Etiket: ağız ve diş sağlığı

  • Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının sürekliliğini sağlamak için ömür boyu etkili ve yeterli bakımın şart olduğunu ve kadınların hamilelik, bebek emzirme, menstruasyon, menopoz gibi dönemlerde dişlerine ayrıca özen göstermesi gerektiğine dikkat çekiyor.

    Hamilelik döneminde anne adayının dişlerinde kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel bir veri olmadığını söyleyen Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, “Halk arasında ‘Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı’ şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor” diyor.
    Ancak hamilelikte ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağını hatırlatan Dr. Kışlaoğlu “En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu durum, dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır.” diyerek vurgu yapıyor.

    DİŞLER NEDEN ÇABUK ÇÜRÜR?
    Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması, dişlerin normal dönemden daha çabuk çürümesine uygun bir ortam yarattığını vurgulayarak hamilelikte dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenlerini şöyle sıralıyor:

    – Bu dönemde tatlıya, abur cubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir.

    – Hamileliğin ilk aylarında görülen kusmalardan sonra anne adayı ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.

    – Gebelik hormonlarının etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır.

    DİŞLERDE KALSİYUM ÇÖZÜNMESİ OLMAZ
    Hamilelik döneminde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyuma alması gerektiğini söyleyen Dr. Kışlaoğlu, bebek bekleyen kadınların bu dönemde süt ve süt ürünleriyle yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum bakımından zengin gıdalar tüketmesi gerektiğini vurguluyor.

    Doktor Çağdaş Kışlaoğlu açıklamalarına şöyle devam ediyor: ‘Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum, annenin kemiklerinden karşılanıyor. Ancak anne adayı, hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.”

    ŞEKERDEN UZAK DURUN!
    Hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için oldukça önemli olduğunu söyleyen Dr. Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde nasıl beslenmesi gerektiğini şöyle anlatıyor:

    “Anne adaylarının, hamilelik süresince A,C ve D vitaminleri ile fosfor ve kalsiyum yönünden zengin temel besinler, meyveler ve sebzeler almaya dikkat etmeleri gerekiyor. Hamileyken ayrıca tahıl, süt ve süt ürünleriyle, balık ve yumurta dengeli olarak almaları yararlı olacaktır. Anne adayları, -özellikle yemek aralarında- şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden de kaçınmaları gerekiyor.”

    HAMİLEYKEN DİŞ TEDAVİSİ YAPILABİLİR Mİ?
    Diş Hekimi Protez Doktoru Çağdaş Kışlaoğlu, hamileyken diş tedavisi yapılıp yapılmayacağı konusunda şunları söylüyor:

    – Bebeğin organ gelişim evresi olan hamileliğin ilk üç ayında etkili dental tedaviden kaçınılması gerekiyor.

    – Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekologun önerileri doğrultusunda diş tedavisi yapılmalıdır.

    – Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alalaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.

    EKSTRA BİR AĞIZ-DİŞ BAKIMI ŞART!
    Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermesi gerektiğini söyleyerek, şu hatırlatmalarda bulunuyor:

    – Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar. Bunun için günlük ağız ve diş bakımı kesintiye uğratılmamalıdır.

    – Plak birikimi ve diş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt bir ilişki vardır. Bu nedenle anne adayları, hamilelik öncesinde tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır.

    – Anne adayları hamilelikte günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapmalı, plak birikimine engel olmalıdır.

    – Hamilelikte ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

  • Ağız ve diş bakımı nasıl olmalı?

    Ağız ve diş bakımı nasıl olmalı?

    Diş çürüğünün nasıl oluştuğunu biliyor muyuz?

    Ağızda bulunan bakterilerin oluşturduğu bakteri plağı, şekerli ve unlu gıdalardan ağızda kalan artıklar sebebiyle asit oluşturuyor. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözüyor, diş minesinin bozulmasına ve çürük başlangıcına sebep oluyor.

    Diş çürüğü ağrıya neden olduğu zaman, diş hekimine başvuruluyor. Ağrının en çok, soğuk, sıcak, ekşi veya tatlı gıdaların tüketimiyle hissedildiği belirtiliyor.

    Uzmanlar, önlenebilir bir durum olmasına rağmen, dünyada dişi çürümeyen kişi sayısının çok az olduğunu ifade ediyorlar.

    Dişlerimizi çürüklerden nasıl koruyabiliriz?

    Dişleri fırçalamak ve dişlerin aralarını temizlemek, yiyecek parçalarını ve bakterileri temizlemenin en iyi yolu olarak gösteriliyor.

    Diş bakımının, dişleri günde en az iki kez( sabah ve gece yatmadan önce) fırçalama, diş aralarını da günde en az bir kez temizleme şeklinde olması gerektiği belirtiliyor.

    Diş bakımında daha da iyi olan, her öğünden sonra dişleri fırçalamak.

    Florlu diş macunu, diş fırçası ve diş ipiyle gerçekleştirilen bir temizliğin en az üç dakika sürmesi gerekiyor.

    Bu kurallara dikkat ederek diş bakımımızı yürütürsek, ağız ve diş sağlığımızı korumada üzerimize düşeni yapmış oluruz.

    Ağız – Diş Sağlığı ve Bakımı ile detaylı bilgi almak için tıklayın…

  • Menopoz döneminde diş sağlığı

    Menopoz döneminde diş sağlığı

    Uzmanlar, menopoz döneminde kadınları diş sağlığında bekleyen riskleri açıklıyor. Bunlara dikkat…

    Kadınlar için biyolojik ve psikolojik olarak birçok değişimin yaşandığı zorlu dönemde diş sağlığı da etkileniyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının, vücut sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, menopoz döneminde ağız ve diş sağlığıyla ilgili bilgiler veriyor.

    Kadınlarda ağız-diş sağlığının menopoz, hamilelik, bebek emzirme ve mensturasyon dönemlerinde farklılıklar gösterdiğine dikkat çeken Dr. Kışlaoğlu, menopozda yaşanan psikolojik sorunlar nedeniyle uzunca bir süre profesyonel ağız bakımına ara verilmesinin, ağız sağlığı sorunlarının büyümesine neden olabileceğini vurguluyor.

    Yaşa bağlı ve cerrahi işlem sonrası gelişen menopozla kadınlarda aşırı terleme, ciltte gerginlik, sıkıntı, saç dökülmesi, osteoporoz ve kalp damar hastalıkları riskinde artış gibi sorunların ortaya çıktığını belirten Kışlaoğlu, bu süreçte en çok ihmal edilen konunun ağız bölgesindeki sorunlar olduğunu söyleyor.

    Bu dönemde ne gibi değişiklikler oluyor?

    Menopoz döneminde tat değişiklikleri, ağızda yanma hissi, tükürük akışında azalmaya bağlı ağız kuruluğu, sıcak veya soğuk yiyeceklere karşı aşırı hassasiyet ve en önemlisi çene kemiğinde ve dişi çevreleyen kemikte erimenin en belirgin değişiklikler olduğunu belirten Kışlaoğlu, menopoz döneminde normal diş bakımına devam edilmesi gerektiğini aktarıyor.

    Menopoz döneminde diş bakımı nasıl olmalı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, menopoz döneminde kadınların dişlerini günde düzenli olarak iki kez fırçalanmasının önemli olduğunu belirterek aylık periyotlar halinde rutin diş kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Kışlaoğlu, bu dönemde şekerli gıdalardan kaçınılarak, süt ve süt ürünleri tüketmenin diş sağlığı açısından doğru olacağının vurgusunu yapıyor.

  • Diş sağlığını korumak için 13 öneri

    Diş sağlığını korumak için 13 öneri

    1. Bir çok diş çürüğünün oluşumu aylar sürer. Diş hekimine gitmek için dişlerin ağrıması beklenmemelidir. Yılda iki kez diş hekimine gidilmelidir.

    2. çocukluk dönemindeki beslenme diş sağlığı yönünden çok önemlidir. Kalsiyum, fosfor ve flor mineralleri yeterince alınmalıdır. Dişeti, diş sağlığı ve sağlamlığı için gerekli C, A ve D vitamini eksikliği olmamalıdır. Süt, süt ürünleri ve taze meyveler özellikle yararlıdır.

    3. Sürekli yumuşak besinlerle beslenmekten kaçınmalıdır. Havuç, elma gibi yiyecekleri ısırarak yemek diş sağlığı için gereklidir.

    4. öğün aralarında rasgele yemekten ve şekerlemelerden kaçınmalı, her tatlı yiyecekten sonra ağız suyla çalkalanmalıdır. Asit, kola, gazoz gibi içecekler çok fazla tüketilmemelidir.

    5. Her akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra dişler tekniğine uygun olarak fırçalanmalıdır.

    6. Dişler kürdan dahil hiç bir şeyle karıştırılmamalıdır. Diş araları temizliğinde diş ipliği kullanılabilir.

    7. Sigara ve alkol diş sağlığı için çok zararlıdır.

    8. Fındık, ceviz gibi şeyler dişlerle kırılmamalıdır.

    9. Sakız çiğneme, ağıza kalem ve parmak sokma, tırnak yeme, dudak, parmak, yanak ısırma, özellikle ilk okul sıralarında çene ye el dayama gibi alışkanlıkların dişler ve çene için zararlı olduğu unutulmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.

    10. çok soğuk ve çok sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır.

    11. Diş hekimi gerekli görmedikçe diş çektirmemeli, özellikle bilgisiz kişilere diş çektirmekten kaçınılmalıdır.

    12. çocuklara 2 yaşından sonra yalancı meme, biberon kullandırtmamalıdır.

    13. Ağzı açık uyuma dişlere zararlı olduğundan burunda böyle uyumaya sebep olan tıkanıklık nedenleri araştırılıp ortadan kaldırılmalıdır.

    Flor ve dişler:

    Diş minesinin direncini artıran en önemli maddelerden birisi flordur. İçilen suda yeterli flor varsa sorun yoktur. Eğer flor azsa dişler çürür. Flor fazlalığı dişlerin sararmasına yol açar. Sularında flor eksikliği olan yerlerde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alır. İçilen suların ve yemek tuzunun florla zenginleştirilmesi sağlanır. Bunlar sağlanana kadar flor çözeltisiyle kişisel florlama yapılır.

    Dişetlerinizi de fırçalıyor musunuz?

    Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açarak, diş çürümesini hızlandırıyor.
    Selçuk üniversites Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Serdar üşümez, dünyada en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelen diş hastalıklarının, vücut sağlığı açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

    Bakımsız ve sağlıksız dişlerin çok sayıda hastalığa davetiye çıkardığına dikkati çeken üşümez, “Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açıyor.

    Ağız sağlığını tehdit eden mikroorganizmaların en önemli besin kaynağı, yemeklerden sonra diş ve dişetleri üzerinde kalan gıda artıklarıdır” dedi. üşümez, “Yemeklerden sonra kalan gıda artıklarından kurtulmak için dişetleri de hafif bir şekilde fırçalanmalıdır. Yumuşak yapılacak fırçalama işlemi kan dolaşımını da hızlandırarak, dişetlerinin daha sağlıklı kalmasını sağlar” diye konuştu.

  • Gülüş estetiği

    Gülüş estetiği

    Gülmek her insanın gündelik hayatının bir parçasıdır. Dikkat çekici bir diş yapısı ve estetik gülüşün, hayatın her alanında önem kazanmaya başlaması, başarıyı olumlu yönde etkileyen bir faktördür. Özellikle iş görüşmelerinde ve yeni tanışılan kişiler üzerinde olumlu etki yaratan samimi bir tebessüm, kişiye sosyal ilişkilerinde de pozitif değer katan bir iksirdir adeta! Her an kolayca yapılması mümkün olan bu eylemin iş yaşamında düzgün ve dikkat çekici olmasının, kılık kıyafet kadar önemli olduğu gerçekliğini de unutmamak gerekiyor. Gülüş estetiği ve ideal bir diş yapısının meslek hayatında çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen Diş Hekimi Arzu Yalnız “Mesleğe Göre Gülüş Estetiği” ne dikkat çekiyor.

    Mesleğe göre gülüş estetiği tasarlayan Dt. Arzu Yalnız, gülüş tasarımının kişilerin toplumdaki statülerini belirlemede öncelikli etmen olduğunu söylüyor. Son yapılan araştırmalara göre yeni tanışılan kişilerin ilk önce gülüşleriyle ön plana çıktığına ve gülüş estetiğinin önemine de dikkat çekiyor. Gülüş estetiğini “Sanatın Bilimle Buluştuğu Nokta” olarak ifade eden Dt. Arzu Yalnız, gülüşün insan ilişkilerinde de önemli bir yeri olduğunu belirtiyor. Özgüven ve diş yapısı arasındaki ilişki, gün geçtikçe daha çok önem kazandığını, özellikle meslek sahibi kişilerin bu yöntemleri daha çok tercih ettiğini söylüyor.

    Dt. Arzu Yalnız gülüş estetiği örneklerini mesleklere göre şöyle sıralıyor:

    Çekici Gülüş

    Bu teknikte ön dişler diğer dişlere göre fark edilebilir derecede daha uzundur. Aslında dişlerin doğal görünümü de bu şekildedir ama zamanla bu dişler kısalıp aşınarak kişiye yaşlı bir ifade katabiliyor. Bu dezavantajlı durumu gülüş estetiği uygulamaları ile avantaja dönüştürmek mümkündür. Mankenlik, fotomodellik, modacı, şarkıcılık, gibi mesleklere sahip kişiler üzerinde uyguladığımız bu teknik sayesinde kişiye daha dinamik ve çekici bir gülümseme kazandırıyoruz.

    İkna Edici Gülüş

    Yuvarlak hatlı ve bombeli bir diş yapısı olan bu tarz, diğerlerine oranla daha beyaz bir renklendirme ile kişiye ideal bir görünüm kazandırır. Satış temsilcisi, avukat, pazarlamacı, psikolog gibi mesleklere sahip kişilerde daha çok bu tekniği uyguluyoruz.

    Entelektüel Gülüş

    Bu teknikle oluşturduğumuz gülüş estetiğinde, dişleri yatay çizgi üzerine sıralanmış bir görünüme kavuşturuyoruz. Çünkü bu gülümseme kişiye bilgili ve olgun bir gülüş ifadesi veriyor. Bu gülümsemede alt dudak ve dişlerin daha çok vurgulanacağı bir görünüm sağlanmaya çalışılmaktadır. Daha çok akademisyen, öğretmen, gazetecilik, devlet sanatçıları, yazarlık, psikolog, tarihçi gibi mesleklere mensup kişiler bu gülüş tekniğini tercih ediyor.

    Otoriter Gülüş

    Bu gülüş şekli daha çok yöneticilik yapan kişilerde olması gereken bir tarzdır. Bu tarz gülüşlerde keser dişlerin daha köşeli, köpek dişlerin ise daha sivri olduğu bir diş yapısı tercih edilmektedir. Bu teknikle kişilerin daha otoriter bir görünüme sahip olmasını sağlıyoruz. Bu gülüşü daha çok; CEO, Yönetim kurulu üyesi, akademisyen, öğretmen, hakimlik gibi meslek grubuna mensup kişiler üzerinde uyguluyoruz.

    Sportif Gülüş

    Bu gülümseme şekli kişiye samimi, sıcak ve ayrıştırıcı bir ifade kazandırıyor. Orta kesici dişler yan keserlere göre çok az daha uzun bir yapıdadır. Bu gülüş kişiye ne çok çocuksu, ne de çok ciddi bir ifade katar. Bu gülüş tekniğini daha çok; reklamcılık, spor eğitmenliği, halkla ilişkiler, turizm ve otelcilik, doktor, mühendis, hemşire, mimarlık, çocuk bakıcılığı, sinema ve televizyonculuk gibi meslek gruplarına mensup kişiler üzerinde uyguluyoruz.

  • Diş eti çekilmesinin nedenleri

    Diş eti çekilmesinin nedenleri

    Diş eti dokusunun normal sınırı olan mine-sement birleşiminden başka bir deyişle kron-kök sınırından apikal yöne, yani diş köküne doğru sıyrılmasına diş eti çekilmesi ya da tıp dilinde diş eti atrofisi denir. Dişeti çekilmesinin birçok nedeni vardır ve önlem alınmadığı zaman diş kayıplarına neden olmaktadır.

    Diş eti çekilmesinin sebepleri nelerdir?
    – Yaşlanma,
    – Yanlış diş fırçalama,
    – Diş taşları ve bakteri plağı,
    – Diş arkı (diş dizisi) üzerindeki diş veya dişlerin, diş arkı dışında yer almaları ve çarpık, düzensiz, rotasyona uğramış (dönmüş) olmaları,
    – Diş eti iltihabı veya periodontitis sonucunda diş eti kenarında meydana gelen iltihaplı ve dejeneratif değişimler,

    – Periodontal cepler ve büyümüş diş etlerinin ortadan kaldırılması amacıyla yapılan bazı diş eti operasyonları sonrasında,
    – Okluzal travmalar (yüksek ya da hatalı yapılmış kron, köprü, dolgulu dişlerde ve bruksizm denen diş sıkma ve gıcırdatma vakalarında,
    – Dudak, yanak kas bağlantılarının diş etlerine yakın olmaları,
    – Dişler arasına gereksiz ve çok fazla kürdan, toplu iğne vb. cisimler sokulup kurcalanması, diş etinin tahriş ve tahrip edilmesi.
    Söz konusu bu nedenler arasında çok önemli yer tutan diş taşları ve bakteri plağı (diş yüzeyine yapışan, gözle görülmeyen, gıda artıkları ve bakterilerin birlikte oluşturduğu yapışkan bir tabaka) detartraj da denen diş taşı temizliği veya gerekiyorsa diş eti altında, daha derinde bulunan diş taşları ve oluşumların uzaklaştırılması amacıyla yapılan subgingival küretaj işlemiyle temizlenmelidir.
    Dişeti seviyesindeki ya da üzerindeki görünür diş taşları çeşitli görevleri ve biçimleri olan el aletleri ya da ultrasonik cihazlar ile temizlenir. Daha derinlerdeki, diş eti altındaki, kök yüzeyindeki gözle görülmeyen diş taşları, granülasyon dokusu (bozulmuş, hastalıklı nedbe dokuları) ve nekrotik (ölü) sement dokusunun ortadan kaldırılması ve temizliği işlemine de subgingival küretaj denir ve dişe, küretaj yapılan bölgeye ve dişin yüzeyine uygun farklı şekil, büyüklük ve amaçtaki ‘küret’ denen el aletleri yardımıyla yapılır.

    Dişlerimizi beyazlatmak için sert fırçalamayalım!
    Dişlerinizin renginden, şeklinden ve boyutundan memnun musunuz ?
    Gülümsemeniz özgüveninizdir
    Dişhekimliğinde Lazer Kullanımı ve Dişeti Hastalıkları

  • Diş sağlığını korumak için neler yapılmalıdır?

    Diş sağlığını korumak için neler yapılmalıdır?

    1. Bir çok diş çürüğünün oluşumu aylar sürer. Diş hekimine gitmek için dişlerin ağrıması beklenmemelidir. Yılda iki kez diş hekimine gidilmelidir.

    2. Çocukluk dönemindeki beslenme diş sağlığı yönünden çok önemlidir. Kalsiyum, fosfor ve flor mineralleri yeterince alınmalıdır. Dişeti, diş sağlığı ve sağlamlığı için gerekli C, A ve D vitamini eksikliği olmamalıdır. Süt, süt ürünleri ve taze meyveler özellikle yararlıdır.

    3. Sürekli yumuşak besinlerle beslenmekten kaçınmalıdır. Havuç, elma gibi yiyecekleri ısırarak yemek diş sağlığı için gereklidir.

    4. Öğün aralarında rasgele yemekten ve şekerlemelerden kaçınmalı, her tatlı yiyecekten sonra ağız suyla çalkalanmalıdır. Asit, kola, gazoz gibi içecekler çok fazla tüketilmemelidir.

    5. Her akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra dişler tekniğine uygun olarak fırçalanmalıdır.

    6. Dişler kürdan dahil hiç bir şeyle karıştırılmamalıdır. Diş araları temizliğinde diş ipliği kullanılabilir.

    7. Sigara ve alkol diş sağlığı için çok zararlıdır.

    8. Fındık, ceviz gibi şeyler dişlerle kırılmamalıdır.

    9. Sakız çiğneme, ağıza kalem ve parmak sokma, tırnak yeme, dudak, parmak, yanak ısırma, özellikle ilk okul sıralarında çene ye el dayama gibi alışkanlıkların dişler ve çene için zararlı olduğu unutulmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.

    10. Çok soğuk ve çok sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır.

    11. Diş hekimi gerekli görmedikçe diş çektirmemeli, özellikle bilgisiz kişilere diş çektirmekten kaçınılmalıdır.

    12. Çocuklara 2 yaşından sonra yalancı meme, biberon kullandırtmamalıdır.

    13. Ağzı açık uyuma dişlere zararlı olduğundan burunda böyle uyumaya sebep olan tıkanıklık nedenleri araştırılıp ortadan kaldırılmalıdır.

    Flor ve dişler:

    Diş minesinin direncini artıran en önemli maddelerden birisi flordur. İçilen suda yeterli flor varsa sorun yoktur. Eğer flor azsa dişler çürür. Flor fazlalığı dişlerin sararmasına yol açar. Sularında flor eksikliği olan yerlerde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alır. İçilen suların ve yemek tuzunun florla zenginleştirilmesi sağlanır. Bunlar sağlanana kadar flor çözeltisiyle kişisel florlama yapılır.

    Dişetlerinizi de fırçalıyor musunuz?

    Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açarak, diş çürümesini hızlandırıyor.
    Selçuk Üniversites Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Serdar Üşümez, dünyada en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelen diş hastalıklarının, vücut sağlığı açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

    Bakımsız ve sağlıksız dişlerin çok sayıda hastalığa davetiye çıkardığına dikkati çeken Üşümez, “Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açıyor.

    Ağız sağlığını tehdit eden mikroorganizmaların en önemli besin kaynağı, yemeklerden sonra diş ve dişetleri üzerinde kalan gıda artıklarıdır” dedi. Üşümez, “Yemeklerden sonra kalan gıda artıklarından kurtulmak için dişetleri de hafif bir şekilde fırçalanmalıdır. Yumuşak yapılacak fırçalama işlemi kan dolaşımını da hızlandırarak, dişetlerinin daha sağlıklı kalmasını sağlar” diye konuştu.

  • Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Diş sağlığında tüm bildiğimiz ezberler bozuluyor mu? “Her yemekten sonra diş fırçalanmalı” diye ezberletilen bilgi, aslında dişleri kötü mü etkiliyor? Uzmanlar; dişlerin ne zaman fırçalanması gerektiğiyle ilgili görüşlerini paylaştı

    Amerikan Diş Hekimliği Akademisi Başkanı Howard R. Gamble; yemeklerin hemen ardından diş fırçalamanın tehlikelerine karşı uyardı. Araştırmalara göre; asitli yiyecek ve içecekleri tükettikten sonra dişleri fırçalamak, yarardan çok zarar getiriyor. Gamble “Asit, diş minelerine zarar verir. Hemen dişleri fırçalamak, asidi diş minesine doğru, daha da derine itmek anlamına gelir” dedi. Asitli gıdalardan sonra; ağzın suyla çalkalanmasını ve dişlerin 30 dakika sonra fırçalanmasını önerdi. Türk diş hekimleri de dişlerin doğru fırçalanmasıyla ilgili görüşlerini paylaştı.

    Limon suyu ve portakal suyu gibi asit düzeyi yüksek gıda ve içeceklerin tüketimi, asit düzeyini artırır. Bu da diş minesinin yüzeyinde yumuşamaya neden olabilir. Bu yüzden, özellikle bu tür içecek ve yiyeceklerin tüketiminden 30-40 dakika sonra dişlerin fırçalanması gerekir.

    Dişlerimizi günde iki kere fırçalamalıyız. (Tercihen sabah ve yatmadan.) Fırçalama esnasında her iki çene ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Çenenin bir ucundan, diğer ucuna; tüm diş yüzeyleri içeriden ve dışarıdan temizlenmelidir.

    İdeal fırçalama süresi yaklaşık iki-üç dakika olmalıdır. Öte yandan dişlerin ara yüzlerinin temizlenebilmesi için, günde bir kez diş ipi kullanılması da şarttır.

  • Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Tıpta AFT denilen ağız içi yaraları; ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, yumuşak damakta, dil üzerinde, diş eti üzerinde ve farenkste görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili ve oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır…

    Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. AFT genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.

    AFT’nin oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir.

    Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür.

    AFT oluşumunda hangi faktörler önemlidir?

    – Stres

    Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir.

    Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir.

    – Yiyecekler

    Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler AFT oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır. Bunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen karabuğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekle de AFT oluşumunu hızlandırırlar.

    – Travma

    Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar AFT için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar.

    – Diş macunu

    Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak yapılarına katılan “Sodyum Lauryl Sulhate” ( SLS ) mukoza hücrelerinin yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır. SLS bu özelliği ile AFT oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir.

    Özellikle AFT sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha az oranda (%1.25) SLS içeren diş macunları üretilmektedir. (Tom’s of Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste.)

    – Sistemik hastalıklar

    Behçet hastalığı, genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı AFT’lerle kendini gösteren bir hastalıktır.

    Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı AFT’ler görülebilmektedir.

    – Diğer nedenler

    B12 vitamini ve demir noksanlığı, sigara içme, tütün çiğnemenin gibi alışkanlıkların de AFT oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir.

    Ağız içi yaralarının (AFT) tedavisi

    AFT’ler herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. AFT sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:

    Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için yapılabilecekler şunlardır.

    – Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalıdır.

    – “2% Hydrogen Peroxide” solüsyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile AFT bölgesi temizlenebilir.

    – Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem AFT üzerine sürülebilir.

    – Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solüsyonla günde üç kez gargara yapılabilir,

    – Yemeklerden önce AFT bölgesine “Xylocaine” solüsyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir.

    – AFT üzerine uygulanacak “Orabase”, “Gly-oxide”, “Cankaid”,”Ambesol” gibi ağız içi kremler uygulanabilir.

    – “Sucralfate” tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir.

    – Özellikle başlangıç aşamasında “Tetrasiklin” tableti suda eriterek elde edilen solüsyon ile gargara yapmak AFT’nin fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir Topikal Steroid “% 0,1’lik Triamcinalone” uygulanması ya da steroidli bir gargara “Betamethasone Syrup” ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – “Chlorhexadine” gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır.

    – “Tetrasiklin” şurup la hazırlanan 12,500 ünite “Nystatin”, 1.25 mg “Diphenhydramine”, ve 0.25 mg/m “Hydrocortisone” karışımı ‘Shotgun’ solüsyonu olarak kullanılabilir.

    AFT (canker sores = mouth ulcers) ile UÇUK (fever blisters = cold sores) arasındaki farklılıklar

    AFT ile uçuk genellikle aynı belirtileri gösterdikleri için birbirleri ile karıştırılabilmektedir. Ancak aralarında birçok temel farklılık vardır:

    AFT

    1. Kesinlikle ağız içersinde oluşur.
    2. Bulaşıcı değildir.
    3. AFT’nin oluşmasına virüsler neden olmaz.

    Uçuk

    1. İçi su toplamış küçük kabarcıklar (Blisters) şeklinde başlar.
    2. Nadiren ağız içerisinde olsalar da genellikle ağız dışında meydana gelirler. AFT ağız içerisinde tüm bölgelerde olabilmesine karşın uçuk genellikle ağız içerisinde damak tavanı gibi hareketsiz bölgeleri tutar.
    3. Bulaşıcıdır.
    4. Virüsler tarafından meydana getirilir.

  • Çenenizden yemek yerken tıklama sesi geliyorsa…

    Çenenizden yemek yerken tıklama sesi geliyorsa…

    Çene ekleminde oluşan sesin sebebi nedir ?

    Genel olarak travmadan söz edilebilir. Bu düşme, trafik kazası, spor yaralanması gibi yüze gelebilecek ani şiddetli (akut) bir darbe olabileceği gibi diş sıkma-gıcırdatma gibi uzun zaman içinde çene eklemlerinin karşılayabileceğinden fazla yüke maruz kalmasına neden olan (kronik) bir travma olabilir. Aynı zamanda sistemik olarak yani diğer tüm eklem bağlarının da zayıf ve uzamaya meyilli olması durumu da (laksatif eklem) çene ekleminin düzenin bozulmasına bir yatkınlık yaratabilir. Bu etkenlerin biri veya birkaçı bir araya gelerek rahatsızlığı başlatabilir. Esas olarak sistemin kaldırabileceğinden fazla bir yüke maruz kalması çene ekleminde rahatsızlıklara neden olabilir.

    Kulağımın önünde bir yerlerden tıklama, tıkırtı gibi sesler geliyor, neden ?

    Bu bölge çene ekleminin olduğu bölgedir. Daha çok alt çenenin hareketi sırasında (ağzı açmak- kapamak, esnemek, konuşmak, yemek yemek, sakız çiğnemek, çeneyi sağa ,sola, öne hareket ettirmek) tıklama gibi sesler hissediliyorsa çene ekleminin düzeninin bozulduğu düşünülebilir.

    Eğer çene eklemi akut veya kronik bir veya birden fazla etkenle karşılaşırsa bu durum diski tutan bağların uzamasına neden olabilir. Bunun sonucunda disk yerinden oynar – çoğu zaman öne doğru düşer- ve çene hareketleri sırasında disk ve kemik yapı doğru pozisyona gelmeye çalışırken “tıklama” hissedilir.

    Çenem açılmıyor, açmak istediğimde ağrı da oluyor. Bu durum düzelir mi, ağzımı açmam mümkün olacak mı ?

    Ağız açmada kısıtlılık olmasının çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle muayene ederek ağız açmada kısıtlılık yaratan etken teşhis edilmelidir. Çene eklemi düzensizliğinin ilerlemiş durumunda veya çiğneme kası spazmlarında ağız açma sırasında ağrı ve güçlük hissedilebilir. Eğer neden çene eklemi düzensizliği ve/veya çiğneme kaslarındaki spazm ise herhangi bir cerrahi müdehale (ameliyat) gerekmeden tedavisi mümkündür. Bu tedavide dişlerin üzerine yerleştirilen bir kılıf (splint), gerekirse egzersiz ve ilaçlardan yararlanılır böylece tekrar ağız açıklığı normale gelir ve ağrı geçirilir. Ancak ağız açmada kısıtlılık olduğunda vakit geçirilmeden bu konuda uzmanlaşmış hekimlere başvurulmasının önemi büyüktür. Kısa zaman içinde yapılan müdehaleler ile hemen aynı gün ağzın açılması da sağlanabilir.

    Esnerken devamlı çenem çıkıyor. Ne yapmalıyım ?

    Çene çıkması ile kilitlenme farklı şeylerdir. Çene ekleminin ağız çok açıldığında olması gereken yeri geçmesi çene çıkması olarak adlandırılır. Hasta kesinlikle ağzını kapatamaz, çene açık kalır. Bu durumda en kısa sürede diş hekimine başvurulmalıdır. Çene çıkığı diş hekimi tarafından manipülasyonla yerine oturtulur, ve diş hekimi gerekli görürse ilaç reçete edebilir. Çok sık çene çıkığı olan hastalar esnerken dikkat etmeli ve çeneyi aşırı açmaktan kaçınmalıdır. Bu tip hastalarda çene çıkmasını önlemek amacıyla cerrahi müdahale yapılması gerekebilir.

    Baş ağrısı çene eklemi rahatsızlığına bağlı olabilir mi ?

    Baş ağrısının çeşitli nedeni vardır. Nöroloji, fizik tedavi uzmanı, çene eklemi hastalıkları alanında uzmanlaşmış diş hekimleri gibi pek çok tıp alanını ilgilendiren bir konudur. Baş ağrılarının sıklığı, süresi, şiddeti ve lokalizasyonu tanının konmasında önemlidir. Çene eklemi rahatsızlıklarında da baş ağrısı görülebilmektedir.

    Tedavi alternatifleri nelerdir ?

    Çene eklemi rahatsızlıklarının tedavisi tanıya bağlı olarak ortopedik ve romatizmal hastalıklarda olduğu gibidir. Tedavinin esas amacı, çene eklemi içindeki basıncın düzenlenmesi ve gerekli çene fonksiyonlarının normal yapılabilmesinin sağlanmasıdır. Tedavi konservatif tedavi olarak vasıflandırılan ortopedik apereylerin (splint), fizik tedavi metodlarının kullanılması ve alışkanlıkların belirlenmesinden sonra, rahatsızlığın kontrol edilmesi amacıyla yol göstermenin hastalara öğretilmesinin çoğunlukla yeterli olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bilimsel yayınlar, tanının doğru konulduğu durumlarda, çene eklem rahatsızlıklarının %85’ten fazlasının konservatif tedavi ile kontrol altına alınabildiğini göstermektedir. Çoğu zaman hastalar korkudan gelmek istemiyorlar çünkü ameliyat olacaklarını sanıyorlar. Bizim için yüzde üç ya da beş civarında bir cerrahi müdahale gerekiyor ki o çok ileri vakalarda uygulanır. Hastalarda bu yüzden çekinip korkmasınlar.

    Teşhisin konulması ve muayene

    Çene eklemi rahatsızlıkları, baş,boyun yüz ağrıları ve çene rahatsızlıkları alanında uzmanlaşmış diş hekimlerinin müdahale etmesi gereken bir durumdur. Ancak hastalar diş hekimlerine böyle bir rahatsızlıkları olduğunu söylemesi gerektiğini bile bilmiyorlar çünkü bu rahatsızlık baş,boyun bölgesinde, kulakta, gözün arkasında hissedilen ağrılar da yaratabiliyor.

    Bu alanda uzmanlaşmış diş hekimlerinin yaklaşık 30-40 dk süren muayeneleri sonunda rahatsızlıklarının boyutu hakkında bilgi verilmektedir. Tanı muayene ile olmaktadır. Çene Eklemi Rahatsızlığı bulunan hastaların muayenesinde sağlık sorunlarının ve ağız hastalıklarıyla ilgili bilgiler alındıktan sonra ağız içi, çene eklemi ve baş, boyun ve yüz bölgesindeki tüm kasları içeren ayrıntılı muayene sonucu tanıya varılmaya çalışılır. Çoğu hastada yalnız iyi bir muayene ile tanı konabilir. Bazı durumlarda ise MRI, tomografi gibi görüntüleme yöntemlerinden yararlanmak gerekebilir.

    Doç. Dr. Arzu Aykor

    İlgili konular ;
    Çene Estetiği