Kategori: Diyet

  • Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor.

    Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. | 1Yüz ve beden egzersizi ile gençleşmenin mucidi
    GÜZELLİK ANTRENÖRÜ MARJA PUTKISTO İLE
    TAKSİM’DE YÜZLER GERİLECEK

    Kendi geliştirdiği bir tür “stretching-esnetme” yöntemiyle mucizeler yaratarak, Avrupalı kadınların ilahı haline gelen ve Finlandiya’da 100 bin satan, Avrupa’nın birçok ülkesinde de büyük ilgi gören “Method Putkisto: The Body Lean and Lifted” kitabının yazarı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. Marja Putkisto, 1 Ekim 2010 Cuma günü, 13:00-19:00 saatleri arasında Galatasaray Lisesi önünde, ünlü metodunu uygulamalı olarak gösterecek.

    Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. | 2“Doğru nefes alıp vermek ve kaslarınızı doğru çalıştırmayı öğrenmek, hayatınızı değiştirir” diyen ve aslen dans öğretmeni olan Marja Putkisto, Finlandiyalı ve 14 yıldır Londra’da yaşıyor.

    Beş yıl önce sistemi bulan ve uygulamaya başlayan Patkisto’nun kendi ismini verdiği metod, kısa sürede Avrupalı kadınların gözdesi haline geldi. 51 yaşındaki Marja’nın “Putkisto Metodu”nun özelliği; bir tür nefes alma ve kas çalıştırma yöntemi olması, her yaşta uygulanabilmesi ve kısa sürede sonuç vermesi…

    Marja: günde sadece 1 saat ile, 30 günde gençlik garanti

    “Putkisto Metodu” ile milyonları peşinden sürükleyen Marja, 1 Ekim Cuma günü Taksim Galatasaray Lisesi’nin önünde gerçekleştireceği özel performans ile etkinliği izleyenlere, “genç kalmanın sırrı”nı öğretecek. “İlk gösterimden sonra, Türk hanımlar, bu sistemi kolaylıkla devam ettirebilecekler. Günde 1 saat düzenli gezersiz ile 30 gün sonra alınacak sonuca kendileri bile inanamayacaklar” diyen Marja Putkisto, bu yöntemle 20 yaş kadar geçleşmenin mümkün olduğunu da müjdeliyor.

    Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. | 3Vücudun yanı sıra, aynı metodu yüz kasları için IMEDEEN markasına özel olarak geliştiren ve uygulayan Marja, 51 yaşında olmasına rağmen fazla kırışığı olmamasını buna bağlıyor.

    Marja Putkisto, “Bu metodun ilk adımı durmayı öğrenmek. Çünkü duruş bozukluğu zaman içerisinde vücuda yerleşiyor. Kaslarınız giderek kısalıyor. Ancak, doğru nefes alıp vererek, kaslarınızı esneterek onları uzatmak ve vücudunuza istediğiniz şekli vermek sizin elinizde” diyor.

    Putkisto’dan soğuk kaşık numarası…

    Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. | 4Putkisto metodunun içeriğinde yer alan, bir çok uygulamadan biri olan “Soğuk Kaşık” uygulaması, herkesin çok kısa sürede evinde istediği zaman yapabileceği uygulamalardan biri.

    Kaşık numarası, yüz kaslarınızı ve cildinizi hızlı bir şekilde toparlamanız için güzel bir yöntemdir diyen Marja Putkisto, metodu şöyle özetliyor.

    Soğuk Kaşık numarası, her gün, cildinizi canlandırmak ve moralinizi düzeltmek ihtiyacını her hissettiğinizde kullanabileceğiniz bir numara diyen Marja Putkisto “yüzünüzün keyfini çıkarın. O sizi anlatır” dedi.

    Danstan daha etkili…Avrupalı kadınların ilahı Marja Putkisto, IMEDEEN’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. | 5

    17 yıl boyunca dans öğretmenliği yapmasına rağmen, daha önce düşük ve geniş basenlere sahip olmaktan şikayetçi olan güzel eğitmen Marja Putkisto, işin sırrının kasları doğru nefes alıp vererek ve esneterek çalıştırmakta olduğunu söylüyor. “Putkisto Metodu” ile hem istediği görünüme, hem de kırışıksız bir yüze kavuştuğunun altını çizen Marja Putkisto, tüm dünya kadınlarını güzelleştirmeye devam edeceğini belirtiyor.

  • Fizyolojik zayıflama

    Fizyolojik zayıflama, beslenme yetersizliğine veya kıtlıktan dolayı bazı besin maddelerinin yokluğuna, veya harcanan enerjinin yiyeceklerden sağlanan enerjiyi aşmasına bağlıdır. Zayıflama başlangıç ağırlığının %10’unu geçmedikçe hiç bir belirti göstermez. Hayvanların çoğunda ise devre dışı zayıflama görülür.

    Buna karşılık marazî zayıflamanın alınan günlük yiyecek miktarıyla hemen hiç bir zaman ilişkisi yoktur. Ülserler, sindirim kanalı urları, ruhsal iştahsızlık gibi doğrudan doğruya yeterli beslenmeyi engelleyen hastalıklar bu tanımlamanın dışındadır. Bu tip zayıflamada, diyabet, tüberküloz, kansızlık, nevrastenik veya ruhsal durumlar, kanser vb. hastalıklardan dolayı besinlerin yeterince soğurulamaması daha önemli bir etmendir.

  • Genç ve sağlıklı kalmada beslenmenin rolü

    Yaşlanma sürecinde kalıtım, çevresel faktörler ve yaşam şekli önemli rol oynuyor. Çevresel faktörler ve yaşam şekli bu sürecin neredeyse yüzde 70’ini etkiliyor.

    Bunun oldukça yüksek bir oran olduğunu söyleyen Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Tuğçe Aytulu, “kalıtımsal özellikleri henüz kontrol edemediğimize göre çevresel faktörleri ve yaşam tarzını kontrol ederek genç kalmayı veya sağlıklı yaşlanmayı sağlamak mümkün olabilir” diyor.

    Buradaki en önemli kontrol basamaklarından birinin beslenme davranışı olduğunu vurgulayan Aytulu şöyle devam ediyor:

    VİTAMİN VE MİNERALLERİN ROLÜ ÖNEMLİ

    Beslenmenin çeşitlendirilmesi, tek gıdaya yönelmemek gibi beslenme davranışları vitamin ve minerallerin yeterli alınabilmesi için önemlidir. Eğer bazı gıda grupları uzun süreli olarak tüketilmiyorsa, bu gıdaların içerdiği bazı vitamin ve mineraller yeterli alınmıyor demektir. Örneğin; süt ve süt ürünleri içinde yer alan peynir, yoğurt, ayran, dondurma, sütlü tatlılar gibi gıdaların hiçbiri uzun süredir tüketilmiyorsa kalsiyum minerali yönünden eksik besleniliyor demektir. Bu durumda kalsiyum yerine getirmesi gereken görevlerini yapamayacak ve metabolizmada bazı eksiklikler oluşacaktır.

    Araştırmalar bazı vitaminlerin yaşlanma sürecini yavaşlattığını ve yaşam kalitesini artırdığını gösteriyor. Antioksidan olarak adlandırdığımız bu öğeler hücrelere serbest radikallerin zarar vermesine engel olurlar. Her insanın vücudu ve her hücre serbest radikallerle karşı karşıya kalabilir ve bu maddeler hücrenin zarar görmesine neden olur. Bu durum hastalıklara yakalanma riskini arttıracak ve erken yaşlanmaya sebep olacaktır.

    Bu nedenle gıdalarla yeterince antioksidan almak veya gıdalarla karşılanamadığı durumlarda destek ürünlerle eksiklikleri karşılamak yaşlanmaya ve hastalıklara karşı koruyucu olacaktır. Ancak bu ürünlerin gereksiz yere veya fazla kullanımının da ters etkilerinin olabileceğini hatırlatmak gerekir. Antioksidan etki gösteren vitaminlerin içinde A, C ve E vitaminleri yer alır.

    A vitamininin en iyi kaynakları süt, koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç, ıspanak sayılabilir. C vitamini ise en çok turunçgiller, çilek, brokoli, lahana, maydonoz ve birçok meyve ve sebzede bulunur. E vitamini kaynakları ise bitkisel yağlar, ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişlerdir.

    Antioksidan ihtiyacını karşılamak için pratik olarak her gün 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Ancak bu sebze ve meyvelerin toplanmasından itibaren kısa süre içinde ve çiğ olarak tüketilmesi antioksidanların etkisinin azalmaması için gereklidir. Beslenmeyle birlikte bu gıdaları alırken aynı zamanda yaşam tarzı değişiklikleri de yapmak gerekiyor. Eğer sigara ve alkol kullanmaya devam ediyor, egzersizi hala hayatınızda bulundurmuyorsanız daha sağlıklı yaşlanmak için yeterince çaba göstermiyorsunuz demektir.

    HASTALIKLARDA ETKİLİ BİLEŞENLERİ İÇEREN GIDALAR

    Fitoöstrojenler: Soya ürünleri, kurubaklagiller, çekirdekli üzüm
    Beta karoten, Likopen: Domates, havuç, ıspanak
    Kateşinler: Siyah ve yeşil çay

    GENÇ VE SAĞLIKLI KALMAK İÇİN…

    Hergün 5 porsiyon meyve ve sebze yiyin. Bunun bir kısmını taze ve çiğ olarak tüketin,Günlük beslenmenizde daha az yağ kullanmak koşuluyla az miktarda badem, ceviz, fındık tüketin. Ancak aşırıya kaçmanız halinde kilo alabileceğinizi unutmayın,Kızartılmış ve kavrulmuş gıdalardan uzak durun,Günde 2-2,5 litre su tüketin,Haftada 2 kez balık tüketmeye çalışın,Rafine edilmiş gıdalar yerine tam tahıl ürünlerini tercih edin. Yani kurubaklagil, tam tahıllı ekmekler, kabuğu soyulmamış pirinç gibi.

    NtvmsnbcLogoSmall

  • Anne sütüne en yakın keçi sütü

    Anne sütüne en yakın süt olan keçi sütünün, yeni doğan bebeklerin beslenmesinin yanı sıra bir çok hastalığın tedavisine de yardımcı olduğu bildirildi.

    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Koçak, laktoz oranı bakımından yüksek proteinlere sahip olan keçi sütünün değerli besin ögelerini içerdiğini söyledi.

    Keçi sütündeki yağ asitlerinin bazı rahatsızlıklara iyi geldiğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, bu sütün organizmada iltihaplanmayı önlediği gibi diş ve kemik gelişimi için de iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu kaydetti.

    Doğal homojenize olan sütün, vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süt olduğunu bildiren Prof. Dr. Koçak, şöyle devam etti:

    100 gram anne sütünde kalsiyum oranı 32, inek sütünde 119, keçi sütünde 134 miligramdır. Keçi sütündeki bakteri miktarı ve yağ oranı diğer hayvanlardan daha azdır. Laktoz oranı bakımından yüksek proteinlerine sahip olması nedeniyle keçi sütü değerli besin ögelerini içeriyor. Yeni doğan bebekler, anne sütü alamadığı dönemlerde ihtiyaç duyacağı besin elementlerini en iyi keçi sütünden alabilir.

    Keçi sütünden yapılmış ürünlerin Avrupa’da ”özel sağlık marketlerinde” özel fiyatlarla satıldığını ve bebeklere anne sütünün alternatifi olarak verilebileceğini bildiren Prof. Dr. Koçak, ”Ancak bazı kişiler tat anlamında sevmeyebilir, onlara ağır gelebilir. Örneğin koyun sütü ya da peyniri de tat ve koku anlamında herkes tarafından tercih edilmeyebilir” dedi.

    CİLT HASTALIKLARINDA YARARLI AMA İLAÇ DEĞİL

    Keçi sütünün serum proteinlerinin alerjik özelliği olmamasından dolayı sindirim sistemi rahatsızları ile bazı cilt hastalıkları için tedavi edici olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, ”Ama ne olursa olsun, aşırıya gidip abartılmaması lazım. Keçi sütü ilaç değildir. Yani hiç bir gıda tek başına tedavi edici özelliğe sahip değildir. Ne olursa olsun abartmayalım. Öncelikle her türlü rahatsızlıkta ilaçla tedavi yolunu seçilmelidir” dedi.

    1. FRANÇOIS’YI İYİLEŞTİRMİŞ

    Tarihte de keçi sütünün bazı faydalarına rastlandığını bildiren Prof. Dr. Koçak, ”16. yüzyılda 1. François rahatsızlanmış ve hastalığına hiç kimse çare bulamamış. O dönemde Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemişler. Kanuni kendi doktorunu ve yanında keçisini göndermiş. Keçinin sütünü ve yoğurdunu her gün içen François bir süre sonra eski sağlığına kavuşmuş ve Fransa’da yoğurt, ilaç niyetine kullanılmaya başlamış. Tıp kitaplarında da keçi sütünün iyileştirici gücüne yönelik çeşitli eserler yer alır” diye konuştu.

    NtvmsnbcLogoSmall

  • Kızılcık C vitamini deposu

    Kızılcıktaki C vitamininin portakalın iki katı olduğu ve bu nedenle kızılcığın hücreleri kansere karşı koruduğu tespit edildi.

    Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Ercişli, yaptığı açıklamada, kızılcıkla ilgili Çukurova Üniversitesi, Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü ve Atatürk Üniversitesinin ortak bir araştırma yürüttüğünü, bu çalışma sonunda kızılcık meyvesinin antioksidan özelliğinin çok yüksek olduğunun tespit edildiğini söyledi.

    Ercişli, şöyle konuştu:
    Kansere karşı antioksidan özelliği, koruyucu özellik demek. Hücreleri kansere karşı koruyor. Bizim çalışmamız bunu kanıtladı. Yalnız kızılcık tipleri arasında bariz fark çıktı. Çok koyu renkte olan kızılcıkların antioksidan içeriği daha yüksek olarak tespit edildi. Kızılcığın ortalama C vitamini 100-120 miligram civarında. Bu portakalın ortalama iki katı olarak kabul ediliyor. Portakalda biz bunu ortalama 50-60 miligram olarak tespit ediyoruz. C vitamini yönünden oldukça yüksek. Antioksidan özelliği de C vitamininden kaynaklanıyor.

    Araştırmanın, Avrupa’da prestijli gıda dergilerinden birinde yayımlandığını anlatan Ercişli, ”Kızılcıkta Türkiye, özel bir konuma sahip. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi geniş bir kızılcık popülasyonu yok” dedi.

    ”GENETİK KAYNAKLARI MALATYA’DA”

    Kızılcık genetik kaynaklarının da Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsünde bulunduğuna dikkati çeken Ercişli, şunları kaydetti:

    Dünyada ikinci kızılcık genetik kaynakları bir tek Ukrayna Yalta’da var. Başka yerde yok. Ukrayna’daki türler de açık renkli kalıyor. Diğer ülkelerde kızılcık türü yok. Malatya’da 60’ın üzerinde tip var. Çeşit demiyoruz. Daha tescil edilmedi. Biz, çalışmamızda 30 tanesini kullandık.

    NtvmsnbcLogoSmall

  • Patlamış mısır, antioksidan zengini çıktı

    Bilim adamları, patlamış mısırda yüksek miktarda antioksidan madde bulunduğunu tespit etti.

    Daily Mail gazetesinin haberine göre, ABD’de yapılan araştırmada, patlamış mısırın içinde meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunan “polyphenol” antioksidan maddesine rastlandı. Bu madde kalp hastalıkları, kanser ve diğer hastalıklarla mücadeleye, vücudun direncini artırması açısından yardımcı olmasıyla biliniyor.

    Araştırmayı yapan grubun başkanı, Pennsylvania’daki Scranton Üniversitesi’nden kimyager doktor Vinson, patlamış mısırın içinde yüksek seviyelerde polyphenola rastlamalarına çok şaşırdıklarını, bunun nedeninin de büyük olasılıkla bu yiyeceğin işlem görmemiş olmasından kaynaklandığını ifade etti.

    NtvmsnbcLogoSmall

  • İştahı sona erdiren doğal diyet !

    İştahı sona erdiren doğal diyet!

    Diyet yapmadan diyet yaptıran otlar şimdi zayıflamak isteyenlerin imdadına yetişiyor. Son yıllarda beden olarak ince olma hayatta bir tatmin duygusu haline gelmekten çok, sağlık sorunu oldu. Yer örtüsünü renklendiren tabiata, şimdi güzellik çözümlerinin yanı sıra zayıflama için başvuruluyor. Çünkü şişmanlık global bir halk sağlığı problemi haline geldi… Çiçekleri, yaprakları, tohumları, kökleri ve kabuklarıyla hayatımıza sağlık katan şifalı otlar, kilolu insan için bir çözüm aracı oldu! Doğaya dönüşümün engellenemediği günümüzde, kereviz tohumu, biberiye ve mate yaprağı gibi bazı bitkiler, “doğal diyet” aracı olarak bedeni, aşırı iştaha karşı kontrol altına alıyor.

    Diyetlerin işe yaramadığını her diyetten sonra geri alınan kilolar ispatladı. Peki, diyet yapmadan bedene diyet yaptırılabilir mi? Doğal ürün uzmanları ve herbalistler buna “evet” diyor! Artık yazı, kışı kalmadı. O kadar çok insan kilolu olunca, farklı zayıflama çözümleri de her an gündeme geliyor. Çünkü zayıflama, kilo vermek, formda kalmak son dönemin popüler konuları arasında. Bir bakıyorsunuz, her diyet birbirinin benzeri. Bu nedenle zayıflama problemi olanlar için yeni bir çözüm devrede. Bir türlü zayıflayamayanlar bu aralar yeni bir adrese gidiyor. Çünkü son zamanlarda daha da popüler olan bitkisel zayıflama ürünleri ile “Doğal diyet” yapmak mümkün.

    En yüksek etkiye sahip bitkiler

    “Doğal diyet” sağlayan bu yöntemlerin adresi; Herbalium… Bitkisel zayıflama yöntemlerinin bütün dünyada milyonlarca kullanıcısı var. Bu konuda araştırmalar yapan kurumun müdürü Volkan Kurt, toksinlerin ve yağların süratle dışarı atılmasını sağlayan ve bağırsak faaliyetlerini hızlandıran bitkileri Anadolu’nun doğal ortamlarından getirttiklerini söylüyor. Uzun süredir Herbalium yetkilileri Anadolu’da yerel halktan topladıkları bitkilerin iştah kesenlerini, en dikkatli bir şekilde harmanlamak ve en iyi verimi elde etmek için çalışıyor. İçindeki mineral değerleri de yüksek olan bu bitkiler, bu işlemlerle doğal ve etkili yağ tutucu sonuçlar yaratıyor. Yüzde 100 bitkisel olan bu çözümde, bir çok şifalı bitki çeşidinin yaprak ve tohumları kullanılıyor. Diğer kilo çözümleri ile kıyaslandığında çok daha yüksek etkiye sahip… Zaten Anadolu insanları tarafından geleneksel olarak yenmekte ve değeri bilinmekte olan bitkiler.

    Beden yorgun düşmüyor

    Şifalı bitkilerin öğütülmüş formu, sağlıklı ve kolayca kilo verme imkanı sunuyor. İçeriğinde yer alan bitkisel karışımlar sayesinde doğal olarak herhangi bir başka diyet uygulamadan zayıflatıyor. Buna “doğal diyet” adını veren firma yetkilileri, “Bedene eziyet ederek zorla aç kalma diye bir durum olmadığını” söylüyorlar. Bitkiler tok tuttuğu için zaten vücut “doğal diyet”e tabi oluyor! Aynı zamanda beden yorgun düşmüyor. Çünkü içeriğindeki vitamin, mineral ve antioksidanlarla sağlıklı bir şekilde kilo verilmesine yardımcı olan bu çözüm. Her yönüyle tabiattan ve vücuttaki yağların hızlı bir şekilde yakılmasını sağlıyor. Acıkmayı önleyici özelliği ile “doğal diyet” yaptırıyor!

    “Zayıflamanın yazı kışı kalmadı”

    Volkan Kurt, “Şişmanlık, alınan kalori miktarının yakılan kaloriden daha fazla olması sonucu ortaya çıkan bir metabolizma bozukluğudur” diyor ve ekliyor: “Tıp dilinde hastalıklara davetiye çıkardığı bilinir. İstatistiklere göre şişmanların daha çabuk yaşlanır. Şeker hastalığı, damar sertliği, kalp hastalıkları, karaciğer, safrakesesi hastalıkları, tansiyon yüksekliği, akciğer hastalıkları ve romatizmal hastalıkların tehdidi altındalar. Artık şişmanlığa son vermenin bir mevsimi yok. Kilolu olan kişi kararını verip, yazdı, kıştı demeden kendini kontrol altına almasını öğrenmeli. Biliyoruz ki diyet yapmak çok zor. İşte bizlerin bu çözüm ile “doğal diyet”e davet ediyoruz. O çok ağır kiloları taşımak bedene büyüt eziyet. Bu eziyeti hiç bir insan hak etmiyor!”

  • Bir Tartı’dan daha fazlasını isteyene…

    Diyet mevsimi hiç bitmez. Kadınların verilecek fazla kiloları hep vardır. Ancak değişik diyetler denense de sonuç çoğu kez hayal kırıklığıdır…

    Bahar mevsimi, yaza hazırlık planlarını harekete geçirme zamanıdır. Kış boyunca metabolizma hızında meydana gelen düşüşler, hareketsizlik ve zayıf düşen vücudu yenilemek, fazla kilolardan kurtulmak, cildi yaza hazırlamak için yapılan diyetler ve sporlar çoğu zaman olumlu sonuçlar doğurmayabilir. Peki ama neden?

    Kişinin sağlıklı diyet ve egzersiz programı hazırlayarak, olumlu sonuçlara ulaşabilmesi kendini tanımaktan geçer. Tanita tarafından geliştirilen ve pratik kullanımı sayesinde kişinin ölçümlerini kendisinin de yapabileceği Innerscan Vücut Analizi ile kilonuzu, yağ oranınızı, vücut sıvı oranınızı, kaslarınızın ağırlığını, kemik ağırlığınızı, fiziksel aktivite derecenizi, günlük alınması gereken kalori miktarınızı ve metabolizma yaşınızı 10 sn’ lik bir analiz ile öğrenmeniz mümkündür.

    Aynı zamanda Innerscan Vücut Analizi Tartısı ile yaptığınız analiz sonuçlarını karşılaştırırsanız bu sizin kilo verirken yağ mı yaktığınız sıvı / kas mı kaybettiğinizi ortaya çıkaracaktır. Kilo verirken vücudunuzun ne türden bir değişikliğe uğradığını, metabolizma hızınızdaki değişikliğin ne olduğunu ve kilo vermenin vücudunuzu nasıl etkilediğini de biyolojik yaşınızı öğrenerek gözleyebilirsiniz

    Hayat tarzınızı sorgulayan bu sistem sayesinde diyet veya spor programınızın etkinliğini ölçerek, yaza formda girebilmenin tadını çıkarabilirsiniz…

  • KAÇ KİLO VERDİĞİNİZ DEĞİL, NE KADAR YAĞ KAYBETTİĞİNİZ ÖNEMLİ !


    TANİTA İLE VÜCUDUNUZU ANALİZ EDİN!

    Yaşasın, 1 kilo daha vermişim” diye hemen sevinmeyin. Acaba o 1 kilo ağırlığı nereden kaybettiniz? Yağdan mı, su ve kaslardan mı? Hedefi sadece ağırlık kaybetmek şeklinde belirlememek gerekir. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Yani şişmanlıkta ölçüt kilo değil, vücuttaki yağ – kas arasındaki uyumdur. İşte bu noktadan hareketle yola çıkarak geliştirilen BIA (Bioelectrical Impedance Analysis) tekniği ile ölçüm yapan Tanita Vücut Analizi Tartıları birçok Tıp Uzmanı ve Sağlık Kurumu tarafından tercih edilmektedir.

    Uzman Diyetisyen Turgay Köse “Çok düşük oranlarda karbonhidrat içeren diyetlerde su, açlık durumunda kas kaybı olmaktadır. Ancak düzenli egzersiz yapılması ve dengeli bir diyet uygulanması durumunda yağ kaybı sağlanabilmektedir. Peki, kaybedilen kilonun nereden gittiğini nasıl saptayabiliriz? Evlerde, eczanelerde bulunan klasik basküller sadece ağırlığını ölçebilmektedir.” diyor.

    Özellikle ağırlığın sabit kaldığı, hatta bazen kilo alındığı durumlarda vücut yağ oranındaki olumlu ve/veya olumsuz yöndeki değişim, tedavinin şeklini direkt olarak etkilediğinden üstün teknoloji ile geliştirilmiş bu cihazların ilgili uzmanlar tarafından kullanımı kaçınılmaz hale gelmiştir. Tanita Vücut Analizi Tartıları kilo verirken yağ mı yaktığınızı yoksa sıvı mı kaybettiğinizi net bir şekilde göstermektedir.

    Kilo kontrolünde metabolizmamızın nasıl çalıştığını ideal kilomuzu, kas ve yağ oranımızı, Tanita’nın gözetiminde rahatlıkla sağlayabilir, ayrıca iç organlarınızın çevresindeki yağları ölçebilirsiniz.

    Tanita’nın gözetiminde gerçekleştireceğiniz diyetler size sağlıklı yaşamın kapılarını aralayacak.  Tanita sayesinde, doktorunuzun hep yanınızda olacak.


  • Dr. Ender Saraç Bölgesel Zayıflama Uygulamaları


    Lenf Drenaj uygulamaları, Karın , bacak ve kol manşetleri ile tüm vücuttaki lenf sisteminin etkin bir biçimde drenajı sağlanmakta, ödemler çözülmekte, kan dolaşımı artmakta ve lenf kanallarındaki metabolitler vücuttan uzaklaştırılmaktadır.

    Çamur sargılama, Vücuda uygulanan çamur maskeleri ile çamurun içindeki vücut için gerekli elektrolit ve mineraller vücuda girmekte bölgesel olarak metabolizma hızlanmakta, ciltte bir toparlanma, incelme ve pürüzsüzleşme gözlenmektedir.

    Yosun sargılama ve vibrasyon masajı (G5); Vibrasyon masajı ile birlikte yosun uygulamaları ile yosun cildin derinliklerine inmekte cilt için gerekli elektrolit, mineral ve vitaminleri içeren yosundan cilt maksimum oranda faydalanmaktadır. Metabolizma artışı ile yağlar yakılmakta bölgesel incelme ve sıkılaşma sağlanmaktadır.

    Elektroterapi ; Düşük akımlar ile belirli bölgelerdeki kaslar uyarılmakta ve bölgedeki yağların yakılması sağlanmaktadır. Bölgesel incelme ve sıkılaşmada etkin bir yöntem olarak uzun yıllardır kullanılmaktadır

    Endermoloji (LPG)


    Endermoloji(LPG) Fransa’da 1970 li yıllarda sellülit tedavisinde geliştirilen klinik bir tedavi metodudur. Bu cihazın amacı skarları yumuşatmak ve fizik tedaviyi normalize etmektir; bu alet ile beraber tedavi edilen hastalarda vücut hatlarında ve cilt tonusunda bir gelişme gözlenmesi üzerine selülit tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. İşlem selülitli alanlarda “yoğurma “ tarzında masaj yapan elle tutulan bir mekanizmayı içermektedir. Tedavi edilecek alan (kalçalar, uyluk, karın, bacaklar)naylon çorap ile kaplanır ve dönen yuvarlak başlıklar ile vakumlanarak yaklaşık 35-45 dakika masaj yapılır. Selülit tedavisi için haftada 1-2 kez olmak üzere toplam 10-14 seanslık uygulamalar önerilmektedir.

    FDA, Endermoloji üreticilerinin cihaz ile aralıklı tedavi sonrası selülit görünümünde azalma olduğu yolundaki iddialarına onay vermiştir.

    Bu selülit tedavi metodları dolaşımı arttırmak,doku konjesyonunu azaltmak ve lenfatik drenajı hızlandırmak üzerinde de çalışmaktadır. Hollanda’da yapılan bir ultrasonografik çalışmalar ile bu uygulamalar sonucunda dermis-hipodermis sınırındaki yapıdaki düzelme görüntülenmiştir.Endermoloji’de en son sistem Key Modül,olup avantajı emme basıncının tüm dokulara aynı oranda dağıtılmasıdır.

    Karbondioksit Tedavisi Nedir ?

    Karbondioksit tedavisi metodlu ve kontrollü parametreler ile CO2 gazının intradermal(cilt içi) ve subdermal(cilt altı) olarak pompalanması ile gerçekleştirilen bir tedavidir.

    Cildin vazodilatasyonunu geliştirerek, bu etki üzerinden lipoliz(yağ yıkımı), tonifikasyon, patolojik damar genişlemelerinde azalma, lenfatik sirkülasyonda artma, yenileyici etki ile kollajen ve elastin proteinlerin sentezinde artma, nedbe dokusu oluşumlarında da reorganizasyon gerçekleştirmektedir.

    Kullanım alanları:
    • Kırışıklıklar
    • Sarkmalar
    • Elastikiyet kayıpları
    • Sellülit
    • Bölgesel yağ fazlalıkları
    • Bacaklarda venöz genişleme
    • Skarlar ve strialar(çatlaklar,çizgiler)

    Karbondioksit tedavisi nasıl uygulanır ?

    Cerrahi olmayan bir metoddur. CO2 derialtı dokusuna çok küçük ( 30G 0.3 mm çapında ) bir iğne ile enjekte edilir.

    Enjeksiyon noktasından CO2 çevredeki dokulara kolayca yayılır.

    CO2 nasıl etki eder ?

    Karbondioksit tedavisi birbirini destekleyen yollarla çalışır. İlk ve basit olarak CO2 mekanik olarak yağ hücrelerini öldürür. İkincil olarak bölgedeki kılcal damarlarda güçlü vasodilatatör (kan damarlarında genişletici) etkisi vardır.Daha geniş damarlar bölgede daha fazla ve daha güçlü kan akımı olması demektir , böylece daha fazla oksijen dokulara gelir. CO2 in cildin PH sında ki düşüşe neden olmakta PH düzeyi düştükçe hemoglobin ile oksijen arasındaki ilişki zayıflar ve oksijenin açığa çıkması artar ( Bohr etkisi)

    Yan etkileri nelerdir ?

    Kısa süreli hafif ve lokal hassasiyet
    Bir kaç saatlik bacaklarda ağırlık hissi
    Deri altına bir kaç saat süren çıtırtı hissi .(Krepitasyon)

    Kimlere CO2 tedavisi uygulanamaz ?

    Hamilelerin dışında , Miyokard enfaktüsü geçirmiş olanlar, Damar tıkanıklıkları ve böbrek yetmezliği olanlara CO2 tedavisi önerilmez.

    Yüksek tansiyonlulara ise dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır.

    Tedaviden sonra dikkat etmeniz gereken bir nokta yoktur, günlük aktivitelerinize normal olarak devam edebilirsiniz.

    Ne kadar süreli bir tedavi gereklidir ?

    Başlangıçta probleminizin derecesine göre değişmek kaydı ile 15 seans yeterlidir. İdeal olarak gün aşırı uygulanabilinir. Haftada bir , iki seans olarak ta uygulanabilinir.

    5. seanstan sonra cildinizde fark edilir bir iyileşme hissetmeye başlarsınız. 8-10 seans sonunda deri altı dokusunda da sıkılık hissedeceksiniz.

    Sellülit problemlerinde 5-6 ay aralıklarla 3-5 seanslık koruma tedavileri önerilmektedir.

    CO2 toksik değimlidir ?

    Hayır CO2 vücudumuzda hücreler tarafından yapılan bir metabolizma ürünüdür. Kan ile taşınır ve akciğerlerden dışarı atılır.