Etiket: ağız hijyeni

  • Diş eti morlukları bitkisel çözüm | 2 Doğal Gargara Tarifi

    Diş eti morlukları bitkisel çözüm | 2 Doğal Gargara Tarifi

    Diş eti morlukları bitkisel çözümler arıyorsanız, doğal yöntemlerle sağlıklı gülüşlere adım atın. Evde uygulanabilen pratik çözüm önerileri burada…

    Gülümsemek, hayatımıza neşe ve güzellik katan en güçlü silahtır. Ancak, diş etlerimizdeki morluklar, gülümsememizin arkasındaki sağlığın bir yansıması olabilir. Bu küçük, fakat dikkat çekici belirtiler, çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilir ve genellikle göz ardı edilir. Diş eti morlukları, sağlıklı bir ağız ve gülümseme için atılacak adımların habercisi olabilir. Bu makalede, diş etlerindeki morlukların yaygın nedenlerini ve doğal bitkisel çözümleri keşfedeceğiz. Kendi gülüşünüzün sağlığına bir adım daha yaklaşmak için bu bilgiler sizin için çok değerli olacak!

    Diş etlerinde meydana gelen morarmalar, genellikle ciddi bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Bu yazıda, diş etlerindeki morlukların yaygın nedenlerini ve evde uygulanabilecek bitkisel çözümleri ele alacağız. Unutmayın ki, herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığınızda bir diş hekimine başvurmanız önemlidir.

    Diş Eti Morarma Nedenleri:

    1. Diş Fırçalama Teknikleri: Aşırı sert diş fırçalama veya yanlış tekniklerle yapılan fırçalama diş etlerine zarar verebilir ve morarmalara yol açabilir.
    2. Diş Eti Enfeksiyonları: Diş eti enfeksiyonları, bakterilerin diş etlerine zarar vermesi sonucu oluşur. Bu durumda, diş etlerinde şişlik ve morarma görülebilir.
    3. Diş Eti Kanamaları: Diş etlerinin kanaması, diş fırçalama veya diş ipi kullanımı sırasında aşırı baskı uygulanmasından kaynaklanabilir. Bu da morarma ile sonuçlanabilir.
    4. Sigara Kullanımı: Sigara içmek, diş etlerini olumsuz etkiler ve kan dolaşımını azaltarak morarmalara neden olabilir.
    5. Yanlış Protez Kullanımı: Yanlış oturtulmuş protezler, diş etlerine baskı yaparak morarmalara yol açabilir.

    Diş eti morlukları bitkisel çözüm:

    1. Aloe Vera Jeli: Aloe vera jeli, anti-enflamatuar özelliklere sahiptir ve diş etlerini rahatlatarak morlukların iyileşmesine yardımcı olabilir. Temiz ellerle uygulayın.
    2. Adaçayı Gargara: Adaçayı, doğal bir antiseptiktir. Bir bardak ılık suya bir çay kaşığı adaçayı ekleyip gargaralama yaparak diş eti morarması tedavi için destekleyebilirsiniz.
    3. Nane Yağı: Nane yağı, anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Bir pamuklu çubuğa birkaç damla nane yağı damlatarak diş etlerinize hafifçe masaj yapabilirsiniz.
    4. Tuzlu Su Gargarası: Bir bardak ılık suya yarım çay kaşığı tuz ekleyip karıştırarak yapılan gargara, diş etlerini temizler ve iltihaplanmayı azaltır.

    Oku: Diş Eti İltihabını Yok Eden Kekik Kürü İçin Tıklayın!

    Diş eti morlukları bitkisel çözüm
    Diş eti morlukları bitkisel çözüm

    Diş eti kararması nasıl düzelir?

    Diş eti kararmasının düzeltilmesi için şu adımları takip edebilirsiniz:

    1. Düzenli Diş Fırçalama ve Diş İpi Kullanımı: Günde en az iki kez dişlerinizi fırçalamak ve diş ipi kullanmak, diş eti sağlığınızı korumanın temel adımlarıdır.
    2. Ağız Gargarası Kullanımı: Etkili bir antiseptik ağız gargarası kullanarak ağız hijyeninizi destekleyebilirsiniz.
    3. Diş Hekimine Başvurmak: Diş eti kararması sürekli devam ediyorsa veya ciddi bir sorun varsa, bir diş hekimine başvurmanız önemlidir.
    4. Sigara ve Tütün Ürünlerinden Kaçınma: Sigara ve tütün ürünleri diş etlerinin kararmasına neden olabilir. Bu nedenle, bu alışkanlıklardan kaçınılması önemlidir.
    5. Profesyonel Temizlik: Diş hekimi tarafından yapılan profesyonel diş temizliği, diş eti sağlığını korumak için önemlidir.
    6. Dengeli Beslenme: Dengeli bir beslenme alışkanlığı edinmek, genel ağız sağlığınızı olumlu yönde etkiler.
    7. Bitkisel Çözümler: Aloe vera jeli, adaçayı gargarası gibi doğal ürünlerle diş etlerinizi rahatlatabilirsiniz. Ancak bu, profesyonel bir tıbbi görüşün yerini tutmaz.

    Unutmayın ki, diş eti kararması ciddi bir sorunun belirtisi olabilir, bu yüzden bu adımların yanı sıra bir diş hekimine danışmanız önemlidir.

    Sonuç: Diş etlerinde morarma, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve ciddi bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Eğer morarma sürekli olarak devam ediyorsa, mutlaka bir diş hekimine başvurmanız önemlidir. Ayrıca, bitkisel çözümler sadece geçici rahatlama sağlar ve profesyonel bir tıbbi görüş almak her zaman en iyisidir. Sağlıklı diş etleri, genel ağız sağlığınızın önemli bir parçasıdır ve onları korumak için düzenli diş hekimine kontrolleri yapılmalıdır.

    Bitkisel Yöntemlerle Diş Eti Peelingi Nasıl Yapılır?

  • Diş macunu florürlü mü florürsüz mü olmalı? Hangisi Daha İyi?

    Diş macunu florürlü mü florürsüz mü olmalı? Hangisi Daha İyi?

    Diş macunu florürlü mü florürsüz mü olmalı tartışmaları arasındaki farkı anlayın. Ağız sağlığınız için hangi seçenek daha iyi? Faydaları ve tercih önerileri.

    Sağlıklı bir gülümseme, genel yaşam kalitemizi artıran ve özgüvenimizi yükselten önemli bir unsurdur. Bu nedenle, ağız ve diş sağlığını korumak için günlük ağız bakımı rutinimizi doğru şekilde oluşturmak büyük önem taşır. Ağız bakımının temel taşı olan diş macunları ise, dişlerimizi temizlemek ve korumak adına vazgeçilmez araçlardır. Ancak, diş macunu seçerken karşımıza çıkan en temel sorulardan biri, florürlü mü yoksa florürsüz mü tercih etmemiz gerektiği konusudur. Bu makalede, florürlü ve florürsüz diş macunlarının avantajlarını ve dezavantajlarını ele alarak, hangi seçeneğin sizin için daha uygun olduğuna dair derinlemesine bir bakış sunacağız.

    Diş macunu florürlü mü florürsüz mü olmalı? Hangisi Daha İyi?

    Sağlıklı bir ağız ve diş sağlığı, genel sağlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, günlük ağız hijyenine dikkat etmek, dişlerimizi düzenli olarak fırçalamak ve diş macunu seçiminde doğru tercihi yapmak son derece önemlidir. Diş macunu seçerken karşılaştığımız en yaygın tercih noktalarından biri, florürlü mü yoksa florürsüz mü diş macunu kullanmamız gerektiği konusudur.

    Diş macunu florürlü mü florürsüz mü
    Diş macunu florürlü mü florürsüz mü

    Florür Nedir?

    Florür, doğal olarak bulunan bir element olup, diş minesini güçlendiren ve çürümeye karşı koruyan önemli bir mineraldir. Ağızdaki asit saldırılarına karşı dayanıklılığı artırırken, mine yüzeyindeki lezyonların remineralizasyonunu destekler. Bu nedenle, diş hekimleri genellikle florürün diş sağlığı için hayati önem taşıdığını vurgularlar.

    Florürlü Diş Macunları: Faydaları ve Özellikleri

    Florürlü diş macunları, içerdikleri florür miktarı nedeniyle diş minesini güçlendirmek ve çürük oluşumunu önlemek için etkilidir. Florürlü diş macunları düzenli olarak kullanıldığında, mine yüzeyinde oluşan asit saldırılarına karşı daha dayanıklı bir tabaka oluşturarak çürük riskini azaltır. Aynı zamanda, diş eti hastalıklarının önlenmesine de yardımcı olabilirler.

    Florürlü diş macunlarının düşük veya orta düzeyde florür içeriğine sahip olanları, genellikle günlük diş fırçalama rutininin bir parçası olarak önerilir. Ancak, yüksek seviyelerde florür içeren diş macunlarının uzun süreli ve aşırı kullanımı, fluorozis adı verilen diş minesi aşırı florüre maruz kalma durumuna yol açabilir. Bu nedenle, diş hekiminizin önerilerini dikkate almak önemlidir.

    Florürsüz Diş Macunları: Ne Zaman ve Kimler İçin Tercih Edilir?

    Florürsüz diş macunları, genellikle çocuklar veya belirli sağlık koşullarına sahip bireyler için düşünülebilir. Özellikle çocuklarda fazla florür alımı, gelişmekte olan diş minesinde renk değişiklikleri veya fluorozis riskine neden olabilir. Ayrıca, böbrek yetmezliği gibi özel sağlık koşulları olan bireyler de yüksek florür alımını sınırlamalıdır. Bu durumda, florürsüz diş macunları tercih edilebilir.

    Farklı Yaş Gruplarında Diş Macunu Florür Oranının Önemi

    Sağlıklı bir gülümseme, genel yaşam kalitemizi etkileyen unsurların başında gelir. Bu nedenle, ağız ve diş sağlığını koruma konusundaki özenimiz önemlidir. Diş macunu seçimi ise bu konuda atılacak ilk adımdır. Ancak, yetişkinler ve çocuklar için doğru diş macunu seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken önemli bir faktör vardır: içerdikleri florür miktarı.

    Yetişkinler İçin Florür Oranı:

    Yetişkinlerin diş sağlığını korumak ve çürük oluşumunu engellemek için kullandıkları diş macunlarının içerdikleri florür oranı, genellikle daha yüksektir. Yetişkinlerin diş mineleri daha sert ve olgun olduğundan, daha yüksek florür içeriği diş minesinin korunmasına yardımcı olur. Florür, mine yüzeyinde oluşan asit saldırılarına karşı dayanıklılığı artırarak çürüklere karşı koruma sağlar. Bu nedenle, yetişkinler için 1000 ppm (parça başına milyon) veya daha yüksek florür içeren diş macunları tercih edilebilir.

    Çocuklar İçin Florür Oranı:

    Çocukların diş sağlığı, gelişim aşamasındaki diş minelerinin hassasiyeti göz önünde bulundurularak özel bir yaklaşım gerektirir. Çocukların yutma riski daha yüksek olduğundan, aşırı florür alımı fluorozis riskini artırabilir. Bu nedenle, çocuklar için diş macunlarının içerdikleri florür miktarı düşük tutulmalıdır. 3 yaş altı çocuklar için sadece pirinç tanesi büyüklüğünde diş macunu, 3-6 yaş arası çocuklar için bezelye büyüklüğünde diş macunu önerilir. Bu ürünler genellikle 500 ppm florür içerir. 6 yaşından büyük çocuklar için ise yetişkinlere benzer florür içeriği olan diş macunları kullanımı uygun olabilir.

    Yaşa Uygun Seçim Önemlidir

    Yaş gruplarına uygun diş macunu seçimi, ağız sağlığını koruma ve çürük riskini azaltma açısından büyük önem taşır. Yetişkinler için daha yüksek florür içeriği olan diş macunları, diş minelerinin korunmasına yardımcı olurken, çocuklar için düşük florür içeriği ile fluorozis riski minimize edilir. Diş hekiminizin önerilerini dikkate alarak, yaşa uygun diş macunu seçimiyle ağız sağlığınızı en iyi şekilde destekleyebilirsiniz.

    Sonuç: Doğru Tercih Ne Olmalı?

    Florürlü diş macunları genel olarak diş sağlığı için daha fazla fayda sağlar. Ancak, doğru dozda kullanılmaları önemlidir. Eğer düşük florür içeren diş macunu tercih ediliyorsa, düzenli diş hekimi kontrolleri ve tavsiyeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Florürsüz diş macunları ise özel durumları olan bireyler için uygun bir alternatif olabilir.

    Diş macunu seçiminde en doğru kararı vermek için bir diş hekimine danışmak her zaman önerilir. Her bireyin ağız sağlığı ihtiyaçları farklı olabilir ve uzman görüşü ile doğru tercihi yapmak en sağlıklısıdır.

  • Diliniz temiz mi ?

    Diliniz temiz mi ?

    Ortodonti Uzmanı Dr. Çağlar Sakin, dişlerin fırçalanması esnasında dilin de fırçalanarak ağız içinde komple bir temizlik yapılması gerektiğini, bu şekilde yeterli ağız hijyeninin sağlanabileceğini söyledi.

    Sulakyurt Belediyesi’nin konferans salonunda düzenlenen seminere katılan Sağlık Meslek Lisesi ve Çok Programlı Lise öğrencilerinin ilgi ile dinledikleri seminerde, öğrenciler tarafından merak edilen çok sayıdaki soru da Dr. Sakin tarafından örnekler verilerek, sunum eşliğinde açıklandı.

    Ortodonti Uzmanı Dr. Çağlar Sakin, ağzın vücudun giriş kapısı olduğunu, bu nedenle gerek genel vücut sağlığı gerekse estetik yönden diş sağlığının büyük önem taşıdığını vurguladı. Ortodonti Uzmanı Dr. Sakin, ”Toplumumuzda ağız ve diş sağlığının istediğimiz düzeyde olması için özellikle çocuklarda ve gençlerde yani genç kuşakta tedbirimizi şimdiden almak zorundayız. Bu nedenle özellikle öğrencilerin bu tür organizasyonlarla bilinçlendirilmesine yönelik yapılan etkinliği takdirle karşılıyorum” dedi.

    Sakin, toplumda bireylerin daha sağlıklı bir ağız ve diş yapısına kavuşması için diş fırçalama ve ağız içinin temiz tutulmasına yönelik alışkanlıkların bir hayat boyu devam etmesi gerektiğinin önemine değinerek, ”Dişlerin korunması ve ağız içinin daha temiz ve bakımlı olması için dişlerin düzenli olarak ve doğru bir şekilde fırçalanması, fırçalama esnasında dilin de fırçalanarak ağız içinde tam bir temizlik sağlanması gerekir. Gün içinde alınan gıdalarla dişlerimiz kirlenmekte, diş aralarındaki artıklar nedeniyle ağız, mikrop yuvası haline gelmektedir. Çürümeyi hızlandırabilen şekerli ve asitli yiyecek ve içeceklerin de etkisiyle diş ömrü daha da kısalmaktadır.” şeklinde konuştu.

    Günümüzde ortodontik tedavi ile çapraşık dişler ve doğru konumda olmayan, bozulmuş çene ilişkileri düzeltilebildiğini belirten Dr. Sakin, “Özellikle çocuklarda ve gençlerde erken dönemlerde diş ve çene yapısını bozan çapraşık dişlerin düzeltilebilmesi için bu hastaların en kısa sürede bir ortodonti uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca diş etlerinde kızarıklık ve kanama olan, dişlerde lekelenme ve diş taşı olan ağız yapısını da mutlaka görmemiz gerekir.

    Daha güzel bir görünüme sahip olmak, kişisel iletişimde rahat gülümseyebilmek için diş sağlığımızın yerinde olması ise bireysel anlamda farklı bir önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.Ağız ve diş sağlığı açısından diş fırçalamanın önemine değinen Dr. Sakin, üzerinde nohut büyüklüğündeki macun miktarıyla ve ucuz, basit bir fırça ile özellikle de gece yatmadan önce doğru yöntem ve tekniklerle yapılan fırçalama sayesinde diş sağlığına kavuşabilme imkanına sahip olunabileceğini sözlerine ekledi.

    Seminer, karşılıklı sohbet ve görüşme ile çeşitli soruların cevaplandırılmasının ardından son buldu.

    İHA

  • Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Diş sağlığında tüm bildiğimiz ezberler bozuluyor mu? “Her yemekten sonra diş fırçalanmalı” diye ezberletilen bilgi, aslında dişleri kötü mü etkiliyor? Uzmanlar; dişlerin ne zaman fırçalanması gerektiğiyle ilgili görüşlerini paylaştı

    Amerikan Diş Hekimliği Akademisi Başkanı Howard R. Gamble; yemeklerin hemen ardından diş fırçalamanın tehlikelerine karşı uyardı. Araştırmalara göre; asitli yiyecek ve içecekleri tükettikten sonra dişleri fırçalamak, yarardan çok zarar getiriyor. Gamble “Asit, diş minelerine zarar verir. Hemen dişleri fırçalamak, asidi diş minesine doğru, daha da derine itmek anlamına gelir” dedi. Asitli gıdalardan sonra; ağzın suyla çalkalanmasını ve dişlerin 30 dakika sonra fırçalanmasını önerdi. Türk diş hekimleri de dişlerin doğru fırçalanmasıyla ilgili görüşlerini paylaştı.

    Limon suyu ve portakal suyu gibi asit düzeyi yüksek gıda ve içeceklerin tüketimi, asit düzeyini artırır. Bu da diş minesinin yüzeyinde yumuşamaya neden olabilir. Bu yüzden, özellikle bu tür içecek ve yiyeceklerin tüketiminden 30-40 dakika sonra dişlerin fırçalanması gerekir.

    Dişlerimizi günde iki kere fırçalamalıyız. (Tercihen sabah ve yatmadan.) Fırçalama esnasında her iki çene ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Çenenin bir ucundan, diğer ucuna; tüm diş yüzeyleri içeriden ve dışarıdan temizlenmelidir.

    İdeal fırçalama süresi yaklaşık iki-üç dakika olmalıdır. Öte yandan dişlerin ara yüzlerinin temizlenebilmesi için, günde bir kez diş ipi kullanılması da şarttır.

  • Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    1) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nelerdir?

    Hamilelikte hormon seviyeleri belirgin bir şekilde artmaktadır. Progesteron seviyesi mensturasyon siklusundaki seviyesinden 10 kat, östrojen seviyesi ise 30 kat daha yüksek seviyelerde seyretmektedir. Hamilelikte gözlenen hormon seviyelerindeki bu değişime bağlı olarak dişeti problemlerinin oluşma riski de artmaktadır. Bu dönemde, ağız hijyen eksikliğine bağlı olarak meydana gelen plak birikiminin ve buna bağlı gelişen dişeti iltihabının yani gingivitislerin hamilelerde, hamile olmayan bireylere göre daha şiddetli seyrettiği görülmektedir. Yapılan çalışmalarda hamilelikte gingivitis görülme sıklığının %50 ila %100 arasında değiştiği bildirilmiştir. Bu dönemde dişetlerinde fırçalama esnasında veya kendiliğinden kanama, renk değişikliği yani kızarıklık, şişlik, yumuşama ve hatta hamilelik epulisi olarak adlandırılan lokal dişeti büyümeleri meydana gelebilmektedir.

    2) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nasıl önlenir?

    Bilindiği gibi, etkili ve yeterli plak kontrolü tüm bireyler için büyük önem taşımaktadır. Ancak hamilelikte bu konuda çok daha dikkatli olunmalı ve ağız hijyeni işlemlerine ve maksimum plak kontrolüne özen gösterilmelidir. Doğru, etkili ve yeterli diş fırçalamanın yanısıra diş ipi ve ara yüz fırçası kullanılarak sadece görülen yüzeylerin değil ara yüzlerde biriken plağın da uzaklaştırılması gerekmektedir. Ayrıca hamilelik öncesinde periodontal değerlendirme yapılmalı ve dişeti hastalığı mevcut ise kesinlikle tedavi edilmelidir.

    3) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nasıl tedavi edilir? Antibiyotik ve ağrı kesiciler kullanılabilir mi?

    Hamilelikte meydana gelen dişeti iltihabı, başlangıç periodontal tedavisi denilen ağız hijyeni eğitimi, diştaşı temizliği ve profesyonel cila işlemlerinin uygulanmasıyla birlikte kontol altına alınabilmektedir. Bu söz konusu işlemler baslangıç halindeki dişeti iltihabının tedavisinde yeterli olacaktır. Ancak hamilelik epulisi dediğimiz lokalize dişeti büyümesi varsa ve bu hastanın çiğneme veya yemek yeme fonksiyonlarını engelliyorsa cerrahi olarak uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu işlemler hastanın ağrı duymaması için lokal anestezi uygulaması ile yapılır. Hamilelikte de lokal anestezik maddeler güvenle kullanılabilmektedir. Ayrıca hastalara cerrahi işlemler sonrasında veya mevcut problemin tedavisine destek olmak amacıyla penisilin, sefalosporin ve eritromisin türevi antibiyotikler; parasetamol türevi ağrı kesiciler güvenle reçete edilebilir.
    Hamilelikte tetrasiklin, siprofloksasin ve aminoglikozidler hem bebeğin dişlerinde hem de diğer organlarında harabiyete neden olabileceğinden kesinlikle tercih edilmez.

    4) Tedavi edilmeyen dişeti hastalıkları hamilelikte ne gibi problemler yaratabilir?

    Tedavi edilmeyen periodontal hastalıkların hamile bireylerde ciddi bir erken doğum riski oluşturduğu (37 haftadan önce doğumun gerçekleşebileceği) ve düşük doğum ağırlığında bebeklerin (2,5 kg’dan az) dünyaya gelebilme riskinin bulunduğu ortaya konmuştur. Periodontal hastalığa sahip hamilelerde periodontal açıdan sağlıklı bireylere nazaran düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dünyaya gelme riski 7,5 kat daha fazladır. Yine periodontal açıdan sağlıklı bireylere nazaran periodontitisli hamilelerde 5 kat daha fazla 35 haftadan önce ve 7 kat daha fazla 32 haftadan önce erken doğum riski olduğu bildirilmiştir.

    5) Hamilelerde dental tedaviler hangi dönemde yapılmalıdır?

    Diş çürüklerinin tedavisi (dolgu uygulaması) şeklindeki kısa süreli dental uygulamalar hamileliğin her döneminde yapılabilir. Ancak daha uzun süreli işlemler (operasyon, diş çekimi) 14. haftadan sonra yapılmalıdır. Çünkü ilk trimesterde (hamileliğin ilk 3 ayı) bebeğin organlarının gelişimi söz konusudur. Son trimesterde (hamileliğin son 3 ayı) ise vena cava kompresyonu sendromuna bağlı olarak ana damarlar üzerine baskı olması sonucu hastada senkop gelişerek erken doğum gerçekleşebilir, çünkü bu dönemde uterus dış uyaranlara karşı oldukça hassastır. Bu nedenle uzun süreli tüm dental işlemler 2. trimesterde (3-6. aylar arasında) daha güvenle uygulanabilmektedir.

    6) Hamilelerde diş çekimi yapılabilir mi?

    Evet diğer tüm bireylerde olduğu gibi diş çekimi de hamilelikte güvenle yapılabilir. Diş çekimi dolguya göre daha invaziv bir işlem olduğundan genellikle 2. trimesterde yapılması önerilmektedir.

    7) Radyografi alınabilir mi?

    Hamilelikte de normal bireylerde olduğu gibi radyografi alınabilmektedir. Ancak klinik pratikte zorunlu olmadıkça radyografi alınması tercih edilmemektedir. Radyografi alınması gerekiyorsa 2. trimesterde kurşun önlük koruyucu giydirildikten sonra alınması daha güvenlidir. Alınacak radyografilerin panoromik filmlerden ziyade problemli bölgeye yönelik lokal periapikal radyografiler şeklinde olması daha uygun olacaktır. Yine, az dozda radyasyon alınması için bu periapikallerin dijital olarak alınması eğer dijital imkanı yoksa hızlı filmlerle düşük dozda poz alınarak analog görüntüleme yapılması uygundur.