Etiket: aile

  • Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz?

    Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz?

    Boşanma kararı çocuğa nasıl söylenmeli ? Boşanma kararı özellikle çocuklu aileler için uzun ve zor bir süreç. Çiftler, bu kararı çocuklarına açıklamalı ama nasıl? Çocuğun ruh sağlığı için boşanma sürecinin iyi yönetilmesi ve çocuğa doğru anlatılması gerekiyor. Aile çocuğun temel çevresidir, çocuğun kendisini anne-babanın olduğu bir aile kavramı içinde güvende hisseder.

    Eşlerin evliliği bitirme kararı alması kolay değildir. Özellikle çocuklu aileler için karar süreci uzun ve zordur. Eşlerin en çok zorlandığı konu ise çocuklarına boşanma kararını nasıl anlatacaklarıdır. Çocuğun bunu nasıl karşılayacağı, en önemlisi de boşanmanın çocuğu gelecekte nasıl etkileyeceği konusu çok kaygı duyulan bir durumdur.

    Özellikle 8 yaşına kadar olan çocukları olan aileler için bu durum daha da zorlayıcıdır. Daha büyük yaşlarda, gelişmiş olan soyut düşünebilme ve farkındalık nedeni ile çocukların ileride yaşayacaklarını anlayabilmeleri veya süreci yorumlayarak paylaşabilmeleri daha kolaydır. Boşanma sürecinde çocuk psikolojisi açısından kararının açıklanması ve boşanma sonrası ebeveynliği devam ettirebilmesi çok önemlidir. Her iki süreçte de dikkat edilmesi gereken en önemli konu çocuk açısından güvenli aile kavramını devam ettirmektir.

    Yine annen ve baban olacağız ama

    Boşanma kararı alırken bitirilen görevler karı-koca olmak ve evliliktir. Çocuğa kendisiyle ilgili annelik ve babalık ilişkisinin devam edeceğinin anlatılması gerekir.

    Eşlerin boşanma kararı alırken bitirdiği ilişki evliliktir. Anne ve baba olmak devam edecektir. Çocuk açısından bakıldığında anne ve babanın olduğu bir aile kavramı yeterlidir. Çünkü çocuklar için önemli olan özellikle küçük yaşlarda, yeni yeni öğrenmeye başladıkları “kocaman” dünyada güvende olduklarını bilmektir. Boşanma kararının açıklanması sırasında anne ve babanın birlikte yapacağı açıklamada ailelerin bu konuya vurgu yapmaları gerekir. Çiftler boşanma kararını çocuğa söylerken anlaşamadıkları için artık bir arada yaşamayacaklarını ancak anne ve baba olmaya ve hep birlikte bir aile olmaya devam edeceklerini söylemeliler.

    Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz? | 1

    Karar evde açıklanmalı, doğal davranılmalı

    Boşanma kararı mümkünse ortak yaşanılan evde çocuğa açıklanmalıdır, açıklamada doğal olunmalı ve anlaşılır bir dil kullanılmalısdır.

    Kısa cümleler kurulmalı, doğal olunmalı. Doğal olmayan bir tutum, çocuk da çok önemli bir şey oluyor hissi uyandırabilir. Çocuğa ‘Anne-baba artık bir arada yaşamayacak. Ayrı evlerde yaşamaya karar verdik. Birlikte aynı evde yaşayınca anlaşamıyoruz. Hani bazen arkadaşlar anlaşamaz, tartışır birlikte oynamak istemez ya.. Biz de aynı evde yaşamayacağız, birbirimizin karısı ve kocası olmayacağız. Ama senin annen ve baban olmaya devam edeceğiz’ denilebilir. Çocuğun aklına sorular gelebilir. Bu soruların cevapları mutlaka verilmeli. Çünkü soruları cevapsız kalan çocuklar, cevaplarını farklı şekillerde bulmaya başlayacaktır.

    Bu durum çocuğun boşanma sürecine yönelik kaygılar geliştirmesine neden olur. Çocuğun yaşı küçüldükçe sorulara verilen cevaplar gerçekten uzaklaşır; çocuk bir gün önce yaptığı bir yaramazlıktan dolayı kendini, ya da bir gün önce evde öfkeli gördüğü ebeveyni suçlayabilir. Boşanma sonrası süreç de önemlidir elbette. Çocuklar için güvenli ve düzenli yaşamın devam etmesi gerekir. Çocuklar için bir yaşam değişimi kolay değildir. Elbette sıkıntılar yaşanacaktır. Bu sıkıntılar yetişkinler için de mevcuttur. Süreç içinde çocuğun diğer ortamlarını ve yaşamsal düzenini değiştirmemek gerekir. Çocuğun okulu, öğretmeni, arkadaşları, günlük rutini mümkün olduğunca aynı kalmalıdır. Anne ve baba ile görüşmelerin düzenli olması, boşanma sonrası çocuk odaklı karar ve tutumların ortak olması önemlidir.

    Uzm. Psk. Hande SİNİRLİOĞLU ERTAŞ

  • Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları ..! Huffington Post okurlarından, evlilik hayatında büyük değişimlere sebep olan 10 küçük tavsiye! Huffington Post okurlarına sordu: Evliliğinizi daha iyi hale getirmek için neler yapıyorsunuz?

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    İşte ilham verici 10 cevap:

    1. Güzel, uzun bir sarılma

    “Günde en az bir defa, özellikle işten sonra, durup birbirimize uzun uzun sarılırız. Konuşmadan, öpüşmeden, hareket etmeden… Kollarımızı birbirimize dolayıp öylece durur ve kendimizi o sarılmaya bırakırız. İkimizin de stresini azaltan müthiş, sessiz bir andır o.”

    Michelle Gold

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları | 2

    2. Eşinizi güldürecek küçük, tatlı bir numara

    “Bazen kocamın ayakkabısına, ceplerine ya da arabasına birşeyler saklıyorum. En sevdiği atıştırmalıklar, son zamanlarda yaptığımız eğlenceli bir şeyi hatırlatan bir nesne gibi küçük şeyler… Yanlarına komik notlar da yazıyorum ve bu onu her seferinde güldürüyor!”

    Lacey Marie

    3. Asla ‘teşekkür ederim’ demekten vazgeçmeyin!

    “12 yıllık evliliğimiz boyunca, kocam bana hala her akşam yemeğinden sonra ‘Mükemmel yemek için teşekkür ederim’ der, bu basit bir yemek olsa bile. Takdir edildiğimi hissetmek daima iyi geliyor!”

    Debbie Wagner

    4. Sadece size özel bir gece ritüeli…

    “Eşim ve ben yatakta atıştırırız – biraz gece yarısı dondurması ya da bir parça çikolata, çocukların asla haberi olmaz!”

    Humi K.

    5. Sadece ‘seni seviyorum’ deme, uzun uzun anlat…

    “Yatmadan önce her gece birbirimize “bugün seni seviyorum çünkü…” ile başlayan şeyler söyleriz. O gün ne olmuş olursa olsun bunu yapıyoruz. Ayrı kalsak bile telefonda ya da mesajla anlatıyoruz…

    Jae Russell

    6. Öpüşmeden ayrılmayın!

    “Ben işe giderken, o uyuyor oluyor ve her gün ona ‘ben gidiyorum’ diyorum, o da ne olursa olsun gözünü aralayıp beni öpüyor.”

    Steffanie Anne

    7. Gününü güzelleştirmek için ne yapabilirim?

    “Kocam soğuk kış günlerinde benim için arabamı hazırlar: Motoru çalıştırır, kar ve buzları temizler… Ondan çok önce işe gidecek olduğumda bile bunu yapar. Kendi başıma da halledebileceğim bir şeyi sırf benim işimi kolaylaştırmak için her seferinde yapıyor olması harika!  Ben kalkıp üşümeyeyim diye çok daha erkenden kalkıp bunu benim için yapıyor…”

    Wendy Griffith

    8. Ayrı takılmak da iyidir…

    “Eşimle ilişkimizde kendi ilgi alanlarımız ve özel zamanlarımız olması ikimiz için de çok önemli. Ben yoga yaparım, o da arkadaşlarıyla takılır… Ayrı kaldığımız bu zamanlar birbirimizi özlememiz için ve anlatacak yeni hikayeler biriktirmemiz için ikimize de fırsat verir.”

    Sarah Goodier

    9. Dokunmak önemlidir!

    “Daima çıplak uyuruz ve birbirimize dokunuruz. Sadece ayak parmaklarımız bile olsa, uyurken vücutlarımız birbirine değer…”

    Lauren East

    10. Aşkım sen bir numarasın!

    “Meşgul olduğunda bile aklında olduğumu bilmek bana iyi geliyor. Bazen onun telefonunun ajandasına bazı hatırlatmalar yazıyorum, ‘seni düşünüyorum!’ gibi şeyler…”

    Kasey Christine St. John

    Evlilikte karşılıklı anlayış ve mutluluk için sürekli bir çalışma ve mücadele gerektiğinin farkına varmalısınız. Tüm olası sorunlar ve engellere rağmen sevgi, tutku ve dostluğunuzu korumak için elinizden geleni yapın.

     

    Kaynak: hthayat.com

  • Sonsuza kadar devam edecek evlilik için 9 sır

    Sonsuza kadar devam edecek evlilik için 9 sır

    Keşke uzun ilişkilerin hepsi flört zamanındaki kadar heyecan verici olsa. Ama yıllar geçtikçe ister istemez ilişki de monotonluğun pençesine düşüyor ve evlilikler bir süre sonra bitiyor.

    Boşanmaların ne kadar artığına dikkat çeken araştırmacılar evliliği kurtarmanın 9 kuralını biz ömürlük aşka inanlar için açıkladılar:

    HER ZAMAN BİRBİRİNİZE ŞEFKAT GÖSTERİN

    Eşiniz eve geldiğinde ya da siz ondan önce eve geldiyseniz “hoş geldin” demekten, yanağına bir öpücük kondurmaktan çekinmeyin.

    Bu söylediğimiz şey size klişe gelmesin. Evliliğiniz kötü gidiyor ve siz endişe duyuyorsanız denemekten asla bir şey kaybetmezsiniz.

    DESTEK OLUN

    Erkeklerin amigo ruhunu göz önünde bulundurun. Erkekler aslında onları teşvik eden ve destekleyen birini istiyor.

    Yaptıkları ne varsa (anlamsız gelse bile) her zaman destek olmaya çalışın.

    BİRBİRİNİZE İLGİ GÖSTERİN

    Kavga etmek yerine eşinizin gerginliğini almak ona biraz masaj yapmayı hiç denediniz mi? İnanın, hem sizin için hem de ilişkiniz için en akıllıca karar olur.

    Eşiniz oturduğunda yavaşça masaj yapmaya başlayın. Her zaman her problemi sakince çözebileceğinizi bilsin. Hem evlilikte kavgaların en güzel tarafı ardından gelen sevişme değil midir?

    BİRAZ DA SEKS HAKKINDA KONUŞALIM

    Madem konusu açıldı o zaman biraz da cinsellik hakkında konuşalım. Eğer seks hayatınız düzenli olmaktan çıkmışsa o zaman bu problemi çözmek şart!  Unutmayın seks bir talep değil ihtiyaçtır.

    TEŞEKKÜR ET

    Sabah kahvesi, kahvaltı, akşam yemeği… Yıllardır aynı kahveyi içiyor, aynı yemekleri yiyor olabilirsiniz ama atladığınız şey “Teşekkür etmek” Çok mu zor? HAYIR! “Bunca yıldan sonra teşekkür mü edeceğiz?” demeyin, aradan kaç sene de geçse karşı taraf her zaman bir takdiri hak eder.

    KİBAR OLUN

    Araştırma sonuçlarını göre çiftler boşanma davalarında en çok birbirine taktığı lakaplardan dolayı soluğu mahkemede aldıklarını belirtiyor. Kavganın sonu koltukta yatmak bile olsa geri alamayacağınız cümleleri kurmaktan vazgeçin.

    ÖZEL MESAJLAR ATIN

    Evlenmeden önce flört döneminizi hatırlıyor musunuz? Ansızın gelen bir sevgi mesajı ne kadar da mutlu ederdi değil mi? Peki yıllar içinde değişen ne oldu? Hadi, kıvılcımı canlı tutmak için arada sırada eşinize aşk dolu ya da cinsel içerikli mesaj atabilirsiniz. Güzel bir sürpriz olacaktır.

    DUYGULARINIZI GİZLEMEYİN

    İlişkilerin bitmesinin en büyük sebebi “iletişim bozukluğu”dur. Mutluysanız mutlu olduğunuzu, kızgınsanız kızgın olduğunuz, mutsuzsanız da mutsuz olduğunu karşı tarafa belirtin. Siz aksini düşünseniz de eşiniz size nasıl yardımcı olacağını düşünüyordur hatta daha da ileriye gidip hiç alakası olmasa bile mutsuzluğunuzun sebebinin kendileri olduğunu bile düşünebilir. Eğer böyle bir yanlış anlaşılma yaşamak istemiyorsanız duygularını birbirinizden asla gizlemeyin.

  • Başarılı bir evlilik için 6 bilimsel tavsiye!

    Başarılı bir evlilik için 6 bilimsel tavsiye!

    Evli çiftler yıllar geçtikçe, birbirinden uzaklaşıyor ve git gide oldukları kişilikten çok daha farklı bireyler olmaya başlıyor. Haliyle bu durum da evliliklerin uzun sürmesine engel oluyor. Peki, gerçekten mutlu evlilik diye bir şey var mı? Varsa bunun sırrı ne? İşte bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre huzurlu ve başarılı evliliğin ipuçları:

    SÖZ KONUSU PARA İSE…

    Cimrilik ya da tutumluluk artık ona siz karar verin. Birçok evliliğin hasar gördüğü konulardan biridir. Michigan Üniversitesi’nden Scott Rick’in meslektaşları, 1000’den fazla evli ve bekar yetişkinlerle yaptıkları anketler sonucunda insanların birbirinin tam tersi karakterdeki insanlara aşık olduğunu belirledi. Aynı çalışma, ekonomik anlamda zıt karakterli olanların söz konusu para olunca ciddi uyuşmazlıklar yaşadıklarını ve benzer tüketim alışkanlıkları olan çiftelere nazaran evliliklerinden daha az hoşnut olduklarını ortaya koydu.

    CİNSELLİK…

    Uzmanlara göre hızlıca alt üst olan, sık sık değişen ve sürekli endişeli olan bir kişilerle tanışma ihtimaliniz çok yüksek. Bu tip karakterler ilişkilerde pek de iyi değillerdir ve evlilikleri dışarıdan gelen olumsuz etkilere bağlı olarak şekilleneceğinden ciddi sorunlar yaşayabilirler. Tennessee Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre sık sık seks yapmak bu ilişkilerin ilacı olabiliyor. Başka bir çalışma, zamanla daha iyi olabileceğini ortaya koydu. 50’li yaşlardaki erkekler, 30-40 yaşlarındaki erkeklere oranla seks yaşamında daha fazla tatmin oluyorlar. Ve bu erkekler benzer oranda tatmini 20-30 yaşlarındayken de duyduklarını belirtiyorlar.

    TEŞEKKÜR ETMEKTEN VAZGEÇMEYİN!

    İki kelime evliliğinizin uzun süre devam etmesini sağlayabilir: “Teşekkür ederim” Arizona Devlet Üniversitesi, evli çiftlere ve aynı evde yaşayanlara günlük ev işlerini yapan tarafın emeğini takdir edip etmediklerini sordu. Büyük oranda şükran duyduklarını söylese de bu işler büyük oranda ortaklaşa yapılmıyordu. Partnerinizi mutlu edecek diğer basit sözcük ise ‘Biz’. Yapılan araştırmalar gösterdi ki, anlaşmazlık üzerine konuşurken çift odaklı ‘biz’, ‘bizim’, ‘bize’ gibi sözcükler kullanmak davranışlara da yansıyordu. Bu çiftlerin anlaşmazlıkları süresince daha az stres altında oldukları, daha az negatif etki sergiledikleri görüldü. ‘Ben’, ‘sen’, ‘bana’ gibi tekil kalıpların ise evlilikleri çıkmaza sürüklemeye katkısı oldukça fazla.

    HIZLI OLUN!

    Eğer eşiniz sizi şimdiden kızdırmaya başladıysa gelecek net bir şekilde görünüyor demektir. Yapılan araştırmalar, çiftler arasındaki olumsuz hislerin artarak devam ettiğini ortaya çıkardı. 800 kişiye eşleri/partnerleri, çocukları ve arkadaşlarına karşı hissettikleri negatif duyguların ölçüsü soruldu. En rahatsız edici davranışların eşler/partnerler grubunda olduğu tespit edildi. Ve negatif bakış açısı zaman içinde artarak devam ediyordu. Aslında gittikçe olumsuz duygular hissetmek ilişkinin normal bir parçası da sayılabilir. Nerdeyse araştırmaya katılan herkeste benzer bir sonuç gözlemlendiğinden sıra dışı bir şey olmadığını söylemek mümkün.

    ALTTAN ALIN!

    Araştırmalar evliliklerin aslında negatif davranışlarla geliştiğini gösteriyor. Ciddi sorunları olan bazı çiftler için daha iyi bir evliliğe giden yol birbirini suçlamak yerine, değişmeleri gerektiğini söylemek ve daha az affedici olmaktan geçiyor. Evlilik danışmanlarının çiftlerin bu yönde cesaretlendirmesinin oldukça önemli olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca, mutlu çiftlerin mutlu olmak için değil de keyiflerini etkileyecek davranışlar sergilediğini görüyoruz. Benzer olumlu düşünceleri ve davranışları mutsuz çiftlerde de görüyoruz ama bu onların ilişkilerinin zaman içinde daha kötü olmasına yol açıyor.

    ASLA VAZGEÇMEYİN1

    Eğer onu ince ince işlerseniz romantik bir aşk zamana meydan okur. Araştırmacılar 6000 kişiye uyguladıkları ankette son 20 yıl içindeki ilişkilerini ve evliliklerini sordular. Şaşırtıcı bir şekilde araştırmacılar romantik bir aşkla artık alışkanlık haline gelmiş aşk arasında ayrım yapmış olmasına rağmen çok sayıda uzun dönemli ilişki yaşayan kişinin hala partnerine oldukça aşık olduklarını ortaya koydular. Özetle, bilim de duygularımız da aynı sonucu ortaya koyuyor: Aşkı uzun süre koruyabilmenin tek yolu, emek vermek.

  • Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Çoğu ilişkiye büyük umutlar besleyerek başlarız. Ancak karşınızdaki için geçici bir durum olabilir.

    Uzun süredir ilişkiniz var ancak hala aynı yerde sayıyorsanız. Erkek arkadaşınız birlikteliğiniz hakkında ciddi düşünmüyor olabilir. Erkek arkadaşınızın ciddi olup olmadığını anlamanın 5 yolu var.

    Sizinle zaman geçirmiyor
    Erkek arkadaşınız ile sürekli beraber olmak zorunda değilsiniz ancak haftanın 1 günü bile ısrarla görüşüyorsanız veya o istediğinde geliyorsa size ciddi bir şekilde yaklaşmıyor demektir. Arkadaşları ile buluştuğunda sizi davet etmesi ciddiyetinin belirtisidir.

    Ailesi ile tanıştırmıyor
    Aile ile tanışmak, ilişkinizi yeni bir boyuta taşımak demektir. Erkek arkadaşınız ailesinden birisi ile sizi tanıştırsa sizin ve ilişkiniz hakkında ileriye dönük bir şeyler düşünüyor demektir. Yanınızda ailesinden bahsetmiyorsa veya ailesi sizin hakkınızda bir şey bilmiyorsa yüksek ihtimal ilişkiniz onun için bir ciddiyet taşımıyor.

    Sizinle ilgilenmiyor
    Erkekler, değer verdikleri kadınlara karşı ilgili davranırlar. Nereye, nasıl gittiğinizi bilmek isterler. Erkek arkadaşınız sizin akşam nerede olduğunuzla ilgilenmiyorsa veya sizi eve bırakmayı teklif etmiyorsa, onun size yeterli ilgiyi vermiyor demektir. Her gün buluşmasanız da, sizi her gün aramalıdır.

    Bağlılık lafı etmiyor
    Evlilik ve bağlılık gibi konulardan uzak duran erkek bu konuları düşünmüyor demektir. İlişkiniz belli bir dönem geçirdiğinde evlilik gelinen son aşamadır eğer uzun süredir beraberseniz ve hala evlilik muhabbeti açıldığında konuyu değiştiriyorsa bu ilişkiyle oyalanmamanız sizin için en iyisidir.

    Samimi davranmıyor
    Kalabalık bir grup ile dışarı çıktığınızda erkek arkadaşınızın size karşı tavırları çok önemli. Ciddi düşünen erkek, çevresindekilerin ne düşündüğünü umursamadan sizinle ilgilenir ve samimi davranır. Ancak erkek arkadaşınız kalabalık ortamlarda elinizi tutmuyor, sarılmıyor veya sizden uzak duruyorsa ilişkinizin ciddiyetinde bazı şüpheleri var demektir.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Annenin çocuğu ile ‘anneciğim’ diyerek konuşması doğru mu?

    Annenin çocuğu ile ‘anneciğim’ diyerek konuşması doğru mu?

    Sevgi gibi yoğun bir duygu yaşandığında, fiziksel ve sözel tepkiler oldukça çeşitlilik gösterir. Bazen farkında olmadan diş sıkmak, bazen de karşıdaki kişiyi sıkıştırmak… Hele ki konu çocuklar ise, hem sevginin yoğunluğu hem de çıkış şekli oldukça zenginleşir. Sevgi, istisnasız en besleyici ve değerli duygudur. Fakat bazı sık kullanılan sevme davranışları, bu süreçte çocuklar için oldukça kafa karıştırıcı olabilir.

    ÇOCUĞUNUZU DUDAKTAN ÖPMENİZ DOĞRU MU?

    Ebeveynlerin çocukları dudaktan öperek sevgi göstermesi, cinsel gelişim açısından yanlış mesajlar iletir. Özellikle çocukları cinsel istismara karşı korumayı arzularken, bu tip bir sevgi gösterimi, birbirini seven herkesin dudaktan öpüşebileceğine dair bir düşünce yaratabilir ve çocukları “kötü” dokunuşlara karşı korunmasız kılabilir.

    Ebeveynlerin çocukları dudaktan öpmeleri, cinsel gelişimde önemli yeri olan, aile içi hiyerarşi/nesil farkı (anne-babanın, ebeveynliğin yanı sıra çift ilişkisinin olması, yetişkinler olarak çocukları koruyucu rolde olmaları) konusunda çelişkiler yaratarak, kaygıya sebep olur.

    ÇOCUKLARA ‘AŞKIM, SEVGİLİM’ DEMEK NE DERECE DOĞRU?
    Buna benzer olarak bir diğer sıkça yapılan davranış ise, çocuklara “Aşkım, sevgilim” diyerek sevgi göstermektir. Bu çocukların kendilerini aile içinde konumlandırmasında ve nesil farkını algılamalarında zorluk yaratır.

    Çocuklar, anne veya babanın sevgilisi yerine geçemezler. Kimse de onlardan böyle bir beklenti içinde değildir. Fakat bu sözcükler, hayatı oldukça somut algılayan çocuklar için kafa karıştırıcı ve kaygı verici olur.

    ISIRARAK, VURARAK VE KÜFÜRLE SEVMENİN OLUMSUZ ETKİLERİ NELER?

    Çocukları vurarak, ısırarak veya küfürle sevmek, yine çocuğun zihninde kabul edilen ve edilmeyen davranışların oturmasında zorluklar yaratır. Özellikle duyguları tanıma, fark etme ve kontrol etmeyi öğrenme aşamasında olan çocuklar, öfke ve sevgi ifadesinin iç içe geçtiği bir model ile karşılaşırlar.

    Bu model, okulda veya sokakta ona vurulduğunda, bu davranışı bir “tehlike” sinyali olarak algılayamamasına veya yaşıtları ile vurarak ilişki kurmasına sebebiyet verebilir. Bu tip çocuklar, okulda “çok hırçın, agresif, öfkesini kontrol edemiyor” Şikayetleri alabilir veya ev içinde kendini vurarak ifade edebilir.

    ‘ANNECİĞİM, BABACAĞIM’ DİYEREK SEVMENİN SAKINCASI NEDİR?

    Son dönemlerde en sık olarak duyduğumuz bir başka yaklaşım ise çocukları, “Anneciğim, babacığım” diyerek sevmektir. Çocukların yetişkinleri model alarak öğrendiği, onların verdiği güven ve koruyuculuk ile büyüdükleri bu dönemde, onlardan kelime anlamıyla, “Anneniz veya babanız” olmalarını beklemek oldukça korkutucudur.

    Özellikle çocukların dünyayı somut olarak algıladıkları dönemde, kendi ebeveynlerine “Annelik-babalık” yapma düşüncesi, ebeveynlerin sunduğu güven duygusunu zedeler.

  • Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar, bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şeyin bitmiş sayılmayacağını, aslında birkaç küçük değişim ve adımla ilişkinin seyrinin değişebileceğini söyledi.

    Uz. Dr. Taner Canatar, evlilik ilişkisinin sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülürse mutluluğun, yürütülemez ise de mutsuzluğun başlıca kaynaklarından birisi olduğunu ifade ederek, “Evlilik, ‘ben’i koruyarak ‘ben’ ve ‘sen’ den ‘biz’ oluşturabilme arzusudur.

    Kadın ve erkek bakış açısındaki temel farklılıklar, duyguları, ihtiyaçları, bedensel duyumları, davranışları ve seçimleri olduğu kadar söylemleri, öncelikleri ve ilgi alanlarını da doğrudan etkiler. Bunun sonucunda da kadınların ve erkeklerin birbirlerinden uzaklaşma nedenleri de farklı olur” dedi.

    Kadın için erkeğin ilgi göstermesi sevgisinin en önemli belirtisi iken eşi tarafından ilgi görmeyen, ihmal edilen bir kadının değersizlik duygusuna kapıldığını söyleyen Canatar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu durumda en çok ihtiyacı olan şey eşinin onu sevdiğine, ona değer verdiğine dair sözleri ve davranışlarıdır ama bunları bulamadığında eşine küser, kırılır ve ondan uzaklaşır. Uzaklaşan taraf erkek olduğunda ise nedeni genellikle eşe duyulan öfke ve kırgınlıktır.

    Kırgınlık ve öfke genellikle birlikte, çoğunlukla da iç içe geçmiş şekilde yaşanan ve ilişkiyi yavaş yavaş zehirleyen duygulardır; çözüme kavuşturulmadıklarında etkileri yıkıcı olur. Oysa evlilikte aşk, yakınlık ve sevgi için duyulan gereksinimlerin karşılanması amaçlanır.”

    Mutsuz evliliklerin oranının giderek arttığını belirten Canatar, mutsuz çiftlere şu önerilerde bulundu: “Her ne kadar zor hatta bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şey bitmiş sayılmaz. Aslında birkaç küçük değişim ve adımla böylesine bir ilişkinin seyri değişebilir.

    Her şeyden önce eşler arasında şehvet ve tutkunun yeniden alevlendirilmesi gerekir. Yani flört günlerine geri dönmelisiniz. Eşinize ilgi, sevgi, yakınlık göstermekten hiç vazgeçmeyin, onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın.

    Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi ve ona değer verdiğinizi her fırsatta sözleriniz ya da davranışlarınızla gösterin. Eşinizi kendi istediğiniz gibi birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı ve kontrolcü değil, duyarlı, özenli, yakın ve sıcak olun.

    Sorunları henüz başlangıç aşamasındayken açık bir şekilde masaya yatırıp kendi hatalarınızı açık yüreklilikle kabul ederek birlikte çözüm yolları arayın. Şu an ve şimdiyi yaşamaya gayret edin.

    Eşinizin ya da kendinizin geçmişte yaptıklarını tekrar tekrar gündeme getirmeyin, hataları için onu yargılayıp, yaptıklarını sürekli başına kakmayın.

    Tensel temasınızı artırın. Birlikte daha fazla zaman geçirin ve gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa etmek için birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeylere öncelik tanıyın.

    Cinsel yaşamınızı canlı tutun. Mutlu bir ilişkinin, duygusal ve cinsel doyumla mümkün olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Elinizden geleni yaptığınız halde, evliliğinizin sihrini kaybettiğini ve kendi başınıza bunu başaramayacağınızı düşünüyorsanız da bir evlilik terapistine başvurmaktan çekinmeyin.”

    İHA

  • İlişkileri yıpratan 3 durum

    İlişkileri yıpratan 3 durum

    Her ilişkinin kendine has sorunları olduğu bir gerçek. Fakat bir genelleme yapmaya kalkarsak çoğu ilişkinin güzel gidişatını sekteye uğratan ortak davranış biçimleriyle karşılaşırız.

    Her şeyi sizin bildiğinize inanmak
    Belki bütün soruların cevaplarına sahip olan sizsinizdir fakat düzenli olarak eşinizin hatalarına dikkat çekip düzeltmeye çalışmak onun sinirini bozmaktan başka bir işe yaramaz. Sürekli hata düzeltici konumda olmak sizi itici bir profilin içine sokar.

    Ama biraz kendinizi tutmayı ilişkinin ‘çok bileni’ olmamayı deneyin. Üstelik şunu da göz ardı etmeyin ki devamlı hatası düzeltilen ya da fikirleri için uyarılan onaylanmayan kişi zamanla fikirlerini beyan etmekten kaçabilir. Bu da zaman içinde gerilim ve iletişimsizlik sorununu getirir ilişkiye.

    İletişim kuramamak
    İlişkinizin yürümesini istiyorsanız partnerinizle iletişim kurmak zorundasınız. Bir şey canınızı sıkıyorsa onu içinize atmaktan ya da partnerinizin kendiliğinden tahmin etmesini beklemektense partnerinize sizi üzen şeyi açıkça anlatın. Aynı şey onun için de geçerli. Eğer onun üzgün ve mutsuz olduğunu seziyorsanız mutlaka neler olduğunu sorun.

    Unutmayın sorunları paylaşmak sizi birbirinize daha da yakınlaştırır. Karşılıklı olarak dertlerinizi içinizde saklamaksa sizi birbirinizden uzaklaştırır.

    Sürekli kendini savunmak
    Bu çoğu zaman yapan kişiler tarafından fark edilmeden sergilenen bir davranıştır. Eşlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan sürekli kendilerini savunması ayrılığı getiren davranış biçimlerindendir. Her davranışa bahane bulmak kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek karşı taraf sizinle ilgili bir olumsuzluktan şikayet ettiğinde “Sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek onu dinlemeden kendi fikrini söylemek ilişkiyi olumsuz etkiler. Savunma odaklı değil anlama odaklı bir ilişki kurmak gerekir.

  • Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    O eteğinizin kısa olduğunu düşünüyor; siz de onun oğlunun çamaşırlarını çok iyi yıkamadığını düşünüyorsunuz. Gerçek şu ki erkeğinizin sevgisi için iki rakipsiniz. Öyleyse annesini öyle bir etkileyin ki size teslim olsun.

    Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    İnsan hayatındaki en büyük felaket senaryosu aynı adamı seven iki kadının karşılaşmasıdır. Hayatınızdaki erkek sizi annesiyle tanıştırmaya götürüyorsa bilin ki savaş alanına girmek üzeresiniz. Annesi yaşından dolayı daha olgun olsa da basit gerçekleri ve olayları problem haline getirebilir. Siz ise yaşça büyük kadınların daha akıllıca davrandığını düşünüyordunuz fakat yanıldınız. Artık oğlunun hayatındaki bir numaralı kadın olma durumu tehtehlike altında, en azından o öyle düşünüyor. Eğer hayatınızdaki erkekle mutlu bir birliktelik istiyorsanız, annesiyle iyi geçinmelisiniz. Annesiyle birlikteyken yetişkin olan kişi “siz” olacaksınız. Serinkanlı olup gözlerinizi açık tutarak huzuru sağlamak sizin elinizde. Öyleyse derin bir nefes alın ve bu karşılaşmaya hazırlanın.

    ANNEYLE TANIŞMA
    Annesiyle ilk buluşmanızda sakin ve nazik olun. Onu ne kadar mükemmel olduğunuz konusunda etkilemek için acele etmeyin. Kimsenin kazanamayacağı bir yarışma başlatmış olursunuz. Unutmayın ki bu dikkatli olunması gereken bir başlangıç, “En İyiyi Seçme Yarışması” değil. “Annesiyle ilk olarak bir restoranda bir araya geldik” diyor 24 yaşındaki Pelin. “Vejetaryen olmak ve hayvan hakları hakkında uzun uzun konuşurken annesini etkilediğimi sanmıştım. Annesi ise konu hakkında hiç yorum yapmadı ve restorandan çıkarken vestiyerden gerçek kürkünü aldı! Tabii ki herhangi bir yorum yapamadım.” Pelin, görüşlerinin erkek arkadaşının annesini etkileyeceğini sandı fakat o bunu hoş karşılamadı. Böyle bir tanışmada iki tarafın da ilk intibalarını edindiğini unutmayın ve kendinizi tutun. Fikirlerinizi açıklama hakkınız var fakat kendinizinkini açıklamadan önce onun fikirlerini öğrenin. Oğlu, annesi hakkında size çok fazla şey anlatmış olsa da kadınların giyim tarzlarıyla ve davranışlarıyla birbirlerine gönderdikleri bir takım işaretler vardır. Çok kısa bir eteğin ve pençe gibi tırnakların onun üzerinde bırakacağı etkiyi bir düşünün. Aynı şekilde onun abartılı el hareketlerini veya eski moda çantasını hayal edin. Bunlar size sadece onun nasıl biri olduğunu değil, sizin onu nasıl görmenizi istediğini de belli eder; dikkat edin. Eğer bunu hemen keşfedecek kadar şanslıysanız, tedbirli davranmaya devam edin. Yalnızken onunla karşılaşırsanız ve sizi eve kahve içmeye davet ederse, konuşmak için kendisini rahat hissedeceği konular seçmeye özen gösterin. Kendi ailenizden bahsedin. Asla oğluyla aranızdaki ilişkinin özel detaylarından bahsetmeyin, hele ki aranızda bir problem varsa; bunlara girmeyin. Ne kadar akıllı bir kadın olursa olsun tarafsız kalamayacaktır.

    BIRAKIN, O KONUŞSUN
    Kural olarak savaşlar bire bir çekişmeden ziyade dinleyerek kazanılır. İlişkiniz gelişirken onun söylediklerine kızmayın. Bunun yerine ne anlama geldiklerini düşünün. “Annesi ne zaman evleneceğimizi sorup duruyor” diye şikayet ediyor, erkek arkadaşıyla iki yıldır birlikte olan Jülide ve ekliyor: “Sanki onu ilgilendirirmiş gibi!” Evet, onu ilgilendirir. Akraba ilişkilerinin kopmaya başladığı günümüzde bile evlendiğiniz kişinin ailesini de kabul ettiğinizi unutmayın. Jülide’nin müstakbel kayınvalidesi ne zaman evleneceklerini sorup duruyor çünkü bu haberi arkadaş ve akrabalarına hemen vermeye can atıyor. Bu, aynı zamanda onu sevdiğini gösterir. Eğer Jülide ilişkisinde kendini yeterince güvende hissetmiyorsa ve erkek arkadaşının annesinin vaatlerine gülümsemiyorsa, problem Jülide ve erkek arkadaşı arasında demektir. Bazen daha da kırıcı şeyler olabiliyor. “Kayınvalidemin erkek arkadaşımın eski kız arkadaşlarını övmesinden nefret ediyorum” diyor 27 yaşındaki Eda. “Bir keresinde bana onlardan birinin ismiyle seslendi…” Bunu aşağılayıcı bir şey olarak görmeyin. O, bunu sizi kırmak için yapmıyor. Zaman, bu problemin üstesinden gelir, ilişkiniz geliştikçe annesi eski kız arkadaşlarının isimlerini unutacaktır. Eğer unutmazsa, erkek arkadaşınızdan annesini sizin adınıza kibarca uyarmasını isteyebilirsiniz.

    O ARTIK KOCA BİR ADAM
    Bir yandan annesinin oğlu için yaptıklarına kızıyor ve ona karıştığını düşünüyor ama diğer yandan da bu davranışlarını sempatik mi buluyorsunuz? Bu durum iki hoş olmayan gerçeği hatırlatıyor. Birincisi bir zamanlar bu kadın erkek arkadaşınızın bezlerini değiştirmişti. İkincisi ise siz onu oğlunun kız arkadaşı olarak tehdit ettikçe artan kadınsı kıskançlığın ortaya çıkışı. “28 yaşında olmasına rağmen iç çamaşırlarını halen annesinin satın aldığına inanabiliyor musunuz” diyor Sibel. Annesinin ihtiyaçlarını erkek arkadaşınızınkilerle karıştırma hatasını yapmayın. Halen oğlunun evini temizlemesi, çamaşırını yıkaması oğlunun işine gelmesine rağmen bunları annesinin yapmasına ihtiyacı olduğunu göstermiyor. 30 yaşındaki Jale daha büyük problemler olabileceğini keşfetmiş. “Üç yıldır birlikte yaşıyoruz. Annesi hemen yanımızdaki evde yalnız oturuyor. Emekli olduğundan beri istediği zaman, haber vermeden evimize geliyor. Bazen eve geldiğimde onu bulaşıkları yıkarken veya televizyon seyrederken buluyorum. Erkek arkadaşımdan onunla konuşmasını istedim ama yapamayacağını söyledi” diye anlatıyor. Jale’nin erkek arkadaşı bu durumda haklı. Gerçekten de bir şey yapamayabilir. Olayı pratik yollardan çözüme ulaştırmak gerekiyor. Yalnız yaşayan bir kadın olarak hobilerini öğrenin ve onu eve yakın kurslara yazdırın. İlk gününde siz de onunla birlikte gidin. Kısacası ona sizin hayatınız dışında sadece ona ait olan bir hayat verin. Halen size habersiz gelmeye devam ederse, kibarca gelmeden önce sizi aramasını isteyin. Sonrasında onu uzak tutmak için bahaneler bulabilirsiniz. Düzenli olarak pazar günleri öğle yemeğine davet ederek habersiz ziyaretlere ihtiyaç duymasını ortadan kaldırabilirsiniz.

    ONU SİLAHSIZLANDIRIN
    En büyük silahı hayatınıza karışmak. Öyleyse silahını elinden alın ama nasıl? O size karışmadan önce onun tavsiyesini alın. Hafiften ona yaranmak cephanenizdeki en iyi silahtır ve onun tavsiyesini alacak kadar zarif olduğunuza inandırır. Tavsiyeyi uygulamak zorunda değilsiniz tabii, sadece kibarca dinleyin. “Yeni evlendik ve o sürekli bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor” diye şikayet ediyor 27 yaşındaki Banu ve ekliyor: “Yatak odamızı ne renge boyayacağımızdan tatilde nereye gideceğimize kadar her şeye karışıyor. Beni delirtiyor!” Unutmayın ki kayınvalideniz her zaman yanlış şeyler söylemiyor olabilir. İyi bir önerisi olduğunda kabul edin ve ona çok iyi bir fikir olduğunu söylemeyi unutmayın. Sizin tarafınızdan takdir edildiğini görünce eskisi gibi öğütler vermeyi azaltacaktır.

    YANDAŞLARINIZI TOPLAYIN
    Onun oğlu asla sizin en iyi koruyucunuz olmayacak çünkü ikisinin ortak geçmişleri var. Onun duygusal şantajı olarak gördüğünüz şey, oğlunun ona olan saygısıdır. Onların ilişkilerini eleştirirken kendi annenizle aranızda yaşadığınız problemlerle onların arasında olanları karıştırmadığınızdan emin olun. Sevgilinizi farklı boyutlarda sevgi beslediği iki kadın arasında halat çekme oyunundaki gibi taraf seçmeye zorlamayın. Aksine onun akrabalarından gönüllü bir yandaş bulun; eğer kayınvalidenizle arkadaşlık edebilecekse kendi ailenizden de birileri olabilir. Diplomasi, savaşları sona erdirir. Size laf taşıyan insanlara onun hakkında daima iyi şeyler söyleyin.

    ONUNLA BARIŞ YAPIN
    Hayat boyu arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışın. Annesinin tepkisi zamanın kendisi kadar eski bir tepki ve sizden sizin ondan korktuğunuz kadar korkuyor. Evlilik kurumu icat edildiğinden beri kaynana şakalarına güleriz. Sizin de kayınvalideniz bu şakalardaki gibi olabilir. Arkadaşlık ve barış adına ilk adımı siz atın. “İmkansız” demeden önce bu kadının sevdiğiniz adama genetik, duygusal ve psikolojik katkıları olduğunu hatırlayın. Bu yeterli değilse, kendinize onun güvenilebilir bir bebek bakıcısı olduğunu hatırlatın.

     

    FOTOĞRAF: CHRIS CLINTON

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Partnerimize nasıl bağlanırız?

    Partnerimize nasıl bağlanırız?

    Bağlanma davranışını başka bir bireyde yakınlık arama ve sürdürme olarak tanımlayabiliriz. Bağlanma davranışını çiftleşme davranışı ve ebeveyn davranışı ile eşit öneme sahip bir sosyal davranış sınıfı olarak görülür. Bağlanma davranışı ve ayrıca bakıcılık davranışı memelilerin tüm türlerinde mevcuttur. Gelişimde bazı aksilikler olmadığı sürece bağlanma davranışı başlangıçta daima anneye yönelir.

    İnsan olmayan primatlarda bebeğin anneye yapışması doğumdan hemen sonra görülürken, insanlarda bebek annesinin çok yavaş farkına varır. Ainsworth’un araştırma bulgularına göre çocukların küçük bir azınlığı dışında herkeste bağlanma davranışı altı aylıkken açık bir şekilde mevcuttur ve sadece anne odadan ayrıldığında çocuğun ağlamasıyla değil aynı zamanda gülümseme, kollarına atlama, sevinç çığlıkları atma gibi davranışlarıyla da bu bağlanma davranışının gözlenebilir.

    Bebek doğduğunda bir tabula rasa olmaktan çok uzaktır. Tam tersine çok sayıda aktive olmaya hazır davranış sistemleriyle donanmıştır. Yapılan araştırmalar bebeğin doğumunda ya da çok kısa bir süre sonra nerdeyse tüm duyusal sistemlerinin çalıştığını gösterir. Bir çocukta bağlanmaya aracılık eden davranış sistemleri, çocukların yetiştiği aile ortamlarında bu sistemlerin nispeten belirli, stabil bir biçimde büyüyüp geliştiğinden dolayı var olmaktadır.

    Peki bebeklerimizin güvenle bağlanması için ne yapmalıyız? Bebeklerin en güvenle bağlandıkları anneler, bebeğin sinyallerine zamanında ve uygun şekilde cevap veren ve onlarla çok fazla sosyal etkileşim içinde olan annelerdir. Bunun dışında annenin bebeğin gerginliğini alabilmesi ve özellikle ilk altı ay boyunca anne ve bebek arasında devam eden fiziksel temas da bebeğin güvenli bağlanma geliştirmesi için gerekli olan annelik davranışlarıdır.

    Buraya kadar ifade ettiklerimizden de anlaşılacağı gibi çocuk bebekliğinden itibaren annesi ile yaşadığı deneyimleri ve onunla geliştirdiği ilişkisini, ilerleyen yaşlarında her türlü yakın ilişkisinde(partneri, yakın arkadaşları, eşi vs.) model olarak kullanır. Kişinin benlik modeli( kişinin kendini ne ölçüde sevgiye layık gördüğü) ve başkaları modeli(kişinin diğer insanlara ne ölçüde güvendiği, diğer insanları ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algılayıp algılamadığı) bu ilişki sayesinde gelişir.

    Bağlanma davranışının türleri hakkında literatürde farklı tanımlamalar olsa da ben bağlanma davranışının üçe ayrıldığı bağlanma yaklaşımıyla bakmayı tercih etmekteyim.

    Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma tarzına sahip bireyler hem kendilerini hem de başkalarını genelde olumlu olarak görürler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırırlar. Bu bağlanma stiline sahip kişiler çocukluklarında oyun sırasında aktif olan, anneyi güven üssü olarak kullanıp keşfe çıkan çocuklardır.

    Kaçınmalı Bağlanma: Bu bağlanma stiline sahip kişiler kendilerini ve başkalarını genelde olumsuz görme eğilimindedirler. Yakın ilişki kurma konusunda çok başarılı olduklarını söylemek güçtür. Bu bağlanma stiline sahip olan çocuklar genelde kısa bir ayrılıktan sonra anneyle birleşme konusuda kaçınmalı davranan, zaman zaman bir yabancıya anneden daha dostça davranan çocuklardır.

    Kaygılı Bağlanma: Bu bağlanma tarzında hem benlik hem de başkaları algısı olumsuzdur. Bu kişiler çocukluklarında yakınlık ve temas arasında kararsız, kaygılı çocuklardır.

    Yapılan tüm araştırmalara bakıldığında belirli bir yaştan sonra bağlanma davranışının hem yoğunluğu hem de sıklığı azalır. Ancak bağlanma davranışı asla yok olmaz; hem eski hem de yeni figürler seçilir ve onlarla devam eder.

    Ergenlik ve erişkinlik yaşamı boyunca bağlanma davranışının kapsamı genellikle aileden çok aile dışındaki kişilere ve gruplara yönelir. Yetişkin yaşamındaki bağlanma davranışını regrese olarak görmek, insan yaşamındaki hayati rolünü görmezden gelmek demektir.

    Yakın ilişkiler, psikolojik iyilik halinin en önemli belirleyicilerinden biri olarak görülür. Yakın, istikrarlı ve uzun süreli ilişkiler kurmak ve sürdürmek yetişkinin kişilik gelişimi süreçlerinin en önemli görevlerindendir. Bağlanma stilleri ise terapi ortamında çalışılmadığı sürece yaşam boyunca kalıcı ve durağan yapılardır. Yukarıda bahsettiğimiz içsel işleyiş modelleri çocuklukta oluşur ve yetişkinlikteki algısal ve bilişsel süreci; dolayısıyla davranışları ve yetişkinlikte kurulan ilişki kalitesini doğrudan etkiler.

    Cohn ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmaya göre; güvenli bağlanan yetişkinlerin çift etkileşiminde duygularını daha iyi düzenleyebildiği, daha uyumlu ve daha az çatışmalı ilişkiler kurdukları bulunmuştur. Ayrıca partnerlerden en az birinin güvenli bağlandığı durumda daha yüksek evlilik uyumu görülmüştür. Bu konuda yapılan çalışmalardan ortaya çıkan en kayda değer sonuçlardan biri güvenilir bağlanmanın yüksek evlilik uyumu ile ilişkili olduğu sonucudur.

    Güvenli bağlanan bireyler sevgi ilişkilerini; mutlu, arkadaşça ve güvenli olarak tanımlamışlardır. Eşlerini eksiklerine rağmen olduğu gibi kabul ederler ve desteklerler. Diğer bağlanma stillerine sahip kişilere oranla daha uzun süreli ilişkiler sürdürdükleri görülmüştür. Kaygılı bağlanan kişilerin ilişkileri yakınlığa dair korku ve uzaklığa dair rahatsızlıkla karakterizeyken; kararsız bireyler sevgiyi takıntı, cinsel çekim ve kıskançlık olarak tanımlamaktadırlar.

    Güvenli bağlanma stili ile bağlanmayan kişilerin duygu kontrolü duygunun eşle ilgili olup olmamasından bağımsız olarak yüksek bulunmuştur. Bu neden önemlidir? Çünkü olumlu ya da olumsuz duygularının ifadesinde bir denge belirleyen kişilerin daha istikrarlı ve uyumlu ilişkiler kurdukları bilinmektedir. Güvenli bağlanma yaşamayan kişiler ya genelde olumsuz duygulanıma sahiptir ya da olumlu ya da olumsuz duygular arasında gelgitlerle yaşayıp onu aşırı kontrol etmeye çalışır. Bu da ilişkideki duygusal kalitenin azalmasıyla sonuçlanmaktadır. Güvenli bağlanma duygulanımda olduğu kadar olumlu ve yapıcı iletişim örüntüsüyle de oldukça ilişkilidir.

    Bağlanma stillerinin incelendiği ülkemizde yapılan çalışmada ise, en sık karşılaşılan evlilik biçiminin iki eşin de güvensiz olduğu bağlanma biçimi olduğu görülmüştür. Ancak her iki eşin de güvenli bağlandığı çiftler en yüksek uyuma sahiptir.

    Bu makaleyi anne, baba, eş ya da çocuk rollerinizle ya da hepsiyle birden okuyabilirsiniz. Önemli olanın içinde mutlu olamadığınız bir bağlanma stiliniz varsa bununla barışıp değişiklikler yapmak için adımlar atmak ya da çocuklarınızın güvenli bir bağlanma stili oluşturabilmelerini sağlamak için istendik davranış örüntülerini harekete geçirebilmektir.

    Uzm. Psk. Dila HOTLAR