Kategori: Diyet

  • Tatlı krizi ile başa çıkmanın yolları

    Tatlı krizi ile başa çıkmanın yolları

    Psikoloji ve Beslenme İlişkisi: Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve 50’ye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan beslenme sadece fizyolojik bir olay gibi algılanmamalı, bunun sosyolojik ve psikolojik bir boyutunun da olduğu unutulmamalıdır. Nasıl Türk insanı neşeden de kederden de içki içiyorsa, aynı şekilde bu gibi durumlar kişinin beslenmesine de yansımaktadır.

    Kişinin öncelikli olarak “bugün de yesem, yarın başlarım” psikolojisinden kurtulması gerekir. Daha kaç pazartesi geçecek? Bireyin yeterli, dengeli ve her şeyden önemlisi sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam biçimi haline getirmesi gerekir. Doğa insanlara meyveler, sebzeler, tahıllar vs sunmakta. İçlerine de iştah adında birer şeytan koymaktadır. İştahı baskılamanın ve tatlı krizinden kurtulmanın en kolay yolu, kan şekerinde dalgalanma yaratan rafine şeker tüketiminden kaçınmaktır. Halbuki insanlar meyve yemek yerine komposto içmekte, tahıllardan tatlılar vs hazırlamaktadır. Yani besinlerin içine mutlaka şeker karıştırmaktadır. Ayrıca posalı (lifli) besinler tüketmek, yavaş yemek, bol su içmek, gün içerisinde sık aralıklarla azar azar beslenmek ve en önemlisi düzenli egzersiz yapmak iştah kontrolünde oldukça önemlidir.

    Posalı Besinlerin Önemi

    Posalı besinlerin diyette artırılmasıyla, çiğneme ve dolayısıyla tükürük salgısının artışı, kolesistokinin hormonunun salgılanması ve besin alımının azalması söz konusu olmaktadır. Posa içeriği en yüksek besinler kuru fasulye, nohut, kuru barbunya, mercimek gibi kurubaklagillerdir. Bunları badem, fındık, yerfıstığı ve ceviz gibi yağlı tohumlar, kepeği ayrılmamış tahıl ürünleri, sebze ve meyveler izlemektedir. Soyulmadan yenilebilen sebze ve meyvelerin kabukları ile birlikte tüketilmesi önerilmektedir. Özellikle kan yağ değerleri yüksek olanlar, şeker hastalığı riski taşıyanlar, kabızlıktan yakınanlar, kilo problemi olanlar, iştahını baskılayamayanlar ve sürekli olarak tatlı krizine girenler beyaz ekmek yerine esmer ekmek, pirinç yerine bulgur, kurubaklagil yemeği, bol sebze ve meyve tüketmelidir. Ancak posanın vücudumuzda faydalı etkiler gösterebilmesi için, yanında mutlaka bol sıvı alınması şartı aranmaktadır. Böylelikle şeker, kolesterol ve tansiyonu dengeler, tokluk hissi verir, dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı, dolayısıyla kalın bağırsak kanserini önleyici etkiler gösterirler.

    Tatlı krizi ile başa çıkmanın yolları
    Tatlı krizi ile başa çıkmanın yolları

    Tatlı kriziyle başa çıkma yolları nelerdir? Kriz anında tatlı yerine sağlıklı neler tüketilebilir?

    Rafine şeker içeren besinler kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olurlar. Çok kısa sürede yükselen kan şekeri aynı hızda düşmeye başlar. Her çıkışın bir inişi vardır. İşin kötü tarafı; tatlı yenildikten bir süre sonra kan şekerinde aniden bir pik yaşanması tekrardan tatlı yeme isteği doğurur. Bu nedenle kimse bir parça tatlı yiyerek dur diyememektedir. Böylesi bir durumda tek tek ve çok iyi çiğneyerek kuru meyve yenilmesi, leblebi tüketilmesi, yağsız ve tuzsuz halde patlamış mısır yenilmesi, taze meyve ile birlikte süt veya yoğurt tüketilmesi çok daha sağlıklı bir alternatif olacaktır. İlla ki tatlı yenilecekse de iştahı baskılamak ve tekrar tatlı krizine girmemek adına light olanların tüketimine önem verilmelidir. Öte yandan Konya Mevlana Şekeri veya akide şekerinin ağza atılması, tatlı bir şeyler yeme isteğini karşılama konusunda etkisini uzun süre gösterebilmektedir.

    Her zaman için besinlerin doğalını tercih etmekte yarar vardır. Ama bu demek değildir ki: Hiç tatlı yenilmemelidir! Elbette “bazen” tatlı yenilebilir (tatlı yenilmemesini gerektiren şeker hastalığı gibi bir durum söz konusu değilse). Ancak tatlıların tüketim sıklığına ve miktarına dikkat etmek gerekir. Ayrıca baklava, lokma, tulumba gibi ağır tatlılar yerine; sütlaç, muhallebi, puding, komposto, hoşaf, kabak tatlısı gibi hafif tatlıları tercih etmekte yarar vardır. Bu tatlıların yapımında – enerji alımını azaltmak adına – şeker alternatiflerinden (yani yapay tatlandırıcılardan) yararlanılabilir.

    Spor ile birlikte salgılanan endorfin hormonunun kişiye mutluluk verdiği ve sporun iştahı baskılamaya yardımcı olduğuna dair pek çok bilimsel çalışma da yer almaktadır. O nedenle düzenli olarak yapılacak egzersiz ile kilo vermek, kaybedilen kiloları korumak, iştahı baskılamak ve tatlı krizinden kurtulmak mümkün olabilmektedir.

  • Doğru yağlardan korkmayın

    Doğru yağlardan korkmayın

    Doğru yağlardan korkmayın… Kilo kontrolünde yağlar doygunluk sağlar ! En çok enerji veren besin öğesidir. Eşit miktardaki protein ve karbonhidratların iki katından çok enerji içerirler. Böylece vücut için en ekonomik enerji kaynağıdır. Yağların bileşeni yağ asitleridir. Bazı yağ asitleri vardır ki ( omega 6-omega 3 gibi) vücut tarafından sentez edilemeyip dışarıdan alınmaları gerekir. Çoklu doymamış yağ asitleri, elzem olmaları açısından büyük önem taşırlar.

    Yağları üç gruba ayırdığımızda;

    Doymuş yağlar: Oda sıcaklığında katı halde bulunan yağlardır. Hayvansal kaynaklıdırlar. Tereyağ ve bitkisel margarinler bu yağlara örnektir.Doymuş yağlar fazla alındığında kan yağlarının yükselmesine ve ilerleyen dönemde kalp damar hastalıklarına neden olabilirler.

    Tekli Doymamış Yağlar (omega 9):Zeytin,fındık,ceviz,badem gibi besinler tekli doymamış yağlardan zengin besinlerdir. Tekli doymamış yağları uygun ölçülerde tüketirseniz kan kolesterolünün düşürülmesine ve damar sağlığının korunmasına etkili bir adım atmış olursunuz.

    Çoklu doymamış yağlar ( omega3-omega 6): Bitkisel sıvı yağlardır. Ayçiçek yağı, mısır özü yağı, soya yağı ve balıkta bulunurlar.Uygun ölçülerde kullanılmalıdırlar.

    Çoklu doymamış yağlar
    Çoklu doymamış yağlar

    NE YAPMALI?

    * Hem omega-3,hemomega-6 hem de omega-9 yağ asitlerinin bir arada,dönüşümlü olarak ve uygun miktarlarda tüketilmesi sağlıklı bir beslenmenin temelini oluşturur.

    * Doymuş yağlar tükettiğimiz hayvansal besinler ile alınmaktadır. Buna ek olarak doymuş yağ kullanmanıza gerek yoktur.

    *Balık, ceviz ,keten tohumu gibi besinler omega 3 içerdikleri için beslenmenizde mutlaka ayrı bir yer edinmelidir. ( Bakınız omega 3)

    *Kuruyemişlerin yağ örüntüleri tekli doymamış yağ asitlerinden zengin olduğu için ara öğünlerinize 2-3 adet ceviz veya 8-20 fındık veya badem eklemeniz yağ örüntünüzü zenginleştirecektir.

    *Yemeklerinizde ve salatalarınızda ;zeytinyağı,kanola yağı, fındık yağı gibi yağları öncelikli tutarak ayçiçeği, mısırözü gibi yağları da tercih edebilirsiniz.

  • Yoğunlukdan diyete uyamayanlar için…

    Yoğunlukdan diyete uyamayanlar için…

    Yoğun iş temposu, uykusuzluk, hareketsizlik, düzensiz beslenme, tıkınırcasına yemek yemenin üzerine bir de depresyon ve ilaç kullanımı eklenince ortaya çıkan tablo açık… Yedikçe daha çok yiyen, duygusal açlığını kontrol edemeyen, mutfak fastfoodluğu dediğimiz mutfakta sürekli bir şeyler atıştıran şişman ve mutsuz insanlar…

    Öncelikle şuna açıklık getirmek gerekir. Toplumda ‘ diyet ‘ denilince akla tatsız, tuzsuz menüler, belli süreler uygulanan ve yasakların olduğu kağıt parçaları akla gelir. Aslında diyet denilen kavram ; sizlerin hayatlarına küçük dokunuşlar yaparak beslenmenizde yaşam boyu süren bir davranış değişikliği oluşturmak… Elbet biz diyetisyenlerde tatlı ve çikolata tüketiyoruz. Ama porsiyon miktarına diikat ederek ve hergün değil…

    Yoğunlukdan diyete uyamayanlar için…

    Aç kalarak zayıflamak ,tek bir besin tüketerek kilo vermeye çalışmak , sadece protein yiyerek kilo vermek ,ekmeksiz yaşam veya sadece sebze yiyerek zayıflamaya çalışmak… Hepsi zayıflama denemelerinin bir parçası.. Evet bütün bunların hepsi sizi zayıflatır. İstediğiniz kilo hedeflerinize ulaşırsınız. Ama ilerleyen dönemlerde iştah kontrolsüzlüğü ve yaşamınızın tekrar eskiye dönmesi ile birlikte verdiğiniz kiloları katlayarak eski halinizden belki daha kötü bir tabloyla karşılaşırsınız. Aynı diyetleri tekrar uyguladığınızda bu sefer aynı kilolara ulaşamazsınız. Ve bu diyet demelerinin uzun süreçli dönemde sizin bedeninizde yarattığı hasarları da göz ardı etmemek gerek…

    Bu konuda mutlaka beslenme konusunda bir eğitim almış beslenme uzmanlarından (diyetisyenlerden) yardım almalısınız. Bedeninize ve yaşam koşullarınıza en uygun beslenme programını birlikte konuşarak hazırlamanız sizin için doğru bir tercih olacaktır.

    Evden çıkınca diyet olur mu? Ya da misafir varken ? Dışardayken ne yemeliyim? Hareket edemiyorum şişmanlar mıyım? vb. sorular aklınızı karıştıran ve beslenme düzeninizi bozan engellerden olsa gerek. Hepimizin seyahatleri, yemekleri ,toplantıları zaman zaman oluyor. O halde ev dışında beslenmenin her türünden bahsetmek gerekir. Dışarıda tabiki diyet olur. Dışarıda tabiki yemek yenir ve tabiki hepimizin misafirleri gelebilir ve üstüne üstlük yoğun iş temposundan dolayı hareketsiz bir yaşama sahip olabiliriz …Diyete ayak uyduramıyorum diyorsanız bırakın diyetiniz size ayak uydursun. Dışarıda gezerken, işyerinizde çalışırken, misafirliğe gittiğinizde, yolculuk sırasında kısacası gittiğiniz her yerde ‘BEN NE YİYECEĞİM?’ sorusuna birlikte yanıtlar bulalım…

    Unutmayınız; beslenme alışkanlığı bir diyet listesinden ibaret değildir. Davranış değişikliği yaratarak yeme düzeninizdeki kalıcı değişiklikler sizin bir ömür boyu daha sağlıklı, düzenli ve mutlu bir hayat yaşamanızı sağlayacaktır.

    Dyt. Gizem TAŞKIN tarafından yazılmıştır.

  • Alkali diyet mucizesi

    Alkali diyet mucizesi

    Alkali diyet; genel anlamda et, süt, tuz, yağ, deniz ürünleri ve paketli yiyeceklerin tüketimini azaltarak , bunun yerine yapısı alkali olan meyve ve sebzelerin miktarını diyette artıran bir diyettir. Amacı , vücut ph ‘ını alkali yaparak zayıflamaya destek olmaktır.

    Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; siz ne yerseniz yiyin vücudunuzun bazik veya alkali olmasını yediklerinizle ayarlayamazsınız. Vücut tüm organlarıyla ve sistemiyle bir bütün haldedir. Kan ph’ını dengede tutmak için vücudun bir tamponlama sistemi vardır.Fazla asidik veya fazla alkalik olma durumunda organizma bu sistemini kullanır. Örneğin; böbreklerin fazla asidik veya alkalik olan üreyi kanda toplayarak dışarı atılacak idrara dönüştürmesi vb.

    Alkali diyet mucizesi
    Alkali diyet mucizesi

    Alkali diyet mucizesi

    Yiyeceklerin içerisindeki asit veya alkali yapan mineraller birbirlerini dengelerler . Örneğin bir et yemeği yediğinizde (asidik yapı) yanında yediğiniz bol yeşillikli bir salata (alkali yapı) beslenmeniz için doğru bir seçimdir. Üzerinde durulması gereken ve unutulmaması gereken bir nokta; siz ister alkali isterse asidik beslenin , midenizde bütün besinler asidiktir ve ince barsaklarda pankreas salgılarıyla birlikte de bazik olurlar.

    HER METABOLİK OLAY SONRASI ASİT OLUŞUR..

    Her metobolik olay (yürüme, konuşma, düşünme, görme vb), beslenme yoluyla alınan besin değerlerinin kan yoluyla hücrelere taşınması ve besin değerlerinin, hücrede bir tür yanma yoluyla kimyasal reaksiyona girmesi sonucu çıkan enerjinin bıraktığı atık yine asittir. Yani siz istediğiniz kadar alkali diyet beslenirseniz beslenin vücudunuzun ürettiği enerji sonucunda ürettiği enerji atığı yine asidiktir.

    ALKALİ DİYET VÜCUDUNUZUN PROTEİN İÇERİĞİNİ YETERİNCE KARŞILAMAZ…

    Alkali diyetin temelinde meyve ve sebze ağırlıklı beslenip et ve süt ürünlerini ortadan kaldırmak amaçlanır.Unutmamak gerekir ki vücudumuzdaki tüm dokuların temeli proteindir. Eksik protein vitamin ve mineral kayıplarının yanı sıra , ilerleyen dönemde kas yıkımlarının sebebidir. Hızlı ağırlık kaybı yaşanır fakat hızlı kilo kaybı özellikle vücutta suyun da azalmasına sebep olur.

    HELİKOBAKTER PİLORİ: KANSER SEBEBİ

    Yanlış beslenmeye dayalı bir yaşam tarzı bir mide enfeksiyonu olan ve ilerleyen dönemde mide kanserine yol açabilen bir halk sağlığı sorunudur.

    Helikobakter pilori , (midenin son bölümüne yerleşir ve burada çok sayıda koloniler yapar. Helikobakter pilori kendisini midenin zararlı asitlerinden korumak için ortamı alkali yapmak suretiyle sürekli olarak amonyak üretir.

    Siz alkali bir su içtiğinizde, buna karşılık bazik ortamı asidik yapmak için asit salgısını daha da artırır. Bu da gastrit , reflü gibi hastalıkların temelini oluşturur. Kısacası midenin dengesini bozar ve yorarsınız.

    ASİT-BAZ DENGESİNİN BOZULMASI BEYNE ZARAR VERİR…

    Asit baz dengesinin vücutta bozulması özellikle sinir iletiminde aksamalara sebep olarak ilerleyen dönemlerde demans, alzehimer gibi hastalıkları tetikler…

    VE DİĞER HASTALIKLAR…

    Organizmanın yapısını değiştirmeye çalışmak, zorlamak, sıvı-elektrolit dengesinde bozukluğunun yanı sıra; hiperürisemi ve gut hastalıkları ilerleyen dönemde böbrek taşları ve kronik böbrek yetmezliğine kadar ilerleyen tablolarla bizi karşı karşıya bırakır. Doku proteinlerinin korunamaması bir diğer yandan myokard atrofisi ile sonuçlanan tablolar doğurur.

    VİTAMİN VE MİNERAL KAYBINA DİKKAT!!

    Bu diyetin uzun süre kullanımı vücutta demir, kalsiyum ve B12 gibi önemli minerallerin eksikliğine sebep olur. Özellikle midede B12’ nin emilimi gerçekleştiği için midedeki herhangi bir bozukluk ciddi B 12 kayıplarına yol açar. İstediğiniz kadar takviye dışardan mineral ve vitamin destekleri yapılsa bile besinlerden alınan vitamin ve minerallerin emilimleri bozulacağı için uzun süren bir alkali diyette vücudun yaşayacağı travma kaçınılmazdır. Vitamin ve mineral kayıpları bizim için birçok hastalığın göstergesidir.

    PEKİ NE YAPMAK GEREKİR?

    VÜCUDUNUZUN DOĞASINI BOZMAYIN!!…

    Alkali diyet mucizesi yerine yeterli ve dengeli beslenmek kilo kaybının en püf noktasıdır. Unutmayalım ki alkali diyetin herhangi bir bilimsel dayanağı yoktur, bu tür popüler hale gelmiş magazinsel bilgilere inanmamanızı tavsiye ediyoruz…

    Dyt. Gizem TAŞKIN tarafından yazılmıştır.

  • Diyette D vitamini önemi!

    Diyette D vitamini önemi!

    Diyette D vitamini önemi! D vitamininiz eksikse kilo vermekte zorlanabilirsiniz! Zayıflamada unutulan bir ayrıntıdır…

    Diyette D vitamini önemi!

    D vitamini, besinlerde az miktarda bulunan, esas kaynağının güneş ışığı olduğu, vücutta adeta bir hormon gibi çalışan bir vitamindir. Besinlerdeki ana kaynakları; yağlı balıklar, yumurta ve et olmakla birlikte, esas olarak güneş ışınlarının varlığı ile derimizde sentezi yapılmaktadır.

    Yağlı balıkların dışında hiçbir besin kaynağı, normalin üzerinde tüketilmiş olsa bile, D vitamini gereksinmesini karşılayamaz. Somon, sardalya ,ton balığı gibi yağlı balıklar en iyi kaynaklardır. Haftada 3-4 kez yağlı balık yemek yetişkin bireyin gereksinmesini ancak karşılayabilir. Süt, yumurta, karaciğer gibi besinlerin normal tüketimiyle D vitamini gereksinimi karşılanamaz. Güneş ışığı az alan ülkelerde, güneşten yararlanma oranı düşük olduğu için, burada yaşayan insanlar besinleri D vitamini ile zenginleştirerek eksikliği gidermeye çalışmaktadırlar.

    Güneş ışığıyla aldığımız D vitamini öncüllerinin (D vitaminine henüz çevrilmemiş form) % 70’i deri tarafından kullanılmaktadır. Hücre yapısını yenileyen bu vitamin kollajen ve elastin üretiminde kullanılmakta olup cilde elastikiyet kazandırmaktadır. Aynı zamanda D vitamini, keratin sentezini artırarak saçların uzamasını da sağlamaktadır.

    D vitamini vücutta neredeyse tüm hastalıklarla ilişkisi olan tek vitamindir. Bağışıklık sistemi fonksiyonlarının düzenlenmesi, kemik ve diş sağlığının korunması, hücrelerin sağlıklı olarak bölünebilmesi, vücutta insülin hormonu fonksiyonlarının düzenlenmesi vb. birçok yerde etkinliği olan D vitaminin son yıllarda obezitenin önlenmesinde etkili olacağına dair birçok çalışma mevcuttur.

    Diyette D vitamini önemi!
    Diyette D vitamini önemi!

    KEMİK SAĞLIĞININ BAŞTACI!

    D vitamini yetersizliği özellikle çocukluk çağı döneminde büyümenin en hızlı olduğu 0-2 yaşta oldukça önemlidir. Kemik dokusunun gelişiminde D vitamini ve kalsiyum minerali birlikte çalışırlar. Bu yaşlarda D vitamini eksikliği yaşayan çocukların kemik mineral yoğunluğu bozulur. Vücudun kalsiyum ihtiyacı barsaklarda besin öğelerinden karşılanması yerine,kemik dokusundaki kalsiyum deposundan sağlanır. Bu durumda da zayıflamış bir kemik doku ve sonucunda raşitizm hastalığı meydana gelmektedir.

    Yaşlılarda D vitamini eksikliği osteoporoz açısından oldukça önemlidir. Yüksek doz D vitamini kullanımı bulantı, kusma, kabızlık, güçsüzlük ,karaciğer toksisitesi gibi etkiler yaratmaktadır.

    GEBELİKTE EKSİKLİĞİ BEBEKTE KALICI HASARLARA YOL AÇABİLİR!

    Hamilelerde D vitamini yetersizliği direkt anne karnındaki bebeklerin beyin ve kemik gelişimini olumsuz etkiler. Bebek, doğumsal katarakt hastalığı, enfeksiyon hastalıkları vb. sorunlarla karşı karşıya kalır.

    OBEZ BİREYLERİN D VİTAMİNİ SEVİYELERİ DAHA DÜŞÜK!

    İnsülin, kan şekeri olarak bilinen glikozun vücutta gerekli organlara taşınmasında yardımcı olan, fazlasını yağa dönüştüren ve bu dengeyi sürekli aktif tutan bir hormondur. Eğer dokuların insüline cevabı bozulursa yani insüline karşı bir direnç oluşursa, dokular tarafından kullanılamayan glikoz yağa çevrilir. Sonuç olarak, vücutta yağ dengesi bozularak yağlanma artar.

    Yapılan çalışmalarda, obez bireylerin D vitamini seviyeleri diğer bireylere göre daha düşük vurgulanmıştır. D vitamini takviyesi yapılan obez bireylerin kilo verimlerinde artış olduğu gözlemlenmiştir.

    Yapılan başka bir çalışmada, D vitamininin vücutta insülin salınımını düzenlemede yardımcı olduğu ve iştah kontrolünde rol oynadığı belirtilmiştir.

    D vitaminin yetersiz alımında; hastaların insülin hormonuna cevapları azalmış, göbek bölgesi etrafındaki yağlanmaları artmış ve tip 2 Diyabet ( şeker hastalığı) risklerinde artış olduğu vurgulanmıştır.

    Gestasyonel diyabette (hamilelik diyabeti) D vitaminin normal düzeylerde olması, diyabeti önleyebilir etki gösterebileceği yönündedir.

    DEPRESYONDAN KORUR!

    D vitaminin beyindeki serotonin üretimini arttırır. D vitamini ayrıca stres ve yorgunluk karşıtı etkisi bulunan magnezyumun emilimine de yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalarda, D vitamini takviyesi yapılmış hastalarda depresyon ölçek puanlarında anlamlı düşüşler saptanmıştır.

    KANSER SAVAŞÇISI!!

    Yapılan son çalışmalar, D vitamininin kanser üzerindeki etkileri üzerinde. D vitamininin; bazı kanser türlerinin (meme, prostat, kolon rektum kanseri) gelişimini azalttığı gözlemlenmiştir.

    D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ KRONİK HASTALIKLARA YATKINLIĞINIZI ARTIRIR!

    Sonuç olarak ; D vitamini eksikliği kronik hastalıklar (obezite,diyabet vb) açısından risk faktörüdür. Yeterli D vitamini alımını günlük 20 dakikalık yürüyüşlerle sağlayabilirsiniz. Güneş ışığının deri ile temas etmesi gerekmektedir. Camdan geçen güneş ışığı ile D vitamini ihtiyacı karşılanmaz. Özellikle hamileler, çocuklar ve yaşlıların D vitamini ihtiyacını karşılamak için haftada 2-3 kez güneşten yararlanmaları önemlidir.

    Güneş ışığından yararlanamayan bireyler, doktor kontrolünde Dvitamini takviyeleri (damla veya supleman) almalıdırlar. Birey kendisi bilinçsiz bir şekilde D vitamini takviyesi kullanmamalıdır. Dvitaminin fazlası karaciğerde toksik etki yaratır. Gerekli koşullarda ve belirtilen miktarlarda , bir doktor kontrolünde alınması gerektiği asla unutulmamalıdır.

    Dyt. Gizem TAŞKIN tarafından yazılmıştır.

  • Kilo vermek için gözlerinizi bağlayarak yemek yiyin

    Kilo vermek için gözlerinizi bağlayarak yemek yiyin

    Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir araştırmaya göre, yemeği karanlıkta ya da gözler bağlı olarak yemek, kilo vermeye yardımcı olabilir.

    Almanya’daki Konstanz Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı araştırmada, gözleri bağlı kişilerin, ne yediğini görenlere kıyasla yüzde 10 daha az yiyerek doydukları belirlendi.

    Araştırmaya gözleri bağlı 50, gözleri açık 40 kişi katıldı. Hepsine bir kap dondurma ve yemeleri için 15 dakika süre verildi.

    Dondurmayı görerek yiyenler, gözleri bağlı olanlardan yaklaşık onda bir daha fazla yedi.

    Bilim insanları, gözler kapalı olduğunda vücudun geçmişteki tokluk hissini baz alarak, doyduğunu eş zamanlı olarak daha net hissedebildiğine inanıyor.

    Araştırmada ayrıca insanların gözleri bağlıyken, normalde yedikleri miktardan çok daha fazlasını yediklerini sandıkları ortaya çıktı.

    Gözleri bağlı olan gruptakiler, gerçekte yediklerinden çok daha fazla yemiş olduklarını tahmin etti ve dondurmanın tadını da diğer gruptakilere kıyasla daha az sevdi.

    Yemeği görmemenin sindirimin ağızdaki evresini engellediği, yani ağızda sulanma oluşmadığı, bu nedenle de yemeği yutmanın daha zor hale geldiği de belirtiliyor.

    Daha önce yapılan benzer araştırmalar da yemeklerin görüntülerinin tat alma üzerinde büyük etkisi olduğunu ortaya koymuştu.

    Diyet deneyimlerimiz için tıklayın!

  • Paleo diyeti kilo aldırır mı?

    Paleo diyeti kilo aldırır mı?

    Paleo diyeti kilo aldırır mı? Kilolarından kurtulmak adına patates, süt ürünleri, ekmek ve baklagillerden uzak duruyorsan, senin için pek de iyi haberlerimiz yok. Çünkü Melbourne Üniversitesi bilim insanları, paleo diyetinin zayılatmak bir yana dursun, kilo bile aldırabileceğini belirtiyor.

    Paleo diyeti kilo aldırır mı?

    Diyabet başlangıcı bulunan aşırı kilolu farelere düşük karbonhidratlı ve de yüksek yağ içeren diyetlerin uygulandığı araştırmada, 9 haftalık bir sürecin sonunda, paleo diyeti uygulayan farelerin insülin seviyelerinin yükseldiği ve vücut ağırlıklarının %15’i kadar daha da kilo aldıkları gözlemlendi. Normal diyetlerine devam etmeleri sağlanan farelerde ise herhangi bir değişiklik gözlemlenmedi.

    İlgini çekebilir: 2016 Diyet Trendleri

    Bu haberlerden yola çıkarak makarna ve peynire yüklenme kararı almamalısın. Çünkü söz konusu çalışmada ciddi sınırlılıklar bulunuyor. İlk olarak, çalışma hayvanlar üzerinde uygulandı. İkinci olarak da farelerin tam olarak neler ile beslenmiş olduklarını bilmiyoruz. Ama tavuk ızgara ve sebze kavurması ile beslenmediklerinden eminiz.
    Paleo diyeti kilo aldırır mı?
    Paleo diyeti kilo aldırır mı?
    Paleo’nun yaratıcısı Loren Cordain, çalışmanın kriterlerden yoksun olduğunu ve diyet- hastalık arasındaki neden-sonuç ilişkisine dair nesnelliği barındırmadığını belirtiyor. Ona göre fareler üzerinden yola çıkan tek bir çalışma, insanlar üzerine genellenemeyeceği gibi, aynı zamanda da kötü bir bilimdir. Dahası, bazı diğer çalışmalar, paleo diyeti gibi düşük karbonhidratlı ve yüksek yağ oranlı diyetlerin zayıflama konusunda etkili olabileceğini belirtiyor. Hatta bu diyetin, tartıdaki sonuçlar açısından vegan ya da Akdeniz diyetinden daha iyi olduğu da belirtiliyor.

    Geçtiğimiz yıl American Journal of Clinical Nutrition‘da yayımlanan bir değerlendirmede de paleo diyetinin kısa vadede tansiyon ve bel çevresi konularında daha verimli sonuçlar yarattığı belirtiliyordu.

    Kaynak: womenshealth

  • Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?

    Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?

    Diyet yapmadan kilo nasıl verilir? Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, mükemmel bir vücut için yapılması gerekenin yeterli ve doğru beslenmek olduğunu belirtti.
    Diyetisyen Serkan Tutar, “Açlık yaşamadan, uzun uzadıya listeler olmadan hatta diyet yapmadan kilo vermenin püf noktaları var” diyerek diyet yapmadan kilo vermenin 13 yolunu şöyle açıkladı:

    Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?

    “1-Yemekleri yavaş tüketin: Yemek yerken ilk önce yemeğe başladığınız saate bakmalısınız. Ve yemeğinizi ortalama 20 dakikada tüketmelisiniz. Çünkü algılama hızı çok hızlı olan beynimizin tokluk hissini algılaması yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Tempolu yenilen büyük porsiyonlar yerine keyifle yenilen küçük porsiyonları tercih etmeniz ve yavaş yemeniz daha az besin ile tokluk hissini yaşayarak masadan kalkmanızı sağlayacaktır.
    2-Geç saatte uyumayın: Geç saatlere kadar oturan bireylerin kilo almaları için iki neden vardır. Birincisi daha geç saatlere kadar oturdukları için atıştırmalara yönelirler ve günlük kalori ihtiyacının üzerine çıkarlar. İkincisi ise yağ yakan hormon olarak adlandırılan ghrelin hormonunun en iyi salgılandığı saat gece 00.00 ile 02.00 arasındadır. Eğer bu saatleri uyumadan ayakta geçirirseniz bu hormonun salgılanma seviyesi ciddi anlamda düşmektedir. Michigan Üniversitesinde yapılan bir çalışmada düzenli uyuyan ve çok geç saatlerde uyumayan bireylerin ortalama %6 civarında kilo kayıpları yaşadıkları gözlemlenmiştir.
    3- Akşamları hafif yemekler tercih edin: Özellikle akşam yemeklerinde sebze gibi hafif besinleri tercih etmeniz diyet yapmasanız dahi kilo vermenize yardımcı olacaktır. Yağ içeriği yüksek, soslu yemekleri tercih etmek yerine su ve lif içeriği yüksek kalorisi düşük mevsime uygun sebzeleri tercih etmeniz kilo kayıpları yaşamanızı sağlayacaktır.
    4- Her gün çorba için: Öğle veya akşam yemeklerinin bir öğününde yemek öncesi çorba tercih edin. Lif içeriği yüksek sebze çorbaları veya klasik çorbalarımız olan tarhana, mercimek veya ezogelin çorbaları tokluk hissinizin daha çabuk olmasını sağlayacaktır. Özellikle uzun süre aç kaldıktan sonra yiyeceğiniz yemek öncesinde kesinlikle çorba tüketmeli direk olarak ana yemekten başlamamalısınız. Çorbada en önemli husus ise hazır olmaması ve içerisindeki tuz miktarının çok yüksek seviyelerde olmamasıdır.

    Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?
    Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?

    5-Tam tahılları tercih edin: Günümüzde bir çok ürüne alternatif bulunabilmektedir. Makarna, pirinç ve ekmek çeşitlerinde kepekli olanları (kansızlık probleminiz yok ise) tercih edebilirsiniz. Ayrıca ekmekte tam buğday, tam çavdarlı alternatiflerde yine tercih edilebilir. Bu şekilde hem daha az besin tüketimi yapmış hem de daha uzun süre tokluk hissini hissedebileceksiniz. Ayrıca bu alternatifleri tercih eden kolesterolü yüksek bireylerin kolesterol seviyelerinde zaman içerisinde düşmeler olduğu yapılan araştırmalar ile gösterilmiştir.
    6- Kendinizi ödüllendirin: Genel olarak yemekle ödüllendirilen bedenimizi kıyafetle ödüllendirmeyi tercih edin. Kendinize yüksek hedefler koymak yerine daha gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koydukça başarınızın arttığını göreceksiniz.
    7-Doğru pizzayı tüketin: Günümüzde fast food besinleri hayatımızdan çıkarmamız neredeyse imkansız hale geldi. Bizde hayatımızdan bu besinleri çıkaramıyorsak daha sağlıklı hale getirmek için uğraşmalıyız. Genellikle bol kalorili olan ve şarküteri malzemeleri ile donatılmış olan pizzalar yerine ince kepek ekmekli, peynirli ve az yağlı olanları tercih edebilirsiniz. Bu şekilde bile günlük kalori alımını 100 kalori civarında düşürmüş olacaksınız.
    8- Doğru içecekleri tercih edin: Evinimizde televizyon karşısında bir şeyler içme alışkanlığı hepimizde vardır. Özellikle akşam saatlerinde hareketsiz kaldığımız ve bol kalori aldığımızda kilo alımımızın olduğu görülür. Bunu engellemek için kendi içeceğimizi kendimiz hazırlayabiliriz. Az şeker eklenerek hazırlanmış limonata içerisine nane ve dondurulmuş çilek ekleyerek keyifli bir içecek hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde günde ortalama 450 kalori daha az almış olacak ve bir ay içerisinde alma riskiniz olan 2,5 kilodan kurtulmuş olacaksınız.
    9-Doğru bardakları kullanın: Ülkemizde bardak konusunda herhangi bir standart bulunmamaktadır. Hazır içecekleri son zamanlarda daha büyük bardaklarda içmemiz günlük aldığımız kalorinin artmasına neden oldu. Uzun boylu ve sıska bardaklar yerine kısa ve geniş bardakları tercih etmelisiniz. Cornell üniversitesinde yapılan çalışmada meyve suyu, soda, şarap veya diğer içecekleri bu bardak ile tüketmemiz içeceklerden aldığımız kalorinin %25 ile %30 arasında düştüğünü göstermektedir.
    10- Yeşil Çay için: Yeşil çay içerisinde bulunan kateşin ile hem metabolizma hızlandırıcı etkisi hem de bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi bulunmaktadır. Yeşil çay bu etkisi ile hem iyi bir içecek alternatifidir hem de kilo vermenize yardımcı olacaktır.
    11-Sakız çiğneyin: Atıştırma ihtiyacı hissettiğinizde çiğneyeceğiniz naneli sakızın besine yönelmenizi engellediğini göreceksiniz. Bu alışkanlık ile daha az kalori alacaksınız.
    12-Tabaklarınızı küçültün: Bardaklarda olduğu gibi tabak ölçülerimizde farklıdır. Toplum olarak tabağımızdakini bitirme alışkanlığımız olduğu için büyük tabak kullandığımızda tok bile olsak ekstra kalori alımı söz konusudur. Küçük tabak kullanarak günlük alacağınız kaloriyi 200 kalori azaltabilir bir yıl içerisinde bedeninize eklenebilecek 4 kilodan da kurtulabilirsiniz.
    13-Her gün ekstra 100 kalori yakın: Her gün fazladan yakacağınız 100 kalori diyet yapmadan bir yıl içinde 5 kilo vermeniz anlamına gelmektedir. Bunu yakabilmek için her gün 1,5 km yürüyüş, 30 dakika ev temizliği veya 10 dakika yavaş tempolu koşu yapabilirsiniz.”

  • Kolesterole karşı diyet listesi

    Kolesterole karşı diyet listesi

    Kolesterole karşı diyet listesi… Yüksek kolesterol doğru beslenme düzeni ile kontrol altına alınabiliyor. Uzmanlar, yenilmesi ve yenilmemesi gereken gıdalara dikkat çekiyor.

    Kontrol altına alınmadığında ciddi hastalıklara yol açan kolesterole karşı çaresiz değilsiniz. Yüksek kolesterol diyeti ile bu rahatsızlıkla savaşmanın mümkün olduğunu söyleyen uzmanlar, “Burada amaç beslenme düzeni ile kolesterolü kontrol altına almaktır” diyor.

    KİLO DA VERDİRİYOR

    Kolesterol diyetinde yenebilecek besin listesinin zengin olduğunu ve bu beslenme türünün bir hayat biçimi olarak benimsendiğinde kolesterolün yanı sıra kilo kontrolünün de sağlanabildiğini belirten uzmanlar, mutlaka doktor kontrolünde diyetin uygulanması gerektiğini vurguluyor.

    Kolesterole karşı diyet listesi
    Kolesterole karşı diyet listesi

    Kolesterole karşı diyet listesi

    YENİLECEK GIDALAR

    Yumurtanın beyaz kısmı

    Yağsız süt, yoğurt ve peynir

    Yağsız ya da az yağlı süt ile yapılmış tatlılar

    Tavuk, hindi, ızgara balık

    Kurubaklagiller

    Meyveler, sebzeler

    Haşlanmış, yağ katılmamış patates

    Kepekli ekmek, pirinç, bulgur

    YASAKLI GIDALAR

    Tereyağı ve margarin

    Yağlı etler ve şarküteri ürünleri

    Kavrulmuş tuzlu kuruyemişler

    Yağ deposu olan hamburger, kek, kurabiye, poğaça gibi hamur işleri

    Hazır pasta ve bisküviler, cipsler

    Yağlı süt ve yoğurt, kaymak

    İşkembe ve paça çorbaları

  • Cinsiyete göre diyet

    Cinsiyete göre diyet

    Cinsiyete göre diyet… Sağlıklı bir yolla kilo vermek ve onu korumak, genelde zaman alır. Kendini adamayı ve sabrı  gerektirir. Hızlı kilo verdiren Diyetler, size daha hızlı olumlu sonuçlar vaat edebilir ama genelde strese sokup, aç bırakabilir. Bir diyeti devam ettirmek yeteri kadar zor ama koşulların yanlış kitleyi hedef alması her şeyi daha da zorlaştırır. Siz de eğer kilo verme ve onu korumada başarılı olmak istiyorsanız, cinsiyet farkının farkında olmalısınız. Çünkü yeni araştırmalar erkek ve kadınların değişik diyet gereksinimleri olduğunu ortaya koydu.

    Cinsiyete göre diyet

    Kilo sadece kadının sorunu değil

    Toplum, yıllardır kadınlara daha ince olma baskısı uyguluyor, birçok kadın da kilo vermesi gerektiğini düşünüyor. Kilo vermek hemen her kadının arzusu. Bunun bilincinde olan dergiler de diyetten bahseden makalelere sık yer veriyor. Yakın zamana kadar ister zayıf,  ister kilolu olsun, erkeklerin kilosu normal kabul edilirdi. Erkeklerin ölçülü beslenmeleri garipsenirdi. Artık bu bakış açısı değişiyor. Günümüzde medya ve reklamlar aynen kadınlara olduğu gibi erkeklere de daha sağlıklı vücuda sahip olması konusunda baskı uygulamaya başladı.

    Cinsiyete göre diyet
    Cinsiyete göre diyet

    Mars ve Venüs farkı

    ‘Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten’, 1993 yılında Amerikalı yazar John Gray tarafından yazılmış bir Kitap. CNN’e göre 50 milyondan fazla satan kitap; yazarın daha sonraki kitapları, seminerleri, tek kişilik     Broadway şovu, TV programları, egzersiz videoları, erkek ve kadın iç giyim tasarımları, cinsiyete göre hazırlanan salata soslarının temeli olarak popüler kültürün bir parçası haline geldi. Kitaba göre, erkekler ve kadınlar farklı gezegenlerden geldi…

    – Her cinsiyet, ancak kendi toplum ve geleneklerine uyum sağlar; yani farklıdır. Bu farklılık sağlıklı beslenme tercihleri, alınması ve yakılması gereken kalori miktarları, vücut yağ / kas / su oranları gibi faktörlerde de kendisini gösteriyor.

    – Kadın ve erkek arasındaki farklardan biri, değişim hedeflerinde öne çıkıyor. Kadınlar genelde daha ince olmak isterken, erkekler kas yaparak daha geniş olmayı arzu ediyor.

    – Erkekler daha çok vücutlarının üst kısmından, kadınlar ise altından memnun olmadığını söylüyor.

    – Kadınlar ve erkekler arasındaki yeme tarzı farkı, biyolojik olmaktan çok kültürel.

    Kadın ve erkeğin açlık, tokluk, çeşitli gıdalara düşkünlüğünü yöneten beyin mekanizmaları hemen hemen aynı olsa da, kadınlar genelde salata sosu veya tatlı seçerken kalori hesaplar, her şeyin ‘light’ını ısmarlar.

    Kadınlar ve erkekler kalori yakma konusunda da farklılık gösterir.

    – Kadınlara olduğu gibi, erkeklere  de özel yazdığım ‘İyi Yaşam Günlüğü 2016’da nedenlerini açıkladığım üzere; erkekler, daha fazla kalori alsalar ve fazla hareket etmeseler de daha fazla kalori yakma ve çok kas kitlesine sahip olma eğiliminde.

    – Araştırmalar erkeklerin daha az mide kazınması yaşadığını gösteriyor.

    – Söz konusu yiyecek seçimi   olduğunda, kadınlar ve erkekler yine farklı iki kutupta yer alıyor.

    Erkeklerin tercihleri ‘bunu yerim, onu yemem’ gibi siyah ve beyaz, gri bölgeleri yok. Bir diyet programına başlarlarsa, bunu etrafa pek yaymazlar.

    Kilo vermekten çok, şekillerinin düzgün olmasına dikkat ederler. Diğer taraftan kadınlar deneyimlerini paylaşabilecekleri gruplara katılarak, diğer diyet yapanlar arasında huzur bulmaktan, ara öğün yapmaktan keyif alırlar.

    Erkekler sadece salatayı kadınlar da sadece eti büyük olasılıkla öğle yemeyi olarak göremez…

    Bu göz önünde tutulduğunda, erkek ve kadınlara genelde benzer diyet seçenekleri sunulmasının kilo vermeyi nasıl zorlaştırdığı ortaya çıkıyor.

    Diyetisyen Dilara Koçak / Milliyet