsal kaynaklı olan ve kendini oldukça güçlü bedensel belirtilerle gösterebilen bir kaygı bozukluğudur. Dolayısıyla hamilelik döneminde, anne ve bebek için de tehlikleli zeminler oluşturabilir.

    Hamilelik döneminde ve doğum sonrasında hem fiziksel hem de ruhsal hastalıklar mutlaka yaşanmaktadır. Genetik yatkınlık varsa ve çevredeki yaşananların yoğun etkisine de bağlı olarak anne adaylarında, depresyon, panik bozukluk, şizofrenik belirtiler gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu her iki dönemde yaşanan stres, ekonomik zorluklar, iş ve aile içi problemler anneyi ve bebeği olumsuz etkiler. Bebeğin verdiği sorumluluk ve bebeğine bakamama kaygısıyla anne biraz daha fazla duygusal rahatsızlık içine girer. Bunların yaşanmasıyla birlikte iş daha kötüye de giderek; insanlara anlaşamama, toplum içine çıkamama, boşanma durumları, aile içi tartışmalar, uyuyamama ve beslenme bozuklukları gündeme gelir. Bebeğin ve annenin gelişimi bunlardan son derece etkilenir. Hamileliğin düşük ya da erken doğum gibi durumlarla sonlanması söz konusu olabilir.

    Panik atak yaşayanlar, evlerinden çıkamaya korkarlar ama yanlız da kalamazlar. Çarşıya pazara gidemez, köprüden ve tünelden geçemez, kapalı küçük yerlerde kalamazlar. Hastaneye yakın evlerde otururlar ve kalabalıktan kaçarlar. Sürekli ölüm, aklını ve kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, felç olma ve çıldırma korkusuyla yaşarlar. Akıllarında sürekli bu düşünceler olduğu için de işlerini güçlerini ve kendilerini ihmâl ederler. Panik atak yaşayan kişiler bu ataklar toplum içinde de ortaya çıkabileceğinden toplumdan kaçma eğilimi gösterirler.

    Panik atak belirtileri:

    -Kalp atımlarında artış, çarpıntı
    -Terleme
    -Bulantı ve kusma
    -Nefes darlığı
    -Boğulma hissi
    -Vücutta titreme ve sarsılma
    -Soluğun kesilmesi
    -Baş dönmesi ve bayılma hissi
    -Karında ağrı
    -Üşüme ve ürperme
    -Ateş basması
    -Uyuşma ya da karıncalanma hissi
    -Göğüs ağrısı

    Bunlar hamileliğin ya da fiziksel hastalıkların da belirtileri olabileceğinden, hasta ilkönce genel bir sağlık kontrolünden geçmeli daha sonra panik atak tanısı konmalıdır. Eğer ortada yaşanan bir panik atak durumu varsa, anne adayına eleştrilerde bulunmak en kötü şeydir. Bu durumu daha da tetikleyebilir. Doktorun yaptığı muayene, tetkikler ve tecrübesi sonucunda, hasta için en uygun ilaçlar seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir. Tedavi sadece ilaçtan ibaret değildir. Hastalığın kökenini araştırmak da gerekir. Kişilik analizi yapılır, çocukluk dönemi, bilinçaltı ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılır. Stres faktörü araştırılır. İnsanlarla iletişim, etkileşim sorunları incelenir. Bireysel psikoterapi ile hasta takibe alınır.

    Hasta ve doktor arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta doktoruna rahatsızlık anında her an ulaşmalıdır. Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır. Bu tip ilaçlar mutlaka hamilelikte doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Genellikle kadın doğum doktorları ile işbirliği içinde tedavi yöntemine gidilir. Annenin panik atak yaşamasındansa, daha hafif ilaçlar kullanılması ya da psikoterapi ile tedaviye gidilmesi uygulanan ilk seçeneklerdir.

    İlaç ve terapi ile tedavi dışında, hasta gündelik hayatta daha rahat ve sakin günler geçirmelidir. Bunun için de; yürüyüş yapmak, sakin aile filmleri izlemek, hafif ve düzenli beslenmek, bebek ya da doğum ile ilgili kurslara gitmek, gevşeme egzersizleri yapmak, duş almak, yüzmek, arkadaş ziyaretlerinde bulunmak, problemleri kulak ardı etmek, bebek mağazalarını dolaşmak ve en önemlisi iyi bir anne olabileceğinizi sürekli kendinize hatırlatmak panik ataktan uzaklaşmak için önemli bir adımlardır.

    Panik atak, her bireyin karşılaşacağı bir durum olduğundan, bu tip rahatsızlıklarda duyarlı olmak önemlidir. Ön yargıda bulunmadan, destek vermek, sakin olmak ve anlayışlı davranmak, hasta üzerinde daha fazla olumlu etki sağlar. Panik atak geçiren kişiye bunun 10 dakika ile 20 dakika arasında geçeceğini söylemek, bunun yüzünden herhangi bir şey olmayacağını, sakinleşmesi gerektiğini söylemek ve nefes egzersizi yapmasını sağlamak çok yerinde ve rahatlatıcı bir davranış olacaktır.

  • Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    üşük gebeliğin 20. haftadan önce kendiliğinden sonlanmasıdır. Genellikle ilk 3 ayda olmaktadır. Sağlıklı bayanlarda dahi karşılaşılabilecek bir durumdur ve bu nedenle düşük yapan bir bayan bunu dünyanın sonu olarak görmemeli, doğanın gerektirdiği bir durum olarak kabullenmelidir. Gerçekten yapılan araştırmalar göstermektedir ki yapılan düşüklerdeki kaybedilen bebeklerin çoğunluğu anormal bebeklerdir. Yani anormal bebekler düşmektedir.

    Zaten yaşaması mümkün olmayan çocukların bu şekilde kaybedilmesi aslında doğanın bir kuralıdır ve bu şekilde sağlıklı bireyler oluşmakta ve gelişmektedir. Ayrıca enfeksiyonlar, travmalar, bazı kronik hastalıklar, ilaç kullanımı, radyasyona maruz kalma, çeşitli kimyasal maddelerde düşüğe neden olabilmektedir. Düşük yapan bir bayan yada adet gecikmesi olup da şiddetli kanaması olan bir bayan hemen kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalı ve muayene olmalıdır.

    Düşük tam olarak gerçekleşebileceği gibi bazen rahim içinde gebeliğe ait zar vb. parçalar kalabilmekte ve bunlar ileride enfeksiyon, fazla kanama, yapışıklık oluşumu, adet düzeninin bozulması hatta çocuk olmasının engellenmesi gibi problemler oluşturabilmektedir. Eğer parça kalması mevcutsa mutlaka kürtaj işlemiyle bu parçalar uzaklaştırılmalı ve gerekli ilaç tedavisine başlanmalıdır.

    Bilinmesi gereken bir konuda düşük yapıldıktan sonra yada kürtajdan sonra ne zaman tekrar gebe kalınabileceğidir. Eskiden yeni bir gebelik için en az 6 ay beklenmesi önerilirdi ama günümüz bilgileri göstermektedir ki ek bir problem yoksa ve her hangi bir komplikasyon gelişmemişse bir sonraki adet bitiminden itibaren yeni bir gebelik düşünülebilir.

    Kürtaj işlemi ise tıbbi bir zorunluluktan dolayı yada eşler daha fazla çocuk istemiyorsa gebeliğin sonlandırılması işlemin verilen addır. Eğer bu işlem çiftlerin isteği doğrultusunda yapılıyorsa en fazla gebelik 10 haftalık olmalıdır. Çünkü ülkemizde 10 haftadan sonra isteğe bağlı kürtaj yapılması yasal değildir.

    Eğer boş gebelik, ölü yada anormal bebek gibi tıbbi bir endikasyon varsa o zaman bu süre aşılabilmektedir. Özellikle anormal bebeklerin tahliyesi içinde bunu belgeleyen ve konunun uzmanları tarafından onaylanmış bir rapor olması gerekir. Kürtaj sonrası da düşükteki benzer tedaviler uygulanır ve bir sonraki adet bitiminden sonra ilişkiye girilebilir ve isteniyorsa gebe kalınabilir.

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    1. Kürtaj neden olunur:

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir:

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir:

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır !

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz

    – steril bir ortam,
    – steril ve tek kullanımlık aletler,
    – işinin ehli bir doktor

    olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    İlgili Konular

  • Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza bir psikolojik hastalıktır. Genelde genç yaştaki ve zayıflama tutkunu bayanlardan görülen Anoreksiya Nervoza hastalığı tedavi edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilir. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlar yemek yemezler, uyku sorunları vardır ve bunlara rağmen sürekli enerjik dururlar. Bu durum metabolizmanın çalışmasını tamamıyla etkileyen bir durumdur. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalanan bir kaşı istediği kadar zayıf ve ideal kiloda olsun mevcut kilosunu asla kabul etmez ve sürekli zayıflamak ister. Bir deri bir kemik dahi kalsa bu kilosunun hala çok olduğunu düşünür ve bu duruma kendini inandırır. Eğer sizlerinde bu tarz sorunlarınız varsa hiç vakit kaybetmeden uzman bir doktorla görüşünüz. Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz.

    Anoreksiya Nervoza Belirtileri Nelerdir

    Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlarda görülen başlıca belirtileri siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz. Bu belirtileri kendinizde de gözlemliyorsanız en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    Anoreksiya Nervoza Hastalık Belirtileri ;

    – Aşırı derecede ve fiziki olarak da kendisini gösteren kilo kayıpları yaşanır.
    – Kişi içine kapanık hale gelir ve sosyal çevresinden kopar.
    – Kendisini spora verir ve hiç yorulmuyormuş gibi egzersiz yapar.
    – Şişmanlamaktan korkar ve bu bir psikolojik sorun haline gelir.
    – Kişi aşırı derecede yorgunluk çeker ama bunu belli etmemeye çalışır.
    – Kişi sürekli üşür
    – Kendisini herkül gibi güçlü zanneder fakat kaslarda güçsüzlük görülür.
    – Yemek yememek için sürekli bahane bulur ve bu bahanelere kendisini inandırır.
    – Kişi çok zayıftır fakat sürekli çok şişmanladım der.
    – Başkaları için yemek pişirir ama kendisi asla yemez.
    – Kişi yemek yediği için utanır ve kendisini suçlu hisseder.
    – Bu hastalığa yakalanan kişi bayansa düzensiz adet görür.
    – Ten rengi beyazlaşır ve soluk bir hal alır.
    Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz. Bu belirtiler sizde varsa en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    “Eğer hastalık tedavi edilmezse kansızlık, vücut sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, saç dökülmesi, kemik erimesi, bağırsak tıkanması, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği ve sonuçta ölüm görülebilir. Unutmayalım ki A.N. psikiyatrinin tek ölümcül hastalığıdır. Bu hastalığa tutulan her 100 hastadan 5’i ne yazık ki kaybedilmektedir.”

  • Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj kararı almak çok zor. Ya kürtaj zorunluysa? Hangi yöntemler uygulanabilir? Kürtaj riskli mi? Kürtaj olan kadınlar yeniden hamile kalabilir mi? Kürtajla ilgili tüm kadınların aklındaki soruların yanıtları.

    Kürtaj nedir?

    Kelime anlamı olarak kazımak demek olan kürtaj, rahim içinde her türlü yabancı maddeyi çıkarmak için kullanılan tıbbi işlemdir. Genel anestezi altında, hastane koşullarında yapılması gerekir.

    Kürtaj en çok bebek almak için uygulanır. Ancak, rahim içinde bir kanama ya da anormallik olduğu durumlarda da yapılabilir. Buna halk arasında parça almak denir.

    Kürtaj hangi durumlarda gereklidir?

    Gebeliğin erken döneminde tespit edilen anomalilerde, bebeğin gelişimini tamamlayamayacağı ya da bebeğin rahim içinde öldüğü durumlarda kürtaj yapılır. Ölü bebeğin rahim içinde kalması anneye zarar verecektir.

    Bebeğin kalbinin durmasına rağmen devam eden gebeliğe cansız gebelik denir. Bu durum, ilk üç ayda pek çok hamilelikte görülebilir. Gebeliklerin yüzde 15 i düşükle sonuçlanır. Bu düşüklerin sebebi de bebeğin hayatla bağdaşmayan sakatlıklarıdır. Yani bebek sakat olduğu için kalbi durur. Bu durum doğal seleksiyon olduğu için, ilk üç aydaki düşüklere doktorun da yapabileceği bir şey yoktur.

    Kürtaj teknikleri nelerdir?

    Kürtajın ne için yapıldığına göre teknikleri de değişir. Vajinal kanama, ağrı, enfeksiyon gibi bir anormallik sebebiyle yapılıyorsa, yani parça alma amaçlı bir kürtaj ise, kürek denilen demirden aletlerle genel anestezi altında yapılır.

    Mikro kürtaj, yine parça alma amaçlı olarak, çok ince bir plastik boruyla rahim ağzından girilip hiç anestezi uygulanmadan yapılır.

    Çocuk alma amaçlı teknikler nelerdir?

    Vakum tekniğiRahim ağzından içeri girilip vakumla gebelik materyalinin temizlenmesidir.
    Kürek yöntemiKaşık şeklindeki aletlerle gebelik materyalinin alınmasıdır. Bu, artık çok kullanılan bir yöntem değildir. Vakumla alındıktan sonra, içeride vakumun ulaşamadığı bazı bölgeleri temizlemek için kaşık kullanılır.

    Vakumun daha çok tercih edilmesinin sebebi, ileriye dönük anormallik bırakma ihtimalinin, yani travma riskinin daha az olmasıdır. Kaşıkla alındığında, rahmin iç dokusunun, yani bebeğin tutunduğu bölgenin tamamen alınmasından dolayı sonradan birtakım yan etkilerin ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.

    Kürtaj operasyonu geçiren biri ne kadar sürede iyileşir?

    Kürtaj işlemi ortalama beş dakika sürer. Hastayı genel anestezinin etkisinin geçmesi için bir saat gözlem altında tutmak gerekir. Daha sonra günlük hayatına dönebilir.

    Kürtajda ağrı hemen hemen hiç olmaz; olursa da ağrı kesicilere cevap veren bir ağrıdır bu.
    Adet kanamasından daha az miktarda vajinal kanama olabilir. Bu kanama bir hafta-10 gün kadar sürebilir.
    Kürtaj olan kişi, bu işlemden ortalama bir buçuk ay sonra tekrar adet olabilir. Kürtajdan sonraki bir hafta kanama devam ediyorsa cinsel ilişki yasaklanır. Çünkü bu dönemde rahim, enfeksiyonlara karşı açık durumdadır; dolayısıyla enfeksiyonlara neden olabilecek cinsel ilişki, deniz, havuz gibi aktiviteler yasaklanır.

    Tampon kullanımı kürtajdan sonra sakıncalı değildir; ancak çok sık sık değiştirilmesi, hijyen kurallarına uyulması gibi koşullar yerine getirilmelidir. Fakat kürtajdan sonra görülen kanama, tampon kullanmayı gerektirecek bir kanamadan daha azdır.

    Kürtajın riskleri var mı?

    Yapılan her tür cerrahi işlemin olabileceği gibi kürtajın da bir yan etkisi olabilir. En klasik yan etkisi enfeksiyon ve kanama ortaya çıkmasıdır.
    Bunun yanında, kürtaj körlemesine yapılan bir işlem olduğu için rahmin delinme ihtimali vardır. Ancak bunlar seyrek rastlanılan komplikasyonlardır. Bin vakadan bir ya da ikisinde görülür.

    Kürtaj her durumda yapılabilir. Ancak gebeliğin ilerlediği, bir enfeksiyon oluştuğu dönemlerde rahim çok daha hassaslaştığı için bir komplikasyon çıkma ihtimali daha yüksektir ve bu nedenle çok daha dikkatli olmak gerekir.

    Anesteziye Bağlı Riskler

    Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde en önemli risk işleme başlarken rahim ağzı özel bir alet yardımı ile tutulduğunda duyulan ağrı nedeni ile ani tansiyon düşmesi ve bayılmadır. Vazovagal senkop adı verilen bu durum oldukça sık görülür. Yine duyulan çekilme hissi nedeni ile bulantı ve kusma görülebilir.

    Genel anestezinin riskleri ise hastanın yaşı, genel sağlık durumu, var olan sistemik hastalıkları, alerjik öyküsü gibi faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerden doğan riskleri en aza indirmek için genel anestezi mutlaka ve mutlaka bir Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanı tarafından verilmelidir. Bu uzman hastanın durumuna göre en uygun ilaç ya da ilaçları seçecek bilgi ve tecrübeye sahiptir. Genel anestezi ile yapılacak olan işlemlerin muayenehane ya da poliklinik değil hastane şartlarında yapılması daha uygun olur.

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    İşleme Bağlı Riskler

    Rahimin delinmesi (Rüptür)

    Gebe bir rahim, gebe olmayan bir rahim´e göre çok daha yumuşaktır. Bu nedenle işlem esnasında yapılan dikkatsiz ve sert bir hareket rahimin delinmesine neden olabilir. Rahim delindiği fark edildiğinde hemen işleme son verilir ve hasta izlemeye altına alınır. Eğer delinen bölgeden karın boşluğu içine kanama oluyor ise hastada spesifik belirtiler ortaya çıkar. Bu durumda acil ameliyat gereklidir. Hastanın karın boşluğu açılarak delinen yer onarılır. Çoğu rüptür vakasında delinme uterusun fundus bölgesinden olduğu için kanama olmaz ve delinen bölge bir süre sonra kendiliğinden kapanır. Eğer işlem esnasında rüptür olduğu fark edilmez ise barsaklar, mesane, rektum gibi organlar hasar görebilir ve bu durumda hastada hayati tehlike yaratacak boyutlara varabilecek riskler doğar. Bu durumda acil bir ameliyat ile zedelenen dokuların onarılması hayat kurtarıcıdır.

    Rahim delinmesi işlem dikkatli yapıldığı durumda son derece nadir görülen bir komplikasyondur. Risk gebelik yaşı büyüdükçe artar.

    Hamileliğin hangi aşamasında kürtaj yaptırılabilir?

    Kürtaj, yasal olarak hamileliğin 10 uncu haftasına kadar yapılabiliyor. Ancak son sınır, bebeğin vajinadan çıkarılacak döneme gelmesine kadardır.

    Anne sağlığını tehdit eden bir zorunluluk olduğunda, 15 inci haftaya kadar yapılabilir. Bu haftadan sonra bebeğin alınmasını gerektiren bir anomali söz konusu ise vajinal doğum yaptırılması gerekir.

    14-15 inci haftadan sonra kürtajın kullanılmamasının sebebi, bebeğin iyice gelişmesi, kemiklerinin gelişmesi, parçalayarak çıkarmanın zorlaşması ve komplikasyon ihtimalinin artmasıdır.

    Gebelik ilerlediği, rahim duvarları inceldiği ve hamilelikte rahim çok yumuşak olduğu için kürtaj esnasında rahmi delmek çok daha kolaylaşır. Dolayısıyla ilerleyen dönemlerde kürtaj yöntemi kullanılmaz.

    Kürtaj yaptıran biri yeniden hamile kalabilir mi?

    Kürtaj yaptıran birinin yüzde 99,9 tekrar hamile kalmasında problem çıkmaz. Kürtajın bir komplikasyonu olduğu durumlarda; rahimde delinme, enfeksiyon, enfeksiyona bağlı olarak tüplerin tıkanması, rahim içinde yapışma durumlarında, hamile kalmakta zorluklar yaşanabilir.
    Bu durumlarda tedaviden sonra hamilelik mümkün olur. Ancak, bunlar seyrek olarak görülür. Kürtaj, uygun olmayan koşullarda yapıldıysa, rahim ağzını, kanalını tahriş edici uygulamalar yapıldıysa, ileride düşük ihtimalini artırıcı sebepler ortaya çıkabilir. Bu da nadiren rastlanılan durumlardandır. Kürtaj yaptırmanın belli bir sınırı yoktur, ancak mümkün olduğu kadar az yaptırmak gerekir. Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir.

    İlgili konular ;
    Kürtaj yaptırmam gerekiyor, sorularım var..
    Kürtaj sonrası hamilelik
    Jinekoloji

  • Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Evde şiddet gören kadın, eğer şiddet gördüğünü ispat etmek zorunda kalacaksa nüfus kağıdını, kendisi ile ilgili bilgileri, bir kap çamaşırı ve çocukların nüfus cüzdanını dışarıda kocasının bilmediği bir yerde saklaması iyi olur. Ayrıca evin içerisinde kesici delici aletlerin bulunduğu yerde bulunmamalı ve kendisine şiddet uygulandığında susup oturmalı, utanmamalı, çünkü şiddet uygulayanın utanması gereken bir durum bu. Avaz avaz bağırıp kendisine şiddet uygulandığını herkese haberdar etmelidir ki gerekirse tanıklık yapabilsinler onun için. Ayrıca evde şiddete maruz kalan bir kadın, şiddeti hiçbir şekilde maruz görmemeli. Yani “bir tokattan bir şey olmaz” şeklinde düşünmemeli. O bir tokan ondan sonraki dönemlerde artabilir.

    Eşinden şiddet gören bayanlar polise başvurmalıdır. Poliste şiddet gördüğünü anlatıp, tutanak tutturup tutturduğu tutanağın bir kopyasını mutlaka almalıdır. Veya savcılığa başvurabilir. Savcılık şiddeti uygulayan kişinin ifadesine başvuracaktır. Kanunen bunları yapabilir veya bir kadın kuruluşuna giderek kadın kuruluşu ona yol gösterir. Herhangi bir hükümet tabibinden rapor alınmalıdır ve o aldığı raporu mutlaka saklanmalıdır. Mahkemede kanıt istenebilir. Kanıt olarak onu sunması çok doğru olur. Kişinin şiddet gördüğüne şahit olan bireyler var ise bunlarda mahkemede oldukça önemli rol oynar.

    İlgili Konular ;

    – Evde şiddet gören kadın ne gibi önlemler alabilir?
    – Evde şiddet gördüğümü nasıl kanıtlayabilirim?
    – Eşimden şiddet görüyorum, nereye başvurabilirim?
    – Kocam beni dövüyor, ne yapabilirim?
    – Komşum şiddet görüyor, ben şikayetçi olabilir miyim?

  • Projenin Adı : Kadınlık Sanatı, Trabzon Şehir Tiyatrosu

    Projenin Adı :KADINLIK SANATI

    Projenin Amacı: Bu proje eğitim düzeyleri düşük, sosyal yaşamdan uzak, dezavantajlı ya da fırsat eşitsizliği nedeniyle tiyatroyla hiç karşılaşmamış ve karşılaşma ihtimali olmayan ailelere tiyatro aracılığı ile ulaşmayı, kadına yüklenen toplumsal rollere, cinsiyet eşitsizliğinin sadece kadınların değil, toplumun yaşam koşullarını zorlaştırdığı konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.

    trabzon_sehir_tiyatrosu

    DIŞ SES

    Oyunda biri ev kadını diğeri iş kadını iki kadın onlara çocukluklarından beri “öğretilenlerin içinde” yaşarken, bir gün uyandıklarında yaşadıkları yerin bir kabin olduğunu fark ederler. Dışardan gelen ses onları yargılar ve sonsuza kadar buraya hapseder. Çıkış yolları arayan kadınlar, önce yalnız olmadıklarını, sonra da aslında kendilerini, kabini ve yargılayan sesi sorgularlar.

    Erkek egemen toplumunun kurguları ve kalıplarından kurtulmanın, ezberleri bozmanın, kabinden çıkmanın bir yolu var mıdır?

    trabzon_sehir_tiyatrosu_2

    Trabzon Şehir Tiyatrosunun Birleşmiş Milletler ortak programı kapsamında Sabancı Vakfı Hibe Programı tarafından desteklenen Tek Sanatsal Projesi olan “Kadınlık Sanatı” adlı projemiz tüm hızıyla devam ediyor. “Dış Ses” adlı oyunun sergilenmesi, Film gösterimi ve kadınlarla atölye çalışmalarını kapsayan proje şimdiye kadar Çayırbağı, Dernekpazarı, Yenicuma, Yeşiltepe ve Akoluk pilot bölgelerinde gerçekleştirilmiş ve olumlu geri dönüşler alınmıştır.

    kadinlik_sanati_tstYazar : Zeynep KAÇAR
    Yöneten ve proje danışmanı : Dilek GÜVEN

    Oyuncular ve proje ekibi :
    Nuray Yeşilaraz, Serap Berber, Özkan Yıldırım, Adnan Akyüz, Ali Kemal Durmuş

    Avukat : Işıl Demir Güner

    Sosyal Hizmet Uzmanı : Asuman Çebi

    Aldığımız seyirci tepkileri bizi hem şaşırtıyor hem de bu projeye olan inancımızı perçinliyor. Böyle projeler daha çok olmalı, çünkü toplumumuz okuma, düşünme ve irdeleme tembeli.
    Nuray YEŞİLARAZ

    Belki iğne ile kuyu kazıyoruz. Ama köylerde ya da ücra mahallelerde kadınların (ya da tüm izleyenlerin) tepkilerini görünce tiyatro ve sanatın empati kurma ve etkileme gücünün bir kez daha farkına varıyoruz.
    Özkan YILDIRIM

    Yine kadınların içinden doğacak bir aydınlanma serüveni için dere tepe gidiyoruz. Vardığımız yerlerde kah ineğini sağmadan gelen teyzeler, kah odun taşımadan gelen kız çocukları, kah tarlasından bahçesinden çıkan kadınlar, hepsi ile oyunun sonunda bir araya geliyoruz, sahnede izledikleri kadınları kendilerine o kadar benzetiyorlar o kadar yakın buluyorlar ki her oyunun sonunda sarılıp, öpüşüyoruz. Belki de yıllardır içlerine hapsedilen kendi seslerini, kendi hikayelerini dile getirmemizin sevinciyle bakıyorlar gözlerimize, bunu duyumsamak her şeye değiyor doğrusu . . .
    Serap BERBER

    Dış sesi Zeynep Kaçar niye yazdı, bu oyunu neden emek verip sahneye taşıdık.

    Sahneden söylenen her söz, anlatımın, gösterinin çeşidi ne olursa olsun, ister komedi, dram, trajedi vs. havaya üflenen bir nefes değildir, o söz yaşadığı toplumdan, dünyadan, konjünktürden bağımsız olamaz, hem ona dairdir, hem de tartışmaya, konuşmaya açılır. Derdi olanın derdi konuşulur tabi, tartışılır, ortada dert yoksa söz de sadece çalar oynatır. Benim derdim var, Zeynep Kaçar’ın derdi var, bu oyunu seçen Trabzon Şehir Tiyatrosunun derdi var.

    Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre,dünyadaki işlerin % 66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. Dünyadaki mal varlığının ise %1’ine sahipler. Başka bir deyişle dünyadaki işlerin %34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyada ve toplam mal varlığının %99’una sahipler.

    Dünyadaki kadınların %47’si ilk cinsel ilişkilerini zor kullanılarak yaşıyor. Halen en az 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunuyor. Dünyadaki her üç kadından biri dayak yiyor, zorla seks yapmaya zorlanıyor.

    Türkiye’den rakamlar ve istatistiklerse şöyle, (Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü İstatistikleri) Aile içi şiddetin %87’si kadınlara karşı isleniyor. Bu oran gecekondu semtlerinde %97’ye çıkıyor. Kadınların %20’si okur yazar değil, %40’ı evlenecekleri kişiye kendileri karar veremiyor, eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yüksek öğretim görüyor, kadınların iş gücüne katılım oranı %27. 850 kaymakamlığın 17 tanesi kadın, 550 milletvekilinin 24 ü, belediye başkanlarının ise binde 5i. Rakamlar insanı acıtıyor.

    Kadının toplum içindeki yeri, toplumun düzenini belirleyen ekonomik-üretim ilişkileri, kültürel-inançsal yapılanmalarından bağımsız değildir. Bütün etmenleri bir bütün içinde tek tek ele alıp düşününce ve erkek veya kadın sunulan öğretileri-dayatmaları sorgulayınca başlar aslında yolculuk. Dış ses’ de biri ev kadını, diğeri iş kadını iki kadın, onlara çocukluklarından beri yüklenen “öğretilerin” içinde, günlük rutinlerini yaşarlarken, bir gün farklı bir boyutta uyanırlar. İkisi de kabinlerin içindedir. Dışardan gelen bir ses onları yargılar ve sonsuza kadar buraya hapseder. Şaşkınlık ve panik halinde çıkış yolları arayan kadınlar, önce yalnız olmadıklarını, sonra da aslında kendilerini, kabini ve yargılayan sesi sorgularlar. Aslında zaten hep kabinlerin, kutuların içinde yaşadıklarının farkına varırlar. Bize dayatılan kurgular ve kalıplardan kurtulmanın, ezberleri bozmanın, kabinden çıkmanın bir yolu var mıdır? Oyunun sonunda kadınlar birbirine sorarlar çıkış var mıdır, “becerebilir miyiz” diye. Hep beraber becermek, bize sunulan kutuları, kabinleri itelemek, sorgulamak, aslında çok da basit olan çıkış yolunu birlikte bulmak umuduyla…

    DİLEK GÜVEN
    YÖNETMEN

  • Anne Adaylarına Anneliği Armağan Ediyoruz…

    42-19938972Maya Tüp Bebek Merkezi’nden Kadınlar Kulübü Üyelerine Özel Ücretsiz Tüp Bebek ve Bütünleşik Tedavi Planı.

    Maya Tüp Bebek Merkezi, anneliği yaşamak isteyen anne adaylarına çok özel bir fırsat sunuyor. Anketi dolduran 750. kişiye ücretsiz tüp bebek tedavisi armağan ediyoruz. Anketimizi dolduran tüm üyeler ise “Bütünleşik Tedavi Planı”ndan yararlanma hakkı kazanacak.

    Çekilişimize katılan 750. üye, 1800 Euro değerindeki jinekolojik muayene, sperm tahlili ve geri kalan tüm tedaviyi kapsayan, ücretsiz tüp bebek tedavisi ve Maya Konukevi’nde konaklama hakkı kazanacaktır. (İlaç masrafları, ilave olarak çıkabilecek ek tedavi giderleri çifte aittir.)

    Kampanya kapsamında, anketi dolduran herkese ise “Maya Bütünleşik Tedavi Planı” hediye ediyoruz. Böylece siz de uluslararası standartlarda hazırlanmış başarılı bir tedavi planı ile bebeğinize kavuşma fırsatı yakalayacaksınız.

    42-17762207Tüm bu fırsatlardan yaralanmak için öncelikle Kadınlar Kulübü üyesi olmanız ve anketimizi doldurmanız yeterlidir.

    Ankara’da bulunan tüp bebek merkezinin çekilişi her üyemiz için geçerlidir!

    Çekilişe son katılım tarihi : 15 Mart 2009

    Tedaviyi kazanan şanslı çiftimizi 16 Mart 2009 tarihinde açıklayacağız.

    Önemli Uyarı

    * Başvuru yapabilmek için Kadınlar Kulübü üyesi olmanız gerekmektedir. Kadınlar Kulübü üyeliği sırasında verdiğiniz e-mail esas kabul edilecektir. Lütfen üye değilseniz öncelikle üye olunuz. (üye olmak istiyorum)

    * Tekrar kayıtlar kesinlikle kabul edilmeyecek ve silinecektir. Anketimizi kendi adınıza ya da başkası adına sadece bir kez doldurabilirsiniz.

    * Uyarıları dikkate aldığınız için teşekkür ederiz.

    II. Kampanya tamamlanmıştır.

    Bu konuda özverili bir araştırma yapan ve sonuçlandıran sevgili Barçman’a çok teşekkür ederiz.